Hipersonik hız, burada söz konusu hız, ses hızının 7.5 katı. Öylesine yüksek bir hız ki, havaya sürtünen metal ısınarak kızışıyor, akkor haline geliyor. Olağan metaller bu sıcaklıklarda eriyor. Özel alaşımlar, özel alaşım, seramik falan kaplamalar gerekiyor.
Ve batılı kafirler bizim metrolarımızı, viyadük ve üst geçitlerimizi kıskanıyormuş.
Güleceğim, gülemiyorum, ağlamak istiyorum.
Bu mizah değil, halkın oylarını en az sekiz kez toplamayı başarmış bir Türk devlet adamının sözleridir.
Büyük bir utançtır. Bu anlamda Türk halkı için de büyük utançtır.
Rezalettir. Doğrusu beni utanıyorum. Bu kalabalıkla aynı safta durmaktan utanıyorum.
Bakın bu teknolojinin arka planında nasıl bir tehdit saklı.
Dünyanın herhangi bir noktasına on dakikadan az bir sürede birkaç tonluk bir geleneksel patlayıcı başlığın ulaştırılması imkanını yaratmaktadır.
Birkaç ton dediğimizde aklınıza MOAB tarzı başlıklar gelsin. MOAB Mother of All Bombs'un açılımıdır, yani bütün bombaların anası. Nükleer olmayan patlayıcı başlıkların en büyükleri.
Siz öylece kendinizi güvende hissederken, yeriniz tespit ettikten on dakika sonra, tepenize on tonluk bir patlayıcı başlık düşer, öylesine büyük bir patlama oluşur ki, oluşan patlamanın şiddetinden tıpkı nükleer patlamalarda olduğu şekilde bir patlama mantarı, tıpkı nükleer patlamalarda olduğu gibi oldukça geniş bir alanda blast etki oluşur.
DÜNYANIN HER HANGİ BİR YERİNE ON DAKİKA İÇİNDE ON TONLUK BİR GELENEKSEL PATLAYICININ ULAŞTIRILMASINDAN BAHSEDİYORUZ.
Siz hala daha milli postal, milli tüfek, milli tabanca, milli helikopter, milli şu, milli bu fantazileriyle millete zihinsel mastürbasyon yaptırakoyun, geçtiğimiz aylarda bu aletin deneyi yapıldı, sürtünme nedeniyle oluşan yüksek ısı nedeniyle araç parçalandı. Bunlar basından izleyebildiğimiz deneyler. Elbette basından gizlice yapılmış deneylerin başarı durumunu bilmiyoruz.
Nisan 1920'de büyük ATATÜRK şöyle diyordu: "Hududu Milliyemiz dahilinde her şeyden evvel kendi kuvvetimize müsteniden muhafazai mevcudiyet ederek millet ve memleketin hakiki saadet ve ümranına çalışmak… Alelıtlak tûl emeller peşinde milleti işgal ve izrar etmemek… (Olmayacak amaçlar peşinde milleti uğraştırıp, millete zarar vermemek) Medenî cihandan medenî ve insanî muameleye ve mütekabil dostluğa intizar etmektir." |
Şunu belirtmek isterim, milli silah endüstrimizin bu güne kadar başarıyla gerçekleşmiş envantere girmiş ürünleri vardır. Bunları yapanlar, katkıda bulunanlara teşekkürlerimi sunarım.
Bunlar Altay tankı, Fırtına ve Panter Obüsleri, 122mm.'lik Çok Namlulu Roket Sistemleri, Toros Füzeleri, Cirit, UMTAS roketleridir. İşin tuhafı bu projelerin bazıları Ergenekoncu diye hapislerde öldürülen ekibin başlattığı ve sonuçlandırdığı projelerdir. Bunlar yeterli sayıda üretilmiş ve etkin şekilde kullanılmaktadır.
İnsansız hava taşıtları envantere girmiştir, ancak sayıca yeterli değildir, silahlı İHA henüz teslim edilmemiştir. Ayrıca MALE sınıfı ve Stratejik sınıftaki İHA'lar henüz ortada yoktur. Olanlar alt segmenlerdeki gözetleme İHA'larından ibarettir.
Büyük umutlar bağlanmış olan milli taruz helikopteri henüz envantere yeteri sayıda teslim edilmemiştir. Zannediyorum toplam teslimat sayısı onun altındadır. Aynı şekilde benim de büyük umutlar bağladığım SOM akıllı füzesi henüz prototip aşamasına takılıp kalmıştır. Esasen SOM füzesinin rakiplerinin büyük bölümü hipersoniktir. Bu ciddi bir eksikliktir. Alçak, orta ve yüksek irtifa hava savunma füze sistemleri ortada yoktur. Orta ve uzun menzilli füze sistemlerimiz ortada yoktur. Milli gemimiz henüz yeteri kadar milli değildir, donatılmış olan silahlar ve sistemler hala daha batı bağımlıdır. Yapılan teslimat yeterli değildir. Milli uçak gemisi denilen şey uçak gemisi değildir, henüz konsep tasarım halindedir.
Her akşam Youtube'de izlediğim büyük tantanalarla anlatılan sistemlerin büyük bölümü hala daha tasarım masasındadır. Halkı bunlarla oyalamak, kandırmak ayıp olmanın ötesinde son derece tehlikelidir.
NeoOsmanlı, Bölgesel Güç, Yumruğunu Vuran Türkiye, Kafa Atan Türkiye, Süper Güç Türkiye, Düzen Veren Türkiye, Dediğini Yaptıran Türkiye, Ağzına Bakılan Türkiye, Korkulan Türkiye, Nizam Veren Türkiye....
Bunlar güzel, hoş, gurur okşayan laflar, benim de hoşuma gidiyor.
Ama Türk Türk'e ya da yalnızken hoş duruyor.
Yabancıların yanında, kalabalık içinde, hele hele basın önünde bunları konuşmamak lazım.
Sonra üstüne alınanlar olur, mazAllah haddimizi bildirmeye kalkan falan çıkan olur.
Sıkıntı olur yani.
İlle de, böyle yapacaksak ki, ben de bunları çok isterim, bu durumda bütün bu başlıkların içini doldurana kadar çok kararlı, istikrarlı, gayretli, çok çalışkan olmalı, zamanı iyi kullanmalıyız.
Bize kim hangi konuda rakip olma ihtimali varsa, onlardan daha üstün ya da en azından başat olmamız lazım.
Hem kel, hem de fodul olursak olmaz.
Tepemize topuzu yedikçe aptal oluruz.
Netekim İslam aleminde görülen şey budur, Müslüman halklar babalandıkça tepesine topuzu yiyor, dayak yedikçe aptallaşıyor.
Ben yapılan zihinsel mastürbasyonları halkı olmayacak hayaller peşinde uğraştırıp, milleti zarar uğratmak olarak görüyorum.
Saygılar.
Oraj POYRAZ L2fSIJNoA0xfSNxA
NASA ve Avustralya başarılı bir şekilde hipersonik uçuş gerçekleştirdi
Buğra Ünal 21 Mayıs 2016, Cumartesi 18:30
NASA, Avustralya Savunma Departmanı ve Amerikan Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı ortaklığında gerçekleştirilen proje ile hipersonik uçuşların temeli atılıyor.
İnsanların uçak gibi teknolojik araçları kullandığı süre sadece yaklaşık 100 yıl öncesine dayanıyor. Uçmak için kullanılan ilk vasıta olan balonlar kimsenin hızlı olarak tanımlamayacağı süratlerde seyahat ediyorlardı. 1903'te kullanılmaya başlayan uçaklar ise ilk zamanlarda yavaş olarak nitelendirilebilecek hızlara sahiplerdi. Şu anda dahi, insanlı uçuşların büyük bir kısmı ses hızının altında gerçekleşmekte. Sadece en yüksek teknolojiyi kullanan savaş uçakları ses hızı duvarını aşabilmekte.
NASA, Avustralya Savunma Departmanı ve Amerikan Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı (AFRL) ile yürüttüğü ortak çalışma ile uçuşun limitlerini derinlemesine araştırmak istiyor. Bu araştırmada test edilen şey ise ses hızının olabildiğince üstüne çıkan araçlar geliştirmek ve bu araçların kullanılabilirliği. Üç kurumun üzerinde çalıştığı bu projenin ismi ise HIFiRE. İngilizcesi "Hypersonic International Flight Research Experimentation Program" olan projenin Türkçesi ise Uluslararası Hipersonik Uçuş Araştırması Deneme Programı olarak adlandırılabilir.
Bu hafta gerçekleştirilen başarılı bir deneme uçuşu sonrasında bir HIFiRE roketi yaklaşık 277 km yüksekliğe fırlatıldı ve bu uçuş sırasında roket, ses hızının 7,5 katına tekabül eden bir hıza ulaştı.
Avustralya Savunma Departmanı tarafından yapılan açıklamada, gerçekleştirilen başarılı testin insanlığı hipersonik uçuşlara bir adım daha yaklaştırdığını belirten Dr. Zelinsky, üzerinde çalışılmakta olan teknolojinin 2016 Savunma Yol Haritası'nda da yer aldığını ve küresel hava taşmacılığı ve düşük maliyetli uzay uçuşları açısından devrim niteliğinde olduğunu da ekledi. Savunma Departmanı tarafından yapılan açıklamada hipersonik uçuş tanımının ses hızının beş katından daha hızlı olan uçuşlar için kullanılan bir terim olduğu belirtilirken, bu teknolojinin muazzam sosyal ve ekonomik yararları olacağı söylendi.
İleride kullanılma olasılığı olan hipersonik uçakların sunacağı imkanlar gerçekten de muazzam. Bu tür bir uçağın ulaşacağı hızla, uçağı radarlarında tespit eden düşman birimlerinin uçağa karşı karadan önlem alması imkansız hale gelecektir. Bu da, hipersonik casus uçaklarının görüntü yakalamasını, savaş uçaklarının ise neredeyse hiçbir engelle karşılaşmadan bombalama faaliyetleri yürütmesini kolaylaştıracaktır.
HIFiRES programı hakkında NASA'nın 2012 yılında yaptığı açıklama ise şu şekilde: "NASA, AFRL ve Avustrayla Savunma Bilimleri ve Teknoloji Organizasyonu (DSTO) kurumları çeşitli ortaklıklarla HIFiRE programı üzerinde hipersonik uçuşlarda uzmanlaşmak adına çalışmaktadır. Programın amacı hipersonik uçuşları gerçekleştirebilmek için gereken temel teknolojileri keşfetmektir. Hipersonik hızlarda uçuşun sağlanması ile birlikte uzun menzilli ve yüksek hızlı uçuşlarda devrim niteliğinde gelişmeler yaşanabilecek ve uzaya ulaşım uygun maliyetli hale gelebilecektir."
a45UyF587661-160523110347 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/05/23 20:00 1 39 1923atamizindeyiz@googlegroups.com
Hosumuza giden yalanlari avuc dolusu yutariz da, aci gercekleri yudum yudum iceriz.
DIDEROT
Iste onlardir Rablerinden bir kilavuzlanma uzere olanlar; iste onlardir gercek kurtulusu bulanlar.
Insanlardan oylesi vardir ki, Allah yolundan bilgisizce saptirmak icin hadis/laf eglencesi satin alir ve onu alay konusu edinir.
Iste boylelerine rezil edici bir azap vardir.
Lokman Suresi 5- 6
Cuneyt Suavi : Bir haftalik evliyalik.
Televizyonda dini bir program seyrediyorum. Ekrandaki kisi, Ilahiyat fakultelerinin birinde dekan olmali. Eski asirlardaki maneviyat buyuklerinden bahsederken:
- Onlar, goz ucuyla da olsa nisa taifesine bakmazlarmis, diyor. Nerde simdi o buyuk evliyalar?
Duydugum sozler, damarima dokunuyor. Ve her muslumanin yapmasi gereken bir seyin hic yapilmiyormus gibi gosterilmesi, beni ta can evimden vuruyor. Biraz dusundukten sonra muthis bir karar aliyor ve kendi kendime soz veriyorum: Hocanin nisa taifesi dedigi hanimlara, konusmak icin bile olsa bir hafta boyunca bakmayacak ve zamanimizda da buyuk evliyalar oldugunu ispatlayacagim. Program bittikten sonra ekmek almak uzere disari cikiyorum. Daha merdivenlerden inerken, alt kata yeni tasindigi soylenen kiracilarla karsilasiyorum. Evde ne kadar kadin, kiz, coluk, cocuk varsa hepsi kapida. Hanimlardan biri, benim Turkiye sinirlarini asan sohretimi duymus olmali. Daha gorur gormez:
- Vayyyy!... Cuneyd bey, diyor. Kizlarimin tarifinden tanidim. Cay icmeye gelecegiz ins.
Ben aldigim karar geregi hemen basimi egerken:
- Hosgeldiniz efendim, diyorum. Ins memnun kalirsiniz komsulugumuzdan. Duydugum seslerden, kalabaligin icinde bir de erkek cocuk oldugu anlasiliyor. Ona bakayim derken kazayla hanimlari gorurum diye gozlerimi kaldiramiyorum yerden. Cocuk, ablasi olacak kizlardan birine fisildayip:
- Ben sana, bu adamin kendini begenmis bir zuppe oldugunu soylemistim, diyor. Yuzumuze bile bakmiyor.
Hemen arkasindan yasli bir kadin sesi:
- Vah evladim vah, diyor. Ne kadar da mahcupmus zavallicik. Anlasilan kucukken cok dovmusler.
Her evliyanin basina gelen $ikintilar benim de basima geliyor tabi ki. Aceleyle merdivenlerden iniyor ve sokaga atiyorum kendimi. Metodum gayet basit: Yururken sadece yere bakacak ve bana dogru yaklasan kisilerin ayakkabilarindan erkek oldugunu anladigimda, basimi kaldirip rahatca yuruyecegim. Bu buyuk bulusumu uygulamak uzere daha birkac adim attigimda, neye ugradigima sasiriyorum. Moda midir nedir bilmiyorum ama, hanimlarin onunda pantolon var. Altlarinda da aynen benimkiler gibi ucu kut, tabani genis erkek ayakkabisi veya koca koca asker postallari. Anlasilan dikkatli olmaliyim. Basimi hic kaldirmadan giderken, yanimdan gecen kadinlarin seslerini duyuyorum. Bir tanesi arkadasina hitaben:
- Bu adamda bir tuhaflik var ayol, diyor. Bosuna dememisler dost basa, dusman ayaga bakar diye.
Diger kadin, daha farkli goruste. Benden uzaklasip duvar dibine kacarken:
- Benim de gozum tutmadi kardes, diyor. Belli ki capkinin teki. Yere bakan, yurek yakan cinsindendir mutlaka. Ben, yine evliya sabriyla ve ayni sekilde yururken, birden ne oldugumu anlayamadan kendimden geciyor ve ilac kokulu bir yerde gozlerimi aciyorum. Yattigim yerin etrafinda, beyaz elbiseli genc kizlar dolaniyor. Verdigim soz geregi hemen gozlerimi kapatarak nerede oldugumu kestirmeye calisirken, hastanede bulundugumu anliyor ve basucumdaki hemsirelerin konusmalarina kulak veriyorum. Kizlardan biri, gozlerimin kapandigini farkedince:
- Yine kendinden gecti zavalli, diyor. Bu ucuncu bayilisi. Onundeki elektrik diregini gormemis.
Hemsirelerin yaninda bir de erkek hasta bakici olmali. Sinir sinir gulup:
- Biraz onceki elektrik kesintisi, demek ki bu yuzdenmis, diyor. Adamin kafasindaki sislige bakilirsa, Allah bilir devirmistir diregi. Ayaga bir kalkabilsem, ben neyi devirecegimi cok iyi biliyorum ama ne mumkun. Basim donme dolap gibi donuyor, beynim feci zonkluyor.
Biraz sonra erkek doktor geliyor yanima. Ve beni gorur gormez:
- Gecmis olsun Cuneyd abi, diyor. Cok fena carptigin icin sag gozunu bandajladik. Bir muddet tek gozle idare et. Neyse, zor da olsa biraz sonra cikiyorum oradan. Ama artik akillandigim icin yere falan bakmak yok. Yeni metoduma gore saglam kalan gozumle yol kenarindaki apartmanlarin ust katlarina bakacak ve karsimdan gelen insanlari siluet(goruntu) olarak farkedip yolumu bulacagim. Planimin oldukca basarili oldugunu dusunurken, seslerinden anladigim kadariyla manavdan alisveris yapan bir kadin, yanindaki arkadasina beni gosterip:
- Su terbiyesize bak, diyor. Tek gozlu olduguna aldirmadan balkondaki kizlari seyrediyor. Obur gozun de kor olsun ins. Can $ikintisindan sicak sular bosaliyor tepemden. Ne kadar masum oldugumu nerden bilsin zavalli. Ben, soylenenlere sabretmeye calisarak yine ust katlara bakarken, sanki o yukseklerden dusuyormus gibi bir halle tekrar geciyorum kendimden.
Anlasilan yine hastanedeyim. Biraz onceki hemsirelerden biri:
- Hayret ya! diyor. Bu yine ayni adam. Kanalizasyon cukuruna dusmus bu sefer.
Bir anda anliyorum basima gelen felaketi. Ustum basim copluklerden beter kokuyor. Butun kemiklerimle birlikte saglam zannettigim gozum de sizliyor. Hastaneden bir an once kacabilmek ve eve donup temizlenebilmek icin saga sola bakinirken, bir turlu goremiyorum etrafimi. Yine ayni doktor:
- Bosuna ugrasma abi, diyor. Morardigi icin obur gozunu de bandajladik. Bir haftacik sabretmen gerekiyor. Ben, bu sure icinde ne yapacagimi dusunurken, daha onceki hasta bakici, hemsirelere laf atarak:
- Cuneyd abi size fena tutuldu, diyor. Baksaniza saatte bir ugruyor. Bu adama sinirimden atesler basiyor yuzumu. Iyilesir iyilesmez hastaneye ucuncu kez ugrayip onun gozlerini de benimkine benzetecegim kesin. Her neyse, beni bir ambulansa bindirip eve gonderdiklerinde alt kattaki komsularimiza rastliyorum yine. Sanki beni bekliyorlar kapida. Hanim ve kizlari, Gecmis olsun dileklerini ayri ayri iletirken, cocuklari olacak o haylaz velet, yine haince fisildiyor ablasinin kulagina: Bizim zuppe cezasini bulmus diyerek. Komsularimizin yardimiyla merdiveni cikip iceri girerken, kendi kendime verdigim sozu bir hafta boyunca ek$iksiz olarak tutacagim icin yine de seviniyor ve Evliya sozu, iste boyle olur diye kasiliyorum. Gozlerim acildiginda, ne yapacagimi simdilik bilmiyorum. Ama bir haftalik da olsa evliyalik guzel bir sey, degil mi?
Cuneyt Suavi
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder