26 Ocak 2013 Cumartesi

11-Bülent ESİNOĞLU - Kurtlar sofrasını bilir misiniz?


Bu abi doğru bir noktaya temas etmiş.
Pratikte politika devlet eliyle gelir transferi aracıdır.
İdealde devlet ülkede üretilen artı değeri fukaraya daha çok olacak şekilde pay etmelidir.
Çünkü demokrasi fukarayla, zengine, aklı kıt olanla çok olana eşit miktarda oy hakkı vermiştir.
En önemli özelliği de budur.
Fukaraların çok olduğu yerde onların tercihleri önem taşımaz mı?
Akıl konusuna dolaylı olarak değiniyorum, aslında esas sıkıntı burada.

AKILCI BİR BAKIŞLA;
Peki, sorarım ben size halka karşılık zenginin tarafını tutan.
Ya da kasaba zengine karşılık ulusal zenginden taraf olan,
Ya da ulusal zengine karşılık küresel zenginden olan devlet ne işe yarar.
İşgal devletiyle aynı mantığa sahip bir devlet vatandaş için ne anlam taşır?

Ben bir de şunu anlamam.
Köylünün, işçinin, memurun, vatandaşın derdi nedir?
Refahtan pay alma, güvencelerle donanma değil mi?
Üretici kooperatiflerini iflasa sürüklersen, taban fiyat uygulamasını kaldırırsan, gümrük duvarlarını alabildiğine alçaltırsan, tarım girdilerini desteklemez, tam tersine pahallı kılarsan köylü bundan rahatsız olamalı değil mi?
Taşeronlaştırma, özelleştirme, özerkleştirme, sendikasızlaştırma, özlük haklarının geriletilmesi, işgüvenliği, işsizlik konularında sürekli olarak geri adım atarsan, işçi de bundan rahatsız olmalı değil mi?
Özlük haklarını sürekli olarak geriletirsen, sendikasızlaştırırsan, sözleşmeli hale sokarsan memur da bundan huysuzlanmalı.
İŞKUR marifetiyle vatandaşlarımızı, ucuz ve sömürüye açık bir iş gücü haline sokarsan, yüksek işsizlik oranlarını işsiz vatandaşa daha düşük, daha geri çalışma şartlarına zorlamakta kullanırsan işsiz rahatsız olmalı değil mi?.
Geniş halk kitleleri refahtan her geçen gün daha az pay alırken, sosyal haklarında sürekli olarak gerileme anlamı taşıyan uygulamalara maruz kalırken, işsizlik şantajına maruz kalırken rahatsızlık duymaz mı?

İşte ben bunu anlamıyorum.
Hem dayak yiyorsun, hem dövene şükrediyorsun, hem ağlıyorsun, hem seviyorsun.
Şizofrenidir, bu akıl sağlığı normal hiçbir insan, hiçbir yaratık böyle yapmaz.
Kandırıldığını öğrendikçe, daha çok kandırılmaya teşnesin.
Kazık yedikçe adeta keyif alıyorsun.

Kendince aklı evvel insanlara soruyorsun, onlar da söylüyor.
Onları aydınlar halktan kopuktur deyu dinlemiyorsun.
Kafana estiği gibi tercihler yapıyorsun.
Sonra da dönüp yine aydınları suçluyorsun.
↑↑↑ - ↓↓↓
Başta akıl demiştik değil mi?
Ben işte bunu anlamıyorum, ya da kabul edemiyorum.
Geniş halk kitlelerinin aklı bu kadar mı kıt acaba?

Oraj POYRAZ

 

Bülent ESİNOĞLU - Kurtlar sofrasını bilir misiniz?

"Kurtlar sofrası" ifadesini dilimize Atilla İlhan hocamız, 1940'larda, kazandırmış.

İfade ile karşılaştığınız da, belili ki bu sofranın bildiğimiz sofralardan olmadığıdır.

Bir sofraya oturuyorsunuz, niyetiniz bir şeyler yemek ama kendiniz yem olabiliyorsunuz.

Bu sofra emekçiye, çalışana, esnafa ve küçük işletmeciye göre bir sora değildir.

Bu saydığım toplum kesimleri, hep kurtlar sofrasının somunu olurlar.

Büyük sermayenin temel iki düşmanı vardır.

Birincisi, halkın örgütlenip siyasi sistemi değiştirmesi, yani büyük zenginin istemediği bir düzeni kurmasıdır.

İkincisi ve daha tehlikelisi, arkadan gelip piyasaya girmek isteyen girişimcidir.

Büyüyen sermaye, arkadan gelen, küçük sermayenin büyümesine komünizmden daha karşıdır. Kendisi için yakın tehlike görür.

Onun hep taşeron olarak kalmasını ve kendisine, emeğin hizmet ettiği gibi hizmet etmeye devam etmesini ister.

Daha önce büyümüş olan sermaye, kendisi büyürken hangi yollardan geçtiğini, engelleri aşmak için hangi dalavereleri çevirdiğini bildiğinden, arkadan gelen sermayenin de o yollardan gelip kendisini yakalamasını engellemek ister.↑↑↑ - ↓↓↓

Bu engelleme devleti kullanılarak yapılır.

Yollara yeni mayınlar döşenir. Mayınlar döşenirken, kanun, yönetmelik, yönetmeliklerin içine teknik pasaportlar yerleştirilir.

Arkadan pazara girmek isteyen yeni girişimci, kendinden önce büyüyen ve pazardan çokca yararlanan kadar büyük olmadığından, devletin kurallar gereği koyduğu bu engelleri aşamaz.

Çünkü artık devlet diye gördüğü organizasyon, hep o büyükten yanadır.

Diyeceksin ki, peki ülkemizde eskiden, iki bilemediniz üç dolar milyarderi vardı.

Şimdi ise, 50 adet dolar milyarderi var.

Demek ki bunlar eski büyükleri geçebilmişler.

Bu nasıl oluyor derseniz.

Rekabet ile hiçbir ilgisi yok.↑↑↑ - ↓↓↓

Dışarıda eskiden büyümüş bir tekele ülke pazarlarını kullandırmaktan geçmektedir.

Dışarıdaki tekel ulus devlet üzerine abanmış, bir yerli ortak tedarik etmiş, ulusal pazarımıza girecek büyüklüğe ulaşmıştır.

Bundan sonrası sözüm ona rekabet vardır.

Karşımıza iki ayrı kanunuymuş gibi çıkar ama aslında tek ve aynıdır.

Siyasi olarak kaşımıza liberalizm olarak çıkar. İktisadi olarak ise monopol diye çıkar.

Liberal ekonominin iktisat derslerinde, monopoller; eksik rekabet, ya da rekabeti ortadan kaldırdığı için istenmeyen oluşumlar olarak anlatılır. Bunlar ders kitaplarında kalır.

Tekellerin varlığı teorik değil, gerçektir.

Oysa liberal ekonominin destekçisi ve yürütücü monopollerdir.

 Piyasa ekonomilerinin yaşandığı ülkelerde, sözde rekabet kurulları vardır. Ama bu kurulların yöneticilerini, monopol yanlısı olanlar tayin eder.

Bu ülkelerde, rekabet olacakmış gibi söylemler geliştirilir, rekabeti ortadan kaldırıcı siyasetler yürütülür.

Bunların hepsi göstermeliktir. Ve halkın tepkisini azaltmaya yöneliktir.

Tekel ve monopol sözcüğü de, yeterince anlam ifade etmeyen bir tanımlamadır.

Tekel, monopol, oligopol, tröst gibi sözcükler yeterince açıklayıcı değildir.↑↑↑ - ↓↓↓

Çok açık bir şekilde söylersek; Tekel, rekabeti azaltmak ya da ortadan kaldırmak için zenginlerin iktisadi ve siyasi güçlerini birleştirmeleridir.

Rekabet eden iki kurum birleşir, ortaya ikame edilemeyen, tek bir ürünü piyasaya veren, bir birim ortaya çıkar.

Bazen bu birleşmeler çok sayıda zenginin bir araya gelmesi ile de olabilir.

Monopol demek, zenginlerin birleşmesi, istedikleri ya da gerek gördükleri bir üründe tekel olmaları demektir. Rekabet edebilecek şirketleri de satın alırlar. Satın alamazlarsa, batırarak ortadan kaldırırlar.

Yani rekabet etmesi gerekenler, rekabeti ortadan kaldırıcı iktisadi işler yaparlar.

Zenginlerin kendi aralarındaki her birleşme, ürün ya da hizmetlerini sattıkları halkların zararınadır. İşsizliği artırır sonuç doğururlar.

Monopoller ekonominin bir sonucu değildir. Zenginlerin halka karşı birleşmeleridir.

Siyasi bir üründür.

Tüm tekellerin bir araya gelerek belirledikleri iktisat ve siyasete de emperyalizm denir.

Monopoller, ulus devletlerin ekonomiye dâhil olmasını istemezler. Ulus devletlerin ekonomiye müdahalesini engellemek için de, tekeller ulus devleti ortadan kaldırmak için tüm güçlerini birleştirirler.

Türkiye'nin üniter(tekli yapı) yapısına saldırı bundandır. Liberallerin de bölünmeden yana olmaları bu sebeptendir.

Bu birleşmelerin ulus devletler içindeki davranışları; siyasi alanda yerelleşme(etnik ve mezhep bölünme) iktisadi alanda özelleşmedir. Yani ulus devletin devlet tekellerini ele geçirme operasyonudur.↑↑↑ - ↓↓↓

Siyasi liberalizm devleti ekonomiden tasfiye eder. Devletin kendi kurumları vasıtası ile fiyat ve miktar düzenleme olanağını ortadan kaldırır.

Erdoğan yerli oto diye ortaya çıktı. Ama kendisini iktidara taşıyan tekeller buna izin vermediler.

Monopoller var olduğu sürece, ülke siyasetlerini onlar belirler.

Bir ülkede tekeller(emperyalizm) varsa, milli devlet olmaması gerekir. İkisi arasında yaşayanlar ise istikrarsızlığı yaşarlar.

25.1.2013, bulentesinoglu@gmail.com


a45UyF587661-201301261136-11


--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kaybedilmis gunlerin en kotusu, bir defacik olsun, gulmeden gecilenidir.

Chamfort
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Mubarek vatan ve milleti parcalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni emellerine kurban etmemek icin acilan milli mucadele ugrunda milletle beraber serbest surette calismaya resmi ve askeri sifatim artik mani olmaya basladi. Bu mukaddes gaye icin milletle beraber nihayete kadar calismaya mukaddesatim adina soz vermis oldugum icin pek asigi bulundugum yuce askerlik meslegine bugun veda ve istifa ettim.

(8 Temmuz 1919)
K. ATATURK
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Ingiltere Osmanli Devleti'nin yonetimine el koyarsa, saltanat ve hilafetin Ingilizler elinde bulundugunu goren Misir ve Hindistan Muslumanlarinin da Ingiltere'yle dost olmanin geregine inanacaklari asikardir.

Ingiliz Muhipler Dernegi Baskani, Adliye Nezareti Mustesari ve yazar Sait Molla
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
PEZEVENK↑↑↑ - ↓↓↓
. . . . . .
Dunya ahvalinden haberi yoktur
Sohbeti din ile acar pezevenk
Komsusu ac iken kendisi toktur
Sanki melek olmus ucar pezevenk
. . . . . .
Karanlik islerde ziplama ister
Evine granit * kaplama ister
Dunya mektebinden diploma * ister
Insanlik dersinden kacar pezevenk
. . . . . .
Herkesin kabina cesmesi akmaz
Erkek sinekleri hareme sokmaz
Fakir komsusunun yuzune bakmaz
Selamsiz sabahsiz gecer pezevenk
. . . . . .
Sanirsin Allah'la akde oturmus
Cennete giderken macun goturmus
Huriler'i dizip isi bitirmis
Simdi gilmanlari secer pezevenk
. . . . . .
Aydinliga dusman yobazin dolu
Hu cekerken sismis agzinda dili
Erbabi, ulkede bunlardan dolu
Durmadan zehrini sacar pezevenk

Asik ERBABI
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Ben,Manevi Miras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder