3 Aralık 2015 Perşembe

Bahadır Altan : UÇAK DÜŞÜRMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

Bahadır Altan : UÇAK DÜŞÜRMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ

bahadiraltan@yahoo.com    28 Kasım 2015 Cumartesi

Ülkemizi uluslararası çatışmaların merkezi haline getirme riski içeren Rus uçağının düşürülmesindeki gerçekleri daha iyi anlayabilmek için 1989 yılında aynı bölgede düşürülen "Türk Kadastro Uçağı" olayını hatırlamakta yarar var. Bu olay ve sonrasında bölgede yaptığımız uçuşları 23 yıl sonra Haziran 2012 de bu kez bir RF-4 keşif uçağımız düşürüldüğünde detaylarıyla yazmıştım. Meraklısı bakabilir: (Uçağımızı Düşüren Suriye Değil)

Suriye hava sahası arama radar kontrolörü, Hatay güneyinde sınıra çok yakın alçak irtifa ve düşük süratle uçan cismin sivil ve silahsız bir Türk kadastro uçağı olduğunu tam olarak bilmese de, Suriye'ye bir tehdit oluşturmadığının farkındaydı. Bu nedenle yerde hazır (scramble nöbeti) bekleyen Mig-21 uçağına "kalk" emri verdikten sonra, pilotla telsiz teması sağladığında, bunun bir "teşhis önlemesi"olacağını, "kesinlikle silah kullanılmayacağını" iletmişti. Suriyeli pilotu hedefe yönlendirirken bunu birkaç kez tekrarlayıp "sakın silah kullanma" diye uyarmış, hedefe kilitlenen sorumsuz fanatik pilot tetiğe basıp "VURDUM" diyerek işlediği cinayeti ilan edince de "Allah belanı versin, sana ateş etme dedim" anlamına gelecek sözlerle onu azarlamıştı. Bu bilgiler radar mevzilerinde bulunan dinleme istasyonlarınca (GES: Genelkurmay Elektronik Sistemleri) kaydedilmiş ve sonradan değerlendirilmişti.

Düşürülen uçağımızın pilotu, uçuş okulundan öğretmenimiz rahmetli Faik Aytan, önlemeye gelen Suriye uçağını ve attığı füzeyi görmeden şehit olmuştu. Öfkeliydik, aylarca hava-hava füzeleri yüklü olarak Suriye sınırında, hatta zaman zaman tahrik edecek kadar yakınlaşarak devriye uçuşları yapıp Suriye Mig'lerini kalkışa zorladık. Gelselerdi düşürmeye kararlıydık. Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın, adına "ONUR HAREKATI" dediği bu uçuşlar, bir çatışma yaşanmadan, duyduğumuz kadarıyla Özal'ın talimatıyla durduruldu.

Eldeki bilgiler ışığında Rus SU-24'ün düşürülmesinde ise pilot-radar kontrolörü arasında kodlu veya açık telsiz konuşmalarında yukarıdakinin tersi bir diyalog yaşandığını söylemek yanlış olmaz.

Somut verileri şöyle sıralayabiliriz:

1- Düşürülen uçağın kime ait olduğu biliniyordu, aksi halde bir ABD uçağı da vurulabilirdi. Aynı şekilde SU-24 bombardıman uçağının hava sahamız içindeki F-16'larımıza tehdit oluşturacak hava-hava füzesi vb. silahlara sahip olmadığı da biliniyordu. Çünkü pilotların isimlerine kadar tespit edebilen GES dinleme istasyonları her ne kadar artık MİT'e bağlı olsalar da hala radar istasyonlarının hemen yanında ve askeri personelin çalıştığı, bilgilerin anında iletildiği birliklerdir.

2- SU-24 uçağı havadan yere atılan bombalar taşıdığı ve hedeflerinin de sınırımıza çok yakın bulunan Esad muhalifi cihatçı gruplar olduğu biliniyordu. Türkiye sınırları içinde bir hedefe yönlenmeleri, yani kara sınırlarımız içinde de ülkemize bir tehdit oluşturmaları söz konusu değildi.

3- Silah kullanılması pilotların inisiyatifiyle değil, siyasi iradenin kararıydı. Çünkü F-16 pilotlarının ne uçakların milliyetini ne de sınır ihlali yapıp yapmadıklarını belirleme olanakları yoktu. Pilotların, yukarıdaki örnekte olduğu gibi radarın verdiği talimatlara göre hareket etmeleri söz konusuydu.

4- İhlal yapan uçağın uyarılması ancak evrensel SOS kanalı diyebileceğimiz "Guard 243.0) kanalından yapılabilirdi ve bu kanalı Rus pilotlarının dinleyip İngilizce veya Türkçe mesajları anlama olasılıkları çok zayıftı.

5- Angajman kuralları denen ve ihlal yapan uçağa önleme uçağının yaklaşıp kendi gövdesiyle işaret vererek uyarması ise burada söz konusu olmamıştır. Bu işaretleşme ve uyarı, önlemeyi takiben bir F-16 silah kullanmaya hazır şekilde arkada beklerken diğerinin, ihlali yapan uçak inişe zorlanacaksa solundan; bölgeden uzaklaştırılacaksa sağından kanat sallayarak öne geçmesi şeklinde yapılıyor.

6- Siyasi otoritelerin olayın hemen ardından yaptığı açıklamalar, Rus uçağının sınır ihlali yapmasından çok "Türkmenleri bombaladığından" rahatsızlık duyulduğu ve bu nedenle hedef alındığını göstermekte ve yukarıdaki 5 maddeyi doğrulamaktadır.

Biraz daha detaylarla açıklamaya çalışalım. Av-bombardıman uçağı Su-24, bölgede bombardıman rolünde kullanılmakta olduğu için gövde ve kanat altında hava-hava füzeleri değil, havadan yere bomba yüklü olarak kalkış yapıyordu (Bunun bilinmemesi istihbarat açısından mümkün değildir.) Yani Türkiye ve F-16'lar için yukarıda söz ettiğimiz kadastro uçağı kadar "tehdit" oluşturuyordu. Aksi halde F-16'lara karşı, Mig-29 vb. av uçakları bölgede olurdu ve eminim F-16 pilotlarımız bundan sonra daha çok bu hava savunma uçaklarıyla karşı karşıya getirilecekler.

Önleme amaçlı (CAP) devriye görevi yapan F-16'lar havada hipodrum paterni denilen elipsoid bir patern çizerler. Havada durmak mümkün olmadığından en az birinin hedefleri kendi radarından görecek yönde olacak şekilde bu patern kurulur. Radar, hedef tarifi yaptığında bu paterni terk edip hedefe yönelirler. F-16 pilotları için artık hedef uçak, sadece radarlarında gördükleri bir ekodan (izden) ibarettir. Bu izin sınırın içinde veya dışında olduğunu anlama olanakları yoktur. Zamanlama açısından da pilotların elinde bir olanak yoktur. Yani hedef Su-24'ün, 17 saniye sürdüğü açıklanan ihlal sırasında vurulması, ısı güdümlü füzenin ateşlenmesi, hedefe ulaşması için geçecek süre de düşünüldüğünde neredeyse olanaksızdır.

Ege denizi üzerinde yıllardır, hem de hava savunma füzeleri yüklü olarak defalarca it dalaşı denilen hava muharebesine girildi. Gerek bizim gerek Yunan uçaklarının bilinçli veya bilinçsiz yüzlerce hava sahası ihlali oldu, hiç birinde silah kullanılmadı. Hatta bunlardan birinde Yunanlı pilot tetiğe basıp bir F-16'ımızı düşürüp pilotunu şehit ettiği halde o zamanki dış politika gereği örtbas edildi.

Özetle; ihlal bahane, savunmasız hedef şahanedir! Ve bu hedef askeri olmaktan çok siyasi bir hedeftir.

Bölgede yer alan Türkiye'den destekli silahlı unsurların paraşütle atlayan pilotlara havada ateş etmeleri de bunu ispatlamaktadır. Uçak büyük bir olasılıkla Türkiye hava sahasında değil ihlal öncesi veya sonrasında vurulmuştur. Aksi halde paraşütle atlayanların Türk F-16 pilotları olma ihtimaline karşı en azından yere ininceye kadar beklemeleri mantıklıdır. Ama böyle olmamış, sanki önceden Türkiye tarafından Rus uçaklarına müdahale edileceği bildirilmiş gibi harekete geçmişlerdir. Bölgede hazır bekleyen canlı yayın araçları da, daha önce Kobani'ye Türkiye'den geçilerek yapılan IŞİD saldırılarında patlama anını "yakalayan gazetecilerin" olması gibi ilginçtir!

Kuşkusuz olayın nedenleri ve getireceği sonuçların yorumlanması askeri olmaktan çok siyasidir ve devletler arası ilişkiler açısından didik didik edilecektir. Bu konuda da iktidarın iç politikaya vermeye başladığı mesajlar gösteriyor ki, 1 Kasım seçimleri öncesi başlatılan savaş gibi, halk oylamasına gideceği anlaşılan anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi sürecinde, bu olayın etinden sütünden, derisinden sonuna kadar yararlanılacaktır. Daha önce IŞİD tarafından Türkmen köyleri katledilip kadınlara tecavüz edilirken sessiz kalan siyasal iktidar şimdi adeta bir dış politika batağında çırpındıkça batıyor. Ve ne yazık ki onları ilgilendiren esas konu, uluslararası arenada ülkemizin düştüğü durum ve ulusça ödenecek bedellerden çok, bu milliyetçi-mezhepçi-fanatik taraftar kitlesinin yönlendirilmesi ve kullanılması olduğu anlaşılıyor.

Emniyetli, füzesiz uçuşlar...


http://www.airkule.com/yazar/UCAK-DUSURMENIN-DAYANILMAZ-HAFIFLIGI/1085


a45UyF587661-151203113730 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2015/12/03  13:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

ATATURK LAPTA DA...

Tanrinin her gununde,
Kuzeye baktim Lapta dan
Turkiye vardi oralarda
Akdeniz in ta otesinde...

O gun
Durgun denizin ufuklarinda,
Baktim, karli daglar Toroslar
Bir ruya gibi ta uzaklarda,

Akdeniz, Karadeniz, Marmara,
Cepecevre
Bayrak olmus Anadolu m
Dalgalaniyordu gonlumde,

Denizin siril siril sulari,
Sahilde,
Sisler kaplamis ufuklari,
Derinden derinden,

Gokler kadar bayragim ve,
Ataturk dahi goklerde,
Mavi mavi cakmak cakmak gozleri,
Mayis in o gununde....

Husu icinde kaldim ki,
Baktim,
Ataturk dile geldi
Bir cift sozu vardi bana, herkese...

Ey Turk geleceginin Kibris taki evladi!
Birinci vazifen,
Kibris Turk bagimsizligini ebediyen,
Korumak ve savunmaktir.

Dedimse de,
Dusman vahsi, dusman arsiz, vicdansiz...
Dedi ki;
Muhtac oldugun kudret,
Damarlarindaki asil kanda mevcuttur.

Bilir misiniz utandim dediklerimden,
Titreyip geldim kendime...
Dedim ki,
Uzulme fazla,
Gozlerin gezinsin hep ufuklarda,
Seni sen korursun, bu topraklarda...

19 Mayis 2014 Huseyin LAPTALI

Tanim: Biz Resulullah (sav) ile birlikte gazveye cikmistik.
Beraberimizde kadin yoktu.
Husyelerimizi aldirmayalim mi?
diye sorduk.
Bizi bundan yasakladi, sonra da muvakkat istifade hususunda bize ruhsat tanidi.
Herhangi birimiz, bir elbise mukabilinde kadinla, bir muddet icin nikah yapiyorduk.

Buhari, Tefsir, Maide 9, Nikah 6, 8; Muslim, Nikah 38, (1404)
Hadis No : 5631

Bilim adamlarinin kesinligi yok ama delilleri var.
Yaratiliscilarin delilleri yok ama kesinligi var.

Ashley Montagu


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder