Aydınların halka yaltaklanmasına artık bir son vermek gerek.
Acı gerçekleri halkın yüzüne çat çat çarpmak gerek.
Evet, bir kopma, bir ayrılma var gerçekten.
Aydınlar mı halktan kopuk, halk mı aydınlardan kopuk?
Bu sorunun doğru cevabı kimin doğru yerde olduğuyla ilgili olmalı.
Halk doğru yerdeyse, aydınlar kopmuş demektir.
Aydınlar doğru yerdeyse, halk kopmuş demektir.
Önemli olan çoğunluk, oy sayısı falan değil.
Kimin doğru yerde olduğu.
Elbette, kimin doğru yerde olduğunu tespit etmek çok kolay.
Zaman en iyi miyardır.
Ancak, bu tespiti yaptığımızda iş işten geçebilir.
Bu durumda da sorumlu kim?
Bu sorunun cevabı kimin hatada inat ettiğinde.
Halklar hata edebilir.
Bu hatanın sebebi aydınlar da olabilir.
Ancak, kesin olan faturayı ödeme külfeti her zaman halkın sorumluluğundadır.
Doğruyu bilmek ve anlamak halkın kimseye devredemeyeceği bir sorumluluktur.
Bana sorarsanız deney ve gözlem en sağlam miyar olacaktır.
Hala daha bir tereddüt varsa, halk başına gelenlere bakarak kimin haklı, kimin haksız olduğunu kesin şekilde öğrenecektir.
Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA
Doğan Kuban : Bu karabasanı yazıya dökmek gerekir!
BU TOPLUM TUTUCU İMİŞ, PEKİ NEYİ TUTUYOR?
Cehalet, kuşkusuz öğretimsizlikten kaynaklanır.
Öğretimsizlik öğretilecek bir şey olmamasından değil, bilginin var olmamasından, ya da varlığının zararlı görülmesinden kaynaklanır.
Yaşamın heran öğrenilecek bir şey sunduğu bir dünyada öğretecek bir şey bulmayanlar ya aptallar ya da önyargılılardır.
Hiçbir insan o kadar aptal olamayacağına göre, bilgiyi dışlama coğrafi ya da tarihi,beyinde damar tıkanmasına benzer toplumsal aklın tıkanmasıdır.
Bu kutupta ya da Amazonlar'da olduğu gibi, izole edilmiş olarak ya-şamak, bir dini zorlama, kölelik, diktatörlük, herhangi bir ideolojik nedenle toplumun tümünde ya da bir grubunda bir tür körleşmedir.
Bazı bilgi yollarının kapalı olması, kapalı tutulması bu nedenle öğ-renilecek şeylerin saklanması sonucu da olabilir.
Bütün bunların, dün ya da bugün, dünya tarihinde örneği çok.
Osmanlı tarihi tümüyle cehaletin hizmetinde biçimlenmiştir.
İç nedenlerle bazen yozlaşan bir otokrasi, toplumun kul, yani köle statüsü, dinin şeriata dönüşmesi, kentlileşmemiş toplum, toplumu aydınlatacak bir ulusal ordu olmaması, bürokrasi ve edebiyat dilinin halk dilinden farklı oluşu bu nedenlerin başında gelir.
Osmanlı toplumunda büyük çoğunluğu köyde oturan insanlara öğrenme olanağı açık değildi.
Okuma yazma bilmeyen ve okulu olmayan köylerde ya-şayanların öğrenme çarkına girmeleri olanaksızdı.
Yakın zamanlara geldikçe bu olgu daha karmaşık duruma gelir.
Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıktı?
hikayesine dönüşür.
Örneğin bu günlerde okullarda bazı derslerin kalkması toplumun cehaletinden değil, cahil kalmış karar mekanizmalarından kaynaklanır.
Dünyanın içinden geçtiği neredeyse 3.000 yıllık insanlık tarihinin bazı performanslarından haberi olmamak kişisel değil, toplumsal bir olaydır.
Osmanlı cehaletinin tortusu toplumun bazı kesimlerinde yaşamaya devam ediyor.
Bazı ayrıcalıklı insanların ya da grupların varlığı bunu değiştirmiyor.
Bu bağlamda, özellikle bizim gibi geç uyanmış toplumlarda, henüz düşüncenin ulaşmadığı bakir topraklar ya da ormanlar var.
'Nasıl olur, daha dün bu adam Almanya'da idi?', ya da 'Bu adam üniversitede profesör!' demek, cehaletin olasılığını değiştirmez.
Çünkü bazı insanların renk körü olmaları gibi, geçirdiği bir kaza nedeniyle körleşmiş insanlar da vardır.
Bu kazalar tarihseldir.
Sevgili okuyucular,
Sözünü ettiğim toplum biziz.
Gerçi çeşitli boyutlarda cehalet sendromları Türklere özgü değil.
Fakat bize benzeyen 1.5 milyar Müslüman var.
Olasılıkla dünya nüfusunu cahiller ve onun bir aşama üstünde olanlar diye ayırırsak biz cahiller grubundayız.
Bu sömürülenler grubu anlamına geliyor.
Aramızda dünyanın en aydınlık insanları arasında olanlarımız da olabilir.
Bugünün dünyası birleştirici.
Buna gelecek için bir umut olarak bakabiliriz.
Fakat bu birleşme ve bütünleşme deği-şik düzeylerde oluyor.
Entelektüel düzeyde, bilim düzeyinde, sanat düzeyinde, alışveriş düzeyinde, otomotiv düzeyinde, gökdelen düzeyinde, sömürü düzeyinde.
Bazen bunlar kafayı karıştıracak kadar karışıktır.
Osmanlı cehalet mirası taşınması bu çağda olanaksız bir yüktür.
Bu toplum 100 yıl öncesine kadar okumuyordu, okuyanlar da zaten kitap bulamazlardı.
Okumayı bilmedikleri bir dille yazılan Kuran'ı da okumadılar.
Kuran, muska gibi bir kenarda dururdu.
Okumayı biraz sökenlerin okudukları Mızraklı İlmihal kitaplarını anımsıyorum.
Halka namaz, oruç, hac ve dinin farzlarını anlatır, Allah'a ve Peygamber'e inançlarını vurgulatırdı.
Halkın maksimum din bilgisi budur.
Fakat toplum dindardır ama, kendi dinini ve tarihini bilmez.
Milliyetçi olanları var, milletinin tarihini bilmez.
Padişahçıdır, padişahın anasının Türkçe bilmediğini bilmez.
Padişah'ın Türk olmayı istemediğini de bilmez.
Bu toplum tutucu imiş, peki neyi tutuyor?
Türkiye'de Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde, yüzyıllardır süzüle süzüle gelmiş cehaletin hikâyesini anlatmak için kitap sayfaları yetişmez.
Fakat geriye bakınca insanın içini karartan olaylar var.
Bilim ve felsefe tarihi ile ilgilenen bir okur olarak nedense İbni Sina (Avicenna)'nın öyküsü çok gücüme gider.
İbni Sina dünya bilim ve felsefe tarihine girmiş pek az Müslüman'dan biridir.
Buhara'da İranlı Samani devlet idaresi altında yetişmiş bu İranlı Abbasi Rönesansı denen aydınlanma döneminin yetiştirdiği en tanınmış Müslüman düşünürü ve bilim adamıdır.(Bazı Tarih bilmeyen Türk tarihçilerinin 'Ortaasya'lı, demek ki Türk!' demekten vazgeçmelerini de vurgulamak gerekir.)
Dünya tıp tarihinde Hipokrat, Galen, İbni Sina bir üçlü oluştururlar.
Dünya tıp tarihinde bir Osmanlı ya da Türk yok.
Cumhuriyet döneminden söz etmiyorum.
Fakat 12. yüzyıldan başlayarak Avrupa'da İbni Sina'nın 'Kanun fi 't-Tıbb' adlı büyük ansiklopedisi Latince'ye çevrilmiş, 16. yüzyılda İtalya'da 22 kez basılmıştır.
Biz de matbaa olmadığı için zaten basılamazdı.
Fakat Türkçe'ye kazandırılması için bu toplum 19.yüzyılı bekledi.
Osmanlılar ise felsefenin yanından bile geçmediler.
Bu günlerde felsefe dersini yine programlardan kaldırmışlar.
12.yüzyıla geri dönmüşüz.
Cumhuriyetin restorasyonunu yok ederek hangi akla hizmet ettiklerini anlamak olanaksızdır.
Türkiye'de kimin kafasını düşünmekten ve felsefe'den uzaklaştırabileceklerini de bilmiyorum.
Ama Osmanlıdan süzülen cehalet kavramı budur.
Yolu da Eğitim (!)
KARA CAHİL OLDUĞUNUN FARKINDA OLAN VAR MI?
Acayip şık Zorlu Center'ı (?) gördüm.
Kahvelerini dolduran gençlere İbni Sina'ın adını işitip işitmediklerini sormak aklımdan geçti.
Ya da daha insaflı olmak için Katip Çelebi'nin Mizan-ül Hakk fi ihtiyari'l-Ahakk kitabından haberi olup olmadıklarını sorun!
Okuyan Türk ne kadar?
Okuduğunun ne kadarını anlıyor?
Bunun bir istatistiği var mı?
Bütün bu davranış-ların tümüne kara cehalet deniyor.
Fakat kendinin kara cahil olduğunun farkında olan var mı?
Türkiye'de 18. yy. sonuna kadar sadece 80 kitap basıldığını, medreseden başka okul olmadığını biliyorlar mı?
(Bereket Askeri okullar vardı.
O sayede Cumhuriyeti kurduk!)
Kendinize 'Medreselerde bugün gazetelerde okuduğumuz çağdaş bilginin bir damlası okunuyor muydu?' diye sordunuz mu?
Her gün bir imam-hatip okulu açılırsa, üniversite medrese ne zaman olacak? diye de sormamız gerek!
Hadi devlet üniversiteleri neyse ama, alışveriş merkezi gibi açılan özel ve vakıf üniversiteleri ve onların yüzbinlerce öğrencisi ne olacak?
İstanbul'un trafiğini bu kadar iyi çözen onu da çözer, diye bir umudunuz var mı?
Biz imam - hatip okulunda kızları bile okuturken, Kore ya da Japon arabalarını, telefonlarını, kameralarını, televizyon ve bilgisayarı, Çin'den akla gelecek her malı alacağız.
Yahudi portakalı, Arjantin buğdayı yiyip, İtalyan marka elbise giyip, Amerikan filmi seyredip, gökdelende oturup dolar, Avro hesabı yapacak ve İngilizce öğretimi ilkokula kadar indireceğiz!
20 dakikalık yolu üç saatte geçip evimize gideceğiz, kırmızı ışıkta arabamızı dilenciler muhasara edecek, kaldırımlarda köpekler ve park etmiş arabalar arasında dolaşacağız.
Toplum dindardır ama, kendi dinini ve tarihini bilmez. |
Bir yere girerken aleyküm selam, çıkarken bye bye diyeceğiz.
Aptallarla birlikte yaşayanlar giderek aptal olmasalar bile, aptal gibi davranmak zorundadırlar.
Gerçi dünya konjonktürü de bu kadar aptallığa kredi açılmıyor.
Ayağınızın altındaki karanlık uçurum toplum dokusunun onulmaz cehaletidir.
Hızlı çürüme aşamasına geldiğinizin farkında mısınız?
Doğan KUBAN
CAN YOLDASI . . . . . . Can yoldasin olmazsa olmasin Yalnizim diye hayiflanmayasin, Egilmis ustune gokyuzu masmavi Bir anne sefkatine musavi. Uc adim otede deniz Dosttur, ne ofkesi ne durgunlugu sebepsiz. Bir derdin varsa acabilirsin agaclara Agac yaprak verir, sir vermez ruzgara Ve kis yaz, Dalda kus ek$ik olmaz Dag basinda duman Yalnizlik nedir goreceksin oldugun zaman. Cahit Sitki TARANCI |
ALLAH SONSUZ MERHAMET VE BAGISLAMA SAHiBiDiR. *** ZARIYAT 13 : Ateste kivrandirarak yakar. VAKIA.52 : Yakarak cezalandirmak ona yetmez ; ustune bir de zehirli zakkum yedirir. GASIA .6 Sonra kuru diken yedirir, cali yedirir. IBRAHIM.16 : Ofkesini Kontrol edemez ; ustune bir de irinli su icirir. MUMIN.72 Rad 5 : Boynuna zincirli demir halka baglayarak seni yerde surukler. HACC 19 : Kafana kaynar su doker MUHAMMED 15 ve VAKIA 54 : Kafana dokmekle yetinmez, kaynar suyu ,icirererek bagirsaklarini parcalar. TEVBE 35 : Kizgin demirler, alnini bogrunu sirtini daglar. NISA 56 : Butun bunlari yaptiktan sonra yine ofkesini alamaz ve daha cok aci cekesin diye, derilerini tazeleyip tekrar tekrar yakar. |
Allah i ve Resulunu seven, belaya (hazirlikli olsun) zirh giysin! (Beyhaki) |
Kur an dan verdigi ayetler, Kur an in anlasilmasi icin degil, kendi fikir ve kitaplarini dogrulamak icindir. Bunu, ayetlerdeki sozcuklerin Ebced(Arapca harflerin sayisal) degerini bulup, -kendisi buna cifirce sayma der- bu degerin, Said-i Nursi veya Risale-i Nur sozcukleriyle uyusup uyusmadigini ispatlamak icin ornekler getirmesinden anliyoruz. Aciklamaya veya anlatmaya calistigi ayet sayisi oldukca azdir. Cogu, eserini suslemek ve kendi planlari icin kullanilmistir. Ayrica eserlerinde fikir adina ortaya attigi dinsizlik veya imansizlik batagini kurutmak icin beyin zorlamalariyla orneklemeler ve bunlari guclendirmek icin ayetler getirir. ($ikke-i Tasdik-i Gaybi 59,54) (Sualar-6 186) (Kastamonu Lahikasi 206) (Sualar 692) |
Ingilizlere meydan okuyoruz. Bu en buyuk kufurdur. Divitli Esref Hoca -1920 |
Osmanli tebaasindan olan Ermeni unsurlari, gordukleri tesvik ve yardimin neticesiyle de, milli namusumuzu yaralayacak taskinliklardan baslayarak, nihayet hazin ve kanli safhalara girinceye kadar kustahane tecavuzlere koyuldular. Vatanin parcalanmasi soz konusu ve karar olarak, Dogu Vilayetlerimiz |
Ateizm peygambersiz bir organizasyondur. George Carlin |
PEZEVENK . . . . . . Dunya ahvalinden haberi yoktur Sohbeti din ile acar pezevenk Komsusu ac iken kendisi toktur Sanki melek olmus ucar pezevenk . . . . . . Karanlik islerde ziplama ister Evine granit * kaplama ister Dunya mektebinden diploma * ister Insanlik dersinden kacar pezevenk . . . . . . Herkesin kabina cesmesi akmaz Erkek sinekleri hareme sokmaz Fakir komsusunun yuzune bakmaz Selamsiz sabahsiz gecer pezevenk . . . . . . Sanirsin Allah'la akde oturmus Cennete giderken macun goturmus Huriler'i dizip isi bitirmis Simdi gilmanlari secer pezevenk . . . . . . Aydinliga dusman yobazin dolu Hu cekerken sismis agzinda dili Erbabi, ulkede bunlardan dolu Durmadan zehrini sacar pezevenk Asik ERBABI |
Siyonist teroristler, Filistinli Musluman cocuklari, kafalarina sopalarla vura vura oldurduler Prof.Dr.Walid Khalidi, Yazar Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER 0532 233 31 52 |
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder