27 Mayıs 2016 Cuma

Hacamat İşlevsel ve Sağlıklı Bir Tedavi Yöntemi Midir?

 

Hacamat İşlevsel ve Sağlıklı Bir Tedavi Yöntemi Midir?

27 May, 10:49

Mit: "Hiç öyle tıbba falan gerek yok. Hacamat delilikten cüzzama, gece körlüğünden baş ağrısına, diş hastalıklarından göz hastalıklarına, kanserden kısırlığa, mideden romatizmaya, bağırsaklara, böbreklere ve zihinsel hastalıklara kadar 70'ten fazla hastalığın tek başına tedavisidir!"

Gerçek: Hacamatın bugüne kadar istikrarlı bir şekilde her hastada tedavi edebildiği tek bir hastalık dahi bulunmamaktadır. Hacamatla ilgili söylenenler sadece şehir efsaneleri ve anektodal anlatımlardır. Bunların bilimsel hiçbir geçerliliği olmadığı gibi, hacamatı geçerli bir tedavi yöntemi olarak sunmak için kullanılamazlar.

Bilgi-1: Hacamat, ya da kan kupalama tedavisi, içerisindeki hava ısıtılmış ya da emilmiş kapların vücuda yerleştirilmesi sonucunda oluşan basınç farkından ötürü kanın kılcal damarların çatlamasıyla deriden dışarı sızması yöntemiyle yapılan antik bir alternatif tıp yöntemidir. Vücuda yerleştirilen bardak benzeri kaplar çeşitli bölgelerde 5-15 dakika boyunca bırakılır ve bu süre boyunca kişi, söz konusu kapların içerisine doğru yavaşça kanar. Bu kanama sayesinde bağ doku ve kaslar gibi yapıların iyileştiği iddia edilmektedir. Kanamanın varlığına veya yokluğuna bağlı olarak "kuru" veya "ıslak" hacamat yöntemleri bulunmaktadır.

Bilgi-2: Her ne kadar din tüccarları tarafından dini bir uygulama gibi pazarlanmaya çalışılsa da, söz konusu sahte tedavi yönteminin tarihi Milattan Önce 3000'li yıllara kadar, yani modern zamanlarda kabul gören dinlerin yaratılmasından çok daha önceye kadar girmektedir. En güvenilir kanıtlar arasında, hacamat uygulamasının MÖ 1550 yılında Antik Mısır'da uygulandığına dair bilgiler barındıran Ebers Papirüsleri bulunmaktadır. Ayrıca Çin'de MÖ 1000'li yıllarda bile bu yöntemin uygulandığına dair arkeolojik kanıtlar bulunmaktadır. Antik Yunan'da Hipokrat'ın MÖ 400 yılında iç hastalıkları ve yapısal problemleri tedavi etmek için hacamat yöntemine başvurduğu bilinmektedir. İslam coğrafyasında ise hacamatın tavsiyesine dair ilk izlere 1465 yılında, Şerefeddin Sabuncuoğlu isimli bir Osmanlı hekiminin yazılarında rastlanmaktadır.

Bilgi-3: Hacamatın tıbbi faydaları olup olmadığı konusu, yöntemi ciddiye alıp da hakkında araştırma yapan bilim insanı sayısının oldukça az olmasından ötürü bir miktar muğlaktır. Dahası, böyle bir metodun etkili olup olmadığını anlamakta kullanılan çifte kör testinin uygulanması da mümkün değildir; zira terapistin "kör" olarak araştırma yapması imkansızdır. Ancak 2008 yılında Viyana Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü eski başkanı ve Exeter Üniversitesi Tamamlayıcı Tıp Bölümü eski profesörlerinden olan akademik hekim ve araştırmacı Edzard Ernst'ün kaleme aldığı "Kandır ya da Tedavi Et" başlıklı kitapta anlatıldığı üzere, hacamatın herhangi bir tıbbi fayda sağladığına dair bugüne kadar ortaya konmuş hiçbir bilimsel araştırma bulunmamaktadır. Kitapta, bugüne kadar yapılan konuyla ilgili tek kontrollü deney sonucunda, hacamatın ağrı ve acıda herhangi bir azalmaya neden olmadığının tespit edildiğini ilan etmektedir. Amerikan Kanser Derneği, hacamatın kanseri tedavi etmek bir yana dursun, herhangi bir sağlık faydası olduğuna dair hiçbir bilimsel veri olmadığını ilan etmiştir. Dahası, söz konusu uygulamanın deride yanıklara neden olarak hastalara daha fazla zarar verebileceği konusunda da halkı uyarmışlardır.

Bilgi-4: Hacamat savunucularının bilimsel arenada kendilerine yer bulabilmek adına en sık kullandıkları kaynak, 2012 yılında yapılan ve PLOS One dergisinde Huijian Cao, Xun Li ve Jianping Liu tarafından yayınlanan "Hacamatın Verimliliğine Dair Güncellenmiş Bir Araştırma" başlıklı makaledir. Söz konusu makalede, hacamatın birkaç tıbbi sorunu tedavi ettiğine dair bulgular ortaya konmuştur. Her ne kadar hacamat savunucuları bu veriye heyecanla sarılmış olsalar da, makalenin tümünü okumamış olmalarından kaynaklı bir sorun bulunmaktadır. Araştırmacılar, bulgularının istisnasız her birinin çok yüksek miktarda istatistiki önyargı riski taşıdığını, dolayısıyla nihai bir cevap bulmanın mümkün olmadığını makalelerinde belirtmişlerdir. Yapılan bazı diğer araştırmalar, hacamatın çok zayıf veya obez insanlarda son derece riskli bir uygulama olduğunu göstermektedir.

Bilgi-5: Hacamat ile ilgili günümüze kadar yapılmış en kapsamlı araştırma 2014 yılında yapılmıştır. Bu araştırmada, Klinik Uygulama Yönergesi (KUY) takip edilerek o tarihe kadar konuyla ilgili yapılmış sistematik inceleme ve meta-analiz sonuçları değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan toplamda 13 KUY'dan sadece 1 tanesi hacamatın işlevsel olabileceğini ileri sürerken, 12 tanesi ya tamamen işlevsiz olduğu ya da herhangi bir şey belirtmek için yeterli veri bulunmadığı sonucuna varmıştır. University College London'dan farmakoloji profesörü David Colquhoun şöyle söylemektedir:

"Hacamatın hiçbir mantığı bulunmamaktadır. Kanamayla tedavi etmek, 18. yüzyılda yaygın olarak kullanılan bir yöntemdi. Ta ki, bu yöntemin zararlı olduğu tespit edilene kadar! Vücudunuza bir emme kabı koymak derinin sıkışmasına neden olur ve bu da kan akışını arttırır. Ancak bunun herhangi bir hastalığı tedavi ettiğini düşünmek gülünçtür. Bunun hiçbir geçerli yolu bulunmamaktadır ve insanları kandırarak onların paralarını çalmak için uydurulmuş dahiyane yöntemlerden bir diğeridir."

Bilgi-6: Hacamatın işe yaradığı iddiası, diğer sahtebilim uygulamalarında da olduğu gibi, halk arasında yayılan hatalı inançların plasebo etkisinden (tedavi gördüğünü düşündüğünüz için iyileşmekten) kaynaklanmaktadır. Aslında hacamat uygulama olarak işe yaramamakta; ancak bunun işe yaradığına fazlasıyla inanan (veya işe yaramasına umut bağlayan) insanlar tarafından bu tedaviye başvurulduğu için, hiç tedavi olmamaya göre kısmen yüksek bir iyileşme oranı görülmesi olasıdır. Lakin bir yöntemin tıbbi olarak geçerli bir tedavi yöntemi olabilmesi için, sadece tedavi olmamaya nazaran daha yüksek iyileşme oranlarına sahip olması yeterli değildir. Zira bunu, plasebo yöntemiyle kolaylıkla başarabiliyoruz. Bir metodun geçerli bir tıbbi tedavi yöntemi olması için, o metodun plasebo tedavisinden de en azından istatistiki olarak dikkate değer bir miktarda daha etkili olması gerekmektedir. Hacamatın bu şekilde bir yöntem olduğuna dair hiçbir güvenilir bilimsel veri bulunmamaktadır. Dolayısıyla hacamatın işlevsel bir tıbbi tedavi yöntemi olduğunu düşünmek tamamen hatalıdır. Profesör Ernst şöyle söylemektedir:

"Hacamatın herhangi bir hastalığı tedavi ettiğine dair hiçbir iyi kanıt bulunmamaktadır. Tabii ünlülerin dikkat çekme merakını tatmin etmekten başka..."

Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı)

Kaynaklar ve İleri Okuma:

    1. PLOS One

    2. Trick or Treatment

    3. Slate

    4. DailyMail

    5. WebMD

    6. Cupping Therapy

 
a45UyF587661-160527121351 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/05/27  13:00 1  39  1923atamizindeyiz@googlegroups.com


 

--

Her gayesiz hareket bir saskinliktir...

Anonim Nasihat

Duz dunya
GASIYE 20.
Yeryuzunun nasil yayildigina bir bakmazlar mi?
***(sufihat:duzlestirmek)
ISRA 78.gunduzun gunes donup gecenin karanligi bastirincaya kadar (belli vakitlerde) namaz kil; bir de sabah namazini.
Cunku sabah namazi sahitlidir.
ISRA 79.gecenin bir kisminda uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak uzere namaz kil.(boylece) rabbinin, seni, ovguye deger bir makama gonderecegini umabilirsin.
BAKARA 187.oruc gecesinde kadinlariniza yaklasmak size helal kilindi.
Onlar sizin icin birer elbise, siz de onlar icin birer elbisesiniz.
Allah sizin kendinize kotuluk ettiginizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bagisladi.
Artik (Ramazan gecelerinde) onlara yaklasin ve Allah in sizin icin takdir ettiklerini isteyin.
Sabahin beyaz ipligi (aydinligi), siyah ipliginden (karanligindan) ayirt edilinceye kadar yeyin, icin, sonra aksama kadar orucu tamamlayin.
Mescitlerde ibadete cekilmis oldugunuz zamanlarda kadinlarla birlesmeyin.
Bunlar Allah in koydugu sinirlardir.
Sakin bu sinirlara yaklasmayin.
Iste boylece Allah ayetlerini insanlara aciklar.
Umulur ki korunurlar.
BAKARA 149.nereden yola cikarsan cik (namazda) yuzunu mescid-i haram tarafina cevir.
Bu emir rabbinden sana gelen gercektir.(biliniz ki) Allah yaptiklarinizdan habersiz degildir.
SUARA 28.musa devamla sunu soyledi: sayet aklinizi kullansaniz (anlarsiniz ki), o, dogunun, batinin ve ikisinin arasinda bulunanlarin rabbidir.
KEFH 86.nihayet gunesin battigi yere varinca, onu kara bir balcikta batar buldu.
Onun yaninda (orada) bir kavme rastladi.
Bunun uzerine biz: ey zulkarneyn!
Onlara ya azap edecek veya haklarinda iyilik etme yolunu sececeksin, dedik.
KEFH 90.nihayet gunesin dogdugu yere ulasinca, onu oyle bir kavim uzerine dogar buldu ki, onlar icin gunese karsi bir ortu yapmamistik.

Degerli arkadaslar, Asagidaki alinti 1951 yilinda Buyuk Fizikci Albert Einstein ve Israil Devletinin ilk Basbakani(1948) David Ben-Gurion arasinda Din ve inanc uzerine (almanca) gecen bir konusmadir. Son cumleleri ben tercume ettim.
Einstein Tanri ve ibadet konusundaki bir soruyu, bir baska yerde de soyle yanitlamisti: Benim dinim, Evrene olan hayranligim, ibadetim de onu arastirmaktir
Ortadogu dinlerinin kutsal kitaplarinda betimlenen Tanri kavramini reddeden ve boyle bir Tanrinin olamayacagini basit ve keskin bir mantikla kanitlayan Einstein sonunda David i ikna ediyor. Einstein gibi dusunenlere, yani belli bir dine mensup olmayan ve fakat Tanri (Yaratici) kavramini da dislamayanlara Deist deniyor. Sevgilerimle.

Dr. Ali Ercan
daliercan@gmail.com
- - - -
David Ben-Gurion 1886-1973 Albert Einstein 1879-1955
Albert Einstein ve David Ben-Gurion sohbeti
1951, Princeton USA

DBG: Geleneksel Tanri gorusune inanmiyorum, ama maddeden baska sey olmadigina da inanamam; soylediklerimin bir anlami var mi bilmiyorum?
AE: Var
DBG: Bakin, beyin maddeden olusmaktadir, tipki masa gibi. Ama masa dusunemez. Beyin canli bir organizmanin parcasidir, tipki tirnaklarim gibi ama tirnaklarim da dusunemez. Ustelik vucudumdan ayirirsaniz beynim de kendi basina dusunemez. Dusunceyi mumkun kilan sey kafa ve vucudun birlesimidir. Bu da beni Evrenin dusunme yetenegine sahip bir vucut olabilecegi ihtimalini degerlendirmeye yonlendirdi. Ne dersiniz?
AE: Mumkun
DBG: Sizin ateist oldugunuz soylenir, Profesor. Ama siz...
AE: Ben ateist degilim
DBG: Ah, siz dindar misiniz?
AE: oyle de denebilir... (Einstein deisttir. a)
DBG: Ama bir yerlerde sizin Incil in yanlisligina dair...
AE: (guldu) Dogru
DBG: o zaman Tanri nin varligina inanmiyorsunuz demektir
AE: Incil deki Tanri nin varligina inanmiyorum demektir
DBG: Ne fark var?
AE: (ic ceker) Bildiginiz gibi cocukken son derece dindar olarak yetistirildim. Ama on iki yasina geldigimde populer olan bilim kitaplarini okumaya basladim ve bilirsiniz...
DBG: Evet
AE: ...ve Incil de anlatilan hikayelerin buyuk bolumunun masal olduguna karar
verdim. O anda da inanmayi biraktim. Kisisel Tanri fikri safliktir, hatta cocukcadir
DBG: Neden
AE: Cunku bu antropomorfik bir kavramdir, kaderini yonlendirmeye calisan ve zor zamanlarinda siginacak bir yer arayan insanin yarattigi bir fantezidir. Doganin uzerinde bir gucumuz olmadigi icin bizler de doganin bizlere kulak veren ve yon gosteren koruyucu ve ataerkil bir Tanri nin kontrolunde oldugu fikrini yarattik. Bu sizce de insana huzur veren bir dusunce degil mi? Eger dua edersek onun dogayi kontrol edecegi ve ihtiyaclarimizi karsilayacagi sanrisini gelistirdik, tipki buyu gibi. Isler kotuye gittiginde boyle merhametli bir Tanri nin nasil boyle bir seye izin verdigini anlayamadigimizdan kendimize mutlaka bunda da bir hayir oldugunu soyleyerek kendimizi rahatlattik. Ama bunun bir anlami yok, oyle degil mi?
DBG: Tanri nin bizimle ilgilenmedigine mi inaniyorsunuz?
AE: Bir dusunun; Milyonlarca yildizi bulunan orta boy bir galaksinin cevresindeki bir yildizinin ucuncu gezegeninde yasayan milyonlarca turden yalnizca biriyiz, bu galaksi ise evrende var olan milyarlarca galaksiden sadece biri. Boyle akil almaz boyutlarda bir yapi icerisinde bir Tanri nin her birimize tek tek ilgilenebilecegine nasil inanabilirim?
DBG: Fakat Incil O nun iyi ve Omnipotent (kadir-i mutlak) oldugunu soyluyor. Eger her seye gucu yetiyorsa diledigi her seyi yapabilir, yani hem Evrenle, hem de her birimizle tek tek ilgilenebilir.
AE: (dizine vurarak) Iyi ve her seye gucu yeten mi? Ne sacma bir fikir. Eger Incil in soyledigi gibi iyi ve her seye gucu yeten ise neden kotulugun var olmasina izin veriyor? Eger dusunursen bu iki kavramin birbiriyle celistigini gorursun. Eger Tanri iyi ise o zaman her seye gucu yeten degildir; cunku kotulugu ortadan kaldirmaya gucu yetmiyor. Eger her seye gucu yeten ise o zaman iyi olamaz; cunku kotulugun olmasina izin veriyor. Ikisinin bir arada bulunmasi mumkun degildir. Hangisini tercih edersiniz?
DBG: Tanri nin iyi oldugu fikrini sanirim.
AE: Iyi de, bunun ucu acik bir fikir oldugunu gormuyor musunuz? Eger Incil i dikkatlice okursaniz, oradaki Tanri nin koruyucu degil de kiskanc oldugunu gorursunuz, koru korune iman ve fedakarlik isteyen bir tanri. Korku sacan, ceza veren, sirf sadakatinden emin olmak icin Ibrahim den oglunu kurban etmesini isteyen bir tanri. Eger her seye gucu yetiyor olsaydi, Ibrahim in guvenilir oldugunu bilemez miydi? Eger iyiyse neden boyle zalimde bir imtihan yapti? Dolayisiyla iyi olamaz...
DBG: (kahkahayi patlatti) Beni alt ettiniz Profesor; peki oyleyse, Tanri iyi olmak zorunda degil. Ama Evrenin yaraticisi olarak en azindan her seye gucu yetendir, oyle degil mi?
AE: Emin misiniz? Eger oyleyse zaten onun mahluklari olan canlilari neden cezalandiriyor? Bunu yaptiginda aslinda kendisinin sorumlu oldugu seylerden dolayi yarattiklarini cezalandiriyor olmaz mi? Yarattiklarini yargilayarak aslinda kendisini yargilamis olmuyor mu? Durust olmak gerekirse bence tek mazereti zaten var olmamasidir. Ustelik eger dikkatli bakarsak, her seye gucunun yetmesinin de mumkun olmadigini goruruz. Cunku bu da cozulemez celiskilerle dolu bir kavramdir.
DBG: Ne demek istiyorsunuz?
AE: Her seye gucunun yetmesinin imkansizligini aciklayan bir paradoks vardir ve su sekilde aciklanabilir: Eger Tanri nin her seye gucu yetiyorsa kendisinin bile cozemedigi bir sifre yaratabilir mi? Gordunuz mu? Iste celiski de burada yatiyor zaten. Eger Tanri sifreyi cozemez ise her seye gucu yeten degildir. Eger cozerse yine degildir; cunku kendisinin cozemeyecegi bir sifre yaratmayi basaramamistir. Sonuc: Her seye gucu yeten bir Tanri yok. Bu anlamadigi seyleri cozmek icin bir yol ve siginacak bir yer arayan insanin uydurdugu bir hayaldir.
DBG: Oyleyse Tanri ya inanmiyorsunuz?
AE: Incil de bir sahis olarak anlatilan Tanri ya inanmiyorum, hayir.
DBG: Maddeden baska bir sey olmadigini dusunuyorsunuz, oyle degil mi?
AE: Hayir, kesinlikle var. Enerji ve maddenin arkasinda bir sey olmali.
DBG: Profesor bana kesin cevap verin. Inaniyor musunuz, inanmiyor musunuz?
AE: Daha once soyledim zaten. Incil deki Tanri ya inanmiyorum.
DBG: Peki, neye inaniyorsunuz?
AE: Dunyanin kuralli ahenginde tecelli eden Spinoza nin tanrisina inaniyorum. Evrenin guzelligine ve basit mantigina hayranim. Evrenin butununde kendini gosteren bir Tanri ya inaniyorum...
DBG: Profesor, sizce Tanri nin varligini ispatlamak mumkun mu?
AE: Hayir, Sayin Basbakan. Tanri nin ne varligini ne de yoklugunu ispatlayabiliriz. Sadece gizemi hisseder ve evren seklinde kendisini gosteren nefes kesici plan karsisinda hayrete duseriz.
DBG: Neden Tanri nin varligini veya yoklugunu ispatlamaya calismiyorsunuz?
AE: Dedigim gibi, mumkun oldugunu dusunmuyorum.
DBG: Mumkun olsa bunu nasil yapmaya kalkisirdiniz?
AE: Raffiniert ist der Herrgot, aber boshaft ist er nicht (Tanri kurnazdir, fakat kotucul degildir)
DBG: (saskin bir bakis atarak) Was wollen Sie damit sagen? (Bununla ne demek istiyorsunuz?)
AE: Die Natur verbirgt ihr Geheimnis durch die Erhabenheit ihres Wesens, aber nicht durch List. (Doga, varliginin yuceligindeki sirri saklamakta mahirdir, fakat bu ugurda hile yapmaz.)


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder