14 Şubat 2017 Salı

Bir gün karıncayiyen ve çakal forex oynarlarken...

 


Bir gün karıncayiyen ve çakal forex oynarlarken...

Yeni forex düzenlemeleri şu sıralar piyasaların en önemli gündem konusu. Tartışmanın bir ucunda ekonomistler yer alıyor. Kaldıraç yüksekmiş, 100 kötüymüş 10 iyiymiş, düzenleme gerekliymiş vesaire gibi nedenlerle kararı destekliyorlar. Diğer uçta yer alan piyasanın "akıllı" insanları ise benzer bir telden yorumluyorlar. Kaldıraç kötüymüş, forex kumarhaneymiş, zavallı küçük yatırımcıları ütüyorlardı iyi oldu vesaire düşüncesindeler. Karşıt uçtaki sektör temsilcileri ise işsizlik yükselecek, finansal okuryazarlık yapıyorduk duracak, herkes yurt dışına kaçacak diyerek karara karşı duruyorlar. Peki ama kim haklı?

Bu karmaşık sorunu çözmek için basit bir hikayeden yardım alalım. Hikayemiz, toprakları elmas kaynarken halkının açlıktan öldüğü Namibya'da geçiyor. Merak etmeyin, insanların dinlemekten usandığı çarpıklıklarla dolu bir kapitalizm hikayesi anlatmayacağız. Ezop masallarını andıran bir fabl anlatacağız. Çiftçilerin yabani hayvanlardan koyunlarını korumak için çiftliklerin çevresine çitler örmesiyle hikayemiz başlar. Çok geçmeden bu çit direklerinin altına karıncalar yuva yapar. Derken karıncaların yaptığı yuvaları fark eden karıncayiyenler çitlerin altında çukurlar açarlar ve karıncaları yerler. Gecenin karanlığını bekleyen uyanık çakallar bu çukurlardan süzülerek koyun çiftliğine girer ve koyunları talan ederler. Çiftçiler karıncayiyenleri suçlarlar ve devlete giderler. Devlet hemen bir yasa çıkarır ve karıncayiyenlerin görüldüğü yerde katledilmesini serbest bırakır. Şimdi hikayeyi burada keselim ve soralım: Sizce kim suçlu, kim haklı?

Öncelikle temel düzeyde mantık yürüterek düşünmeye başlayalım. Diyelim ki karıncayiyenler suçlu; iyi de hayvancağız aç kalmamak için karıncaları yedi sadece, karıcalar da oraya yuva yapmasaydı? O zaman karıncalar suçlu; iyi de koyunları karıncalar mı yedi? Öyleyse çakallar suçlu; çukurları karıncayiyenler açmasaydı onlar da içeri giremeyecekti. Kim suçlu yani? Anlaşılan temel düzey akıl yürütmeyle suçluyu bulamayacağız. Öyleyse bir kademe daha yukarı çıkalım ve ikinci seviye akıl yürütmeyle suçluyu bulmaya çalışalım.

DİKKAT Aşağıdaki makale kesinlikle bana ait değildir.
Kaynak bağı makale başlığında yer almaktadır.
Ülkenin verimli ve sulak toprakları üzerine çiftlikler kuran ve etraflarını çitlerle çeviren çiftçiler kuraklık zamanlarında çiftliklerin kapısını açmamakta ve sürüler halinde gezen gergedan, antilop, ceylan gibi yabani hayvanların susuzluk ve gıdasızlıktan ölmesine sebep olmaktadırlar. Demek ki çiftçiler suçlu; çiftçi olarak biz suçlu olamayız, çünkü çitlerin açılması ile ilgili yasal bir yükümlülük yok, o nedenle biz de kendimiz için en doğru olanı yapıyoruz. Ne yani şimdi de suçu yasa koyuculara mı atıyoruz? Bizim amacımız ülkedeki av turizmini geliştirmek, yasaları bu amaçla koyuyoruz, vahşi hayvanları korursak avcılık gelirlerimiz biter, suçu bizde aramayın. Anlaşılan suçluyu burada da bulamayacağız? Peki suçlu kim öyleyse?

Amerikalı Amiral Hyman G. Rickover'ın sözünü hatırlayalım. Küçük beyinler kişileri, orta beyinler olayları, büyük beyinler fikirleri konuşur diyor ya, işte oradan devam edelim. Birinci düzey akıl yürütmede kişileri konuştuk ve suçluyu aradık. Karıncayiyendi, çakaldı, karıncaydı derken suçluyu bulamadık. Orta beyinlerin yapabileceği ikinci düzey akıl yürütme ile olayları konuştuk ve suçluyu bulmaya çalıştık. Çiftçilerin davranışları, yasa koyucuların yükümlülükleri derken suçluyu yine bulamadık. Öyleyse geriye büyük beyinlerin konuştukları fikirler kalıyor.

Üçüncü seviye akıl yürütme ile suçluyu ya da kimin haklı olduğunu bulabilecek miyiz bakalım? Londra'da sermaye piyasası düzenlemerinde görevli bir ekonomistin şu açıklamasını okuyan olmuştur mutlaka: "Yeni iş örgütlenmesi biçimlerinin nasıl gelişebileceği ve yeni yasal düzenlemelerin nasıl olacağına ilişkin ilham ve görüş kazanmak için embriyoloji okuyorum." Fikirleri tartışabilecek olgunlukta böyle bir beyin bizim hikayemize baksa neler görürdü acaba?

Maddeler halinde sıralayalım:

1- Bir organizma atığının bir başkasının yiyeceği olduğu, madde ve enerjinin sonsuza kadar geri dönüştüğü düşünülecek olursa piyasa sürecindeki bu tasarım hatalıdır; koyunu değil karıncayı koruyor, karıncayiyeni yok ederken çakalı da yok ediyor.

2- Tasarlanan süreç tamamen doğrusaldır; karıncayiyeni azalttığı ölçüde çakalı da azaltacak, koyunu arttırdığı ölçüde karıncayı da arttıracaktır. Büyük bir miktarda madde ve enerjiyi tek bir sonuç elde etmek için kullanırsanız sadece doğanın karmaşık işleyiş sistemlerini göz ardı etmekle kalmazsınız, aynı zamanda işe yaramaz bir dünya atık da yaratırsınız.

3- Doğal denge içindeki doğal vahşilik ortadan kaldırılarak tek kültürlülüğün kör bir uyumunu destekleyen bir model getiriliyor. Aslolan koyundur, karıncayiyen önemli değildir.

4- Süreç içindeki aktörlerin ilişkisine değil belirli bir noktaya ulaşmaya ya da malvarlığı gibi şeylere odaklanılmıştır. Aktörlerin ilişkileri ve bu ilişkinin daha da güçlenmesi için sürece odaklanılmamıştır. Çiftçinin koyunu da koyunu, gerisi pek önemli değil.

5- Süreç içindeki aktörlerin kendi kendisini düzenleme özgürlüğü göz ardı edilirken tek tiplilik dayatılmakta ve yaratıcı çeşitlilik kısıtlanmaktadır. Tek ilişki çiftçi ile devlet arasında kurulması gerekiyor herhalde, karıncayiyen ile çakalın ne bir ilişkisi var ne de söz hakkı olmalı.

6- Piyasa kanunlarının da doğanın kanunları gibi tüm organizmalara özgürlük verecek şekilde tasarlanması gerektiği dikkatlerden kaçırılmıştır. Karıncayiyenin yaşam hakkının elinden alınması kimsenin umurunda değildir.

7- Bir piyasa düzenlemesi vahşi bir hayvanı evcilleştirmek üzerine tasarlanırsa aynı ahlakın piyasanın geri kalanı için nasıl uygulandığını da sorgulamak gerekmez mi? Karıncayiyeni yok ettik, çakalı uzaklaştırdık, peki çitaların her gün yüzlerce ceylan yemesi, aslanların bir o kadar antilopu parçalaması, ya da kurtların buldukları her geyiği öldürmeleri; aynı ahlak ile bunların da düzenlenmesi gerekmez mi?

Ne karıncayiyenle çakal hikayesinde ne de forex hadisesinde kimin haklı ya da kimin haksız olduğunu söyleyecek değiliz. Karıncayiyen forex şirketi midir, koyun küçük yatırımcı mıdır, yoksa çiftçi yasal düzenleyici midir gibi metafor eşleştirmelerini de size bırakıyoruz. Konuyu hangi seviyede ele alıyorsanız, eşleştirmeyi ve akıl yürütmeyi de o seviyede yapabilirsiniz. Biz sadece kriterleri belirlemekle yetinelim.

Konu hakkında yorum yapan herkesin Londra'daki ekonomist gibi embriyoloji okumasını beklemiyoruz elbette ama belli bir piyasa içinde düşünebilecek bir aklı olan herkesin en azından şu soruyu kendisine sorması gerekmez mi: Karıncayiyen odaklı bir süreç geliştirirseniz diğer üyeler arasında da sağlıklı ve doğru bir ilişki geliştirmiş olur musunuz?

  http://globalekonomikmonitor.blogspot.com/2017/02/bir-gun-karncayiyen-ve-cakal-forex.html
a45UyF587661-170214132312 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/02/14  14:17 2  65  alelma@yahoogroups.com


 


Manu militari
Silahli kuvvetlerin yardimiyla (cf. Manus milites)

Latin Atasozu

Hicret etmeyen muslumanlar
NISA 97.kendilerine yazik eden kimselere melekler, canlarini alirken: ne isde idiniz! dediler.
Bunlar: biz yeryuzunde caresizdik diye cevap verdiler.
Melekler de: Allah in yeri genis degil miydi?
Hicret etseydiniz ya! dediler.
Iste onlarin barinagi cehennemdir; orasi ne kotu bir gidis yeridir.
NISA 89.sizin de kendileri gibi inkar etmenizi istediler ki onlarla esit olasiniz.
O halde Allah yolunda goc edinceye kadar onlardan hicbirini dost edinmeyin.
Eger yuz cevirirlerse onlari yakalayin, buldugunuz yerde oldurun ve hicbirini dost ve yardimci edinmeyin.
NAHL 41.zulme ugradiktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onlari dunyada guzel bir sekilde yerlestirecegiz.
Eger bilirlerse ahiretin mukafati elbette daha buyuktur.

Benim goruslerim Spinoza ninkine yakindir: Duzenin, bizim sadece belli bir olcude ve yetersiz bir sekilde kavrayabileyecegimiz mantiksal yalinligina duyulan inanc ve bunun guzelligine duyulan hayranlik.

My views are near those of Spinoza: admiration for the beauty of and belief in the logical simplicity of the order which we can grasp humbly and only imperfectly.

Kaynak: Albert Einstein, 1947; from Banesh Hoffmann, Albert Einstein Creator and Rebel, New York: New American Library, 1972, p.95.
(Bu goruslerinden dolayi Einstein in Panteist oldugu sonucu cikarilabilirse de, bir sonraki gorusunde de agnostiklige yakin oldugunu belirttigini gorecegiz)


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder