16 Mayıs 2018 Çarşamba

SALİH MİRZABEYOĞLU YAŞAMINI YİTİRDİ

NAMERTLİK BİR STRATEJİ OLABİLİR Mİ?
İBDA-C konusunda bir ilginç özelliğe dikkat çekmek isterim.
KENDİLİĞİNDEN ZUHUR DOKTİRİNİ/DİYALEKTİĞİ.

Malum eski komünist devrimcilerde hücre sistemi vardı.
Bir hücre elemanı yakalanırsa, o hücre yok olsa dahi diğer hücreler ayakta kalsın diye bu sistem keşfedilmişti.
Her hücrenin bir temas elemanı vardır.
Bu eleman yine tanımadığı başka temas elemanlarıyla her defasında değişen yerler ve yollarla çok kısıtlı şartlar ve zamanlarda buluşur.
Para, silah, emirler, istihbarat hep bu yolla aktarılırdı.

İBDA-C bu işi bir adım daha ileriye taşımış.
Kendiliğinden zuhur doktrini bu anlamı taşıyor.
Yani mürteci kendi kendine durumu anlayacak, idrak edecek.
Kendisi gibi olanları bulacak.
Kendiliğinden hücresini oluşturacak.
Yapılması gerekenleri örgütün yayınlarına bakarak ilham alacak.
Eylem planlayacak ve yapacak.
Hücreler arasında asla bir temas olmayacak.
Suçla İBDA-C arasında organik bir bağ olmayacak.

Bu durumda örgütün kültür faaliyeti diyerek yaptığı yayınlar yapılması gerekenler, nasıl yapılacağı hakkında genel bilgileri ve yaklaşımları içeren gerilla mücadelesi yayınları oluyor.

Yanda ilk kutuda örgüt liderinin kendi ağzından KENDİLİĞİNDEN ZUHUR DİYALEKTİĞİNİN açıklaması var.
Hemen altında ise Ekşi Sözlükte diğer insanların bu laftan ne anladıkları var.

Evet, İslam kendini savunamaz derecede azce düşürdüğü Müslümanları bu derece sinsi, namert stratejilere mahkum etmiştir.
İslam dediğim şey, artık bir din midir, bir politik ideoloji midir, ya da İslam doğrudan politik bir din midir, yoksa bunun politik olmayanı da var mıdır bunları herkes kendiliğinden düşünsün ve bulsun.

Diğer yandan bir dünya görüşünü benimseyen insanların bulundukları ortama ve şartlara göre şekil alması mizaç hususiyetleri bakımından kendi benzeriyle irtibata geçip kurumlaşması ve bir iş aksiyon üretmeye girişmesi doğaldır ve mümkündür.

Meşhur deyimle gereken yerde gerekeni yapmak zarurettir haliyle.

Adam geçmiş bacıma tecavüz ediyor durup seyredecek halim yada mendil tutacak durumum yok!

Veya adam dinime imanıma hakaret ediyor ya da evime hırsız girmiş ne yani hırsızın tüm malımı götürmesini bekleyecek değilim!

Ne yapmam gerekiyorsa artık üzerime düşen yapmak zorundayım!

Bu refleks davranış her fikir-inanç sahibinde vardır.

Bu ve benzeri durumlarda da şahit olunduğu üzere "kendiliğinden bir zuhur" vardır.

Hadisenin oyuncuları ve aletleri her şey o anda orada gerçekleşmektedir.

Kim varsa orada "Ben Varım" şuuru ile varlığını ispat ettiğinde sesini duyurduğunda "kendinden zuhur diyalektiğinin" zamanın ötesine kucak açan işleyişi başlar ve Rabbimin liyakat ehliyet ve samimiyete binaen kullarına lütufları "kendiliğinden zuhur" eder.

Bizim daimi gündemimiz kendi iç oluşumuzu tamamlamak ve bunun tabiî neticesi merkezden muhite doğrudur; bir hâdise kendini çözüm için teklif ettiği ve "iş içinde eğitim" hikmetine denk geldiği kadar muhitten merkeze doğru bir merkez gayeye hizmet edici cebhe teşkil eder. (Salih Mirzabeyoğlu Adımlar)


fempusay fempusay

#310270 · 19.01.2005 16:17

ibda/c terör örgütünün izlemiş olduğu eylem stratejisine verilen isimdir.

bunda göree herhangi bir kişi (lider sorumlu gibi) eylem kadrolarına eylemlilik talimatı vermez.

eylem kadroları okumuş oldukları yayınlardan (kitap dergi gibi) etkilenerek bir anlamda gaz alarak güncel konulara ilişkin veya örgütün genel var oluş amacına uygun olarak eyleme girişir.

işte buna kendinden zuhur diyalektiği denir cancağızım.

yani kendiliğinden eyleme girişme ve böylece varlığını sürdürme modu.

bu nedenle örgütün lideri olan salih izzet erdiş neredeyse suçsuz bulunacaktı diye de eklemek gereklidir.

yazarlara mesaj atabilmek için çekirgelik seviyesini geçmeniz gerekir dedi ve aldı sazı eline dedi ve aldı sazı eline

#5087188 · 27.04.2010 18:31

mahir çayan'ın politikleşmiş askeri savaş stratejisinden esinlenmiş ölümcül bir yöntem.

militan gerekli gördüğü yerde zamanda gerekli gördüğü hedefe kimseden emir ve talimat almadan eylem düzenleyebilir.

salih mirzabeyoğlu'nun "telegram" adlı kitabında isim vermeden hedef gösterdiği emekli binbaşı ihsan güven bu kitap yayınlandıktan bir kaç ay sonra öldürülmüştür.

2054 yılı itibariyle doğrudan askeri işgal altında, ya da idari, askeri, ekonomik vesayet altında olmayan tek bir Müslüman toplum yoktur. (O.P.)
Yüzyıllardır devam eden ve yüzlerce farklı ülkede deneyimi yaşanış olan bir ideolojidir.
İslam çoğu insanın sandığı gibi ilahla kişi arasında konuşlamış kişisel bir akit olmaktan ibaret değildir.
Bütün büyük ilahiyatçıların ittifak ettiği gibi, normal bir toplumda neler ve hangi kurumlar varsa bunların bir de İslami olan paraleli vardır.
İslam ahlakı, İslam hukuku, İslami bilim, İslami eğitim, İslami öğretim ve aklınıza gelebilecek her şeyin bir de İslami olanı vardır.
İslami olanla çağdaş olan arasında çok fazla mesafe ver farklılık vardır.
Bu tabloya bakarak İslamın bir din olmaktan çok daha fazlası olduğu aşikardır.

Ve bu ideoloji yüzlerce kez, yüzlerce farklı ülkede, yüzlerce yıl boyunca iflas etmiştir.
İslam ülkelerinin içinde bulunduğu derin çukur bunun en büyük göstergesidir.
İslam ülkeleri bu çukura son yüzyılda düşmüş değildir.
Araplar 1500 yıldır, Farisi ve Türkler bin yıldır bir bataklıkta debelenme halindedir.

Ve İslam sonunda, inananlarını KENDİLİĞİNDEN ZUHUR DİYALEKTİĞİ gibi nihai sonuç alma imkan ve ihtimali olmayan, aslında hasımı yormak ve yıpratmaktan başka da bir değeri olmayan new zuhur bir gerilla stratejisi icat etmeye zorlamıştır.
Aynı zamanda namert bir stratejidir.

Evet, Müslüman ülkelerin orduları kafirlerin ordularını açıktan karşılayacak, onlarla başat olacak, onları kendi topraklarından atabilecek güçte değildir.
Müslümanlar batıdan aldıkları silahlarla, batıdan aldıkları taktik ve stratejilerle, batının kaynaklarına dayanarak batıyla mücadele edilemeyeceğini görememiştir.
Bu nedenle işgale, sömürüye isyan eden Müslümanların elinde sadece nihai sonuç yaratma ihtimali olmayan, her biri ayrı ayrı acizliğin, korkaklığın, yetersizliğin ifadesi olan namertçe stratejiler kalmıştır.

Dünyanın kalanıyla İslam halkları arasında Müslümanlar aleyhine görülen bu derin farklılığın tek sebebi İslamın politik uygulama pratiğinin iflas etmiş olmasıdır.

Gören o ki, son elli yılda ülkemizde yaşanan dönüşüm, yani İslamın politik bir ideoloji haline sokulması oldukça mesafe almış ve artık gündelik yaşamımızda derin etki yaratma imkanına kavuşmuştur.
Bu durumda bizim de diğer İslam ülkelerinin yaşadıklarını yaşamamız beklenmelidir.

Düşmanlardan kendini dahi savunamayacak derecede derin bir acizlik.
Bu acizlik sonucu yenilgi kabul ederek işbirliği ve sömürüye razı olma hali.
Ya da kedinin fareyle oynadığı kadar basit kolay bir av olma durumu.
Ya da namertçe gerilla stratejileriyle nihai sonuç almayı hayal edecek kadar gerçeklerden kopma durumu.
Kaderimiz budur.

Çok umutsuzum, çok.
Biz bu kafayla çok dayak yeriz.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  

SALİH MİRZABEYOĞLU YAŞAMINI YİTİRDİ

16.05.2018

İBDA-C davasından 16 yıl cezaevi yatan ve 2016'da tahliye olan Salih Mirzabeyoğlu yaşamını yitirdi.

İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi (İBDA-C) davasından yargılanıp 2016'da beraat eden Salih Mirzabeyoğlu yaşamını yitirdi.

68 yaşındaki Mirzabeyoğlu 4 Mayıs gecesi kendini iyi hissetmediği gerekçesiyle Yalova Devlet Hastanesi'ne geldi. Mirzabeyoğlu beyin kanaması nedeniyle acil ameliyata alındı. Beyin ölümü gerçekleşen Mirzabeyoğlu'nun bugün hayatını kaybettiği belirtildi.

Gerçek adı Salih İzzet Erdiş olan Salih Mirzabeyoğlu 28 Şubat döneminde "Anayasal düzeni silah zoru ile değiştirmeye teşebbüs etmek" suçlamasıyla İBDA-C davasında yargılanmış müebbet hapis cezası nedeniyle 16 yıl cezaevinde kaldıktan sonra yeniden yargılanıp 2016'da beraat etmişti.

https://www.birgun.net/haber-detay/salih-mirzabeyoglu-yasamini-yitirdi-216145.html



SALİH MİRZABEYOĞLU İBDA-C'NİN LİDERİ Mİ DEĞİL Mİ

Peki Mirzabeyoğlu ne ile suçlamıştı? Bu konuda mahkemede neler söylemişti? Liderliğini yürüttüğü örgüt/hareket hangi eylemlerde bulunmuştu?

03.03.2016

Asıl adı Salih İzzet Erdiş olan ve kamuoyunda İBDA-C örgütünün lideri olarak bilinen Salih Mirzabeyoğlu yargılandığı İBDA-C davası kapsamında beraat etti. Daha açık bir ifadeyle Mirzabeyoğlu'na daha önce atfedilen ithamların yersiz olduğuna ve anılan şahsın söz konusu suçlamalardan aklandığına hükmedildi. Peki Mirzabeyoğlu ne ile suçlamıştı? Bu konuda mahkemede neler söylemişti? Liderliğini yürüttüğü örgüt/hareket hangi eylemlerde bulunmuştu?

Başlayalım.

Öncelikle şunu ifade edelim ki Salih Mirzabeyoğlu'nun siyaset sahnesinde varlık göstermesi 1980'li yılların ortalarında denk gelse de pratik politik mücadelesi 1970'li yılların başlarına kadar gitmektedir. Öyle ki Mirzabeyoğlu'nun fikri önderliğini üstlendiği İBDA (İslami Büyük Doğu Akıncıları) hareketinin ilk tohumları 1975 yılında Milli Selamet Partisi'nin (MSP) yan kolu olarak bilinen "Akıncılar" içinde "Gölge" dergisinin çıkarılması ile vuku bulmuştur. Sonrasında MSP'den de ayrılan "Gölge" çevresi "Akıncılar" derneği ile siyasi yaşamına devam eder. [1] Söz konusu yıllarda Necip Fazıl Kısakürek ile tanışan Salih Mirzabeyoğlu onunla ilgili ''Benim 40 senedir aradığım ses buydu'' diyerek düşünsel kökenlerini iyiden iyiye açığa vurur.

1980 sonrasında dini ve düşünsel siyaset anlayışını "İslami Büyük Doğu Akıncılar-Cephesi" (İBDA-C) içerisinde yoğunlaştıran Mirzabeyoğlu 1998 yılına gelindiğinde "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak" suçundan yargılanır ve 2001 yılında idama mahkum edilir. İdam cezası 2002 yılında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına 2004 yılında ise ağır hapse dönüşür. Gelinen noktada ise bütün bu yargı kararları ve suçlamalar asılsız bulunur ve Mirzabeyoğlu beraat eder.

Kırktan fazla eseri bulunan Salih Mirzabeyoğlu yargılandığı davada neler söylemişti peki? Amacını ve hedeflerini nasıl açıklamıştı? Anayasa ile ilgili bir sorunu; örneğin İslam Devleti kurma fikri gibi bir düşüncesi var mıydı? Bütün bu soruların yanıtlarını anılan zatın yargılandığı davanın iddianamesinde bulmak mümkün. O davada "Kumandan" kod adlı; Salih İzzet Erdiş'in ifadeleri şöyle kaleme alınmış:

İBDA/C fikriyatının kurucusu olduğunu örgütsel konuları kendisinin yazdığı " Üç Işık " "Adımlar " " İdeolocya ve İhtilal" isimli kitaplarda işlediğini İBDA fikriyatının kendi fikirlerinden oluştuğunu İBDA 'nın " Benzersiz Oluş " anlamına geldiğini bu ismin 1984 yılından sonra İslami Büyük Doğu Akıncıları olarak yerleştiğini İBDA fikriyatının temelinde kendinden zuhur diyalektiği anlayışının bulunduğunu bunun manasının "Gerektiği yerde gereğini yapmak " yani herkesin kendi anladığı mana nisbetinde bazı faaliyetleri yapması olarak anlaşılması gerektiği bu anlayış içerisinde legal ve illegal faaliyet gösteren cephelerin oluştuğunu bu cephelerin çalışması ve faaliyetleri sonucunda devlet otoritesinde büyük boşluklar oluşacağını bu boşluklardan faydalanarak İSLAM DEVLETİ kuracaklarını İSLAM devletinin kurulmasının ancak devrim yolu ile mümkün olacağını katılmış olduğu konferanslarında ve kaleme aldığı "Üç Işık " ve " Adımlar " isimli kitabında bu hususları sürekli olarak dile getirdiğini bu kitaplarında örgütsel eylemlerin nasıl yapılacağını cephe faaliyetlerinin nasıl ve ne şekilde yürütülmesi gerektiğini açık bir şekilde anlattığını amaçlarının Türkiye devletini yıkıp yerine İslami esaslara dayalı İslam Devletini kurmak olduğunu stratejisinin de cepheleşmek olduğunu 1991 yılından sonra hiçbir legal ve illegal cepheleşmeye emir ve talimat vermediğini talimatını " Kendinden zuhur diyalektiği " çerçevesinde kitaplarında ele aldığını ve işlediğini kitaplarını okuyan kişilerin bundan ne anlıyorsa onu yaptıklarını İSLAM devleti olarak BAŞYÜCELİK devletini kuracaklarını. . "[2]

Savcılık iddianamesi böyle uzayıp gidiyor. Çok açık bir biçimde gözüktüğü üzere Salih Mirzabeyoğlu mevcut siyasi düzeni kabul etmediğini ve amacının bir İslam Devleti kurmak olduğunu dahası bunu eserlerinde de defaatle dile getirdiğini kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ifade ediyor.

Mirzabeyoğlu "Marifetname" adlı kitabında da kendisini destekleyen kitleye "silahlı mücadele" konusunda şu önerilerde bulunuyor: "Sağlam inşa ancak yıkmakla mümkündür (...) İhtilaller meydandaki kalabalığın gürültüsünde değil birkaç insanın kafasında ve kalbinde başlar (...) Ruhi bir veridir ki adam öldürmenin tasdik edici bir değeri vardır ve bu aynı zamanda doktrin bağlıları arasında bunların inançlarını kuvvetlendiren bir çeşit ortak bağın meydana gelmesine yarar (...) Düşmanınıza öyle vurun ki bir daha yerinden kalkamasm (...) Hiçbir siyasi tasavvur silahlı kuvvetlere veya bu kuvvetlerin bir kısmına gizli veya açık olarak intikal ettirilemezse illegal bir harekete kalkışmak mümkün olamaz (...) Gerçek bir insan karnına bir mermi parçası isabet ettikten sonradır ki mutlu olur (...) Askeri tekniği iyi öğrenmeye bakın..."[3]

Tam bu noktada geçmişte İBDA-C hareketi tarafından gerçekleştirildiği kaydedilen kimi silahlı eylemleri hatırlatmakta fayda görüyoruz. Buna göre anılan hareket ondan fazla birahane ve içki satan işyerine kimi parti binalarına ve derneklere patrikhane ve kiliselere yine giyim mağazası sinema ve banka binalarına bombalı saldırı ve molotof kokteyli atma gibi eylemlerde bulunmuştur. [4] Örgütün yayın organları da dünden bugüne saldırgan ve tahkir edici bir dille düşünsel alanda bu saldırılara destek vermiştir. Örneğin saldırganlarla birlikte 37 insanının yaşamını kaybettiği Sivas Madımak oteli saldırısını İBDA-C hareketine bağlılığı ile bilinen Taraf dergisinde Faruk Akıncı şöyle yorumlamıştır:

"Kendinen zuhur" şeklinde ortaya çıkan şanlı Sivas kıyamından alınacak ne çok ders var herkes için! Biz sadece çok azının altını çizebildik! Sivas'taki "Cuma'da ani zuhur"dan son olarak altını çizmek istediğimiz husus şu: Halk hakkına sahip çıkıyor ve 70 yıldır kendisine hayatı zindan eden işgalci laiklere karşı "kısas"ın hayat veren soluğuna sığınıyor! Artık TC'de hayat yalnız Müslümanlar için zor olmayacak işgalci laikler için de zor olacak! Sivas sadece küçük bir haber!

Herkes safını doğru seçmekle mükellef! Bizden söylemesi!

Gerisi: "Mevlam görelim neyler / Neylerse güzel eyler!" [5]

Bu satırlar 13 yıl önce Madımak saldırısının hemen akabinde kaleme alınmıştı. Peki bugün İBDA-C konuya nasıl bakıyordu? O'nu da Baran Dergisinin satırlarında okuyalım:

"Bilindiği üzere 2 Temmuz 1993 yılında Allah'a ve Resûl'üne iğrenç hakaretlerde bulunan Aziz Nesin ve Alevi saz arkadaşları Sivas'a bir çıkarma yapmış ve hezeyanlarını orada da sürdürmüştü… Sivas'ın Müslümanları da Aziz Nesin ve Alevi yandaşlarının hakaretlerine tepkisiz kalmamış Cuma namazından sonra protesto ederek Madımak Oteli'nin önüne gelmişti. İşi gücü din düşmanlığı olan Aziz Nesin'in peşine takılıp niçin Sivas'a gittikleri ve ondan sonra da Alevilerin "hep biz eziliyoruz!" diye sızlandıkları ayrı bir konu. Biz Aziz Nesin'e verilen tepkiyi o gün de (Taraf dergisinin manşeti "Şanlı Sivas Kıyamı" idi) bugün de savunuyoruz.

Cumhuriyet rejiminin döktüğü Müslüman kanına kitlesel destek veren tek kesim olan Alevilerin Allahsızlık söz konusu oldu mu her zaman yanında yer aldığı Kemalistler tarafından Dersim gibi katliama da uğrasalar Kemalistlerle birlik olmaktan hiçbir zaman geri kalmadılar. Sivas'a Aziz Nesin'le beraber gitmeleri de bu mânâda görülmeli. Acı ama gerçek ektiklerini biçtiler.

Allahsız Kemalistlerle kol kola olan Alevilerin propagandası ile Sivas sanıklarını savunan avukatlar bile taciz edilmiş aynı kör mantık ve kinci anlayış İBDA-C davalarını savunan Refah Partili avukatlara karşı da yaygara koparmıştı o zamanlar.

Bu Aleviler (öyle olmayan Aleviler istisnadır) her pisliğe giriyorlar bir yerleri yanınca da ağlamaktan ortalığı yakıyorlar!

Aziz Nesin'in kayığına binip Sivas'a çıkarma yaptılar ve tahrik ettikleri kalabalıktan başlarına iş gelince ağlaştılar. "[6]

İBDA-C tarihinde yukarıda aktardığımız biçimde nefret kokan saldırıları ve ölümleri meşrulaştıran ve egemen siyasi yapıyı küfürle eş tutup insanları hedef gösteren onlarca dizeye rastlamak mümkün. Hareketin yayın külliyatını oluşturan Tavır Öfke Elif Genç Adam Karar Oluş Akıncı Genç Haberci Kıvam Ak-Doğuş Ak-Zuhur Taraf Tahkim ile günümüzde de varlığını sürdüren Aylık Dergi Baran Furkan Dergisi Akademya Adımlar gibi yayınlar bu dizelerin örnekleri ile dolup taşmaktadır.

Bu anlamda karşımızda demokratik siyasal bir perspektifle mücadele eden bir hareket yoktur. Yeri geldiğinde fiziki saldırılarda bulunan bombalı eylemler gerçekleştiren; yayın organlarında bu saldırıları sahiplenen bir yapıdan bahsediyoruz. Ve açıkça ifade etmek gerekiyor ki bu hareketin önderi Salih Mirzabeyoğlu'dur. Bunu biz değil bizatihi hareketin yayın organları zikrediyor. Yazımızı da bu yayın organlarından birinde kaleme alınan şu dizelerle noktalamak istiyoruz.

Birlikte okuyalım:

" İslâma muhatap anlayışın dünya görüşü olan İBDA ve bunu örgüleştiren de İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu. . İBDA Müslümanların öncü gücüdür İslâm'ın kılıcıdır imanların kıvılcımıdır. Salih Mirzabeyoğlu'nun "Kumandan" vasfı da bunun içindir. "İBDA Allah ve Resûlü davasında Doğru Yol-Kurtuluş Yolu'nun bir remzi ve alem olduğuna göre çağımızdaki sapık kolları enseleyici ve tesirsiz hâle getirici ve doğru yol anlayışını billurlaştırıcıdır. . İBDA küfrün iktidarını yıkıp Hakkın iktidarını yeryüzünde kurmak tarihin gidişini tersine çevirmek ve Allah düşmanlarıyla kalb dil ve el ile mücadele etmek isteyenlere yol yordam gösteren fikir siyaset şuurlanma ve örgütlenmedir. "[7]

Aydın Tonga

Odatv.com

Dipnotlar:

[1] Ruşen Çakır ayet ve Slogan.

[2] İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık No : 1998/2956

[3] Ruşen Çakır a.g.e

[4] İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık No : 1998/2956

[5] Faruk Akıncı Taraf 1993

[6] Baran Dergisi Temmuz 2012

[7] Baran Dergisi Eylül 2015.



DOSYA: İBDA-C VE SALİH MİRZABEYOĞLU'NA DAİR BİLMEMİZ GEREKENLER

23 Temmuz 2014

 Nihat Bilge Onedio Üyesi

28 Şubat dönemine ilişkin tartışmalarda sürekli ismi geçen belki de o döneme dair en çok konuşulan isimlerinden biri kamuoyunda 'Salih Mirzabeyoğlu' olarak bilinen Salih İzzet Erdiş 22 Temmuz 2014 itibari ile mahkeme tarafından serbest bırakıldı.

90'lı yılların çok konuşulan İslamcı örgütlerinden biri olan İBDA-C'nin lideri olan Mirzabeyoğlu'na ve İBDA-C'ye ilişkin bilinmeyenleri sizler için derledik.

1. İBDA-C'nin açılımı ifade ettikleri

1989 yılında Ankara ve İstanbul'da yapmış olduğu izinsiz gösteriler ile adını duyuran örgütün liderliğini Salih Mirzabeyoğlu adı ile tanınan ve mensuplarınca "kumandan" olarak isimlendirilen Salih İzzet Erdiş'in yaptığı ileri sürülmektedir.

İBDA-C 'İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi'ni; Büyük Doğu ise Necip Fazıl'ın 1940-1980 arası çıkardığı yayınlarla ortaya koyduğu ideolojiyi.temsil etmektedir.

İBDA-C kurucusu Salih Mirzabeyoğlu 15 yaşında Necip Fazıl ile tanışmış ve Nakşibendi tarikatına katılmıştır Necip Fazıl'ın fikirlerinden büyük ölçüde etkilenen Mirzabeyoğlu sonrasında ise 1970'te Akıncılar Derneği'nin kurucularından olmuştur. Akıncılar da derneğe bir ithaf taşımaktadır.

Son olarak cephe kısmına gelirsek sol ideolojinin savunucularından Mahir Çayan ile birlikte bahsedebileceğimiz bir metot olan pass yani politikleştirilmiş askeri savaş stratejisi İBDA-C tarafından benimsenmiştir. Mahir Çayan'ın ideolojisine bir yakınlık söz konusu olmasa bile onun 'parti-cephe' modeli örnek alınmıştır.

2. Her şeyin başlangıcı: Büyük Doğu

Örgütün adındaki 'BD'nin temsil ettiği 'Büyük Doğu' Necip Fazıl Kısakürek'in 1940-1980 yılları arasında çıkarmış olduğu kitap ve dergiler ile ortaya koymuş olduğu ideolojidir. Mirzabeyoğlu ve diğer İBDA-C'lilerin oldukça önemsediği Büyük Doğu'nun 9 temel esası şu şekildedir;

1- Ruhçuluk: Her şeyin aslının ruhta olduğuna ve varoluşun da ruhtan başladığına inanma; idealizm.

2- Keyfiyetçilik: Çoğunluğun hakikat sayılması yerine hakikat olan tek'in gerektiğinde çoğunluğa yeğ tutulması.

3- Şahsiyetçilik: Aydınlar sınıfının avam içinde "şahsiyet" olanlar sınıfının üstünlüğüne inanma.

4- Ahlakçılık: Ahlakı olmayan insanın dini de olmayacağı medeniyeti de olmayacağı hiçbir şeyi olmayacağı düşüncesi.

5- Milliyetçilik: "Bizden olmayanlar bize zıttır bizden olanlarsa nereden gelmiş olurlarsa olsunlar bizdendirler" görüşü.

6- Sermaye ve mülkiyette tedbircilik: Mülkiyet hakkını sınırlandırıcı ve sermayeyi toplum için kılıcı sistem.

7- Cemiyetçilik: "her şey toplum için" anlayışı.

8- Nizamcılık: Her şeyde düzen sistem; başıboşluğa red.

9- Müdahalecilik: İnsan ve tarihe dair konularda indeterminist aksiyoncu hamleci olmak.


3. Mirzabeyoğlu'nun cezaevi hayatı

1998 yılında İBDA-C örgütünün lideri olduğu gerekçesi ile tutuklanan Mirzabeyoğlu 6 ay boyunca duruşmalara katılmadı. 25 Ocak 2000'de sabaha karşı Metris Cezaevi'ne büyük bir operasyon yapıldı. Bir tutuklunun öldüğü bu operasyona verilen ad pek manidardı:

"Noel Baba. "

(19 Aralık'ta başlayan sosyalistlerin katledildiği operasyona da "Hayata Dönüş" adı verilmişti. )

Salih Mirzabeyoğlu'na yöneltilen örgüt liderliği suçlaması ile ilgili olarak somut bir kanıt yoktu. Ancak O'nun için 1998 yılında cezaevi hayatı başlamıştı 2001 yılında ise idamla yargılanacaktı. Ancak idam cezası kaldırıldığı için cezası ömür boyu hapse çevrildi.

4. Salih Mirzabeyoğlu'nun yazmış olduğu kitaplar

İBDA/C Diyalektiği başta olmak üzere özellikle cezaevinde kaldığı süre içerisinde Salih Mirzabeyoğlu birçok kitap yazmıştır. Bunların arasında şiir kitapları estetik ve ahlak üzerine denemeler tarihe ve dünya düzenine ilişkin eserler de bulunmaktadır.

Bütün Fikrin Gerekliliği - İktidar Siyaset Hareket

İstikbâl İslâmındır - Denenmemiş Tek Nizam

Tilki Günlüğü 6 Cilt

Başyücelik Devleti -Yeni Dünya Düzeni

Telegram - Zihin Kontrolü

Parakutâ - Para'nın Romanı

Yağmurcu - Gerçekliğin Peşinde

Hukuk Edebiyatı - Nizam ve İdare Ruhu

İşkence - Gözlem

Şiir ve Sanat Hikemiyatı - Estetik ve Ahlâk

İktisat ve Ahlâk - İktisada Giriş

Hikemiyat - Tefekkür ve Hikmet

Kavgam 2 Cilt - Necip Fazıl

Marifetname - Süzgeç ve Şekil

Dil ve Anlayış - Dil ve Diyalektik

İslama Muhatap Anlayış - Teorik Dil Alanı

Necip Fazıl'la Başbaşa - İntibâ ve İlhâm

Kültür Davamız - Temel Meseleler

İdeolocya ve İhtilâl - Kavganın İçinden

Yaşamayı Deneme - KİM'in Romanı

Ölüm Odası - B Yedi

Kökler - Necip Fazıl'dan Es-Seyyid Abdülhakim Arvasi'ye

Müjdelerin Müjdesi - Hikayeler

Gölgeler - Roman

Sahabilerin Rolü ve Manası - Fikir

Hakikat-i Ferdiyye - Fikir

Üç Işık - Fikir

İBDA Diyalektiği - Fikir

Kayan Yıldız Sırrı - Şiir

Aydınlık Savaşçıları - Şiir

Erkam (Hayat Sayı Matematik) - Fikir

Büyük Muztaribler 4 Cilt - Düşünce Tarihine Bakış

İnsan (Erkek-Kadın) - Fikir

Sefine - Fikir

Berzah - Fikir

5. Ak-Doğuş Taraf ve Akademya'dan Baran Furkan Dergisi'ne İBDA-C

90'lı yıllarda İBDA-C tarafından birçok dergi çıkartılmıştır. Bu dergilerin bir kısmı kapatılmış farklı dönemlerde farklı isimler adı altında farklı mecralar yayımlanmıştır.

'Taraf olmayan bertaraf olur' sloganı ile çıkmış Taraf dergisi günümüzde hala internet sitesi üzerinden hizmet veren Akademya dergisi ön plana çıkmış mecralardan.

İBDA-C dergilerine 90'lı yıllarda uygulanan kapatılma ve toplatılma kararları ile ilgili detaylara Akademya'nın güncel web adresi üzerinden de ulaşabilirsiniz.

6. İBDA-C ile DHKP-C ilişkisi

Farklı ideolojilere dayansalar da iki örgüt arasında bir yakınlık söz konusu olagelmiştir. Bunun temelinde iki örgütün anti-emperyalist ideolojiye sahip olması örgüt mücadele metodu bakımından benzer çizgileri benimsemesi geliyor. Mahir Çayan'ın PASS stratejisinin (politikleşmiş askeri savaş stratejisi) İBDA-C tarafından benimsenmiş olması da bu anlamda önemlidir.

DHKP-C'nin üstlendiği Sabancı Suikasti sonrasında İBDA-C yayın organlarında terör eylemini ve örgütü öven tarzda yazıların çıktığı bilinmektedir.

Ancak bu yakınlık her iki tarafta da zaman zaman tartışılan bir konu olmakla birlikte; herhangi bir eylem birliği söz konusu olmamıştır.

7. İBDA-C yayın organı Taraf'ta kan donduran Sivas Katliamı yorumu

1 Ağustos 1993 günü İBDA-C tarafından yayımlanan Taraf'ta 2 Temmuz Sivas Katliamı'na dair o kan donduran satırlar yer almıştı;

"Kendinen zuhur" şeklinde ortaya çıkan şanlı Sivas kıyamından alınacak ne çok ders var herkes için! Biz sadece çok azının altını çizebildik! Sivas'taki "Cuma'da ani zuhur"dan son olarak altını çizmek istediğimiz husus şu: Halk hakkına sahip çıkıyor ve 70 yıldır kendisine hayatı zindan eden işgalci laiklere karşı "kısas"ın hayat veren soluğuna sığınıyor! Artık TC'de hayat yalnız Müslümanlar için zor olmayacak işgalci laikler için de zor olacak! Sivas sadece küçük bir haber! Herkes safını doğru seçmekle mükellef! Bizden söylemesi!"

Gerisi: "Mevlam görelim neyler / Neylerse güzel eyler!"

Faruk AKINCI Taraf 1 Ağustos 1993 Tam metni için kaynak

İBDA-C ismi yakın tarihimizde birçok saldırı ile ilişkilendirildi bunların bir kısmını üstlenmemelerine karşın; ses getiren birçok terör saldırısında İBDA-C'nin imzası bulunuyor.

Gaziantep Fuarı'nda Hristiyanlık ile ilgili kitap ve kaset satılan bir standa yapılan bombalı saldırı sonucunda 6'sı ağır 25 kişi yaralanmıştı. İBDA-C'nin üstlendiği saldırının sonucunda yoğun bakıma alınan 3 yaşındaki Ali Özdemir hayatını kaybetmiştir. Kaynak

1999 yılına gelindiğinde ise Türkiye'yi şok eden hain bir suikast gerçekleştirilmişti; Prof. Ahmet Taner Kışlalı aracına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. 1999 yılını 'İslami İhtilal Yılı' olarak ilan ettiklerini söyleyen İBDA-C üyeleri Kışlalı saldırısını üstlendi. Kaynak

Bunun dışında 2003'ün Kasım ayında İstanbul'un Osmanbey ve Kuledibi'ne meydana gelen bombalı saldırılar El Kaide'nin üstlenmesine karşın o dönem İBDA-C ile ilişkilendirilmişse de iddia olarak kalmıştır.

9. İBDA-C'nin eylemsizlik Mirzabeyoğlu'nun tahliye süreci

Yeniden yargılama tartışmalarının birçok dava konusunda gündeme geldiği son dönemlerde özellikle Balyoz ve Ergenekon Davalarına ilişkin yeniden yargılama talepleri tahliyeler çok konuşulmuştu. Ancak Mirzabeyoğlu'nun 10 yılı aşkın sürdürdüğü hücre hayatı ile ilgili ne iktidar ne de muhalefet kanadından bir görüş ortaya konulmadı desek yeridir.

Mirzabeyoğlu için CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün 2012 yılında 'uzun süren tecrit' için çeşitli girişimlerde bulundu. Kaynak

İBDA-C'nin eylemsizlik süreci gitgide uzayan ve çeşitli kesimlerce dikkat çekilen ceza süresi; mahkeme tarafından 22 Temmuz 2014 itibariyle Mirzabeyoğlu'nun serbest bırakılmasını beraberinde getirdi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi İBDA-C davasından hükümlü kamuoyunda "Salih Mirzabeyoğlu" olarak tanınan Salih İzzet Erdiş'in yeniden yargılanmasına ilişkin talebini kabule değer görerek tutuklulukta ve infazda geçirdiği süreyi de dikkate alarak tahliyesine karar verdi.

https://onedio.com/haber/dosya-ibda-c-ve-salih-mirzabeyoglu-na-dair-bilmedikleriniz-33982



İBDA/C LİDERİ SALİH MİRZABEYOĞLU'NUN BERAAT KARARI: ŞİDDETİ TEŞVİK ETTİĞİNE DAİR KANIT YOK

08/05/2016 14:38

'Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek' suçundan aldığı müebbet hapis cezası iptal edilen Salih Mirzabeyoğlu mahlaslı Salih İzzet Erdiş hakkındaki gerekçeli karar tamamlandı. Mahkeme Mirzabeyoğlu'nun beraatine karar verdi.

Fotoğraf: DHA

Fotoğraf: DHA

Dönemin İstanbul 6 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi 2 Nisan 2001'de verdiği kararla Salih İzzet Erdiş'i idam cezasına çarptırmıştı. İdam cezası 2004'te tekrar yapılan uyarlama ve 2005'te yeni TCK hükümleri gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapse dönüştürülmüştü. Erdiş 16 yıl hapis yattıktan sonra yeniden yargılanması sonucu 22 Temmuz 2014'te tahliye edilmişti.

'Görüşlerinden etkilenilmesi cezai sorumluluk sayılamaz'

Gerekçede Erdiş'in sisteme yönelik karşıt görüş ve fikirlerinin düşünsel ve fikri düzeyi aşmadığı anlatılarak İBDA/C'nin şiddet eylemleri gerçekleştirilmeye başladığı yıllardan sonra örgüt üzerinde bir yönlendirmesi olduğuna örgütün cephe ve hücre oluşumlarıyla organik bağı bulunduğuna dair 'yeterli kesin inandırıcı somut ve objektif' kanıt olmadığı anlatıldı.

CNN Türk Mirzabeyoğlu'nu 'Che' ilan edince tepki çekti

16 yıl sonra tahliye edilen İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu'nu Bolu Belediye Başkan Yardımcısı karşıladı

http://www.diken.com.tr/ibda-c-lideri-salih-mirzabeyoglunun-beraat-karari-siddeti-tesvik-ettigine-dair-kanit-yok/




İBDA-C'LİLERİN DİLİYLE "KENDİLİĞİNDEN ZUHUR"

Diğer yandan bir dünya görüşünü benimseyen insanların bulundukları ortama ve şartlara göre şekil alması mizaç hususiyetleri bakımından kendi benzeriyle irtibata geçip kurumlaşması ve bir iş aksiyon üretmeye girişmesi doğaldır ve mümkündür. Meşhur deyimle gereken yerde gerekeni yapmak zarurettir haliyle. Adam geçmiş bacıma tecavüz ediyor durup seyredecek halim yada mendil tutacak durumum yok! Veya adam dinime imanıma hakaret ediyor ya da evime hırsız girmiş ne yani hırsızın tüm malımı götürmesini bekleyecek değilim! Ne yapmam gerekiyorsa artık üzerime düşen yapmak zorundayım! Bu refleks davranış her fikir-inanç sahibinde vardır. Bu ve benzeri durumlarda da şahit olunduğu üzere "kendiliğinden bir zuhur" vardır. Hadisenin oyuncuları ve aletleri her şey o anda orada gerçekleşmektedir. Kim varsa orada "Ben Varım" şuuru ile varlığını ispat ettiğinde sesini duyurduğunda "kendinden zuhur diyalektiğinin" zamanın ötesine kucak açan işleyişi başlar ve Rabbimin liyakat ehliyet ve samimiyete binaen kullarına lütufları "kendiliğinden zuhur" eder. "Bizim daimi gündemimiz kendi iç oluşumuzu tamamlamak ve bunun tabiî neticesi merkezden muhite doğrudur; bir hâdise kendini çözüm için teklif ettiği ve "iş içinde eğitim" hikmetine denk geldiği kadar muhitten merkeze doğru bir merkez gayeye hizmet edici cebhe teşkil eder. (Salih Mirzabeyoğlu Adımlar)

Benzer durum her fikir hareketinde vardır. "Demokrasi" denilen melaneti fikir kabul etsek sayısız demokratik parti var ki her biri üstelik birbiriyle de şiddetli çatışma halinde. Liberalizmi bir fikir olarak kabul etsek bu fikir üzere ekonomik ve hukuki nizamlarını kuran devletler bile birbirleriyle milyonların ölümüne sebep olacak kadar çatışma halinde. Uzatmayalım en basit idrâk sahibi bilir ki bir fikri bir inancı benimseyen bir kişi veya kurum hemen onu kendi üzerinde veya çevresinde göstermeye kalkışır. Hz. Ömer'in Müslüman oluşuyla birlikte Müslümanların yeni aksiyon hamlesine girişip "Kâbeye gidişi" en güzel misaldir.

Her dünya görüşü zihinlerde ve kalplerde kabul gördükçe yaşama alanına çıkar ve yaşama alanına çıkarıldıkça göze görünür. İBDA ruh ve ahlakını ister cemaat anlayışıyla ister cemiyet anlayışıyla ister cephe anlayışıyla kim ne şekilde benimserse benimsesin o insanların yapacağı şey bellidir; Büyük Doğu-İBDA'yı yaşamın her alanına yaymak O'nu yaşanabilir kılmak… Kendinden zuhur diyalektiği ve iş içinde eğitim hakikati hatırlanmalı…

Konuyu somutlaştıralım; herhangi bir parti bu A Partisi olduğu gibi C Partisi de olabilir A gazetesi de olur B gazetesi de X derneği de olur Y derneği de askeri de olur siyasi de üç kişide olur beş kişide sinema kulübü de olur kitap kulübü de kim Büyük Doğu İBDA misyonuna uygun hareket ederse oda İBDA'nın kendinde toplayıcı vasfından istifade etmiş olur. Herhangi bir gazete basın yayın faaliyetlerinde Büyük Doğu İBDA misyonuna uygun yorumlar haberler neşreder ve İslâm ahlakını kitlelere nüfuz gayesi güderse benzer toplayış burada da gerçekleşir ve belli bir cemiyet yada cemaat halinde kendinden zuhur meydana gelir. Son bir misalle; Diyelim ki bir camia Büyük Doğu İBDA misyonuna uygun mensuplarını yetiştirir kafa ve ruh disiplinine sokarsa o gruba-cemaate İBDA cemaati denmezde İBDA'cı(yani Büyük Doğu-İBDA dünya görüşünü benimsemiş) grup camia cemaat veya cephe denir.

Kişiler legal veya illegal yollarda olabilir bu "suçun şahsiliği prensibi gereği iş ve fiil sahibini bağlar. " Sırf bu yüzden kesinlikle Büyük Doğu İBDA dünya görüşü yargılanamaz çünkü o bir şahıs değil bir fikirdir. Mimarı bir parti başkanı bir dernek kurucusu bir örgüt lideri değil BİR MÜTEFEKKİRDİR ve tefekkürünün icrasını isteyen KUMANDAN'dır tefekkürün sanat cephesini de kuran SANATÇI'dır. Fikrinin hayatla içiçeliğinden dolayı KUMANDAN vasfı ve ismi diğerlerinden daha kapsamlı diyebiliriz.

Devrimci-ihtilâlci bir hareket için kanun yolu nasıl kullanılabilir bir yol ise kanun dışı yol da ihtilâlci ve inkılapçıların başvurduğu yollardandır.

Temsil ettiği manaya göre istediği gibi isimlendirmeler yapılabilir. Burada esas olan ne işle meşgul olacaksın ne yapacaksın ne kadar fayda elde edeceksin ve hedef kitlen kim? Yaptığın işe göre tedbir görev ve istidat arayacaksın. Yoksa kendini fikre nisbet edip "Fikri" tüketmeye kalkışmak gibi bir handikaba düşülür ki bu ise muhatap açısından ciddi anlamda sıkıntı doğurur.

http://www.barandergisi.net/ibda-ve-ibda-c/ibda-c-ve-kendinden-zuhur-nedir-h3885.html


a45UyF587661-180516150225 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2018/05/16  18:48 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 


Nec verbum verbo curabis reddere fidus interpres.
* * *
Durust bir cevirmen kelimesi kelimesine cevirmemelidir.

Dunya baligin uzerindedir.
Balik basini sallayinca dunyada depremler olur.

Ibni Kesir, 2/29; 50/1

Biz Turkler tarih boyunca hurriyet ve istiklale timsal olmus bir milleti.

K.Ataturk

Dilini mahkum eden, sozlerine mahkum olmaktan kurtulur.


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder