Turan Akıncı : Çeyrek Neden Kovuldu
Türkiye.net yazarı
Düşük profil ne demek?
Yazının sonunda öğreneceksiniz.
++++
Rıza'nın içinde olduğu bir İran ticareti var.
Bu iş TC ile İran Devleti arasında yapılıyor.
Petrol geliyor ve satın alınıyor.
Petrolün parası bir şekilde İran'a ödeniyor.
Orada bir takım yasal olmayan metotlar var.
Arada herkes mamasını almış.
Ama birileri kasada olması gereken parayı da,
Tokatlamış.
Yani Halk Bankası'nda ki Petrol hesabını.
Kasada 2,5 ila 2,9 milyar dolar para olması lazım.
Para miktarı ile ilgili farklı rakamlar var.
++++
Basit özet yapayım.
100 liralık petrol gelmiş.
10 lira mama dağılmış.
İran'a 90 lira ödenmesi lazım.
87,1 lira ödenmiş.
Kasada 2,9 arası bir para olması lazım.
Basit bir bakkal hesabı.
Para Yok.
++++
Olaylar ortaya çıkıyor.
İran'a ambargo kalkıyor.
Çeyrek İran'a alelacele çağrılıyor.
İran parayı istiyor.
Yoksa bu konuyu BM götürürüm diyor.
Çeyrek ülkeye dönüyor.
Durumu Malum'a anlatıyor.
O arada bir el Reza'yı kaçırıyor.
Bu işin sırrı Rıza'yı kaçıranlarda.
++++
Malum Çeyrek'e diyor ki.
Konu problem olmaya başlıyor.
Bu parayı bütçeden ödeyin, diyor.
Yoksa iş büyürse, işi temizlemek zor olur.
Çeyrek'te diyor ki:
Bu ticaretin devlet bütçesine bir katkısı olmamış.
Dört yıldır bu iş bütçe dışında yürümüş.
Bu parayı devlet bütçesinden ödemem.
Ödersem ben mesul olurum.
İlerde bu hesap bana sorulur.
O hesabı kim yapmışsa o ödesin.
Ben başından beri bu işte yokum.
++++
Söylenene göre ciddi kavga yaşanıyor.
Fiziki temas var mı?
Bilinmiyor.
Ödemiyorsan,
Koltuğu bırak deniyor.
++++
Bakalım düşük profil bu parayı ödeyecek mi?
Para da, eski parayla 8,5 katrilyon.
a45UyF587661-160520154735 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/05/20 23:00 1 39 1923atamizindeyiz@googlegroups.com
Agzi tabanca.
Dudaklari namlu, sozleri gece mermisi!
Kucuk Iskender
Kur an da, Secde Suresi nde Tanri nin soyle konustugu yazilidir:
Biz dileseydik, herkesi dogru yola eristirirdik.
Ne var ki, An-dolsun ki, cehennemi, cinlerle ve insanlarla dolduracagim diye kesin bir soz cikmistir benden (Secde Suresi, ayet 13).
Bu ayeti okurken bir de Enam Suresi nin su ayetine goz atalim:
Allah kimi dogru yola iletmek isterse onun kalbini Islama acar; kimi de saptirmak isterse...
kalbini iyice daraltir... (Enam Suresi, ayet 125.)
Dikkat edilecegi gibi bu ayetlere gore Tanri, eger dilemis olsa butun insanlari Musluman yapabilecekken yapmiyor; bir kismini Musluman yapip bir kismini kafir kildigini bildiriyor.
Sebep olarak da cehennemi insanlarla dolduracagina dair kendi kendine kesin bir soz verdigini soyluyor.
Daha baska bir deyimle insanlarin tumunu dogru yola sokabilecekken boyle yapmadigini, cunku boyle yapmis olsa, bu takdirde cehennemi insanlarla dolduracagina dair kendi kendine verdigi sozu yerine getirememis olacagini apacik bir sekilde acikliyor!
Olacak sey midir bu?
Hic Yuce bir Tanri, hic yoktan insanlari cehenneme atmak gibi bir davranisa yonelmekten zevk aliyormus gibi konusabilir mi?
Yukaridakine benzer olmak uzere, Kur an in Hud Suresi nin 118.ve 119.ayetlerinde Tanri nin soyle konustugu yazilidir:
Rabbin dileseydi butun insanlari bir tek millet yapardi.(Fakat) onlar ihtilafa dusecekler.
Ancak, Tanri nin merhamet ettikleri mustesnadir.
Zaten Rabbin onlari bunun icin yaratti.
Rabbinin, Andolsun ki cehennemi tumuyle insanlar ve cinlerle dolduracagim sozu yerini buldu (Hud Suresi, ayet 118-119).
Goruluyor ki, bu ayetler anlasilmazliklarla, uyusmazliklarla ve birbiriyle celisir satirlarla, fakat butun bunlardan baska bir de Tanri nin yuceligi fikriyle bagdasmazliklarla dolu.
Kaynak: Ilhan Arsel (Kuranin Elestirisi s. 55-56)
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -12-
Kuantum kurami giderek artan bicimde fizikcilerin deney ve calismalarina yerlestikce, kafalarda zaman kavramimiz hakkinda sorular ve supheler olusmaya basladi. Tipki cevremizdeki diger seyler gibi, zaman da sorgusuz sualsiz kabullendigimiz bir gercekliktir. Oysa kuantum fizigi, gecmis , simdi ve gelecek anlayisinda devrimci fikirlere yol acmaktaydi. Gelecegin belirsiz olmasina karsilik, hicbirimizin gecmis hakkinda suphesi yoktur. Cunku gecmisin izleri simdi icindeki durumumuzu etkiler. Bir kaza gecirmis ve kolumuzu kaybetmis isek, bunun acisini omur boyu tasiriz. Bu net bir gercekliktir. Ama, adina gecmis dedigimiz sey, hep alistigimiz gibi, ke$iksiz ve tek yonde akan bir cizgi midir? Bu konuya girmek icin atom alti parcalar seviyesinde, fizikci Richard Feynman in calismalarina goz atmak gerekiyor.
Kuantum kuraminin butunluge kavusmasi icin, daha once farkli fiziksel cercevelerde ifade edilen yasalarin kuantum cercevesine gore izah edilmesi, formule edilmesi gerekiyordu. Ilk olarak elektromanyetizma kurami kuantum fizigine uyarlandi ve buna kuantum elektrodinamigi veya kisaca KED denildi. Alintiliyorum.
Elektromanyetik alanin kuantum kurami, KED, 1940 larda Richard Feynman ve digerleri tarafindan gelistirildi ve butun kuantum alan kuramlarina model olusturdu. Belirtmis oldugumuz gibi, kla$ik kuramlarda kuvvetler alanlar tarafindan aktarilirlar.
Bu alan konusu her zaman tartismalara yol acmistir. Bir yerlerde bir hareket, bir etki varsa, genelde bunun yayilabilmesi icin bir alana ihtiyac oldugu dusunulur ki pek de haksiz bir dusunce sayilmaz. Kuantum kurami ile, bazi esrarengiz alanlar aramak yerine kuvvetin nasil iletildigi onem kazanmaya basladi.
Ancak kuantum alan kuramlarinda kuvvet alanlari bozon denilen cesitli temel parcaciklardan olusmustur. Bozonlar kuvvet tasir; madde ve parcacik arasi gidip gelerek kuvvetin aktarilmasini saglarlar. Madde parcaciklarina fermiyonlar denir. Elektronlar ve kuarklar fermiyonlara ornektir. Foton veya i$ik parcacigi ise bozona ornektir. Elektromanyetik kuvveti ileten bozondur. Bir madde parcacigi -ornegin bir elektron- bir bozon veya kuvvet parcacigi yayar ve geri teper, tipki mermisini firlattiktan sonra geri tepen bir top gibi. Sonra kuvvet parcacigi bir baska madde parcacigi ile carpisarak sogurulur ve o parcacigin hareketini degistirir.
Elektron gibi parcaciklar carpisarak atom ici bir tepkime olusturur ve bir ust enerji seviyesine sicrarlar. Sonra elektron yeniden orijinal seviyesine doner ve bu arada foron enerji paketcigini firlatir. Bu, tipki bir topun doldurularak ates etmesi ve sonra geri tepmesi gibidir.
Sogurulma, isigin madde ortami tarafindan emilmesidir. Bu surec icinde fotonu (i$ik enerji paketcigini) emen elektronlar bir ust seviyeye sicrama yaparlar. Bir elektron grubunun cekirdek etrafinda bulunma olasiliginin en yuksek oldugu seviyeye orbital denir. Isigi soguran elektronlar belli bir enerji seviyesine sahip olan orbitallerde toplanirlar. Isigin enerjisi dalga boyu ile, yani sinuzoidal salinimdaki tepe boylari arasindaki mesafe ile ters orantilidir. Dalga boyu arttikca enerjisi azalir, fakat dalga boylari birbirine yaklastikca enerjisi artar.
KED in ongoruleri test edilmis ve deney sonuclariyla buyuk bir uyumluluk gosterdigi anlasilmistir. Ancak KED in gerektirdigi matematiksel hesaplamalari yapmak son derece zordur.
Dr Hawking in belirttigi, KED hesaplamalarindaki matematiksel zorluklar, evrenin erken donemindeki olasi halini tahmin etmek icin yapilan calismalarda adeta bir kabusa donusecektir. Evrenin en erken donemindeki, buyuk patlamanin ardindan gelen donemdeki kisacik zamanin su ana kadar bildigimiz 4 temel evrensel kuvveti dogurdugu varsayilmaktadir: kutle cekim kuvveti, elektromanyetik kuvvet, zayif ve guclu nukleer kuvvetler. Evrenin temel kuvvetlere yol verdigi zaman parcacigi 10 uzeri eksi 43 saniye olarak tahmin edilmektedir. Tam olarak : 0,0000000000000000000000000000000000000000043 saniye.
Ama gercek zorluk surdan kaynaklanmaktadir. Parcacik degisim cercevesine, bir kuantim kosulu olarak, etkilesimin gerceklesmesini saglayan parcacigin butun gecmisleri iceriyor olmasini da eklediginizde -ornegin kuvvet parcaciklari her bicimde takas edilebilir- matematiksel hesaplamalar oldukca karma$ik hale gelir.
Peki, bu durumu biraz olsun basitlestirmenin bir yolu olabilir mi? Iste Richard Feynman in da yaptigi budur. Feynman nerdeyse anlasilmaz hale gelen ve olasi her kuvvet takas durumunu ifade etmeye calisan formuller yerine, elektronlarin birbiriyle carpisip nasil foton takas ettiklerini gosteren ayri ayri diyagramlar gelistirmistir.
Neyse ki, Feynman alternatif gecmisler kavramini gelistirmenin yani sira, farkli gecmisleri aciklamak icin cok iyi bir grafik yontem gelistirdi. Bu yontem gunumuzde sadece KED de degil, butun kuantum alan kuramlarinda uygulanmaktadir.
Feynman in grafik yontemi gecmisler toplami icindeki her kavrami gozumuzde canlandirabilme olanagi saglar. Feynman diyagramlari denilen bu resimler modern fizigin en onemli araclarindan biridir. KED de butun olasi gecmisler toplami, bir Feynman diagramlari toplami olarak temsil edilebilir. Diyagramlar elektromanyetik kuvvet ile birbirinden uzaklasan iki elektronun gidecegi bazi olasi yonleri gosterir. Bu diyagramlardaki duz cizgiler elektronlari, dalgali cizgiler ise fotonlari temsil eder. Zamanin asagidan yukariya dogru ilerledigi dusunulur ve cizgilerin birlestigi yerler fotonlarin ciktigi veya soguruldugu noktalara denk gelir.
Burda bir seyi eklemem gerekir. Feynman diyagramlarini sadece grafik cizimler olarak dusunmemek gerekir. Bu diyagramlarda elektronlarin her hareketinin ve foton takaslarinin kendi matematiksel formulleri bulunmaktadir.
Ust resimde gorulen diyagramda birbirine yaklasan iki elektron, bir foton takas etmisler yollarina devam etmislerdir. Iki elektronun elektromanyetik olarak en basit etkilesimi budur; ama biz olasi butun gecmisleri dusunmek zorundayiz.
Feynman diagramlari matematiksel olarak sonsuz sayida olasilik icerebilir. Mesela baska bir foton takasi durumunda iki elektron birbirlerine yaklasir ve uzaklasir ama uzaklasmadan once iki foton takas ederler. Bu arada pozitron emisyonu (sogurulmasi) denen olay gerceklesir. Pozitronlar elektronlarin anti parcaciklaridir. Elektronun negatif (eksi) yukte olmasina karsilik pozitronlar pozitif (arti) yuktedirler. Baslangicta pozitronlarin aslinda proton oldugu zannediliyordu, fakat Schrodinger denklemlerinin yeniden analizi yapilirken bunlarin ayri parcaciklar oldugu farkedildi. 1932 yilinda ise kozmik isinlar (uzaydan Dunya ya ulasan parcaciklar) araciligi ile pozitronlarin varligi bilimsel olarak ispatlandi. Pozitronlar, Lepton ailesine girerler ve maddenin temel yapi taslarindan kabul edilirler. Leptonlar ise atomun kimyasal ozelliklerini belirler. Yunanca ufak sey anlamina gelen bir kelimeden turetilmislerdir. Lepton turleri. (Karsitlari ile birlikte) = Elektron-pozitron, muon/antimuon, tau/antitau.
Alintilara devam ediyorum.
Feynman diyagramlari yalnizca etkilesimin nasil olabilecegini resmeden ve bu etkilesimleri siniflandiran zekice bir yontem degildir. Feynman diyagramlari, her bir cizgiyi ve koseyi matematiksel bir tanim olarak okumamizi saglayan kurallar icerir. Iki elektronun verili bir baslangic momentumu ile birbirine yaklasma ve sonunda belirli bir nihai momentumla uzaklasma olasiligi, her bir Feynman diyagraminin katkisinin toplanmasiyla elde edilir. Bu epeyce bir calisma gerektirir; cunku belirttigimiz gibi sonsuz sayida diyagram vardir.
Konu sonsuzluga geldiginde hem uzay seviyesinde, hem de atom ve atom alti seviyesinde zorluklara rastlaniyor. Cunku -tuhaf gorunebilir- cok sayida sonsuzluklar varmis gibi anlasilmasi zor sonuclar ortaya cikmakta. Ozellikle evrenin genislemesi ve kara deliklerin dogasi gibi konularda bu durum gecerli.
Feynman diyagramlarinin KED tarafindan tanimlanan surecin olasiliklarini gorebilmek ve hesaplayabilmek icin fizikcilere muazzam yardimi olmustur. Ancak kuramin onemli bir sorununun cozmeye yetmediler. Sonsuz sayidaki farkli gecmisin katkisini topladiginizda, elde edeceginiz sonuc da sonsuz olacaktir. Sonsuz bir toplamdaki ardi$ik terimler yeterince hizli azalirlarsa toplamin sonlu olmasi mumkundur; ancak ne yazik ki bahsettigimiz durumda bu gerceklesmiyor. Ozellikle, Feynman diyagramlari toplandiginda yanit elektronun sonsuz bir kutleye yuke sahip olduguna isaret eder. Bu sacmadir; cunku kutleyi ve yuku olcebiliyoruz ve bunlar sonsuz degil. Bu sonsuzluklarla basa cikabilmek icin renormalizasyon (yeniden normallestirme) denilen bir yontem gelistirildi.
Sonsuzluk renormalizasyonlari ayri bir konu. Simdi ise su gecmis kavramina geri donmek isterim. Cift yarik deneyi ve bundan yola cikarak yapilan deneylerde elektronlarin bir tur total gecmis bilgisine sahip olduklari ortaya cikmaktaydi. Sanki, bir yerden gecmeden once her yeri dolasiyorlar, olasi yollar hakkinda bilgi ediniyorlar ve sonra karar veriyorlar gibiydi. Elektonlarin bu bilgisine hangi yol bilgisi adi verildi. Elektronlar seviyesinde gecmis bizim alistigimiz gecmis bilgisinden epey farkliydi. Bizim bildigimiz gecmis, tamamlanmis ve bitmis olaylar dizisinin bilgisiydi. Oysa elektron seviyesinde gecmis ise bir dizi olasiliklar toplamiydi. Bu durumda, -en azindan atom alti parcaciklar seviyesinde- evrenin bir tek tarihi veya gecmisi yoktu. Dr. Hawking den alintilamaya devam ediyorum.
Gecmisin belirli bir bicimi yoktur derken, bir sistem uzerinde simdiki zamanda yaptigimiz gozlemin, onun gecmisini etkiledigini soylemekteyiz. Bu durum fizikci John Wheeler in gerceklestirdigi bir deneyle, gecikmis secilim deneyi ile oldukca dramatik bir sekilde gosterilmistir. Sematik olarak, gecikmis secilim deneyi daha once gordugumuz gibi parcacigin yolunu gozlemleme seceneginin oldugu cift yarik deneyine benzer. Farki ise, gecikmis secilim deneyinde bu yolu gozlemleyip gozlemlemiyeceginize dair karari parcacigin ekrana carpma aninin hemen oncesine kadar ertelemenizdir.
Gecikmis secilim deneyinin sonuclari, hangi yol bilgisini elde etmek icin yariklari gozlemlemeyi (yada gozlemlememeyi) sectigimiz deneyin verileriyle aynidir. Ancak bu durumda her parcacigin gectigi yol -yani gecmisi- parcacik yariktan gectikten sonra kararlastiriliyor; yani parcacigin sadece bir delikten gecip girisim olusturmamasina veya her iki yariktan gecip girisim olusturmasina parcacik gecisini yaptiktan sonra karar verilmis oluyor.
1978 yilinda Dr Wheeler bir dusunce deneyi one surdu. Bu secenekte, hareket ettirilen aynalar araciligi ile foton bir delikten mi (partikul olarak) yoksa iki delikten mi (dalgacik olarak) gececegine, ilk ayna araciligi ile gectikten sonra karar verecekti. Bu deney 1980 de gercek olarak yapildi ve 2007 de dogrulugu onaylandi.
Dr Hawking in yazdiklari gecmis konusunda cok derin anlamlar icermektedir. Bu durumda, bir atom alti olayini gozlemledigimizde, yani ona mudahale ettigimizde, olcumlerimize gore, olasi tarih seceneklerinden birini tercih ediyoruz demektir. Diger gecmis secenekleri ise, en azindan artik bizim acimizdan yokturlar.
Kendini gozleyen ve boylece kendi tarihini kendi sekillendiren bir evren goz olabilir mi?
Bu cikarimin evrenin dogusu ile ilgili kuramlara derinden etkisi olmustur. Eger evrenin tarihcesinde bir gozlemci var ise, o zaman evrenin sekillenmesi bu gozlemcinin mudahalesi dogrultusunda gerceklesmis demektir. Boylece metafizik sonuclara kapi acilir. Peki, evren kendi kendini gozlemliyor olabilir mi? Bazi bilimcilere gore evet, bazilarina gore hayir. Kendini gozlemleyen evren tipki ontolojik felsefedeki ilk neden argumani gibi tartismalara kapi aralar. Tartisma bu noktadan sonra Tanri inancina sapacagi icin, sadece konuya deginip geciyorum.
Schrodinger in Kedisinin Pesinde kitabindan alintilara devam ediyorum:
Filozoflar gecmisin bir anlami olup olmadigi konusunda cok uzun zaman kafa yormuslardir. Simdiki zamanda kaydedilmis hali disinda gecmisin bir varligi yoktur. Wheeler in gecikmis secilim deneyi bu soyut kavrami pratikte somut bir bicimde ete kemige burundurmustur. Foton ne yapiyor sorusunu sormak -kaydedilene kadar- anlamsizdir.
Yani, fotonu gozlemledigimiz anda, onu da sanki bir olasilik bulutu icinden bir tek gecmis secmeye zorlamis gibi olmaktayiz. Bu durumda, gozlemlere gore degisebilen esnek bir gecmis anlayisina ulasiriz. O zaman soyle bir sonuc da cikabilir:
Gercek dedigimiz sey, gercek olarak degerlendirilemeyecek seylerden yapilmistir.
Aslinda yukardaki tespit -bence- biraz sartlayici bir tesbit. Neden, sadece algiladigimiz seyleri gercek olarak kabul ederiz de, olasilik dalgalarini gercek disi olarak dislariz? Eger onlar, soyle veya boyle bir gerceklige yol veriyorlarsa, o gercekligin temelindeki yasalardir ve ayri gercekliklerdir. Dr Hawking ve Richard Feynman bu ekolu temsil ederler ve gercek-gercek disi gibi bir ayrima sapmak yerine, bu durumu bize belirsiz gibi gorunen sureclerden belirliligi cikaran ayri bir yasalar zinciri olarak ele alirlar. Bu yeni determinist dusuncelere M Kurami bolumunde deginecegim.
Gerceklik tamamen elimizden gitti mi? Hayir, gitmedi; ama sadece onun ne kadar goreceli bir kavram oldugu bir kere daha ortaya cikti. Ama bu dusunce bicimi bizi ister istemez bir zaman paradoksuna goturecektir. Bu paradoksu anlatayim. Diyelim ki, Back To The Future filmde oldugu gibi, zamanda yolculuk edecek bir araba uzerinde calisiyorsunuz ve bir yerde takilip kaldiniz. Bir turlu zaman yolculugunu gerceklestirecek formulu bulamiyorsunuz. O anda bir boyut aciliyor ve gelecekten gelen kendinizi goruyorsunuz. Gelecekteki kendiniz, size arabayi yapmanizi saglayacak formulleri ve cizimleri veriyor. Arabayi yapiyorsunuz ve sonra gelecege, mesela 30 yil sonrasina gidip, o anda gelecekteki kendiniz oluyorsunuz ve yeniden gecmise donup gecmisteki kendinize formulleri veriyorsunuz.
Iyi ama formuller ve cizimler nerden geldi ?
Benzer bir paradoks dede paradoksudur . Gecmise gidip dedenizi oldurmek mumkun mudur ? Ama bu mumkun olmussa, o zaman sizin zaten var olmamaniz gerekecektir. Eger varsaniz, gecmise gitmemissiniz demektir.
Buna benzer dusunce deneyleri genelde kisirdir ve zamani hep tek yonde ilerleyen bir ok gibi dusunmekten kaynaklanir. Oysa, bazi kuantum fizikcilerinin olasi gecmisler toplami derken kastettigi sey bundan farklidir. Bu gecmisler toplami, bir gozlemci mudahale edene kadar olasi tum yollari iceren bir senaryodur. Gozlemci mudahale ettigi anda, gelecek bilgisi kadar, gecmis bilgisi de sekillenir. O zaman daha ust seviye bir soru ortaya cikar. Bizler evrenin baslangici ile ilgili bir gozlem yaptigimizda, mesela buyuk patlamadan arta kalan radyoaktif parcaciklari inceledigimizde, kendimize gore gercek olan sadece bir tane evren gecmis bilgisi sekillendiriyor olabilir miyiz? Neden olmasin ? O zaman, bizler icin elbette sadece bir tane gecmis vardir, ama evrensel akis, hicbir sekilde algi alanimiza girmemis sayisiz olasi gecmise sapmis olabilir. Bu elbette evrensel bir nazariyedir, ama derinlemesine dusundugumuzde, kendimizin bildigi ve depoladigi gecmisi, olasi tek gecmis senaryosu olarak kabul etmenin fazlasi ile insansi ve duygusal bir degerlendirme oldugu anlasilmaya baslanir.
Simdi, farkli bir soru soralim. Biz bir partikulu gozlemlemeye, yani ona mudahale etmeye karar verene kadar partikulun durumu nedir? Var midir, yok mudur, yoksa bizi mi beklemektedir ?
Bu soru, bilimsel bir dusunce deneyi ile ele alindi ve bu dusunce deneyinden ortaya cikarilan sonuclar butun bilimcileri birbirine dusurdu. Evet, boylece bilim tarihinin en yaramaz, en ele avuca sigmaz hayvanina geldik:
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder