29 Kasım 2016 Salı

Görmez: Dini istismar eden kişi ve cemaatler cezalandırılsın

Evet, Diyanet İşleri Başkanı çok önemli bir konuya işaret etmiş.
Din konusu kötüye kullanılıyor.

Tuhaftır ki, bunu yapanların en başında gelen de Diyanet İşleri Başkanı ve çalışanları.
Laik devletin dinler ve mezhepler arasında tarafsız kalması gereken bir kurumu olması gereken kurumu halkı zorla sünnileştirme, diğer mezhep ve dinleri ötekileştirme zorbalığının kurumsallaşmış yapısı halinde.

Evet, Diyanet Teşkilatında görev yapan ve dini suistimal eden bütün ilahiyatçılar, ve başkanı cezaladırılmalı.

Teşkilat diğer dinlere ve mezheplere karşı taraflı, önyargılı, zorba, dayatmacı davranan bütün ilahiyatçıları bünyesinden uzaklaştırmalı.
Teşkilatın içerisinde asla ve de kat'a ilahiyatçı bulunmamalı.
Diyanet İşleri ülkede bulunan bütün dinlerin ve mezheplerin inananlarının taleplerini dinlemek, karşılamak, uzlaştırmakla olan asli görevine dönmeli.
Diyanet İşlerinde yalnızca seküler devlet memurlarının görev yapması temin edilmeli.

Hangi dinden ve mezhepten olursa olsun ilahiyatçıların asla ve kat'a devlet teşkilatında kadrolu görev almasına müsaade edilmemeli.
Devlet teşkilatında hiçbir din ve mezhebin ilahiyatçılar nezdinde temsil edilmesine, imtiyaz kazanmasına da müsaade edilmemeli.

Bütün dinlerin ve mezheplerin ilahiyatçılarının yetiştirilmesi, iaşesi, ibadesi, ibadethalenlerinin inşaası, bakımı, yaşatılması ile ilgili bütün giderler tamamıyla ilgili cemaatler tarafından karşılanmalı.
Devletin bunlara elektirik, su, arsa tahsisi ve bunun gibi olmak üzere hiçbir şekilde destekleyici faaliyeti olmamalı.

Din kesinlikle safsatadır.
Delillere, gözlemlere, deneylere dayanmaz.
Din çığrından çıkmış bilimdir.
Din adamları şarlatanlaşmış bilim adamlarıdır.
Devlet asla ve kat'a şarlatanlara, şarlatanca işlere, safsatalara sübvansiyonlar, destekler, kaynak aktarımları yapmamalı.

Şarlatanlık, şarlatanca işler, büyü, sihir, cadılık, büyücülük, cinler, periler, melekler, peygamberler ve bunun gibi safsataların peşinde gezecek insanlar ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar kendi masrafların kendileri karşılamalı.
Bu işlerle uğraşan şizofrenlerin sanrılarının toplumu etkilemesine, zararlarının toplum geneline yayılmasına devlet eliyle kaynak yaratarak fırsat verilmemeli.

Aksi halde eşitlik ilkesi, Psikiatri kliniklerini dolduran yüzbinlerce akıl hastasının sanrılarını da devletin sübvanse etmesini gerektirir.
Devletin safsatalara kaynak ayırması, devletin safsataların ana ekseni haline gelmesi, giderek toplumun şizofrenleşmesi, gerçek üstü masallar içerisinde kendini kaybetmesiyle sonuçlanan bir çılgınlık hali yaratmaktadır.
Rönesans yaşayamamış ülkelerde yaşanan durum tam olarak budur.
İslam ülkelerinde görülen irtica hareketleri kitleselleşmiş, paylaşılmış, yaygın bir şizofrenik deliryum halinde toplumların kendini kaybetmesi durumudur.

Evet İslam ülkelerinin de, diğer dinlerden olanların da gerçek üstü hazeyanların peşinde koşmayı bırakması, tedavi olması şarttır.
İnsanlık gelecek yüzyıllara dinlerin gerçek üstü hazeyanlarıyla ulaşamaz.
Bu haliyle bizi bekleyen dinlerin yarattığı hazeyanlarla birbirini katleden milyarların tükettiği bir dünya vizyonudur.
Bilim, akıl ve uzlaşma ahlakı bizim elimizde olan ve işe yarayacak olan tek gerçek imkandır.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA       


Görmez: Dini istismar eden kişi ve cemaatler cezalandırılsın

28.11.2016 18:47 GÜNCEL



Görmez: Dini istismar eden kişi ve cemaatler cezalandırılsın

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "Bugün Müslümanlar için en önemli konu, din istismarı meselesidir. Dinin güvenliği açısından, din emniyetini toplumda sağlamak bakımından da karşı karşıya kaldığımız en önemli tehlike din istismarıdır." dedi.

Görmez, Adana'da "15 Temmuz Darbe Girişiminin Dini ve Toplumsal Hasarı"başlığıyla düzenlenen "33. İl Müftüleri İstişare Toplantısı"nın açılışında yaptığı konuşmada, İslam'ın yaşanmış tarihsel mirasında, tek tipçi bir anlayışın var olmadığını savundu.

Görmez şunları söyledi:

İslam'ın yaşanmış tarihsel mirasında tek tipçi bir anlayış yoktur. İkinci büyük sorumluluk şüphesiz alimlere, ilim adamlarına, din hizmetini vazife edinmiş insanlara düşmektedir. Farklı ekoller, farklı mezhepler, tasavvuf ve tarikatlar, farklı hayat biçimleri İslam coğrafyasının tamamında yüzyıllardır var olagelmişlerdir. Herkes hakikatin arayıcısı olmuş, kendisini hakikatin yerine koymaya çalışana itibar edilmemiştir. İslam alimlerinin geçmişte dikkat ettikleri bir edep kuralı, bir ilmi kural ile bugün ilim adamı kisvesi altında insanların çiğnediği bir ilke var. Geçmiş tarihimizde, medeniyetimizde İslam alimleri bir hakikate ulaşmak için büyük emek verirler, aylarca, yıllarca işin sancısını çekerek o hakikate ulaşırlar, hakikati kaleme alırlar ve o kitabın sonuna da edeben şöyle derlerdi, 'Ben kendi gücüm, vüs'atım ile buraya varabildim, ancak bunun gerçek hakikatini ancak Allah bilir' Oysa şimdilerde hem ülkemizde, hem de İslam dünyasında dini yapılanmalarda söz sahibi olan, din adına konuşan birçok şahsiyet sathi, indi görüşlerini, bazen de hezeyanlarını ifade ettikten sonra, 'bunu ben demiyorum, bunu Allah diyor' diyecek kadar ileri gidebiliyorlar.

Hakikati temsil iddiasıyla ortaya çıkan ve kendisi gibi düşünmeyenleri kolayca sapkın ilan eden küçüklü, büyüklü birçok kişi hizip, cemaat ve oluşumla karşı karşıyayız. İslam'ın düşünce geleneğinde yeri olmayan bu tutum asla kabul edilemez diyen Diyanet İşleri Başkan Mehmet Görmez, Müslümanları birbirine düşüren, fitneyi, buğzu, hasedi, fesadı, tefrikayı körükleyen bu adamlar son derece tehlike arz etmektedir.

Alimlerimiz, ilahiyatçılarımız ve din görevlilerimiz gerek ülkemizde ve gerekse İslam coğrafyasında giderek yaygınlaşan bu dil karşısında uyanık olmak ve milletimizi uyarmak zorundadır. İslam'da sabiteleri hedef almayan her türlü düşünce serbestiyeti vardır, ancak kendisi gibi düşünmeyenleri tekfir eden, kendisi gibi yaşamayanlarını tehdit eden bir anlayışın özgürlükle ilgisi olamaz. Hele şiddeti tecviz eden, nefret dilini kullanan, bütün bunları yaparken dini istismardan çekinmeyen yapılara karşı cezai müeyyide içeren hukuki düzenlemelerin yapılması toplumsal barışımız için kaçınılmaz hale gelmiştir.

Etrafına topladığı samimi Müslümanların bilgisizliğini fırsat bilerek indi mütalaalarını, rüyalarını, hezeyanlarını, planlarını din adına pazarlamakla Ehlisünnet yolu temsil edilemez. Unutulmamalıdır ki, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimini yapanlar toplumun dini duygularını uzun yıllar istismar edenlerdir. Rabbimizin şeytan sizi Allah'la aldatmasın, aldatanlar size Allah'la aldatmasın fehvasınca, insanların Allah'la aldatıldığına hep birlikte şahit olduk. Bugün Müslümanlar için en önemli konu, din istismarı meselesidir. Başta ifade ettiğim dinin güvenliği açısından, din emniyetini toplumda sağlamak bakımından da karşı karşıya kaldığımız en önemli tehlike din istismarıdır. Dini istismar sadece duyguların istismarı değildir, bugün duyguların istismarının ötesine geçmiş güç, imkan ve kaynak devşirmenin aracı haline gelmiştir. Dün din adına cincilik, büyücülük ve falcılık nasıl bir problem idiyse, bugün de her alanda dinin istismar edilmesi aynı şekilde ciddi bir sorundur."

 
a45UyF587661-161129095414 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2016/11/29  12:36 6  64  uyarlama@googlegroups.com


 



--

Onder once kendini egitmeli, sonra digerlerini.

Hz.Ali

Resulullah sav buyurdular ki:
Kim resim yaparsa, Allah onu Kiyamet gunu, yaptigi resim sebebiyle, onlara ruh ufleyinceye kadar azab eder.
Hicbir zaman da ruh ufleyici degildir.

Kutubu Sitte 2168

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -3-

Boylece geldik felsefenin en buyuk ustalarindan birine: Rene Descartes. (1596-1650) Yontem uzerine konusmalar felsefeyi seven herkesin kitapliginda olmasi gereken bir eserdir. Bu calismada Descartes, once hinzirca bir bicimde insanlari igneleyerek ise baslar: Sagduyu bu dunyada en adil sekilde dagitilmis seydir; cunku herkes kendi aklinin ve sagduyusunun dogrulugundan emindir! Insanlarin kendi varliklarindan (ve icinde bulunduklari varolussal konumdan) cok emin olmalarina karsilik Descartes alabildigine supheci bir insandir. Oyle ki bir sobanin karsisinda oturup dinlendiginden bile emin degildir. Ruya veya hayal goruyor da olabilir. Icinde bulundugu varolus durumu aslinda gelip gecici bir yanilsama da olabilir. Ama emin oldugu tek sey, kendi varligi uzerinde dusunuyor oldugudur. Boylece meshur sozunu soyler: Dusunuyorum; o halde varim. Descartes in bu dusunce tarzi yuzyillar sonra varolusculuk (egzistansiyalizm) felsefesinde baska bir sekilde dile getirilecektir: Varolus ozden once gelir. Bu dusuncede oz olarak kabul ettigimiz varligimiz bile aslinda secimlerimiz ile olusturdugumuz bir formdur. Aslolan ise varolusumuzun farkina varmamizdir ve bu anlamda insan ile bir agac kurdunun arasinda fark yoktur. Fakat, ilerleyen yillarda buna da karsi cikilacak ve bilinc problemi anlasilmasi en zor sorunlardan biri olarak fenomenal bilimlerin karsisina dikilecektir. Descartes ile devam edelim. Daha once, dogadaki seylerin sanki bir tur zihinleri oldugu gibi algilanmasina Descartes karsi cikti. Alintiliyorum:

Descartes, butun fiziksel fenomenlerin -Newton un unlu hareket yasalarinin onculeri olan- uc yasanin yonettigi devinen kutlelerin carpismalarina dayanarak aciklanmasi gerektigine inaniyordu. Bu doga yasalarinin her yerde ve her zaman gecerli olduklarini one surdu ve bu yasalara uyulmasinin devinen kutlelerin zihinleri oldugu anlamina gelmedigini acikca belirtti. Ayrica Descartes gunumuzde baslangic kosullari dedigimiz konunun onemini de anlamisti. Baslangic kosullari; bir sistemin, hakkinda ongorude bulunulan herhangi bir zaman araliginin baslangicindaki durumunu tanimlar. Doga yasalari, verili bir dizi baslangic kosuluyla bir sistemin zaman icerisinde nasil gelisecegini tayin eder, ancak belirli bir baslangic kosullari dizisi olmaksizin gelisim tamamlanamaz. Ornegin sifir zamanda tam ustumuzdeki bir guvercin pislemis olsun, o dusen nesnenin yolu Newton yasalarinca belirlenir. Ancak guvercinin sifir zamanda bir telefon teli uzerinde kimildamadan duruyor ya da saatte yirmi mil hizla ucuyor olusuna bagli olarak, ortaya cikan sonuclar cok farkli olacaktir. Fizik yasalarini uygulayabilmek icin, bir sistemin nasil basladigi veya en azindan belirli durumu bilinmelidir. (Bu yasalar bir sistemi zaman icinde geriye dogru izlemek icin de kullanilabilir.)

Hawking in degindigi bu konu bazilarinca baslangic durumuna bagli hassasiyet olarak ifade edilmistir. Bir sistemin baslangicindaki durumlarda en ufak bir sapma oldugunda, uzun bir N zaman icinde sistemin ilerleyisinde cok buyuk sapmalar gerceklesecektir. Bunu orneklemek icin bir bilardo masasi gosterilir. Diyelim ki 10 top bulunan bir masada beyaz topa hep ayni sekilde, ayni hizla, ayni kuvvetle vursak dahi asla ayni hareket kombinasyonunu elde edemeyiz. Topa vurus esnasindaki en ufak bir degi$iklik, diger toplara carpildiginda zincirleme olarak ufak sapmalar doguracak bu da rotayi degistirecektir. Bilardo topunun sifir surtunme katsayisina sahip oldugunu ve sonsuza kadar hareket edecegini varsayarsak, zaman ilerledikce sapmanin ne kadar cok artacagini tahmin edebiliriz. Bu fenomen ayni zamanda evrenimizdeki minik seytandir ve duzenli sistemleri beklenmedik sapmalara surukleyen turbulans etkisi olarak bilinir. Musluktan akan suyun aniden yalpalamaya baslamasi, bir ucagin hava bosluguna girmesi ve benzer fenomenlere dogada $iklikla rastlanabilir ve bunlarin onceden ongorulmesi nerdeyse imkansizdir.

Doga yasalarinin varligina duyulan inancin tazelenmesiyle, bu yasalari Tanri kavramiyla uzlastirmaya yonelik yeni girisimler de basgosterdi. Descartes e gore Tanri isterse etik onermelerin veya matematiksel kuramlarin dogrulugunu veya yanlisligini degistirebilir ama dogayi degistiremezdi. Doga yasalarini Tanri in emrettigine inaniyordu, ancak Tanri nin bu yasalardan baska secenegi yoktu; onlari secmisti, cunku sadece bu yasalar mumkundu. Bu anlayis Tanri nin otoritesini cignemek olarak gorulebilirdi ancak Descartes bu yasalarin Tanri nin kendi oz dogasinin yansimalari oldugunu, bu yuzden degistirilemez oldugunu soyleyerek bundan kurtulmanin yolunu bulmustu. Bu dogruysa, Tanri nin her biri farkli baslangic kosullarina karsilik gelen birbirinden cok farkli dunyalar yaratma sansina sahip oldugu dusunulebilir. Ancak Descartes bunu da yadsir. Ona gore, evrenin baslangicinda nasil bir duzenleme olursa olsun, zaman icerisinde tipki bizimkine benzeyen bir dunya (alem) ortaya cikacaktir. Dahasi, Descartes e gore Tanri dunyayi bir kez yaratip duzene soktuktan sonra tamamen kendi basina birakmistir.

Descartes in bu dusunceleri ile, aslinda ateizme genis bir yol acilmisti. Madem ki doga yasalari Tanri nin ozunun yansimalari olarak goruluyordu, o zaman bir Tanri dan bahsetmenin anlami neydi? Tipki fizikte bir donem yer alan esir fikri gibi, bu dusunce de tamamen devre disi birakilip geriye sadece doga yasalari kalamaz miydi? Acikcasi, bu, dinsizce bir fikirdi ve fikrin olgunlasmasi icin sanayi devriminin ardindan gelen modernizm donemine kadar beklemek gerekecekti. Ortacag ve yeni cagdan gunumuze kadar uzanan felsefe sureci icinde, doga yasalari ile Tanri inancini uzlastirma cabalari yogun olarak gozlemlenmektedir. Benzer $ikintilar Islam dusuncesi icinde de yasanmis ve geleneksel kanadin askin ve mutlak hakim Allah fikrine karsilik, Allah in neyi secerse onun dogru oldugu veya Allah in dogru ve iyi olan seyleri sectigi gibi dusunceler birbiri ile carpismistir. Bunlarin bir kismina kisaca deginirsem. Allah cuziyati bilir mi? sorusu, acikca tum partikullerin olasi tum hareketlerinin Allah tarafindan bilinip bilinemiyecegine dair bir tartismaydi. Gelenekciler, Allah in ilmini inkar gibi gorunen bu fikre karsi ciktilar. Buna karsilik, Antik Yunan filozoflarindan etkilenen Musluman dusunurler, Allah i her an her seye mudahale eden bir ilah gibi dusunmek yerine, onun temel yasalari koydugunu ve ilminin alemlerde yansidigini iddia ediyorlardi. Bir baska mesele ise alemin ezeli ve ebedi olup olmadigina dair tartismalarda ortaya cikmaktaydi. Alem eger ezeli ve ebedi ise o zaman kendisi de ezeli ve ebedi olan Allah ile doga arasinda ne fark vardi?

Farabi, Ibn-i Sina, Ibn-i Rusd gibi filozoflar akilla vahyi uzlastirma cabalari sarfederken, gelenekci kanadin buyuk temsilcisi Imam Gazzali (1058-1111) Makasid el-Felasife (Filozoflarin maksatlari) ve Tehafut el-Felasife (Filozoflarin tutarsizliklari) isimli eserlerinde filozoflari kufre dusmekle veya bidat (dine sonradan eklenen yenilikler) icat etmekle suclamistir. Islam alemi genelde bu ekol uzerinde yurumus ve zaman icinde dogal bilimlerden ciddi sekilde kopmustur. Ne yazik ki elestirel ve arastirmaya dayali dusuncenin yerini, kopyaci ve taklitci gelenek almistir. Buna karsilik doga bilimleri ise, salt zihinsel tartismalar yerine gozleme, deneye, modellemeye, yanlislamaya dayali metodlari benimsemistir. Alintilamaya devam ediyorum.

Doga yasasi kavramina iliskin cagdas anlayisimiz filozoflarin uzun uzadiya tartistigi bir konudur ve ilk bakista zannedildiginden daha incelikli bir meseledir. Ornegin, filozof John W. Carroll tum altin kurelerin capi bir milden daha azdir ifadesiyle tum uranyum-235 kurelerinin capi bir milden azdir ifadelerini karsilastirir. Gozlemlerimiz Dunya da capi bir milden daha buyuk bir altin kure bulunmadigini soyler ve gayet guven icinde hicbir zaman olmayacagini savunabiliriz. Yine de olmayacagina inanmamiz icin herhangi bir neden yoktur ve bu nedenle bu ifade bir doga yasasi olarak kabul edilemez. Ote yandan, tum uranyum-235 kurelerinin capi bir milden daha azdir ifadesini bir doga yasasi olarak dusunebiliriz. Cunku nukleer fizik hakkinda bildiklerimize gore, bir uranyum-235 kuresinin capi yakla$ik 16 santimetreden daha fazla buyurse bir nukleer patlamayla kendi kendini yok eder. Dolayisiyla boyle bir kurenin olmayacagini biliriz. Bu onemli bir ayrimdir, cunku gozlemledigimiz her genellemenin doga yasasi olarak dusunulemiyecegini ve cogu doga yasasinin cok daha buyuk, birbirine bagli yasa sistemlerinin bir parcasi oldugunu gosterir. Cagdas bilimde doga yasalari genellikle matematiksel olarak ifade edilir. Kesin ya da yakla$ik olabilirler; ama istisnasiz hepsinin -evrensel olarak degilse de en azindan tam olarak belirlenmis kosullar altinda- gozlemlenmis olmasi gereklidir. Ornegin, devinen nesnelerin hizi i$ik hizina yakinsa Newton yasalarinin degistirilmesi gerektigini artik biliyoruz. Yine de, karsilastigimiz hizlarin i$ik hizinin cok altinda oldugu gunluk yasam kosullarinda, en azindan cok iyi tahminlerde bulunmamizi sagladiklari icin Newton yasalarini yasa olarak kabul ediyoruz.

Yukardaki ifadeler cok onemlidir. Bu ifadelerle artik gorelilik kuramlarina gecis yapilmakta. Bir doga yasasi, belli ve dar bir alan icinde, kendi uzay-zaman gercekligi icinde dogru ve gecerli olabilir. Tipki kutle cekim kanunlarini izah eden Newton cekim yasalari gibi. Hicbirimiz bu yasalarin gecersiz oldugunu one suremeyiz. Iki-uc metre yuksekten, bir balkondan asagi duserseniz veya arabanizla saatte 120 km hizla giderken bir agaca toslarsaniz; cekim, kuvvet, ivme, momentum gibi kavramlari iceren bu yasalarin dogru oldugunu cok aci verici bir bicimde anlayabilirsiniz. Diger yandan, inanilmaz derecede buyuk mesafeleri iceren galaktik olculerde ve isin icine saniyede yakla$ik 299 bin kilometrelik i$ik hizi girdiginde Newton fizigi dogru sonuclar vermeyecektir. Bu durumda genel ve ozel gorelilik kuramlarinin matematigi devreye girer. I$ik hizi C sembolu ile ifade edilir ve genelde bir vakum (bosluk) ortaminda iken hizi tam olarak 299,792,458 m/saniyedir. Ama vakum disindaki bir ortamda, ornegin suyun veya camin icinden gecerken hizi C degerinden dusuk olacaktir.

Yukarda ele alinan bir baska konu ise, gozlemin onemli olmasina karsilik, bir seyin davranis bicimini matematiksel olarak ifade ettigimizde artik tek tek gozlem yapmaya ihtiyacimiz olmadigi gercegidir. Eger bir uranyum-235 izotopu 16 santimetreden daha fazla buyudugunde nukleer bir patlama ile kendini yok ediyorsa, o zaman dogayi gozlemleyip capi 16 santimden buyuk uranyum-235 izotopu aramamizin bir anlami yoktur, cunku dogasi geregi boyle bir sey varolmayacaktir. Uranyum-235 zincirleme bir nukleer fisyon olusturacak kadar guclu bir izotoptur ve nukleer silah yapiminda kullanilmistir.

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo LiteCoin URL:   LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU

NameCoin URL       :  N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL     :  6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL        :  1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD

PeerCoin URL         :  PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder