27 Kasım 2015 Cuma

Ege’de sözde bilim kongresi

Ege'de sözde bilim kongresi.

'Sözde bilim' olduğu kanıtlanan homeopatiyi uygulayan Klasik Homeopati Derneği'nin Ege Üniversitesi ile düzenlediği ve toplumda tepki çeken Homeopati Kongresi bugün başlıyor
Homeopati nedir?
'Tedavi için kullanılmamalı'
Homeopati neden sözde bilim olarak tanımlanır?
Homeopatinin etik açıdan ne sakıncası var?
Sağlıkta piyasalaşman Modern tıbba güven neden azalıyor?
Bunları göz önünde bulundurarak, Homeopati Kongresi'nin bir üniversite bünyesinde yapılmasını nasıl yorumluyorsunuz?


'Sözde bilim' olduğu kanıtlanan homeopatiyi uygulayan Klasik Homeopati Derneği'nin Ege Üniversitesi ile düzenlediği ve toplumda tepki çeken Homeopati Kongresi bugün başlıyor

27.11.2015 09:11

ONUR EREM- @onurerem

Bilim dünyasında 'sözde bilim' olarak görülen, fakat AKP'nin çıkardığı Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Yönetmeliği ile Türkiye'de sağlık sistemi kapsamına alınan homeopati hakkında düzenlenen 1. Uluslararası Katılımlı Homeopati Kongresi bugün başlıyor. Kongre, Klasik Homeopati Derneği ve Ege Üniversitesi işbirliği ile düzenleniyor. Ancak bu kongrenin üniversite gibi bilimsel bir kurumda düzenlenmesi tepki çekiyor. Kampanya sitesi change.org üzerinde başlatılan "Ege Üniversitesi sözde bilime desteğini geri çek" kampanyasına yüzlerce kişi imza verdi.

Homeopati nedir?

Peki bu kadar tepki çeken homeopati nedir? Homeopati, 18. yüzyılda Alman doktor Samuel Hahnemann tarafından "Çivi çiviyi söker" inanışıyla geliştirilmeye çalışılan bir tedavi yöntemi. Bu yönteme göre bir hastalığın belirtilerini ortadan kaldırmak için sağlıklı insanlarda aynı belirtileri yaratan bir başka madde kullanmak gereklidir. Örneğin uykusuzluğun tedavisi için kahve, kaşıntının tedavisi için ısırgan otu, grip tedavisi için arsenik, radyasyon zehirlenmesi tedavisi için plutonyum kullanımı önerilir.

Homeopatinin ikinci özelliği de seyreltmedir, zira bu maddeler seyreltilmediği müddetçe alan kişiyi doğrudan öldürebilir. Homeopatik ilaçların üretimi için kullanılacak madde su veya alkolle karıştırılarak tentür adı verilen bir sıvı karışım elde edilir. Hahneman tarafında pek çok ilaçta tavsiye edilen derişim 1060 birim suya karşılık 1 birim etkin madde kullanımıdır. Yalansavar.org sitesindeki hesaplamaya göre hastanın başlangıçta kullanılan etkin maddeden tek bir molekül alabilmesi için 1041 tablet (dünyanın kütlesinin bir milyar katı) ya da 1034 litre sıvı çözelti (dünyanın hacminin 10 milyar katı) tüketmesi gerekli. Bu da satılan ilaçların tamamının sudan oluştuğu anlamına geliyor. Ancak homeopatlar su moleküllerinin birer hafızası olduğunu, içlerinde etkin madde kalmamış bile olsa zamanında içlerinden geçmiş o etkin maddeyi hatırlayarak içine girdikleri vücudun bağışıklık sistemine o maddeye dair hatıralarını aktarıp iyileştirme sürecini başlattığına inanıyor.

'Tedavi için kullanılmamalı'

Homeopatinin bilimsel geçerliliğini, sakıncılarını ve AKP'nin çıkardığı yönetmelikle Türkiye'de "Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp" kategorisine alınmasını Uludağ Üniversitesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Civaner'e sorduk:

Homeopati neden sözde bilim olarak tanımlanır?

Öncelikle, modern tıbbın dışındaki tüm tıbbi girişimlere genel yaklaşımın nasıl olması gerektiğinden bahsetmek istiyorum: Bir şeyi kategorik olarak bilim dışı diye ilan edip reddetmenin kendisi bilim dışıdır, bilimsel kuşkuculuğa aykırıdır. Modern tıbbın dışında kalan konuları bilimsel yöntemle, bilimsel araştırmalar ile öğrenebiliriz. Eğer bu araştırmalar bir yöntemin etkin ve güvenli olduğunu gösterirse, onu modern tıbbın içine alıp uygulamak zaten bilim insanlarının yükümlülüğüdür. Ama etkin veya güvenli değilse, hastaların hayatı riske atılamaz.

Şimdi homeopatiye bakalım, bu konuda durum nedir? Bu konuda epeyce güvenilir bilgiye sahibiz: Homeopatinin faydası herhangi bir plasebo kadardır, dolayısıyla tedavi yöntemi olarak kullanılmaması gerekir. Bunu söylediğimizde "Bu kaba pozitivist bir yaklaşımdır, Avrupa'da da homeopati kullanılıyor" diyorlar. Bakın bir örnek vereceğim: Birleşik Krallık'ta meclis bir komisyon kurarak homeopatinin etkinliğinin araştırılmasını istedi. Araştırma sonucunda ortaya çıkanlar şunlar:

1- Uygulama bilimsel olarak haklı çıkarılamamakta

2- Etkisi plasebo kadar

3- Bu konu üzerinde yeterince araştırılma yapılmış, daha fazla araştırmaya gerek yok

4- Halihazırda yapılan araştırmalar gösteriyor ki etkili bir yöntem değil.

Bunun sonucunda komisyon, hükümete "Bu ürünlere lisans verip eczane raflarında bulundurmayın, insanlara yanlış mesaj vermeyin ve güvenlerini kötüye kullanmayın. İlaçların geri ödemesini durdurun ve lisanslarını yenilemeyin" dedi. Yani o bahsedilen Avrupa ülkeleri de "Biz ne yapıyoruz" diye kendilerine sormaya başladı. Benzer bir araştırmayı Avustralya hükümeti de yaptırdı ve 57 sistematik derlemeyi inceleyerek aynı sonuca ulaştı. Pek çok uluslararası kurumun homeopatiye karşı "Desteklemememiz gerekir" ifadelerinin yer aldığı kendi tutum belgeleri oluşmaya başladı.

Tüm alternatif tıp yöntemlerinin incelendiği bir başka dev araştırma yapıldı. Geleneksel ve alternatif tıp üzerine çalışan kişilerin de katıldığı ve 685 yöntemin incelendiği araştırmada sadece "Düzenli egzersiz ve doğru beslenme" gibi yöntemlerin etkili olabileceği ortaya çıktı, ki bunlar binlerce yıldır bilinen şeyler.

Homeopatinin etik açıdan ne sakıncası var?

İnsanların gereksindikleri sağlık hizmetlerine erişim hakkı var, ayrıca hekimlik mesleğinin temel ahlaki yükümlülüklerinden biri bilimsel bilgi kullanmak. Çünkü insanların beklentilerini kötüye kullanma olasılığı var: Modern tıptan faydalanabilecek ve iyileşebilecek insanları işe yaramayacak bir yönteme yönlendirmek meslek ahlakı açısından yükümlülüklerimizle uyumlu değildir.

Tüm dünya homeopatiyi sorgularken Türkiye geçen yıl beklenmedik bir şekilde, pek çok diğer yöntemle birlikte "geleneksel ve tamamlayıcı tıp" statüsüne soktu homeopatiyi. Neden böyle bir adım atıldı?

Neden bu adımın atıldığına dair somut bir bilgimiz yok ama yorumda bulunabilirim. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Yönetmeliği çıkmadan bir iki yıl önce eczacılık kanunu değiştirilerek eczanelerde homeopati ürünlerinin satılmasına izin verildi ve Türkiye'de homeopati piyasasının oluşması sağlandı. Eczacıları suçluyor değilim ama burada reklamıyla, satışıyla ciddi bir piyasa var. Bu potansiyel bitkisel ürünler pazarının ulaştığı büyüklükle fark edildi. Son olarak çıkarılan yönetmelikle birlikte hem satış ayağı hem de reçete edilme ayağı oturtularak kocaman bir piyasa yaratıldı.

Geleneksel tıp yöntemlerini kullanan insanlar için "Bunlar eğitimsiz, cahil, yoksul insanlardır, sağlık hakkına erişimleri olmadığı için bu yöntemi kullanırlar" diye açıklama yapılır genelde. Fakat homeopati ürünleri alanlara baktığımız zaman bunların orta sınıf, eğitimli insanlar olduklarını görüyoruz. Modern tıbba güvenleri azaldığı için böyle yöntemlere yöneliyorlar.

Sağlıkta piyasalaşman Modern tıbba güven neden azalıyor?

Bizim kendimize sormamız gereken soru bu. Bunu araştırmamız lazım. Bu konuda henüz yeterli bilimsel bilgi yok fakat şu yorumda bulunabilirim: Modern tıbba güvenin azalması ile sağlık hizmetlerinin piyasalaşması birbiriyle çok ilgili konular. İnsanlar hekimlerin ve sağlık kurumlarının ticarileşmesini, ticari çıkarlarını öne çıkarmasını gördükçe ve duydukça güvenleri azalıyor. Özel hastanelerde de, kamu hastanelerinde de gereksiz tetkik yazıldığını duydukça güvenleri azalıyor. Hem alternatif tıbba hem de homeopatiye dair eleştirilerimizi bunlar görmeden yapmamalıyız.

Bunları göz önünde bulundurarak, Homeopati Kongresi'nin bir üniversite bünyesinde yapılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Bunun üniversite bünyesinde yapılmasını doğru bulmuyorum, çünkü bu konu hakkında yeterli bilgi var. Olmasaydı, tartışılması doğru olurdu. Bunu üniversite bünyesinde yaparak bilimsel yanı olan bir şey algısı oluşturuyorsunuz. Toplum sağlığı açısından tehlikeli görüyorum bunu.




a45UyF587661-151127120057 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2015/11/27  13:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

Hic bir sey cikar gruplarinin etkisinden daha tehlikeli degildir

Jean-Jacques Rousseau

BAKARA - 256: Dinde zorlama yoktur.
***
TEVBE - 5: Musrikleri, puta tapanlari buldugunuz yerde oldurun.

Fransizlar Maras ve Urfa da yaptiklarini Adana da da yaparak Ermenileri silahlandiriyorlar.
Bunlar Islam halkina saldiriyor.
Kozan cevresinde Islam halkindan toplanan silahlar ve hayvanlar saldirgan Ermenilere veriliyor.
Kozan cevresindeki Hamam, Kurtoglu Ciftligi, Colak Hasan, Yassicali, Mehmet Aga ve Kabasakal koyleri Ermeni jandarma ve gonullulerince butun olarak yakilmistir.
Bucak yakinlarinda birkac koyun daha yakildigi da haber alinmistir.
Kilikya da ve cevresindeki isgal bolgelerinde Fransizlarin yarattigi durum, Turkler ve Ermeniler arasinda karsilikli olarak bir oc alma duygusunu beslemek ve bunun sonucunda da, isgalin kaldirilmasi ile birlikte yerli halkin birbirlerini bogazlayacaklarini dunyaya yayarak amaclarina varmaktir.

(31 Mart 1920)
K.ATATURK


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder