16 Ağustos 2012 Perşembe

BİLİM PARANIN ELİNİ ÖPMÜŞ.

Siz yandaki fotografta bir garabet görüyor musunuz?
Tamam zengin cebinden para veriyor, veriyor ama vergiden düşüyor, zaten devlet sistemi böyle kurmuş.
Verilen para zaten devletin vergisi değil mi?
Devlet dilerse vergi olarak o parayı zenginden direkt alır, doğrudan rektörün emrine de verebilirdi.
Hatta bana göre doğrusu da budur.
Ancak, böyle bir usul tercih edilmiş.

Zengin bulunduğu yerin en zengini, rektörde bir bilim kuruluşunun en tepesinde.
Aslında kimse diğerinin emrinde, hiyerarşik olarak altında değil.
Bu arada araya laf da sokuşturulmuş. Üç kelimelik, bir cümle de eğilip bükülmüş bir sürü laf var.
Meger;
"O dar kafalı, asık suratlı, asker gibi buyurgan rektör tipi gitmiş."
  • Dar kafalı. Neden? Eski dönemin Cumhuriyetçi rektörleri oldukları için mi acaba.
  • Asker gibi. Kim miş onlar? Yoksa GATA emeklisi asker kökenli rektörler midir bunlar?
  • Buyurgan. Şimdikiler zenginin elini öpünce daha mı iyiymiş?
    Peki basit demokratik haklarını kullandıkları için okullarından atılan binlerce öğrenci ne olacak?
    Anlaşılan rektörün el etek öpeni makbul, peki ama kimin elini öpmeli? Bir de o var.
    Misal, rektörler zenginlerin, imamların elini öpse daha mı iyidir?

Ben de şöyle diyeyim;
"Gidenin yerine, badem bıyıklı, paranın ve otoritenin elini öpen ilim adamları(?) gelmiş."

Rektör dilenci mi?
Zengin zaten vermesi gereken parayı vermemiş mi?

Peki fotograf ne?
BİLİM PARANIN ELİNİ ÖPMÜŞ.
Bu normal mi?
Olması gereken bu mudur?
Bilim kültürsüz zengine muhtaç olmalı mıdır?
Peki neden para bilime el öptürmek, üstünlüğünü kanıtlamak ister?
Ya da bilim neden para karşısında ezilir?
Ya da bilim ezildiği yerde gelişir, serpilir, orada durur mu?

Neden eşitler arasında saygı değil de, üstünlük kanıtlama, ego yüceltme, kişilik ezme?
Sonra minnet göstermek için el etek öpmek tarihte kalması gereken arkaik bir örf değil midir?
Baş eğmek, reverans yapmak, bel kırmak(rükuya varmak), yüzüstü yere kapaklanmak(secde yapmak), hatta tam olarak yüzüstü yere uzanmak(hintliler namaz kılarken böyle de yapıyor).
Ya da elini öptürmek, daha da aşağılamak için etek öptürmek, daha da aşağılamak için ayak öptürmek bunlar eşit insanların yaptığı ihtiram hareketleri midir?
Bunlar hükümdarların, tanrılık iddiasında bulunanların, hatta ilahların saygı, ya da saygıdan çok itaat için bekledikleri, hatta özellikle gurur kırmak, onur incitmek, kişilik ezmek için bekledikleri ve istedikleri hareketler değil mi?
Neden insanlar bu kadar büyüklenir?
Neden insanlar bu kadar büyüklenenlere yaltaklanmayı bu kadar rahat kabul eder?
Eşit insanların saygı hareketleri arasında bunlar olmaz, olamaz.
El sıkışmanın suyu mu çıktı?
Nedir bu ortaçağ derebeylerinden kalan saygı hareketlerine düşkünlük.
Ve yanlışları övmek neden?
Ve neden hala daha ortaçağ masallarını, geleneklerini muteber sayar insanlar?
El öpen bir rektörün farkı

AKİF BEKİ - akif.beki@radikal.com.tr

19/05/2012

33 yıldır bitirilemeyen kampüsün yapılaşma oranı, hangi sihirli formülle yüzde 90'lara çıktı bugün?

İnönü Üniversitesi nde 6 tesisin açılış töreninde işadamı Çalık a fahri doktora unvanı veren Rektör Çelik, sahneye gelen Çalık ın elini öptü.

Ne oldu da İnönü Üniversitesi'nin 33 yıldır tamamlanamayan kampüsü, son 4 yılda âbât oldu?

Nasıl bir el değdi de 33 yılda yapılan üniversite binalarının üçte biri, sadece son 4 yılda inşa edildi?

Ne değişti Malatya'da ki, neredeyse devletten aldığı yatırım bütçesi kadar yerli hayırseverlerden bağış almaya başladı İnönü Üniversitesi?

33 yıldır bitirilemeyen kampüsün yapılaşma oranı, hangi sihirli formülle yüzde 90'lara çıktı bugün?

Malatya'da, İnönü Üniversitesi'nin kampüsünde, bütün bu sorulara dört başı mamur bir cevap buldum.

Her şeyi açıklayan bir fotoğraf karesi bu.
Çekildiği âna birebir tanık oldum.

7 adet yeni fakülte binası ve yüksekokul ile yapımı devam eden bir teknokent kompleksinin açılış merasiminde, meşhur hayırseverlerden Mahmut Çalık'a fahri doktora belgesi verilecekti.

Mahmut Çalık beratını almak üzere sahneye çıktığında, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.
Cemil Çelik cüppesini giymiş hazır bekliyordu orada.
Rektör gayet hürmetkar.
Zerre yüksünmeden, elini öperek karşıladı Mahmut Çalık'ı.
Fahri doktorasını ondan sonra takdim etti.

Mahmut Çalık, mektep tahsili olmayan alaylı bir müteşebbis.
Sadece Malatya'nın değil Anadolu'nun ilk özel sanayi tesislerini kurmuş, tekstil sektörünün öncü duayenlerinden.

Mahmut Çalık'ları beğenmeyen, onların demokratik tercihlerine tepeden bakan, seçilmiş iktidarlara karşı ideolojik direnişin başını çekmekten akademik gelişmeye mesai ayıramayan vesayetçi rektörleri çok gördük bu ülkede.

Kampüse bağış yağıyor

O dar kafalı, asık suratlı, asker gibi buyurgan rektör tipi gitmiş.
İnönü Üniversitesi'ne, yaşı kemale ermiş bir memleket sanayicisinin elini iftiharla öpebilen, üniversiteye hizmeti asli gaye edinen, tevazu sahibi, halk adamı bir rektör gelmiş.

Bu yetmiş fark atmaya.
İnönü Üniversitesi, diyaloğa açık, her kesimle temas kuran, büyüğe hürmette kusur etmeyen, önyargısız bir rektör sayesinde hayırsever işadamlarının gözdesi şimdi.

Kampüse bağış yağıyor.
Malatyalı işadamları, siyasetçiler, yerel yöneticiler elbirliği içinde üniversiteyi ekonomik ve sosyal hayatın merkezine alıyor.

El öpen bir rektörün, burnundan kıl aldırmayan rektörlerden farkı budur işte.

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1088457&CategoryID=98


Okur Yorumları:

Kısır döngü

22/5/2012 - 13:35

Para kazanandan vergi toplamakta beceriksiz davranan, topladığı vergiyi ise yandaşa yedirerek palazlanmasını sağlayan devlet, yandaşın elini öperek reklam kumpanyasına ikinci bir destek veriyor.
Üniversite okuyan çocukların yurtları derslikleri elbette her yıl artıyor.
Özel sektör lütfetmese dahi böyle bu.
Peki bu gençlerin örnek alabilecekleri hocaları ve paranın karşısında bükülmeyen idealleri ne oluyor?
Bu ülkede vergi rekortmeni finans sektörü oldu bu sene.
Yani sanayi güdük kaldı veya bu tip reklamları masraf gösterdi.
Sonuçta vergiyi de az ödedi.
Düşünen var mı peki üretmeyen bir ülkede üniversite mezunları ne üretecek?

selam duracak olanlardan el öpenlere...

20/5/2012 - 10:47

12 Eylül'de 'demokrasi' referandumu yapan, 10 Kasım, 23 Nisan ve 30 Ağustos gibi tarihleri artık ne kadar muktedir olduklarını göstermek için birer fırsat gibi kullanan zihniyetin 19 Mayıs'ı boş geçmesi beklenemezdi.
10 yıl önce rektörlere selam durduracağını söyleyen bu siyaset bugün artık onlara el öptürüyor.
Tabi, yazının satır araları da okunmalı.
1500 öğrencinin 'poşu takmak' gibi suçlardan cezaevine konduğu günümüzde 19 Mayıs'ta bu yazıyı yazan kişinin öğrencilere de bir mesajı var:
'sen de el öp sen de rahat et' Radikal'in böyle bir yazıyı yayınlamasını fikir özgürlüğü kapsamında tebrik eder, genel yayın yönetmeninin ellerinden öperim.

Tavizsiz yazar

20/5/2012 - 2:6

Bu gece siteye girip yazarlar linkine tıkladığımda Akif Beki'yi gördüm.
Yazısını okumadan önce kısa bir süre düşündüm.
Akif Beki arada sırada okuduğum bir köşe yazarı.
Neden okuduğumu düşündüm.
İktidarı (Her hangi bir iktidar) ne olursa olsun her şekilde destekleyen insanları okumaktan sinirlenerekte olsa garip bir keyif alırım.
Bazen de, şimdi inceden farklı bir şey vardır belki diye de merak ederim.
Varsa da şaşırırım.
Bu şaşkınlık da hem hoşuma gider hem kafamı karıştırır.
Akif bey sağolsun kafamı hiç karıştırmadı.
Hiç taviz vermedi.
Ama bu yazı niyeyse bana "eh be kardeşim bu kadar da olur mu?" dedirtti ve kendilerine karşı ilk yorumumu yazdırdı.
Neyse umarım bu takdir ettiği el-pençe divan rektörler el öpmekten akademik gelişmeye mesai ayırabilirler.


--
Daima ara, bugun altin ararken bakir bulursun, yarin bakir ararken altin.

Cenap sahabettin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder