28 Mart 2016 Pazartesi

Can Ataklı: Genelkurmay Başkanı direnmeye kalkarsa istifa etmek zorunda kalırmış

  • Fettullahçı asker ve polisler yüzünden daha çok şehit veriyormuşuz. İşler biraz da bu yüzden uzuyor, zorlaşıyormuş.

Doğrudur, bunu kabul ederim, buna inanırım.
Zaten en başından bu yana ben hep bunu söyledim.
Devlet hizmetinde iki başlılık olmaz dedim.
Dünyanın hiçbir devleti iki başlılığa müsaade etmez dedim.
Evet, devlet hizmetinde iki başlılık her işte mücadeleyi bozar, teşebbüslerinizin altı oyulur, içi boşaltılır, anlamsızlaştırılır.
Hainler devlet için yapılacak gizli işleri ifşaa ederler, yabancı servislere, medya organlarına haber servis ederler, ülkeyi dışarıya şikayet ve ihbar ederler.
Bu nedenle hainleri ayıklamadan gizli saklı hiçbir işe kalkışamazsınız.

Elbette bu günlere gelirken, Fettullahçıları ve diğer cemaatçi mürit memurları bulundukları yerlere taşıyanlar AKP yönetimiydi.
Devlet umuru görünce geç de olsa anladılar.

Evet, kesinlikle amirinden başkalarına sadakat göstermesi beklenen kadroların tasfiye edilmesi şart.
Bu yolda yapılanlar doğrudur.

Eksik ve yanlış olan sadece Fettullahçılara odaklanmak olmuştur.
Yabancı istihbarat servisleriyle bağlantılı olanlar sadece onlar değildir.
Diğer cemaatler de benzeri durumdadır.
Hatta cemaatlerle alakası olmayan NATOcu, liboş, işbirlikçi kadroları da düşünmek lazım.
Ülkemizdeki yabancı okullarından yetişmiş, aklını, vicdanını, geleceğini, kariyerini batı oligarşisine bağlamış kadroları da düşünmek lazım.
Gündemi, amaçları, üyeleri, finansmanı, yapısı gizli bir sürü gizli dernek var.
Bunları asla unutmamak lazım.

Peki TSK saflarında Fettuhlaçıların oranı nedir?
Benim kanaatim, 80 sonrası girişlilerde en az %10-15, 2000 sonrası girişlilerde en az %40.
Havacılar, ve Denizcilerde ulusalcı kadroların tenkisatıyla çok uğraşılmıştır.
Uzaklaştırılan ulusalcıların yerini dolduran kadrolar büyük oranda cemaatçidir.

Peki ne yapmak lazım?
Pilotların yarısını hemen ordudan atmak uygun mu?
Doğrusu milli varlığımız için bunu tehlikeli görürüm.
Yapılacak şey, geçmişleriyle kendilerini deşifre etmiş olanların marjinalize edilmesinden ibarettir.
Bunlar tayinlerinde, terfilerinde, kariyerlerinde asla ikbal görmemeli.
Bunlara karşı açık olmaya ve açıktan cephe almaya da gerek yok.
Geçen zaman içinde bunlar kurum içindeki durumlarını ve gelecek beklentilerinin umutsuz olduğunu zaten anlayacaktır.
Zaman içinde yanlışlıkla Cemaatçi olduğu düşünülenler, ya da yanlışlıkla tam tersi düşünülenler açıklık kazanacaktır.

Fettullahçılar, diğer benzeri cemaatler ve kariyerini dış bağlantılara bağlamış diğer kadrolar sürekli olarak takip edilmeli.
Sürü başı, en sivri, elebaşı olanları tenkis etmek yeterli olacaktır.
Diğerlerini ise tayin, terfi, kariyer gelişimlerinde marjinalize etmek yeterli olacaktır.

Bu mücadele sadece RTE'nın şahsında sürecek, ve sonra durdurulacak bir mücadele değildir.
Bu nedenle CHP ve MHP liderlerinin ve kadrolarının Fitnebaz Cemaat(The Sinister Fraternity) ve benzeri oluşumlara olumlu sinyal çakması iyi değerlendirilmeli.
Diğer siyasiler bu konuda netleşmeli, söylemlerine açıklık getirmeli.
Herkes cemaatle arasına nasıl mesafe koyduğuna göre notunu almalı.
Önümüzdeki seçimlerde kimin ne yanda olacağını belirlememizde bu çok önemli bir kriter olmalıdır.

RTE ve kadrosunun rüşvet, zimmet, irtika, nüfuz suistimali, haksız zenginleşme gibi suçları ulusal suçlardır.
Bunlar için Amerikan yargısından fayda ummak boşunadır.

Amerikan yargısının bu türden işlere taraf olması ülke idaresinde Amerikan vesayetinin devamı ve kuvvetlendirilmesinden başka bir işe yaramaz.

Bu nedenle Amerikan devletinin ülkemizde olup biten işlere bu şekilde müdahalesi kabul edilemez.
Ayrıca, Amerikan ambargosu sadece Amerikan iç siyaseti ve hukukuyla ilgili bir konudur.
Velev ki, bu konuda alınmış BM kararları olsun, bunların takibi de Amerikan yargısının görevi değildir.

Amerikan yargısına küresel ölçekte yetki tanımak, Amerikan hegomanyasına boyun eğmek anlamım taşır.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında nelerin suç olduğu, nelerin suç olmadığı konusu sadece bizim yasal mevzuatımıza ait işlerdir.
Amerikan anayasal nizamı ise sadece Amerikan devletinin hükümran olduğu ülkelerde geçerlidir.
Amerikan anayasal nizamını kendi ulusal nizamımızın üzerinde ve hükümran kabul ediyorsak işler değişir.
Ve bu asla kabul edilemez.


Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

Can Ataklı: Genelkurmay Başkanı direnmeye kalkarsa istifa etmek zorunda kalırmış

ŞAŞIRDIM

Genelkurmay Başkanı direnmeye kalkarsa istifa etmek zorunda kalırmış

Cumhurbaşkanı Erdoğan üç gün önce saraya çağırdığı AKP'li Meclis komisyonları üyelerine yaptığı konuşmada terörle mücadelede asker ve polis içindeki paralel örgüt yüzünden daha fazla şehit verildiğini söylemişti.

Konu kamuoyunda pek tartışılmadı.

Burada ben yazdım.

Birkaç gazetede daha gördüm.

Ama nedense bu kadar önemli bir açıklama gerektiği ilgiyi göremedi.

Muhalefet üzerine gitmedi.

Genelkurmay hiç duymamış gibi yaptı.

Oysa devletin en tepesindeki kişi ordu içindeki hainleri işaret ediyor ve "çok daha fazla şehit veriyorsak bunlar yüzünden" diyordu.

Sanıyorum Genelkurmay bu konuda bir açıklama yapmak yerine "PKK'ya büyük darbe indirdik, bir günde 36 terörist öldürdük" diyerek kendini savunmak istedi.

Bilemem artık, karışacak halim yok, sadece bir vatandaş ve gazeteci olarak ordu içinde hainler var mı yok mu onu merak ediyorum.

Neyse ki, saraydakinin sözlerini tercüme eden bazı yandaş yazarlar var da onlardan bazı kırıntılar alarak biraz bilgi sahibi olabiliyoruz.

İşte bunlardan biri olan Rasim Ozan Kütahyalı dün ordudaki hainlerin bir kısmının hava kuvvetlerinde olduğunu açıkladı.

Bu yandaşa göre Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki F-16 pilotlarının yarısı cemaatçi.

Yani Fethullah Gülen Terör Örgütü'ne üye. Kütahyalı'ya göre, Türkiye'nin başını belaya sokmak için Rus uçağını da zaten bu cemaatçi pilotlar düşürmüş.

Bu pilotlar terörist midir bilemem, ama yıllar önce bu yandaşla televizyon programı yaparken "Hava Kuvvetleri'nde cemaat etkinliğinin çok arttığını duyuyorum. Pilot olan üstelik F-16 gibi çok gelişmiş teknolojideki bir uçağı kullanan adamlar nasıl cemaatçi olur anlamıyorum" demiştim bir yayında.

Rasim Ozan Kütahyalı ise "Siz de her yerde cemaat arıyorsunuz" diye alay ederek cevap vermişti.

Nereden nereye değil mi?

Yandaş gazetecinin asıl bomba ifşaatı daha sonra geliyor.

Buna göre Hava Kuvvetleri'ndeki cemaatçi terör örgütü militanı F-16 pilotları bu yaz yapılacak Yüksek Askeri Şura'da ordudan atılacakmış.

Hem de hepsi birden.

"Ama" diyor Kütahyalı "Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar buna direnmeye kalkarsa istifasını verir. Bu kadar basit. Fethullahçılar kaybetti ve Türkiye kazandı" diye de ekliyor.

Yazıdan anladığım kadarıyla Genelkurmay Başkanı cemaatçi teröristlerin ordudan atılmasına direnebilir.

Ama fark etmezmiş, "saray o zaman da istifasını alır" demeye getiriyor.

Du bakali ne olcek?

ÇOK GÜLDÜM

Ürdün'le çok tehlikeli anlaşmalar imzalamışız

Başbakan Ürdün'e gitti. Yanında Dışişleri Bakanı da varmış.

İki ülke arasındaki resmi görüşmeler yapılmış ve bazı anlaşmalara da imza atılmış.

Hürriyet Gazetesi haberi internet sitesinde "Ürdün'le kritik imzalar atıldı" başlığı ile verdi.

Merak edip haberi açtım neymiş bu kritik imzalar diye. Meğer Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Ürdün Çalışma Bakanı Nidal Katamine, çalışma, sosyal güvenlik ve istihdam alanlarında iş birliği anlaşmasına imza atmışlar.

Medyanın Türkçeyi kullanması ile ilgili kim bilir kaç yazı yazdım.

Yanlış kullanılan kelimelerden biri de kritik.

Sözlük anlamı "çok tehlikeli, ağır risk içeren, sonucu kestirilemeyen" demek.

Ancak bizim yeni nesil gazetecilerimiz bu kelimeyi "önemli" anlamında kullanıyor.

Ben gülüyorum da kimileri de "millet onun ne olduğunu anlıyor takma bu kadar" diyor.

Doğru da, böyle böyle Türkçemiz tamamen yok olacak.

ÖNERİ

Bu akşam Özgür İrade var

Halk TV'de Tuba Emlek'le birlikte sunduğumuz Özgür İrade bu akşam saat 21.00'de yayınlanacak.

Her hafta daha da fazla ilgi odağı olmaya başlayan Özgür İrade'de bu akşam Rıza Zarrab olayını, artık rejim sorununa dönen Can Dündar davasını, ordu ve poliste hain olup olmadığını konuşacağız. Programda ayrıca "Yeter artık, Ankara" sloganlı protesto eylemini başlatan Şahin Ciner'le de sohbetimizi yayınlayacağız.

BUNU YAZMAK GEREK

Canlı yayında taziyede bulunacağınıza anaları ağlatmayın

Başbakan Davutoğlu bir şehit annesine taziyede bulunmuş.

Hep yapılıyor bu, gariplik yok tabii.

Garip olan bunu kameraların önünde yapmak.

Üstelik Başbakan bununla da yetinmemiş "Keşke hoparlörü de açsaydım" demiş.

Görgüsüzlük demek istemiyorum, en azından düşüncesizlik.

Bir şehit olayını bile şova çevirmek hangi aklın ürünüdür acaba?

Görüntüleri izledim, Başbakan üzgün gibi görünmesine rağmen yüzünden hiç atamadığı o garip gülümsemesini saklayamıyordu.

Geçelim.

Yapılaması gereken her ortamda şehit ailelerine taziyede bulunmak değil, seçim sloganı yaptıkları "analar ağlamayacak" sözünü yerine getirmektir.

Başbakan şunu unutmamalı. Terör neredeyse 35 yıllık belamız. Ama analar bu kadar kısa dönemde hiç bu kadar çok ağlamamıştı.

Sadece son üç ayın bilançosuna göre 300'ün üzerinde şehidimiz var. 7 Haziran'dan bu yana meydana gelen terör olaylarında ölenlerin sayısı 3 bin 500'ü buldu.

İktidarımız hala şov peşinde.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Herkesi hain ilan edip sokakları kan gölüne çevirecekler

Son zamanların en moda suçlaması "hainlik" ve "teröristlik."

Sarayın başlattığı bu kampanya ile iktidar kendinden olmayan herkesi böyle suçluyor.

Artık yargı diye de bir şey kalmadığı için savcılar da hemen harekete geçerek "hain, terörist" olarak ilan edilen kişilerin peşine düşüyor, soruşturma açıyor, kimi hapse atılıyor.

Ancak bu iş giderek daha vahim hal almaya başladı.

İşten atmalar, hakarete uğratmalar, soruşturma açtırmalar, hapse tıktırmalar da kesmiyor iktidarı.

Kurdukları çetelerle sokakları kan gölüne çevirmeye hazırlanıyorlar.

İşte bunun son örneğini Düzce'de yaşadık.

CHP İl Başkanı'nın arabasının önünü kesenler "Sen vatan hainisin" diye saldırdılar.

Osmanlı Torunları Yardımlaşma Derneği üyesi oldukları anlaşılan saldırganlar yakalanıp adliyeye çıkarıldılar da ne fayda.

Ensar Vakfı gibi iktidar katında muteber sayıldıkları için "canım bir kere yapmışlar ne olmuş yani" mantığı ile yakayı kurtarırlar.

Ama artık işin şakası falan da kalmadı.

Bu iktidar, koltuğunu bırakmamak için aklına gelen her şeyi yapacak zihniyette.

Bunca teröre göz yumduktan sonra sıranın sokak saldırılarına gelmesi ürkütücüdür.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Hesapta namuslarına çok düşkünler ama parayı alınca susuyorlar

Karaman'daki olayın yankıları hala sürüyor.

Ensar Vakfı'ndaki sözde eğitmenin çocuklara cinsel tacizde bulunması iktidar partisini de sarstı.

İlk başta "Bir kere yaşanmış olay bir kuruma mal edilemez" diyenler bile sus pus olmak zorunda kaldı, şimdi "o alçak ömür boyu içerde yatacak" demeye başladılar.

Sorun tabii sadece Ensar Vakfı'nı ilgilendirmiyor.

Çocuklara yönelik cinsel tacizler ne yazık ki çok yaygın.

Bunların çoğunun da din eğitimi veren bazı kurumlarda görüldüğü de bir gerçek.

Söyleyince çok kızıyorlar ama açın bakın istatistiklere, mahkeme kayıtlarına, bu tür olaylar en çok yatılı Kuran kurslarında, eski imam hatiplerde veya din eğitimi veren vakıf ve benzeri yerlerde yaşanmış olduğu görülüyor.

Hemen söyleyeyim, bunu dine bağlamak mümkün değildir.

O halde neden en çok buralarda yaşanıyor?

Bu yaşam biçiminden kaynaklanıyor. İtaat etmeyi öğrenen çocuklar, ailelerin de hocalara gösterdiği saygıdan etkilenerek daha zayıf ve dış etkilere karşı savunmasız oluyorlar.

Batı ülkelerinde benzer sorunlar kilise ve kiliselere bağlı okullarda daha çok görülüyor. Mantık aynı yani.

Bu olaylarda en şaşırtıcı olan ailelerin tavrı.

Bakın Karaman'daki olay günlerdir konuşuluyor. Çok doğal olarak elbette hangi çocukların bu duruma maruz kaldıklarını bilmiyoruz ama çocukların aileleri biliyor.

Peki, onlar ne yapıyor?

Ne yapacaklar, çoğu 10'ar bin lira para alıp susuyor.

Tamam da o çok değer verilen "namus meselesi" ne oluyor? Başka bir olayda cinayet bile işleyen insanlar minicik çocuklarının cinsel tacize uğramasından sonra nasıl oluyor da tepki vermiyor?

Cevabı basit; işte burada dinsel etki devreye giriyor. Minicik çocuğunu sırf dinini öğreneceğini sanarak yatılı okula veren anne baba, inandığı dini öğreten bir hocanın böyle bir şey yapacağına inanmıyor.

İnansa da "O adam Kuran'ı öğretiyor, böyle bir şey yapmışsa bile Allah'ın takdiri buymuş demek ki" diye kendini avutuyor.



 
a45UyF587661-160328153052 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2016/03/28  19:00 1  39  1923atamizindeyiz@googlegroups.com


 
--

Dusmani harekete zorlama ustaligina sahip komutan, dusmani yaniltici manevralarla kullanir; dusmana bazi onemsiz yemler verip dusmani yemlere saldirtir.

Sun Tzu

Resulullah sav buyurdular ki:
Bir seyde ugursuzluk olsaydi, bu atta, kadinda, meskende olurdu.

Buhari, Cihad 47, Nikah 17; Muslim, Selam 119, 2226 Muvatta, Isti zan 21

Kur an daki Celiskiler Ve Nedenleri (4)
Kur an da Celiski Olmadigini, Celiskili Bir Mantikla One Surme Kurnazligi!

Fransizlar, Le coeur a sa raison, que la raison ne connait pas! derler ki, Kalbin kendine ozgu bir mantigi vardir ki, mantik dahi onu tanimaz anlamindadir. Kur an da celisme bulunmadigi iddiasina sarilan Islamcilar, hani sanki bu yukaridaki formulu dogrularcasma, kalp denen organin iyi ve kotu yonde belli bir gorus ve bilgilere sahip oldugunu, bu gorus ve bilgilerin oraya Tanri tarafindan kondugunu ve iste kalbin bunlardan birine dogru egilim gostermesiyle, kisinin dogru yola ya da aksine sapikliga suruklendigini soylerler. Hani sanki kalp denen sey, aklin gorevini ustlenmis gibidir ve bu niteligiyle iyi ya da kotu olandan birini secmektedir ya da akil denen sey, insandaki bes duyunun algilarinin varip dayandigi algilama yolunu aydinlatmaktadir.(1)

Seriatcilar, bu gorusu acikliga kavusturmak amaciyla, Enam Suresi nin 125. ayetini ornek alirlar. Bircok kez belirttigimiz gibi, bu ayet aynen soyledir:

Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini Islamiyete acar. Kimi de saptirmak isterse, goge yukseliyormus gibi kalbini dar ve $ikintili kilar. Allah inanmayanlari, kufur batakliginda birakir (Enam Suresi, ayet 125).

Dikkat edilecegi gibi, bu ayetin tumceleri celismeyle doludur: Tanri, diledigini Musluman, diledigini de saptirip kafir yapiyor ve kafir yaptigini kufur batakligina sokuyor! Yani kisiyi kafir yapan da Tanri dir, kafir dirler diye kufur batakliginda birakan da odur. Ve iste bu celismeyi ortbas edebilmek icin, Fahruddin Razi gibi yorumcular soyle derler: Tanri insanin kalbinde, hem iman m iyi hem de imansizligin kotu bir sey olduguna dair gorus ve bilgiler yaratir. Bu ikisinden birini secmek kalbin isidir. Daha baska bir deyimle, Tanri, insanda iman olmasini murat ettigi zaman, onun kalbinde buna iliskin egilim olusturup guclendirir. Tersini murat ettigi zaman da tersini yapar . (2) Ve iste guya kalp, bu iki egilimden dogru olani, yani Islama yonelik olani sectigi zaman, kendi yararina is gormus olur; aksini yaptigi zaman ise, kendisi icin kotu olur. Daha baska bir deyimle, Islamcilara gore, eger kalp gecerli bir akla sahipse iman yolunu secer; sahip degilse, Tanri nin gosterdigini anlayamayacagi icin inanmaz . Soylemeye gerek yoktur ki, butun bu laf cambazliklarinin altinda, kalbin kendine gore ve kendisinin de anlayamayacagi bir mantigi bulundugu safsatalari yatar. Daha baska bir deyimle, seriatcilar, Kur an da celiski olmadigini, celiskili bir mantikla kanitlama yolunu secmislerdir. Enam Suresi nin yukaridaki ayeti vesilesiyle one surdukleri goruslerin safsata oldugunu ortaya koyan olaylar vardir ki, bunlardan biri, ilerideki sayfalarda ele alacagimiz Ebu Talib olayidir. Cunku, Islam kaynaklarinin bildirmesine gore, bu ayet, Ebu Talib le ilgili olarak, daha dogrusu onun olumu sirasinda konmustur. Daha once deginmis olmakla beraber tekrar belirtelim ki, Ebu Talib, Muhammed in amcalarindan biri olup, onu kendi oglu gibi yetistiren bir kimseydi. Kureys in ileri gelenlerinden biri oldugu icin, Muhammed onu Musluman yapmak icin cok ugrasmistir. Ebu Talib olum dosegindeyken, onun basucuna giderek Musluman olmasi icin cok yalvarmis, fakat basari saglayamamistir. Saglayamayinca, cevresindekilere karsi kendisini temize cikarmak uzere sorumlulugu Tanri ya yuklemis ve Tanri diledigini Islama sokar, diledigini sokmaz seklindeki ayeti Kur an a yerlestirmistir. Yani demek istemistir ki, Ebu Talib in Islam olmadan olmesini Tanri istemistir! Bu dogrultuda olmak uzere Kur an a. koydugu ayetler arasinda, Tanri nin iman denen seyi insanin kalbine suslu (sevimli) bir sekilde yerlestirip, onu insana sevdirdigini (ornegin, Mucadele Suresi, ayet 22) ya da aksini yapip insanlarin kalplerini muhurledigini, kulaklarini perdeledigini (Bakara Suresi, ayet 6-7; Nahl Suresi, ayet 106-109; Casiye Suresi, ayet 23 vd...) ve Ey Muhammed! Tanri dilese nenin kalbini de muhurler... (Sura Suresi, ayet 24) dedigini yansitanlar vardir. ote yandan, yine Muhammed in soylemesine gore, Tanri, diledigini dogru yola soktugunu anlatmak uzere soyle demistir:

(Ey Muhammed!... (Taun) seni yetim bulup barindirmadi mi? Sasirmis bulup da yol gostermedi mi? Seni fakir bulup zengin etmedi mi?.. (Duha Suresi, ayet 6-8).

Yine bunun gibi, Tanri, iman etmek konusunda tereddut eden kimseleri, diledigi zaman inandirma yoluna gitmistir. Ornegin, Kur an da Ibrahim in, Tanri ya inanmak konusunda tereddut gosterdigi, tereddudunu gidermek icin ondan oluleri nasil dirilttigini bana goster! .diye mucize bekledigi, bunun uzerine Tanri nin, (Sen) Bana inanmadin mi? demekle beraber mucize gosterme yoluna gittigi yazilidir (Bakara Suresi, ayet 260). Yine bunun gibi Isa nin havarilerinin de, Tanri ya inanabilmek icin, Ey Meryem oglu Isa, Rabbin bize gokten donatilmis bir sofra indirebilir mi? diye Tanri dan mucize bekledikleri ve Tanri nin da onlari inandirmak icin gokten sofra indirdigi yazilidir (Maide Suresi, ayet 111-115).

Muhammed in Kur an olarak ve Kur an olmayarak ortaya koydugu yukaridakilere benzer hukumlerden anlasilan su ki, kisileri diledigi gibi dogru yola sokan ya da saptiran ne akildir ne de kalptir; sadece ve sadece Tanri dir. Ve Tanri, yine Muhammed in soylemesine gore, dogru yola soktuklarini mukafatlandirmakta, saptirdiklarini da azaba sokmaktadir. Nereden geliyor bu celiski? diye sorulacak olursa, cevabini asagida ozetleyecegiz.

Dipnotlar;

1) Bu konuda bkz. Turan Dursun, Kur an An$iklopedisi. Kaynak Yayinlan, Istanbul, 1994, c.l,s.295

2)Fahruddin Razi den bu alinti icin bkz. Turan Dursun, Kur an An$iklopedisi. Kaynak Yayinlari, istanbul,1994, c.l, s.308.
https://kuranelestirisi.wordpress.com/2011/11/25/kurandaki-celiskiler-ve-nedenleri-4/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder