16 Ekim 2014 Perşembe

Tuğ, Anlam ve Önemi

Yine aynı yere geliyoruz.
İslam öncesi Türk kültürü...
Geçen yüzyıllar içinde sığlaşmış, silinmiş, unutulmuş şanlı bir geçmişin kültürü.

Tarihseldir, eskidir, ancak günümüz dünyasına zarar vermek bir yana artı değer katar.
Evet, ey Türk titre ve özüne dön!...


Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


Tuğ, Anlam ve Önemi

Tuğ, Türk topluluklarında tarih boyunca kullanılmış, çeşitli kıllardan yapılan ve mızrak veya uzun bir sırığın ucuna bağlanarak taşınan Yetki ve Görev Belirteci'dir.

Orta Asya Türk topluluklarının "Kutas" olarak adlandırdığı Tibet /Yak öküzünün kuyruğundaki kıllardan yapılan ilk Tuğ'lar, mızrağa bağlanıyordu.
Sonraları at kuyruğundaki kıllar kullanılmıştır.

Tuğ terimi millî kaynaklarımızda ilk defa VIII.asrın ortalarında bir Uygur hakanının adına dikilen Şine Usu Yazıtı'nda zikredilmektedir.
Bu yazıttaki ifade şöyledir:

"Üç tuğluk Türk budunu…
Ozmuş Tigin Kan bolmuş"

Eski Türkler'de şaman törenlerinde ak- kızıl- gök olmak üzere üç bayrak veya tuğ kullanılmıştı.

Cengiz Han'ın tuğu ile bayrağı beyazdı.
Cengiz Han, kağanlığını ilân ettiğinde dokuz kollu beyaz bir tuğ diktirmişti.

Eserini XI.asırda yazan Mahmut Kâşgarî (Kaşgarlı Mahmud), Divanü Lugati't- Türk'te tuğ kelimesini şöyle açıklamaktadır:

"Tuğ (Divan, III, 127) Sancak dokuz tuğluk han veya hakan her ne kadar vilâyeti çok, payesi yüksek olursa olsun tuğ dokuzdan artık alamaz.
Çünkü dokuz sayısıyla uğurlanırlar.
Bu tuğlar turuncu renkte ipekten veya kumaştan yapılır, bunu da uğur sayarlar"

Türklerdeki dokuz tuğ geleneği dokuz sayısının kutluluğu nedeniyle gökteki dokuz gezegeni temsil etmektedir.
Gök dokuz kattır ve Türk dünya anlayışında yeryüzü dokuz bölgeye bölünmüştür.

Hanlar güçlerine göre dokuza kadar Tuğ taşıyabilirlerdi.
Bu gelenek Türklerin İslâm'ı benimsemesinden sonra da sürdü.

Moğollarda Tuğ, bağımsızlığın simgesiydi.

Anadolu Selçukluları ile Anadolu beyliklerinin bağımsızlıkları da Tuğ'larla simgeleniyordu.

Osmanlı Devleti'nde Tuğ taşıma geleneği, Anadolu Selçuklu Sultanı III.Keykubad'ın Osman Gazi'ye beylik verdiğini belirtmek üzere Tabl(davul), Tuğ ve Alem göndermesiyle başladı.

Osmanlı tuğlarında, çok sayıda kıl al renge boyandıktan sonra bunun tepesine beyaz ve siyah renkte ince kıllardan yapılan saçaklı bir başlık konulurdu.
Bütün bunların üzerine bakırdan altın yaldızlı büyük bir top ve bazen da onun üzerine bir hilâl yerleştirilirdi.
Top güneşi, hilâl ayı, at kılları da güneşin ışınlarını dolayısıyla gücü temsil ederdi.(Güneş, Osmanlı İmparatorluk Arması ile Cumhurbaşkanlığı Forsu'nda da bulunmaktadır.)

Kılların dağınıklığından dolayı tuğlara "Tuğ-ı Perişan Perçem" de denirdi.

Orta Asya'da eski Türkler, tuğları bayrakla birlikte aynı direğe bağlı olarak da kullanmışlardır; Osmanlı Devleti'nde kullanılan tuğlar ise bayraksızdır.

Tuğlar, Orta Asya'da Türk Hakan ve Hanlarının bağımsızlık alâmeti olarak kullanılır ve tuğun sayısı hanların büyüklüğü nispetinde artıp azalırken; Osmanlı Devleti'nde görev ve rütbe dereceleri Tuğ'larla tanınırdı.

Osmanlı'da mülkî teşkilâta göre memleket eyaletlere, eyaletler de sancaklara (livalara) ayrılmıştı.

Eyalet ve Sancaklara atanan amirler; o yerin hem askerî, hem mülkî amirleri idi.
Yani barışta eyalet ve sancakların idarî ve askerî işleri ile uğraşırlar; seferde eyalet ve sancaklarındaki eyalet askerlerinin başında, komutanları olarak katılırlardı.
Bunlardan sancakların amirlerine "Sancak Beyi", eyaletlerin amirlerine de "Beyler Beyi" denirdi.

Sonraları önemli eyaletlere, Vezir rütbesinde eyalet amirleri "Valiler" atanmaya başlanmıştı.

Gerek Sancak Beyleri ve Beyler Beyleri ile diğer devlet hizmetinde ve Kapı Kulu teşkilâtında bulunan komutanların rütbeleri; bu komutanlara devlet tarafından verilen Tuğ adetleri ile belli olurdu.
Devlet tarafından;

Sancak beylerine (Mir- Livalara) bir,

Beyler beylerine iki,

Vezirlere üç,

Seraskerlere dört,

En büyük vezire (Vezir-i Azâm) beş Tuğ verilirdi.

Tuğ-ı Şahî denilen padişah tuğlarının sayısı dokuzdu.

Tanzimat'tan önceki padişahların savaş bayrakları, Oğuz geleneğine uygun şekilde dokuz tuğdan oluşurdu.
Bir cihan imparatorluğu sembolü olan bu uygulama Osmanlı Devleti'nde de kabul görmüştür..

Sadrazam Serdarı Ekrem sanıyla sefere çıktığı zaman, Padişah tuğlarından altısını ona verirdi.

Padişahın da katılacağı bir sefere çıkılacağı zaman, iki ay önceden iki Tuğ-ı Şahî çıkartılarak Cebehane önüne, öteki sultanlık tuğları da sarayda Bâbü's- saade önüne dikilirdi.

Sefere katılacak vezirlerin ve devlet adamlarının da tuğlarını konakları önüne dikmeleri zorunluydu.

Osmanlı Devleti'nde Şeyhülislâm, Kazasker, Yeniçeri Ağası, Sekbanbaşı, Kapıkulu Süvari Bölükleri, Cebeciler, Erden Kralı, Eflâk ve Voyvodalarının da tuğları vardı.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı Osmanlı Devleti'nin Saray Teşkilatı isimli kitabında şu ifadelere yer vermektedir:

"Osmanlılar'ın tuğları 16.Asırda baş tarafında bir yıldızlı top ile Anadolu Selçuklular daki gibi üzerinde gümüş hilâl bulunan bir sırığa ve topun alt kısmına takılmış uzun ve boyalı at kıllarından müteşekkildi.
Topun güneşi, hilâlin ayı, at kılların da güneşin şualarını temsil ettiği rivayet olunur"

(Macar Milli Müzesi Magyar Nemzeti Muzeum'da, Osmanlıların İkinci Viyana Bozgunundan sonra (1683) arta kalan ve bırakılan malzemeler içinde 6 x 8 m.boyutunda bir Beylerbeyi Çadırı dikkati çeker.
Bu çadırın etrafında o döneme ait Tuğ'lar bulunmaktadır.

Yeniçeri Ocağı'nın artık bir işe yaramadığı anlaşılınca, Padişah Selim III, zamanında, yeni bir ordu kurmak amacıyla 24 Şubat 1793 tarihinde Yeniçeri Ocağı'nın yanında "Nizam-ı Cedid" adı ile yeni bir ordu teşkiline başlandı.
Ancak, bu yeni teşkilât, çeşitli nedenlerle 1808'de lağvedildi.

Ardından "Sekban-ı Cedid" ve "Eşkinci" adlarıyla yeni teşkilâtlar yapılmak istenildi ise de Yeniçari ayaklanmaları yüzünden bu teşebbüsler de neticesiz kaldı.

15 Haziran 1826'da, halkın da yardımıyla, devlete sadık askerlerin müdahalesiyle Yeniçeri Ocağı tamamen ortadan kaldırıldı, "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" adlı yeni bir ordu kurulmaya başlandı.
Bu safhada, Yeniçeri Ocağı ile ilgili ne varsa yok edildi, Mehterhane bile ortadan kaldırılarak yerine Muzıka-yı Hümayûn kuruldu, tuğların yerini rütbe ve nişanlar aldı.

Eski tuğlar saray depolarına ve müzelere kaldırıldı.

Günümüzde, "Tuğ"lar, tarihi geleneği yaşatmak ve hafızlarda canlı tutmak amacıyla kurulan Mehter Takımları'nda varlığını sembolik de olsa sürdürmektedir.

1952'de kurulan Mehteran Bölüğü, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı'na bağlı olarak temsil görevini başarıyla yerine getirmektedir.

AHMET AKYOL

- See more at: http://www.yenidenergenekon.com/811-tug-anlam-ve-onemi/#sthash.zTGep7UU.dpuf


a45UyF587661-141015144412-03
^^^^^ - vvvvv

 



Karaktersiz adamin en onemli ozelligi, hukum vermede adalet ek$ikligidir.

Goethe



Islam da zorlama yoktur (K.BAKARA 256)
***
Islam dan gayri bir dine yonelenler sapiktir! (K.IMRAN 85; Tevbe 33 ),
Musrikleri nerede gorurseniz oldurun! (K.TEVBE, 5
Ya da Islam a aykiri bir inanista ise analariniz, babalariniz, yakinlariniz icin magfiret dilemeyin, onlarin namazini kilmayin vs.. (ornegin K.TEVBE 23, 84, 113; AZHAB 60-61)

 
Hz.Aise radiyallahu anha ya bir zat misafir oldu.
Adam sabahleyin, elbisesini yikamaya basladi.
Hz.Aise ona:
Sana, (meni) bulasan yeri (gorduysen) orasini yikaman kafi idi, goremedigin takdirde etrafini yikardin.
Ben, Resulullah aleyhissalatu vesselam in elbisesinden (meni bulasigini) ovalamak suretiyle cikardigimi biliyorum.
O, (bir de yikamaksizin) onun icinde namaz kilardi.
Bir diger rivayette soyle gelmistir:
Iyi biliyorum kurumus meni bulasigini Resulullah aleyhissalatu vesselam in camasirindan tirnagimla kaziyarak cikariyordum.

Muslim, Taharet 105, 109, (288, 290).
Hadis No: 3490


Risale-i Nur kitaplarinda, Allah tan cok Said-i Nursi, Kur an dan cok Risale-i Nur kitaplari ovulmustur veya $ik $ik bunlardan ovguyle soz edilmistir.
Said-i Nursi, yuceligini Hz.Ali ile Gavs-i Azam in gaybi isaretleriyle aldigini yazmistir.
Risale-i Nur da, Risale-i Nur u okumayanlar cahil diye nitelendirilmistir.
Adeta Hz.Ali yi kendisine Allah tan vahiy getiren bir vahiy melegi gibi ima etmistir.

($ikke-i Tasdik-i Gaybi-116-126) ($ikke-i Tasdik-i Gaybi 12)


Amac Ankara hukumetine karsi, Yunanistan'in yardimiyla, Sultan'in ve Yunanistan'in himayesi altinda bir Bati Anadolu devletinin kurulmasidir... Kemalist kuvvetler bastirilacak; butun Anadolu Mustafa Kemal'in elinden kurtarilacak. Bunun icin kurulacak gonullu Anadolu ordusunun talim ve silahlarindan Yunan baskomutani sorumlu olacak, bir miktar yunan subayinin bu orduya katilmasi saglanacak... Yunanistan, masraflarini karsilamak uzere cemiyete 100.000 Lira verecek.

Anadolu Cemiyeti'nin Istanbul'daki Yunan Baskomlserligine onerisi - 9.12.1921
(Anadolu Cemiyeti Vahdettinci bir orgut olup o asamada Seyhulislam Mustafa Sabri baskanligi altinda idi)


Kozan da bircok Turklerin kiliseye dolduruldugunun tesbit edildigi, Feke ilcesinin 80 Ermeni tarafindan sarildigi bildiriliyor, ayrica Saimbeyli ye az zamanda takviye yetistirilmedigi takdirde Turklerin sonunun fena olacagi, silahli olmayan Ermenilere hicbir sebeple taarruz edilmemesi....

(2 Mart 1920)
K.ATATURK


Ayrica Amerikada ki medya ve basin organlarini pek ciddiye almam.
Onlari dinlemem.
Onlara gercekten inanmiyorum.
Sunu da soylemeliyim,sari kurdelalar ve amerikan bayraklari beni aglatmaz.

George Carlin


Daha gun o gun degil, derlenip durulmesin bayraklar.
Dinleyin, duydugunuz cakallarin ulumasidir.
Saflari siklastirin cocuklar,
Bu kavga fasizme karsi, bu kavga hurriyet kavgasidir.

Nazim Hikmet Ran


Bizim verecegimiz bir kurban karsiligi, 1000 Filistinli oldurulmelidir

Michael Kleiner, Israil Herut Partisi Genel Baskani
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52


Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder