Kaynak Yayınları tarafından 2009 yılında 6. Baskısı yayınlanan "Abdullah Öcalan ile Görüşmeler" kitabının 49-120-152'inci sayfalarında Doğu Perinçek, Öcalan'a soruyor;
*Kürtçeyi mi yoksa Türkçeyi mi daha iyi biliyorsunuz?
Öcalan; "Ne Kürtçesi, ben rüyamı bile Türkçe görüyorum. Türkçe meramımı daha iyi dile getireceğime inancım tamdır. Haliyle Türkçemiz kuvvetlidir. Ben tamamen Türkçe düşünme ve eylem gücümü geliştiriyorum. Kürtçe ise ikinci planda kalan eylem ve düşünce gücüdür. Hatta şunu söyleyebilirim;
Birinci zarf Türkçe, ikinci zarf Kürtçedir. Hemen belirteyim ki, önce Kürtçenin kurtuluşu için çaba harcayanlar var. Bu benim düşüncemde yoktur. Bağımsızlık sağlandıktan sonra bile, uzun süre bağımsızlığı Türkçe ile icra edeceğiz. Elbette bu temelde Kürt dili gelişecektir ve Kürt kültürü kendi diliyle ifade olunacaktır. Görüyorsunuz beni, bütünüyle Türkçe sistemiyle düşünüyorum. Bu Kürt'ten çok Türk Halkını ilgilendirir. Türk Ulusunun değerleriyle belki Ecevit'ten daha fazla bütünleşebilirim.
Türk Halkının Ulusal değerleriyle bütünleşmede hiç zorluk çekmem. Kişisel planda Türk Kültürü içinde yaşamak benim için kolaylık sağlar. Ben yaşamımı daha çok Kürtçeyle değil, Türkçeyle götürüyorum.
Kürtçede belki de çok zor olacak."
Bu sözler hiç yalanlanmadı. Öcalan bugüne kadar bu fikirlerinin aksini de söylemedi. Çünkü o da biliyor ki; Anadil konusu pratik bir sorundur. Bütün Kürtler arasında ortak anlaşma dili olan bir Kürtçe yoktur. Kırmanci ve Zazaca konuşan üç-dört Kürt kökenli vatandaşımız bir araya geldi mi, aralarında doğal olarak Türkçe anlaşırlar. Tunceli Mazgirt'in iki köyünden insanları bir araya getirin anlaşamazlar. Elazığ'da yaşayan Kürt kökenli biri ne Diyarbakır, ne Van, ne de Şanlıurfa da konuşulan Kürtçeyi anlamaz.
Ayrıca okuyan, inceleyen herkes bilmektedir ki;
*PKK kamplarında anlaşma dili Türkçedir.
*PKK Kongrelerinde Türkçe konuşulur, PKK'nın yayınları ve iç yazışmaları Türkçedir.
*PKK elemanlarından İran'ın Kürdü, Suriye'nin Kürdü, Türkiye'nin Kürdü bir araya geldiklerinde, ne Arapça, ne Farsça, ne de Kürtçe ile anlaşamazlar. Anlaşabildikleri ortak anlaşma dilleri, sadece Türkçedir.
PKK'nın ve onun Siyasi ayakları olan BDP-KCK'nın bugün, ana dilde eğitim hakkı talepleri ve cezaevindeki militanlarını açlık grevlerine sürüklemeleri ülkeyi bölme hareketinden ve kendi örgütlerini diri tutma gayretinden başka bir şey değildir.
Aksi takdirde, günlük hayatta anlaşma pratiği olmayan, kamusal hayatta yazılma ve kullanılma olanağı bulunmayan, Hukuk dili olarak gelişmiş bir dil olmayacak olan, küresel ekonomik sistemde karşılık bulması mümkün olmayan, bilim ve uygarlık dili olarak kullanılamayacak kadar dar bir yapısı olan bir dili niçin istesinler ki?
Ana dilde eğitim talebinin; Kürt kökenli vatandaşlarımızı cahil bırakmanın, bölgedeki insanımızı köle olarak kullanmaya devam etmek isteyen her biri onlarca köy sahibi toprak ağalarının ve siyaset cambazlarının işine geldiği o kadar açık ki.
Bakın M.Bedri Gültekin kitabında neler soruyor;
*Kürtçeye çevrilmiş bir Sümer tableti var mı?
*Hititler ile Mısırlılar arasındaki Kadeş Antlaşmasının Kürtçesi var mı?
*Orhun Yazıtlarının Kürtçesi var mı?
*Adam Smith-Ricardo-Stuart Mill'in Kürtçeleri var mı?
*Darwin'in evrim teorisinin Kürtçesi var mı?
*Marks'ın Kapital'inin Kürtçesi var mı?
Elbette ki yoktur, olması da mümkün değildir. Bugün için Kürtçenin her hangi bir lehçesiyle Doktor-Avukat-Savcı-Yargıç-Mimar-Mühendis ve Bilim insanı yetiştirmek olası değildir. Tunceli Üniversitesi'nde Kürtçe öğretilen bölüme
3 yılın sonunda giden öğrenci kalmamıştır. O zaman bu ısrar niye? Cezaevine düşürdüğü gençlere, örgüt niçin emirle açlık grevi yaptırıyor?
Bölünmeyi çabuklaştırmak, mağdur insan sayısını çoğaltmak, insanları cahil bırakmak, sömürmek ve bölgeyi emperyalist devletlerin emrine vermek.
Tıpkı Sevr'de olduğu gibi.
Dünya her konuda süratle ilerliyor. Gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki mesafe gittikçe büyüyor. Siz, bilim ve uygarlık dilinde karşılığı olmayan bir dille, bu acımasız dünya ile nasıl yarışacaksınız?
Türkiye de yaşayan her vatandaşımızın ana dilini öğrenmek, kültürünü yaşatmak en doğal ve vazgeçilmez hakkıdır. Devlet buna önayak olmalıdır. İnsanlarımızın ana dillerini-kültürlerini öğrenmeleri ve yaşatmaları için devlet önayak olmalı ve yerel yönetimler kanalıyla yapılacak bu projelerin mali desteğini ve denetimi tamamen üstlenmelidir.
Fakat "ana dilde eğitim ve öğretim" mümkün değildir. Hiçbir devlet kendisini bölecek bir projeye geçit vermez, vermemelidir.
AKP fırsat bulursa bunu yapar mı?
Dakika sektirmeden yapar. Başka türlü adamı "Eşbaşkan" yapıp, "Yahudi Cesaret Madalyası" takıp, Türk düşmanı Papa'nın önünde diz çöktürürler mi?
Anadilde savunma için düğmeye bastılar bile. Onu da yarın anlatırız.
Sağlık ve başarı dileklerimle 07 Kasım 2012
ABDde ozgurluk anlayisi var ama benim ulkemde yok. Basbakan olduktan sonra. Benim ulkem ozgur degil diye, ABD gezisinde ulkesini Amerikalilara sikayet ediyor... Recep Tayyip Erdogan. Basbakan olduktan sonra | Kurmusoldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com Ayrilmak isterseniz de: Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com Arzuederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ | Ben,ManeviMiras olarak, Hicbir Ayet, hicbir Dogma, Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum. Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir... K.Ataturk |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder