30 Eylül 2011 Cuma

POLITIK - Az Zamanda Çok Büyük..- Yalçın KÜÇÜK

Az Zamanda Çok Büyük..- Yalçın KÜÇÜK

İ

şler yapacağız.

Rüzgar bizden yana esiyor, şansımız açıldı, gücümüz var, yeterlidir.
Artık nöbet değişmek durumundadır; bundan böyle akepe'yi iktidarda tutamayız ve cehepe'ye de iktidar veremeyiz.
İktidar bize, sahibine düşmektedir.

Tarihin talihsizliğe dönüştüğü seferleri biliyoruz ve okurken hep, "Napoleon'un talihi Moskova karlarında eridi" diyoruz, bir daha dönmemiştir, sonu Elbe oldu.
Turgut Özal İç Asya seferine çıkmıştı, Türk birliği kuracaktı; Musul'u alacaktı, alamadı.
Özbekistan'da tersyüz ettiler.
"Sen kimsin" dediler.
"Bizde bir Cengiz var, sizin Selçuklu'yu ezdi geçti"; yetmedi, "bizde bir Timur var, sizin Beyazıt'ı arkasına taktı, nerelere götürdü, bilmiyoruz," dediler.
1993 başındadır, Turgut Bey'in yüzünü hatırlıyorum.
Enver Paşa'dan daha şanslı çıktı, Ankara'da bu dünyadan ayrıldı.
Seferi ölümüdür, öldürüldü ise, Israel eliyledir ve ben bunu hep böyle yazıyorum.

Erdoğan'ın çöle gömülen hayalleri

Tayyip Erdoğan'a gelince, iktidarı Kuzey Afrika çöllerine gömülmüştür, sonu yüzüne düşmüş haldedir.
Ne güzel hayalleri vardı; Amerika, Israel'den bir özür alacaktı, Mısır'a gidip Gazze'ye geçecekti.
"Toslama ve Foslama" yazısında işaret etmiştim, seçim gecesi Bosna'dan Mısır'a ve oradan Tunus'a kendisini bir halife ilan etmişti.
Ama pek yazık, Mısırlılar Tahrir Meydanı'nı vermediler, Gazze kapısını açmadılar; Libyalılar sadece Avrupa ile Arap Birliği'ni kurtarıcı saydılar, bir de Çemişgezek pazarı büyüklüğünde bir yerde namaz ve bir de vaaz verdiler.
Muhalif aydınların pek çoğu ile cumhuriyetçi paşaların önemli bir bölümünün hapiste olduğu, parlamentosu çalışmayan kararname diktatoryası altındaki bir ülkeden gelir, Nato uçaklarının bombardımanı altındaki bir ülkeye "hürriyet" nutukları attı.
Trablus ile İstanbul arasında haftada dört uçak seferi olacağı müjdesi verdi, Türk müteahhitlerinin alacaklarını istedi.
Hepsi budur, Israel ile ticaretin devamına muhtaçtır, zayıftır ve diplomatları çekiyor, askeri ateşeye dokunamıyordu, çok güçsüzdür.
İşte Afrika'nın ve Araplar'ın fatihi budur.
O halde, trajikomik bir oyun seyrediyoruz.

Cahillere Mısır dersleri

Çöküş'te yazdım, Bizans'ın çöküşünü, yönetime en cahil kadroların gelişine bağlıyoruz.
Türkiye insan aklını zorlayan bir bilgisizliğin boyunduruğundadır.
Pek bilmezler, Mısırlılar kendilerini Arap saymazlar.
"El Mısri" diyorlar ama Orta Doğu'nun liderliğini hiç bırakmazlar, Türkiye'yi asla kabul etmediler.
Kemal Paşa döneminde Sadabat ve Menderes zamanında Bağdat paktlarını bunun için denedik ve her ikisinde de kaybettik.
İlkinde İngilizler ve ikincisinde Amerika'ya dayandık ve şimdi yine kucaklarındayız.
Çok hoş, Tayyip Erdoğan şimdi Kuzey Afrika'dan, "donanmalarımız Akdeniz'de olacaklar" buyurdular; bana göre çok yükseklerden uçtular.
Öyle bir iktidar göremiyorum, Afrika çöllerinde gömülüdür ve donanmaya gelince, komutanları Hasdal'da seminerde ve donanma denizlerdedir.
Artık gücünün yeteceğini sanmıyorum.

İktidar koltuğu boştur

Buraya kadar hazırlıktı, şimdi başlıyorum.
Ancak artık kısa tutmak istiyorum, peki ne yapabilirim.
"Aydınlık okurları" yazıları kesiyorlar mı, "lütfen kesiniz" diyorum.
Cumartesi, 17 Eylül, Doğu'nun yazısını okuyunuz, çok açıktır, çok mükemmeldir, "devlet çözülmüştür" demektedir.
"Wither away" diyoruz ve Türkçe çözülme tarif ediyoruz.
Doğu Perinçek, "Türkiye'nin devletsiz ve hükümetsiz kaldığını" göstermektedir diyor.
Çok zamanlıdır ve ben de bu nedenle "az zamanda…" sözümüze başlıyorum.
Böyle bırakamayız.

Bu kadar bilgisiz birisi başbakanlık koltuğundadır; "mit müsteşarı hükümet adına değil, devlet adına konuşmaktadır" diyor.
Peki, Bay Fidan hükümet mi, devlet mi; takiyenin bu kadarını hiç düşünemezdim.
Devlet mi, Hegel'e ve Marx'a göre sadece biçimdir, fiktiftir; bekçi yoksa, jandarma yoksa, Necdet Paşa yoksa, Bilgin Paşa yoksa, yoktur.
Devlet mi, l'etat, c'est moi, hepsi budur ve çok bilgisizdir, çökmektedir.
Kuzey Afrika'da kumların altındadır.
Ama eğer Bay Fidan'ın çocuğu varsa, devletten mi, hükümetten mi, çok merak ediyorum.

Yüce Gök, "devlet laik olurmuş", demek ki, tüm üniversiteler çökmüştür.
Laisizm, kanunlaşmış hümanizmdir; insanın yüksekliği ve aklın egemenliğidir.
Laiklik, dinsel davranışın caminin, sinagogun, kilisenin dışına çıkmamasıdır ve Turan Dursun'un mükemmel tarifi ile "din duygusunun geri atılmasıdır".
Erdoğan laik değilmiş, biz de biliyoruz; çok ürkektir, Avrupalılar "İkinci Ahmedinejat" adını takmışlar, bunun üzerine, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalktı.
Bir de halifelik hevesine kapılmıştı, "ben laik değilim" diyor.
Biz de o halde, "buyrun size aşure" diyoruz.

Bir Mit hikayesi

Telgrafa geliyorum.
Bir, Kırım'da "sela-i cifat" var, "sıla" ya da "selah" da diyoruz.
İki, Selah Cimcoz vardı, İttihat ve Terakki dönemindedir, İbrani asıllı ve Sabetayist idi.
Üç, Osman Korutürk ve Selah Korutürk torunlarıdır.
Dört, Zergun, Selah'ın eşidir ve mit'te çalışıyordu.
Beş, Erdoğan, Atasagun'dan sonra müsteşar yapacaktı, ben öğrendim, açıkladım.
Altı, bir zaman vardı, savak, mit, mossad iç içeydi.
Tahran'da Zergun Hanım'ın mossad adamları ile ilişkisi yaşlı mit'çileri rahatsız etmişti.
Attılar ve hariciyeci yaptılar, ne de olsa Korutürk'ün gelini idi.
İbrani bağı ile yükselmektedir.
Güzel, buraya kadarı benim içinde olduğum bölümüdür.

Bundan sonrası bana gelenlerdir.
Ş.Atasagun müsteşardı, Tayyip Bey'e gitmiş, Zergun Korutürk kararnamesi yazılı imiş, anlatmış.
Geri çektiler ve Emre Taner'i getirdiler.
Taner, Atasagun ve Eymür Öcalan'a suikast hazırladılar.
Haberim olduğu malumlarıdır.
Sonra bu Taner Öcalan'a dost oldular.
Yardımcısı Afet Güneş, afat mı afat, önderlike çok bağlıdır.
Oslo'ya gitmek ise Fidan'a nasip olmuş, yanında Afet mi Afet var, Türk devletini unutmuşlar.
Karşılarında Ok var, galiba tanımıyorum.
Mustafa Karasu da var, saçları dökülmüş, diplomatik konuşmayı sever.
Zübeyir Aydar yumuşak konuşur.
Mustafa'nın chp gençlik kollarından olduğunu not etmiştim.
Aydar Siirt İl Başkanı idi ve Ehud Barak, Hakan Fidan'ın İran yanlısı olduğunu söylemişti, bilemem.
Kardeşi Mustafa'nın da Gülen'in sekreteri olduğunu ileri sürüyorlar, bilemiyoruz.
Erdoğan'ın, "Fidan'ımı yıpratmak istiyorlar" dediği işte budur.
Ehud Barak'ın adını "Bir Şimşek" olarak da söyleyebiliriz.
Artık kardeş sayılırız.

Mit içindeki Mossad

Telgrafın çözümü şudur; mit'te olanların hepsi mossad'ta vardır.
Kılıçdaroğlu'na gelince, Erdoğan'ın stepnesidir, İklim'e "kaset doldurma" demiyor ve bunu okumuyor.
Aydınlık'ta, Doğu'nun yazısının yanındaki Ankara-haberi mutlaka okunmalıdır, Kılıçdaroğlu bizi aptal yerine mi koyuyor, yoksa Çiçek'e çiçek mi atıyor.
Kırım'dan gelenler, "Bulut" ve Kara'lı olanı tercihlidir, "Kaya" ve "Çiçek" adlarına bayılıyorlar.
Birbirine benzerler, sonuç ise şudur.
a, mossad hükümete bakmaz, kendisi yapar.
b, Israel Türkiye'de Israel'de olduğundan ve mossad mit'te Tel-Aviv'de olduğundan daha güçlüdür.
Burada duruyorum.

Israel'in yararları çoktu.
Bir, Araplar Türk Hükümeti'nin ayrı devlet peşinde olduğuna inanılan Kürtler ile bu kadar yakın olmasından çok rahatsız olurlar.
Zamanlama budur ve Erdoğan'a büyük bir darbe sayabiliriz.
İki, Türk Ordusu'nun bundan böyle savaşta vali ve emniyet müdürlerine güvenmeleri zorlaşmıştır, güvenenler kaybederler.
Vali ve emniyetine güvenmeyen bir Ordu ile karşı karşıyayız.
Üç, Israel hükümeti Erdoğan'a cevap vermeme kararı almış, tenezzül etmeyen bir havaları var.
Ayrıca mossad çalışıyor.

Egyptization

Yazıyı bitirdim.
Ama böyle bitmeyeceğini biliyorum.

a) Egyptization, ben mi buldum, aldım ve geliştirdim mi, hiç önemi yoktur, "Mısırlılaşma" büyük bir kavramdır.
Mısır şeklen bizimdi, başkaları yönetiyordu.
"Yahudi Katır Birliği" İskenderiye'de hazırlandı, Çanakkale'de bize karşı savaştı.
Jewish Legion da öyle oldu.
Erdoğan'ın Kürt Açılımı modelini egyptization olarak görüyoruz.

b) Akif Dedi ki, biri "Musa" ve diğeri "Harun" büyümüştü, ne hoş, biri "Abdullah" ve diğeri "Tayyip" doğdular.
Harun, Nil'de bir sepette bir bebek ile geldi, Firavun'un kızı mı, kardeşi mi, ama sonra karısıdır, Asiye, "sana suda diyorum" dedi, "suden" veya "suden" de diyoruz, Kıptice'dir ve böylece Musa adının Kıptice olduğunu da kaydetmiş oluyorum.
Freud mükemmel çalışması Musa'da aynı görüştedir.
Ne hoş, bir zamanlar Musa ve Harun'dular ve şimdi Musevi ve Haruniler cenk ediyorlar.
İnanalım mı, zorlanıyoruz.

Peki hakkat mi, çöküyor mu, ben başka alametlere bakıyorum.
Bir, Gorbaçov'a bakıyorum, "konuşsun, konuşsun, ama hani bana haber" diyor ve ne zaman Erdoğan tökezlese yardımına koşuyor.
Hatırlıyoruz, "tank çıkarsa ben önüne çıkarım" demişti.
Çok rahatlamıştım.
İki, Ciner Pavyon, Doğan Bar, Gülen'in müezzin bıyıklı, solgun benizli, henüz saçları tarak kabul etmez, bakıcı, sandıkçı, saymakla bitmez genç delikanlılarıyla dolup taşıyor ve kızlar çok memnunlar.
Kulları Enis ile Bulut, çöl sıcağından Sarkozy'nin kıskançlık krizi haberlerini geçiyorlar, kapalı gişe halleri var.
Artık ölçüyü, sıkılmayı bıraktılar; bir gazete ve bir tv çıkarıyorlar.
Ne yapsınlar, Tayyip Erdoğan çok zordadır.
Az zamanı var ve düşmesinden çok korkuyorlar.

http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php/hm-yazarlari/yalcinkucuk/1080416-az-zamanda-cok-buyuk-yalcin-kucuk.html

 

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Güzel giyin, insanlar giydikleriyle karşılanır!  Anonim Nasihat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder