28 Aralık 2019 Cumartesi

SİNAN MEYDAN: İSTANBUL’A İHANETİN TARİHİ



SİNAN MEYDAN: İSTANBUL'A İHANETİN TARİHİ

"Bir vakitler şekilleri boyları ve renkleri tespit edilen binalarla süslenmiş yedi tepenin efsanevi manzaraları artık silinmek üzeredir… İstanbul gelecek asırlarda yedi tepesi seçilemeyen mimari anıtları görülemeyen cüce ve dev beton yapılar şehri olmak tehlikesi içindedir. " (Haluk Y. Şehsuvaroğlu Cumhuriyet 1952)

21 Ekim 2017'de AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan aynen şöyle demişti: stanbul müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik. Biz bu şehre ihanet ettik hâlâ da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum. "

Erdoğan çok haklı! AKP döneminde İstanbul ranta betona teslim edildi. Ancak stanbul'a ihanet" yeni başlamadı; "İstanbul'a ihanetin" bir tarihi var.

23 Haziran İstanbul seçimleri öncesinde stanbul'a ihanetin tarihini" okumaya ne dersiniz?

ANKARA'NIN İMARI

Atatürk başkent Ankara başta olmak üzere tüm Türkiye'yi planlı kentlere kavuşturmak istiyordu.

1928'de Hermann Jansen tarafından hazırlanan Ankara İmar Planı (Jansen Planı)1932'de uygulanmaya başlandı. Jansen Ankara'yı planlarken çağdaş bir başkentin temel ihtiyaçlarını esas aldı. Yeni Ankara'yı kurarken eski Ankara'nın tarihi dokusunu da korumayı amaçladı. Yeni Ankara'yı –Atatürk'ün isteğiyle- Çankaya-Ulus yönünde gelişecek biçimde planladı. Ticaret merkezi Ulus'ta yönetim merkezi Yenişehir'de olacaktı. Plana göre geniş bulvarları en fazla üç katlı çağdaş binaları ve Atatürk Orman Çiftliği gibi bolca yeşil alanlarıyla bozkırın ortasında modern bir Ankara yükselecekti.

Ankara Atatürk döneminde bir başkente yakışır biçimde planlı ve çağdaş bir kent olarak gelişti.

Tek parti döneminde İstanbul'un imarı

Atatürk İstanbul'un imarı için 1936'da M. Henri Prost'u görevlendirdi. Prost iki yıl içinde İstanbul'un imar planını hazırladı: Büyük parklar kent içi kara yolları Sirkeci'den başlayan bir banliyö tren hattı Yedikule-Eminönü-Karaköy-Taksim metro hattı Yenikapı'da büyük bir liman ve bir aktarma istasyonu planladı.

Prost İstanbul'un tarihi dokusunu korumak için 40 rakımın üzerine inşa edilecek yapılara 12.50 metre yükseklik sınırı koydu. Sarayburnu ile Küçükayasofya arasındaki alanı "Arkeolojik Park Alanı" ilan etti ve burada bodrum kata izin vermeden yapı yüksekliğini 2 katla sınırlandırdı. Prost her ne kadar eski eserleri korumayı esas almışsa da 10 yıllık uygulama sırasında maalesef çok sayıda tarihi eser yıkıldı.

1940'ta İsmet İnönü döneminde İstanbul'un Vali-Belediye Başkanı Lütfi Kırdar Prost'un planı çerçevesinde İstanbul'un imarına başladı. Önce Taksim Topçu Kışlası yıkılarak yerine 38 bin m2'lik nönü Gezisi" (Taksim Gezi Parkı) adlı bir yeşil alan oluşturuldu. (1942). Spor ve Sergi Sarayı Harbiye Açıkhava Tiyatrosu Atatürk Köprüsü Atatürk Bulvarı Maçka Parkı Yıldız ve Emirgan Koruları Abbasağa Parkı yapıldı. Dolmabahçe Sarayı Ahırları yıkılarak Beşiktaş İnönü Stadı inşa edildi (1947).

Ayrıca İstanbul'un her iki yakasında elektrik ve su şebekeleri geliştirildi. Tramvay ve telefon ağları genişletildi. Yeni mahalleler ve yeni yollar inşa edildi. İstanbul'un tarihi camileri onarıldı. Kapalıçarşı Babıali Mısır Çarşısı müzeye dönüştürülen Topkapı Sarayıve Ayasofya restore edildi.

1950'de Demokrat Parti (DP) iktidara geldi. Yüksek Mimar Doğan Hasol'un ifadesiyle "1955'ten itibaren Başbakan Adnan Menderes'in tutkulu imar hareketleri İstanbul'un altını üstüne getirdi. "

İstanbul'un imarı mı? İstanbul'un fethi mi?

1864'te İstanbul'da ilk belediye (şehir emaneti) kurulduktan sonra zaman zaman "imar"adı altında yıkımlar yapıldı.

İstanbul'daki en acımasız yıkımlar 1955-60 arasında DP döneminde yapıldı.

Başbakan Adnan Menderes Haussmann özentisiyle (III. Napolyon'un 1853-1870 arasında Paris'in imarıyla görevlendirdiği vali) İstanbul'da geniş yollar ve caddeler açmak istedi.

15 yıldır İstanbul'un imarını yürüten H. Prost 1951'de İstanbul'dan ayrılmıştı. DP 1956'da Alman Hans Högg'ü Türkiye'ye çağırdı.

Menderes 25 Eylül 1956'da "İstanbul'u yeniden fethetmek" sloganıyla imar çalışmalarını başlattı. Amaç İstanbul'da trafiği rahatlatmak yeni yollar ve meydanlar açmak şehri güzelleştirmek ve tarihi yapıları korumaktı. Ancak "tarihi yapıları korumak" lafta kaldı. Öyle ki DP eski İstanbul'u bir an önce yıkmak için kanunlar çıkardı: 9 Temmuz 1956 tarihli yeni imar kanununa göre yıkılması istenilen yapılar Yüksek Kurul onayı alınmadan hemen yıkılacaktı. 8 Eylül 1956 tarihli istimlâk kanunuyla da istimlâk yetkisi belediyelere verildi.

1 Nisan 1958'de İstanbul İmar ve Planlama Müdürlüğü kuruldu. Müdürlük İtalyan Luigi Piccinato yönetiminde İstanbul'un nazım planını hazırladı.

Ancak uygulamada "plan" değil "plansızlık" hüküm sürdü. Önce Belediye Meclisi kararıyla Menderes'e "Fahri Belediye Başkanı" nişanı ve beratı verildi. Sonra Menderes'in istediği yerlerde caddeler açıldı çok geniş yollar yapıldı tarihi binalar yıkıldı. Plansız programsız istimlâkler yapıldı. 1958'e gelindiğinde belediye istimlak borçlarını ödeyemez duruma geldi. 19581960 arasında İstanbul'da istimlâklere harcanan 536 milyon lira o yıl Türkiye'deki tüm belediyelerin toplam bütçesini aşmıştı. Zamanla istimlak bedelleriazaldı ödemeler aksadı. Mal sahiplerine uzun vadeli bonolar verildi. 1961'de Yassıada'da görülen davalardan biri "İstimlak Yolsuzluğu" davası olacaktı.

Menderes'in İstanbul'u yıkıp yeniden yapmaya çalıştığı o günlerde Türkiye çok ağır bir ekonomik krizin pençesindeydi. 4 Ağustos 1958 devalüasyonuyla Dolar 2.80 TL'den 9.00 TL'ye yükselmişti. O ekonomik koşullarda artan maliyetlere rağmen imar çalışmalarına devam edildi.

DP döneminde İstanbul'daki imar çalışmaları sonunda Vatan Caddesi Millet Caddesi Fevzi Paşa Caddesi Londra Asfaltı Sirkeci-Florya Sahil Yolu Eminönü-Unkapanı Yolu Barbaros Bulvarı İstinye-Tarabya-Büyükdere Yolu Karaköy-Beşiktaş Yolu Karaköy-Azapkapı Yolu Kemeraltı Caddesi Divanyolu Edirnekapı-Beyazit-Aksaray Yolu ve Bağdat Caddesi yapıldı. Beyazıt Meydanı defalarca yıkılıp yeniden yapıldı.

DP'nin 1953'teki "imar affı" ve Menderes'in gecekondulara izin vermesi İstanbul'a büyük zarar verdi. Öyle ki 1960'a gelindiğinde İstanbul'daki gecekondu sayısı 60 bine çıkacaktı. DP döneminde bir taraftan gecekondular diğer taraftan yüksek binalar İstanbul'un çehresini bozmaya başladı. 1953'te bir yarışma sonunda inşa edilen İstanbul Belediye Sarayı Prost'un "İstanbul Yarımadası'nda 40 rakımın üzerinde 12.50 metreden yüksek yapı yapılamaz" kuralını delen ilk bina oldu. DP İstanbul'un nefes almasını sağlayan "İnönü Gezisi"ni de Hilton Oteli'ne kurban etti.

DP döneminde yok edilen tarih

DP döneminde İstanbul'un imarı nedeniyle aralarında çok sayıda tarihi yapının daolduğu toplam 7289 bina yıkıldı. Bizzat Lütfi Kırdar'ın verdiği bilgiye göre Tek Parti döneminde 1939-1948 arasındaki imar faaliyetleri sırasında İstanbul'da yıkılan bina sayısı ise 1148'di.

DP'nin çıkardığı kanunlarla Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu devre dışı bırakılarak tarihi eserler fotoğrafları bile çekilmeden yıkıldı.

DP'nin "yol yapıyoruz kavşak yapıyoruz meydan açıyoruz" diyerek 1950'lerdebuldozerlerle yıkıp yok ettiği çok sayıda han hamam çeşme türbe cami ve mescit gibi tarihi eserlerden bazıları şöyle:

Murad Paşa Hamamı Beyazid Hamamı Fatih Külliyesi'nin Akdeniz Medreseleri Koca Ragıp Paşa Kütüphanesi ve Sıbyan Mektebi Simkeşhane ve Hasanpaşa Hanı'nın bir kısmı tarihi surların yola denk gelen bölümleri Galata Sur Burcu Karabaş Hamamı Karabaş Camisi Kılıç Ali Paşa Camisi Dükkânları Müşirlik Dairesi Tophane Çeşmesi Sanayi Kışlası II. Abdülhamit Çeşmesi Mecidiye Kasrı Nusretiye Camisi Sebili Çivici Limanı Mescidi Süheyl Bey Camisi Hatuniye Mescidi II. Ahmet Paşa Kütüphanesi Ahmet Paşa Türbesi Fındıklı Hamamı Yusuf Paşa Sebili Ebussud Efendi Çeşmesi Ali Paşa Çeşmesi Kabataş Limanı Esad Mehmet Efendi Çeşmesi Silahtar Yahya Efendi Çeşmesi Saadettin Efendi Çeşmesi Emin Ağa Sebili Dolmabahçe Camisi'nin Avlu Muvakkithanesi Dolmabahçe Tiyatrosu ve Istab-ı Amire Şirmert Çavuş Camisi Sirmert Çavuş Çeşmesi Çavuş Çeşmesi Tevekkül Hamamı Yusuf Paşa Çeşmesi Haftani Camisi Murat Paşa Camisi Aksaray Çeşmesi Aksaray Karakolu Horhor Hamamı Oğlanlar Tekkesi Çakır Ağa Camisi ve Çeşmesi Ebubekir Paşa Mektebi Camcılar Camisi Valide Çeşmesi Valide Türbesi Baba Camisi Ankaravi Mehmet Efendi Medresesi İbrahim Paşa Hamamı Gürcü Mehmet Çeşmesi Ebul Fazıl Mahmut Efendi Medresesi Ahmet Paşa Çeşmesi Mimar Ayas Camisi Sebil Kırk Çeşmeler Katip Çelebi Mezarı Hasan Paşa Çeşmesi Şücaeddin Camisi Şebsafa Kadın Camisi Yaver Ağa Çeşmesi Beşiktaş Hamamı Beyhan Sultan Sarayı… Liste uzayıp gidiyor.

Şu garipliğe bakın ki bir taraftan İstanbul'un fetih kutlamalarını başlatan Menderes diğer taraftan stanbul'u yeniden fethediyoruz" diyerek Osmanlı İstanbul'unu buldozerlerle yıkıyordu.

"İstanbul'a ihanet" DP sonrasında da devam etti hâlâ devam ediyor.

Menderes'in yıktığı tarihi camiler

Menderes kendi döneminde İstanbul'da 86 caminin onarılmasıyla övünüyordu. Ancak aynı dönemde İstanbul'da 60 civarında caminin yıkılıp yok edildiğinden hiç söz etmiyordu.

DP döneminde İstanbul'da Tophane Karaköy Fatih Eminönü Saraçhane ve Beşiktaş'ta tam anlamıyla bir tarihi cami kıyımı yaşandı.

İşte Menderes döneminde İstanbul'da yıktırılan cami ve mescitlerden bazıları:

1- Murat Paşa Camisi

2- Oruç Gazi Camisi

3- Çakır Ağa Camisi

4- Kazasker Abdurrahman Camisi

5- Süheyl Bey Camisi

6- Karaköy Camisi/Mescidi

7- Nusretiye Camisi

8- Alaca Mescidi

9- Karabaş Mustafa Ağa Camisi

10- Fatma Sultan Camisi

11- Mimar Ayas Camisi

12- Hatuniye Mescidi

13- Sirmert Çavuş Camisi

14- Haftani Camisi

15- Çivici Limanı Mescidi


- - - - - - - - - - - - -

a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Oyle istiyorum ki Turk Dili bilim yontemleriyle kurallarini ortaya koysun ve her dalda yazi yazanlar butun terimleriyle cogunlugun anlayabilecegi guzel ahenkli dilimizi kullansinlar.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

183. AKIL VE MUHAKEMEYE DAYANAN HER SISTEM HALKA GORE DEGILDIR

"Akla dayanan ateizm insan icin uygun mudur?" tarzinda bir sorunun sorulmasi muhtemeldir. Bu soruya karsilik olarak derim ki; tartisma gerektiren her sistem insan icin uygun degildir. O halde, ateizmi vazetmekte ne yarar vardir? Bunun hic olmazsa su yarari olabilir: Asilsiz, esassiz seylerden dolayi rahatsiz olmak kadar tuhaf ve baskalarini rahatsiz etmek kadar haksiz bir sey olmadigini, fikir ve muhakemede bulunanlara hissettirir. Hic akil yurutmede bulunmayan siradan insanlara gelince; hepsi insanlarin haberi olmaksizin insan yarari icin calisan, bir fizikcinin "sistem"leri, bir astronomun gozlemleri, bir kimyacinin deneyleri, bir geometricinin hesaplari, bir doktorun inceleme ve gozlemleri, bir mimarin projeleri, bir avukatin savunmalari siradan insanlar icin ne kadar yabanci kalirsa, bir ateistin kanitlari da siradan insanlar icin o kadar anlasilmaz ve hicbir sey ifade etmez olarak kalir.

Ilahiyatin nice derin hayalcileri mesgul eden metafizik kanitlarin ve dini cekismelerin hazmi, siradan insanlar icin, bir ateistin kanitlarindan daha mi olanaklidir? Halkin kavrayisi icin, bunlar, daha cok mu uysal ve uygundur? Asla!

Ateizm'in akil uzerine kurulu ilkeleri, ilahiyatin en islek zekalar icin bile imkansiz hal ve zorluklarla dolu oldugunu gordugumuz ilkelerinden daha kolay kavranilabilir degil midir? Her ulkede halkin bir sey anlamadigi bir dini vardir; halk icin "fazla yuce" olan ilahiyatla ancak hocalari, rahipleri, hahamlari, sozun kisasi ruhanileri ilgilenir. Halk tesadufen bu ilahiyati kaybedecek olsaydi; tumuyle yararsiz oldugu gibi, kafasinda cok tehlikeli eksimeler olusturan bir seyden kurtulmus olmakla avunabilirdi.

Siradan insanlar icin yazmak ya da siradan insanlari bir darbede batil fikirlerinden kurtarmak iddiasinda bulunmak cok delice bir is olur. Makaleler, okuyanlar, muhakeme edenler icin yazilir. Halk hemen hemen hic okumaz; daha az muhakemede bulunur, daha az dusunur; akli basinda ve saglam kimseler aydinlanir; kultur isiklari yavas yavas yayilarak zamanla halkin gozlerini etlkilemeye baslar. Baska bir yon daha var: Halki aldatanlar, halka dogru yolu gosterme ozenini cogu kez bizzat kendileri gostermezler mi?

- - - - - - - - - - - - -
Kucuk kurallara uyarsan, buyuk kurallari cigneyebilirdin.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Tanri tatile cikacaktir ve Aziz Peter'dan ona bir yer onermesini ister "Jupiter'e gidin," der Aziz Peter.

"Yok olmaz, orada cok fazla yercekimi var, her yer gum gum," der Tanri da.
"Peki ya Mars?" "Olmaz, orasi da cok sicak
" "Tamam," der Aziz Peter, "o zaman Dunya'ya gidin.
"Hayir," der Tanri. "Onlar da korkunc dedikoducu.
2000 yil once gitmistim oraya, Yahudi bir kadinla bir iliskim olmustu; hl onu konusuyorlar."
ANONIM
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder