MUSTAFA K. ERDEMOL : Dindara sopa
26.03.2016 08:48 kemalerdemol@yahoo.co.uk
Tecavüzün kendisinden çok, ona nasıl yaklaşıldığını konuşur olduk birdenbire. Mağduriyeti neredeyse ikinci inançları haline getiren İslamcıların önde gelen kimi figürleri, bakan ya da gazeteci fark etmiyor, meseleyi yine kendilerine yönelik bir mağduriyete döndürmeyi becerdiler. Kendimizi kandırmayalım, bu çabalarında en azından cemaatleri içinde çok inandırıcı oldukları da bir gerçek.
Bunlara göre tecavüz, laik- dinci savaşında kullanılan araçlardan biri. Kadınların erkek egemen cinsiyetçi sistemin sıkıntılarını çektikleri bir toplumda İslamcı bir "kadın" yazar bunu açık seçik ifade etti de biliyorsunuz. Muhteremeye göre Karaman'daki tecavüz vakıası aslında "dindara vurmak için bir sopa". Dindarların bu sopanın "kullanılması" için bir dolu fırsatı neden yarattıklarını hiç sorgulamayan İslamcı kadın yandaş, zihniyetinin kirini, kendisi gibi düşünmeyenlere de paylaştırıyor çekinmeden.
Böyle yaklaşıyorlar hep. Aslında bizler için de tecavüz önemli değil(!), dindarlara vurma amacıyla kullanıyoruz biz bunu(!). Utanmadan bunu ima edebiliyor kadın. Canı yanmış, ömürleri boyunca travma yaşayacak tecavüz kurbanlarını hesaba katmayan hastalıklı dindarlıktan mustarip dincilerin üzerimize fırlattığı pislik bu işte. Yapışır mı, elbette yapışmaz. Hanımefendinin iddia ettiği gibi dindarlarla değil, dincilerle mücadelemizde etik dışı yöntemlerimiz olmadı bizim. Hiçbir zaman da olmaz. Bu, muhteremenin de mensup olduğu kesimlerin yöntemidir. Seks kasetleriyle birbirlerini vuran dincileri herhalde unutmuş olamaz.
Kendilerine yönelik olduğuna inandıkları saldırılardan korunma deyince, bundan topyekûn kapanmayı anlıyorlar bunlar. Bu kapanmanın içine aldıkları tecavüz vahşetinin dolaylı da olsa savunucusu konumuna düşüyorlar haliyle. En insanlık dışı, en yüz kızartıcı fiiller, "din" dairesi içine alındığında savunulabiliyor demek ki. Savunma gerekçesi çok net: "Bunların hepsi dindarlara vurmak için". Öyle değil elbette ama "dindarlara vurmak için" bile olsa tecavüz kayıtsız kalınacak hatta onu savunur konumlara düşülecek bir rezalet midir? "Tecavüzü dindarlara karşı sopa olarak kullanıyorlar" diyen bu zavallı kadın tüm insani tutumlardan soyunup çıplak kalmayı göze alabiliyor. Ne kadar hazin. Bir türbanlı kadından beklenmeyecek bir "çıplak"lıktır bu.
Aynı İslamcı kadın yazarın sanki sadece kendisi keşfetmişçesine, pedofilinin (sübyancılığın) asırlardır var olduğunu söylemeye neden ihtiyaç duyduğu da ayrı bir konu. Bunca yıldır "alışmış" olmamız gerektiğini vurguluyor muhtemelen. Dolayısıyla bunun kendisinin alıştığı bir olgu olduğunu da anlamış oluyoruz. "Ben yedi yaşındaki kızıma bile sarılmıyorum" diyen Cüppeli Ahmet de, "üç yaşındaki kız çocukları amcalarının yanına külotla çıkmamalılar" diyen Nurettin Yıldız da hanımefendinin "çok eskiden beri var" dediği pedofili tarihinin bir parçasıdırlar. Bu iki "hastalıklı dindar" hepimizin gözünün içine baka baka bu ifadeleriyle aslında kendileri hakkında suç duyurusunda bulunuyorlar. Bu bir, "bizi tedavi edin" çığlığıdır özünde. İlgili makamlar sessiz kalarak tedaviye muhtaç bu zavallılara kötülük ettikleri gibi bunların etrafındaki çocukların tehlikede olduğunu da hesaba katmıyorlar.
Üç ciddi sorun var; eğer kendileri içindeyse hastalıklı dindarlıktan mustarip dinciler için her konum, her olay "helal" ya da "mübah"tır. İkincisi hastalıklı dindarlıktan mustarip dinciler için "insan" ancak dinin bir parçası olmuşsa değerlidir. Üçüncüsü, insanın "dinin parçası" olması da bazen anlam taşımaz, çünkü dini kendisi için özelleştirmiş kesim ya da kişiler diğer mezhep mensubu "dindarları" da yok sayar çoğunlukla. Bu nedenle esasen "insansız" bir dinden yanalar. Esas olan kendi "din"leri, mezhepleri çünkü. İnsanın duygularına, kurbana dönüşmesine, hırpalanışına kayıtsız kalmalarının nedeni budur aslında.
Hanımefendinin yazdıkları insan onurunu sıfırlayan malum zihniyet zincirinin bir halkası. Tecavüz rezaletinde sorumluluğu olan vakfı korumak için "Bir kere olmuşsa ne var bunda" demeye getiren "kadın" bakan da bu zincirin bir başka halkası elbette. Akit gazetesinin(!) Serdar Arseven adlı yazarının (soyadında 'utanma' anlamına gelen 'Ar'ın oluşu da ne komiktir bu adamın) 14 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz eden Hüseyin Üzmez denen sapığı "Müslüman olduğu için" nasıl savunduğunu da biliyoruz. Uzun, çok uzun bir zincirdir bu.
Kırmak boynumuzun borcudur.
http://www.birgun.net/haber-detay/dindara-sopa-107362.html
a45UyF587661-160326105637 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/03/26 15:10 1 39 1923atamizindeyiz@googlegroups.com
Fazla icmedin degil mi?
Agzin icki kokuyor.
Avusturyanin Ankara Buyukelcisine...
Recep Tayyip Erdogan.
Basbakan olduktan sonra
BAKARA - 256 dinde zorlama yoktur...
MUZEMMIL- 19 Suphe yok ki bu (Kur an) bir oguttur.
O halde dileyen Rabbine goturen yolu tutsun...
MUDESSIR - 54 - 55 Suphesiz ki, gercekten de Kuran bir oguttur.
Dileyen ondan ogut alir.
Kendi Kendisi ile Yetinme
Krallar hicbir seyimi almazlarsa bana cok sey vermis olurlar hicbir kotuluk etmezlerse yeterince iyilik etmis sayilirlar bana. Butun istedigim budur onlardan. Ama nasil sukrediyorum tanriya, varimi yogumu bana aracisiz vermis, beni yalniz kendisine borclu kilmis oldugu icin! Nasil yalvariyorum ona gece gunduz beni hicbir zaman, kimseye karsi agir bir minnet altina sokmasin diye! Ne mutlu bir ozgurlukle bunca zaman yasadim: Onunla bitsin omrum!
Butun cabam kimseye muhtac olmadan yasamak. Butun umudum kendimde.
Bunu basarmak herkesin elindedir; ama olmeyecek kadar yiyecek icecegi olanlar daha kolay basarabilirler elbet bunu. Bir baskasina bagli yasamak yurekler acisi ve belali bir seydir. Kendimiz ki en iyi, en emin siginagimiz odur; kendimiz bile guvenilir degiliz yeterince.
Kendimi hem yurekce asil is yurekli olmakta cunku, hem varlikca oyle hazirliyorum ki, baska her seyimi yitirdigim zaman kendimle yetinmesini bileyim. Hippias gereginde her seyden sevine sevine elini cekip Musalarla bas basa kalabilmek icin kendini bilime vermekle kalmadi; ruhunun kendi kendiyle yetinmesi, disaridan gelecek rahatliklardan yigitce vazgecebilmesi icin filozof olmakla da kalmadi; buyuk bir merakla yemek pisirmesini, tiras olmasini, giysilerini, ayakkabilarini, ote berisini kendi yapmasini da ogrendi ki, kendi yukunu tasiyabildigi kadar kendi tasisin ve kimsenin yardimina muhtac olmasin... Vermede nasil bir ustun olma niteligi varsa, almada da bir boyun egme niteligi vardir. Onun icindir ki Beyazit I, Timurlenk in gonderdigi hediyeleri kufurler ederek geri cevirmis. Sultan Suleyman in bir Hint Imparatoruna yolladigi hediyeler de oyle kizdirmis ki adami, kabaca reddederek bizim adetimiz almak degil vermektir, demekle kalmamis, hediyeleri getiren elcileri zindana attirmis.
Michel de Montaigne : Denemeler
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder