Kemal İnanç IŞIKLAR - Bir Şizofrenin Tahlili : Said-i Nursi Dosyası (2. Bölüm)
2 – Said-i Kürdi'nin İngiliz Ajanlığı Devri : 31 Mart Gerici Ayaklanması, Volkan Gazetesi ve İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti Faaliyetleri
"Kürdistan'ın özgürleşmesi için büyük bir askeri gücün oluşturulması gerekir. [i]
Şark ve Kürdistan Gazetesi
Şark ve Kürdistan, 1908′de yayın hayatına başladı. İstanbul'da haftada iki kez çıkarılan 4 sayfalık gazetenin tüm yazıları Arapça harflerle Türkçe idi. Kaç sayı çıktığı bilinmeyen gazetede ağırlıklı olarak Kürdistan'ın durumu, Bosna Hersek ve Hersek Kürtleri ile ilgili yazılar yer alıyordu. Gazetenin sorumlusu Hersekli Ahmet Şerif, başyazarı ise Malatyalı Bedri'ydi. Molla Said-i Kurdî'nin de yazarları arasında bulunduğu gazetenin ilk sayısında Said-i Kürdi, Abdülhamid'e şöyle sesleniyordu:
"… Eskiden her yönden Kürtlerden geri olanlar bugün onların hala yerinde saymalarından dolayı çeşitli şekillerde istifade etmektedirler. Bu ise, biraz olsun hamiyet duygusu taşıyanları düşündürür. Bu üç nokta, Kürtler için gelecekte korkunç bir darbe hazırlıyor gibi ileri görüşlü olan kimseleri yaralamıştır. Bunun çaresi, örnek olacak şekilde bu konuda teşvik ve rağbete öncülük yapması için Kürdistan'ın farklı yerlerinde yeni medreselerin açılması ve bir kısım medreselerin de canlandırılması, Kürdistan'ın maddi ve manevi olarak geleceğinin garanti edilmesi açısından önemlidir. Bunun ile eğitimin temelleri atılmış olur. İşte o zaman herkesten çok adalete muhtaç ve medeni olmaya müsait olan Kürtler fıtrî cevherlerini göstereceklerdir." [Şark ve Kürdistan Gazetesi]
Kürdistan adını verdiği coğrafyada Türkçe eğitimin kaldırılıp yerine Kürtçe eğitimin yapılacağı medreselerin kurulmasının Kürdistan'ın maddi ve manevi olarak geleceğinin garanti edilmesi açısından ne kadar önemli olduğunu Said-i Kürdi'nin sözleri ile anlıyoruz. O halde diyebiliriz ki, bölücü terör örgütü PKK'nın siyasal uzantısı olan BDP'nin bu gün manşetlere taşınan özerk Kürdistan'da Kürtçe eğitim talepleri, Said-i Kürdi'nin temelini attığı ideallerin mirasçısıdır. Said-i Kürdi boşuna demiyor; "Özgür bir Kürdistan'ın tohumunu ben ekiyorum, onu geliştirip büyütün" diye…
31 Mart Gerici Ayaklanması ve Said-i Kürdi
31 Mart olayını irdelemeden önce devrin arka planını ve hesaplaşma zemininin ana hatlarıyla kavranması gerekmektedir. Fransız ihtilalinin monarşi karşıtı halkçı ve cumhuriyetçi fikirleri ile beslenen İttihat Terakki Cemiyeti'nin (İTC) hızla kurumsallaştığı ve güçlendiği, ezici bir çoğunlukla meclise hakim olduğu II. Meşrutiyet dönemindeyiz.
Şimdi taşları yerli yerine koyalım. Osmanlı üzerinde en yüksek nüfuz sahibi iki emperyalist devlet, Almanlar ve İngilizler gizli bir çekişme içinde. İTC içerisinde hatırı sayılır bir Alman yandaşlığı var fakat İngiliz siyasetini dikkate almak gerektiğini düşünenlerin sayısı da az değil. Abdülhamit II. Meşrutiyet'e yol alınan dönemeçte dümeni İngilizlerden yana kırdığını şu sözler ile ifade ediyor:
"Almanya ile ilgili düşüncelerimde ne kadar aldandığımı bu gün itiraf ediyorum. Politikamı değiştirdim. Bundan sonra artık İngilizleri izleyeceğim. Ülkenin esenliğini artık İngilizler ile birlikte hareket etmekte görüyorum."[ii]
İsmet İnönü anılarında: "Meşrutiyet ilan edildiği zaman sempatimiz daha çok Fransa ve İngiltere'ye karşı idi… Biz Almanya'yı ilk zamanlar istibdadın yardımcısı olarak görüyorduk" demektedir.[iii]
İngilizlerin Büyük Korkusu
İngiltere Alman yanlısı olarak değerlendirdiği Abdülhamit rejiminin yıkılmasını iyi karşılamakla birlikte, II. Meşrutiyet'in İngiliz sömürgeleri üzerindeki olumsuz etkisinden korkmaktadır. Örneğin Osmanlı'da yeni anayasanın yürürlüğe girmesinin hemen ertesinde İngiliz Dışişleri Bakanı Edward Grey :
"Eğer Türkiye meşrutiyeti kurar, bunu ayakları üzerinde tutmayı başarır ve güçlenirse, bunun sonuçları şu an hiçbirimizin göremeyeceği noktalara ulaşacaktır. Mısır'daki etkisi müthiş olacağı gibi Hindistan'da da etkileri hissedilecektir. Eğer Türkiye şimdi bir parlamento kurar ve bu parlamento hükümeti etkilerse, Mısır'da anayasa ve meşrutiyet istemleri çok güçlenecek, bizim ise bu istemlere karşı direnme gücümüz çok azalacaktır"[iv] demektedir.
İngilizlerin korkusu bir İslam İmparatorluğu olan Osmanlı devletinde uygulanacak başarılı bir parlamenter demokrasi deneyiminin, kendi egemenliği altında bulunan sömürge devletlerine de yansımasıdır. Bu nedenle, parlamenter rejim ve ITC aleyhinde sonuç verecek çeşitli girişimler planlanmıştır.
İngiliz Ajanı Derviş Vahdeti
31 Mart gerici ayaklanmasının tertipleyicisi olarak anılan Derviş Vahdeti Kıbrıs doğumlu bir İngiliz ajanıdır, Nakşibendi tarikatı mensubudur. İslamcılık kisvesi altında İngiliz menfaatleri doğrultusunda politik kışkırtıcılık yapan Derviş Vahdeti, ITC karşıtı İttihad-ı Muhammediye örgütünün ve onun yayın organı gerici Volkan Gazetesinin kurucusudur. Yıkıcı maksatlı Cemiyet-i Milliye-i Naciye ve İttihad-ı Muhammediye örgütleri İngiliz finansmanı ve desteği ile kurulmuştur. Derviş Vahdeti'nin girişimlerine Abdülhamit'i devirmek için İngilizlerle anlaşan, İngiliz yandaşı Prens Sabahattin ve Kıbrıs asıllı bir Yahudi olan Kıbrıslı Kamil Paşa aracılık etmiştir. Kıbrıslı Kamil Paşa İngiliz ajanıdır, yaşamının son döneminde Rodos'a sürülmüş, İngiliz Konsolosluğu'na sığınmış, İngiltere'ye kaçmayı planlarken kalp krizinden ölmüştür.
Sağda oturan Kıbrıslı Kamil Paşa
İngilizlerin Stratejisi
İngilizler gerici ayaklanmanın maddi dayanağı olarak, alaylı askerler ve medrese softaları üzerine yoğunlaşıyordu. Dönemin karakteristik özelliği olarak, batılı tarzda harbiye mekteplerinde eğitim görmüş subaylar ile alaylı kabul edilen subaylar arasında bir fay hattı belirmişti. İngilizler Volkan gazetesi ve hakim oldukları cemiyetler aracılığıyla alaylı subayların ordudan çıkartılacağı dedikodularını yayıyor, mekteplileri de dinsizlik iftiraları ile karalıyordu. Diğer taraftan o güne kadar askerlik görevinden muaf tutulan medrese softalarının okuma-yazma sınavından geçirilecekleri, sınavı veremeyenlerin askere alınacakları söylemleri ile bu kesimleri provoke ettiler, Fatih ve Süleymaniye medreselerinde gösteriler örgütlediler.
31 Mart (miladi takvim ile 13 Nisan) sabahı İngiliz planı işlemeye başladı, alaylı 4. Avcı taburu Taşkışla'dan hareket ederek Ayasofya'da medrese softaları ile birleşti. Yeşil şeriat bayrakları açıldı, şeriat isteriz çığlıkları ile Meclis basıldı. Kana susayan kalabalık Harbiye Nazırı Ali Rıza Paşa'ya benzeyen Adliye Nazırı Nazım Paşayı sokak ortasında linç ettiler. Benzer şekilde Lazkiye milletvekili Emin Arslan Bey'de Hüseyin Cahit Yalçın'a benzetilerek süngülerle delik deşik edildi.
Olaylara müdahale etmekte yetersiz kalan Abdülhamit'e, Meclis telgraf merkezinden isyancıların istekleri iletildi. Başkatip Ali Cevat'ı meclise gönderdi, Ali Cevat bin bir güçlükle kürsüye çıkıp kabinede isyancıların istedikleri değişikliklerin yapılacağını ve isyancıların bağışlanacağını duyurdu.
Volkan Gazetesi ve İngiltere Propogandası
Ertesi gün İngiliz yanlısı gazeteler bu vahim olayı öven başlıklarla yayınlandılar. Bu gazetelerin başında Volkan Gazetesi gelmektedir. Adeta bir iç savaş provası olan isyanın tertipçisi Volkan Gazetesi, aslında İslamcılık kisvesi altında faaliyet gösteren İngiliz propaganda makinesinin bir unsuru idi, İngiliz propogandası aşağıdaki şekilde dillendirilmekte idi :
"İngiliz Hükümetinden kuvvetli, mütefennin, her surette müterakki, hami-i insaniyet bir hükümetin mevcudiyeti hala tasavvur olunabilir mi?"[v]
Derviş Vahdeti, Osmanlı'nın Kıbrıs adasını İngilizlere bedavadan teslim etmesini şu sözlerle alkışlamaktadır : "İngiliz idaresi altında Kıbrıs adası adeta küçük bir İsviçre olacaktır"
İlginç değil mi, yüzyıl sonra dahi aktörler değişiyor ama söylem değişmiyor. Tek taraflı teslimiyet ile AB'ye üye olacak Kıbrıs'ın zaman içerisinde ihya olacağını yazanlar, Diyarbakır'ı BOP'un başkenti ilan edenler…
Bu coğrafyada en çok ihanet süreklilik arz etmektedir…
Mustafa Müftüoğlu'nun kitabında Derviş Vahdeti şöyle anlatılıyor: "Derviş Vahdeti haininin boynundaki ipin ucu zahiren İngiltere sefareti baş tercümanı, aslında ise Intelligence Service (İngiliz İstihbarat Servisi) azılı bir elemanı olan Fitz Maurice'in elindedir. Derviş Vahdeti'yi istediği gibi oynatan bu azılı Intelligence Service ajanı Fitz Maurice'in tabiriyle, devrin Sadrazamı Kamil Paşa 'çılgınlık derecesinde İngiliz taraftarıdır'. Derviş Vahdeti o günlerde İttihat ve Terakki tarafından pek hırpalanan bu sadrazamın müdafaasını da üzerine almıştır. 'Volkan'daki yazılarıyla menfur emelleri uğruna her hadiseyi istismar etmesini bilen bu Derviş Vahdeti adlı din ve vatan düşmanı alçak, sık sık şeriatten bahsedip dilinden düşürmediği bu şeriat sözüyle etrafındaki halkayı gün be gün genişletmiştir. Günün birinde bazı askeri birliklere çengel atarak onları safına çekmeye muvaffak olmuştur."
Derviş Vahdeti, tıpkı Kürt Sait gibi, İngiltere'nin bölgede beslediği binlerce ajandan sadece birisidir. Dolayısıyla kendisine yarenlik eden, Volkan gazetesindeki yazıları ve toplumu ajite etmek üzere tertiplenen eylemlerde yaptığı konuşmalar ile Said-i Kürdi yoldaşı Derviş Vahdeti'nin yolunda tipik İngiliz beslemesi ajan profiline tıpatıp uymaktadır. Kaldı ki, İngilizlerin faal oldukları güney doğu ve musul Kerkük petrol bölgesi, İngiliz ajanlarının cirit attığı, başta araplar ve kürtler olmak üzere yerli halkı merkezi otoriteye karşı isyan etmek üzere örgütlediği alanda Kürt Sait ve İngiliz faaliyetlerinin çok defa örtüştüklerine yazımızın sonraki bölümlerinde tanıklık edeceğiz. İngilizler İslam dünyasında İslam Halife'sinden çok daha fazla egemendirler, öyle ki İslam içi tarikat ve cemaat örgütlenmelerinin bir çoğu doğrudan İngiliz ajanları tarafından planlanmıştır. Konuyu merak edenler Vehhabilik akımının kurucusu İngiliz ajanı Hemper'i okuyarak araştırabilirler. Benzer şekilde Kadıyanilik, Ahmediyye gibi inanışlar da İngilizler tarafından kurulmuştur, tıpkı Nurculuk gibi..
Kıbrıs adası tek bir kurşun atmadan İngilizlerin eline geçmiştir. İngiliz yanlısı Kıbrıslı Kamil Paşa'nın finansmanı ile Vezirhan'da 14 numaralı odada yayın hayatına başlayan İttihat-ı Muhemmedi cemiyeti yayın organı Volkan gazetesi Kıbrıs'ın İngiliz eline geçişini "İngiliz idaresi altında Kıbrıs adası adeta küçük bir İsviçre olacaktır" sözleri ile alkışlamaktadır. Volkan gazetesi, Mustafa Kemal'in komutasındaki hareket ordusunun Yeşilköy'e gelmesine kadar yayın hayatını sürdürmüş, sadece 110 sayı çıkabilmiştir. 110 sayı boyunca İslamcılık kisvesi altında ITC düşmanlığı ve İngiliz şakşakçılığı yapan gazetede Said-i Kürdi'nin İngiliz politikası doğrultusunda meşrutiyet'in kaldırılmasına yönelik yazıları yayınlanmaktadır. İngiliz şakşakçılığının bir önemli nedeni de bağımsız Kürdistan hareketi için İngilizler ile kurmuş oldukları ortaklıktır.
Cemal Paşa daha sonra kaleme alacağı anılarında "Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesinde ve İttihat Terakki'ye komplolar hazırlanmasında İngiliz elçiliği başçevirmeni (sonradan İstibarat servisi casusu olduğu anlaşılan) Fitz Maurice ile ateşe Tyrell'in parmakları olduğunu, bunun hükümet soruşturması ile kesinleştiğini ve hükümetin istemi üzerine bu kişilerin İstanbul'dan uzaklaştığını" yazmaktadır.[vi]
Hareket Ordusu İstanbul'a Yürüyor
31 Mart gerici ayaklanmasına ilişkin haberler Selanik'te bomba gibi patlamıştır. ITC'nin hakim olduğu Meclisi Mebusan basılmış, bir çok ilerici subay, milletvekili ve gazeteci katledilmiş, alaylı subaylar ve asker isyana sevkedilmiş, Sultan gericileri verdiği kabine listesini onaylamış ve isyancıları affettiğini ilan etmiş, kısacası imparatorluğun başkentinde ipler en başından beri planlandığı üzere İngilizlerin eline geçmiştir. Önyüzbaşı Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a yürüyecek ordunun kurmay başkanlığına atandı ve ordunun adı Mustafa Kemal Paşa'nın önerisi ile Hareket Ordusu olarak tespit edildi.
Hareket Ordusu'nun İstanbul'a yürüyüşünden endişelenen Abdülhamit, Avusturya elçisi aracılığıyla İmparator Jozef'e başvurmakta ve kendisinin korunması karşılığında Avusturya'nın Selanik'e kadar Osmanlı topraklarını işgaline müsaade edeceğini söylemekteydi.[vii] Berlin'de ateşe militer olarak görev yapan Enver Paşa, Mustafa Kemal'den kurmay başkanlığı alarak ordunun başına geçer. 24 Nisan 1909 tarihinde İstanbul'a girmeye başlayan öncü birliklerin başında Binbaşı Enver Bey, Fethi Bey (Okyar), Kazım Bey (Karabekir), İsmet Bey (İnönü) gibi genç subaylar bulunmaktadır. 2 gün içerisinde duruma egemen olan Hareket Ordusu, sıkıyönetim ilan eder, Şeyhülislam fetvası ile Abdülhamit tahttan indirilir, veliaht Reşat efendi sultan ilan edilir. İsyanın bastırılmasından sonra askeri mahkemede yapılan yargılamalar neticesinde Derviş Vahdeti daha birkaç hafta önce söylediği nutuklar ile halkı kışkırttığı Ayasofya meydanına kurulan darağaçlarında can verir. Said-i Kürdi ise Isparta'ya sürgün edilmek sureti ile paçayı kurtarmıştır.
Kısa süre içerisinde, uyguladığı yanlış politikalar sonucu ülkeyi yıkıma sürükleyen İttihat ve Terakki Cemiyet-i imparatorluk üzerindeki siyasi etkinliğini kaybedecektir. Bu zaman zarfında sürgünde olduğu Isparta'dan memleketine dönen Said-i Kürdi, İngiliz planına uygun olarak Bağımsız Kürdistan faaliyetlerine yönelecektir.
Şimdi, burada duralım ve bir an için günümüz siyasetini düşünelim. İsimler, aktörler, taktik ve stratejiler değişebilir fakat bundan yüzyıl önce güçsüz ve çaresiz düşen Türk milletine bölücülük-dincilik-işbirlikçilik kıskacında yaşatılanlar, birebir aynı şablon üzerinden bugün de sahnelenmiyor mu? Britanya'nın Osmanlıyı parçalamak ve bu coğrafyada kendi egemenliğinde yeni bir sömürge düzeni kurmak için azınlık unsurları kışkırtması, işbirlikçi sermayenin bölücü ve gerici akımları finanse etmesi, millici güçlerin hedef alınarak aşama aşama yıpratılması, bu şablon günümüze cuk oturmuyor mu? Volkan'ın yerine Said-i Kürdi'nin uzantısı nurcu ve fetocu sermayesine yaslanan Taraf'ı koyun; bir gazete düşünün yayın hayatının ilk gününden itibaren Ergenekon-Balyoz imalatı ile Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneltilen psikolojik harbin öncü gücü olarak sivrilsin. Solculuk kisvesi altında ABD'nin Türkiye'yi küçülterek bölgeyi yeniden tanzim edeceği Büyük Ortadoğu Projesi'ne direnen en güçlü unsur Türk Silahlı Kuvvetlerini güçsüzleştirip bertaraf etmek amacına hizmet etsin. Bir cemaat düşünün ki, Amerikan sermayesi ile ördüğü ağlarına takılan Türk milletinin genç nesillerini kendi cumhuriyetine düşman etsin. Bir ileri demokrasi düşünün ki, bölgenin geri kalmışlığının tüm sosyal nedenlerini görmezden gelerek en ilkel hali ile Kürt ırkçılığı ile bir ve kardeş olan milleti birbirine düşman etsin, kanla alınan memleket toprağını siyaset ile bölsün.
Kemalist Cumhuriyet Mustafa Kemal ile başlamadı, O'nun temelleri bu coğrafyanın neden geri kaldığını düşünen ilk zihinlerde atıldı. Medresenin yerine Mektebi kuran II. Mahmut, maliyeyi yeniden düzenleyen Abdülmecit, Osmanlı ordusunu modernize eden, bugünkü anlamda Sayıştay ve Danıştay örgütlerini kuran Abdülaziz, gelişmiş dünyayı daha iyi anlayabilmek için tüm Avrupa'yı baştan sona gezen, modern matbaa makinaları getirterek büyük kütüphaneler kuran, tiyatro ve operayı destekleyen, demiryolu ağları ile ulaşımı geliştiren Abdülhamit bu yönleri ile aynı zamanda modern Kemalist Cumhuriyet'in öncüleri oldular. Hiçbir fikir kendini yeşerten toprağın mayasından bağımsız olamaz. Çağdaş, refah, medeni ve barış içerisinde yaşayan bir halk hepsinin ortak dileği idi. Bu dilek yüzyıllar boyunca gerici-bölücü-işbirlikçi girişimler ile sekteye uğratıldı.
Bu milletin en zayıf noktası, kendi sinesidir. Bu yüzden en öldürücü darbeleri oradan almıştır ve alacaktır. Üç kıtada devlet olmuş bu millet, bu alçakların darbeleri ile zayıf düştü, Balkan'da, Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Yemen'de tükendi. Küllerinden yeniden doğan zümrüd-ü anka gibi son varlığını Anadolu'da birleştirdi, Anadolu'da tutundu, çelik oldu dağı deldi Ergenekon'dan yeniden ve yeniden çıktı ve çıkacak, Kemal'in Cumhuriyeti on yılda onbeş milyon, 70 yılda 70 milyon genç yarattı her yaştan, dört elle tutundu son vatan toprağına söküp atılmamak için.
Türk milleti, genci yaşlısı ile geçmişini bilmek, yüzyıllardır oynanan aynı oyuna karşı gece gündüz uyanık olmak zorundadır.
Hür (!) Adam Propogandası
Bu gün propoganda makinasının "Hür Adam" olarak ambalajlayarak zihinlere pompaladığı, aslen ne fikren ve ne de cismen hür olmak bir kenara, aksine batı emperyalizminin maşası ve ajanı olan maskeli alçakları doğru tanımak ve kendinden sonra gelecek nesillere de doğru tanıtmak yurttaşlık görevimizdir. Bu görevimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Yarın Kürt Sait isimli tescilli şizofren hain'in Müstakil Kürdistan için yürüttüğü faaliyetlerini ve Anadolu'da Milli Mücadele'ye katılımı engellemek uğruna sürdürdüğü yoğun çabalarını okuyacaksınız.
YARIN : Said-i Kürdi'nin Bağımsız Kürdistan Faaliyetleri, Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürdistan Bağımsızlık Komitesi, Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti, Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti
Not : Makalenin ilk bölümünü yayınladığım günün akşamı Hakimiyet-i Milliye gazetemizin eposta adresine gönderilmiş muhtelif tehdit mesajları almaya başladım. Biri şöyle diyordu : "Zalimler için yaşasın cehennem" Şeriatçı tayfanın ağzında sakız olan bu sloganın aslında ilk olarak Said-i Kürdi tarafından Abdülhamit Han için söylendiğini biliyor muydunuz?..
Kemal İnanç IŞIKLAR - 02 Ocak 2011 - Hakimiyetimilliye
http://www.hakimiyetimilliye.org/
[i] Celile Celil, Jıyana Rewşenbiri u Siyasi ya Kurdan, s.79
[ii] Kuran, Ahmet Bedevi: Osmanlı İmparatorluğunda ve Türkiye Cumhuriyeti'nde İnkılap Hareketleri s.484
[iii] İnönü'nün Anıları: Ulus Gazetesi – 19.03.1968
[iv] Feroz, Ahmad : İttihat ve Terakki'nin Dış Politikası
[v] Mustafa Müftüoğlu : Yalan Söyleyen Tarih Utansın
[vi] Cemal Paşa Hatıralar : s.112
[vii] Şahsuvaroğlu, Haluk : 31 Mart Vakası. Resimli tarih mecmuası sayı 29 s.1458
Kemal İnanç IŞIKLAR - Bir Şizofrenin Tahlili : Said-i Nursi Dosyası (2. Bölüm)
2 – Said-i Kürdi'nin İngiliz Ajanlığı Devri : 31 Mart Gerici Ayaklanması, Volkan Gazetesi ve İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti Faaliyetleri
"Kürdistan'ın özgürleşmesi için büyük bir askeri gücün oluşturulması gerekir. [i]
Şark ve Kürdistan Gazetesi
Şark ve Kürdistan, 1908′de yayın hayatına başladı. İstanbul'da haftada iki kez çıkarılan 4 sayfalık gazetenin tüm yazıları Arapça harflerle Türkçe idi. Kaç sayı çıktığı bilinmeyen gazetede ağırlıklı olarak Kürdistan'ın durumu, Bosna Hersek ve Hersek Kürtleri ile ilgili yazılar yer alıyordu. Gazetenin sorumlusu Hersekli Ahmet Şerif, başyazarı ise Malatyalı Bedri'ydi. Molla Said-i Kurdî'nin de yazarları arasında bulunduğu gazetenin ilk sayısında Said-i Kürdi, Abdülhamid'e şöyle sesleniyordu:
"… Eskiden her yönden Kürtlerden geri olanlar bugün onların hala yerinde saymalarından dolayı çeşitli şekillerde istifade etmektedirler. Bu ise, biraz olsun hamiyet duygusu taşıyanları düşündürür. Bu üç nokta, Kürtler için gelecekte korkunç bir darbe hazırlıyor gibi ileri görüşlü olan kimseleri yaralamıştır. Bunun çaresi, örnek olacak şekilde bu konuda teşvik ve rağbete öncülük yapması için Kürdistan'ın farklı yerlerinde yeni medreselerin açılması ve bir kısım medreselerin de canlandırılması, Kürdistan'ın maddi ve manevi olarak geleceğinin garanti edilmesi açısından önemlidir. Bunun ile eğitimin temelleri atılmış olur. İşte o zaman herkesten çok adalete muhtaç ve medeni olmaya müsait olan Kürtler fıtrî cevherlerini göstereceklerdir." [Şark ve Kürdistan Gazetesi]
Kürdistan adını verdiği coğrafyada Türkçe eğitimin kaldırılıp yerine Kürtçe eğitimin yapılacağı medreselerin kurulmasının Kürdistan'ın maddi ve manevi olarak geleceğinin garanti edilmesi açısından ne kadar önemli olduğunu Said-i Kürdi'nin sözleri ile anlıyoruz. O halde diyebiliriz ki, bölücü terör örgütü PKK'nın siyasal uzantısı olan BDP'nin bu gün manşetlere taşınan özerk Kürdistan'da Kürtçe eğitim talepleri, Said-i Kürdi'nin temelini attığı ideallerin mirasçısıdır. Said-i Kürdi boşuna demiyor; "Özgür bir Kürdistan'ın tohumunu ben ekiyorum, onu geliştirip büyütün" diye…
31 Mart Gerici Ayaklanması ve Said-i Kürdi
31 Mart olayını irdelemeden önce devrin arka planını ve hesaplaşma zemininin ana hatlarıyla kavranması gerekmektedir. Fransız ihtilalinin monarşi karşıtı halkçı ve cumhuriyetçi fikirleri ile beslenen İttihat Terakki Cemiyeti'nin (İTC) hızla kurumsallaştığı ve güçlendiği, ezici bir çoğunlukla meclise hakim olduğu II. Meşrutiyet dönemindeyiz.
Şimdi taşları yerli yerine koyalım. Osmanlı üzerinde en yüksek nüfuz sahibi iki emperyalist devlet, Almanlar ve İngilizler gizli bir çekişme içinde. İTC içerisinde hatırı sayılır bir Alman yandaşlığı var fakat İngiliz siyasetini dikkate almak gerektiğini düşünenlerin sayısı da az değil. Abdülhamit II. Meşrutiyet'e yol alınan dönemeçte dümeni İngilizlerden yana kırdığını şu sözler ile ifade ediyor:
"Almanya ile ilgili düşüncelerimde ne kadar aldandığımı bu gün itiraf ediyorum. Politikamı değiştirdim. Bundan sonra artık İngilizleri izleyeceğim. Ülkenin esenliğini artık İngilizler ile birlikte hareket etmekte görüyorum."[ii]
İsmet İnönü anılarında: "Meşrutiyet ilan edildiği zaman sempatimiz daha çok Fransa ve İngiltere'ye karşı idi… Biz Almanya'yı ilk zamanlar istibdadın yardımcısı olarak görüyorduk" demektedir.[iii]
İngilizlerin Büyük Korkusu
İngiltere Alman yanlısı olarak değerlendirdiği Abdülhamit rejiminin yıkılmasını iyi karşılamakla birlikte, II. Meşrutiyet'in İngiliz sömürgeleri üzerindeki olumsuz etkisinden korkmaktadır. Örneğin Osmanlı'da yeni anayasanın yürürlüğe girmesinin hemen ertesinde İngiliz Dışişleri Bakanı Edward Grey :
"Eğer Türkiye meşrutiyeti kurar, bunu ayakları üzerinde tutmayı başarır ve güçlenirse, bunun sonuçları şu an hiçbirimizin göremeyeceği noktalara ulaşacaktır. Mısır'daki etkisi müthiş olacağı gibi Hindistan'da da etkileri hissedilecektir. Eğer Türkiye şimdi bir parlamento kurar ve bu parlamento hükümeti etkilerse, Mısır'da anayasa ve meşrutiyet istemleri çok güçlenecek, bizim ise bu istemlere karşı direnme gücümüz çok azalacaktır"[iv] demektedir.
İngilizlerin korkusu bir İslam İmparatorluğu olan Osmanlı devletinde uygulanacak başarılı bir parlamenter demokrasi deneyiminin, kendi egemenliği altında bulunan sömürge devletlerine de yansımasıdır. Bu nedenle, parlamenter rejim ve ITC aleyhinde sonuç verecek çeşitli girişimler planlanmıştır.
İngiliz Ajanı Derviş Vahdeti
31 Mart gerici ayaklanmasının tertipleyicisi olarak anılan Derviş Vahdeti Kıbrıs doğumlu bir İngiliz ajanıdır, Nakşibendi tarikatı mensubudur. İslamcılık kisvesi altında İngiliz menfaatleri doğrultusunda politik kışkırtıcılık yapan Derviş Vahdeti, ITC karşıtı İttihad-ı Muhammediye örgütünün ve onun yayın organı gerici Volkan Gazetesinin kurucusudur. Yıkıcı maksatlı Cemiyet-i Milliye-i Naciye ve İttihad-ı Muhammediye örgütleri İngiliz finansmanı ve desteği ile kurulmuştur. Derviş Vahdeti'nin girişimlerine Abdülhamit'i devirmek için İngilizlerle anlaşan, İngiliz yandaşı Prens Sabahattin ve Kıbrıs asıllı bir Yahudi olan Kıbrıslı Kamil Paşa aracılık etmiştir. Kıbrıslı Kamil Paşa İngiliz ajanıdır, yaşamının son döneminde Rodos'a sürülmüş, İngiliz Konsolosluğu'na sığınmış, İngiltere'ye kaçmayı planlarken kalp krizinden ölmüştür.
Sağda oturan Kıbrıslı Kamil Paşa
İngilizlerin Stratejisi
İngilizler gerici ayaklanmanın maddi dayanağı olarak, alaylı askerler ve medrese softaları üzerine yoğunlaşıyordu. Dönemin karakteristik özelliği olarak, batılı tarzda harbiye mekteplerinde eğitim görmüş subaylar ile alaylı kabul edilen subaylar arasında bir fay hattı belirmişti. İngilizler Volkan gazetesi ve hakim oldukları cemiyetler aracılığıyla alaylı subayların ordudan çıkartılacağı dedikodularını yayıyor, mekteplileri de dinsizlik iftiraları ile karalıyordu. Diğer taraftan o güne kadar askerlik görevinden muaf tutulan medrese softalarının okuma-yazma sınavından geçirilecekleri, sınavı veremeyenlerin askere alınacakları söylemleri ile bu kesimleri provoke ettiler, Fatih ve Süleymaniye medreselerinde gösteriler örgütlediler.
31 Mart (miladi takvim ile 13 Nisan) sabahı İngiliz planı işlemeye başladı, alaylı 4. Avcı taburu Taşkışla'dan hareket ederek Ayasofya'da medrese softaları ile birleşti. Yeşil şeriat bayrakları açıldı, şeriat isteriz çığlıkları ile Meclis basıldı. Kana susayan kalabalık Harbiye Nazırı Ali Rıza Paşa'ya benzeyen Adliye Nazırı Nazım Paşayı sokak ortasında linç ettiler. Benzer şekilde Lazkiye milletvekili Emin Arslan Bey'de Hüseyin Cahit Yalçın'a benzetilerek süngülerle delik deşik edildi.
Olaylara müdahale etmekte yetersiz kalan Abdülhamit'e, Meclis telgraf merkezinden isyancıların istekleri iletildi. Başkatip Ali Cevat'ı meclise gönderdi, Ali Cevat bin bir güçlükle kürsüye çıkıp kabinede isyancıların istedikleri değişikliklerin yapılacağını ve isyancıların bağışlanacağını duyurdu.
Volkan Gazetesi ve İngiltere Propogandası
Ertesi gün İngiliz yanlısı gazeteler bu vahim olayı öven başlıklarla yayınlandılar. Bu gazetelerin başında Volkan Gazetesi gelmektedir. Adeta bir iç savaş provası olan isyanın tertipçisi Volkan Gazetesi, aslında İslamcılık kisvesi altında faaliyet gösteren İngiliz propaganda makinesinin bir unsuru idi, İngiliz propogandası aşağıdaki şekilde dillendirilmekte idi :
"İngiliz Hükümetinden kuvvetli, mütefennin, her surette müterakki, hami-i insaniyet bir hükümetin mevcudiyeti hala tasavvur olunabilir mi?"[v]
Derviş Vahdeti, Osmanlı'nın Kıbrıs adasını İngilizlere bedavadan teslim etmesini şu sözlerle alkışlamaktadır : "İngiliz idaresi altında Kıbrıs adası adeta küçük bir İsviçre olacaktır"
İlginç değil mi, yüzyıl sonra dahi aktörler değişiyor ama söylem değişmiyor. Tek taraflı teslimiyet ile AB'ye üye olacak Kıbrıs'ın zaman içerisinde ihya olacağını yazanlar, Diyarbakır'ı BOP'un başkenti ilan edenler…
Bu coğrafyada en çok ihanet süreklilik arz etmektedir…
Mustafa Müftüoğlu'nun kitabında Derviş Vahdeti şöyle anlatılıyor: "Derviş Vahdeti haininin boynundaki ipin ucu zahiren İngiltere sefareti baş tercümanı, aslında ise Intelligence Service (İngiliz İstihbarat Servisi) azılı bir elemanı olan Fitz Maurice'in elindedir. Derviş Vahdeti'yi istediği gibi oynatan bu azılı Intelligence Service ajanı Fitz Maurice'in tabiriyle, devrin Sadrazamı Kamil Paşa 'çılgınlık derecesinde İngiliz taraftarıdır'. Derviş Vahdeti o günlerde İttihat ve Terakki tarafından pek hırpalanan bu sadrazamın müdafaasını da üzerine almıştır. 'Volkan'daki yazılarıyla menfur emelleri uğruna her hadiseyi istismar etmesini bilen bu Derviş Vahdeti adlı din ve vatan düşmanı alçak, sık sık şeriatten bahsedip dilinden düşürmediği bu şeriat sözüyle etrafındaki halkayı gün be gün genişletmiştir. Günün birinde bazı askeri birliklere çengel atarak onları safına çekmeye muvaffak olmuştur."
Derviş Vahdeti, tıpkı Kürt Sait gibi, İngiltere'nin bölgede beslediği binlerce ajandan sadece birisidir. Dolayısıyla kendisine yarenlik eden, Volkan gazetesindeki yazıları ve toplumu ajite etmek üzere tertiplenen eylemlerde yaptığı konuşmalar ile Said-i Kürdi yoldaşı Derviş Vahdeti'nin yolunda tipik İngiliz beslemesi ajan profiline tıpatıp uymaktadır. Kaldı ki, İngilizlerin faal oldukları güney doğu ve musul Kerkük petrol bölgesi, İngiliz ajanlarının cirit attığı, başta araplar ve kürtler olmak üzere yerli halkı merkezi otoriteye karşı isyan etmek üzere örgütlediği alanda Kürt Sait ve İngiliz faaliyetlerinin çok defa örtüştüklerine yazımızın sonraki bölümlerinde tanıklık edeceğiz. İngilizler İslam dünyasında İslam Halife'sinden çok daha fazla egemendirler, öyle ki İslam içi tarikat ve cemaat örgütlenmelerinin bir çoğu doğrudan İngiliz ajanları tarafından planlanmıştır. Konuyu merak edenler Vehhabilik akımının kurucusu İngiliz ajanı Hemper'i okuyarak araştırabilirler. Benzer şekilde Kadıyanilik, Ahmediyye gibi inanışlar da İngilizler tarafından kurulmuştur, tıpkı Nurculuk gibi..
Kıbrıs adası tek bir kurşun atmadan İngilizlerin eline geçmiştir. İngiliz yanlısı Kıbrıslı Kamil Paşa'nın finansmanı ile Vezirhan'da 14 numaralı odada yayın hayatına başlayan İttihat-ı Muhemmedi cemiyeti yayın organı Volkan gazetesi Kıbrıs'ın İngiliz eline geçişini "İngiliz idaresi altında Kıbrıs adası adeta küçük bir İsviçre olacaktır" sözleri ile alkışlamaktadır. Volkan gazetesi, Mustafa Kemal'in komutasındaki hareket ordusunun Yeşilköy'e gelmesine kadar yayın hayatını sürdürmüş, sadece 110 sayı çıkabilmiştir. 110 sayı boyunca İslamcılık kisvesi altında ITC düşmanlığı ve İngiliz şakşakçılığı yapan gazetede Said-i Kürdi'nin İngiliz politikası doğrultusunda meşrutiyet'in kaldırılmasına yönelik yazıları yayınlanmaktadır. İngiliz şakşakçılığının bir önemli nedeni de bağımsız Kürdistan hareketi için İngilizler ile kurmuş oldukları ortaklıktır.
Cemal Paşa daha sonra kaleme alacağı anılarında "Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesinde ve İttihat Terakki'ye komplolar hazırlanmasında İngiliz elçiliği başçevirmeni (sonradan İstibarat servisi casusu olduğu anlaşılan) Fitz Maurice ile ateşe Tyrell'in parmakları olduğunu, bunun hükümet soruşturması ile kesinleştiğini ve hükümetin istemi üzerine bu kişilerin İstanbul'dan uzaklaştığını" yazmaktadır.[vi]
Hareket Ordusu İstanbul'a Yürüyor
31 Mart gerici ayaklanmasına ilişkin haberler Selanik'te bomba gibi patlamıştır. ITC'nin hakim olduğu Meclisi Mebusan basılmış, bir çok ilerici subay, milletvekili ve gazeteci katledilmiş, alaylı subaylar ve asker isyana sevkedilmiş, Sultan gericileri verdiği kabine listesini onaylamış ve isyancıları affettiğini ilan etmiş, kısacası imparatorluğun başkentinde ipler en başından beri planlandığı üzere İngilizlerin eline geçmiştir. Önyüzbaşı Mustafa Kemal Paşa İstanbul'a yürüyecek ordunun kurmay başkanlığına atandı ve ordunun adı Mustafa Kemal Paşa'nın önerisi ile Hareket Ordusu olarak tespit edildi.
Hareket Ordusu'nun İstanbul'a yürüyüşünden endişelenen Abdülhamit, Avusturya elçisi aracılığıyla İmparator Jozef'e başvurmakta ve kendisinin korunması karşılığında Avusturya'nın Selanik'e kadar Osmanlı topraklarını işgaline müsaade edeceğini söylemekteydi.[vii] Berlin'de ateşe militer olarak görev yapan Enver Paşa, Mustafa Kemal'den kurmay başkanlığı alarak ordunun başına geçer. 24 Nisan 1909 tarihinde İstanbul'a girmeye başlayan öncü birliklerin başında Binbaşı Enver Bey, Fethi Bey (Okyar), Kazım Bey (Karabekir), İsmet Bey (İnönü) gibi genç subaylar bulunmaktadır. 2 gün içerisinde duruma egemen olan Hareket Ordusu, sıkıyönetim ilan eder, Şeyhülislam fetvası ile Abdülhamit tahttan indirilir, veliaht Reşat efendi sultan ilan edilir. İsyanın bastırılmasından sonra askeri mahkemede yapılan yargılamalar neticesinde Derviş Vahdeti daha birkaç hafta önce söylediği nutuklar ile halkı kışkırttığı Ayasofya meydanına kurulan darağaçlarında can verir. Said-i Kürdi ise Isparta'ya sürgün edilmek sureti ile paçayı kurtarmıştır.
Kısa süre içerisinde, uyguladığı yanlış politikalar sonucu ülkeyi yıkıma sürükleyen İttihat ve Terakki Cemiyet-i imparatorluk üzerindeki siyasi etkinliğini kaybedecektir. Bu zaman zarfında sürgünde olduğu Isparta'dan memleketine dönen Said-i Kürdi, İngiliz planına uygun olarak Bağımsız Kürdistan faaliyetlerine yönelecektir.
Şimdi, burada duralım ve bir an için günümüz siyasetini düşünelim. İsimler, aktörler, taktik ve stratejiler değişebilir fakat bundan yüzyıl önce güçsüz ve çaresiz düşen Türk milletine bölücülük-dincilik-işbirlikçilik kıskacında yaşatılanlar, birebir aynı şablon üzerinden bugün de sahnelenmiyor mu? Britanya'nın Osmanlıyı parçalamak ve bu coğrafyada kendi egemenliğinde yeni bir sömürge düzeni kurmak için azınlık unsurları kışkırtması, işbirlikçi sermayenin bölücü ve gerici akımları finanse etmesi, millici güçlerin hedef alınarak aşama aşama yıpratılması, bu şablon günümüze cuk oturmuyor mu? Volkan'ın yerine Said-i Kürdi'nin uzantısı nurcu ve fetocu sermayesine yaslanan Taraf'ı koyun; bir gazete düşünün yayın hayatının ilk gününden itibaren Ergenekon-Balyoz imalatı ile Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneltilen psikolojik harbin öncü gücü olarak sivrilsin. Solculuk kisvesi altında ABD'nin Türkiye'yi küçülterek bölgeyi yeniden tanzim edeceği Büyük Ortadoğu Projesi'ne direnen en güçlü unsur Türk Silahlı Kuvvetlerini güçsüzleştirip bertaraf etmek amacına hizmet etsin. Bir cemaat düşünün ki, Amerikan sermayesi ile ördüğü ağlarına takılan Türk milletinin genç nesillerini kendi cumhuriyetine düşman etsin. Bir ileri demokrasi düşünün ki, bölgenin geri kalmışlığının tüm sosyal nedenlerini görmezden gelerek en ilkel hali ile Kürt ırkçılığı ile bir ve kardeş olan milleti birbirine düşman etsin, kanla alınan memleket toprağını siyaset ile bölsün.
Kemalist Cumhuriyet Mustafa Kemal ile başlamadı, O'nun temelleri bu coğrafyanın neden geri kaldığını düşünen ilk zihinlerde atıldı. Medresenin yerine Mektebi kuran II. Mahmut, maliyeyi yeniden düzenleyen Abdülmecit, Osmanlı ordusunu modernize eden, bugünkü anlamda Sayıştay ve Danıştay örgütlerini kuran Abdülaziz, gelişmiş dünyayı daha iyi anlayabilmek için tüm Avrupa'yı baştan sona gezen, modern matbaa makinaları getirterek büyük kütüphaneler kuran, tiyatro ve operayı destekleyen, demiryolu ağları ile ulaşımı geliştiren Abdülhamit bu yönleri ile aynı zamanda modern Kemalist Cumhuriyet'in öncüleri oldular. Hiçbir fikir kendini yeşerten toprağın mayasından bağımsız olamaz. Çağdaş, refah, medeni ve barış içerisinde yaşayan bir halk hepsinin ortak dileği idi. Bu dilek yüzyıllar boyunca gerici-bölücü-işbirlikçi girişimler ile sekteye uğratıldı.
Bu milletin en zayıf noktası, kendi sinesidir. Bu yüzden en öldürücü darbeleri oradan almıştır ve alacaktır. Üç kıtada devlet olmuş bu millet, bu alçakların darbeleri ile zayıf düştü, Balkan'da, Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Yemen'de tükendi. Küllerinden yeniden doğan zümrüd-ü anka gibi son varlığını Anadolu'da birleştirdi, Anadolu'da tutundu, çelik oldu dağı deldi Ergenekon'dan yeniden ve yeniden çıktı ve çıkacak, Kemal'in Cumhuriyeti on yılda onbeş milyon, 70 yılda 70 milyon genç yarattı her yaştan, dört elle tutundu son vatan toprağına söküp atılmamak için.
Türk milleti, genci yaşlısı ile geçmişini bilmek, yüzyıllardır oynanan aynı oyuna karşı gece gündüz uyanık olmak zorundadır.
Hür (!) Adam Propogandası
Bu gün propoganda makinasının "Hür Adam" olarak ambalajlayarak zihinlere pompaladığı, aslen ne fikren ve ne de cismen hür olmak bir kenara, aksine batı emperyalizminin maşası ve ajanı olan maskeli alçakları doğru tanımak ve kendinden sonra gelecek nesillere de doğru tanıtmak yurttaşlık görevimizdir. Bu görevimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Yarın Kürt Sait isimli tescilli şizofren hain'in Müstakil Kürdistan için yürüttüğü faaliyetlerini ve Anadolu'da Milli Mücadele'ye katılımı engellemek uğruna sürdürdüğü yoğun çabalarını okuyacaksınız.
YARIN : Said-i Kürdi'nin Bağımsız Kürdistan Faaliyetleri, Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürdistan Bağımsızlık Komitesi, Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti, Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti
Not : Makalenin ilk bölümünü yayınladığım günün akşamı Hakimiyet-i Milliye gazetemizin eposta adresine gönderilmiş muhtelif tehdit mesajları almaya başladım. Biri şöyle diyordu : "Zalimler için yaşasın cehennem" Şeriatçı tayfanın ağzında sakız olan bu sloganın aslında ilk olarak Said-i Kürdi tarafından Abdülhamit Han için söylendiğini biliyor muydunuz?..
Kemal İnanç IŞIKLAR - 02 Ocak 2011 - Hakimiyetimilliye
http://www.hakimiyetimilliye.org/
[i] Celile Celil, Jıyana Rewşenbiri u Siyasi ya Kurdan, s.79
[ii] Kuran, Ahmet Bedevi: Osmanlı İmparatorluğunda ve Türkiye Cumhuriyeti'nde İnkılap Hareketleri s.484
[iii] İnönü'nün Anıları: Ulus Gazetesi – 19.03.1968
[iv] Feroz, Ahmad : İttihat ve Terakki'nin Dış Politikası
[v] Mustafa Müftüoğlu : Yalan Söyleyen Tarih Utansın
[vi] Cemal Paşa Hatıralar : s.112
[vii] Şahsuvaroğlu, Haluk : 31 Mart Vakası. Resimli tarih mecmuası sayı 29 s.1458
Bir Şizofrenin Tahlili : Said-i Nursi Dosyası (3. Bölüm)
a45UyF587661-170220140631 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/02/24 14:25 2 65 alelma@yahoogroups.com
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder