19 Kasım 2012 Pazartesi

O komutandan kritik istifa!


O komutan diye söze başlamış.
O komutan kim?
  • 34 sivilin bombalanmasında yetersizliği görülen komutan.
  • Angajman kurallarını uygulamakta kararsız kaldığı  görülen komutan.
Mürtecilerin tipik tavrıdır bu.
Asla sorumluluğunu üstüne almaz, hep başkalarını suçlar.
Siyonistler, Yahudiler, ordu suçlu hep başkalarıdır.
34 sivilin bombalandığı dönemde başbakan kimdi, hükümet kimdi?
T.Erdoğan ve hükümeti sorumlu olmayacak, ve suçlu hep başkaları olacak.
Vesayet falan var mı?
Topu taca atma imkanı var mı?
Yok.
Asla sorumluluklarını üstlenmezler, her zaman bahaneleri vardır.
Şımarık çocuklar gibi, hep ağlarlar, ağlayarak isterlerler.
Bunca zamandır da sonuç aldılar.

Paşam, angajman kurallarını uygulamakta kararsız kalmış.
Ben de zannediyordum ki, hükümette aklı selim insanlar var da o yüzden savaşa tutuşmuyoruz.
Boşuna umut etmişim.
İman çok, akıl yokmuş.
İyi ki TSK'da hükümetin verdiği emirleri uygulamakta tereddüt(!) yaşayan generaller varmış.
Bunca istifadan sonra kaldığından şüpheliydim, meğer hala daha yaşanan tasfiyelerden yakayı sıyarabilmiş aklıselim generaller varmış.

Dahası Özel generalim istifayı reddetmiş.
Sebep, TSK yeniden tartışmaların odağına çekilmemeliymiş.
Sert bir şekilde ikaz etmişmiş.

Peki, en temel soruya gelelim, generaller neden istifa eder, bunu nasıl okumak lazım?
Unutmayın, son birkaç yılda onlarca general istifa etti.
  • Bu generallerin tamamı da Ergenekoncu muydu?
  • Bu generaller çok mu korkaktır?
  • Ömrü boyunca savaşmak üzere eğitim gördükleri halde savaştan mı kaçmaktadırlar?
  • Hain ve satılmış insanlar mıdır?
  • Başka yerlerden daha cazip iş teklifleri mi almışlardır?
  • Emekli olunca zengin falan olmayı mı düşlemektedir?
  • Görevde kalmak neden ayrılmaktan daha zor olsun?
  • Verilen emirleri neden uygulamak istemezler?
  • Varsa farklı fikirleri nelerdir bunlar?
Onu da söyleyeyim.
Generallik şanlı, şerefli bir iştir.
Görevde olmak emekli olmaktan bin kez daha şanlı şerefli bir iştir.
Maddi anlamda görevdeyken de, emekliyken de düzgün bir generalin herhangi bir AKP bürokratının oturduğu semtin yanından bile geçmesi mümkün değildir.

Bir general eğer istifa ediyorsa, hem de tam da sıcak çatışmaların arifesinde ya da içindeyken bunu yapıyorsa bunu şöyle okumak gerekir.
Çok ağır şeyler isteniyordur.
Milli menfaatlere ağır şekilde haleldar olan işlerin sorumluluğunu taşımak istemiyordur.
Ülke büyük maceraların arifesindedir, general yaşanacak kötü işlerde imza sahibi olmak istemiyordur.

Tarih, 16 Aralık 1914. Soğuk bir kış günü. Talebesi ögretmenini azarlamaktadir: “Hatalı davrandiniz! Başarılı olamadınız! Rus ordusu burada yok edilmeliydi. Şimdi hemen harekete geçip, Rus ordusunu Sarıkamış’ta yok edeceksiniz!”

Cephelerin ve harp okulunun emektar komutanı Hasan İzzet Paşa, küstahlaşan öğrencisine pervasızca cevap verir: “Olmaz! Havaları görüyorsunuz. Her yerde kar var. Karakış başlamıştır. Bu şartlar altında, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüsebilir. Kış şiddetini kaybetsin, yollar açılsın, düşmana haddini bildiririz.”

Her verdiği emrin hemen yerine getirilmesine alışkın padişah damadı ve orduların başkomutan vekili 34 yaşındaki Enver Paşa, asabileşerek şu tehdidi savurur: “Eğer hocam olmasaydınız, sizi idam ettirirdim!”

Bir facianin eşiğinde, Hasan İzzet Paşa istifa ederek ordudaki görevinden ayrılır.

Çöl ateşinden Köprüköy ayazına Çok geçmeden, tarihler 21 aralığı gösterirken, tarihe “Sarıkamış Faciası” olarak geçen harekât başlatılır. 125 bine yakin iman abidesi insan, kış kıyamette paltosuz, postalsız, gömlekle, çarıkla cehennemî tipinin ortasına sürülürler. O günlere şahit olan bir askerin mektubu, facianin küçük bir boyutunu günümüze söyle taşır:

Buna örnek olarak hem Atatürk, hem de Enver Paşanın hocası olan Hasan İzzet Paşa'nın harekat öncesindeki istifasını gösterebilirim.
Hasan İzzet Paşa yaşanacak hezimeti görmüş ve bu suça ortak olmak istememiştir.
Oysa o eski Harp Okulu komutanıdır, ve daha önce yaşanmış bir sürü savaşta da yer almıştır.
Korktuğunu, savaştan kaçtığını iddia etmek anlamsızdır.

Buradan nereye varırız.
Büyük bir facianın arifesindeyiz.
Generaller bunu görüyor ve sapır sapır istifa ediyorlar.
Kabul edilemez, aşırı, milli menfaatlere aykırı gelişmeler kapıda.

Bence de böyle, ben de böyle görüyorum.
Bir Türk halkı görememiş.
O da görecek, hem görecek, hem de faturayı bizzat ödeyecek.
Ağır olacak, ama öyle.

Neymiş efendim genel irade yanılmazmış.
Jan Jak Ruso böyle demiş.
Egemenlik, yani çoğunluk yanılmazmış.
Ama, bir de bunun aması var, ya yanılırsa?
İşte ona da itirazlar var.

Rousseau’nun düşüncesine göre, “Sosyal Sözleşme” oy birliği ile yapılan bir anlaşmadır. Sosyal sözleşme ile ortaya çıkan genel irade, devlette egemenliğin sahibidir. Egemenlik genel iradenin uygulanmasından başka bir şey değildir: dolayısıyla egemenlik başkasına devredilemez ve ayrıca, bölünemez. O’nca, “egemenlik halk oyunun yürütülmesinden başka bir şey olmadığı için hiç bir zaman başkasına geçirilemez; birleşimli-kolektif bir varlık olan egemen varlığı da ancak yine kendisi temsil edebilir; iktidar başkasına geçebilir ama irade geçemez” (12). Dolayısıyla Rousseau ‘temsili demokrasi’yi kabul etmez. Halk bazı kimseleri görevlendirir ama onlar asla temsilci değildir. Egemenlik bölünmezdir: Demek ki Montesquieu’nün öngördüğü gibi yasama, yürütme ve yargı ayrımı yapılamaz, çünkü bu durumda bir bütünün parçalanması söz konusudur.

Egemenliğin en ilginç bir yönü de yanılmazlığıdır: O, her zaman kanun yararını gözetir, doğruya yönelir: Ve kuşkusuz yanılmayan, bölünmeyen, devredilmeyen egemenlik salt olacaktır, etkinliği buna bağlıdır. Eleştirel olarak bakıldığında, Rousseau’nun bu anlayışının tehlikeli sonuçlara yol açabilir nitelikte olduğu ortadadır: Çoğunluğun her zaman haklı ve yaptığı her işin doğru olduğunu ileri sürmek, çoğunluğun baskısını meşrulaştırır. Çünkü haklılık, sayısal bir olgu değildir, hakikat değerine bağlıdır. Hakikat değerini algılamak veya bulgulamaksa, belli toplumsal ve çevresel koşullar içinde oluşan, gerek bireysel gerekse kolektif çabalarla olur (13).

Aslında yaşanan bütün savaşlar milletlerin kendilerince genel olan iradelerinin savaşdır.
Kaybeden milletler yanıldıklarını anlamış olurlar.
Yanılan genel iradelere düşen yenilginin utancı ve karanlığıdır.(O.P.)

Osmanlı yanılmıştı, yanıldığını ona anlattılar.
Osmanlı kim?
Bildiğiniz Türkler, biz, Anadolu Türkleri, işte o yanılgının bütün faturasını ödemek de ona düştü.

Almanlar da yanılmıştı, Hitler de yanılmıştı.
Yanıldıklarını onlara kafasına vura vura, eze eze isbat ettiler.
Faturayı Alman halkı ödedi.

Japonlarda bu yoldan geçtiler.

Genel iradeler bal gibi yanılır.
Türk halkı da şimdi yanılmakta.
Yanıldığını ona gerçek dünya kafasına vura vura anlatacak.
Ve yenilginin utancını, karanlığını yaşamak da yine Türk halkına düşecek.

Hazırlanın ve kemerleri bağlayın, büyük maceralar, bol adrenalinli, bol aksiyonlu günler bizi bekliyor.
Dükkanınızda kasada huzur içinde oturup, G.Doğu ve Doğu Anadolu'da yaşananları uzak bir diyarda yaşanıyor sandığınız günler yakında bitecek.
Savaş kapınızın önüne gelecek, evinizin içine girecek.

Generallerin istifasını böyle okuyun.
Doğrusu budur, kendinizi kandırmayın.

Saygılar.
Oraj POYRAZ


O komutandan kritik istifa!

Açıklama: Özel istifasını kabul etmedi

19.11.2012 - 12:13

Özel istifasını kabul etmedi

F-4 uçağını Suriye sınırına korumasız ve silahsız olarak gönderen, yeni angajmana göre vur emrini uygulamayan Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Mehmet Erten istifa etti. Ancak istifanın kabul edilmediği öğrenildi.

Genelkurmay Karargahı yeni bir kuvvet komutanı istifasına sahne oldu. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'e istifasını sundu. Org. Özel'in istifa mektubunu reddettiği öğrenildi.


BİRDEN FAZLA KAYNAK DOĞRULADI

2012 Yüksek Askeri Şurası kuvvet komutanları açısından sakin geçerken, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Erten'in emekli edileceği yönünde beklenti oluşmuştu. 28 Aralık 2011'de gerçekleşen Uludere Olayı'nda gösterdiği komuta zafiyeti nedeniyle Erten'in emekli edileceğine kesin gözüyle bakılıyordu. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in olay esnasında Hava Kuvvetlerinde üst düzey komutanların görüntüleri izlediğini söylemiş ve Erten'i ima etmişti. Ancak 2012 YAŞ'ında Erten emekli olmazken, önceki hafta istifa girişimi geldi ve Org. Erten hazırladığı kısa istifa dilekçesini Genelkurmay Başkanı'na sundu.

Yeni Akit gazetesinin haberine göre, istifa konusunu Org. Erten'e resmi ve yazılı olarak sordu. Org. Erten sorumuzun üzerinden 10 gün geçmesine karşın durumu yalanlamadı. Akit, konuyu Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri Karargahı'ndaki birden fazla kaynaktan doğrulattı.


İSTİFAYA GÖTÜREN SÜREÇ

Hava Kuvvetleri'nin terörle mücadele eden bölgedeki birimleri başarılarıyla göz doldururken ve son yılların en etkin mücadele örneklerini sergilerken, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki komuta zafiyetleri kuvvetin tarihinin en büyük skandallarına sahne oldu.

Uludere'de 34 sivilin bombalanmasının ardından devam eden skandallar zincirinin ikinci halkasını Türk F-4 uçağının Suriye sınırındaki oldukça kritik bir göreve korumasız ve silahsız biçimde tek başına gönderilmesi oluşturdu. Suriye hava savunma sistemi tarafından düşürülen uçak Türkiye'nin Suriye politikasına büyük darbe vurdu. Org. Erten'in uçak düştükten sonraki kriz yönetimi de yeni skandallara neden oldu. Org. Erten, çelişkili ve eksik bilgileriyle devletin zirvesini defalarca zor durumda bıraktı.


TSK'YI ZOR DURUMDA BIRAKTI

Yargı süreçleriyle tartışmalı günler geçiren TSK'da Erten'in komuta zafiyetleri nedeniyle gerçekleşen Uludere ve F4 olayı sonrasında tepki büyüdü.
Karargahlarda “yetersizlik” eleştirilerinin odağı haline gelen Org. Erten, geçen ay Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'e bir ziyaret gerçekleştirerek istifa mektubu sundu. Ancak Org. Özel'in TSK'nın tekrar tartışmaların gündemine oturup yıpranmaması için istifa mektubunu geri çevirdiği ve sert biçimde uyardığı Erten'i karargahına geri gönderdiği öğrenildi.

SON SKANDAL SINIR İHLALİNDE

Org. Erten'in Karargah'ta ve Hükümet kanadında sıkıntı yaratan son icraatı ise Suriye sınırında değişen angajman kurallarına “kararsızlık” nedeniyle uymaması oldu. Suriye'nin düşürdüğü Türk jeti krizi sonrasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sınır ihlali yapan Suriye hava araçlarının düşürüleceğini uluslar arası kamuoyuna ilan etmişti. Ancak Temmuz sonunda sınırı açıkça ihlal eden bir Suriye helikopterinin Org. Erten'in emir vermemesi nedeniyle düşürülemediği öğrenildi. İhlalin bildirilmesinin ardından Org. Erten'in sorumluluk almamak için Harekat Merkezi'ne inmediği belirtiliyor. Durumdan Hükümet kanadı ve Genelkurmay Başkanı'nın haberdar olduğu ve Org. Erten'in sert biçimde uyarıldığı belirtiliyor.

İSTİFA ETMİŞLERDİ

Bilindiği gibi 2011 Yüksek Askeri Şurası'nda Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner'le birlikte Kara Kuvvetleri Komutanı Erdal Ceylanoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit ve Hava Kuvvetleri Komutanı Hasan Aksay emekliliklerini istemişlerdi. Komuta kademesinde meydana gelen ani boşluk dönemin Jandarma Genel Komutanı Org. Necdet Özel'in inisiyatif almasıyla aşılmıştı. Özel, Genelkurmay Başkanı koltuğuna oturmuştu.

 http://haber.gazetevatan.com/o-komutandan-kritik-istifa/493887/1/G%C3%BCndem

--
Bonitas non est pessimis esse meliorem
Iyi olmak en kotuden daha iyi olmak anlamina gelmez.

Latin Atasozu

Kurmusoldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzuederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/

Ben,ManeviMiras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder