6 Mayıs 2015 Çarşamba

Uğur Dündar: Özürle yetinmez, mülkiyet toprak ve tazminat isterler

Uğur Dündar: Özürle yetinmez, mülkiyet toprak ve tazminat isterler

Sevgili okurlarım,

Bilge diplomat Şükrü Elekdağ ile sözde Ermeni soykırımı iddialarının 100. yılındaki gelişmeler konusunda yaptığımız röportajın ilk bölümünü dün yayımladık.

Sayın Elekdağ o bölümde, Ermenistan ve diyasporanın, bu suçu Türkiye'ye kabul ettirmek için hazırladıkları yoğun ve kapsamlı etkinliklerden bekledikleri sonucu alamadıklarını belgeleriyle ortaya koydu.

Ancak soykırım tezini siyasal açıdan dünyaya yaymakta sağladıkları başarının, Türkiye açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu da belirtti.

Söyleşimizin bugünkü ve son bölümünde, daha ziyade, Ermeni meselesini Türkiye için bir yük olmaktan çıkarmak ve soykırım iddiasını etkisiz hale getirmek için neler yapılması gerektiğine odaklanacağız.

* * *

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, bundan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun taziye mesajlarını ele almak istiyorum. Bu konudaki görüşleriniz nedir?

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E.): Cumhurbaşkanı, 24 Nisan'da Kumkapı Meryem Ana Kilisesi ayinini yöneten Patrik Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan'a gönderdiği mesajda,"1. Dünya Savaşı şartlarında hayatını kaybeden tüm Osmanlı Ermenileri'ni saygıyla andığını, çocuklarına ve torunlarına taziyelerini sunduğunu" belirtti ve "acınızı samimiyetle paylaştığımı bir kez daha ifade ediyorum" dedi. Bu mesaj, Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından beğenildi ve Cumhurbaşkanı bu yöndeki çabalarını sürdürmeye teşvik edildi.

Ancak benim bu hususta bir endişem var… Eğer Sayın Erdoğan, bu taziyeyi, Ermenilerden özür dilemenin ön hazırlığı olarak görüyor ve bunu uluslararası alanda siyasi bir ranta tahvil edebileceğini tasarlıyorsa, vahim ve onarılmaz bir yanılgı içinde olduğunu söylemeliyim… Zira, Başbakan Davutoğlu'nun 22 Nisan'da yaptığı aynı mealde bir açıklamayı, ABD Ulusal Ermeni Komitesi Başkanı Aram Hamparyan, "Sahte bir özür, tanıma, sorumluluk, pişmanlık ifade etmiyor ve tazminat önermiyor" diyerek reddetmiştir. Ermeni tarafının özürle tatmin olacağını düşünmek affedilmez bir safiyettir. Ermeni tarafı, Türkiye'nin özür dilemesini, sadece mülkiyet, tazminat ve toprak taleplerine gerekçe olarak kullanacaktır.

DAVUTOĞLU'NUN TEHCİR AÇIKLAMASI DA ZARARLI!

U.D: Bir de, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yaptığı "tehcir bir insanlık suçudur" ifadesi var…

Ş.E: Davutoğlu'nun 22 Nisan'da yaptığı "tehcir bir insanlık suçudur" açıklaması son derece sakıncalı, zararlı, hatalı ve gerçeklere aykırıdır. Zira tehcir, yani savaş sahasındaki Ermeni toplumu ile diğer bölgelerde düşmanla işbirliği yapan Osmanlı uyruklularının alınıp İmparatorluğun başka yerlerine yerleştirilmeleri, Osmanlı Devleti'nin varlığını koruma hakkı çerçevesinde meşru ve hukuken haklı bir önlemdir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın da "isteyerek soykırım yapmadık" ifadesi,

Başbakan'ınki gibi tezimizi çürütmek isteyenlerin eline koz verecek niteliktedir. Bu bakımdan, ülkemizde siyasi makam sahiplerinin, Ermeni sorunu ile Ermeni taleplerinin bir gün uluslararası hukuki merciler tarafından ele alınabileceği ihtimalini göz önünde tutarak, bu konularda azami dikkatle konuşmaları zorunludur.

ERMENİSTAN BARIŞ VE UZLAŞI KAPISINI TAMAMENKAPATTI

U.D: AP kararında iki ülke arasında imzalanan protokollerin ön şartsız olarak onaylanması ve yürürlüğe konması önerildi. Bu mümkün mü?

Ş.E: Hayır, mümkün değil!.. Çünkü Ermenistan Anayasa Mahkemesi (EAM), Türkiye ile Ermenistan arasında 10 Ekim 2009'da Zürih'te imzalanan protokolleri, Ermenistan Anayasası ve iç hukuku ışığında inceleyerek 12 Ocak 2010'da aldığı kararda şu hususları vurguladı:

1) Kars ve Moskova Anlaşmaları geçersizdir.

2) Ermenistan'ın Doğu Anadolu toprakları üzerindeki hakları meşru ve geçerlidir.

3) 1915 soykırımı bir gerçektir ve Ermenistan bu gerçeğin dünyaya tanıtılması misyonundan vazgeçmeyeceği gibi, bir tarih komisyonunda bu gerçeğin tartışılmasını kabul etmez.

4) Türkiye Ermenistan sınırının açılması ile Karabağ sorununun çözümü ilişkilendirilemez.

Bu dört noktanın Türkiye tarafından kabulü şartıyla protokollerin geçerli sayılacağını ilan eden EAM, bu kararıyla, bilinçli bir şekilde Türkiye ile Ermenistan arasında tüm barış ve uzlaşı girişimlerine kapıyı kapattı. AKP Hükümeti bu gerçeği Türk halkından gizliyor ve protokolleri sanki onaylanacakmış gibi TBMM'den çekmiyor. En garibi de, Ankara'nın AP'ye verdiği yanıtta yukarıda açıkladığım dört noktayı vurgulamamış olması…

U.D: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan askeri arşivlerin de tamamen açıklanacağını söyledi…

Ş.E: Türkiye'deki arşivlerde bir çatı altında olmayan, dağınık ve çok başlı yönetsel bir yapı vardır. Bu dağınık yapı değiştirilmeli ve ABD'deki Ulusal Arşiv Dairesi (National Archives) örneğine uygun olarak, Türkiye'deki askeri ve kamuya ait tüm arşivler süratle bir çatı altında toplanmalıdır. Yani, Genelkurmay'a bağlı Askeri ve Stratejik Etütler Başkanlığı (ATASE) Arşivi, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı ASAL arşivi, Cumhurbaşkanlığı arşivi, Dışişleri bakanlığı ve diğer bakanlıkların arşivleri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü (BDAGM) bünyesine alınmalıdır. Arşivcilik bir bilim dalıdır ve uzmanlık ister. Eğer, askeri arşivler gerçekten tümüyle açılacak (ki muhakkak açılmalıdır) ve bu iş süratle yapılacaksa, gerekli maddi ve personel kaynakları sağlanmak kaydıyla, ATASE arşivi derhal bu uzmanlığa sahip olan BDAGM'ye devredilmelidir.

Çok boyutlu ve uzun vadeli bir strateji gerekli!

U.D: AKP Hükümeti'nin Ermeni propagandasıyla mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ş.E: AKP hükümetleri son 12 yılda diplomatik ve akademik alanlarda Ermeni iddialarına karşı başarılı bir mücadele veremedi. Türkiye, Ermeni propagandasına karşı koyamıyor ve sürekli zemin kaybediyor. Bu gidiş durdurulamadığı takdirde, Türkiye'nin haklı davasını kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir gelişmenin, ülkemizin uluslararası konumu, dış politikası ve güvenliği açılarından yaratacağı büyük zararlar dikkate alınarak, Türkiye tarafından etkili, yaratıcı ve bilinçli bir mücadele stratejisi ve bunu uygulayacak yapılanma acilen oluşturulmalıdır. Bu konudaki önerim şöyledir:

SİYASİİRADEORTAYAKONULMALI

Ermeni meselesi, günümüzde, tarihsel, hukuksal, siyasal, kamuoyu oluşturulması (public relations) ve eğitsel (hukukçu yetiştirilmesi ile yabancı dilde yayın yapılması) boyutları olan devasa bir uluslararası ilişkiler sorunu niteliği kazanmıştır. Bu itibarla, bu beş çalışma alanını kapsayan uzun vadeli bir stratejik planla, bunu uygulayacak iç ve dış kurumsal yapının ortaya çıkarılmasına ihtiyaç vardır.Türkiye, bu beş boyutlu stratejinin oluşturulması ve uygulanması için gereken insan kaynağına sahiptir. Bu doğrultuda siyasi irade ortaya çıkarsa, uzun vadeli ve etkili bir strateji oluşturulamaması için hiçbir neden kalmaz. İç ve dış yapılanma için kayda değer bir kaynak tahsisi gerekse de, bunun Türkiye açısından yatırım/hasıla oranı gayet yüksek olacaktır. Bu amaçla ortaya çıkarılacak kuruluş, devletin bir uzantısı olarak görülmemeli ve bağımsız nitelikte bir vakıf statüsüne sahip bulunmalıdır. Böylece kuruluşun çalışmalarının akademik özerklik vasfına sahip olduğu inancı da yaratılacaktır. Ortaya çıkarılacak kuruluşun ölçeğiyle beşeri ve maddi donanımının, artık Türkiye için küresel bir tehdit ve baskı unsuru niteliğini kazanan ve dış politikamıza maliyeti ağır olan Ermeni sorunu ile orantılı olması zorunludur. Türkiye, gecikmeden, bu formatta bir strateji ve yapılanmaya gidip, sahip olduğu beyin gücünden en verimli şekilde yararlandığı takdirde, yapacağı hamlelerle, halen Ermeni tarafının uluslararası alanda eriştiği moral ve siyasi üstünlüğü lehine çevirebilir.



a45UyF587661-150505160112 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2015/05/06  11:26 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Az gittik, uz gittik
Dere tepe duz gittik
Insanlarin kafa kafaya vermedigi,
Kic kica yapistigi bir ulkeye geldik.
Kimbilir kacinci koydu bu gordugumuz
Belki de koylerin en delisiydi.
Herkes bagiriyordu,
Ortalik karisiyordu
Kimse bir sey anlamiyordu
Millet mankafaydi,
Sanki hamur kafaydi.
Konusmuyorlardi,
Hic konusmuyorlardi.
Bas sallayip,
Bel bukup,
Kuyruk kokluyorlardi.
. . . . . .
Zamanin evvelinde
Ahirin sonrasinda
Dunyanin ortasinda
Gel zaman git zaman
Dillerinden anlar olduk.
. . . . . .
Hal boyle olunca;
Bildik ki:
Insanin insanati vardir,
Hayvanin hayvanati
Ya nedir bu;
Eli var elleyemez,
Dili var soyleyemez,
Beyni var dusunemez.
. . . . . .
Iste orda durduk biraz
Suphemiz olustu beyin ustune
Nasil olurdu;
Agzi var konusamaz
Beyni var dusunemez.
Nasil olurdu?
Hayvanlar bile becerirken bu isi
Koklarken,
Oksarken;
Nasil olurdu da
Insanlar, insanca olamazdi.
. . . . . .
Kargalar bile tunerken
Kimi dam ustunde saksagan,
Kimi ala, kimi kara gak derken...
. . . . . .
Karga karga gak dedi
Cik kavuga bak dedi
Ister giy, ister giyme
Icindeki bok dedi.
. . . . . .
Kim demis karga budala
O masal
Dala konsa;
Peyniri tilki kapar
Yola konsa;
Kamyon carpar
Tarlada bayirda;
Kediler kapar.
. . . . . .
Ve yazar kitaplar
BIR KAVUK DEVRILDI
Bir kavuk her zaman devrilir
Gorenlerin gozleri onunde
Kavuga konar karga
Yapar icine
. . . . . .
Padisah;
Hunkarim dese:
Kossa pesinden sarlatanlar
Kucagina otursa
Gosterse sopasini
Kaftaninin altindan
Alissalar da,
Kudurmusu gecmiscesine
Karga gene de kavuga konar
BIR KAVUK HER ZAMAN DEVRILIR
. . . . . .
icimizden biri

Resulullah (sav):
Ben kiyametin kopacagi ayni saatte gonderildim.
Ancak, sunun sunu gecmesi gibi ben kiyamet saatini gecip biraz evvel geldim!
buyurdular ve orta parmagi ile sehadet parmagini gosterdiler.

Sahih-i Muslim
Hadis No: 5026

Safsata [( Ing:Fallacy), (Osm;Kiyasi-i batil)], bir dusunceyi ortaya koyarken ya da anlamaya calisirken yapilan yanlis cikarsamalarin tamamina safsata denir.
Safsatalar, ilk anda gecerli ve ikna edici gibi gozuken ancak yakindan bakildiginda kendilerini ele veren sahte argumanlardir.
Gunumuz Turkce sinde safsata kelimesi kusurlu akil yurutme anlamini kaybetmis, yanlis inanc manasinda kullanilir olmustur.
Oysa, safsata, insanin muhakeme yetisinin yanlis yonde kullanimidir ve cogu kez onyargi, ek$ik bilgi, batil inanclar, duygusallik, yersiz gondermeler, acelecilik, ozensizlik, genelleme, duygu somurusu, Turkce yi kotu kullanma gibi sebeplerden kaynaklanir.
---
Ayristirma (Indirgeme) Safsatasi (Fallacy of Division) :
Butun icin dogru olan bir ifadenin butunun her parcasi veya bazi parcalari icin de gecerli olacagini varsaymaktan olusan hata.
Ornek 1:
Turkiye nin uc tarafi denizlerle cevrili, Afyon un iklimi de yumusak olmali.
Ornek 2:
Hamsiyi en iyi Karadenizliler bilir, asci Karadenizli degilse, o balik lokantasinda hamsi yemeyeceksin.
Ornek 3:
Kayserililer islerlerini bilirler, Turgut da , Kayseriliridir, parasiz kalmis olmasi mumkun degil.
Ornek 4:
Kuduz, kopeklerden bulasir, eve kopek sokmayacaksin.
Ornek 5:
Erkekler, kadinlardan daha fazla yuksek egitim yaparlar.
O halde Dr. Ayse, Dr. Erdal dan daha az egitimlidir.
Ornek 6:
Sofra tuzu insanlar icin zararli degildir.
O halde onu olusturan sodyum ve klor elementleri de insana zarar vermez.
Ornek 7:
Oglunu pahali bir kolejde okuttuguna gore sen de zengin olmalisin.
Ornek 8:
Almanlar militan bir millettir.
O halde, Yesiller de militandirlar.
Guncel Ornek 1:
Soru:
Organ satisi caiz midir?
Cevap:...
Insanin kendisinin satilmasi caiz olmadigi gibi, onun bir cuz unun, organinin satilmasi da caiz degildir.
Cunku bu alisveriste insana ve parcaya hakaret, onun serefini dusurme vardir.
(Mehmet Talu, 24.8.2000, Milli Gazete)
Yazar, butun icin dogru olan bir ifadenin, yani insanin kendisini satmasinin yanlis olmasinin, butunu olusturan parcalar, yani organlar icin de gecerli oldugu dusunulerek cikarim yapiyor.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder