14 Kasım 2016 Pazartesi

YANKI YAZGAN : Kâhin ile bilim insanı*

 


YANKI YAZGAN : Kâhin ile bilim insanı*

  13.11.2016 10:17

Apaçık kanıtlar olsa bile bir gerçeği "inkâr" etmek, yokmuş gibi davranmak nasıl mümkün oluyor? Aşılarla ya da iklim değişikliği ile ilgili ortak noktalardan birisi, her iki durumda da, sonuçlarıyla ilgili korkutucu ve tehlikeli durumlardan söz ediliyor


"Kehanetin doğruluğuna o kadar inanmışlardı ki, inançlarının gücü kehaneti iptal etti".

1950'lerdeki "the Seekers" (Arayanlar) tarikatı birkaç yıl önce Şirince'ye gelip dünyanın sonunu (ve uzaylı dostları tarafından kurtarılmayı) bekleyen gruba benzer bir kehanete göre hayatlarını düzenlemiş, malı mülkü satıp uzaydaki yeni hayata gitmeyi beklemişlerdi. Kehanet gerçekleşmeyince, inançlarından vazgeçmek yerine araştırmacı Leo Festinger'den alıntılanan giriş cümlesindeki gibi "kehanet doğru, ama bizim ışığımızla değişti, dünyayı da kurtardık" diyerek kendilerine bir yanlışa inanmaya devam yolu bulmuşlardı. Ne olursa olsun inançlarından vazgeçmeyenlere, "ölmek var, dönmek yok" diyenlere bir çoğumuz gıpta edebiliriz. Ancak aşı ya da iklim değişikliği gibi konulardaki tutum ve inançların toplumu değişik sahici felaketlerden koruyabilecek sağlık ve enerji politikalarına doğrudan etkisi olması, "kör inanç"ları ayırd edebilmemizi gerekli kılıyor.

Aşılar vesilesiyle bilim ve bilim dışındaki düşünce sistematikleri hakkında yazdıklarımda, aşılar hakkında dönüp dolaşıp ortaya atılan ancak bir türlü kanıtlanamayan iddialara değinmiş, aşı olmayan çocukların sayısal olarak belli bir kitleye ulaşmasıyla doğan salgınların yok yere (Türkiye'de 20. yüzyıl boyunca milyonlarca bebeğin canını almıştı) canlandığını hatırlatmıştım.

Aşılar ve iklim değişikliğine bakış açıları konusunda ABD'de yapılan araştırmalarda aşının etkili ve düşük riskli olduğuna ve iklim değişikliğinin mevcut olduğuna dair kanıtların varlığına rağmen "hayır, bence öyle değil," görüşünde ısrar edenler ("inkârcılar") genellikle aynı kişi ya da kesimler. Toplumsal politikaları şekillendiren özellikle ABD'li sağcı politikacıların iklim konusunda (kürtaj, bireysel silahlanma vb'ye paralel) "inkârcı" yaklaşımlarına bakıp aşı karşıtlığını da sağcı bir politik araç gibi görebilir miyiz? Aşı karşıtlığının (genelde tıbbın eksik ve kusurlarını büyük tehlikeler olarak tanımlamaya paralel) siyasi zemininin bir 'milli koalisyon' niteliğinde sol sağ ayrımı pek yapmadığını ortaya koyan araştırmacıların (örn. Kahan) görüşleri aşı karşıtlığının sağcılıkla ya da politik muhafazakârlıkla açıklanamayacak yanlarını gösteriyor.

Siyasi görüşün bir konunun bilimsel yöntemle nasıl ele alınacağına etkisinin sınırlı kalması şaşırtıcı gelse de, ülkemizde iklim değişikliğine karşı aktif olup, bilimsel dergilerdeki kanıtlara değer verenlerin, ama söz aşılara ya da tıbbi tedavilere gelince (aynı dergilerde kanıtları yayınlandığı halde) temelsiz iddiaları incelemeksizin kabullenenlerin durumunu anlayabilmeyi sağlıyor. Bilimi bir süs ya da kendi görüşlerine destek olduğu sürece anlamı olan bir "açık kaynak" gibi görmek, veya bilimden "söz etmek"ten hoşlanmak, bilim dışı konuma düşmeye bir engel değil.

Peki, apaçık kanıtlar olsa bile bir gerçeği "inkâr" etmek, yokmuş gibi davranmak nasıl mümkün oluyor? Aşılarla ya da iklim değişikliği ile ilgili ortak noktalardan birisi, her iki durumda da, sonuçlarıyla ilgili korkutucu ve tehlikeli durumlardan söz ediliyor. Birisinde aşı olmazsak başımıza gelecekler (salgın hastalıklar gibi), diğeri ise iklim değişikliğine önlem almazsak olup bitecekler (seller, kuraklık, mülteci akını)... Nasıl yok olacağımıza, soyumuzun tükeneceğine ilişkin gerçekçi kestirimler. Aşı olduğumuz takdirde olmadık hastalıkların gelip bizi bulması, bunu gizleyen uluslararası tekellere alet olmamız... İklim değişikliği için önlem aldığımızda, enerji kaynakları bulamayacağımız, modern hayatın sürdürülemeyeceği, ilkel yaşama döneceğimiz kaygısı; geri kalmamızı isteyen başka devletler.

Korkutucu ve tehlikeli anlatılar, kanıta dayalı olanı da olmayanı da, bizi, iki yoldan birisine, ya da genellikle önce birisine, sonra ötekine sürükleyebilir.

(a) "hiçbir şey yapmayalım, yoktur öyle şey": özellikle deprem, küresel iklim değişikliği gibi bir şeyler yapmanın pek mümkün olmadığını düşündüğümüz, "bizi aşan" durumlarda, zaten öyle bir şey olmadığını söyleyip, tehlikeyi yok sayarak tam siper yatabiliriz. Örneğin, hem ölümden korkup, hem de bir gün ölüp gideceğimizi bildiğimiz halde, bu "en büyük gerçeği" unutabilmeyi, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamayı başarabilmemizde olduğu gibi. "Unutmak, arka plana atmak, yok saymak" gibi zihinsel mekanizmalar, er geç bir gün öleceğimiz gibi (ne zaman ve nasıl olacağını bilemediğimiz) kontrol edemeyeceğimiz durumlara takılıp kalmaktan bizi kurtararak hayata asılmamızı sağlar.

Bu mekanizmamız bozulup da gerçekleri yadsıyamaz olduğumuzda, hayatımız üzerindeki kontrolu kaybettiğimiz duygusuna paralel olarak, elimizde ne varsa onu denetlemeye, düzeltmeye ya da kontrol etmeye çalışırız. Bir tür gerçeklerin aşırı farkındalık diyebileceğimiz bu durum "akıl kamaşması" doğurabilir.

(b) "Hiçbir şey yapmayalım, yapılabilecek her şey çok tehlikeli" ruh haline bu noktada geçiş yapılabilir. Hayatın sonluluğunun farkındalığı akıl kamaştıracak şekilde ve asıl tehlikeleri yok sayarak öne geçer. Yediklerimizdeki kalorileri sayarken, yiyeceklerin etiketlerini didiklerken, doktorun önerdiği ilacı alıp almamayı (bir iki değil, binlerce kere) düşünürken, tehlikeyi abartmış olmaktan öte, sahiden tehlike oluşturanı (tedavi edilmediği takdirde bütün vücuda yayılabilecek ya da geleceğimizi riske sokacak bir hastalık) gözden kaçırabiliriz. Üstelik, bir tercihimiz olduğunda, (örneğin, aşıya, ameliyata) "evet" ya da "hayır" demekle hayatımızda bir şeyi değiştireceğimize inandığımızdan ötürü, durumu iyi biçimde kontrol ettiğimiz hissine kapılırız.

Korku duygusu, (b) mekanizması kanalıyla, kontrol edilebilir ya da bir şey yapılabilir algıladığımız, tercih yapabilir, sorumluluk alabilir gözüktüğümüz durumlarda işi ele alır. Yok, zaten yapacağımız bir şey yok diye düşünüyorsak, durumun gerçek tehlikesini unutturacak (a) mekanizması devreye girer.

İki mekanizma da, eninde sonunda "hiçbir şey yapmayalım" ("ama gerekeni yapmadığımız için de hiçbir sonuç doğmasın") yaklaşımını tetikler. Karşısına aslan çıkan kuzunun dehşetten adeta donakaldığı, ne kaçabildiği ne savaşabildiği an çıkagelir.

* Aşı olmama hakkı üzerine mahkeme kararlarının basında yer alması, aşılamanın zorunlu olmamasının toplum sağlığı için yaratacağı risklere ilişkin hekim meslek kuruluşu açıklamalarının aynı ölçüde duyulmaması nedeniyle benzer tartışmaların başka nedenlerle yine gündemde olduğu bir dönemden kalma yazılarımdan derleyerek oluşturdum.


a45UyF587661-161114135344 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2016/11/14  16:45 6  64  uyarlama@googlegroups.com


 


Turk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir.
1924.

K.Ataturk

Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
Erkege, hanimini ne sebeple dovdugu sorulmaz.

Ebu Davud, Nikah 43, 2147

SMS cilesi

24 Temmuz

Gecen sene bir basvuru icin belediyeye gitmistim. Orada bir form doldurup telefon numarami yazmami istemislerdi. O gunden sonra surekli SMS gelmeye basladi; Belediye Baskanimiz Feridun Duzagac cevrecilerle bulustu , Belediye Baskanimiz Feridun Duzagac yarin esnaf ziyaretinde bulunacak gibi... (Burada belediye baskaninin ismini vermek istemedigim icin Feridun Duzagac i ornek olarak verdim. Kendisinden ozur diliyorum ama bir isim sallamak zorundaydim.) Baskan esnaf ziyareti yapacaksa bundan bana ne diye dusundum. Esnaf miydim? Bu ziyarette bana dusen bir gorev mi vardi? Cevreci oldugum da soylenemezdi.

Sonunda dayanamayip belediyeyi aradim, Seffaf belediyecilik anlayisimiz geregi, beyefendi dedi. Bana beyefendi demesi cok hosuma gitmis, gururum oksanmisti. Ilk defa birisi bana boyle hitap ediyordu. Birader, mudur, haci, kardo, panpa gibi hitaplara aliskindim ama buna hazirlikli degildim. Bir an panikleyip telefonu kapattim.

ESNAF NE COK ZIYARET EDILIYOR

SMS ler gelmeye devam ediyordu. Bu kez belediyenin bagli oldugu partiyi aradim. Gorevli telefon numarami sordu. Numaram sudur dedim. Numarayi soylemeyecek misiniz? dedi. Soyledim. Sorunla ilgileneceklerini belirtti.

Aradan bir hafta gecti. Belediye SMS leri tum hiziyla gelmeye devam ediyordu. Feridun Duzagac kah kendinden gecmis bir halde esnaflari dolasiyor, kah odalar birligini kabul ediyor, kah bir hali saha acilisinda penalti kullaniyordu. Tek bir fark vardi; bu kez belediye SMS lerine partinin SMS leri de eklenmisti. X Parti Ilce Baskanimiz yarin esnaf ziyaretinde bulunacak seklinde mesajlar gelmeye basladi telefonuma. Esnaflarin ne cok ziyaret edildiklerini fark ettim. Gorunen o ki X parti sorunla gercekten ilgilenmisti ama en cok ilgilerini ceken benim cep numaram olmustu.

Iyiden iyiye uyuz olmustum. X parti ilce baskani sanki kiz arkadasimmis gibi devamli rapor veriyordu. Kimsesizler yurdu ziyaretindeyim, market acilisindayim, cevrecilerle pisti oynuyoruz, babana soyle ben onunla artik konusmuyorum gibi mesajlar geliyordu. O sonuncusu annemden gelmis aslinda, bizimkiler bosandiktan sonra fark ettim.

Bu is karakolda biter deyip polisi aradim. Telefonum bir belediye ve surekli bir yerlere ziyaretler duzenleyen bir parti tarafindan taciz ediliyor dedim. Numarami sordu. Bu kez tecrubeliydim, numarami bir kuruma daha kaptirmayacaktim. Yo dostum yo, bu tuzaga dusmem, numarami vermiyorum dedim. Telefon numaranizi bilmeden telefon numaraniza gelecek mesajlari nasil engelleyebiliriz ki? dedi. Bir sure dusundukten sonra Evet bu gercekten ciddi bir sorun dedim.

Uzun bir sessizlik oldu. Iki taraftan biri taviz vermeden bu is cozulmeyecekti. Telefon numaramin birinci ve altinci hanesini soyleyebilirim dedim. Bu hicbir sekilde isimize yaramaz diye cevap verdi. Ama boyle olmaz ki biraz da siz adim atin komserim dedim. Aslinda siradan bir memurdu ama komserim diyerek onu onore edersem isimi halleder diye dusunmustum. Maalesef tam tersine, polis memuru sinirlendi Kardesim oyalama bizi, soyleyeceksen soyle su numarayi dedi. O an gozumun onune polislere yeni dagitilan son model coplar geldi ve numarayi soyleyiverdim.

SEN DE MI TUGCE? SEN DE MI!

Takip eden haftada tahmin ettigim uzere emniyetten de SMS ler gelmeye basladi. Bulgar numaralarindan arayip sizinle evlenmek istedigini soyleyerek kontor isteyenlere itibar etmeyiniz gibi bir seyler yaziyordu birinde. Son derece otekilestirici, irkci bir soylemdi bu ama bosver dedim. Pesinden hemen her Allah in gunu Sunlara itibar etmeyiniz, bunlara itibar etmeyiniz, sunlar dolandirici, bunlar yankesici mesajlari gelmeye basladi. Bir sure sonra arayan kimseye guvenemez oldum. Anama babama itibarim kalmadi. Kontor isteyen yakin arkadasimi polise ihbar ettim. Ailesi Bulgar gocmeniydi. Zaten hicbir zaman tam anlamiyla guvenmemistim ona.

Artik sinirden aglayacak hale gelmistim. Mesaj kutum kurum SMS leriyle dolup tasiyordu. Sinirlerim bozulmustu ve yapacak hicbir seyim kalmamisti. Dayanamayip eski kiz arkadasim Tugce nin yanina gittim ve omzunda agladim. Tugce her zaman yanimda olacagini, butun bunlarin gececegini, sakin olmami soyleyerek beni teselli etti.

Ertesi gun cep telefonuma XYZ magazalarinda yuzde 50 lere varan indirim seni bekliyor! seklinde bir mesaj dustu.

Tugce XYZ de calisiyordu...

http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo LiteCoin URL:   LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU

NameCoin URL       :  N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL     :  6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL        :  1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD

PeerCoin URL         :  PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder