28 Ekim 2014 Salı

Bir Deist gözüyle, yaşam, bilinç ve ruh. - Düzenden Düzensizliğe Giden Upuzun Yolculuk

Bir Deist gözüyle, yaşam, bilinç ve ruh.

Yaşam aslında, evrende zaten var olan, inorganik maddenin yüksek bir organizasyon düzeyinde, yeniden bir araya gelerek kendi kendini yenileme, kendinden kendini üretme yeteneği.
Bilinç ise bütün bu yeteneklere ek olarak böylesi bir madde yığınının kendi kendini bilebilmesi.

Bizim ruh olarak anladığımız şey de. zaten kabaca bu bilinç algısından ibaret.
Yani kişinin kendinin farkına varması.

Elbette ilahiyatçıların bahsettiği türden ayrı bir töz, yani ruh yok.
Hani o bedenden bedene gezen, boyuttan boyuta uçan, varlığını ezelden ebede koruduğu söylenen töz.
Zaten, herkesin ittifakla kabul etmeye dünden hazır olduğu ruh konusunda hiçbir deneysel çalışma ve hiç bir gözlem de böylesi bir iddiayı desteklemiyor.

Yaşam entropi ilişkisi şöyle.

Bizler bir tohumdan gelişir ve yaşarken, etrafımız zaten var olan bir miktar düzenliliği harcıyor, düzensizliği artırıyoruz ve böylece genel entropi artışına bir katkıda bulunuyoruz.
Bu şekilde kendi bedenimiz içinde lokal bir düzenin korunmasını yani düşük bir entropi düzeyinin korunmasını sağlıyoruz.
Böylece yaşadığımız sürece evrenin genel entropisinden çok daha düşük bir entropi adacığının ayakta kalmasını sağlamış oluyoruz.
Yaşam kabaca çevreden çok daha bir düşük entropi adacığı.

Öldüğümüzde yaşadığımız sürece bedenimiz içinde var olan düzenin sağlanması artık imkansız oluyor.
Kısacası düzenden düzensizlik üreterek, beden içinde görece düşük bir entropi adacığının ayakta kalmasını sağlayan pompa duruyor.
Ve o düzenlilik durumu ölümle birlikte evrenin genel düzensizliği içinde eriyerek homojenize oluyor.

Sufi bir bakışla hiçlikten varlığın doğması ve sonra yeniden hiçlikte yok olmaya benzer bir durum oluyor aslında.

Bir de bilginin korunumu ilkesi vardır.

Bu entropiden ayrı bir kavram.
Bu da, ruh kavramıyla kolayca ilişikilendirilebilecek bir şey.
Bilgi aslında bedenimizi oluşturan maddeye ve onun düzenlenişine bağlı birşey.
Doğduğumuzda bedenimizin içinde genlerimize işlenmiş bilgiden başka bir bilgi yoktur.

Ancak, insan öğrenebilen bir canlı, dolayısıyla zamanla öğrenerek bedeninde bilgiyi biriktirebilir.
Peki ya, öldüğümüzde beynimizde depolanmış olan bilgiye ne oluyor?
Bilginin korunumu yasası bize bunu öngörme imkanı veriyor.

Diyelim ki, öldünüz ve henüz beyniniz ve organlarınız zarar görmeden hemen önce bedeninize bir miktar enerji aktarılarak yeniden canlandırıldınız.
Geçen zaman içinde bedeniniz içinde depolanmış olan bilgi bir zarar görmedi değil mi?
Evet, yeniden canlandırma işlemi, bu acil servislerde sık sık görülen bir olaydır.

Diyelim ki, öldünüz yeniden canlandırıldınız ama beyniniz ve organlarınız zarar gördü.
Bitkisel hayatta da olsa yeniden canlandırıldınız.
Beyninizdeki bilgi ne oldu?
Aslında kaybolmadı, beyinde hala daha oralarda bir yerde, biraz karışmış, alt üst olmuş, ancak onu artık ulaşamıyoruz, onu kullanamıyoruz.
Varsayalım ki, öylesi yüksek bir teknoloji geliştirildi ki, dışarıdan ekstra enerji, yani aslında bilgi aktarılarak, beynin bozulan unsurları tamir edildi.
İşte o anda yeniden o bilgiye kolayca ulaşabilir, bilinç kazanabilir ve yaşamınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.

İşi daha da ileriye götürelim.
Diyelim ki, öldünüz, günler, hatta haftalar geçti.
Dokularınız dekompoze oldu, beyniniz başta olmak üzere, organlarınız çok fazla zarar gördü.
Şimdi beyninizdeki bilgi ne oldu?
Evet, o bilgi de hala daha oralarda bir yerlerde, ancak artık çok fazla karışmış, alt üst olmuş şekilde.
Bilgi bağlı bulunduğu ve bozulan dokulara bağlı olarak, bedenin içine ve etrafa saçılmış, karışmış durumda.
İşte bu noktada elimizde çok daha fantastik bir teknoloji olsaydı ve dışarıdan çok fazla enerji ve bilgi ekleyerek karışmış, altüst olmuş, etrafa saçılmış, karışmış dokuları, bozulmuş bütün yapıyı, yani bilgiyi tekrar eski düzenine sokabilseydik ne olurdu?

Çok lafın özeti, teorik olarak öldükten sonra gelişen olaylar dizisini tekrar tersine çevirmek için,
geçen süreye ve gelişen bozulmaya bağlı olarak,
daha fazla enerji ve bilgi ekleyerek her şeyi tersine çevirmek mümkün.

Elbette günümüzde böylesi bir teknoloji yok.
Ve biz öldükten sonra bedenimiz içinde bulunan bilgi yığınının, bağlı bulunduğu inorganik madde  yığınıyla birlikte giderek düzenini yitirdiğin görürürüz.
Böylece ölmüş beden içinde var olan entropi giderek artar ve evrenin genel entropisine yaklaşır..
Ve bilgi de tam tersine giderek daha fazla saçılır ve evrende var olan genel bilgi yığını içinde eriyerek kaybolur.

Kısa bir özet geçersek, bir tohumdan gelişirken zamanla bedenimiz içinde biriktirdiğimiz bilgiyi zaten evrenden derlemiştik.
Ve öldüğümüzde tekrar evrenin dokusuna iade etmiş oluruz.

Bu bakışla, Sufilerin söylediği gibi yaşam ve ölüm, hiçlikden varlığa, varlıktan tekrar hiçliğe dönmekten ibaret olur.
Bir anlamda siz de her zaman varsınız, ve hiçbir zaman yok olmazsınız.
Evrenin dokusu içinde bazen bir madde yığını içinde öbekleşir, bazen evrenin dokusu içinde erir dağılırsınız.

Ezelden, ebede var olabilmek için sanal bir ruh kavramına hiç de gerek yok görüyorsunuz.

Bir panteistin düşünüşü gibi, sizde beden bulan her şeyle beraber, her zaman evrenin bir parçası olmayı sürdürürsünüz.

Bilginin korunumu yasası, Entropi, Ruh, Yaşam ve Canlılık arasındaki ilişki işte buna benzer bir yapıdadır.


Saygılar.
Oraj POYRAZ
L2fSIJNoA0xfSNxA


Düzenden Düzensizliğe Giden Upuzun Yolculuk

Bilim ve Yaşam İle İlgili Özlü ve İlginç Sözler

27 Eki, 05:25

Entropi (düzensizlik) oldukça ilginç bir konudur.

Düzensizlik, sistemlerde daima artmak zorundadır.

Bu, Evren'in yasasıdır.

Yani bundan birkaç katrilyon sene sonra, buradaki makalemizde izah ettiğimiz tüm basamaklardan geçildikten sonra, düzensizlik o kadar artacak ki, Evren içerisinde iş yapabilir durumda ("kullanılabilir") enerji kalmayacak.

Ancak şu anda durum bu değil.

Entropi adım adım artıyor; tıpkı bir saatli bomba gibi...

Çok uzun süreler boyunca tik takları duyulacak bir saatli bomba...

Ama şu anda daha çok erken.

Enerji akışı, Evren içerisinde muazzam bir miktarda, hızda ve karmaşıklıkta devam ediyor.

Ve enerji akışı, iş yapabilme potansiyeli anlamına geliyor.

İş yapabilmek de, artmak zorunda olan düzensizliğe geçici olarak karşı koyabilmenin tek yolu.

Bu sayede, iş yaparak, zaman içerisinde geçici olarak, uzay içerisindeyse lokal (yerel) olarak entropi artışına karşı koyulabiliyor.

Bu da, düzensizliğe giden sistem içerisinde düzenli lokaliteler ve sistemler oluşmasını sağlıyor.

Yıldızların doğumları ve ölümleri, galaksilerin oluşumu ve yıkımı, canlılığın başlangıcı ve sonu, yaşamın kendisi ve ölüm, entropinin lokal etkisinden ibarettir.

Astrofizikçiler "büyük skalada" diye söz ettikleri kozmik boyutta, bu yerel düzenlilikler bir hiçtir.

Er ya da geç yenilmeye mahkum olan başkaldırılardır.

Fakat Evren içerisindeki enerji akışının sağladığı bu daha düzenli yapılar, yaşam gibi çok ilginç bir yapının da evrimleşebilmesine izin vermiştir.

Tüm bunlara rağmen yine de sistemler, entropi artışına sürekli karşı koyamazlar.

Canlılar canlılıklarını, yani vücut düzenlerini koruyabilmek için, düzensizlik yaratmak zorundadırlar!

Nedir o düzensizlik?

Beslenme ve enerji üretimi.

Her canlı, enerji üretebilmek için kimyasalları parçalamak zorundadır.

Kimyasalların yıkımı, düzenli yapıların düzensiz hale getirilmesi demektir.

Bu sırada, düzenli yapıları düzenli tutabilen kimyasal enerji açığa çıkar ve böylece, beslenen canlı o enerjiden faydalanabilir.

Yani midenize götürdüğünüz her besin, bir başka canlının (en azından düzenli yapının) "canı" olmak zorundadır.

Bazı antikiteler buna "ruh" demişlerdir.

Bazı diğerleri "yaşam enerjisi".

Bazıları "yaşam gücü".

Bazıları "gizli enerji".

Bilim ise,"kimyasal bağ enerjisi" der ve onu net olarak tanımlar.

Yaşamla ölüm arasındaki çizgi, bu enerjide gizlidir.

Nasıl olursa olsun varlığımızı, yani yerel düzenliliğimizi sürdürebilmemiz, etrafımızda yerel düzensizlikler yaratmakla mümkündür.

Entropi, bütün Evren'e hükmeden ve her zaman kazanan hırslı ve oyuncu bir çocuk gibidir.

Geçici olarak her şeye sahip olmanıza izin verir, sonra hepsini elinizden alır.

Hazırlayan: ÇMB (Evrim Ağacı)

Görsel: Cesar Vega


a45UyF587661-141027151426-03
^^^^^ - vvvvv

 
--


Yalan hic bir seyi yerinden kimildatmaz.

Erich Fromm - Aforizmalar



Bu (Kur an), Ummu l-kura (Mekke) ve cevresindekileri uyarman icin sana indirdigimiz ve kendinden oncekileri dogrulayici mubarek bir kitaptir.

EN AM SURESI-92 Ayet..

 
Resulullah , yurumekte iken karsisina siir insad eden bir sair cikti.
Efendimiz: Seytani tutun veya Seytani yakalayin diye emretti.

(Kutubusitte, Siir bolumu)
El-Hudri den Muslim in kaydettigi
Hadis No: 3506


Sait Nursi ye gore her sey, her zerre Allah a ibadet eder, mesela pusulanin Kabe deki Hacer i Esvet i isaret ederek titremesi, namaz kilmasidir.

Tiryak, s.116


Kim Kemalci milliyetcilerle birlikte Yunana karsi gelirse ser'an kafirdir.

Delibas Mehmet -1920
Ingiliz Karadeniz Ordu Komutani General Milne'nin Londra'ya Ingiliz Genelkurmayi'na yazdigi rapor'dan


Maras tan alinan saglam malumatta, Maras i isgal eden Fransiz kitalarinin yuzde yirmisi Fransiz Cezayirli olup, geri kalani Osmanli Ermenilerinden meydana gelen fedailerdir.
Bunlar sehirde namuslu Islam kadinlarina taarruz etmekte ve Musluman ahaliye zulum ve iskence yapmaktadir.
Dukkanlar butunuyle kapali, ahali heyecandadir.

(7 Kasim 1919)
K.ATATURK


Dunyanin dort bir tarafindaki askeri mezarliklar tanrinin yanlarinda olduguna inandirilmis, beyni yikanmis olu askerlerle doludur.

George Carlin


Daha gun o gun degil, derlenip durulmesin bayraklar.
Dinleyin, duydugunuz cakallarin ulumasidir.
Saflari siklastirin cocuklar,
Bu kavga fasizme karsi, bu kavga hurriyet kavgasidir.

Nazim Hikmet Ran


Gunumuzun Arap dunyasi, barbarlarin dunyasidir

Prof.Dr.Benny Morris, Israilli Tarihci
Yilmaz Dikbas-EFENDI TERORISTLER
0532 233 31 52


Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder