18 Eylül 2011 Pazar

POLITIK - Necati Doğru,Gazeteci ona denir!..

Necati Doğru

Gazeteci ona denir!..

"Ölmekte olan karımı görmek için kimseye minnet etmem" demişti.
Yazdıklarının, söylediklerinin, sahip çıktığı değerler manzumesinin arkasında duruyordu.

Gazeteci ona denir!

Egemene minnet etmez.

Kaç zamandır yatıyordu.

Eşinin öleceği gün gelmişti.

Son bir kez sevdiği kadının gözlerine bakmak ve ona "bir gönül öpücüğü göndermek" için hapishaneden bir günlüğüne çıkartılmasını isteyebilirdi.

İnsanlık bu hakkı veriyordu.

Ricacı olmadı!

Namerde dilekçe yazmadı.

Kötülüklerin üstüne cesurca giden gazeteciler, vahşi iktidarların iştah ve şehvet paylaşım dalevarlarını halka anlatmak için kalemlerine sarılmak yolunu seçince"düzen bozucudur- kışkırtıcıdır- kafa tutucudur- isyan çıkartıcıdır" denilerek hapse konuluyorlardı.
Şimdi; "Darbecidir- Ulusalcıdır" çamuru atma modası var.

Doğan Yurdakul ne yaptı?

Darbeci olacak ne yazdı?

Savcılar ile yargıçlar, iddianamelerde Doğan Yurdakul'un "darbeci  suçlamasıyla hapse konulmasını" haklı kılacak bir tutarlı belge, bilgi, kanıt, bağlantı, örgüt yapısı, silah, bomba, örgüt eylemi ortaya koyamamışlardı.

Kitap yazmış.

Yazı kaleme almış.

Yazı kaleme almak, kitap yazmak "insanlık ortak bahçelerinin solmayan çicekleridir" ve bu; Doğan Yurdakul ile aynı davadan hapse konulmuş diğer gazetecilerin iddianamelerinde suç olarak gösteriliyor.
Dünyanın en etkili kalemi olsa bile bu çağda bir insan kitap yazarak nasıl darbe ortamı yaratıcısı olur?

Gizli dinlemişler.

Bir gazeteci öbürüne şu kitabı oku demiş.
Öbür gazeteci şu kitabı benim için alır mısın diye rica etmiş.
Şu haberin başlığını "yorumsuz" atalım, yorumu okur yapsın demiş.
İşte Doğan Yurdakul, böyle bir örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle  hapiste yatıyordu.
Eşi Güngör Yurdakul, hayata pencerelerini kaparken yanı başında olamadı.
Dışardaki gazeteci arkadaşlarından Oray Eğin'e şu açıklamayı yaptı:

"Hayatımda zalimlerden aman dilemedim.
Bu saatten sonra da hiç kimseden merhamet talebinde bulunmam.
Eşimle son telefon görüşmemde vedalaştım.
Artık, sadece yasal hakkım olan cenazesine katılma talebim vardır
"

* * * *

KUTU

(Uyan Borusu)

Soner Yalçın yazdı

Doğan Yurdakul ile birlikte aynı örgüt üyeliğiyle suçlanan Soner Yalçındün Odatv'ye  "Bakın ben nasıl örgüt üyesim" başlıklı bir yazı gönderdi.

Yazının girişi şöyleydi:

"Odatv iddianamesi çıktı.
Örgüt olduğumuz iddia ediliyor.
Bakın, biz nasıl"örgütüz"?

Yalçın Küçük'le son dört yılda sadece Ankara'da iki cenazede görüştüm.
Telefon sayısı ile beşi geçmez.

Nedim Şener, hiç tanışmadım, sadece bir kez telefonda görüştüm.

Ahmet Şık, hiç tanımıyorum.

Hanefi Avcı, 10 yıl önce bir yemekte görüştük, hiç telefon görüşmesi yapmadım.

Kaşif Kozinoğlu, adını bile bilmiyordum; ne tanıştım ne de telefonla görüştüm.

Coşkun Musluk, tanışmıyorum, hiç görüşmedim, telefonda bile tanışmıyorum.

Sait Çakır, tanışmıyorum, hiç görüşmedim, telefonda bile.

Doğan Yurdakul, can dostum; ancak İstanbul dışında yaşıyor, haftada bir kez telefonda görüşürüz.

Müyesser Yıldız, hiç tanışmadık, sadece babası vefat ettiğinde bir kez başsağlığı için telefonla aradım.

Barış Pehlivan, hergün en az dört-beş kez telefonda görüşürüm, haftada bir iki kez yanyana geliriz.

Barış Terkoğlu, hergün telefonla birkez görüşürüm, haftada bir kez de yüz yüze görüşürüz.

İklim Bayraktar, hayatımda iki kez telefonla görüştüm.
Bir kez de yüz yüze görüştüm.

İşte "örgüt" bağlantısı bu.
Nasıl ama?"

 

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ AĞACIM  Mahallemizde Senden başka ağaç olsaydı Seni bu kadar sevmezdim. Fakat eğer sen Bizimle beraber Kaydırak oynamasını bilseydin Seni daha çok severdim.Güzel ağacım! Sen kuruduğun zaman Biz de inşallah Başka mahalleye taşınmış oluruz.   Orhan Veli KANIK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder