DENİZ KAVUKÇUOĞLU : STRATEJİK ORTAKLIK NEDİR, NE DEĞİLDİR?
den_kav43@hotmail.com 13 Ekim 2017 Cuma
Stratejik ortaklıklar genelde ekonomik faaliyetlerde bulunan işletmeler arasındaki çıkarlara dayalı işbirlikleridir. Devletler arasındaki stratejik ortaklıklar ise görece yeni uygulamalardır.
Stratejik ortaklık en basit tanımıyla iki veya daha fazla gücün çeşitli hizmet ve çıkarlar doğrultusunda kurdukları ortaklıklardır. Bu ortaklık, büyüme ve gelişme yönünde ya da başka hedefleri gerçekleştirmek amacıyla kurulur.
Stratejik ortaklık kavramı gündemimize Suriye iç savaşıyla birlikte girmiştir. Devlet yetkililerimiz başından beri başat stratejik ortağımızın Amerika Birleşik Devletleri olduğunu dile getirmişlerdir. Oysa zaman içinde bu durum değişmiştir. Uzunca bir süredir izlediğimiz gibi Suriye, Irak genelde de Ortadoğu'ya ilişkin olarak ABD ile hedeflerimiz ayrışmıştır.
Örneğin, ABD'nin Suriye'deki stratejik ortağı askeri/siyasal hedeflerinin örtüştüğü, Türkiye'nin yıllardır mücadele ettiği "düşmanı" PKK'nin bu ülkedeki uzantıları olan PYD/YPG örgütleridir. Bu örgütlerin Türkiye sınırında özerk ya da bağımsız bir Kürt devleti kurma hedefiyle ABD'nin Suriye'yi kendi çıkarlarına uygun bir federal devlete dönüştürme hedefi örtüşmektedir. ABD, Suriye'nin IŞİD'den temizlenmesi olarak belirlenen yakın askeri stratejik hedefi doğrultusunda PYD'nin askeri gücü YPG'yi eğitmekte ve en modern silahlarla donatmaktadır. YPG'nin personel gücünün 70 bnin üzerinde olduğu belirtilmektedir.
Böyle bakıldığında iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler hariç tutulacak olursa ABD'nin NATO'da müttefiki olması dışında Türkiye ile bir işbirliğinden/ ortaklığından söz etmek mümkün değildir.
Öte yandan Türkiye, Kazakistan- Astana'daki görüşmelerle birlikte ABD'nin bölgedeki rakibi Rusya ve ABD'nin hasım olarak gördüğü İran ile somut bir işbirliğine gitmiştir. İdlib'e Türk askeri gönderilmesi bu işbirliğinin bir sonucudur.
Bu örnekten de görüleceği gibi stratejik işbirlikleri/ortaklıkları kısa, orta ya da uzun vadeli olmakta, ortaklar "duruma göre" değişmektedir. Dün Rusya ve İran ile ilişkilerde tanık olduğumuz gibi dün hasım olan devletler bugün ortak hareket edebilmektedir.
ABD gibi emperyalist bir süper güç ile Türkiye gibi henüz gelişmekte olan bir ülke arasında eşitler arası bir işbirliğinden, ortaklıktan söz etmek mümkün değildir. Biri sömüren, öbürü sömürülen ülkedir. Sömürülen ülke son çözümlemede sömüren ülkenin işbirlikçisi olmanın ötesinde bir işlev üstlenemez.
Sömürülen ülkenin -bizim örneğimizde görüldüğü gibi- emperyalist/ sömürücü bir ülkeyi "stratejik ortak" olarak değerlendirmesinin içi boştur, hayatta karşılığı olmayan bir söylemdir.
ABD, Kanada, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeler aralarında çıkarları doğrultusunda işbirlikleri, ortaklıklar kurabilirler. Bunlar ekonomik düzeyleri yüksek, teknolojileri gelişmiş, siyasal zeminleri sağlam, sermaye ihraç eden ülkelerdir.
Türkiye'nin G20 ülkeleri arasında yer alması, ekonomisinin dünya ölçeğinde 17. sırada olması bu bağlamda bir şey ifade etmemektedir. Ekonomik büyüklüğü esas alınarak sıralanan 20 ülkenin 9'unun yıllık kişi başına ortalama geliri 40 bin doların üzerindedir. Arjantin, Endonezya, Güney Afrika, Brezilya gibi ülkelerde ise bu sayı 20 bin doların altındadır. Türkiye gibi bu ülkelerin de G20 arasında yer almasının nedeni ekonomik büyüklüğünün nüfusunun büyüklüğüne bağlı olmasıdır.
Türkiye'de kişi başına milli gelir 2008'de 10.931, 2010'da 10.550, 2014'te 12.112 ve 2015'te 11.082 dolardı. Bu rakam 2016 yılı sonu itibarıyla azalarak 10.807 dolar olarak gerçekleşti. Özetle, 10 yıldır orta gelir tuzağında debelenen bir ülkenin gelişmiş kapitalist/emperyalist ülkelerle eşit düzeyde ortaklıklar kurması olanaksızdır. Ona layık görülen işbirlikçiliktir.
Kendimizi aldatmayalım. İktidar sözcülerinin sözlerine kanıp hayallare, megalomanik komplekslere kapılmayalım.
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/843586/Stratejik_ortaklik_nedir__ne_degildir_.html#
a45UyF587661-171013135810 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/10/13 14:05 1 39 3-ekim-dernegi@googlegroups.com
Ister kral, ister koylu olsun, dunyada en mutlu insan evinde huzur olandir.
Goethe
YUNUS SURESI - 99: RABBIN dileseydi, yeryuzunde bulunanlarin hepsi inanirdi.
oyle iken insanlari inanmaya sen mi zorlayacaksin?
***
TEVBE SUREsi - 29: kendilerine kitap verilenlerden Allaha ve ahiret gunune iman etmeyen, Allahin ve resulunun haram kildigini haram saymayan ve hak din islami din edinmeyen kimselerle elleriyle cizyeyi verinceye kadar savasin
EINSTEIN IN KOZMIK DINSEL DUYGUSU
Tum bu dinsel- tiplerde ortak olan Tanri kavrami insanmerkezci karakteridir.
(...) Ama tum bunlarda bulunan dinsel deneyime dair bir ucuncu asama vardir, saf haliyle cok seyrek olmakla birlikte: ona kozmik dinsel duygu adini verecegim.
Bu duyguyu, hic yasamamis birine, ozellikle buna karsilik gelecek Tanri ya iliskin hic insanmerkezci olmayan bir kavrama sahip olmayan birine izah etmek cok zordur.
Kozmik dinsel duyguyu insanlar birbirlerine nasil iletebilirler, hele ki Tanri ya iliskin bir tanim vermiyorsa, bir teoloji ogretisi vermiyorsa?
Bence, sanat ve bilimin en onemli islevi, onu almaya acik olanlar icin, bu duyguyu diriltmek ve canli tutmaktir.
Bu sekilde din ile bilimin iliskisine dair, bilindik olandan cok farkli bir kavrama ulasiyoruz.
Bir kisi konuyu tarihsel olarak ele alsa, bilim ve dinin uzlasmas karsitliklar olarak gormeye baslar.
(...) Ben iddia ediyorum ki kozmik dinsel duygu bilimsel arastirma icin en guclu ve muhtesem gududur.
(...) Bir insana boyle bir gucu kozmik dinsel duygu verebilir.
Bir cagdasim soylemisti, haksiz olmayarak, bizim materyalistik cagimizda ciddi bilimsel arastirmacilar tek en derin dinsel insanlardir.
How can cosmic religious feeling be communicated from one person to another, if it can give rise to no definite notion of a God and no theology?
In my view, it is the most important function of art and science to awaken this feeling and keep it alive in those who are receptive to it.
We thus arrive at a conception of the relation of science to religion very different from the usual one.
When one views the matter historically, one is inclined to look upon science and religion as irreconcilable antagonists.
(...)I maintain that the cosmic religious feeling is the strongest and noblest motive for scientific research.
(...)It is cosmic religious feeling that gives a man such strength.
A contemporary has said, not unjustly, that in this materialistic age of ours the serious scientific workers are the only profoundly religious people.
New York Times Magazine on November 9, 1930 pp 1-4.It has been reprinted in Ideas and Opinions, Crown Publishers, Inc.1954, pp 36 - 40.It also appears in Einstein s book The World as I See It, Philosophical Library, New York, 1949, pp.24 - 28.)
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder