23 Ağustos 2012 Perşembe

Osman Türkoğuz - İNANÇLARA VE AKLA AYKIRI BİR YAKLAŞIM,NURCULUK.

Arkadaşlar biz işkembesel katkı payı olmadan konuşalım, tamam bunda hepimiz hemfikiriz.
Ama bir de işkembe-i kübradan atanları da teşhir edelim.
Herkes bilsin, herkes duysun.

Osman Türkoğuz - İNANÇLARA VE AKLA AYKIRI BİR YAKLAŞIM,NURCULUK.

Nurculuk denen akımın ne olduğunu anlamak için 3 konu hakkında bilgi sahibi olunması şarttır.
Bu 3 konudan birincisi:
Said-i Nursi.
İkincisi:
Risale-i Nur.
Üçüncüsü:
Nur Şakirtleri (Nurcular).

Bu konularda çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır.
Değişik açılardan konular üzerinde durulmuştur.

Biz de, dinimiz açısından değerlendirme yolun gideceğiz.
Acaba gerek Said-i Nursi, gerek Risale-i Nur ve gerek Nurcular, dinimize uygun bir çizgide mi bulunuyorlar?
İşte bu sorunun cevabını bulmaya çalışacağız.

Said-i Nursi Kimdir ?

Said-i Nursi 1873 yılında Bitlis'in Nurs köyünde doğmuştur.
Kısa bir süre, Molla Mehmet Emin adında bir hocada okumuş ve bu adamdan aldığı yarım yamalak bilgilerle kendini erişilmez bir "âlim" saymıştır.
Sonradan yazdığı Risalelerinden de anlaşıldığı gibi, edindiği yetersiz bilgilerin büyük bir değer taşıdığını sanarak büyüklük taslamaya başlamış, şuna buna rastgele sorular sorup mahcup etme çabalarına girişmiştir.
Gösterişe ve riyaya çok düşkün olması yanında, hayalci de olan Said-i Nursi, kurmaya çalıştığı "Medrese-tüz-Zehra" adlı medreseye yardım toplamak için İstanbul'a gitmiş ve burada bir takım siyasi işlere girişmiştir.
"İttihad-ı Muhammed-i"
fırkasının kurucuları arasında yer alan Nursi, bir ara akıl hastanesin de yatırılmıştır.

31 Mart sanıklarından biri olarak da yargılanan Said-i Nursi, her ileri adımın karşısına çıkmış, İttihat-Terakki'ye, Jön Türklere ve Batı'ya yönelenlere düşman olanların safına katılmış, Volkancıların safında türlü fesatlıklar yapmaya çalışmıştır.
31 Mart'ta temel olan görüşlerini, "Divan-ı Harp" önünde tekrarlayan Nursi, bu görüşlerini 1957'lerde de yaymaya çabalamıştır.

Kurtuluş Savaşı'nda bu savaşın amacının Halifeliği yaşatmak olduğun sanarak savaşı desteklemiş, Dürrizade Fetvasına karşı Anadolu hareketine katılanları savunmuştur.
Ama Ankara'ya gidip de Mustafa Kemal'le görüşünce, savaşın gerçek anlamını anlamış, karanlık emelleri için bu savaştan bir yarar sağlamayacağını düşünerek harekete karşı çıkmıştır.
Ankara'dan ayrılarak Van'a gitmiş ve orada Risale-i Nur adı altında saçmalıklarla dolu kitapçıkları yazmaya başlamıştır.
Kürt isyanı sırasında Barla'ya sürgün edilen Nursi, daha sonra Kastamonu'ya ve Emirdağı'na sürülmüştür.
Saçmalıkla yüklü kitapçıklarını buralarda da yazmaya devam eden, üstelik bazı saf Müslümanlar gözünde bir Müslüman kahramanı olarak tanıtmayı başaran Said-i Nursi, birbirinin tekrarı olan 130 parça risale yazmıştır.
Kitapçıklarının Kur'an-ı Kerim derecesinde olduğunu, hatta bazı risalelerin birçok surelerden daha veciz ve daha anlamlı bulunduğunu iddia etmekten çekinmeyen Said-i Nursi, 1960 yılında Urfa'da ölmüştür.

Said-i Nursi, çarpık görüşlerini dinimize mal etmek için durmadan çaba harcamış ve bu yolda özellikle iki zümreden yararlanmıştır.
Bunlardan biri;
saf ve Müslümanlığı gerçek anlamıyla bilmeyen imanlı zümre;
öteki de, az çok her şeyi kavrayan, bilen fakat menfaatlerini dinin de imanın da üstünde tutanlardan meydana gelen zümredir.
Nurculuk akımı, işte bu iki zümre arasında yayılmış ve dinimizin de milletimizin de başına bela olan bir durum almıştır.
Said-i Nursi, Nurculuğu bu iki zümrenin omuzları üstüne kurmuş ve ölünceye kadar, hiçbir din ve iman kaygısı taşımadan geliştirme çabasını göstermiştir.
Bugün bazı saf Müslümanlar, Said-i Nursi'nin gerçek yüzünü bilmedikleri, bilemedikleri için, onun Müslümanlığa taban tabana ters düşen görüşlerinin yayılmasında, farkında olmayarak rol almış bulunuyorlar.
Oysa Said-i Nursi'nin gerçek yüzünü, nasıl bir riyakar olduğunu ve aşağılık emellerini gerçekleştirmek için kutsal dinimizi nasıl kendine alet ettiğini bilseler, onun yaydığı karanlık akıma yardımcı olmaz, tersin karşı çıkarlardı.
Amacımız, Said-i Nursi'nin kim olduğunu, gerçekte neler yaymaya çalıştığını bu saf Müslümanlara anlatıp onları uyarmaktır.

Said-i Nursi'yi kısaca anlatmak gerekirse şöyle denebilir:

Said-i Nursi, karanlık emellerini gerçekleştirmek için dinimizi alet eden, gerçekte dinin temel ilkelerine bile inandığı şüpheli olan, riyakar bir insan olarak yaşamış ve hayatının sonuna kadar bu tutumunu sürdürmüştür.

Yunus Suresi'nin 82.
ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş.
Ayetin Türkçe anlamı:

"-Ve Allah hakkı, kelimeleri'yle yerine getirecektir."

Said-i Nursi'ye göre:
"Bu ayetteki 'Kelimeler' sözüyle, Risale-i Nur anlatılmak isteniyor.
Risale-i Nur bütünü içindeki 'Sözler' adlı Risale'nin Arapça karşılığı da 'Kelimeler'dir."
Öyleyse ayetin anlamı da şu oluyor:

"Ve Allah, kelimeleri yani Risale-i Nur'la hakkı yerine getirecektir."

En'am Suresinin 161.ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş.

Ayetin Türkçe anlamı:

"De ki, Rabbim beni, doğru yoluna iletti."

Said-i Nursi'ye göre;
"bu ayetteki 'doğru yol' sözüyle de, Risale-i Nur anlatılmak istenmektedir.
Sonra bu ayette Cifir yoluyla öyle bir tarihe işaret ediliyor ki, bu tarih Risale-i Nur yazarının, Nur'ları hazırlamaya çalıştığı, tahsil yaptığı tarihe denk geliyor."

O zaman ayetin anlamı şu oluyor:

"-Ey Said-i Nursi de ki, Rabbim beni doğru yol olan Risale-i Nur'a kavuşturdu."

Lokman suresinin 22.ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş.

Ayetin Türkçe anlamı:

"İyilik yaparak kendini Allah'a veren kimse, şüphesiz en sağlam kulpa sarılmış olur..."

Said-i Nursi'ye göre;
"bu ayette sözü edilen 'en sağlam kulp', Risale-i Nur'dur."

O zaman ayetin anlamı şu oluyor:
"Kim iyilik yaparak Risale-i Nur okursa o, en sağlam kulpa sarılmış olur."

"Kime hikmet verildiyse, ona hayırdan çok şey verildi demektir."

"Allah onlara kitabı ve hikmeti öğretir.
Ve onları arttırır."

"Sizi artırır ve size kitabı ve hikmeti öğretir" anlamındaki ayetler de Risale-i Nur'a işaret ediyorlarmış.

Said-i Nursi'ye göre:
"Ayetlerde belirtilen 'Hikmet' sözüyle anlatılmak istenen, Risale-i Nur'dur."

Buna göre ayetlerin anlamı şu oluyor:

"Kime Risale-i Nur verildiyse, ona hayırdan çok şey verdi demektir."

"Allah onlara kitabı ve Risale-i Nur'u öğretir.
Ve onları arttırır."

"Allah sizi artırır ve size kitabı ve Risale-i Nur'u öğretir"

Ali İmran suresinin 7.ayeti de Risale-i Nur'a ve Nurculara işaret edermiş, bu ayetin Risale-i Nur ve Nurcularla ilgili kısmı;

"O'nun yorumunu bir Allah, bir de ilimde ileri gitmiş olanlar bilirler."
anlamındaki cümleymiş.

Said-i Nursi'ye göre:
"Ayetteki 'ilimde ileri gidenler' sözüyle anlatılmak istenen:
Risale-i Nur ve onun şakirtleri, yani Nurculardır."

Buna göre ayetin anlamı şu oluyor:

"O'nun yorumunu bir Allah, bir de Risale-i Nur ve Nurcular bilir."

Nisa suresi'nin 173.
ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş.

Ayetin Türkçe anlamı:

"Ey insanlar, size Rabbinizden bir delil geldi.
Ve size apaçık bir nur olan Risale-i Nur'u indirdik."

"İnanan-iman edenlere, hidayet kaynağı ve her türlü dertlerine şifa, verdik" anlamındaki ayet de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş.

Said-i Nursi'ye göre;
"Kur'an nasıl bir hidayet kaynağı ve dertlere şifaysa;
Risale-i Nur da öyle bir hidayet kaynağı ve dertlere şifadır."

O zaman ayetin anlamı şu oluyor:

"İnanan-iman edenlere, hidayet kaynağı olan ve her derde şifa veren Kur'an-ı Kerim'i ve Risale-i Nur'u verdik."

Tevbe suresinin 130.
ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş.

Ayetin Türkçe anlamı:

"-Eğer yüz çevirirlerse de ki:
Allah bana yeter.
Ondan başka Tanrı yoktur.
Ona güvendim ve ona dayandım."

Said-i Nursi'ye göre;
"bu ayet, Risale-i Nur kitaplarından olan İşaret-ül İcaz adlı kitabın yazıldığı tarihi gösteriyor.
Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıçı sayılan olaylar meydana geldiğinde, hiç kimseden yardım görmeden nurların yayıldığına işaret ediyormuş."

Buna göre ayetin anlamı şu oluyor:

"-Ey Risale-i Nur, eğer senden yüz çevirirlerse de ki:
Allah bana yeter.
Ondan başka Tanrı yoktur.
O'na güvendim ve O'na dayandım."

"Şüphesiz Allahın askerleridir galip olanlar" anlamındaki ayet de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş.

Said-i Nursi'ye göre;
"bu ayetteki 'Allahın askerleri' sözünün kapsamında özellikle, Risale-i Nur şakirtleri vardır.
Ayet, Risale-i Nur Şakirtlerinin bir zaman hapse girmelerine karşılık, manevi yönden galip olduklarına işaret ediyor ve tesellide bulunuyor."

Nursi'ye göre:

"Risale-i Nur Şakirtleri'dir.
Galip olanlar."

Ayetin Türkçe anlamı:

"Onlar ki O'nunla birlikte inandılar, iman ettiler.
Onların nurları, önlerinden ve sağlarından koşuşmaya ve uçuşmaya başlar.
Yani nurları çevrelerine saçılır.
Onlar o zaman, -Ey Rabbimiz!
Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla!
derler."

Said-i Nursi'ye göre;
bu ayette de, özellikle Risale-i Nur şakirtleri, yani Nurcular anlatılmaktadır.

Nursi'ye göre;
ayetin anlamı şöyle oluyor:

"Said-i Nursi'yle birlikte inananlar ve iman edenlerin nurları çevrelerine sacılır.
O zaman onlar, -Ey Rabbimiz nurumuzu tamamla ve bizi bağışla!
diye dua ederler."

İsra Suresi'nin 82.ayeti de Said-i Nursi'ye göre;
Risale-i Nur'a işaret ediyormuş.

Ayetin Türkçe anlamı:

"-Biz Kur'an'ı imanlara rahmet ve şifa olsun diye indiririz."

Said-i Nursi'ye göre;
"Risale-i Nur da, 'Kur'an'ın semasından indiği için' bu ayette Risale-i Nur da anlatılmaktadır."

O zaman ayetin anlamı şu oluyor:

"...
Biz Kur'an-ı Kerim'i ve O'nun semasından gelen Risale-i Nur'u, inananlara rahmet ve şifa olarak indirdik."

"Yunus", "Ra'd", "Hicr", "Şuara", "Kasas" ve "Lokman" surelerinin başlarında bulunan "-İşte bunlar, kitabın ayetleridirler!"
anlamındaki ayetler de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş...

Said-i Nursi'ye göre;
"Bu yüzyılda Risale-i Nur denilen, 33 adet söz, 33 adet mektup, 31 adet Lem'alar;
bu zamanda kitab-ı mübindeki ayetlerin ayetleri'dirler."

Yine Said-i Nursi'ye göre ayetteki:
"'İşte bunlar' sözüyle, Risale-i Nur'un parçaları anlatılmak isteniyor."

O zaman ayetin anlamı şu oluyor:

"-İşte bunlar, yani Risale-i Nur'un parçaları olan:
33 adet söz, 33 adet mektup ve 31 adet Lem'alar;
Allah'ın kitabının ayetleridirler!"

Kalem (Nun) Suresi'nin 32.
ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş...

Ayetin anlamı:

"Belki Rabbimiz, daha hayırlısına çevirerek bundan daha iyisini bize verir."

Said-i Nursi'ye göre;
"Risale-i Nur'un yazılması ve yayılması sırasında çok olağanüstü olaylar oldu.
Yazarına, yani Said-i Nursi'ye büyük sıkıntılar verildi.
O sırada, 'Küçük bir mescid'ine de ilişildi!"
İşte o zaman Risale-i Nur şakirtleri 'Güçlü bir rica' ve yakarışla Allah'a yalvardılar:
'Ya Rab!
Bu korkunç Rü'yayı hayre çevir!" dediler.
Herkes umutsuz bulunurken, Risale-i Nur şakirtleri, umud'lu oldular ve Müslümanların morallerini güçlendirdiler.
Onun için de Allah dileklerine göre daha hayırlısını verdi.
İşte ayette, bu olaya işaret ediliyor."

Buna göre ayetin anlamı şu oluyor:

"Risale-i Nur şakirtleri dediler ki;
Umarız ki Rabbimiz, bundan daha iyisi, hayırlısını bize verecek."

Zümer, Casiye, Ahkaf surelerinin başlarında bulunan "-Kitabın indirilişi, aziz ve hâkim olan Allah'tandır" anlamındaki ayetler de Risale-i Nur'a işaret ediyorlarmış...

Said-i Nursi'ye göre:
"bu ayetlerde Risale-i Nur'un adına kendisine, ne zaman yazılacağına ve ne zaman yayılacağına Cifir yoluyla işaret ediyor.
Çünkü Risale-i Nur, Kur'an semasından ve ayetlerin yıldızlarından inmiştir."

"İindirilen kitapla hem Kur'an-ı Kerim, hem de Risale-i Nur anlatılmak isteniyor."

"Kitabın indirilişi" sözü, ebced hesabıyla, "Risalet-ün-Nur" adının sayı değerine, çok az bir farkla denk geliyor."

Nursi'ye göre;
ayetlerin anlamı şöyle oluyor:

"Kur'an-ı Kerim'in ve Risalet-ün-Nur'un indirilişi, aziz ve hâkim olan Allah'tandır."

Secde Suresinin 1.Ve 2.ayetleri de Risale-i Nur'a işaret ediyorlarmış...

Ayetlerin anlamları:

"Hâkim, Rahman ve Rahim olan Allah'ın indirişidir."

Said-i Nursi'ye göre;"
indiriliş" sözünün sayı değeri de, Risale-i Nur'un sayı değerine denk geliyor.
Ebced hesabıyla ve cifir yoluyla bu sonuç elde ediliyor.
O zaman, ayetlerin anlamları şu demek oluyor:

"Kur'an-ı Kerim ve Risale-i Nur, Rahman ve Rahim olan Allah'ın bir indirişidir."

"Onlar isterler ki, Allah'ın Nur'unu ağızlarıyla söndürsünler.
Oysa inanmayanlar hoşlanmasalar bile Allah nurunu tamamlayıcı ve parlatıcıdır"
anlamındaki ayet de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş...

Said-i Nursi'ye göre, "bir yabancı ülkenin sömürgeler bakanının, Kur'an'ın nurunu söndürmeye çalışmasına karşılık, kendisinin ortaya atıldığına ve o nur'u parlattığına işaret ediliyor."

Yani Said-i Nursi olmasaymış, "o sömürgeler bakanı, Allah'ın Nur'unu söndürecekmiş.
İşte o Nur, Hem Kur'an-ı Kerimdir, hem de Risale-i Nur'dur."

"Risale-i Nur'un 129 parçası, Kur'an'dan uzanan elektrik telinin ucuna takılan 129 elektrik lambası gibidir."

Nursi'ye göre anlam şöyle oluyor:

"-Onlar isterler ki Allah'ın Nur'u olan Kur'an'ı ve Risale-i Nur'u ağızlarıyla söndürsünler.
Oysa inanmayanlar hoşlanmasalar bile, Allah gerek Kur'an'ı ve gerek Risale-i Nur'u tamamlayıcı parlatıcıdır."

İbrahim Suresi'nin 1., Sad Suresinin 29.Ayetlerinde de Risale-i Nur'a işaret ediliyormuş...

Ayetlerin Türkçe anlamı:

"Bu öyle kitaptır ki, insanları karanlıktan ışığa çıkarasın diye sana indirdik."

Said-i Nursi'ye göre;
"bu ayetlerdeki Nur, yani şık sözüyle anlatılmak istenen yine Risale-i Nur'dur."
Ve bu ayetlere Said-i Nursi şu anlamı vermektedir:

"Bu öyle kitaptır ki, sen onunla insanları Risale-i Nur'un ışığına çıkarasın diye onu sana indirdik."

Fussilet Suresinin 33.
ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş...

Ayetin anlamı:

"Allaha çağıran, güzel işler yapan ve ben Müslümanlardanım diyen kimsenin sözünden daha güzel ne olabilir ...

Said-i Nursi'ye göre:
"Hiçbir sözün kendisininkinden daha güzel olmayacağı 'Söz', Risale-i Nur Külliyatı'ndan 'Sözler' adlı Risale yani kitaptır.
Ayetle, işte bu kitap anlatılmak istenmiş ve övülmüştür.

Said-i Nursi, ayetin kelimelerinden sayılar çıkarıyor ve bir tarih meydana getiriyor.
Ayetle o tarihte "her sözden daha güzel bir söz" bulunduğuna işaret edildiğini anlattıktan sonra şöyle diyor;

" -Demek ki;
biri, o tarihte son derece güzel sözlerle meydana çıkacak, sözlerinin güzelliği ile halkı büyüleyecek.
Bu özellikse bu zamanda;
Risale-i Nur'un sözler adlı:
San'at, güzellik, tesir, büyüleyicilik yönünden yüksek bir mertebede bulunan Risalenin kelimelerinde ve güçlü sözlerinde bulunur.
Demek ki, bu ayet işaret anlamı ile Risale-i Nur'u övmektedir."

Said-i Nursi'ye göre;ayetin anlamı şöyle oluyor:

"Allah'a çağıran, güzel işler yapan ve ben Müslümanım diyen Said-i Nursi'nin:
Sözler adlı kitabından daha güzel ne olabilir?"

Nisa Suresi'nin 42'inci Ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş...

Ayetin anlamı:

"- Eğer hasta olur yahut yolculuk yaparsanız, ya da herhangi biriniz büyük abdestini yapar veya kadınla cinsi birleşmesi olursa işte o zaman suyu bulamadığında –temiz toprakla teyemmüm etsin."

Said-i Nursi'ye göre:

"Bu ayetteki 'Temiz Toprak' sözüyle, Risale-i Nur'a işaret edilmiştir.
Ayetin işaret anlamı şöyledir:
Yüce Allah diyor ki:
1357 yılında;
Manevi Ab-ı Hayat'ın kaynakları kapatıldığı zaman, temiz toprağa yönelin!
Onda bir yaşayış kaynağını ve nur madeni bulursunuz."

"Bu ayetin özellikle Risale-i Nur'u anlattığını gösteren iki delil vardır."

Said-i Nursi bu iki delili, uzun, uzun anlatır kitapta.

İbrahim Suresi'nin 24.
Ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş...

Ayetin Türkçe anlamı:

"-Görmez misin Allah nasıl örnek veriyor:
Temiz ve güzel bir gözü, güzel bir ağaca benzetiyor.
Öyle bir ağaç ki, kökü yerde dalları da gökte bulunur."

Said-i Nursi'ye göre:

"Bu ayetteki:
'Güzel bir söz' ifadesiyle anlatılmak istenen, Risale-i Nur'dur.
'Güzel ağaç' sözüyle de Risale-i Nur anlatılmak istenmiştir.
Kur'an gibi, Risale-i Nur'un da kökü yerin derinliklerinde, dallarıysa yücelerde bulunur."

Said-i Nursi'ye göre, ayetin anlamı şu demek oluyor:

"Görmez misin Allah nasıl örnek veriyor:
Temiz ve güzel bir söz olan Kur'an ve Risale-i Nur, güzel bir ağaç gibidir.
Öyle bir ağaç ki, onun kökü yerin derinliklerinde, dalları da göklerde, yücelerde bulunur."

Enbiya Suresi'nin 107.
ayeti de Risale-i Nur'a işaret ediyormuş...

Ayetin Türkçe anlamı:

"Seni ancak rahmet olarak gönderdik âlemlere."

Risale-i Nur şakirtlerinden birinin kaleme aldığı bir şiirde;
"Risale-i Nur, âlemlere rahmet olarak nitelendirildiği"ni gören Said-i Nursi, bu ayeti ele alıyor ve nur şakirdi yani Nurcu'nun görüşüne katılarak:
"-Evet, Risale-i Nur âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir"
, anlamına gelen bir açıklamada bulunuyor.

Said-i Nursi'ye göre;
ayetin anlamı şu oluyor:

"-Ey Risale-i Nur, biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik."

"Risale-i Nur'u, Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Allah imzaladığı gibi, başta Hazreti Muhammed olmak üzere:
Hazreti Ali, Abdulkadir Geylani, Muhyiddin-i Arabi ve öteki ulu kişiler de imza başmışlardır' Risale-i Nur'a."

İşte Said-i Nursi denen adam, kendi kitabı olan Risale-i Nur'dan böyle söz ediyor.
Neden mi böyle söz ediyor?
Said-i Nursi buna şöyle cevap veriyor:

"Ben Risale-i Nur'u, övmekle, ondan överek söz etmekle aslında Kur'an'ı övmüş oluyorum.
Çünkü Risale-i Nur, Kur'an'ın en güçlü bir tefsiridir.
Hatta ondaki olanlar, Kur'an'daki olanlardan sızmış, süzülmüş şeylerdir.
Onun için Risale-i Nur'u haklı olarak övüyorum."

İşte Said-i Nursi'ye göre, Said-i Nursi budur.
Böyle bir ulu kişi (!) dir.
Kendisini böyle tanıtıyor Said-i Nursi.

Bir insanın, kendisinden böyle söz etmesi, kendisini böyle tanıtması için akıl ve ruh hastası veya maksatlı olması gerekir.
Acaba bu ihtimallerden hangisi doğrudur?
Yoksa ikisi de doğru mudur?

İNANÇLARA VE AKLA AYKIRI BİR YAKLAŞIM,NURCULUK.

Osman Türkoğuz


--
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.

Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/

Alkis zayiflarin amaci ve sonudur.

C.colton

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder