13 Ekim 2017 Cuma

Batuhan ÇOLAK: İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAKİ CIA OFİSİ!



Batuhan ÇOLAK: İÇİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAKİ CIA OFİSİ!

ABD'nin terör tehdidi geldiği iddiasıyla 3. Dünya Ülkelerine uyguladığı vize yasağına Türkiye'yi eklemesinin yankıları sürüyor.

Çünkü uygulanan karar, vize krizinin çok dışındadır. Uluslararası ilişkilerde bu kararın tercümesi "Artık müttefik değiliz"dir.

1960 askeri müdahalesinden sonra (MBK içindeki 14'ler krizine kadar) Başbakanlık Müsteşarlığına getirilen Alparslan Türkeş, İçişleri Bakanlığı'nda teftişteyken kimsenin dokunmadığı bir odayla karşılaşır. İçinde Amerikalılar çalışmaktadır.

Gazeteci Hulusi Turgut'un, Alparslan Türkeş'in hayatını anlattığı "Şahinlerin Dansı" isimli araştırma-inceleme çalışmasında konu şu şekilde geçmektedir:

"27 Mayıs'tan sonra, bakanlıkları dolaşmaya başladım, İçişleri Bakanlığı'na gittiğimde, orada, ayrı bir odada, bir ayrı büroda Amerikalıları gördüm. Bizim yetkililere 'Nedir bu?' diye sorduğumda şu cevabı aldım:

'Biz komünizmle mücadele için Amerika ile iş birliği yapıyoruz. Buradaki Amerikalılar da onlarla bizim aramızdaki iş birliğinin koordinasyonunu yapıyorlar.'

Ama işi biraz daha inceleyince gördüm ki, İçişleri Bakanlığı'na dışarıdan gelen şifre, telgraflar ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar oradan geçiyor. Yani onlar, bunları görüyorlar, kontrol ediyorlar.

Bunu öğrenince dedim ki:

'Bunlar buradan çıksınlar, Amerikan Yardım Binası'na gitsinler. Orada çalışsınlar.'

Ben bu talimatı verdikten sonra CIA'nın Ankara'daki başkanı olan Amerikalı zat (Arthur V. Miller) bana geldi. Ben ısrar ettim. Sonra dedim ki, 'Biz sizinle dostuz. Amerika ile dostluğumuzu sürdürmek kararındayız. Komünizmle mücadelede sizinle iş birliği yapacağız.

Fakat onlar orada kalmamalı.'

Derken, Amerikan Büyükelçisi geldi. Aynı talebi ileri sürdü. Israr ediyorlar, üzülüyorlardı. Ona da aynı şeyi söyledim. Bununla da yetinmeyip, ardından daha sonra bir de mektup yazdı Amerikan Büyükelçisi, 'Orası, zaten küçük bir odadır, önemli değildir. Orada kalmalarına müsaade edin' diyordu."

Türkeş'in bahsettiği İçişleri Bakanlığı'ndaki oda CIA'nın açık bir irtibat bürosuydu. Durum o kadar ileri boyuttadır ki; İçişleri Bakanlığı'nın yaptığı yazışmaların hepsi bu odanın elinden geçmektedir!

Daha sonraki yıllarda bu ofisin durumu ne oldu, meçhul... Başka bakanlıklarda da farklı ofislerin olması çok yüksek ihtimal.

2000'li yıllarda ise CIA ofisleri yerlerine FETÖ'nün nasıl yerleştirildiğini çok iyi biliyoruz.

1960'larda, 70'lerde, 80'lerde açıkça bakanlıklara büro kuracak kadar Türkiye'yi sömürenler, 2000'lerde Balyoz, Ergenekon ve diğer kumpaslarla her yana sızdılar.

Hatırlayın; Bülent Arınç'ın evinin önünde 2 subay yakalanmıştı. Haberlere göre yakalandıkları sırada Arınç'ın evinin planlarını yutmaya çalışıyorlardı. Bu iddiayı hükümetin yayın organlarından Star Gazetesi ertesi günkü manşetinde "Adresi yutamadan yakalandı" başlığıyla, Yeni Şafak "Notu imha edemediler" başlığıyla, Sabah Gazetesi de sürmanşetten "Arınç'a suikast iddiası ciddi" başlıklarıyla servis ediyordu. FETÖ'nün yayın organları Zaman ve Taraf da konuya kapsamlı bir şekilde yer ayırmışlardı. Hükümetten de suikast iddiasının doğru olduğu yönünde açıklamalar geliyordu.

Sonrasında soruşturma büyüdü, FETÖ'nün savcıları, FETÖ'nün polisleriyle Kozmik Oda'ya girdiler. O günlerde Genelkurmay Başkanı olan İlker Başbuğ, Kozmik Oda'ya girilmesine neden izin verdiklerini "Başbakan Erdoğan, odanın soruşturmaya açılmasını, şüphelerin ortadan kaldırılması talebinde bulundu" sözleriyle açıklıyordu.

1960'lar ve son 10 yılda yaşananları "yahu ne günlermiş, nerelerden geçmiş bu ülke, çok şükür şimdi bizden korkacak hale geldiler" şeklinde yorumlarsak büyük bir hata yapmış oluruz. O günün CIA'yı kollayan büyükelçileri, bugün de FETÖ adına çalışan CIA'cı adamlarını kollamaktadır. Değişen sadece tarihtir, yöntem aynıdır.

Eğer geleceğe dair doğru ve güçlü adımlar atmak istiyorsak önce kendi içimizdeki ihanet çeteleriyle hesaplaşmak zorunluluğundayız.

1960'larda Türkiye'nin kalbine girip ofis kuranlarla, 2000'lerde TSK'nın kalbine girip planlarını çalanlar kimlerdir? Kimlerle iş birliği yapmışlar, kimler tarafından desteklenmişler, kimler tarafından önleri açılmıştır?

10 yılda bir kapsamlı CIA operasyonlarına maruz kalan Türkiye'nin bu illetten kurtulabilmesi, romantik söylemlerle kolay değildir. "Silah almayalım görsünler günlerini, Amerikalılar da gelmesin, İncirlik'i kapatalım..." Bu gibi sözler ne yazık ki ilkokul seviyesinde bir reflekstir...

Mesele; vatanına, milletine bağlı nitelikli kadroların yetiştirilmesi meselesidir.

Bugün siyah dediğine yarın beyaz demeyecek; milletine güvenen, millî devlet modelini benimseyen kadrolara, siyasi anlayışa ve reflekslere ihtiyacımız var.



 
a45UyF587661-171013225416 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2017/10/13  22:02 1  39  3-ekim-dernegi@googlegroups.com


 

Dunyanin en cesur yaratiklari insanlardir,
Oleceklerini bilerek yasarlar.

Anonim

YUNUS SURESI - 99: RABBIN dileseydi, yeryuzunde bulunanlarin hepsi inanirdi.
oyle iken insanlari inanmaya sen mi zorlayacaksin?
***
TEVBE SUREsi - 29: kendilerine kitap verilenlerden Allaha ve ahiret gunune iman etmeyen, Allahin ve resulunun haram kildigini haram saymayan ve hak din islami din edinmeyen kimselerle elleriyle cizyeyi verinceye kadar savasin

Bozcaada Yolunda Volvo V40 Testi

24 Temmuz 2013

Gectigimiz hafta Volvo nun yeni uretimi V40 serisi icin #osensin kampanyasi dahilinde arabayi test etmek icin Bozcaada ya gidecektik. Arabayi henuz gormeden begenmistim. Sonucta bu bir arabaydi ve her halukarda belediye otobuslerinden iyiydi.

Yola cikis Hollywood filmlerini aratmayacak bir tempodaydi. Alti ustu Bozcaada ya gidecektik ama hazirliklar bir rehine kurtarma operasyonunu aratmiyordu. Yol haritalari, kameralarin kurulmasi, takip araci, kahve termosu, yol gozlugu, arac kiti... Kampanyayi yuruten Havas Engage Istanbul hicbir ayrintiyi atlamamisti. Takip araciyla her daim irtibat halinde olmamizi saglayan bir telsiz bile verdiler. Iste o an kuskulanip Yasa disi bir seyin icinde degiliz, oyle degil mi? diye sordum gozlerimi kisarak.

V40 i ilk gordugumde tepkim Belediye otobusune gore oldukca kucuk oldu. Yillardir belediye otobusunde seyahat edince insan butun kiyaslamalari ona gore yapiyor. Sofor mahalline oturdugumda aliskanliktan olsa gerek yasli bir teyzenin gelip yer isteyecegi tedirginligini yasadigimi itiraf etmeliyim. Cok sukur boyle bir sey yasanmadi.

Dolmabahce den Bozcaada ya dogru hareket ettik. Ilk olarak hiz kadranini fotografladim. Bunu 127 km hizla giderken yapmak cok kolay degil. Kimseye tavsiye etmiyorum. Yanimdan belediye otobusleri geciyordu. Orada tikis tikis seyahat edenleri gorunce agladim. Ama onlar guluyordu. Iki gun sonra tekrardan aramiza doneceksin bakislariyla beni suzduler. Yaptiklari hos degildi.

Yolda V40 in Adaptive Cruise Control sistemini test ettim. Ondeki araca gore hizi ayarlayan bir sistem bu. Yokus yukari ya da asagi fark etmiyor, ondeki aracla aranizda sizin belirlediginiz mesafeyi koruyacak sekilde ilerliyor araba. Gaza ya da frene kendi basiyor. Buyuk kolaylik seklinde degerlendirilebilir ama sofor karizmasi dedigimiz olgu yara aliyor. Yaa cruise control olduktan sonra ben de surerim seklinde insani yaralayan ifadelere maruz kaliyorsunuz.

Bir de dalginlikla seridinizi asarsaniz direksiyon titriyor ve sizi gerisin geri seridinize donduruyor. Bunu da 2013 yilina geldigimiz bugunlerde bir insan haklari ihlali ve kisi iradesine saygisizlik olarak degerlendirdim. Trafigin emniyeti acisindan dogru olabilir fakat ozgur irade yerlerde. 1789 Fransiz Ihtilalinin kazanimlarini birer birer kaybettigimiz hissine kapildigimi soylemeliyim. Elbette bu ozelligi kapatabildiginizi veya sinyal verdiginiz zaman devre disi kaldigini belirtmek lazim.

Sorunsuz bir sekilde yola devam ediyorduk. Canakkele ye dogru cesitli ilcelerin ve kasabalarin icinden gectik. Burada etraftaki tabelalara bakinca bir gercegi fark ettim. Istanbul dan uzaklastikca dukkan isimlerinde bir ozensizlik, bir vurdumduymazlik goze carpiyor. Mistik Bufe, Ejder Pansiyon, Cogumlu Solaryum bunlardan sadece birkaci. Ozellikle Ejder Pansiyon da durup hangi kafayla boyle bir ismi sectiklerini ve neden hala batmadiklarini sorasim geldi. Fakat yolumuz uzundu.

Gelibolu da arabali vapura binip karsiya gectik. Oradan Bozcaada ya bizi goturecek vapura binmek uzere Geyikli ye dogru yola ciktik. Yol uzerinde mola yerimiz Manzara Restaurant ti. Adindan da anlasilacagi gibi muhtesem bir manzarasi vardi. Ama inanir misiniz bir kere bile donup bakmadim, cunku yemek daha onemliydi. Manzara her yerde vardi.

Yolda, kirmizi i$iklarda, benzincilerde, vapurda hep ilgi odagiydik. Unlu biri oldugum icin ilgiden $ikilmamayi ogrenmeliydim. Fakat sorular genelde kac beygir, fiyati ne kadar minvalinde olunca hayal kirikligina ugradim. Daha yeni piyasaya cikmis bir arabanin benden cok ilgi gormesi uzucuydu. Arabayi suren ben oldugum icin bana da hayranlikla bakiyorlardi. Ayagimizi yerden kesiyo iste turunde cevaplarla tevazumu ve efendiligimi gosterince bana bir kez daha hayran kaldilar.

BOZCAADA

Bozcaada ya vardigimizda aksam olmustu. Hemen otele yerlesip bizi bekleyen yemek masasina kavusmak icin Cabali Balikcisina gittik. Harika bir ortamda, adaya ozgu yemeklerle birlikte leziz bir balik ziyafeti cektik. Yemek yerken baliklarin nasil olup da bin yillardir ayni ucuz numarayi yiyip oltaya geldiklerini sorguladim. Bu konuda kendilerini birazcik olsun gelistirseler su an masada kizarmis halde olmazlardi.

Ertesi gun guzel bir kahvaltinin ardindan kisa bir Bozcaada turuyla adadaki uzum baglarini, plajlari ve yel degirmenlerini gorme sansimiz oldu. Uzum baglari neyse de o yel degirmenleri bana cok ise yariyormus gibi gelmedi. Sanki Biz de ulke ekonomisine katkida bulunuyoruz, bos durmuyoruz dercesine yapilmislardi. Cok uzerlerine gitmedim.

Sonunda kisa sure kaldigimiz ve bir daha gelme istegi uyandiran bu adadan gitme vaktimiz geldi. Esyalarimi toplarken otelin duvarlarina son kez baktim. Zorla duygusallasmaya calistim ama beceremedim.

Donus yolu gidise nazaran biraz daha agir tempoda gecti. Saatlerce araba kullanmis olmaktan mutevellit kendimi tir soforlerinde gorulen birtakim tuhaf hareketleri yaparken buldum. Arabadan inip bacaklari ayirarak hafif kambur yurumek, ileride cevirme var selektorleri yapmak, arabesk dinlemek bunlardan birkaciydi.

Takip aracinda bize eslik eden Volvo yetkilisi Serdar dan telsiz vasitasiyla V40 in bir ozelligini daha ogrendim. Dunyada ilk defa kaputta hava yastigi teknolojisi de V40 ta kullanilmis. Allah gostermesin bir yayaya carpma durumunda kaputtaki hava yastigi devreye girip yayanin kazayi en az zararla atlatmasini sagliyormus. Serdar a Iste simdi gonul rahatligiyla birkac yayaya carpabilirim, tamam dedim. Bunu yapmamak daha uygun olur, tamam dedi. Bu bir test surusu ve bunu denemek icin can atiyorum, tamam diye usteledim. Ic cekti ve Lutfen saga ceker misin, tamam dedi. Saga cektim, bana kendince hakli sebeplerle bunu test etmememizin herkesin hayrina olacagi konusunda kafa sisiren bir nutuk atti. Gonulsuzce kabul ettim.

Gerek kaputta hava yastigi teknolojisi gerekse aractaki sensorlerin iki kollu ve iki bacakli bir siluet algiladiginda devreye giren alarm ve otomatik fren sistemi yillar boyu severek yaptigimiz bir gelenegin tarihe karismasi anlamina geliyordu: Arkadasin uzerine araba surmek. Bir gelenegin daha yok olusunu gozyaslari icinde fark ettim.

Sonuc olarak:

Rampayi 6. Viteste 165 km hizla cikma keyfini yasadim.

Havas Engage Istanbul en ufak ayrintiya kadar bizimle ilgilendi. Son baktigimda takip aracinda Yusuf bana corap oruyordu.

Belediye otobuslerine bir daha binmek istemiyorum.

V40 in iki gunde test edilemeyegini ogrendim. En az 5 yil kullanmak gerekiyor.

Istanbul a yaklastigimizda arabayi biraz daha kullanmak icin Nisantasi ndaki partiye Kars uzerinden gitmeyi teklif ettim. Bunun biraz zaman alacagi ve daha kestirmeden gidersek vaktinde yetisecegimiz soylendi.

V40 tan ayrilirken son kez donup baktim. Bir daha benim gibi sofor bulamayacaksin, biliyorsun degil mi? dedim. Sarildik.

http://beyinsizadam.net/turkiyede-bilim-neden-ilerlemiyor/
lukasaluka@gmail.com


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder