26 Ağustos 2014 Salı

Seks eşittir hediye!


Seks eşittir hediye!

Fazla düşünülmemiş sorulara verilen alelade cevapların popüler kültürün kese kağıdıyla paketlendiği söyleşiler hazırlamasıyla ünlü Ayşe Arman'ın bu haftaki konusu kadın orgazmıydı.
15.yüzyıl feodalitesine derin bir romantizm duyan bizim gibi topluluklarda bu tür konuların bağlamı içinde bile tartışılması büyük cesaret isterken, gazete köşelerine servis edilmesine hayranlık duymamak elde değil.
O nedenle yazılanları gözden geçirmeye karar verdik.
Türk kadınının orgazm gerekçeleri içinde "bedava" tanımlaması dikkat çekiyordu.
Modern ülkelerde yapılan araştırmalarda genellikle "rahatlatıcı", "birleştirici" gibi gerekçeler sıralanır oysa ki.
Kadın cinselliğinde de bir "sadaka kültürü"nün oluştuğu yönündeki sosyal medya paylaşımımıza gelen yanıtlardan biri konunun başka bir boyutunu vurguluyordu: "Bizim şirketteki bazı arkadaşlar için geçerli değil"
Aslında söylemek istediği şey kadınların iş hayatında zam almak, iş bulmak, terfi etmek gibi nedenlerle cinsel değiş tokuşa girdikleriydi.
Konuyu biraz araştırdığımızda erkekler için bu tür hikayelerin anlatılmadığını gördük.
Ama kadınlar için anlatılan hikayelerin haddi hesabı yoktu"İş hayatında başarı için her şey mubahtır fenomeni" gibi bir durum oluşmuştu.
Aslında iş hayatında olan herkesin biraz dilindedir bu konu ama sonuçta bilimsel istatistik olmayınca ispatı zordur.
Hal böyle olunca biz de araştırma konumuzun rotasını biraz değiştirdik"Her şey mubah fenomeni"nin nasıl ortaya çıktığını araştırmaya başladık.
Acaba suçlusu kadınlar mıydı?

Gelin şimdi finans dünyasının arka sokaklarındaki dedikodulardan bilimin kasvetli laboratuvarlarına girelim.
Evrim Psikolojisinin kurucularından sayılan Amerikalı antropolog Donald Symons geniş bir veri tabanı kullanarak tüm ülke halklarının kur yapma, flört ve evlilik dışı ilişkilerde birbirlerine ne tür hediyeler aldıklarını araştırıyordu.
Beş grup hediye yöntemi tespit etti:
1) Yalnızca erkeğin hediye vermesi;
2) Hem erkeğin hem kadının vermesi; ama erkeğin hediyesinin parasal yönden daha değerli olması;
3) Hem erkeğin hem kadının hediye vermesi ama hediye değerlerinin önemsenmemesi;
4) Hem erkeğin hem kadının hediye vermesi; ama kadının hediyesinin daha değerli olması;
5) Yalnızca kadının hediye vermesi.

Dünya üzerindeki ülkelerin hediye anlayışları bu beş gruptan birine giriyordu.
Fakat Symons'un dikkatini bir şey çekmişti.
Dördüncü ve beşinci kategorilere uyan tek bir ülke bile yoktu.
Yani kadınların parasal yönden erkeklerden daha değerli hediyeler aldıkları ya da sadece kadınların hediye aldıkları bir toplum bulunmuyordu.
Toplumların %79'u birinci gruba, %5'i ikinci gruba, %16'sı ise üçüncü gruba giriyordu.
İşte Symons o anda aradığı yanıtı bulmuştu.

Kur yapma, flört ve evlilik dışı diğer ilişkilerdeki bu hediye kültürü insan ekonomisi açısından tek bir gerçeği işaret ediyordu.
Cinsellik, kadınların bahşettiği, erkeklerin çok değer verdiği bir konu olduğu için cinsel alışverişte güç kadının eline geçmişti.
Yani en kaba haliyle söylersek "seks eşittir hediye".

Psikologların görüşme yoluyla yaptıkları bazı araştırmalarda iş hayatında "hediye almak" (terfi, zam vs.), fiziksel açıdan güçlü bir erkeğe duyulan tutkuya eşdeğer bir heyecan yaşatıyordu.
Cinsel değiş tokuş karşılığı alınan zam ya da terfinin fiziksel bir koruma sağlayacağı açık olduğundan bu bulgunun doğru olma ihtimali oldukça yüksek.

Genellikle kişilerin etik değerlerindeki zayıflıkla bağdaştırılan "Her şey mubah Fenomeni" aslında tek bir şeyle ilişkilidir:
Hediye anlayışımızla.

Şimdi dönüp geçmişe şöyle bir bakalım.
Acaba hediye anlayışımız ilk üç grubun dışında mı değil mi?
Kişisel yanıt farklı olabilir elbette ama toplumsal kodlar ilk üç grup içinde olduğumuzu söylüyor.

Öyleyse yapılması gereken tek bir şey var.
İnsanları, ağızdan ağza yayılan gerçek olup olmadığı bile belli olmayan hikayelerle yargılamak yerine düşünce sistemini biraz zorlamak ve şu eşitliği değiştirmeye çalışmak: "Seks eşittir hediye!"


a45UyF587661-140826101822-03
^^^^^ - vvvvv


 
--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

BENI BU HAVALAR MAHVETTI
. . . . . .
Beni bu guzel havalar mahvetti,
Boyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tutune boyle havada alistim,
Boyle havada a$ik oldum;
Eve ekmekle tuz goturmeyi
Boyle havalarda unuttum;
Siir yazma hastaligim
Hep boyle havalarda nuksetti;
Beni bu guzel havalar mahvetti.

Orhan Veli KANIK
- - - - - - - - - - - - -
Allah; Adem i, Nuh u, Ibrahim Ailesi ni, Imran Ailesi ni secerek alemlere ustun kilmistir.

AL-I IMRAN SURESI 33
- - - - - - - - - - - - -
Resulullah sav buyurdular ki:
Bir seyde ugursuzluk olsaydi, bu atta, kadinda, meskende olurdu.

Buhari, Cihad 47, Nikah 17; Muslim, Selam 119, 2226 Muvatta, Isti zan 21
- - - - - - - - - - - - -
Mehdi'nin ayak seslerini duyuyorum'
Direnmenin faidesi yok.
Mehdi gelecek, Şeriat gelecek, adalet gelecek.
Osmanlı Hilafet-i İslamiyesinin yıkılmasından sonra Müslümanlık âleminde Kezzabiyyun, Deccaliyyun, Süfyaniyyun devirleri başlamıştır.
Büyük tahribat olmuş, kütleler halinde irtidat görülmüştür.
Uzun süren küfür ve dalalet gecesinden sonra nihayet ufukta Mehdiyyet fecr-i sadıkının nurları görülmeye başlanmıştır.
Mehdi'nin kuracağı Kur'an, Sünnet ve Şeriat düzeni öyle kolay kolay, tereyağından kıl çekercesine zahmetsiz olmayacaktır.
Yakın gelecek, en doğrusunu Allah bilir, büyük savaşlara, iğtişaşa, melhamelere, kıyımlara, sıkıntılara gebedir.
Zahirde Müslüman görünen birileri, dünya hırslarıyla Fırat'ın altındaki hazinelere saldırmışlar ve büyük kara ve necis servetlere sahip olmuşlardı, onlar helak olacaktır.
İslam dinini, dünyevî ve uhrevî ahkam tasnifine tâbi tutan ve Şeriatın dünya ile ilgili hükümlerini göz ardı eden dünyevî=seküler sözde Müslümanlar feci şekilde aldandıklarını anlayacaktır.
Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de büyük kanlı savaşlar cereyan edecektir.
Deccallar ve Süfyanlar tepetaklak olacaktır.
Bâtıl gümbür gümbür yıkılacaktır.
Musibetler toptan gelecek, kötülerin yanında iyiler de zarar görecektir.
Susuzluk, ekmeksizlik…
Evsizlik, barınaksızlık…
Ateş ateş ateş…
Zelzele-i Kübra…
Bana dokunmayan yılan bir yaşasın diyenleri büyük yılanlar sokup ağulayacaktır.
Kezzablar, Deccallar, Süfyanlar sonuna kadar direnecek ve çok acılar çekilecektir.
Haramla yapılmış yüksek binalar çökecektir.
Elektrikler kesilecek, bütün şeytanî cihazlar çalışmayacaktır.
43'cü kattaki kâşanesinden cihanı nemrudâne seyr eden gafil mağrurlar yüksek merdivenleri çıkamayacaktır.
Kaddafilerin aklı olsa, kanlı iktidarlarından feragat edip bir kûşe-i inzivaya çekilirler ama onlarda o akıl nerede…
Zalimlerin en akıllısı Zeynel olmuş, çekip gitmişti.
Mübarek diretmişti ama diretmesi onu iktidarda tutmaya yetmemişti.
Saddam keşke iktidardan vaz geçmiş ve sürgünü tercih etmiş olsaydı.
Âhir zaman fitneleri başlamıştır…
Deccallık, Kezzablık, Süfyanîlik devirleri bitiyor.
Mehdinin ayak seslerini duyar gibiyim.
Kulağınızı yere koyun ve dinleyin…
Kur'an, Sünnet, Şeriat, adalet, güvenlik diye atıyor zeminin kalbi.
Direnmenin faidesi yok.
Mehdi gelecek, Şeriat gelecek, adalet gelecek…
Tufandan sonra sükunet hükümran olacak.
Ölenler ölecek, kalanlar kalacak.
İman ile ölenler bahtiyar olacak; şirk, küfür, dalalet yolunda ölenlerin zararı büyük olacak.
Bundan sonra Deccalperestlerin, Kezzabların, Süfyanîlerin işi bitiktir.
Ben hem Müslümanım, hem de Deccalîyim diyenler büyük kayıptadır.
Rahmana iman ve itaat edeceksin, Tağuta cephe alacaksın.
Ey Dresden (13-14 şubat 1945 gecesi) ahalisi, ey modern Pompeililer, Sodom ve Gomore halkı, Bizans ve Roma…
Uyanın bu gaflet uykusundan…
Sezar mabetlerinin hepsi yıkılacak.
Deccallık ve Süfyanilik devri sonuna geldi…
Mehdi zuhur, İsa aleyhisselam nüzul edecek.
Kimseyi altınları gümüşleri, dolarları euroları, Altın Buzağı şirketi hisse senetleri kurtaramaz.
Sahih bir iman, ihlaslı ibadet, kalb-i selim gerek kurtulmak için.
Sende bunlar var mı?
Keşti-i Nuh hangi sahilde, biliyor musun?
Tufan yaklaşıyor, koş gemiye gir, yoksa boğulur helak olursun…

Mehmet Şevket Eygi
Mürtecilerin çok sevdiği ve önemsediği fikir adamı.
- - - - - - - - - - - - -
Anadolu'daki Milliyetci hareketi yok etmek, millet icin var olma meselesidir... O alcaklara karsi cikanlar, Islama, halifeye, padisahimiza unutulmaz hizmette bulunmus olacaklardir.

Yazar Refi Cevat Ulunay - 04.04.1920
- - - - - - - - - - - - -
Devlet ve milletimizin parcalanmasi ve Ermeni ve Yunan esaretine dusulmesi soz konusudur. Alti yuz elli sene efendilik eden bir milletin kole mevkiine dusmesi kolay bir hadise degildir.

(6 Temmuz 1919)
K. ATATURK
- - - - - - - - - - - - -
Din hicbir ise yaramaz;
gece yarisi karanlik bir mahzende orada olmayan siyah kediyi aramaktir.

Robert Heinlein
- - - - - - - - - - - - -
"Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu?
Fakat bunu yapmaya gucu mu yok?
Eger yoksa, O gucsuz, ya da kesinlikle her seye gucu yeten degildir.
Her seye gucu yeten fakat istemeyen mi?
Eger oyle ise , O kotudur, ya da kesinlikle tum iyilik degildir.
O, ne gucu yetiyor, ne de istemiyor mu?
O zaman. O'nu Tanri diye cagirmak sacma olur.
O, hem gucu yetiyor hem de istiyor mu?
O zaman kotuluk nereden geliyor?"


(Istencin Ozgur Secimi Uzerine. Giris.)
EPICURE
- - - - - - - - - - - - -
Zaman icinde Filistin in tamamina yayilacagiz

Prof.Dr.Haim Weizmann, Israil Devlet Baskani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52
- - - - - - - - - - - - -
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder