22 Şubat 2017 Çarşamba

İbrahim Çakıroğlu : Bab Yoluna Gitmek

Tevatür değil, El-Bab kapısında takılıp kaldık.
İlerliyemiyoruz, geri de dönemiyoruz, çakıldık kaldık.
Amerika ve Rusya arasında beynamaz kaldık açıkçası.

Dansözlük politikası sökmez.
Güç oyunlarında güçlü olamak gerek.
Biz ise bu konuda zayıfız.

Şanlı ordularımız darbeli, takla atmış araba gibi, altı güneş görmüş.
Uzun yıllar rot, balans ayarı tutacak hali yok.
Subaylarımızın gözü her gün çıkacak Kanun Hükmünde Kararnamelerde, kulağı kirişte acaba beni de tutuklamaya gelecek birileri var mı diye.
Deneyimli subaylar, generaller kıyma makinasına atılmış, imha edilmiş halde.
Geride kalanlar düşmandan çok kendi devletinden ürker halde.

Silahlarımız eski, demode.
Büyük debdebelelerle duyurulan silahlanma projeleri hep proje halinde, ya konsept tasarım, ya prototip üretimi.
Bir türlü etkin miktarlarda teslimat yapılmış değil.
ATAK helikopteri ili elin parmakları kadar teslim edilmiş.
SOM füzesi, Altay tankı, Hisar O, Hisar A hep prototip.
Uzun menzilli füzeler konsept tasarım.
Milli savaş uçağı da öyle konsept tasarım, sanki yapılmış bitmiş gibi animasyon firmalarına filmler yaptırıyorlar ve youtube servis edip duruyorlar.
Ortada yok bu uçaklar.
Milli piyade tüfeği birkaç yüzlük paketler halinde teslim ediliyor. Bu hızla TSK envanterinin yenilenmesi yüz yılı bulur sanırım.
İHA'lar hep iki elin parmağı kadar sayıyla.
Stratejik İHA yok, silahlı İHA deneysel.

Ve tepemizde kifayetsiz muhteris bir kadro, bir iktidar, bir lider.
Bunların kendilerine klavuz saydıkları 630 yılına takılıp kalmış bir ideolojik din.
İç görü yeteneği sıfır.

Ört ki, ölem.
Boku yedik, hem de nasıl yedik.
Bu günlerimiz iyi günler.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA     


İbrahim Çakıroğlu : Bab Yoluna Gitmek

21 Şubat, 2017.


Bir tiyatroda önde seyircilerin gördüğü oyun vardır, ama sahne arkasını bilmezler. Halbuki senaryoyu yazan, rolleri dağıtan, oyuncuları idare edenler sahneye çıkmazlar, perde arkasında kalırlar.

Bizim ordunun Suriye'ye girişi, El-Bab savaşı, öndeki sahne. Perde arkası ise bize anlatılanlardan çok, ama çok farklı. Bu konuda ne Genelkurmay, ne de Dışişleri doğruları söylemeye bir türlü cesaret edemiyor.

İlk soru, Türk ordusu niçin Suriye'ye girdi? Güney sınırımızda Kürt çemberinin oluşmaması tamamen afişteki reklam. Kürt unsurları Irak sınırı ile Fırat arasındaki hemen hemen 500 km'lik bölgeye yerleşmiş, Ak Parti hükümeti, itiraz etmeyi bırakın, peşmergeleri bizim topraklardan geçirip Suriye'ye yolcu etmiş, sonraları da lojistik destek sağlamış. Taa ki 15 Temmuz sonrasına kadar. O zaman kırmızı çizgiler akla gelmiş, 500 km'lik sınırı Kürtlere bırakmışken ek 90 km'lik bölüm için çember, kuşak laflarını piyasaya sürmüşüz.

Haritaya bakın, bu ek 90 km'nin ötesi zaten yok. Akdeniz'e çıkmak için Kürtlerin ya Türkiye'ye girip Hataydan geçmesi, ya da Rusya'nin Suriye'deki üslerini alması lazım! Üstelik bir tek Kürt köyü bile olmayan topraklarda! Yani bizim sınırda Akdeniz'e uzanan bir çember veya kuşak mümkün değil. Zaten böyle bir iddianın pek fazla bir anlamı da yok. 500 km'lik çemberi kabullendik de ek 90 km için mi dellenmeye başladık?

Biz Suriye'ye Amerika öyle istedi diye girdik. Rusya devreye girdikten sonra Amerika'nın hedefleri değişti. Artık amaç, Suriye'nin, Rusya'nın arka bahçesi olmasını kabul edip Irak'ın kontrolünü elinde tutmak. Ama bunun için elini güçlendirmek amacıyla ilk baştan IŞİD tehlikesini iki ülkede de bertaraf etmek gerekiyor. Bu ise 20.000 feet'den atılan bombalarla mümkün değil, sahada adam lazım. Amerika bunu PYD ile denedi ama PYD'de ne yeterli sayıda insan, ne de tank gibi ağır silahlar var. Amerika da buraya kendi askerini göndermek istemeyince kala kala Türk ordusu kalıyor.

Taşaronluk yapıyoruz denilemeyeceği için ortaya Kürt çemberi, Fırat'ın doğusu kırmızı çizgi laflarını çıkardık ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Amerika'nın birilerine verdiği koltuk güvencesi karşılığında ordumuzu Suriye'ye soktuk.

Tayyip Erdoğan bunu yapınca Amerika'nın PYD'yi terorist örgüt ilan etmesini bekliyordu, ama Amerika bunun söz konusu olmadığını belirtmekle kalmadı, PYD'ye o güne kadar elinde olmayan silahlardan bile verdi.

Bunun üzerine Ankara Rusya'ya yanaşmayı denedi. Eskiden "Esed gidecek" denilirken ara yollar bulunmaya çalışıldı, Rusya'nın da canına minet, düşürülen uçak unutulup ilişkiler ısınıverdi.

Ankara'nin ikili oyunu Amerika'yı kızdırdı, PYD'ye zırhlı araç vermeye başladılar. Türkiye'nin Amerika ile olan ilişkilerinin gerildiğini gören Rusya ise kıs kıs gülüp, PYD'yi terorist ilan etmek bir yana, Moskova'da kendilerine büro açmasına bile izin verdi.

Ankara burada da afalladı. Yine Amerika'ya şirin görünmeyi denedi. Incirlik'de iki genelkurmay başkanı görüşüp, El-Bab'dan sonra bizim orduyu Rakka'ya gönderme planlarını konuştular.

Ankara hiç değilse El-Bab'a girip "işte kurtardık" mesajını Türkiye'de pazarlamayı düşünürken hem Rusya, hem de Amerika böyle bir şeyin söz konusu bile olamayacağını anlattı.

Daha sonraki etap daha da vahim. Rusya Ankara'nın durmadan ikili oynamasını zaten kabul etmiyordu, bir de Amerika'nın bizim orduyu Rakka'ya gönderme planlarını frenlemek için El-Bab'daki bizim geçici komuta merkezini vuruverdi. Daha Rusya "kusura bakmayın" demeden Ankara panik içinde "Rusya bizi yanlışlıkla vurdu" diye ortaya çıktı. Rusya'dan cevap gecikmedi : "biz, bize koordinatları verilen yeri vurduk". Diplomatik dilde bunun anlamı "hata veya kusur yok, bile bile vurduk". Askeri dilde anlamı "bizim izin verdiğimiz yerlerin dışına çıkarsanız canınıza okuruz".

Türkiye, Suriye'ye Amerika'nın taşaronu olarak girdi. Üstelik alınan sonuçlar söylenildiği gibi parlak da değil. Bir haftada Şam'da namaz kılacaktık, 6 ayda ancak 20 km gidebildik. Rusya izin vermediği sürece bizim jetler Suriye üzerinde uçamıyor bile. Allahtan El-Bab'a girmemizi kimse istemedi, çünkü bizim askerlerin eğitiminin şehir gerillası ile alakası yok, bugüne kadar verdiğimizden daha fazla şehidi burada verirdik.

Şimdi esas tehlike Rakka. Buraya gidilmeye kalkılırsa bizim ordu kendi lojistiğini bile sağlayamayacak duruma düşecek, başkasının ipiyle kuyuya inmiş olacağız. Ankara aklını başına almazsa, Suriye'ye Amerika'nın maşası olarak giren ordumuzun bir de şamar oğlanı olarak çıkma tehlikesi oluşacak.

En iyi konumda bile Türkiye'nin Suriye'de kalması söz konusu değil. En iyi şartlarda bile Esad'lı Suriye biraz sakinleşince ordumuza "haydi kendi kışlana" diyecekler. O zaman biz niye girdik, niye çıktık, niye bu kadar şehit verdik, milyarlarca kaynağımızı buralarda heba ettik diye sormayacak mısınız?

Ankara o kadar tutarsızlaştı ki sizi şimdiden hazırlamaya başladılar. İşte Cumhurbaşkanlığı danışmanı İlnur Çevik'in beyanı : "Fırat'ın doğusunda otonom bir Kürt devletini tolere edebiliriz!"

– Esed'i devirmek için yola çık, Esad'ı ayakta tutmak için yüzlerce şehit ver.

– Kürt çemberine hayır diye savaş, otonom Kürt devletini kabul et.

– Amerika'ya maşalık yap, Rusya'dan şamar ye.

– Rusya'ya yanaş, Amerika'dan tokat ye!

Türkiye bu kadar mı sahipsiz? Ankara bu kadar mı şaşkın? Ak Parti seçmenleri bu kadar mı kör? Hepimiz bu kadar mı duyarsızız?

Bir şey değil, bu kadar can, bu kadar evlat Bab yoluna gitmiş olacak, ona yanarım.

İbrahim Çakıroğlu

http://turkiye.net/yazarlar/ibrahim-cakiroglu/bab-yoluna-gitmek/

 
a45UyF587661-170222125806 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/02/22  14:33 2  65  alelma@yahoogroups.com


 


Insanin bilgisayardan ustunlugu, bildiklerini yasamasidir.

Anonim Nasihat


En am Suresinin 161.ayeti de Risale-i Nur a isaret ediyormus.
Ayetin Turkce anlami:
De ki, Rabbim beni, dogru yoluna iletti
Said-i Nursi ye gore; bu ayetteki dogru yol sozuyle de, Risale-i Nur anlatilmak istenmektedir.
Sonra bu ayette Cifir yoluyla oyle bir tarihe isaret ediliyor ki, bu tarih Risale-i Nur yazarinin, Nur lari hazirlamaya calistigi, tahsil yaptigi tarihe denk geliyor
O zaman ayetin anlami su oluyor:
-Ey Said-i Nursi de ki, Rabbim beni dogru yol olan Risale-i Nur a kavusturdu

Derleyen: Osman Turkoguz
INANCLARA VE AKLA AYKIRI BIR YAKLASIM, NURCULUK.

Prensiplerimiz, gokten indigi sanilan kitaplarin dogmalariyla asla bir tutulmamalidir.
Biz, ilhamlarimizi, gokten ve gaipten degil, dogrudan dogruya hayattan almis bulunuyoruz

ATATURK, Cumhuriyet Halk Partisi programi, Soylev ve Demecleri / Cilt 1 / Syf.
389


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder