14 Nisan 2015 Salı

LEM’ALAR DERSLERİ , 23.6.YİRMİALTINCI LEM’A(DEVAMI)

Şaka değil, lema yani parıltı.
Said-i kürdi'nin zihninin parıltıları.
Nur ise başka, o Allahın kutlu ışığı.
Yani bir tarafta Allahın kutlu ışığı var, diğer tarafta Said-i Kürdinin kutlu parıltıları.
O derece yani.

Okuyun, anlayın bakalım siz nurculurın gördüğü o gizemli bilgiyi, ilahi sırrı, bütün soruların cevabını, Kur'anın tamamlayıcısını anlayabilecek misiniz?
Çok zor olmamalı, yanında sözlük de vermişler.

Ortaokul'da Divan Şiiri, Türk Sanat Müziği, Tasavvuf  Edebiyatı konularına kafası bir türlü basmayan okuma ve öğrenme özürlüler için ne kadar zorlu bir imtihan, ne gizemler, ne sırlarla dolu değil mi?

Türkçe var, Farsça, Arapça var.
Hatta Osmanlıca dediğimiz eski Türkçe de var.
Bunların hepsinin iyisi var, kötüsü var.
İşte aşağıda gördüğünüz metin sizin için kötü Osmanlıca neymiş, nasıl olurmuş işte onun örneği olsun.

Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc)            L2fSIJNoA0xfSNxA    



 
LEM'ALAR DERSLERİ
23.6.YİRMİALTINCI LEM'A(DEVAMI) İHTİYARLAR LEM'ASI(DEVAMI)

BEŞİNCİ RİCA

Bir zaman, ihtiyarlığımın mebdeinde, bir inzivâ arzusuyla, İstanbul'un Boğaz tarafındaki Yûşâ Tepesinde, yalnızlıkla ruhum bir istirahat aradı. Birgün o yüksek tepede, daire-i ufka, etrafa baktım. Gayet hazîn ve rikkatli bir levha-i zeval ve firâkı, ihtiyarlığın ihtarıyla gördüm. Şecere-i ömrümün kırk beşinci senesi olan kırk beşinci dalındaki yüksek makamından, tâ hayatımın aşağı tabakalarına nazar gezdirdim. Gördüm ki, o aşağıda, herbir dalında, herbir senenin zarfında sevdiklerimden ve alâkadarlarımdan ve tanıştıklarımdan hadsiz cenazeler var. Ve o firak ve iftiraktan gelen gayet rikkatli bir mânevî teessürat içinde, Fuzûlî-i Bağdâdî gibi mufarakat eden dostları düşünerek enîn edip,

Vaslını yâd eyledikçe ağlarım,

Tâ nefes var ise kuru cismimde feryad eylerim


diyerek bir teselli, bir nur, bir rica kapısını aradım. Birden, âhirete iman nuru imdada yetişti; hiç sönmez bir nur, hiç kırılmaz bir rica verdi.
Evet, ey benim gibi ihtiyar kardeşler ve ihtiyare hemşireler! Madem âhiret var ve madem bâkidir ve madem dünyadan daha güzeldir. Ve madem bizi yaratan Zat hem Hakîm, hem Rahîmdir. İhtiyarlıktan şekvâ ve teessüf etmemeliyiz. Bilâkis, ihtiyarlık, iman ile ibadet içinde sinn-i kemâle gelip, vazife-i hayattan terhis ve âlem-i rahmete istirahat için gitmeye bir alâmet olduğu cihetle, ondan memnun olmalıyız.

 

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
alâkadar : alakalı, ilgili
alâmet : belirti, işaret
âlem-i rahmet : Allah'ın sonsuz rahmetin yaşanacağı âlem
bâki : devamlı olan, sonsuz
bilâkis : tersine
cânib : taraf, yön
cihet : taraf, yön
daire-i ufuk : ufuk dairesi
devâ : ilaç
ebedî : sonsuz
enîn etmek : inlemek
ferman : emirlerin yazılı olduğu şey
feryad eylemek : bağırıp çağırmak
firak : ayrılık
Fuzûlî-i Bağdâdî :
hadsiz : sayısız
Hakîm : herşeyi belirli maksat ve faydalara uygun ve tam yerli yerinde yaratan, hikmet sahibi Allah
hazîn : hüzünlü, acıklı
hemşire : kız kardeş
iftirak : ayrılma
ihata-i rahmet : rahmetin kuşatıcılığı
ihtar : hatırlatma
ihtiyare : yaşlı kadın
inzivâ : yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmama
istirahat : dinlenme, rahatlama
kelâm : ifade, söz
levha-i zeval ve firak : her şeyin yok olup ayrıldığını gösteren tablo
maden-i rahmet : rahmet kaynağı
makam : konum, yer
mebde : başlangıç
mufarakat : ayrılık
nazar gezdirmek : göz gezdirmek
Rahîm : rahmeti herşeyi kuşatan, her bir varlığa ayrı ayrı şefkatini gösteren Allah
rica : ümit
rikkatli : dokunaklı, acıklı
sinn-i kemâl : olgunluk yaşı
şecere-i ömür : ömür ağacı
şekvâ : şikâyet
teessüf etme : üzülme
teessürat : üzüntüler
terhis : görevi tamamlayıp ayrılma
teslim : her şeyiyle Allah'a bağlanma
vasıl : ulaşma, kavuşma
vazife-i hayat : hayat görevi
yâd eylemek : anmak, hatırlamak
ye's : ümitsizlik
zarfında : içinde
ziya : ışık
zulmet : karanlık


a45UyF587661-150414114237 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2015/04/14  13:38 6  64  1 undefined kemalistiz@googlegroups.com

 

Hicbir millet aynen diger bir milletin taklitcisi olmamalidir.
Cunku bir millet, ne taklit ettigi milletin ayni olabilir, ne de kendi milliyetciligi icinde kalabilir.

K.Ataturk

Cabir bin Abdullah ( Radiyallahu Anh ) soyle dedi :
Bayram gunu Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ) ile namazda beraberdim. Hutbe okumadan once ezansiz ve kametsiz namaza basladi. Sonra Bilal ( Radiyallahu Anh ) a yaslanarak ayak ustu durup Allah a karsi takvali olmaya , ona itaatli olmaya tesvik ederek halka vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra kadinlarin oldugu yere geldi. Onlara da vaaz ve nasihat etti ve :
Sadaka verin , zira siz kadinlarin cogu cehennem kutugudur buyurdu. Kadinlarin en hayirlilarindan yanaklari kirmizi olan bir kadin ayaga kalkip :
− Ya Rasulallah ,nicin dedi. Rasulullah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem ):
− Cunku siz halinizden cok $ikayet eder , kocalarinizin ihsanina karsi nankorluk edersiniz buyurdu. Bunun uzerine kadinlar kendi ziynet esyalarini tasadduk etmeye basladilar. Bilal ( Radiyallahu Anh ) in elbisesinin icine kupelerini ve yuzuklerini atiyorlardi.

( Muslim - Ahmed )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Aliskanlik

Bir koylu kadin, bir danayi dogar dogmaz kucagina alip sevmis, sonra da bunu adet edinmis, her gun danayi kucagina alip tasirmis; sonunda buna o kadar alismis ki dana buyuyup koskoca okuz oldugu zaman, onu yine kucaginda tasiyabilmis. Bu hikayeyi kim uydurduysa, aliskanligin ne buyuk bir guc oldugunu cok iyi anlatmis olacak. Gercekten aliskanlik pek yaman bir hocadir ve hic sakasi yoktur. Yavas yavas, sinsi sinsi icimize ilk adimini atar; baslangicta kuzu gibi sevimli, alcak gonulludur ama, zamanla, oraya yerlesip koklesti mi, oyle azili, oyle amansiz bir yuz takinir ki kendisine, gozlerimizi bile kaldirmaya izin vermez... Bence en buyuk kotuluklerimiz, kucuk yasimizda belirmeye baslar ve asil egitimimiz bizi emzirip buyutenlerin elindedir. Cocuk bir tavugun boynunu $ikar, kediyi, kopegi oyuncak edip yara bere icinde birakir; anasi da ona bakip eglenir. Kimi baba da, oglunun savunmasiz bir koyluyu, bir usagi olduresiye dovdugunu, bir arkadasini kurnazca ve kahpece aldattigini gordugu zaman, bunu yigitlik belirtisi sayarak sevinir. Oysa bunlar zalimligin, zorbaligin, donekligin asil tohumlari, kokleridir; cocukta filizlenirler, sonra aliskanligin kucaginda, alabildigine buyuyup gelisirler. Bu kotu yontemeleri yasin kucuklugune ve isin onemsizligine bakarak hos gormek tehlikeli bir egitim yoludur. Once su bakimdan ki, cocukta doga egemendir ve doga asil yeni tomurcuk salarken katiksiz ve gurbuzdur; sonra da, hirsizligin cirkinligi, calinan seye gore degismez ki: Ha altin calmissin, ha bir igne. diyenlere benim diyecegim sudur: Kendimiz sandigimizdan cok daha zenginiz; ama bizi ordan burdan alarak, dilenerek yasamaya alistirmislar: Kendimizden cok baskalarindan yararlanmaya zorlamislar bizi.

Michel de Montaigne : Denemeler


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder