22 Mart 2016 Salı

Re: Oraj POYRAZ'a özel:Telegram

Sayın Olgun,

Ben bu telegram işinin muhtemel teorileri ve pratikleri üzerine çok araştırdım.
Google abi sağolsun, günlerce anahtar kelime tabanlı araştırmalar yaptım.
Siz de gruplara bazen iletiyorsunuz, Youtube'de batılı komplo teorisyenleri tarafından hazırlanmış yüzlerce video var, bunları izledim.
Kendimce kaynakların büyük bölümüne ulaştım.

Evet, ortada bir şeyler var.
Ancak, boyacı küpü gibi basit değil.

Amerikan gizli servisleri elbette bir ihtimaldir diyerek bu işleri araştıran kişi ve grupları fonlamış.
Bu girişimlerin her birinin ayrı ayrı kod adları var.
Bunları sizler de biliyorsunuz.
Ancak, görünen o ki bu işlerin büyük bölümü yeteri kadar etkin, anlamlı derecede faydalı olmamış.

Kişiliğe yönelik girişimlerden en başarılı olanı kişiliği yönelik cerrahi girişimlerdir.
Özellikle NAZI'ler, ama soğuk savaş yıllarında Amerikan gizli servisleri de bu yöntemi denemiştir.
Kişiliğe yönelik cerrahi girişimlerden en iyi bilineni frontal lobektomidir.
Bu ameliyat batı dünyasında yasaklanmıştır.
Bu ameliyatla Mançuryalı aday değil, de dininde imanında bir hacı amcadan bir Kazanova, ya da tam tersini üretmek mümkün.
Ancak, kimin neye dönüşeceği büyük oranda şansa kalmış.

Biz bunu frontal lobu tutan beyin tümörlü bir hacı amcadan aynen böyle gördük.
Kadınlara olan ilgisinden bütün akrabaları ve eşi bıkmış olan kendi halindeki bir hacı amcada....

Meşhur Holiwood starlarından Francis çok iyi bilinen bir örnektir.
Bu aktirist Mc Carty döneminin Jane Fonda'sıydı.
Hedef alında, yasal varisleri alet edildi, akıl hastanesine yatırıldı ve bu ameliyat yapıldı.
Kalan yaşamını ciddi mental hasarlar nedeniyle, boş bakışlarla  akıl hastanelerinde tamamladı.
Bu olayın bir günah çıkarma filmi yapıldı, belki on onbeş yıl oldu.
Ararsanız bulabilirsiniz.

İnsan beyninde kişiliğin depolandığı yer frontal lobdur.
Bu lobu elektiksel uyarılarla, kimyasal maddelerle, cerrahi girişimlerle, manyetik indüksiyon bobinleriyle etkilemek mümkündür.
Açıkçası ruhun yeri frontal lobdur.
Biz buradan ruhun aslında uçucu bir eter olmadığını, tam tersine beyne bağlı, beynin özel bir bölümünün fonksiyonu olduğunu anlıyoruz.

Beyni uzaktan etkilemeye yönelik ikinci etkin girişim Extra Low Frequancy (ELF) elektromanyetik dalgaların kullanımıdır.
Bu dalgaların frekansların beyinde Elektro Ensefalo Gramla(EEG) ile ölçülen beyin dalgalarına benzer ve yakın frekansda olmasıdır.
Uzaktan kalabalıklara bu dalgaları yönelterek kalabalıkların genel ruh halinde dalgalanmalar, öfkelenmeler, korku, endişe gibi bazı duyguları uyandırmak denenmiştir.
Söylenenlerin tamamına baktığımızda bu yöntemin kalabalıklar üzerinde rahatsız edici, huzursuzluk yaratıcı olduğuna ben de ikna oldum.
Ancak, beynin spesifik bir bölümüne yöneltilemediğinden ürettiği etkiler şiddet ve nitelik açısından kararlı değil.
Bu yöntemi kullanarak kalabalıkları etkilemeye yönelik cihazlar ve anten sistemleri 2,5 tonluk araçlar üzerine monte edilmiş ve sunumlar yapılmıştır.
Ancak, etkin olmadığından kullanımı yoktur.
Bu şekilde Mançuryalı aday üretmek mümkün değil.

Beyni etkilemeye yönelik bir teşebbüs de mikro dalga frekanslarına yakın sert elektromanyetik dalgalar kullanmaktır.
Burada teori şu; tıpkı evlerimizdeki mikro dalga fırınlar gibi bir ısıtma etkisi oluşuyor.
Ancak, seçilen frekans nedeniyle dalga derin ısıtma yapamıyor, nüfuz edemiyor.
Hedef olan kişinin cildinde ciddi şekilde yanma ve acı hissi yaratıyor.
Bu kalabalıkları dağıtmak için tasarlanmış bir sistem.
Bu cihazı da 2.5 tonluk araçlar üzerinde monte etmişler, sunumlarını izledim, kalabalıkları dağıtmakta başarılı.
Anten kimin üzerinde odaklanmışsa o kişi yanlara uzaklaşmak zorunda kalıyor.
Tıpkı kalabalığın üzerine su sıkar gibi, kalabalık sağa sola saçılıyor.
Ancak, ciltte yanık yapma, cilde yakın organlarda pişirme etkisi var.
İnsan haklarına aykırı ve tehlikeli bulunuyor.
Bunu elbette kişiliğe yönelik bir girişim olarak kabul edemiyoruz.

İnsanları fark ettirmeden uzaktan hasta etmek için bir de iyonizan ışınların kullanımı konusu var.
Seyyar ve yüksek güçlü x ışını üreticilerini araçlara yerleştirmek düşünülmüş bir şeydir.
Hatta bilinen bir radikal Müslüman karşıtı Hristiyan'ın evinde yapılan aramalarda, Müslümanlara yönelik olarak Van tipi araç içine gizlenmiş bir anti-Müslüman silah tasarımı bulunmuştu.
Bu araçla hedef kişinin evi, arabası uzaktan ışınlanacak, ve böylece zaman içinde kişi radyasyon hastalığına yakalancaktı.
Bu aslında işe yarayabilir bir yöntemdir.
Ama bu da kişiliğe yönelik bir girişim değildir.

24'üncü kare yöntemi var.
Bunu dünya alem bilir.
Sinamalar, televizyonlarda kullanıldığı söylenir.
Ancak, bu belirli duygu ve davranışları silik bir şekilde uyarmaktadır.
Kişilere fark ettirmeden susama, öfkelenme, korkma gibi duygular üretmek bu duyguları bazı anahtarlarla eşleştirmek mümkün.
Ancak, birisini fark etmeden bir Mançuryalı aday haline sokmak için bu şekliyle kullanmak yeterli değil.
Hedef kişiyi enterne etmeniz, açıkçası esir etmeniz lazım.

Hipnoz yöntemi var.
Ancak, bu yöntemin en önemli kısıtlaması kendisinde.
Hipnozla bir kişiye kendi değer yargılarının zıddına bir iş yaptırmanız imkansız.
Bunu ancak kişiyi hipnozda kandırarak yapabilirsiniz.

Psikiatristlerin kullandığı ilaçların hepsi de ruha etki eder.
Özellikle halusinojen maddeler çok tuhaf etkiler yaratır.
Rüyalarız ve gerçek birbirine girer, algı bozulur.
Bu ilaçları bir de ruhun tonusuna etki eden ilaçlarla kombin ederseniz acaip etkiler elde edersiniz.
Eğer birilerini bir psikiatri kliniğinde enterne eder ve kimyasal ajanları uygun şekilde kombin ederseniz, hipnoz ve uygun şartlanma programları da kullanırsanız.
Bakın işte bundan bir Mel Gibson ve Julia Roberts filmi olan Komplo Teorisi tadında bir etki elde etmek mümkün.
http://www.beyazperde.com/filmler/film-10656/

Ancak, yine de bu yöntemin kısıtlamaları var.
Bu şekilde elde edilmiş bir uyuyan tetikçinin uzun olmayan bir zaman içinde etki dışına çıkması çok kolay.
Bu nedenle ya bu kişiyi hızla kullanıma sokacaksınız, ya da ara ara tazeleme eğitimine alacaksınız.
Ve bütün bunları tetikçiyi kandırarak, ona fark ettirmeden yapacaksınız.

Aslında batılı gizli servisler uzgörü, telepati ve akla gelebilecek her parabilimsel yöntemi bir ihtimal işe yarayabilir diyerek sınamıştır.
Bütün iddia sahiplerine imkan tanınmıştır.
Ben medyumum, ben özel yetenek sahibiyim diyen ve boşta kalan kimse olmamıştır.
Bütün bu yöntemler fonlanmıştır.
Ancak, bütün bu gayretlerin çok azı sınırlı, kararsız, yetersiz etki üretmiştir.

Para, ya da meta olan bilim yanlış ya da zıt bilimdir.
Bu terminoloji para- ya da meta- olanın makbul olduğunu değil, safsata olduğunu işaret eder.
Ve Amerika'lılar bunca çabadan sonra hala daha aynı terminolojiyi haklı olarak kullanmaya devam etmektedir.

Gizli bir şey yoktur.

Aslında yapay deprem, iklim kontrolü konusunda da olan bazı şeyler vardır.
Onlar üzerinde de çok şey yazabilirim.
Ayrı bir makalenin konusu olurdu.
Ancak, bu iki olgu da sanıldığı kadar güvenilir ve etkin sonuçlar vermemiştir.

Ve zaten bunca para-bilimsel, meta-psişik çabadan anlamlı bir şeyler çıkmış olsaydı emin olun kitlesel kullanımda bunu görürdük.

Son olarak Hasan Mezarcı, Rıza Nur, Adnan Hoca, Salih Mirzabeyoğlu taaa en başından bu yana dört dörtlük şizofrendir.
Şizofreni zaten tam olarak böyle olur.
Başıyla, gelişmesiyle, sonuyla tam olarak böyledir.
Said-i Kürdi ya da Nurslu Said de böyledir.
Günümüzde yaşasaydı bize çok daha fazla malzeme verirdi eminim.

Fitnebaz Hoca için şizoid kişilik şüphelerim var, ancak büyük oranda bilinçli bir ahlaksız, istihbaratçı olduğunu düşünüyorum.
Kadir Mısıroğlu ise tam bir puştdur. Akıl sağlığı yerinde, saf, aklını iyi kullanamayan kitleleri kullanarak hayatını kazanan bir puşt.

Mürtecilerin her zaman meczupları vardır, olmuştur.
Meczubiyet ile din zaten iç içedir.
Çünkü ruhlarla, cinlerle, şeytan ve meleklerle, Allahla konuşmak herkesin harcı değildir.
Sağlıklı insanlar kişisel gerçek üstü deneyimlerinin gerçekliğini iddia etmez.
Misal ben bu gece bir sürü rüya gördüm, ama bakın benim rüyalarım gerçektir demiyorum.

Bunlar olağan üstü kişilerdir.
Bu kişiler ne kadar çok kişiye etki ettiyse, ne kadar inandırıcı olduysa o derece akıl hastanelerinden uzak, evliyalık, keramet sahibi olma, hatta peygamber olma mertebesine yakındır.

Benim düşüncelerim bunlar.

Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

On 21.03.2016 20:36, Tamer Olgun wrote:
işSayın POYRAZ;

Telegram ile bazı yarı mezcub kişilere yapılan baskılama ne yazık ki doğrudur.
Kişiler özel olarak seçiliyor.Operasyon sistemli olarak Emniyet İstihbaratça
yönetiliyor.Bu seçilen kişiler dediğiniz üzre remisyonda bulunan, genelde şizofreni
tedavisi gören kişiler.Bazıları ise hiperaktif.
Telegram ise Emniyet tarafından genelde psikopat ve sapık kişilere zimmetleniyor.
Telegram adı verilen cihazlar tetikçilere ikişer adet teslim ediliyor.
Telegram'ın özellikleri donanımı:
1)Toprak delici tomografi 2)Mikrodalga 3)Laser
özellikleri taşıyor.Aslında aygıtın üzerinde elektromanyetik dalga yayıcı( radyo istasyonu arar gibi düşününüz)ayarlanabiliyor.Genelde birinci aygıtla hedefi bulma
ve  darbeli laser özelliğini,ikinci aygıtla(asıl aygıt:yukarıda sayılan üç özellik donanımlı) asıl baskılama gerçekleştiriliyor.
Zaten ruhsal olarak rahatsız olan hedef kişi,aygıtla yapılan taciz ile uykusuz bırakılıyor.Taciz bununla bitmiyor.Sokakta göstere göstere takiplerle hedef
kişi şaşırtılıyor.Ayrıca zamanlı zamansız konutu-bilhassa gece 23.30-24.oo
saatlerinde zili çalınarak korkutuluyor.Hedef kişi yaygara yaparsa-zaten deli,
önüne gelenden şüpheleniyor.Oysa ona kimsenin sataştığı yok.Tedavi edilmek
üzere bir akıl hastanesine-adli tabiplik kanalıyla-kolluk kuvvetlerinin müdahelesiyle
kapatılmalıdır.Bunun için savcılıktan izin alınıyor.Bu remisyondaki kişiler genelde
yalnız yaşıyan,yakınlarından uzakta bulunan veya kendi hallerine terkedilmiş
kişiler.
Hastanede bunlar denek hayvanları gibi eğitiliyor.Bu kişiler genelde suikast
eylemlerinde kullanılıyor.(Danıştay baskını,Alparslan Arslan örneğinde olduğu
gibi)Sansasyon olsun diye sahte suikast eylemlerinde de kullanma olasılığıda
tertip dahilinde.Mağdur edilen devlet büyüğü'ne suikast eylemi son anda kahraman
polisimizce engellendi.Suikastçi zaten mezcupmuş,deliymiş,şizofrenmiş,paranoyakmış vb.gerekçelerle alınıp hakim
karşısına çıkarılıyor.Oradan tekrar akıl hastanesine.Akıl Hastanesinden tekrar
çıkarılıp bu defa farklı bir eylem için tekrar dizayn ediliyor.
Mançurya Kobayı adlı filmi seyretmenizi isterim.Dünyada örnekleri de birden
fazladır.Film elbette bir kurgu.Fakat gerçeklerden yola çıkılarak yapılmış bir
film.Bu kişilere yaptıkları eylem sırasında mutlaka LSD veya meskalin türü
droglar verilldiği de söyleniyor.Konuyu bir hekim olarak araştırmanızı çok
isterim.
Saygı,selam.Tamer OLGUN.
NOT:Sorularınız olursa lütfen yazınız.

Kucuk islere gereginden cok onem verenler, elinden buyuk is gelmeyenlerdir.

Eflatun

ENAB - 62 de ...Sonra her isi dogru olan kudret ve tasarrufun sahibi Allah larinin huzuruna gotururler.
Bilin ki hukum onundur.
O hesap gorenlerin en suratlisidir.
***
HACC - 47 Senden baslarina acele azap getirmeni istiyorlar, Allah sozunden asla caymayacaktir.
Rabbinin katinda bir gun, sizin saydiklarinizdan bin yil gibidir. denmektedir.

Birine Yarar Otekine Zarar

Atinali Demades, cenaze torenleri icin gerekli seyleri satan bir hemserisini, bu isten fazla kazanc bekledigini, bu kazancin da ancak bircok insanin olumunden gelebilecegini ileri surerek mahkum etmis. Hakli bir yargi denemez buna; cunku hicbir kazanc baskasina zarar vermeden saglanamaz, oyle olunca da her cesit kazanci mahkum etmek gerekir. Tuccar, gencligin sefahata dusmesinden kar saglar, ciftci bugdayin pahalanmasindan, mimar evlerin yikilmasindan, hukukcu insanlarin davali, kavgali olmasindan; din adamlarinin san, onur ve gorevleri bile bizim olumumuze ve kotuluklerimize dayanir. Yunanli komedya sairi Fhilemon, hicbir hekim, dostlarinin bile sagligindan hoslanmaz, dermis, hicbir asker de yurdundaki baristan. Daha da kotusu, herkes icini yoklasa gorur ki gizli dileklerimizin bircogu baskasinin zararina dogar ve beslenir. Oyle saniyorum ki dusundukce doganin genel duzeni hic sasmiyor boyle olmaktan: Cunku fizikcilerin dedigine gore, her seyin dogmasi, beslenmesi, cogalmasi, baska bir seyin bozulup curumesi oluyor: Bir varlik bicim ve nitelik degistirdi mi O anda yok olur biraz once var olan.

Michel de Montaigne : Denemeler


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder