Paranoid hazeyanları ya da işkembe-i kübradan atmayı komplo teorisyenliği zannedenler yanlış yoldadır.
Herşeyden önce teori ciddir bir şeydir.
Bir şeylerin kafasını yaşayan insanların sözlerini teori gibi düşünmek saçmalık.
Bilimde kuram veya teori; bir olgunun, sürekli olarak doğrulanmış gözlem ve deneyler baz alınarak yapılan bir açıklamasıdır.
Tercümesi bir komplo teorisinin en azından bazı somut gözlemlere dayanması, bu gözlemleri başka bilinen gerçeklerle çelişki yaratmadan genel bir ifadeyle açıklaması gerekir.
Ergun Diler benzeri yazarların çaktığı noktar burasıdır.
Derin kulaklardan duydukları duyumları somut veri, gözlem kabul eden, kendi kişisel şehadet ya da kefaletini güvenilir veri olarak kabul etmemizi isteyenler hep böyledir.
Kimliği belirsiz ya da gizli Amerikalı bir istihbarat yetkilisi, benzer özellikte gizli ya da gizemli bir üst düzey devlet adamı, her şeyi bilen ama kendisi bilinmez birinin ifadeleri.
Bunlar bir değer taşımaz.
Kişisel şahitlikler, duyumlar, yeminler de işe yaramaz.
Unutmayın sağlıklı bir toplumun en az %5'i şizofrendir.
Peki ne işe yarar?
Çok fazla ve çok farklı kanaldan teyit edilebilen olaylar, olgular, gözlemler.
Bir de teori denilen şeyin hem kendi iç tutarlılığının, hem de bilinen diğer gerçeklerle de tutarlılığının olması lazım.
En ufak tezat, çelişki her şeyi yerle bir eder.
Teori aynı zamanda tek bir gözlemi değil, başka başka gözlemleri de açıklayan genel bir açıklama olmalı.
Çünkü zaten tek bir gözlemi açıklayan model hipotezdir, teori değil.
Komplo teorisyenliği ciddi bir iştir.
Bunu deli safsatası kıvamına indirgemek ancak kafa bulandırmaya, kavramların içini boşaltmaya, güvenilmez kılmaya yarar.
Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : Deli saçması
ÇARESİ NEMİLYONDA BİR
YOKSA MİT Mİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağına binme ayrıcalığına sahip beş isimden biri olduğu söylenen, Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Diler, Rus savaş uçağının düşürülmesini bir komplo teorisi içinde açıklıyor.
Teoriye göre, düşürülen SU-24 tipi uçaklara yeni bir elektronik donanım yüklenmiş ve bu donanım; "jamming" (bir tür parazit yapma) denilen sistemle, karşı tarafın (NATO) haberleşmesini kesiyor ve elektronik iletişimini kör ediyormuş. Bunun üzerine NATO; bir SU-24 savaş uçağını düşürmek ve cihazı ele geçirmek istiyor. Bunun için, Türkiye bir şekilde ikna ediliyor. Ergun Diler; "Türkiye, NATO için kendini feda etti" diyor.
Geçtiğimiz Salı günü Diyarbakır'dan kalkan Türk F-16'ları, bir SU-24'ün Türkiye-Suriye sınır bölgesinde uçması üzerine harekete geçiyor. SU-24'ün Türk hava sahasını 17 saniye ihlal etmesi üzerine; Türk uçakları arkadan yaklaşıyor ve vuruyor. Rus uçağı düşünce, bölgeye daha önceden gönderilen ABD'nin en iyi elektronik istihbarat uzmanları; Rus arama/kurtarma helikopteri gelmeden önce Rus savaş uçağının enkazı içinden gerekli cihazı buluyor, alıyor ve sırra kadem basıyor. Özetlemeye çalıştığım, aslı daha uzun olan bu teoriye deli saçması desem; emin olun deliye hakaret olur. Nereden tutsanız elinizde kalacak bir komplo teorisi bu.
ÇARESİ NE
Komplo teorisi; kamuoyundan saklandığı iddia edilen gizli bilgilere veya olayın arkasında görünmeyen güçlerle ilişkilendirilen alternatif açıklamalara verilen addır. Komplo teorilerini üreten kişiler; paranoyak ve ilgi çekmeye uğraşan kimseler olduğu gibi, yanlış yönlendirmelerle toplumu yanıltarak bundan politik, ekonomik, medyatik çıkar sağlamaya çalışan insanlar da olabilir.
Bilim insanlarına göre; uzun süreli politik, ekonomik ve ahlaki çöküntü yaşayan veya kendilerine karşı gizli güçler tarafından tehdit yöneltildiğine inanan toplumlar, komplo iddialarına daha yatkındır. Çaresi ise; bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip toplumun yaratılmasıdır.
Komplo teorisyenliğinin bilimsel yönünü bırakarak tekrar konumuza dönelim. Öncelikle komplo teorisinin dayandığı; NATO'nun elinde olmayan, Rusların geliştirdiği ve elektronik iletişimi körleyen veya felce uğratan cihazla başlayalım. Elektronik istihbarat konusunda eğitim almış birisi olarak söylemek isteriz ki; NATO ve ABD'nin elinde elektronik istihbarat, elektronik karşı tedbir ve elektronik karşı karşı tedbir konusunda çok gelişmiş cihazlar var. Komplo teorisinde Rusların yeni geliştirdiği söylenen ve tanımlanan cihaz NATO'da var, bu yeni bir şey değil!
MİLYONDA BİR
Diyelim ki; Ruslar yeni bir şey buldular. Bunun yöntemi uçak düşürmek değil! Bastırırlar parayı, kaçırırlar cihazı. Hatta; uçağı bile, hem de pilotuna kaçırtırlar. Anımsarsanız 26 yıl önce, 1989'da envantere yeni girmiş MİG-29; Trabzon'a Rus pilotu ile böyle kaçırtıldı, NATO'nun uzman ekibi inceledikten sonra geri verildi.
Komployu üreten arkadaşımız, füzeyle vurulup düşen bir uçak enkazı gördü mü? Böyle bir enkazdan "kara kutu" gibi özel korumaya sahip olmayan bir elektronik cihazın, incelenebilecek durumda ele geçirilebilmesi olasılığının bir milyonda bir olduğunu biliyor mu? Vurulan uçağın nereye düşeceği belli mi? Böyle bir seçenek üzerine plan yapılır mı?
Sn. Diler'in ifadesine göre; bu senaryoyu kendisine Amerikalı istihbaratçı anlatmış. Samimi olarak söylemek gerekirse, Ergun Diler'i yemişler. Ne demiş, "Ben Amerikalı istihbaratçıyım"mı demiş? Ayrıca; ABD bir Rus cihazını ele geçirecek diye, Genelkurmay Başkanı Türkiye'yi savaş tehlikesi ile baş başa bırakacak bir girişimin içinde mi olacak? Asla ve kat'a askerimiz böyle bir işin içinde olmaz, şüpheniz bile olmasın!
Eğer anlatılanlar doğru ve Amerikalı da gerçekten istihbaratçıysa; bu anlatılanlar medya vasıtası ile Türk toplumu üzerinde manipülasyona, ters manyele ve gerçeğin örtülmesine yöneliktir.
YOKSA MİT Mİ
Rusya'nın Türkiye'ye saldırma niyeti yokken bir Rus uçağının düşürülmesinin; savaş çıkarmasa bile Türk-Rus ilişkilerini derinden etkileyeceğini, başta ekonomik olmak üzere Türkiye'nin büyük zarar göreceğini anlamak için, çok fazla feraset sahibi olmaya gerek yok. Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulmasının; Türkiye'yi bölgede iyice yalnızlaştıracağı ve ABD'nin kucağına iteceği de çok açık. Bu durumdan tek yarar sağlayacak ülke ABD olduğuna göre, acaba SU-24'ün düşürülmesinde katkısı olabilir mi?
Uçağın düşürülmesi ile zirve yapan Türkiye-Rusya gerginliğinin esas nedeni; Erdoğan'ın Sünni mezhepçi arka planı olan 'siyasal İslamcı' ideolojisi ve ideolojik bakış açısıyla inşa edilen Suriye politikasıdır. Suriye ile hır çıksın diye, angajman kuralları iptal edilmiştir. Türk F-16 pilotu; füzesini ateşlerken karşısındakinin Suriye savaş uçağı olduğunu sandı! Aynı savaş uçağından Suriye Hava Kuvvetleri'nde de vardı. Telsiz sorgulamasına ya Rus uçağı yanıt vermedi ya da yanıt veremesin diye birileri tarafından frekansı körlendi! MİT'e devredilen ve muhabere ve elektronik sinyal istihbaratı yapan GES; karakol yapan F-16'lara ve SU-24'leri izleyen hava radarına uçakların Suriye'ye değil, Rusya'ya ait olduğunu söyleyebilirdi. Çünkü; GES'in SU-24'ler göreve kalkmadan önce, kontrol kulesi ile olan konuşmalarını tespit edip kaydedebilme imkanı mevcuttu. GES Genelkurmay Başkanlığı'na bağlıyken, bu görev aksamadan yapılırdı. Önlemeye giden Türk pilotu; karşısında bulunan uçağın milliyetini bilirdi. Bu görev, GES'in MİT'e devredilmesi nedeniyle ya tavsadı ya da MİT bu planın ve provokasyonun içinde.
Saygılar sunarım.
Türker Ertürk
Odatv.com
a45UyF587661-151202112243 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2015/12/02 12:00 1 39 undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com
Arkani gunese cevirme, golgen one duser.
Anonim
Anadolu direnisi bir bloftur.
Avrupa medeniyeti Anadolu yu bu zararli hasereden temizleyecektir.
Hukum galibindir.
Medeniyeti temsil eden Ingiltere gibi bir devlete itiraz etmek kustahliktir.
Nazir Riza Tevfik-1920
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -14-
Japonya daki Hida sehrinin yakininda, Ikenoyama daginin yuzlerce metre altinda buyuk bir parcacik algilama laboratuvari ve yeralti gozlem istasyonu bulunur. Burada radyoaktif parcaciklarin ve proton gibi parcaciklarin bozunum sureleri hesaplanmaktadir. Dunyaya uzaydan gelen kozmik isinlarin etkisini en aza indirmek icin yerin derinliklerinde insa edilmistir. Baslangicta, Gunes icindeki cekirdek fuzyonunun urettigi parcaciklari tesbit etmek icin kurulan bu tesiste, Dunya nin cekirdek isi degisimleri, yerkuredeki radyoaktif bozunum gibi pek cok arastirma yapilir. Sadece bu laboratuvarin varligi dahi, umarim parcacik fiziginin ne kadar ciddi bir alan oldugunu gostermeye yeter.
Japonya daki Super-Kamiokande teleskopunun icinden bir goruntu. Bu tesiste proton bozunmasi, Gunes patlamalari, atmosfere giren notronlar ve supernova faaliyetleri gibi kozmik olaylar incelenir.
Atom alti parcaciklara inildikce, adeta su meshur Rus Matruska bebekleri gibi, atom parcaciklarinin farkli alt parcalardan veya birbirleri ile iletisime giren kumelerden olustugu anlasilmaya baslandi. 1967 de, Nobel odulu alan Pakistan li ilk musluman fizikci Abdusselam ve Steven Weinberg zayif nukleer kuvvet uzerinde calisarak elektro zayif kuvvet adi verilen bir etkiyi ortaya cikardilar ve W+, W-, Zo parcaciklari olmasi gerektigini gosterdiler. Z ve W parcaciklari CRN deneylerinde 1983 te dogrudan gozlemlendi. Kuantum kuraminin zayif nukleer kuvvete uyarlanmasina kuantum krodinamigi, KKD denildi. Bu kurama gore, proton, notron ve diger temel madde parcaciklari kuarklardan meydana geliyordu. Kuarklar bir araya gelerek Hadron denilen madde kumelerini olusturmaktaydilar. Bu madde parcaciklarinin en kararlilari ise proton ve notrondu. Kuarklarin ayrica kendi karsit parcaciklari bulunmaktadir ve bunlar elektriksel olarak zit yuke sahiptirler. Fakat kuarklarin bir baska acaip ozelligi bulunmaktadir. Alintiliyorum.
KKD ayrica asimptotik ozgurluk adli bir ozellige sahiptir. Asimptotik ozgurluk su anlama gelir. Kuarklar birbirine cok yakinken aralarindaki guclu kuvvet zayiftir, ama kuarklar birbirinden uzaklasirsa sanki lastik bir bantla bagliymislar gibi bu kuvvet artar. Asimptotik ozgurluk, kuarklari tek basina neden dogada gozlemliyemedigimizi ve neden laboratuvarda uretemedigimizi aciklar. Kuarklari tek basina gozlemleyemesek de, modeli kabul ediyoruz, cunku proton, notron ve diger madde parcaciklarini aciklamakta cok iyi is goruyor.
Elektromanyetik kuvvet ve zayif nukleer kuvvet, kuantum kuramina uyarlanirken, dogal kuvvetlerin, anlasilmasi en basiti gibi gorunen kutle cekim kuvvetinin uyarlanmasinda ortaya buyuk zorluklar cikmaya baslamisti. Alintiliyorum.
Kutle cekimin kuantum kuramini olusturmanin bu kadar zor olmasi, Heisenberg in belirsizlik ilkesiyle iliskilidir. Cok acik olmamakla birlikte bu ilkeyle baglantili olarak bir alanin degeri ve degisim orani, bir parcacigin konumu ve hiziyla ayni rolu oynuyor. Yani biri ne kadar dogru olarak belirlenirse digeri o kadar az dogrulukta belirlenebiliyor. Bunun onemli bir sonucu, bos uzay diye bir seyin olmamasidir. Cunku bos uzay demek, bir alanin hem degerinin hem de degisim oraninin tam olarak sifir olmasi demektir. Belirsizlik ilkesi hem alanin hem de degisim oraninin kesin olmasina izin vermedigi icin uzay asla bos degildir. Uzay, minimum enerji durumunda olabilir ve bu duruma vakum denir. Bu bir kuantum gecikmesi veya vakum dalgalanmasidir - parcaciklar ve alanlar titreserek var olur ve yok olurlar.
Vakum dalgalanmalari bir cift parcacigin bir zamanda birlikte ortaya cikmalari, ayrilmalari ve sonra yeniden biraraya gelerek birbirlerini yok etmeleri olarak dusunulebilir. Bu parcaciklara sanal parcaciklar denir. Gercek parcaciklarin tersine sanal parcaciklar dedektor ile gozlenemez. Ancak dolayli etkileri, ornegin elektron yorungelerindeki kucuk enerji degisimleri olculebilir ve kuramsal ongorulerle dikkat cekecek dogrulukta ortusur. Sorun su ki, sanal parcaciklarin enerjileri vardir ve sonsuz sayida sanal parcacik oldugu icin enerjileri de sonsuz miktarda olacaktir. Genel gorelilik kuramina gore bu, sanal parcaciklarin evreni sonsuz kucuklukte bir olcege kadar bukebilecekleri anlamina gelir, ancak bunun gerceklesmedigi ortadadir!
Soruna cozum super simetri ve super cekim kavramlarindan geldi. Buna gore kuvvet ve madde yalnizca ayni seyin iki gorunumunden ibarettir. Her bir madde parcaciginin kuvvet parcacigi bir esi ve her kuvvet parcaciginin madde parcacigi bir esi vardir. Bugune kadar bu varsayim dogrulanamadi. Ayrica varsayimin dogrulanabilmesi icin gereken matematiksel hesaplamalar o kadar uzun ki, en gelismis bilgisayarlarla bile seneler surecek calismalar yapilmasi gerekmekte; ustelik kimse bu calismalarda bir yanlislik olmayacagini garanti edemiyor. Atom alti parcaciklar konusunu burda kapatiyorum; atomu olusturan temel parcaciklarin ozellikleri, atom alti parcaciklarin ozellikleri, gruplandirilmalari basli basina bir konudur. Bu konulari merak edenlere kuramsal fizikci Steven Weinberg in Atom Alti Parcaciklar kitabini tavsiye edebilirim.
Parcaciklarin kendi aralarindaki bagliliklarin aciklamasinda zorluklar yasanmasi uzerine, sicim kurami gelistirilmeye baslandi. Bu kuramda maddenin temel yapi taslari noktaciklar gibi degil iplikcikler seklinde dusunulur. Alintiliyorum.
Sicim kuramina gore parcaciklar nokta degildir, uzunlugu olan ama yuksekligi veya genisligi olmayan titresim oruntuleridir. Ancak bu kuramin olagan disi bir ozelligi var. Bildigimiz dort boyut yerine (en, boy, derinlik, zaman) uzay-zaman ancak on bir boyutlu oldugunda tutarlilik gosteriyor. Eger bu boyutlar gercekten varsa, biz neden onlari farkedemiyoruz? Sicim kuramina gore bu boyutlar uzay icinde cok cok kucuk bir hacim icersinde bukulmus durumdalar. Bu boyutlar oylesine kucuk bir olcegin icinde bukulmus veya kivrilmislardir ki onlari goremeyiz. Sicim kuramindaki fazladan boyutlarin bukuldukleri yere ic uzay denir ve her gun deneyimledigimiz uc boyutlu uzayin karsitidir.
Baslangicta sicim kurami alayli guluslerle karsilandi. Tipki diger pek cok bilimsel kuramda oldugu gibi. Bu kuram, cagdas fizigin en buyuk ayriligini ortadan kaldirmayi da hedefliyordu. Kuantum mekanigi ile genel gorelilik kuramlarinin ayri yasalarla ele alinmasi sorunuydu bu. Sicim kurami -benim bildigim kadari ile- simdilik sadece matematiksel bir modeldir ve henuz dogrudan gozleme dayali bir ispati yapilmamistir. Fakat kuram, farkli yasalari birlestirecegine inanilan M Kurami (Membrane-Zar) icin atilmis ciddi bir adim olarak kabul edilmektedir. M Kurami ise, doganin bagrinda yatan yasalarin altinda daha farkli bir oyun kurali olup olmadigini arastirmaktadir. Bunu su sekilde ifade edebilirim. Yasa ureten yasa diye bir seyin olup olmayacagini dusunun. Neden olmasin? Belki de evrenin (ve olasi evrenlerin) yasalari aslinda daha derinlerde yatan basit kurallara baglidir ve bunlarin ayri uzay-zamanlarda yansimasi bize evrende cok farkli yasalar oldugunu dusundurmektedir. Elbette bunlar sadece varsayim. Dr Hawking den alintiliyorum.
Insanlar hala M-Kuraminin dogasini cozmeye calisiyor ama bu mumkun olmayabilir. Belki de fizikcilerin tek bir doga kuramina iliskin beklentileri asilsizdir ve tek bir formulasyon mevcut degildir. Belki de evreni tanimlamak icin farkli durumlarda farkli kuramlar kullanmak zorundayiz. Her bir kuram kendi gerceklik yorumuna sahip olabilir, ama modele dayali gercekcilige gore bu, kuramlarin ust uste geldikleri, yani her iki kuramin da uygulanabildigi durumlarda ongoruleri birbirleriyle tutarlilik icindeyse kabul edilebilir.
M-Kurami ister tek bir formulasyon olsun, ister bir kuramlar agi olsun, onun bazi ozelliklerini biliyoruz. Ilk olarak, M-Kuraminda on bir boyut var. Ayrica M-Kurami yalnizca titresen sicimleri degil, nokta parcaciklari, iki boyutlu zarlari, uc boyutlu damlaciklari ve uzayda daha da fazla boyut kaplayan hayal edilmesi guc nesneleri de icerir.
Her biri kendi icinde sayisiz yasa iceren coklu evrenlerden sadece birinde yasiyor olabilir miyiz?
Bu durumda, algiladigimiz evren anlayisi butunu ile degisecek demektir. Bizler dogamiz geregi 3 boyutu rahatlikla algilariz. En, boy, derinlik. Buna sonradan zaman da ayri bir boyut olarak eklenmistir. Onu gozle algilayamayiz ama etkisini hissederiz. Peki, boyutlar neden bundan ibaret olsun? M-Kuraminda evren sanki birbine yapi$ik kopukcukler gibidir ve bu kopukcuklerin de kendi ic sicim yollari bulunur. Distan bakan birisi sonsuz genis bir uzayla karsi karsiya oldugunu zannedebilir, oysa ki aslinda diger boyutlara zar gibi yapismis bir alana bakmaktadir. M-Kurami anlasilmasi zor bazi evrensel olusumlarin modellenmesinde buyuk rol oynadi. Ornegin kara delik modellemesi yapildi ve kara deliklerin icinde bilgi nin ne olduguna, kaybolup kaybolmadigina bir cevap aranmaya baslandi. M kuramina yol veren sicim teorilerinin dogrulugu ile ilgili calismalar halen Fransa-Isvicre sinirindaki CERN Avrupa Nukleer Arastirma Merkezinde surdurulmektedir. M Kurami icindeki kucuk boyutlarin yollari oyle tamamen hayali degildir. Bunlarin kendi matematigi ve uymalari gereken kurallar bulunmaktadir. Alintiliyorum.
Peki, kucucuk boyutlara kivrilmanin sayisiz yolunun olmasi ne olacak? M-Kuraminda bu fazladan uzay boyutlari oyle herhangi bir sekilde kivrilamiyorlar. Kuramin matematigi, ic uzayin boyutlarinin kivrilma bicimlerini sinirlandiriyor. Ic uzayin kesin bicimi hem fiziksel sabitlerin degerlerini (elektronun yuku gibi) hem de temel parcaciklar arasindaki etkilesimin dogasini belirliyor. Bir baska sekilde soyleyecek olursak, bu kuram doganin gorunur yasalarini belirliyor. Dort kuvvet yasasi gibi. Ancak M kuraminin cok daha temel yasalari var.
Bu nedenle, M-Kuraminin yasalari ic uzayin nasil bukuldugune dayanarak farkli yasalari olan farkli evrenlerin varligina izin verir.
Kendi adima ben, bu yazilanlari gayet mantikli bulmaktayim. Bildigimiz -veya su ana kadar kesfettigimiz- doga yasalarina dayali evren, neden olasi tek evren olsun? Bambaska bir evrende, bambaska varliklar, aynen bizler gibi iclerinden bulunduklari gercekligin dogasini anlamaya calisiyor olabilirler. Bizim icin onlar sadece bir hayal veya bir kuram iken, bizler de onlar icin bir hayal veya kuram olabiliriz.
Elbette, daha once belirttigim gibi, bilim sadece hayaller ve varsayimlar ile yurumez. Bunlarin bir sekilde gozlemlenmesi, test edilmesi, modellenmesi ve dogruluklarini aciga vuracak sekilde matematiginin gelistirilmesi gerekir. Diger yandan, bir baska soru, insanligin onunde tum agirligi ile durmaktadir. Evren nasil dogdu ve evrenin gelecegi ne olabilir?
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder