Çok şükür bugün de ekonomi kanallarını ve basınını takip ederek ekonominin ne yöne gittiğini anladık ve yatırım kararlarımızı sağlıklı şekilde verdik.
Herhalde size de bir gülme gelmiştir bu sözden sonra...
Bugünün başlıklarına göz atalım:
"Yabancı girişi faiz eritti...
Dayanıklı mal siparişleri rekor kırdı...
Euro işlemleri acı verebilir...
ABD'de tüketici güveni 7 yılın zirvesinde.."
Ve daha bunlar gibi sayısız haber.
Her dakika onlarcası geçiyor ajanslardan.
Ekonomi kanallarındakiler de yorumluyor hemen; biz de dikkatlice dinleyip yatırım kararlarımızı veriyoruz...
Demek hoş olurdu ama gerçek maalesef böyle değil.
Günlük konuşma tarzımıza da giren haberlerdeki bu dil üzerine hiç düşündünüz mü?
Öncelikle her haber son derece sansasyonel sunuluyor; ilk haberden anlaşılan sanki yabancıların getirdiği paralar faiz oranlarını sıfıra çekti.
Oysa gerçek, gözle görülmeyen ve yatırımcıya etkisi sıfır olan bir değişim.
Haberler parça parça iletiliyor.
Sanki hepsi birbirinden ayrıymış gibi; euro işlemlerin verdiği acı popomuzu acıtırken, dayanıklı mal siparişlerindeki artış kolumuzdaki uyuşukluğu gideriyor.
Haberler genellikle insanlarla alakalı değilmiş gibi sunuluyor.
Eriyen faizi yoğun sıcaklarda susayan kediler içecek, euro acıyı nesli tükenen kelaynaklara verecek, mal siparişindeki rekor aslanlara sunulacak geyik miktarını arttıracak...
Kısacası haberlerdeki heyecan çabucak unutulacak slogan yaratmaktan başka işe yaramıyor.
Haberlerde süreklilikten eser yok.
Eriyen faizin çok yüksek olması, acı veren euro işlemlerinin daha önce huzur vermesi gerekmez mi?
Ama bunların önemi olmadığı gibi gerçeğin de ne olduğu önemli değil.
Verilen haberin ne öncekiyle ne de sonrakiyle hiçbir ilişkisi yok.
Sanki her haber başka haber.
O nedenle bu haberlere anlam yüklemek dinleyicinin görevi oluyor; verenin böyle bir sorumluluğu bulunmuyor.
Çok açık söylüyoruz; ekonomi haberciliğinin verdiği haberler ne çözülebilir ne de yönlendirilebilir.
Söylemdeki metafor bolluğu ilgisizliğin, etkisizliğin ve tutarsızlığın hakim olduğu bir dil yaratmış durumda.
Bir bilgi, işlevselliği sonucu eyleme dönüşme gücü ölçüsünde bilgi olarak kabul edilir.
Eyleme dönüşemeyen yani hiçbir yatırımcının kararlarına girdi olarak kullanamayacağı bu tür bir bilgi değersiz bir metadan başka bir şey olamaz.
Yeniliği, ilginçliği ve özgüllüğü onu bilgi yapmaz.
Kim söyleyebilir ki ekonomi kanallarından aldığı bilgiyle günlük yatırım kararlarını verebildiğini?
Bu çok mümkün görünmüyor çünkü sıradan insanın içinde bulunduğu toplumsal ve entellektüel ortam için bu tür bir bilginin fazla önemi olamaz.
O nedenledir ki ekonomi kanallarındaki günlük haber ve yorumların sıradan insanın ekonomik yaşamı üzerinde hiçbir etkisi yoktur.
Ne üzerinde konuşulacak ne de sizi anlamlı bir eyleme yöneltecek bilgilerdir.
Yani bol miktarda bilgi vardır ama hiçbiri yatırım kararına dönüşmez.
Dayanıklı mal siparişi rekor kırdı diye gidip "çekyat" alan yoktur herhalde.
Ya da tüketici güveni arttı diye malını tüketiciye "nasıl olsa güvenilir parasını getirir" diyerek veresiye veren.
İşte bu noktada kültür eleştirmeni Neil Postman'ın dediği şeye geliyoruz:
Bilgi-Eylem Oranı.
Bir bilginin önemi yarattığı eylem olanaklarına dayanır.
Yani her bilgi bir eylem yaratmalıdır.
Ama ekonomi haberleri bilgiyi öylesine soyut bir hale getirmiştir ki, bu tür bilginin eyleme dönüştürülme niteliği kalmamıştır.
Yani demek istiyoruz ki, yabancının getirdiği parayla eriyen faizler için ne yapmayı düşünüyorsunuz ya da euro işlemlerinin acı vermesine karşın ne tür bir aksiyon alacaksınız?
Okuduğunuz ya da dinlediğiniz her habere karşılık siz de kendinize bu tür sorular yöneltebilirsiniz.
Eminiz ki cevap değişmeyecektir.
Bu konularda yapmayı planladığınız hiçbir şey yoktur, olamaz da.
Çünkü verilen bilgi sadece bir yerden bir yere taşınmak için veriliyor; üzerinde düşünmek, çıkarsama ya da açıklama yapmak için değil.
Enine boyuna bilgi sahibi olmak için değil; haberleri sadece duymuş olmak için.
İşte Neil Postman'ın dediği de budur.
Bilgi-Eylem oranı düşük enformasyon, Abd'de en çok rüzgar enerjisi Iowa'da üretiliyor haberine verdiğin tepkiye benzer:
"Kim takar.."
Sözü uzatmaya hiç gerek yok.
Ekonomi haberciliği bize son derece yabancı ve hiç bir işe yaramayan sayılardan oluşan bir dünya yaratmış görünüyor; parça parça ve süreksizlikten oluşan, zamanın ve dikkatin bölündüğü kendini beğenmiş bir dünya.
Ya da daha kısa söylersek: "Kim takar Iowa Kaymakamını!"
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
DAG BASI
. . . . . .
Dag basindasin;
Derdin gunun hasretlik;
Aksam olmus,
Gunes batmis,
Icmeyip de ne haltedeceksin?
Orhan Veli KANIK
- - - - - - - - - - - - -
Bu evliligi ben istedim bu evlilik icin Muhammed e kizmayin..yazmaktadir.
Ahzab 38
ZEYNEP Muhammedin in oz halasinin, guzelligi ile unlu kizi ve 7.esidir.
Kolesi ve hukuken evlat edindigi Zeyd i, hala kizi Zeynep ile evlendirdi.
Muhammed goruntude boyle bir evlilik yaptirdi diye dedikodularin ardi arkasi kesilmedi.
Azhab suresinde Muhammed peygamber hanimlari dedikodu yapmayin diye vahiy geldi dedi.
Muhammedin in istemesiyle Zeyd, evliligi sona erdirdi.
Bir muddet sonra da Peygamber e, Zeynep ile evlenmesi icin vahiy yoluyla emir geldi.
- - - - - - - - - - - - -
Anlattigina gore:
Mahallesinde oturan bir ailede tavla bulundugu haberi kendisine ulasir.
Bunun uzerine onlara:
Eger tavlayi evinizden cikarmazsaniz ben sizi mahallemden cikaracagim! diye haber gonderir. Boylece onlarin tavla bulundurmalarini hos karsilamadigini ifade eder.
Kutubu Sitte 5338
- - - - - - - - - - - - -
Mehdi'nin ayak seslerini duyuyorum'
Direnmenin faidesi yok.
Mehdi gelecek, Şeriat gelecek, adalet gelecek.
Osmanlı Hilafet-i İslamiyesinin yıkılmasından sonra Müslümanlık âleminde Kezzabiyyun, Deccaliyyun, Süfyaniyyun devirleri başlamıştır.
Büyük tahribat olmuş, kütleler halinde irtidat görülmüştür.
Uzun süren küfür ve dalalet gecesinden sonra nihayet ufukta Mehdiyyet fecr-i sadıkının nurları görülmeye başlanmıştır.
Mehdi'nin kuracağı Kur'an, Sünnet ve Şeriat düzeni öyle kolay kolay, tereyağından kıl çekercesine zahmetsiz olmayacaktır.
Yakın gelecek, en doğrusunu Allah bilir, büyük savaşlara, iğtişaşa, melhamelere, kıyımlara, sıkıntılara gebedir.
Zahirde Müslüman görünen birileri, dünya hırslarıyla Fırat'ın altındaki hazinelere saldırmışlar ve büyük kara ve necis servetlere sahip olmuşlardı, onlar helak olacaktır.
İslam dinini, dünyevî ve uhrevî ahkam tasnifine tâbi tutan ve Şeriatın dünya ile ilgili hükümlerini göz ardı eden dünyevî=seküler sözde Müslümanlar feci şekilde aldandıklarını anlayacaktır.
Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de büyük kanlı savaşlar cereyan edecektir.
Deccallar ve Süfyanlar tepetaklak olacaktır.
Bâtıl gümbür gümbür yıkılacaktır.
Musibetler toptan gelecek, kötülerin yanında iyiler de zarar görecektir.
Susuzluk, ekmeksizlik…
Evsizlik, barınaksızlık…
Ateş ateş ateş…
Zelzele-i Kübra…
Bana dokunmayan yılan bir yaşasın diyenleri büyük yılanlar sokup ağulayacaktır.
Kezzablar, Deccallar, Süfyanlar sonuna kadar direnecek ve çok acılar çekilecektir.
Haramla yapılmış yüksek binalar çökecektir.
Elektrikler kesilecek, bütün şeytanî cihazlar çalışmayacaktır.
43'cü kattaki kâşanesinden cihanı nemrudâne seyr eden gafil mağrurlar yüksek merdivenleri çıkamayacaktır.
Kaddafilerin aklı olsa, kanlı iktidarlarından feragat edip bir kûşe-i inzivaya çekilirler ama onlarda o akıl nerede…
Zalimlerin en akıllısı Zeynel olmuş, çekip gitmişti.
Mübarek diretmişti ama diretmesi onu iktidarda tutmaya yetmemişti.
Saddam keşke iktidardan vaz geçmiş ve sürgünü tercih etmiş olsaydı.
Âhir zaman fitneleri başlamıştır…
Deccallık, Kezzablık, Süfyanîlik devirleri bitiyor.
Mehdinin ayak seslerini duyar gibiyim.
Kulağınızı yere koyun ve dinleyin…
Kur'an, Sünnet, Şeriat, adalet, güvenlik diye atıyor zeminin kalbi.
Direnmenin faidesi yok.
Mehdi gelecek, Şeriat gelecek, adalet gelecek…
Tufandan sonra sükunet hükümran olacak.
Ölenler ölecek, kalanlar kalacak.
İman ile ölenler bahtiyar olacak; şirk, küfür, dalalet yolunda ölenlerin zararı büyük olacak.
Bundan sonra Deccalperestlerin, Kezzabların, Süfyanîlerin işi bitiktir.
Ben hem Müslümanım, hem de Deccalîyim diyenler büyük kayıptadır.
Rahmana iman ve itaat edeceksin, Tağuta cephe alacaksın.
Ey Dresden (13-14 şubat 1945 gecesi) ahalisi, ey modern Pompeililer, Sodom ve Gomore halkı, Bizans ve Roma…
Uyanın bu gaflet uykusundan…
Sezar mabetlerinin hepsi yıkılacak.
Deccallık ve Süfyanilik devri sonuna geldi…
Mehdi zuhur, İsa aleyhisselam nüzul edecek.
Kimseyi altınları gümüşleri, dolarları euroları, Altın Buzağı şirketi hisse senetleri kurtaramaz.
Sahih bir iman, ihlaslı ibadet, kalb-i selim gerek kurtulmak için.
Sende bunlar var mı?
Keşti-i Nuh hangi sahilde, biliyor musun?
Tufan yaklaşıyor, koş gemiye gir, yoksa boğulur helak olursun…
Mehmet Şevket Eygi
Mürtecilerin çok sevdiği ve önemsediği fikir adamı.
- - - - - - - - - - - - -
Padisahin izni olmadan, yabanci askerlere karsi duranlari, asker ve para toplayanlari tek tek veya topluca oldurmek islamin geregi ve gorevidir.
Milliyetcileri oldurenler gazi sayilir, bu yolda olenler sehit.
Seyhulislam Durrizade Abdullah'in Fetvasi - 1920
Seyhulislamin verdigi fetvalar Ingiliz ve Yunan ucaklariyla tum Anadolu'da atildi ve isbirlikci yandas gazetelerde yayinlandi
- - - - - - - - - - - - -
Mubarek vatan ve milleti parcalanmak tehlikesinden kurtarmak ve Yunan ve Ermeni emellerine kurban etmemek icin acilan milli mucadele ugrunda milletle beraber serbest surette calismaya resmi ve askeri sifatim artik mani olmaya basladi. Bu mukaddes gaye icin milletle beraber nihayete kadar calismaya mukaddesatim adina soz vermis oldugum icin pek asigi bulundugum yuce askerlik meslegine bugun veda ve istifa ettim.
(8 Temmuz 1919)
K. ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
Butun dinlerin viruslerin salginina cok benzer bir akil hastaligi oldugunu dusunuyorum.
Din mukemmel bir kulturel yapi.
Ama bu onu gercek yapmiyor ve beni gercek ilgilendiriyor.
Cicek virusu mukemmel bir virus.
Isini cok guzel yapiyor.
Ama bu onun iyi oldugu, ve yok olmasini istemedigim anlamina gelmiyor
Richard Dawkins
- - - - - - - - - - - - -
"Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu?
Fakat bunu yapmaya gucu mu yok?
Eger yoksa, O gucsuz, ya da kesinlikle her seye gucu yeten degildir.
Her seye gucu yeten fakat istemeyen mi?
Eger oyle ise , O kotudur, ya da kesinlikle tum iyilik degildir.
O, ne gucu yetiyor, ne de istemiyor mu?
O zaman. O'nu Tanri diye cagirmak sacma olur.
O, hem gucu yetiyor hem de istiyor mu?
O zaman kotuluk nereden geliyor?"
(Istencin Ozgur Secimi Uzerine. Giris.)
EPICURE
- - - - - - - - - - - - -
Filistinli Musluman Araplar, iki ayakli igrenc hayvanlardir
Menahem Begin, Israil Basbakani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52
- - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder