5 Eylül 2014 Cuma

Re: [OzgurGundem] Murat İrfan AĞCABAY/Arkeometri:"Geçmişi Ölçmek"

Tembel işi bir kolaycılıktır.
Bilinmeyen, anlaşılamayan konuları hemen paranormal, gerçek üstü, bilim dışı sebeplere, ilahlara falan bağlamak.
Evet, bilim henüz her şeyi açıklamıyor. Din ise hiçbir şeyi açıklamıyor.(O.P.)
Aradaki fark budur.

Bilim deney ve gözlem demektir.
Deney umulmadık sonuçlar verebilir.
Yöntem yanlış olabilir.
Hesaplar hatalı olabilir.
Tez, varsayımlar yanlış olabilir.
Sonuçları yorumlamak bizim idrak ve muhakememizi aşmış da olabilir.
Bütün bunlara bakarak bilimin yetmediğini, ama gerçek üstü açıklamaların yeterli olduğunu söylemek saçmalıktan başka bir şey değil.

Eskiden çok daha fazlaydı, bilinmeyen, açıklanamamış işler.
Zamanla azaldı.
Hem de çok azaldı.
Ve şimdi bir şeyleri açıklayamayınca zafer kazanmış gibi çığırışmanın, bilimi yetersiz ilan etmenin hiç faydası yoktur.

Evet, ben de ilgiliyim.
Açıklaması zayıf olan arkeolojik buluntular gerçekten de vardır.
Zaman zaman bunları internette Powerpoint sunuları olarak siz de görürsünüz.
Bunları geçerli hiçbir delil, gözlem, deney olmadan paranormal ya da dünya dışı açıklamalara anlatmak abestir.

Denilecek tek şey vardır.
Bilmiyoruz, anlamadık, açıklayamadık.
O kadar.
Uydurmanın, biliyormuş, anlamış gibi yapmanın artık yeri yoktur.
Hemen paranormal ya da dünya dışı açıklamalara yönelmek cehaletin itirafından başka bir şey değildir.
Özellikle din için bu tam olarak böyledir.
İNANIYORUM DEMEK BİLMİYORUM DEMENİN ARAPÇASIDIR.(O.P.)

Yüzyıllardır bilmediği bilmeyen, biliyormuş gibi yapan ilahiyatçılar insanlığı boğdu.
Yeter artık.

Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


On 05.09.2014 09:38, tamerolgun htamerolgun@gmail.com [Ozgur_Gundem] wrote:
 
---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
From: Yilmaz Karahan <karahan.otugen@gmail.com>
Date: Thu, 4 Sep 2014 14:39:58 +0300
 
*Arkeometri: Geçmişi Ölçmek*
 
Temelleri 1958'lerde Oxford Üniversitesinde atılan bu yeni bilim dalı, son
on yılda kendisine gerekli oları zemini ancak elde edebilmiştir.
 
Arkeometri sözlük anlamı itibarıyla arkeolojide ölçme ve değerlendirme gibi
kelimelerle ifadelendirilirken, gerçek amacı ve anlamı pozitif bilimlerin
sosyal bilimlerle yardımlaşmasıdır. Genel anlamda tarifi arkeoloji ile
fizik ve doğal bilim­ler arasında bir ortak yüzey temin etme konusu,
arkeometrinin kendisiyle anlam kazanmıştır. İşte bu rol, arkeolojik
verileri fiziksel ve kimyasal metotlarla matematiksel modellendirme,
istatiksel analizle bilgi edinme ve teknolojik değerlendirilme­lerle hayata
geçirilmiştir. Bu anlamda arkeometrinin hayatımıza girmesi ve onunla
tanışmamız, ülkemizde 1990'larda mümkün olabilmiştir.
 
Ortadoğu Teknik Üniversitesi bünyesin­de başlatılan çalışmalar o yıllarda
oldukça ilgi çekmiştir. 1994 yılı itibarıyla da çalışmalarından ve adından
söz ettiren Prof Dr. Selim Kapur, Çukurova Üniversitesi bünyesinde bu
anlam­da bir kürsü kurma çabalarına girmiş ve başarılı olmuştur. Görülen
odur ki tek yanlı davranmama isteği yeni görüşleri ve gerçekleri açığa
çıkaracaktır.
 
*Kefren Piramidinde bilimin yasalarını çürüten sonuçlar*
 
Arkeometrinin önemli çalışmalarından kabul edilen biri de 1968'lerde
Mısır'da bir fizik profesörü tarafından piramitler üzerinde yapılan
ölçümlerle dünya kamuoyuna kendisini göstermiştir. Kaliforniya
Üniversitesinden Dr. Luis Alvares 1968 Nobel Fizik ödülü sahibi bir
fizikçidir. 60'ların sonlarına doğru Alvares Giza'daki Kefren piramidinde
gizli oda ve geçitleri keşfedebilmek umuduyla kozmik ışınları kaydedebilen
bir cihaz geliştirmiştir. Geliştirilen bu projeyi ve ekibi birçok ülke­den
bilim adamı, atom enerjisi komiteleri ve birçok üniversite ve araştırma
enstitüleri de desteklemiş ve katılmışlardır.
 
Normal röntgen ışınları taş işçiliğine nüfuz edecek kertede güçlü
olmadıklarından Alvares'in geliştirdiği teknoloji bu anlamda bir sonuç alma
umudu taşıyordu. Birçok gözlemci heyetle çalışmalarına başladı. Teknoloji,
uzaydan dünyaya sızan radyasyon parçacıklarını ölçmek üzere
geliştirilmişti; dolayısıyla, Kefren'in piramidindeki mevcut mezar odasına
yerleştirildiğinde taşlardan odaya ulaşan radyasyon (kozmik ışın)
miktarının banda kaydedilebileceği ve yapının kütlesin­deki her türlü
sapmanın doğal olarak yoğunluklarının kayde­dilebileceği düşünülmüştü.
 
Alvares'in projesi şu gerçeğe dayanıyordu. Gezegenimizi gece ve gündüz
bombardımana tutan kozmik ışınlar (dalgalar) bir objeden geçerken geçme
esnasında yoğunluğa ve objenin kalınlığına bağlı olarak enerjisinin bir
kısmını kaybedecekti. Tabii ki bunun tam tersi boşluklarla karşılaştığında
da hızlanacaktı. Bu da şimdiye dek gün yüzüne çıkartılmamış başkaca mezar
odalarının geçit ve galerilerin bulunmasını göreli olarak kolaylaştıracaktı.
 
10.000 voltla işleyen karmaşık radyasyon aygıtı özenle yerleştirildi ve
sonuçta önemli ölçüde kozmik ışın bilgisi top­lanabildi. Boşlukların
yerleri ve yaklaşık büyüklüklerini belirlemek için ışın odalarının yerleri
değiştirildi ve stereo görüntüler elde edilmeye çalışıldı. Sonuçların
Kahire'de mükemmel bulunması cihazların çok iyi çalıştığı tesbitini de
ortaya koymuştu. Fakat ilginç gelişme Alvares'in Asistanı Dr. Lavren
Yazolino'nun Amerika'ya dönüp kayıtları analiz etme­siyle gizemli bir hâl
alacaktı. O dönem London Times Gazetesinden Kahire'ye giden muhabir
bilgisayardaki yüklemelerin tüm bilinen fizik kurallarına dayalı bir
teknolojiyle yüklenmiş olduğunu vurgulamasına rağmen El Şems
Üniversitesinden Gohed olayın farklı bir açılım izlediğini vur­guluyordu.
 
Kaliforniya Üniversitesinden Lavren Vazolino şöyle demişti: "Bilgisayarlara
iki teyp kaydettik ve aygıtlarımızın iyi işlediğinden eminiz"
 
Dr. Alvares kaydedilmiş bantları almak üzere piramide geldi ve bulguları
konusunda tek bir söz etme­den hemen çıktı. Kahire'deki El Şems
Üniversitesinden Dr. Amir Gahed Amerikalıların bıraktığı aygıtlardan
sorumlu kılındı; bu arada ağzından çıkan en anlamlı sözler, şimdiye dek
bilinen tüm bilim ve elektronik yasalarını çürütüyor; ger­çekte teybe
kaydedilen sonuçların bilimsel bakımdan olanak­sız olduğu görüşü hâkim
olmaya başlıyordu. "Büyük bir bulu­şa yol açacağını umduğumuz teypler,
birer anlamsız simgeler karmaşası halinde çıktı" diyordu.
 
 
 
[image: image002]
 
*Kefren Piramidi*
 
Tümüyle aynı olmaları gere­ken iki teyp, birbirinden tümüyle farklı
çıkmıştı. Ya piramidin geometrisi özde hatalı, ki bunun böyle olmadığını en
azından bugün için biliyoruz ya da burada her türlü açıklamanın öte­sinde
bir giz vardı. İster okültizm deyin, ister firavunların laneti, ister büyü
ya da sihir. Kefren'in piramidinde bilimin bilinen bütün yasalarını çürüten
bir kuvvetten söz eden, Gohed'ti. Daha sonraki resmi açıklamalar da pek
farklı değildi doğrusu. Kasetleri her kontrol edişte farklı bir modelle
karşılaşan bilim adamları birkaç kayıtta da göze çarpan bazı noktaların
daha sonra eksik olduğunu gözlemişlerdi.
 
Bilim adamları bunun bilimsel açıdan imkansız olduğunu da söylü­yorlardı.
Acaba bütün bu bilimsel bilgiler insan beyninin üstünde bir kuvvet
tarafından kullanılmaz hale mi getiriliyor­du? Ya da fizik kurallarındaki
bilinen yasaları aşan bir kavram vardı. İşte günümüze kadar içine girdikçe
korkulan piramit teknolojisi bizlere fen bilimleriyle tarih bilimlerinin
bir kez daha gerçek ortak çalışmalar yapmasının yararlarını ortaya
koyuyordu.
 
Yerleşim merkezleri, kutsal alanlar, mabetler arasındaki geometrik bağlantı
 
Bu arada başka bilim adamlarının yaptıkları araştırmalarda kadim
uygarlıkların yerleşim yerleri arasındaki matematiksel ilişkinin şaşırtıcı
geometrik boyutları olduğu gözleniyordu.
 
Yerleşim merkezleri, şehirler, kutsal alanlar, mabet ya da şu an için
anlamsız işaretler arasındaki geometrik ilişki birçok teori­yi de gündeme
getiriyordu. Bir başka ilginç nokta da bu bölge­lerde yapılan manyetik
ölçümlerin sonuçlarıydı. Bu sonuçlar bilim adamlarını sonraları kutsal
geometri kapsamında değerlendirilecek olan kadim izlerin arayışına itti.
 
Farklı toplumla­rın mitlerinde farklı isimlerle de anılsa taşıdıkları
özellikler bakımından birkaç isim adı altında toplanılabilinecek bu
kav­ramlara şimdilerde, ejder yolları, kutsal patikalar ya da en bili­nen
ismiyle "Ley Line" ley hattı denildi. Bu oluşumlar konusunda hızlı bir
sonuca varmak, ancak fenin ilgisiyle sonuca ulaşacağı izlenimini
vermektedir.
 
Örneğin Orta Amerika'daki Maya uygarlığının engin matematik ve astronomi
bilgisi bizle­ri bugün bile şaşırtmaktadır. İngiltere'de binyıllar önce
inşa edilmiş Stonhengenelerin (ki sayılan bilinenden çok daha faz­ladır)
astronomi ve coğrafya bilgilerini bir çırpıda anlatıyor­muş gibi durmasının
nedenleri daha uzun süre kafaları meş­gul edeceğe
benzemektedir. (Şekil-2)Çözümün ekip çalışmasında yattığı gerçeği, farklı
disiplinlerin birbirlerinden bilgi alışverişi sağlamaya başlamaları, bu
soru işaretlerini biraz olsun azaltacağa benziyor.
 
 
 
[image: image003]
 
Geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan ilginç coğrafik sonuçlar bilim adamı ve
araştırmacıları düşündürecek boyutlardadır. M.Ö. 4000 ila M.Ö. 2500 bilinen
olası tarihler arasında kurulan ve hatta daha öncesine bile dayanan
kentlerin coğrafik konumlarında görülen ilginç bir benzerlik bizleri
geçmişin gizem dolu teknolojisini düşünmeye itiyor. Kadim kentler
ara­sındaki düzgün hatlar, anlamlı işaretler bu uygarlıkların
bir­birleriyle yakın ilişkide olduğunu, ciddi bir zekanın bir şehir
planlamacısı hassasiyetiyle tüm bunları planladığı izlenimini
uyandırmaktadır.
 
Binyıllar boyu kutsal nokta, merkezler ola­rak işaretlenen bu topraklarda
yüzyıllar sonrasına taşınan bil­giler sembollerle günümüze kadar ulaşma
çabasındadır. Bu noktada karşımıza çıkan tabloda birbirleriyle görünmez bir
bağ kuran on iki değişik bölge tesbit edilmiştir. Bu onikigenin de kendi
içerisindeki köşegenleri ve kesişme noktalan gariptir ki yüzyıllar boyu
kullanılmış kutsal merkezleri işaret etmekte­dir. Bu işaretleri koyan ve bu
bilgiyi yüzyıllar boyu insandan insana aktaran kimdir? Güç merkezleri adı
altında fizikçilerin de ilgisini çeken bu noktalar onların da çalışma
alanını kapsa­mıştır.
 
Tabii ki klasik tarihçi görüşü çürüten bu yaklaşım, önü­müzdeki günlerde
antropologları da yaban hayatın bir parçası olan ilkel insanın
sandığımızdan çok daha akıllı olduğu tartış­masının içine çekecektir.
Görülen odur ki insan uygarlığı birtakım iniş ve çıkışlara maruz kalmıştır.
Çıkışlardan ve inişlerden günümüze çok az şeyin kaldığı bir gerçektir.
Ancak yaşanan birçok felaket bazı izleri silememiştir. (Şekil-3)
 
[image: image004]
 
*Göksel kuvvetlerle yol alan uçaklar*
 
Son üç beş yıl içinde, tarih öncesindeki teknolojik başarılar konusunda,
genellikle E.T. (Dünya Dışı zeki yaşam) çağrışımlarıyla dolu, bir dizi
kitap yayınlandı. Tarih öncesi Hindistan'ın uçan makineleri olduklarına
inanılan Vimanalar, Güney ve Orta Amerika sanatında uzay roketleri ve
astronot resimleri olarak iddia edilen kabartmalar, Fırat yöresinde
elektrikli piller olduğu iddia edilen nesneler ve daha sayfalara
sığ­mayacak kadar çok örnek. İlk defa Eflatunun yazmalarında, uygarlığının
zirvesinde batmış gizemli kıta kabul edilen Atlantis'ten söz edilir.
Buradan göç konusundaki görüşlerini dile getiren Eski Sovyetler Birliğinden
Prof. Dr. N. A. Rynin'in derlediği Interplanetary Tranel Encyclopaedia'da
yer alan bir çizim, Atlantisli yüksek rahiplerin, batan kıtadan bir hava
ara­cıyla kurtarılmalarını betimlemektedir. Böylesi eğitim görmüş birinin
katı bilimsel yaklaşımdan bu olağanüstü sapışını yorumlayan Andrew Tomas,
son dönem Atlantislilerin uçuş tekniklerini bilmekle birlikte, bu tür
araçların eğer varsa yal­nızca rahip ve devlet görevlilerinin hizmetinde
olabileceğini söylemektedir.
 
[image: image005]
 
*Vimana Çizimi*
 
Öyle anlaşılıyor ki Babilliler uçucu Etena mitoslarında tarih öncesi
astronot ya da uçuculara değin anıları korumuşlardır. Berlin Müzesi'nde
bulunan bir silindir mühürde Güneş ile Ay arasında Etena bir kartalın
sırtında gökyüzünde süzülürken betimlenmektedir.
 
 
 
[image: image006]
 
Tomas Hint Somsoptakabodha yazılarında "göksel kuvvetlerle" yol alan
uçaklardan ve "patlama kuvvetli" on bin güneşe denk "evrenin gücüne" sahip
bir füze­den söz edildiğini belirtir. Sanskrit Mausola Purva da tüm Vrishni
ve Anhoka kavmini kül eden bilinmeyen bir silaha, demir bir yıldırıma, dev
bir ölüm habercisine gönderme yapmaktadır. Cesetler tanınmayacak ölçüde
yanmış, saçlar ve tır­naklar dökülmüş, çanak çömlekler parçalanmış, kuşlar
bembe­yaz kesilmiş ve yiyecekler yenmez olmuştur.
 
Burada bildiğimiz anlamda radyasyona bir gönderme yapıldığı açıktır; ne var
ki kanıtlar, kuşkucuları, atalarımızın atom silahlarına sahip olduklarına
ikna etmeye yeterli değil­dir. Tomas Alexander, Gorbovsky'nin RIDDLES OF
ANTIQUITY'sinde Hindistan'da bulunan bir insan iskeletinde normal
okumaların elli katı radyoaktivite tesbit edildiğini belirttiğini
aktararak, Mavsala Purva'nın bir söylenceden çok gerçek bir tarih olup
olmadığı sorusunu da atar ortaya. Ç. Berlitz de, şu an Orta Asya'nın Çin
ucuna yakın uçsuz bucak­sız çölün ortasındaki tarih öncesi Hint kentleri
Mohenjo-Daro ve Harappa'da sokak düzeyinden çıkarılan çok sayıda
iskele­tin, aşırı miktarda radyoaktif olduğunu belirtir.
 
[image: image007]
 
Nobel ödüllü nükleer fizik öncüsü Prof. Dr. Frcderick Saddy'den, aşağıda
aktarmayı uygun gördüğümüz tesbitler Sınır Bilim adına cesaret vericidir.
1909'da tarih öncesinden zamanımıza kadar ulaşan gelenekler konusunda
şunları söylüyordu: "Uzun zaman önce unutulup gitmiş eski bir kavmin bizim
ancak yakın zaman önce edindiğimiz bilgilere sahip olmakla kalmayıp, bizim
henüz edinemediğimiz bir güce de sahip olduğu sonucunu çıkartamaz mıyız?…
Dünyanın kay­dedilmiş tarihinin birçok çağından bir tanesinin, şimdi
almak­ta olduğumuz yolu çoktan almış insanların bir yankısı olabi­lir.
 
Albert Einstein'ın da dediği gibi "3. Dünya savaşını bilmem ama 4. Dünya
savaşının ok ve yayla yapılacağı kesin" sözündeki ironiyi de görmezden
gelmek sanırım yanlış olur.
 
Kaynak:
 
İstanbul'un Kadim Sırları, S. 52-58
 
Murat İrfan AĞCABAY
 
(Şekil 2 ve Şekil 3 dışındaki görseller sonradan ilave edilmiştir)
 
http://insanveevren.wordpress.com/
<http://insanveevren.wordpress.com/2014/02/24/arkeometri-gecmisi-olcmek/>
 
http://www.yenidenergenekon.com/717-arkeometri-gecmisi-olcmek/
 
 
 
 
__._,_.___

Posted by: tamerolgun <htamerolgun@gmail.com>
Reply via web post Reply to sender Reply to group Start a New Topic Messages in this topic (1)
Guruptan ayrilmak icin, icin asagidaki adrese bos bir eposta gonderin:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

.

__,_._,___

--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Cogu sozler hamleden daha serttir.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - -
Biz, yeryuzunu bir dosek, daglari da birer kazik yapmadik mi?

NEBE/6-7
- - - - - - - - - - - - -
Resulullah sav buyurdular ki:
Su resimleri yapanlar var ya,
-bir rivayette:
Su resimlerin sahipleri var ya!
Kiyamet gunu azab olunacaklar.
Onlara: Su yaptiklarmizi diriltin denir.

Kutubu Sitte 2165
- - - - - - - - - - - - -
Gazze'de oruçlu Müslümanların başına gökten ateş yağarken, biz burada lüks ve israflı iftar ziyafetleri veriyoruz.
Bu Ramazan da iman ve Kur'an hizmetleri açısından boşa geçti.

Mehmet Şevket Eygi
Mürtecilerin çok sevdiği ve önemsediği fikir adamı.
- - - - - - - - - - - - -
Tek carenin galiplerle uyusmak ve anlasmak olacagi bu kafasizlarca ne zaman anlasilacak?-

Yazar Refi Cevat Ulunay - 23.03.1920
- - - - - - - - - - - - -
Rum, Ermeni gibi unsurlardan ayri ayri olusan bir takim ceteler, adi hirsizlikla, ara sira da oldurmelerle mesgul olmuslar, Rum ve Ermeni surgunu esnasinda bu unsurlardan ortaya cikan bazi ceteler ise siyasi bir huviyet kazanmistir. Ruslarin istilasi baslayinca, memleket icinde karisiklik meydana getirmek icin bunlar, Ruslar tarafindan da tesvik ve denizden de desteklenmislerdir.

(22 Mayis 1919)
K. ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
Eger Tanri gercekten yoksa, onu yaratmamiz gerekir.
Sizi sacmaliklara inandirabilenler, size katliam yaptirabilirler.

Voltaire
- - - - - - - - - - - - -
"Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu?
Fakat bunu yapmaya gucu mu yok?
Eger yoksa, O gucsuz, ya da kesinlikle her seye gucu yeten degildir.
Her seye gucu yeten fakat istemeyen mi?
Eger oyle ise , O kotudur, ya da kesinlikle tum iyilik degildir.
O, ne gucu yetiyor, ne de istemiyor mu?
O zaman. O'nu Tanri diye cagirmak sacma olur.
O, hem gucu yetiyor hem de istiyor mu?
O zaman kotuluk nereden geliyor?"


(Istencin Ozgur Secimi Uzerine. Giris.)
EPICURE
- - - - - - - - - - - - -
Yahudi devletinin sinirlari, sonsuza dek kesinlesmeyecektir

David Ben Gurion, Israil Basbakani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52
- - - - - - - - - - - - -
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder