Arzu Kök : ANAYASA
Ünlü siyasal bilimci M. Duverger demokrasilerdeki en önemli hastalıklardan birini; "siyasal iktidarların yasalarla sahip oldukları yetkilerine hayran olmaları" ifadesiyle tanımlar. Psikolojinin, bu ruh haline koyduğu teşhis ise "siyasal megalomani"dir: Kendini, kendi siyasal kudretini, başkalarından daha büyük ve daha üstün görme hali.
Siyasal iktidarları yoldan çıkaran ve daha sonra ise "narsisizm" yani "kendi kendisine âşık olma illeti" denilen hastalık bu megalomaniden kaynaklanır.
Kanun yaparak kendi yetkilerini sınırlamayı bilen ve dünyanın ilk büyük kanun koyucuları arasında özel bir yeri olan, zamanın Cihan Padişahı, Kanuni Sultan Süleyman, o harikulade ifadesiyle; " Halk içinde muteber bir nesne yok, devlet gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi... " derken sağlıklı olmanın ve sağlıklı düşünmenin ne kadar yüce bir değer olduğunu, gerçekten büyük olanların, büyük makamlarda otururken bile büyüklük illetine düşmemeleri gerektiğini ne güzel ifade etmişlerdi. Yeni Osmanlıcılık tezini savunanlar ise bu Osmanlı padişahının sözünden de ders almıyorlar.
Siyasal megalomani illetine yakalanan iktidarların ya da siyasal otoritenin bu ruh hali içinde yapabilecekleri hataları anlatırken de M. Duverger; "Anayasaların en doğru yorumlarının sadece kendileri tarafından yapılabileceğine inanmak, bu düşünceleri eyleme geçirmek en büyük hatalardandır ve bu tutum asla demokrasiyle bağdaşmaz." demektedir.
Aslında anayasalar, değişmez değiştirilemez değildir. Değişen dünya ve ülke şartları, milletin ihtiyaçları ve çağın gerçekleri anayasalara elbette yansımalıdır. Bu ne kadar doğru ise, Anayasaların sık sık değiştirilmelerinin yanlışlığı da o derece doğrudur. Ne çare ki, bizim gibi olaylı demokrasilerde bu iş sık sık başımıza gelmektedir. Bunda mevcut bir Anayasa'nın yapılış biçimini eleştirenlerin kendi ellerine imkân geçtiği vakit yeni bir Anayasa için aynı hatalara düşmelerinin çok büyük bir rolü vardır.
Kendilerini üstün ve farklı görenler, gündeme ve topluma egemen olmak isteyenler, kendilerinden başka kimseyi tanımayanlar, demokrasiyi yalnızca oy sayısına bağlayanlar, yaşadıkları toplumun sesini duymazlıktan gelip uluslararası entegrasyona biat etmekten kaçınmayanlar, varlıklarını sağlayan toplumdaki sömürü düzenini özde olağan kabul edip sözde açılım gösterileri düzenleyenler, hukuk ve adaleti kendilerine özgü kabul edenler, değiştirmek istedikleri Anayasa'ya uymadan anayasacılık oyunu oynuyorlar.
Peki ama durum böyleyken görevlerinin asaleti ve kişiliklerinin gereği olarak sükutu tercih edenlerin görüşlerini nereden bileceğiz? Bir Anayasa Mahkememiz var. Ancak görüşlerini ille de bir "yargı" konusu olduğunda öğreniyoruz. Gerçi yargı konusu söz konusu olup karar verildiğinde dahi Cumhurbaşkanı tanımadığını ifade ediyor…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Batı Afrika ülkelerini kapsayacak beş günlük yurtdışı seyahati öncesi Anayasa Mahkemesi'ni (AYM) topa tutuyor ve Erdem Gül ve Can Dündar'la ilgili kararına ilişkin "Uymuyorum, saygı duymuyorum" diyor. Ardından Erdoğan, "Yerel mahkeme bu karara direnebilirdi. Bizim 13-14 yıllık iktidarlarımız medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü bakımından en ideal duruma ulaştığı dönemdir. Bizim dönemimiz cezaevlerinin gazetecilerle doldurulduğu dönem değildir. Bu dönemler bizden önceki dönemlerdir. Bizim iktidarımızda bunlar cezaevlerinden çıkmıştır, bizim yaptığımız yasal düzenlemelerle çıktılar. Yanlış yaptık herhalde" diye devam ediyor. Bu söylem ile de Cumhurbaşkanı Türkiye'nin en yüksek yargı kurumunun kararını tanımadığını söylemek bir tarafa mahkemelere de tanımamaları talimatını veriyordu açıkça. Zaten halkın gözünde hiç güvenin kalmadığı hukuk, ayaklar altına alınıyordu bu sözlerle.
Durum böyleyken Anayasa; ünlü bilim adamlarının, düşünürlerin uyarıları doğrultusunda mı değiştirilecek? Yoksa sadece belirli bir kesimin istek ve arzuları doğrultusunda mı? Ya da milli gerçeklere göre mi? Ya da, öyle değil de; "Dediğim dedik, çaldığım düdük, sen küçük ben büyük... " diyerek mi?
O da, olmayacak bir şey değil ülkemizde? Olur olmasına ama, nükteler filozofu Nasreddin Hoca: "Olmaz... " diyenlere karşı: "Ben yaptım oldu... " uyarısını da dikkate almak gerekir. Zira bizim politikacılarımız hep bunu örnek alagelmişlerdir.
"Anayasa ihlalleri"yle alevlenen Anayasa değişikliği konusu, hangi güven unsuruyla tartışılacaktır? Bu değişiklikler, hukuk devletini yok sayarak, "kanun devleti" yaklaşımı ve dayatmasıyla yapılacaksa, Anayasa'nın bu yeni kuralları toplumda nasıl huzur ve güven yaratacak?
Anayasa, kimilerinin, istediği zaman ve yerde, istediği şekilde üzerinde oynanacak yazboz tahtası değildir. Gerekliliği, zaman ve mekânı, Anayasa'ya uygun değiştirme yöntemi, katılımı, müzakeresi, uzlaşması sağlanamazsa, değişiklik önerileriniz yerinde bile olsa, yeterli desteği bulamaz, kural bazında değişiklik tartışmalarına girilemez. Çözüm ise hiç zor değil: Biraz ciddiyet ve saygı lütfen.
Bazı şeyleri öğrenmek çok pahalıya mal oluyor. Bunu daha önceleri gördük. Şimdi ise öğrendiklerimizi uygulama zamanı gelmedi mi? Yine pahalıya getirmeyelim işi… Çok şeyler kaybedeceğimiz ortada iken hele… Zira bu ülkede Anayasa'dan önce bazı kafaların değişmesi çok daha doğru olacaktır…
ARZU KÖK
http://arzu-kok.blogspot.com.tr/2016/03/anayasa-arzu-kok.html
a45UyF587661-160304122126 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2016/03/04 14:00 1 39 undefined undefined Milli_Haber@googlegroups.com
Moderatör arkadaşlara seslenmek istiyorum.
İlettiğim epostaların grup konseptine ve ilkelerine aykırı olduğunu düşünen var ise beni ikaz etsin.
Kullanmakta olduğum eposta listesini henüz güncelledim.
Olabildiğince dikkat etmeye çalıştım.
Ancak, hatalar olabilir, epostalarım rahatsızlık sebebi olabilir.
Bunun için şimdiden özür diler, sıkıntı var ise geri dönüşler beklerim.
Selamlar.
Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
Ad multos annos !
Nice yillara!
Latince Atasozleri
General Paraskevopulos un ordusu, simdi surat ve siddetle harekata devam eyleyecek olursa, birkac haftada Ankara onlerinde bulunacaktir.
Yunan ordusunun basarisi icin dua ediniz!
Yunan ordusunun ilerlemesi hukumetimizin programina uygundur.
Bu ordu bizim ordumuzdur!
Adliye Naziri (Medrese cikisli) Ali Rustu - 12.07.1920
ASK SIIRI (Ustte orijinal altta gunumuz Turkcesiyle)
Kasincigimin oyu kadgurar men
Yavuklumu dusunup dertleniyorum.
kadgurdukca
dertlendikce
kasi kortlem
kasi guzelim
kavisigsayur men
kavusmayi ozluyorum
oz amrakimin oyur men
Kendi sevgilimi dusunurum ben
oyu evirur men odu/.../ cun
dusunurum dusunurum de... [misra silinmis]
oz amrakimin
kendi sevgilimi
opugseyur men
opmek isterim ben
barayin tiser
Kacip gitsem
bac amrakim
guzel sevgilim
baru yime umaz men
gene de gidemem ki ben
bagirsakim
merhametlim!
kireyin tiser
Sokulayim desem (sana)
kicigkiyem
yavrucugum
kiru yime urnaz men
gene de sokulamam ki ben
kin yipar yidligim
misk gibi guzel kokulum!
yaruk tengriler
I$ik Tanrilar
yarlikazunin
sayesinde
yavasim birle
huyu guzelimle
yakisipan ardilmalim
birlesip ayrilmayalim
kuclug pristiler
Kudretli meleklerin
kuc birzunin
kudreti sayesinde
kozi karam birle
kara gozlumle
kulusupen kulusugin oluralim
gulusup oturalim.
Gununuz aydin olsun, Ullu Tengri sizleri gozetsin, korusun.
APRIN COR TIGIN - ESKI BIR UYGUR TURK SAIRI
https://leventerturk1961.wordpress.com/author/leventerturk1961/
Uygur Turklerinin Mani (Maniheizm) dinine mensup olduklari donemlerde yasamis olan Turk sair Aprin Cor Tigin in bilinen en eski Turk siirlerini yazdigi kabul edilmektedir.
Mani dini, aydinlik ile karanligin bitmeyen catismasi uzerine kuruludur.
Aydinlik tarafin bir parcasi karanligin icinde (dunyanin icinde) kalmistir.
Bu dinde Tanrisal oz tasidigi kabul edilen canlara zarar vermek yasaktir.
Aydinlanmaya ise ancak secilmisler denilen ve kendilerini Tengri ye (Burkan a) adayan dinsel kisiler araciligi ile ulasilabilir.
Mani dinindeki Turkler, Buda ya Burkan derlerdi.
Secilmis kisiler, hicbir canliyi incitmezler ve cinsel iliskiye girmezlerdi.
Ihtiyaclari ise dileyen kisiler tarafindan saglanirdi.
Bu dinin etkisinde yazan Aprin Cor Tigin in gunumuze sadece 2 siiri ulasabilmistir.
Siirler Kuzey Dogu Turkistan da Turfan kazilarinda bulunmustur.
Kazilarda bulunan iki siirin ilki dinsel icerikli olup maniye ovgu icermektedir.
Ikincisi ise ask konuludur.
Orijinal Uygur alfabesi ile ilk cevirileri Alman arkeolog Albert Von Le Coq ve Turkolog dilbilimci J.W.Kaup Nabg tarafindan yayinlanmistir.
Turkiye de ise, Resid Rahmeti Arat, Talat Tekin ve Osman Fikri Sertkaya gibi arastirmacilar bu siirler uzerinde incelemede bulunmuslardir.
Yapilan yas analizlerine gore, siirlerin en erken 8.en gec 9. yuzyila ait oldugu tahmin edilmektedir.
Edebiyat acisindan ise, siirlerde ahengi kuvvetlendiren tekrarlara, kafiye olusturacak sekilde hece oyunlarina rastlanmaktadir.
Kaynaklar
Bilinmeyen Turk Tarihi web sitesi
http://www.bilinmeyenturktarihi.com/bilinen-en-eski-turk-sairi-aprin-cor-tigin.html
Eski Turk siirinin kaynaklarina toplu bakis.
Yrd.Doc.Dr. Osman Fikri Sertkaya Turfan Kazilari.
Turk an$iklopedisi, M.E.B devlet kitaplari, Milli Egitim Basimevi, 32 C, Ankara, 1983, ilgili bolum.
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder