Ne güzel de örnek vermişsiniz!..
Ama baltayı taşa vurmuşsunuz.
Akılla ilgili çok güzel deneyler yapmak mümkün.
Ve zaten niyeti olan yapıyor.
Akıl nerededir?
Kalpte mi, dalakta mı, beyinde mi, barsakta mı?
Bunu tespit etmek mümkün.
Bu çoktan bitmiş iş.
Sakatlayıcı deneylerle, tesadüfen gelişen kazalarla aslında ortaçağa gelmeden öne aklın ve ruhun mekanını beyin olduğu anlaşıldı.
Başka, beyinde akılla ilgili alt fonksiyonların yerleri nerededir?
Onlarla ilgili de çok fazla deney yapıldı.
Başka, aklı ver ruhu etkilemek üzere elektromanyetik deneyler yapıldı.
Kafatası üzerine Magneto'nun kaskına benzer güçlü bobinler içeren başlıklar yerleştirerek manyetik uyarılar verildi.
Ve manyetik alanlarla uyarılan kortikal bölgelerin haritası çıkarıldı.
Başka, kafa tası üzerine elektrotlar yerleştirilerek milivolt düzeyinde elektriksel uyarılar verildi.
Etkileri gözlendi ve haritası çıkarıldı.
Başka, akla hayal geldi, gelmedik her türlü kimyasal ajan uygulandı, aklın ve ruhun nasıl etkilendiği izlendi.
Bu araştırmalardan bir sürü anaestetik, psitotrop, halusinojen, sedatif, antidepresif ilaç icat edildi.
Başka, cerrahi girişlerle beyne yönelik sakatlayıcı girişimler yapıldı.
Bu girişimlerin sonuçları kayıt altına alındı.
Ve bu gün aslında hiç de romantik olmayan bir noktaya geldik.
Sizin o ruh diye isimlendirdiğiniz uçucu bir eter zannettiğiniz şey aslında beynin bir fonksiyonu çıktı.
Evet, ruh beyne bağlı bir şey.
Beyin ölünce ruh, akıl, bilinç ve beyinle ilgili her şey yok oluyor.
Deneyler bunu gösteriyor.
Yapılan bu kadar deney bilincin, ruhun bedenden bedene sıçradığın, enkarne olduğunu, öbür yaşamlara devam ettiğini düşündüren en ufak tutarlı bulgu üretmedi.
Evet, beyin tıpkı bir bilgisayarın kasası gibi, mikroişlemcileri, hardiskleri, ana kartı, kısacası bilgi işlemle ilgili bütün birimleri içeren tek bir organ.
Öldüğünüzde, cesediniz gömüldüğünde, gömülen bir bilgisayar kasası gibi bedeniz de gömülmüş oluyor.
Bir bilgisayar nasıl korozyona maruz kalıyorsa, ona benzer şekilde bedeniniz bozuluyor.
Nasıl ki, bir hard diskteki bilgiler yavaş yavaş düzenini kaybediyorsa, beyninizdeki verilerde işlenmiş olduğu beyin dokusuyla birlikde içine gömülmüş olduğu toprağa karışıyor.
Beyninize nakşedilmiş olan bütün bilgiler, kişiliğiniz, bilinciniz, ruhunuz, çürüyen beyninizle birlikte toprağa karışıyor.
Tıpkı çayda eriyen şeker gibi hem beyniniz, hem beyninize bağlı olan bilgiler, hem ruhunuz, hem bilinciniz evrenin dokununda eriyor.
ZATEN BİR HİÇTİNİZ, ÖLDÜĞÜNÜZDE DE HİÇLİĞİN İÇİNDE ERİYEREK KAYBOLUP GİDİYORSUNUZ.
Doğduğunuzda ananızdan, babanızdan size genetik olarak gelen bilgileri evlatlarınıza zaten ilettiniz.
Yaşamınız boyunca öğrendiğiniz şeyleri ise, siz yaratmadınız, onlar zaten olan bilgilerdi.
Siz sadece evrende mevcut olan bilgileri derlediniz, öğrendiniz.
Ve öldüğünüzde sizde, sizin beyninizde birikmiş olan bilgiler sizin çürüyen beyninizle birlikte tekrar evrenin dokusuna karışarak kaynağına geri döndü.
Evet, sizi oluşturan elementler, sizi beyninizdeki bilgiler, sizi siz yapan bilinç evrenin zaten bir parçasıydı.
Ve siz yaşarken, siz olara ayrı bir birim halinde yaşadınız.
Öldüğünüzde, siz artık siz olmaktan çıkıp, evrenin bütününe kavuştunuz ve o bütünün içinde tekrar eridin.
Konu budur.
Müslümanlar buna Vahdet-i Vücut diyor.
Müslüman olmayanlar Panteizm diyor.
Yani geldin yere geri döndün işte kardeşim.
Önceden zaten hiçtin, şimdi de hiçlikte yok oldun işte.
Oturup ağlama, yas tutma.
İster Müslüman ol, ister olma.
Ama öldüğünde olacak olan şey budur.
Bunca uzun yazıda anlattıklarımın bilimsel olarak çelişkili bir tarafı yoktur.
Cennet, cehennem, melekler, Allah falan yok bu masalda.
Bu anlatımda, entropi var, bilginin korunumu var, enerjinin korunumu var.
Bu masal basit, pratik ve güzel.
Tarih öncesi tortuları doğru çıkaracağım diye gerçeğe kırk takla attırmıyorum ben.
Öleceksin o kadar.
Önceden zaten bir hiçtin, ölünce de hiçlikte eriyip gideceksin.
Bunun fiziki temelini anlatıyorum ben sana.
Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
Cocuklugumda soyle bir anektod anlatilirdi:
Demis Allah yok.
Oburu sormus nasil biliyorsun?
Demis goremiyorum.
Oburu demis aklin var mi?
Demis var.
Oburu sormus goster.
Gosterememis.
Demis oyleyse senin aklin da yok.
Taa oralara takilmis kalmis Oraj bey.
Ben 15 senedir doktora progaminda bizim ogrencilere arastirma teknikleri dersleri okutuyorum.
Mesela istatistikte iki tur ortalama vardi:
Birisi kestirimlere dayali ortalama oburu de "True Mean" yani gercek ortalamadir.
Gercek ortalamayi Allah'tan baska bilen yoktur.
Bizim istatistik bilimi olarak yaptigimiz gercek ortalamayi aramaktir.
Hani bir soz vardir: ibarelerimiz farkli da olsa hepimiz O'nu ifade ederiz diye.
Bilimin ibaresi farkli da olsa O celle celalinin Al Latif'in guzelliklerini soyler.
Bir de soyle bir haleti ruhiye var abi.
Ben bunu Oraj bey de gozlemliyorum.
Mesela kocaman harika bir saray dusunun.
O sarayda kosede veya bir kenarda gordugu kucuk bir egrilikten dolayi o guzelim sarayi inkar ediyor.
Halbuki o sarayin sanatkari o egriligi oraya sanatinin bir geregi olarak koymus. Halbuki oradaki o egriligin bin bir hikmetleri var; birisi Oraj gibileri ayirmak olsa gerek.
Belki sahih bile degil veya sahih ama aklinin almadigi bir hadisi ya da ayeti almis oradan galu beladan beri olan yaratilisin hilkatlerini reddediyor. O derya okyonuslari gormeyip derede bir kasik suda boguluyor.
Zubeyr
--------------------------------------------
On Sat, 10/29/16, Oraj Poyraz at Openmail oraj.poyraz@openmail.cc [SiyasetMeydani] <SiyasetMeydani@yahoogroups.com> wrote:
Subject: Re: [SiyasetMeydani] Fatih Yaşlı Fatih Yaşlı: "İngilizlerin uçakları varsa bizim de imanımız var"
To: SiyasetMeydani@yahoogroups.com
Date: Saturday, October 29, 2016, 10:36 AM
Sabit
deliller.
Gerçek
bilgi nedir, bu
bellidir.
GÖZLENEBİLİR, ÖLÇÜLEBİLİR,
İLETİLEBİLİR(ANLATILABİLİR),
TEKRARLANABİLİR, SAĞDANABİLİR
(SINANABİLİR)
Basitçe budur.
Oraj POYRAZ ( 0raj.p0yraz@neomailbox.net
/ oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
On 29.10.2016
16:02, salim akgün
salim.akgun@hotmail.com.tr
[SiyasetMeydani] wrote:
peki siz nasıl olmasını istiyorsunuz daha
hangi deliller
lazımki sizin gözünüz açılsın
29.10.2016 15:24
tarihinde Oraj
Poyraz at Openmail
oraj.poyraz@openmail.cc [SiyasetMeydani]
yazdı:
Allahdan ve
onun sözlerinden daha kesin kanıt
olamaz.
Kim söylüyor Allah.
Böyle olduğunu anlamayanlara anlamı
ölümden sonra
anlatılacaktır.
Kim söylüyor Allah.
Hesap günü
her şey kayıtlıdır, inkarı da
mümkün değildir.
Kim söylüyor Allah.
Allah
söylemiş, kime söylemiş
Muhammede.
Muhammed kime söylemiş, sahabeye.
Sahabe kime söylemiş, sahabeye.
Sahabe kime söylemiş öbür
sahabeye.
Aradan geçmiş birkaç kuşak, durun
kayboluyor,
kaybolmasın, derleyelim derken olmuş
bir kulaktan
kulağa oyunu.
Keçinin yediği ayetler var.
Ayetlerin iniş sıraları
karışmış.
Uydurma isimler verilmiş.
Aman kafa karışıklığı olmasın
diye aykırı Kur'anları
toplayıp toplayıp yakmışlar.
Yine de farklı Kur'anlar yok
değil.
Malzeme
budur.
Eldeki en sağlam kanıt bu işte.
Haydi bir daha temas kurun.
Bu da yok.
En sağlam
olduğunu söyleyen kim.
Muhammed.
Haa bir de kaynağın kendisi.
Kur'an, yani kaynağın kendisi.
Kerameti
kendinden menkul
diye bir laf var ya, tam
olarak bunu
anlatıyor
işte.
Dışarıdan
onaylayan, destekleyen bir kanıt var
mı?
Yok, yok, yok.
Din işte
böyle bir şey kendi kanıtları kendi
içinde.
John Ahmedin devir daim makinası
gibi.
Kısır bir döngü.
Kendini yaratan(!) bir döngü yani.
Kısır çünkü üretken değil.
Bu nedenle yaratıcı olamaz.
Başka kanıt yok.
Diğer dinler için de böyle.
Yersen yiyorsun, yemezsen yemiyorsun.
Ben yemedim, siz yemişsiniz.
Afiyet olsun.
İyi küfürler olsun.
Oraj POYRAZ (
0raj.p0yraz@neomailbox.net /
oraj.poyraz@openmail.cc /
oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
On
28.10.2016 22:59, ahmet
dogan Simsek
ahmetdogan.simsek@gmail.com
[SiyasetMeydani]
wrote:
Allah dan ve onun
sözlerinden daha
kesin kanıt olmaz.
Böyle olduğunu anlamayanlara
anlamakta
ölümden sonrasında
anlatılacaktır.
Hesap günü her şey
kayıtlıdır. İnkarı mümkün
değildir.
28 Ekim 2016 22:14
tarihinde Oraj Poyraz at Openmail
oraj.poyraz@openmail.cc
[SiyasetMeydani]
<SiyasetMeydani@yahoogroups.
com>
yazdı:
Kanıt
dedik, siz Kur'andan
ayet getirmişsiniz.
Biz ne diyoruz Ahmet
Bey?
Kanıt,
kanıt, kanıt.
Gözlenebilir, ölçülebilir,
anlatılabilir,
tekrarlanabilir,
sınanabilir diyoruz.
Kur'an nedir?
Allahın kelam değil
mi?
Bu iddianı sahibi kim?
Muhammed değil mi?
Bu iddiayı destekleyen
başka sabit bir
veri var mı?
Yok..
Benzeri şekilde aynı
iddiaya sahip
başka insanlar var mı?
Var hem de milyonlarca.
Neyin üstüne yemin etsem
bilmiyorum,
ama ben en az on Allahla
bizzat
tanıştım, sohbet
ettim.
Bir o kadar peygamberle
sohbet
etmişliğim vardır.
Öyle uykuda, rüyada falan
değil,
cismiyle, hapahap karşı
karşıya.
Şimdi tanıştığım bu
Allahların,
peygamberlerin iddialarını
neden yabana
atalım.
Peki onların iddialarını
neden ciddiye
almıyoruz?
Kur'anın geçerli bir
kanıt olmasını
sağlayan sabit bulgular
nelerdir?
Allahı gözleyebiliyor
muyuz, Allahın
sıfatlarından yani
özelliklerinden
herhangi birini
ölçebiliyor muyuz, bana
Allahı anlatın desem
anlatabilir
misiniz, anlatımlarınız
tam olacak,
eksik, yanlış, fazla
olmayacak, evrensel
olacak desem var mı böyle
bir tanım?
Yok.
Misal Avagadro sayısı
evrenin her
yerinde aynıdır.
Misal Pi sayısı evrenin
her yerinde
aynıdır ve bunun gibi.
Bunlar gerçek
tanımlardır.
Allahın sıfatlarına
ilişkin gerçek
ölçümler, kanıtlar var
mı, nedir bunlar?
Misal Allahın rengini,
boyutlarını,
şiddetini ölçtünüz
mü?
Misal Allah kahharmış, ne
kadar kahhar
biliyor muyuz?
Başka...
Allaha ilişkin
deneyimleriniz,
gözlemleriniz neler, sizden
başka kimler
bu deneyimleri yaşadı,
ben, sen, siz,
biz onlar bu deneyimleri
aynı şartlarda
tekrar ve tekrar
yaşayabiliyor muyuz?
Allaha ilişkin
gözlemlerinizi sınama
şansı var mı?
Bana şimdi kalp gözü,
dalak kulağı,
mide burnu gibi
saçmalıklar
anlatacaksınız.
Bunlar saçmalıktır.
Bana, hayır sadece bana
değil
insanların karşısına
gerçek bilgilerle
gelmeniz lazım.
Oraj POYRAZ (
0raj.p0yraz@neomailbox.net /
oraj.poyraz@openmail.cc /
oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
On
28.10.2016 16:22, ahmet
dogan Simsek
ahmetdogan.simsek@gmail.com
[SiyasetMeydani] wrote:
Allah Kuran
da şöyle
buyuruyor.
Tekâsür
/ 1 ve
2. Çoğunluk
olmak iddianız
sizi o kadar
meşgul etti ki,
mezarları
ziyaretle
oradakileri de
sayacak kadar
oldunuz.
Dünya da bir
tane İman sahibi
Mümin kalsa
bu İnsanlığın
henüz bütünü ile
ölmediğinin
göstergesidir.
Çünkü o bir
kişiden İman
yeniden istidadı
olan kalplerde
filizler verir.
Kafirlerin
Yani Allah'ı,
peygamberlerini
meleklerini
kitaplarını
öldükten sonra
yeniden
dirilmeyi ve
Kuranın sadece
bir tek ayetini
bile inkar
edenler
kafirlerdir.
Kafirler için
verilecek hüküm
ise ebedi
hayatını Cehennemde
geçirmektir.
İster inansın
ister inanmasın
sadece birini
inkar eden
kafirdir.
A.D.Şimşek
27 Ekim
2016 15:02 tarihinde
Oraj Poyraz
at Openmail
oraj.poyraz@openmail.cc
[SiyasetMeydani] <SiyasetMeydani@yahoogroups.co
m>
yazdı:
79,000,000
insanı nasıl
da hemen
kendinle bir
saydın?
Sordun mu tek
tek?
Herkesin
ibadet, iman,
itikat
durumunun
sosyolojik
çalışmasını
yaptın
mı?
Nasıl bu
kadar kendine
güveniyorsun?
Gerçekten de
halkın %99u
Müslüman
mı?
Ben hiç
sanmıyorum.
Benim
gördüğüm
bir yelpazedir.
Hatta bir
inanç yelpazesi
de değil, iç
içe girmiş
bir sürü
inanç yelpazesi.
Sorsanız, bir
çok Müslüman
size
reenkarnasyondan
bahsedecektir
ki, bu hiç
de İslami
değildir.
Yine
sorsanız, çoğu
Müslüman
size şamanizmden
kalan örf ve
adetlerden
bahsedecektir.
Aslında
müslümanız
diyenlerin
büyük bölümü
etnik
aidiyetinden
bahsediyor
haberi yok.
Ayrıca
insanların
din-bilim,
bilgi-dogma
çelişkilerine
henüz yeteri
kadar kafa
yormamış
olmaları
dindarların
ve dinin
zaferi
değildir.
Gerçeklerin,
doğrunun
ortaya
çıkmak gibi kötü
bir huyu
vardır.
Ayrıca,
çoğunluk
vizyonu bizi
sinekler
yanılıyor olamaz
bok yiyelim
sonucuna
götürür.
Ki bunu en
inançlı
müminler dahi
kabul
edemez.
Sonuçta bok
yemenin akılcı
olmadığını
kabul edecek
kadar idrak ve
muhakeme
yine de geride
kalmıştır.
Oraj
POYRAZ (
0raj.p0yraz@neomailbox.net /
oraj.poyraz@openmail.cc
/
oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
On
27.10.2016
13:32, salim
akgün
salim.akgun@hotmail.com.tr
[SiyasetMeydani]
wrote:
türkiye'da yaklaşık
olarak
80000000 insan
var bu
insanların
79000000'u aptalda tek
akıllı
senmisin
27.10.2016
12:26
tarihinde Oraj
Poyraz at
Openmail
oraj.poyraz@openmail.cc [SiyasetMeydani] yazdı:
Türk
olmak
için ilk ve
en
önce Türk
kültürünü sevmek,
özümsemek ve
benimsemek
gerekiyor.
Bu
bağlamda elbette
olarak
Türkçe de
konuşmak gerek.
Oysa
siz
beyninizi,
vicdanınızı,
aklınızı her
şeyinizi Arabın
ideallerine
bağlamış
durumdasınız.
Sizin
için
Arapların ikbali,
geleceği, yüceliği
Türke
ait olandan
çok
daha önemli.
Arap
birliği, Arap
ülküsü, Arap
bütünlüğü içinde
erimek
ve onlarla
hem
hal olmak
sizin
idealiniz.
Siz
Arap için
ağlıyor ama, Türk
için
göz yaşı
dökmüyorsunuz.
Siz
koca bir Türk
milletini birkaç
Arap
için feda
etmeye
hazırsınız.
Siz
Arap
kültürünü
önemsiyor ve
benimsiyorsunuz.
Siz
Arapçaya
özeniyor ve
öykünüyorsunuz.
Siz
Araplar gibi
yaşamak ve
yaşatmak
istiyorsunuz.
Siz
bu
anlamda Türkçe
konuşabilen
insanlar olmaktan
başka
bir şey
değilsiniz.
Ayriyeten akıllı
olmak
lazım.
Akıl
insanın diğer
bu
güne kadar
bildiğimiz bütün
varlıklardan
insanı ayırdeden
en
önemli
özelliğidir.
Dinler
özellikle
de
İslam akla
zarar
verdiği açık
olan
kültürel
olgulardır.
Sihirbazların
aslında ilüzyon
yaptığını
bildiğiniz ve
söylediğiniz
sürece bir sorun
yoktur.
Ancaaa,
sihirbazların
sihir
yaptığını
söylediğiniz,
iddia
ettiğiniz ve
bunu
bize de
inandırmaya ve
kabul
ettirmeye
çalıştığınız zaman
sorun
çıkar.
Sizin
peygamberler,
Allah
ve onunla
birlikte olan
söylencelere
konusunda
yaptığınız şey
aynen
budur.
Bizi
bir en
iyimser ihtimaller
bir
halusinasyon,
bir
ilizyon,
kulaktan kulağa
oyununa
inandırmaya
çalışıyorsunuz.
İnanç
hastalıklı bir
iştir.
Gerçek bilginin
yerine
konulan
sahte
bilgidir
inanç.
Ve
inancı sağlıklı
tez ve
hipotezlerle
karıştırıyorsunuz.
Hipotez ve tezler
bilinen gerçeklere
aykırı olmayan
varsayımlardır.
Sizin
inanç diye
öne
sürdüklerinizin
aykırı olduklarını
saydığımızda
burdan
aya yol
oluyor.
Bu
nedenle akıllı
olmanız lazım.
Dinli
değil.
Oraj
POYRAZ
(
0raj.p0yraz@neomailbox.net /
oraj.poyraz@openmail.cc /
oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
On
27.10.2016 11:52,
salim
akgün
salim.akgun@hotmail.com.tr [SiyasetMeydani] wrote:
türk olmak için
dinsizmi olmak
gerekiyor
26.10.2016
20:56 tarihinde
Oraj
Poyraz at
Openmail
oraj.poyraz@openmail.cc [SiyasetMeydani] yazdı:
Zübeyir
Efendi,
Sen
gerçekten
cahilsin,
okuma
özürlüsün.
Tek tek
açıklayayım.
Her
lafın bir
çelişki, hangi
birini
düzelteyim.
Bir yerden
başlamak
lazım.
Atatürk'ü
masonlar
zehirlediyse
bu
Atatürk
için iyi bir
şeydir.
Ne
yani siz bu
vakitten sonra
Masonlardan
yana mı
olacaksınız?
Ağzınızdan
çıkanı
kulağınız
duyuyor mu?
Sonra Güneş
Bey, her zaman
genetik
anlamda
Türklük yoktur
der.
Anadolu'da
yaşayanların
ortaasya'da
yaşayanlardan
ayrı olduğunu
söyler.
Hatta
Anadolu'da
yaşayanların
Moğollar ve
diğer Türk
olduğu
söylenenlerdense
Rumlar,
Ermeniler ve
Yahudilerle
daha yakın
akraba
olduğunu
söyler.
Evet, genetik
araştırmalar
bu
sonuçları
veriyor.
O
bu
sonuçlardan
Türk yoktur
sonucu
çıkarıyor o
çarpık
aklıyla.
Ben başka
sonuçlar
çıkarıyorum.
Ama siz onun
ne
dediğini de
okumamış ya da
anlamamışsınız.
Ermeni
soytarısı
konusuna
gelince Allah
sizi
inandırsın,
ben de tam
olarak sizin
için, Güneş
Bey için, daha
birkaç kişi
için aynen
böyle
düşünüyorum.
Açık Ermeni
değil de,
kripto
olduğunuzu
düşünüyorum.
Herkesden çok
din iman
iddiası sahibi
olmanız
doğrusu en çok
şüphe yaratan
faktör.
Ve
son kez bir
kez daha
anlatayım.
Türklük
genetik bir
olay değildir.
Zenciler hariç
bilinen bütün
ırklardan Türk
vardır.
Dünya
haritasını
elinize alın
bir bakın ben
Türküm diyen
ve
Türkçe
konuşan
milletlerin
saç, ten, göz
renklerine bir
bakın.
Ve
ondan sonra
ne
kadar çok
farklı ırktan
Türk olduğunu
düşünün.
Bunun üç büyük
sebebi vardır.
Biiiir: Türklük çok eskidir,
ırkların evrimi kadar eskidir.
Türklük
ırkların
evrimiyle
beraber ortaya
çıkmıştır.
Afrikadan
çıkan ilk
insanla
beraber
Türklük bir
kültür olarak
var olmuştur.
Bu
nedenle
dünyanın her
yerine çok
eski çağlardan
beri saçılmış,
birçok dip
kültürün
içinde yer
almıştır.
Göktürk yazısı
ya
da Runik
alfabe
türevleri
şimdi
kullandığımız
Latin harfleri
dahil olmak
üzere bir çok
tarihi
alfabenin
temeli
olmuştur. Türk
kültürüne
ilişkin
tarihlendirilen
belge, bulgu
ve
buluntular
en
erken 10-15
bin yıl
öncesinden
başlamaktadır.
Biz burada
kabaca cilalı
taş ve demir
çağından
bahsediyoruz.
İkiiiii: Türk
kültüründe
yakın akraba
evliliği
özellikle
kaçılınmıştır,
uzak durulmuş
bir kültürel
olaydır. Salt
bundan dolayı
yabancı
kabilelerden
kadın, kız
kaçırma
olayları
görülmüştür.
Soya
taze kan katma
denilen bir
kültür
vardır. Türk
kültüründe,
hatta yakın
zamana kadar
Türkmenlerde
yedi göbeğe
kadar akraba
sayılır ve
tıpkı kardeş
gibi nikah
düşmez kabul
edilirdi.
Üüüüç: Irk
birliği ve
yeknesaklığı
olan milletler
asalet
dinine mensup
olan milletlerdir.
Bu
dinler
Ferisi ve İran
kökenli olan
Mecusilik ve
benzeri olan
dinler, Eski
Mısır
dinlerinden
köken alan
İbrani
dinleridir.
Dikkat
ederseniz
Buharinin
hadislerinde
Muhammede evli
olan
kardeşlerin
nikahının mı
düşeceği,
yoksa dinden
mi
çıkacakları
sorulur.
Çünkü,
İslamiyet'e
kadar
Ortadoğu'da
kardeşlerin
evliliği
özellikle de
Mecusilikte
dinen teşvik
edilen bir
özelliktir.
Kardeş
evliliği
sadece
Mecusiliğe has
değildir. Eski
Mısır
dinlerinden
köken alan
dinlerde de
sonraki
peygamberler
tarafından
yasaklandığı
söylenene
kadar yakın
zamanlara
kadar devam
etmiştir.
İslamiyet'den
sonra da,
İslamın izin
verdiği en
yakın
akrabalar yani
dayı, teyze,
hala ve amca
çocuklarının
evlilikleri
hala daha
Ortadoğu'da en
yaygın şekilde
görülen
evliliklerdir.
Türklerde bu
şekilde yakın
akraba
evlilikleri
ayıp görülen,
onaylanmayan,
uzak durulan
evliliklerdir.
Bu
üç büyük
sebepten
dolayı
belirgin bir
Türk ırkı, bir
Türk geni
bulamayacaksınız.
Ama dünyanın
her yerinde
Türk kültürü,
Türk dili,
Türk ulusuna
ait izler
bulacaksınız.
Kapik.
Size gelince
siz beş kuşak
atalarınız
Türk olsa bile
ki
ondan
şüpheliyim,
olsa olsa
Türkçe
konuşabilen
Arap
asıllılar, ya
da
Amerikalılar
olarak tasnif
edilebilirsiniz.
Sizin
Türklüğünüz
çok su
götürür.
Müslümanlığınız ise umurumda bile değil.
Zerre kadar da
kıymet
taşımaz.
Oraj POYRAZ (
0raj.p0yraz@neomailbox.net /
oraj.poyraz@openmail.cc /
oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
On
26.10.2016
19:51,
zubeyravf@yahoo.com [SiyasetMeydani] wrote:
Lumpen
kitleler oyle
mi? Allah'in
ermeni
soytarisi...
Onlar asil
musluman Turk
milleti..
Ataniz da
muzdaripti
lumpen
kitlelerden.
Hic bir secimi
kazanamadi.
Masonlar
tarafindan
zehirlendi...
Bu
milletten
size ekmek yok
artik.. Cekin
arabanizi
baska yere...
Iddiaya
giriyorum eger
Gunes beyin
dedigi DNA
tesini
yaptirsalar bu
oraj ile
kekevi kesin
ermeni cikar.
Bunlar turk
olamaz..
Bunlarin soyu
bozuk abi..
------------------------------ --------------
On
Wed,
10/26/16, Oraj
Poyraz at
Openmail
oraj.poyraz@openmail.cc [SiyasetMeydani]
<SiyasetMeydani@yahoogroups.co m> wrote:
Subject:
[SiyasetMeydani]
Fatih Yaşlı
Fatih Yaşlı:
"İngilizlerin
uçakları varsa
bizim de
imanımız var"
To:
sansursuz-siyaset@yahoogroups. com
Date:
Wednesday,
October 26,
2016, 11:14 AM
Bugün
Türkiye'yi
Rauf Bey'in ve
dolayısıyla
Mustafa
Kemal'in
rasyonalitesi
değil, Abidin
Bey'in hamaset
edebiyatı
yönetiyor,
lümpen
kitleler de o
hamasetin
peşine
takılmış
gidiyor.
O
gidişatın
varacağı yerin
pek hayırlı
olmayacağı ise
şimdiden
görülebiliyor.
Fatih Yaşlı
Fatih Yaşlı
Cehalet başa
bela.
Oraj POYRAZ (
0raj.p0yraz@neomailbox.net
/
oraj.poyraz@openmail.cc
/
oraj_poyraz@alpinaasia.com
)
L2fSIJNoA0xfSNxA
Fatih
Yaşlı Fatih
Yaşlı:
"İngilizlerin
uçakları varsa
bizim de
imanımız
var"
26.10.2016
08:23
Her
yeni rejim
inşası, o
rejime uygun
bir insan
tipinin
yaratılmasını
zorunlu
kılıyor.
Milliyetçilik
soslu
İslamcılığın,
otoriterleşmenin ve neo-liberalizmin
üzerinde
yükselen
yeni rejim
"yurttaş"a
değil,
"tebaa"ya
ihtiyaç
duyuyor ve
idealindeki
insan tipini
de
buna göre
şekillendiriyor. Biat eden, sorgulamayan,
yurttaşlık
haklarının
peşinde
koşmayan,
sendikadan,
grevden,
örgütlenmeden
uzak
duran,
tek adama ve
güce tapan, ne
yana baksa iç
ve
dış düşmanlar
gören, at
üstünde
Moskova'ya,
Şam'a,
Musul'a
gidebileceğine
inanan,
sürüleştirilmiş,
cahil, lümpen
kitleler yeni
rejimin
ideal insan
tipini
oluşturuyor.
Her
yeni rejim
inşası kendi
resmi tarih
yazımını da
beraberinde
getiriyor. Her
yeni rejim,
idealindeki
insan
tipini inşa
ederken
tarihi eğip
büküyor,
tarihe bugün
tahayyül
ettiği
toplumsal ve
siyasal düzene
uygun bir
şekilde
başvuruyor,
tarihi bir
araç
olarak
kullanıyor.
İslamcı-milliyetçi
lümpenliğin
damgasını
vurduğu ideal
insan tipi,
tarihi sadece
kendisine
anlatılan
birtakım
masallar
üzerinden
biliyor,
geçmişe
zihnine
nakşedilen
birtakım
kurgular
üzerinden
bakıyor,
çünkü böylesi
daha
kolay,
çünkü böylesi
daha iyi
hissettiriyor.
Bu
kurguda
ekonomi yok,
siyaset bilimi
yok,
sosyoloji yok,
uluslararası
ilişkiler yok.
Dolayısıyla
okumaya,
düşünmeye,
incelemeye,
sorgulamaya da
gerek yok. Bu
kurguda
Osmanlı'nın
17.
yüzyılından
itibaren nasıl
yavaş yavaş
düşüşe geçtiği
yok. Batı
Rönesans'la,
reformla,
matbaayla,
aydınlanmayla,
coğrafi
keşiflerle,
sömürgecilikle,
sanayi
devrimiyle,
kapitalizmle
yükselişe
geçerken,
Osmanlı'nın
nasıl olan
biteni
kavrayamadığı,
nasıl çağın
gerisinde
kaldığı ve
giderek nasıl
bir
yarı-sömürge
haline
geldiği yok.
Bunun
yerine
komplolar var,
padişahların
etrafındaki
hainler var,
İngiliz
derin devleti
var, üst akıl
var, masonlar
var, onların
işbirlikçileri
var
vesaire.
Tarihe
böyle bakınca,
anlatılan her
masalı
dinlemeye razı
olunca,
bir
fantezi
evreninde
yaşayınca,
Misak-ı
Milli'nin
Musul
üzerinde
hak iddia
etmemizi
sağlayan bir
belge
olduğuna da,
Lozan'ın
gizli
maddelerinin
bulunduğuna
da,
2023'te
hükmünü
yitireceğine
de
inanabiliyorsunuz.
Dahası,
1920'ler
Türkiye'sindeki iktisadi ve sosyal duruma
dair en ufak
bir
fikriniz
olmadığı için,
Lozan'ın bir
hezimet
olduğunu,
Milli
Mücadele'nin
kazanımlarının
İngilizlere
peşkeş
çekildiğini,
Mustafa Kemal,
İnönü ve
diğerlerinin
hain
olduğunu iddia
edebiliyorsunuz.
Oysa
Yirminci
Yüzyılın
başındaki
Osmanlı'ya
şöyle bir
kuşbakışı
bakmak bile
tarihi anlamak
için yeterli
görünüyor.
Korkut
Boratav'ın
aktardığına
göre,
1913 ve 1915
yıllarında
yapılan sanayi
sayımı
Anadolu'daki
sınai
tesislerini
şöyle
sıralıyor:
#yiv0294134639
#yiv0294134639
--
#yiv0294134639ygrp-mkp {
border:1px
solid
#d8d8d8;font-family:Arial;marg in:10px
0;padding:0
10px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mkp hr {
border:1px
solid
#d8d8d8;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mkp #yiv0294134639hd {
color:#628c2a;font-size:85%;fo
nt-weight:700;line-height:122% ;margin:10px
0;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mkp #yiv0294134639ads {
margin-bottom:10px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mkp .yiv0294134639ad {
padding:0 0;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mkp .yiv0294134639ad p {
margin:0;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mkp .yiv0294134639ad a {
color:#0000ff;text-decoration: none;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-sponsor
#yiv0294134639ygrp-lc {
font-family:Arial;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-sponsor
#yiv0294134639ygrp-lc #yiv0294134639hd {
margin:10px
0px;font-weight:700;font-size: 78%;line-height:122%;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-sponsor
#yiv0294134639ygrp-lc .yiv0294134639ad {
margin-bottom:10px;padding:0 0;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639actions {
font-family:Verdana;font-size: 11px;padding:10px 0;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639activity {
background-color:#e0ecee;float
:left;font-family:Verdana;font -size:10px;padding:10px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639activity span {
font-weight:700;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639activity span:first-child {
text-transform:uppercase;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639activity span a {
color:#5085b6;text-decoration: none;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639activity span span {
color:#ff7900;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639activity span
.yiv0294134639underline {
text-decoration:underline;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639attach {
clear:both;display:table;font-
family:Arial;font-size:12px;pa dding:10px
0;width:400px;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639attach div a {
text-decoration:none;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639attach img {
border:none;padding-right:5px; }
#yiv0294134639
.yiv0294134639attach label {
display:block;margin-bottom:5p x;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639attach label a {
text-decoration:none;}
#yiv0294134639
blockquote {
margin:0 0 0
4px;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639bold {
font-family:Arial;font-size:13 px;font-weight:700;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639bold a {
text-decoration:none;}
#yiv0294134639
dd.yiv0294134639last p a {
font-family:Verdana;font-weigh t:700;}
#yiv0294134639
dd.yiv0294134639last p span {
margin-right:10px;font-family: Verdana;font-weight:700;}
#yiv0294134639
dd.yiv0294134639last p
span.yiv0294134639yshortcuts {
margin-right:0;}
#yiv0294134639
div.yiv0294134639attach-table div div a {
text-decoration:none;}
#yiv0294134639
div.yiv0294134639attach-table {
width:400px;}
#yiv0294134639
div.yiv0294134639file-title a, #yiv0294134639
div.yiv0294134639file-title a:active, #yiv0294134639
div.yiv0294134639file-title a:hover, #yiv0294134639
div.yiv0294134639file-title a:visited {
text-decoration:none;}
#yiv0294134639
div.yiv0294134639photo-title a,
#yiv0294134639
div.yiv0294134639photo-title a:active,
#yiv0294134639
div.yiv0294134639photo-title a:hover,
#yiv0294134639
div.yiv0294134639photo-title a:visited {
text-decoration:none;}
#yiv0294134639
div#yiv0294134639ygrp-mlmsg
#yiv0294134639ygrp-msg p a span.yiv0294134639yshortcuts {
font-family:Verdana;font-size: 10px;font-weight:normal;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639green {
color:#628c2a;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639MsoNormal {
margin:0 0 0
0;}
#yiv0294134639
o
{
font-size:0;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639photos div {
float:left;width:72px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639photos div div {
border:1px
solid
#666666;height:62px;overflow:h idden;width:62px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639photos div label {
color:#666666;font-size:10px;o
verflow:hidden;text-align:cent
er;white-space:nowrap;width:64 px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639reco-category {
font-size:77%;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639reco-desc {
font-size:77%;}
#yiv0294134639
.yiv0294134639replbq {
margin:4px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-actbar div a:first-child {
margin-right:2px;padding-right :5px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mlmsg {
font-size:13px;font-family:Ari al, helvetica, clean,
sans-serif;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mlmsg table {
font-size:inherit;font:100%;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mlmsg select,
#yiv0294134639
input,
#yiv0294134639
textarea {
font:99%
Arial,
Helvetica,
clean,
sans-serif;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mlmsg pre, #yiv0294134639
code {
font:115%
monospace;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mlmsg * {
line-height:1.22em;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-mlmsg #yiv0294134639logo {
padding-bottom:10px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-msg p a {
font-family:Verdana;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-msg
p#yiv0294134639attach-count span {
color:#1E66AE;font-weight:700; }
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-reco
#yiv0294134639reco-head {
color:#ff7900;font-weight:700; }
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-reco {
margin-bottom:20px;padding:0px ;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-sponsor #yiv0294134639ov
li
a {
font-size:130%;text-decoration :none;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-sponsor #yiv0294134639ov
li
{
font-size:77%;list-style-type: square;padding:6px 0;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-sponsor #yiv0294134639ov
ul
{
margin:0;padding:0 0 0 8px;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-text {
font-family:Georgia;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-text p {
margin:0 0 1em
0;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-text tt {
font-size:120%;}
#yiv0294134639
#yiv0294134639ygrp-vital ul li:last-child {
border-right:none !important;
}
#yiv0294134639
--
Ask,
aklin en soylu
zaafidir.
John dryden
Risale-i
Nur, Said-i
Nursi ye ait
kitaplar
koleksiyonuna
verilen
isimdir.
Said-i Nursi,
bu
kitaplarda
Risale-i Nur
dan ovguyle
soz eder.
Ona gore
kimse, bu
kitaplara
itiraz
edememistir.
Herkes bu
kitaplarin
buyuklugunu ve
yuceligini
kabul
etmistir.
Kur an i buyuk
bir kitap
olarak
gormekle
beraber,
Risale-i Nuru
daha fazla
degerli bulur.
Risale-i Nur u
okuyanlarin,
devamli okuyup
yazanlarin
dogruyu
bulacaklarini,
okumazlarsa
gaflet icinde
kalacaklarini
dile getirir.
(Sualar
486,548)
(Barla
Lahikasi
51,142)
(Emirdag
Lahikasi-2
187)
(Tarihce-i
Hayat 624)
(Asa-yi Musa
250)
Halktan
Gizlenen
Universite
Gercegi
24
Temmuz 2013
Universiteyi
bitirip
firmalara
gorusmeye
gittim. Hepsi
Sen bu is icin
fazlasin dedi.
Bir kere
universiteden
mezun
oldugunda bir
daha asla lise
mezunu
olamiyorsun.
Universite
yonetimi lise
diplomami geri
vermeyince
ilkokula
tekrar
basladim!
Yillardir
medyada hep
universite
mezunlarinin
issizliginden
bahsediliyor.
Peki siz hic
Su
kadar lise
mezunu issiz
diye bir haber
gordunuz mu?
Gormediniz,
cunku hepsinin
isi gucu var.
Ilkokul
mezunlarina
hic girmiyorum
bile. Bir
ilkokul
mezununun
issiz
olduguyla
ilgili tek bir
habere dahi
rastlamadim.
Yani aslinda
bu
devirde
lise mezunu
olmak muthis
avantajli. Ama
kazara
universiteyi
bitirdiysen
geri donusun
yok. Cunku
herkesten
gizlenen,
universiteye
girerken bize
soylenmeyen
dehset verici
gercek su: Bir
kere
universiteden
mezun
oldugunda bir
daha asla lise
mezunu
olamiyorsun!
Universite
egitimini geri
alma sansin
yok.
GENCLER, AYNI
HATAYA
DUSMEYIN!
Gecen yil
bolumumle
ilgili onlarca
firmaya is
gorusmesine
gidip elim bos
donunce
guvenlik
gorevlisi,
garsonluk,
komilik gibi
islere
basvurdum ama
gelin gorun ki
universite
mezunu
oldugumu duyar
duymaz
reddettiler.
Overqualified
sin dediler,
yani sen bu is
icin
fazlasin...
Onlara bu is
icin fazla
olmadigimi,
paraya
ihtiyacim
oldugunu,
lutfen beni
gozlerinde cok
buyutmemelerini, zaten universite yillarimi kantinde
gecirdigimi,
derslere dogru
duzgun
girmedigimi,
batak ve
pistide bu
kadar iyi
olmami okul
yillarina
borclu
oldugumu,
kagit varsa su
an
bile
kapismaya
hazir
oldugumu,
ekonomi hocasi
dogum yaptigi
icin uc ay
gelmedigini,
kopyayla ve
iltimasla
sinif
gectigimi,
aslinda
vizyonumun cok
dar oldugunu,
internet
ortamlarinda
bana liseli
dediklerini
uzun uzun
anlatmama
ragmen hicbiri
beni ise
almadi!
Okudugum
universite de
lise diplomami
geri vermeyi
Problemlisiniz
galiba biraz
diye
reddettigi
icin sifirdan
baslamaya
karar verdim.
Su
an ilkokul
2
ye
gidiyorum, uc
sene sonra
ilkokul
diplomami alip
egitimimi
sonlandiracagim
ve
sanayide
ise
baslayacagim.
Yasi genc
olanlar lutfen
benim dustugum
hataya
dusmesin cunku
bu
yastan
sonra her gun
andimizi
okumak ve
sinifta
konustugun
icin tahtaya
isminin
yazilmasi
insana
gercekten cok
koyuyor.
BEYINSIZ ADAM
DAN KRALICE YE
SORULAR
Ingiltere
Kralicesi
Elizabeth e
bir mektup
yazdim,
asagidaki
sorulari
sordum.
Yanitlari
bekliyorum...
Husnu Mubarek
ve
Kaddafi nin
basina
gelenler sizi
de
endiselendirdi
mi? Ingiliz
halkinin da
sonunda Yeter
deyip size
karsi
ayaklanmasindan
korkmuyor
musunuz?
Oglunuz
Charles Galler
Prensi. Bir
insana 50 yil
boyunca Galler
i
yonettirmek
acaba ne kadar
dogru? Galler
bu
sonucta.
Futbolda
aldigi
sonuclari
ibretle
izliyoruz.
Charles a daha
onu acik bir
ulke verilemez
miydi?
Soyle bir
bakiyorum,
1926
dogumluymussunuz.
Bu
86 yasinda
oldugunuz
anlamina
geliyor. Sizce
de
fazla bir
yas degil mi
bu?
89
yasina
kadar, yani uc
yil daha
yasarsaniz
eger -tamam
belki zor ama
gerceklesmesi
imkansiz da
degil,
ozellikle su
ana kadarki
performansinizi
goz onunde
tutarsak- en
uzun sure
tahtta kalma
rekoru sizin
olacak. Bu
uzerinizde bir
baski
olusturuyor
mu?
Bir onceki
soruyu acayim.
Ornegin ligde
99
golu
bulunan
futbolcu bir
turlu 100 uncu
golunu atamaz,
cunku uzerinde
bir baski
olusur.
Kastettigim
bu. Yani siz
de
tam 88
yasinizdayken
rekora bir
adim kalmisken
Acaba
basaramayacak
miyim? diye
korkar
misiniz?
Bir
roportajinizda
Tanri omur
verdikce
kraliceyim
demistiniz.
Gorunen o ki
Tanri omur
veriyor. Peki
daha ne kadar
surecek bu?
Tanri nin
verdigi omru
hafiften
suistimal
ettiginizi
dusunmuyor
musunuz?
Ingiltere ne
zaman
cumhuriyet
olacak? Neden
birkac inkilap
yapmayi
dusunmuyorsunuz?
Ingiliz halki
ne
zaman kul
olmaktan cikip
vatandas
seviyesine
yukselecek?
Bunun yolu
cumhuriyeti
ilan etmekten
gecer,
biliyorsunuz.
Biz su an
cagdas
medeniyetler
seviyesindeyiz
ve
burasi
inanilmaz
guzel. Sizin
de
tez zamanda
krallik gibi
cagdisi bir
anlayistan
kurtulup bize
katilmanizi
umit ediyoruz.
Sizi ne zaman
aramizda
gorecegiz?
Sevgiler.
http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com
Grup
eposta
komutlari ve
adresleri
:
Gruba
mesaj
gondermek icin
: ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba
uye olmak icin
: ozgur_gundem-subscribe@yahoogr
oups.com
Gruptan
ayrilmak icin
: ozgur_gundem-unsubscribe@yahoo
groups.com
Grup
kurucusuna
yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups
.com
Grup
Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/
Ozgur_Gundem/
Arzu
ederseniz
bloguma da goz
atabilirsiniz
: http://orajpoyraz.blogspot.com
/
BitCoin URL:
16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jd
A9xoLiteCoin
URL:
LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66ea
kPtU
NameCoin
URL :
N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1 Phs4
FeatherCoin
URL :
6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4 wpDs
TerraCoin
URL :
1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy 2mBD
PeerCoin
URL :
PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mz en8q6Twg
--
Inatcilik,
savas
ve
dusmanliga yol
acar.
Hz.Ali
Tanim:
Istanbul un fethi
kiyamet aninda
olacaktir.
(Kutubu Sitte,
Kiyamet bolumu)
Hadis
No : 5045
EINSTEIN
ve
MUSEVILIK
Benim
icin
Yahudilik tum
diger
dinler gibi
en
cocukca batil
inanclarin vucut
bulmus
halidir.
For me
the Jewish
religion like all
others
is an
incarnation of the
most
childish
superstitions.
Kaynak: Albert
Einstein in a
letter
to Beatrice
Frohlich, December
17,
1952; Einstein
Archive 59-797;
from
Alice
Calaprice, ed.,
The
Expanded
Quotable Einstein,
Princeton, New
Jersey: Princeton
University Press,
2000,
p.217.
Grup
eposta
komutlari ve
adresleri
:
Gruba
mesaj
gondermek icin
: ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba
uye olmak icin
: ozgur_gundem-subscribe@yahoogr
oups.com
Gruptan
ayrilmak icin
: ozgur_gundem-unsubscribe@yahoo
groups.com
Grup
kurucusuna
yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups
.com
Grup
Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/
Ozgur_Gundem/
Arzu
ederseniz
bloguma da goz
atabilirsiniz
: http://orajpoyraz.blogspot.com
/
BitCoin URL:
16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jd
A9xoLiteCoin
URL:
LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66ea
kPtU
NameCoin
URL :
N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1 Phs4
FeatherCoin
URL :
6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4 wpDs
TerraCoin
URL :
1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy 2mBD
PeerCoin
URL :
PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mz en8q6Twg
--
DUSUNCELERIMIN
BASUCUNDA
. . . . . .
Hasretimin
yillardanberi
bel
bagladigi..
Iste odur
dusuncelerimin
basucunda.
O, gogsunun
taskin
hareketi
avucunda,
Gozlerinde
ruyalarin gulup
agladigi.
Kendi
bahcesidir onun
icinde
gordugum.
Yollar yine
her gunku gibi
yaz
uykusunda
Ve yaban
ciceklerinin
buruk
kokusunda
Her ikindi
gunluk ruyasini
goren
murdum.
Onun da
dudaklarinda bir
eskiye
donus,
O da yuzmede
bir ses
yigini
uzerinde.
Bin hatirayi
bir anda
duyan
gozlerinde
Insana ruhlar
dolusu haz
veren
dusunus.
Sonra kizlik
kadar temiz,
aydin bir
acilma:
Evine giden
toprak yolda o
yine cocuk,
Yine uykuyla
basliyan
alemde
yolculuk
Ve taptaze
sabahlar kayisi
dallarinda.
Hasretimin
yillardan beri
bel
bagladigi..
Iste odur
dusuncelerimin
basucunda.
O, gogsunun
taskin
hareketi
avucunda,
Gozlerinde
ruyalarin gulup
agladigi.
Orhan Veli
KANIK
Tanim:
Resulullah
(sav) a:
Ey Allah in
Resulu!
Biz senin icin
Buda a
kuyusundan su
aliyoruz.
Halbuki onun
icerisine
(olmus)
kopeklerin
lesleri,
kadinlarin hayiz
bezleri, insan
pislikleri
atiliyor, (ne
yapalim, su
almaya devam
edelim mi?)
diye
sordular.
Su cevabi
verdi:
Su temizdir,
onu hicbir
sey
kirletmez.
Ebu Davud,
Taharet 34,
(66); Tirmizi,
Taharet 49,
(66); Nesai,
Miyah 2, (1,
174)
Hadis No :
3482
Benim
bir dinim yok
ve bazen
butun dinlerin
denizin
dibini
boylamasini
istiyorum
Mustafa Kemal
ATATURK
(Kaynak:
Andrew Mango,
Ataturk
Syf.447 )
Grup
eposta
komutlari
ve
adresleri
:
Gruba
mesaj
gondermek
icin
: ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba
uye
olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogr
oups.com
Gruptan
ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoo
groups.com
Grup
kurucusuna yazmak
icin
: ozgur_gundem-owner@yahoogroups
.com
Grup
Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/
Ozgur_Gundem/
Arzu
ederseniz bloguma
da goz
atabilirsiniz
: http://orajpoyraz.blogspot.com
/
BitCoin URL:
16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jd
A9xoLiteCoin
URL:
LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66ea
kPtU
NameCoin
URL
:
N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1 Phs4
FeatherCoin
URL
:
6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4 wpDs
TerraCoin
URL
:
1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy 2mBD
PeerCoin
URL
:
PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mz en8q6Twg
--
Dunyada su
an Adem ve Havva
hikayesine inanan
zeki bir erkek veya kadin
kaldi mi?
Eger ona inanan birini
bulursaniz
kafasina hafifce vurarak
tiklatin ve
bir yanki duyacaksiniz.
Kiralik bos bir oda
var.
Robert Ingersoll
Enam-62 de
... Sonra her isi dogru
olan kudret ve
tasarrufun sahibi Allah
larinin
huzuruna gotururler. Bilin
ki hukum
onundur. O hesap
gorenlerin en
suratlisidir. derken;
Hacc-47 Senden baslarina
acele azap
getirmeni istiyorlar,
Allah sozunden
asla caymayacaktir.
Rabbinin katinda
bir gun, sizin
saydiklarinizdan bin
yil gibidir.
denmektedir.
Ayrica Hacc-47 de,
rabbinin katinda
bir gun sizin
saydiklarinizdan bin yil
gibidir hukmu, Secde-5 de
de vardir.
Secde-5 Gokten yere kadar
her isi
Allah duzenler. Sonra
isler sizin
sayisiniza gore bin yil
tutan bir
gunde icinde O na
yukselir. Yani bu
iki Ayet e gore, Allah
katinda bir gun
Dunya gunu ile bin yildir.
Meraic-4
Melekler ve ruh oraya
miktari ellibin
yil olan bir gunde
cikarlar. gun
hesabi bu sefer ellibin
yil olmustur.
DOGA
YASALARI UZERINE
DUSUNCELER -5-
Bilimsel determinizm
(yasalarin
belirleyiciligi,
zorlayiciligi) sadece
bilimin degil felsefenin
ve teolojinin
de ilgisini ceken bir
konudur. Cunku
eger bu sav dogru ise,
ahlak
anlayisimiz ve ozgur irade
gibi
konularda ciddi anlamda
sorgulamalar
yapmamiz gerekecektir.
Bilinc ve ozgur
irade sorunu gercekten de
anlasilmasi,
yorumlanmasi en zor
konulardan
biridir. Insan,
davranislarini kendi
benliginin ve ozgur
iradenin
yonetiminde, bazi toplum,
ahlak ve din
yasalarina uyarak mi
belirler, yoksa
hic farkinda bile olmadigi
doga
mekanizmalarinin etkisinde
mi
yonlendirilir? Bizler bir
seyleri
tercih ettigimizi
zannederken,
gercekten de bilincli bir
tercih mi
yapmaktayiz? Dahasi,
bilinc nedir? Bu
konu gunumuzde pek cok
bilimin ilgi
alanina girmistir. Bilgi
yonetimi,
paralel zeka, genel
noroloji, bilissel
noroloji, noro-p$ikoloji,
genel
p$ikoloji ve bilincalti
calismalari
gibi. Ortada farkli
kuramlar ve
sorular bulunmaktadir.
Ornegin,
bilissel tayfin
fizyolojisi veya
fenomenal hislerin noral
temelleri
gibi.
Fizik biliminin, yakin
uzayda (Newton
fiziginin kullanildigi
Dunyasal
uzay-zaman algilaminda)
gecerli olan
yasalarina gore ise
bilimsel
determinizm bir gercektir.
Evrende,
gecmiste gerceklesmis, su
anda
gerceklesen ve gelecekte
gerceklesecek
olaylar bilimsel yasalarla
belirlenmistir ve bu
olaylarin
gerceklesmeleri
zorunludur. Bu, cok
iddiali bir gorus gibi
gorunse de
sakin hafife almayin, bu
sayede Ay ve
Gunes tutulmalari,
kuyruklu yildiz
gecis zamanlari vb
kesinlikle
ongorulebilir. Fakat, tum
evren soz
konusu oldugunda, mesela
isin icine
atomlar girmeye
basladiginda bilimsel
determinizmden emin
olunamaz veya
farkli yorumlar getirmek
gerekebilir.
Konuyu fazla dagitmadan,
kitaptan
alinti ile devam
ediyorum.
Bilimsel determinizmi ilk
kez ve acik
bir bicimde ortaya koyan
ismin Laplace
oldugu kabul edilir.
Evrenin belirli
bir zamandaki verili
durumunda,
ek$iksiz bir yasalar
dizisi onun hem
gelecegini, hem de
gecmisini tam
olarak belirleyebilir. Bu
durum,
mucize olasiligini veya
Tanri nin
oynayacagi etkin bir rolu
dislar.
Laplace nin formule ettigi
bilimsel
determinizm, doga
yasalarinda bir
istisna (ornegin mucize)
olup olmadigi
sorusuna bilim insaninin
verdigi
yanittir. Aslinda bu,
butun cagdas
bilim icin temel bir
dayanak ve bu
kitabin basindan sonuna
kadar onemini
koruyacak bir ilkedir.
Bilimsel bir
yasa, sadece dogaustu bir
varligin
mudahale etmemeye karar
verdigi
durumlarda gecerli
olacaksa, o zaman
bir yasa degildir. Bunu
fark eden
Napoleon, Laplace e Tanri
nin bu
resmin neresinde oldugunu
sorar.
Laplace nin yaniti
Efendim, o
varsayima ihtiyacim olmadi
seklindedir.
Diferansiyel denklemler
uzerine
calismalari ile taninan
matematikci ve
gokbilimci Pierre Simon
Laplace,
(1749-1827) denebilir ki
bilimsel
determinizmi en uc noktaya
tasimis ve
bilimsel kuramlardan Tanri
faktorunu
tamamen cikarmistir.
Imparatora
anlattigi evren modelinde
kendisine
Tanri nin o modelde nerde
oldugu
soruldugunda meshur
cevabini
vermistir: Sire, je n
avais pas besoin
de cette hypothese-là.
(Efendim, boyle
bir hipoteze ihtiyacim
olmadi!)
Goruldugu gibi, Tanri
fikri artik bir
hipotez olmaya
baslamistir; ustelik
bazilarina gore, gereksiz
bir hipotez.
Ben, bilimsel determinizm
konusunda
Laplace in cok genellemeci
davrandigini
dusunmekteyim. Fakat,
bilimsel kuramlara Tanri
nin, herhangi
bir dini inancin
katilmamasi
gerektigini kabul ederim.
Hatta,
kurami gelistiren kisi
dindar bir
insan olsa dahi. Dini
inanclarin sonu
gelmez. Bunlari bilimin
disiplini ile
harmanlamak acaba ne
derece dogrudur?
Somut bir ornek vermek
isterim.
Cesitli hastanelerde
bashekim olarak
da gorev yapan merhum Dr.
Haluk
Nurbaki kanser ve
radyoloji alanindaki
calismalari ile
unlenmistir.
Kendisinin mesleki
kariyerine ve
bilgisine elbette saygi
duyarim.
Fakat, bazilarini okudugum
Insan
Bilinmezi, Tek Nur, Sonsuz
Nur gibi
calismalarinda dini
inanclari ile
bilimi bence cok keyfi
olarak
karistirmis ve gereginden
fazla
iddiali konusmustur.
Mesela bir
kitabinda, bir insan
olurken, tam olum
aninda seytanin ona
gorundugunu ve
yuzundeki maskeyi
cikararak insana
attigi kazigi acikladigini
yazmistir.
Bunu neye dayanarak one
surmektedir?
Boyle bir fenomen
gercekten
gozlemlenmis midir? Farkli
dinlerdekilerin durumu ne
olacaktir?
Seytan diye bir seyin
varligi
konusunda somut bulgulara
rastlanmis
midir? Eger boyle bir
durum yoksa,
neye dayanarak bunu bir
gerceklik
olarak okuyucusuna
aktarmaktadir?
Bu iddiasini bir bilimsel
makale
haline getirip
meslekdaslari arasinda
yayinlayabilir mi? Veya
bir
uluslararasi bilimsel
makale olarak
yayinlayabilir mi?
Soylememe gerek yok ki, bu
tarz
kitaplar iyi para
kazandirmaktadirlar.
(Bilim kurguyu haric
tutuyorum. Bilim
kurgu edebiyatin/sinemanin
bir dalidir
ve belli gercekliklere
dayanarak
gelecege yonelik
dusunceleri sanat
cercevesi icinde aktarir.)
Insanlar
her zaman bilinmeyeni
merak ederler ve
bazi insanlar dogrudan
bilimin
kendisine muracat etmek
yerine, bu
tarz kitaplara ragbet
etmektedirler.
Aslinda, birer dusunce
deneyi olarak
hicbirine itirazim yok.
Fakat, bilim
ile dinsel inanclarin
keyfi bir
sekilde karistirildigi
kitaplar
piyasada cok iddiali
basliklarla
satilmaktadirlar. Bu kitap
tum
hayatinizi degistirecek!
Evrenin
sirlarini ogrenin! Gizli
bilimlerin
kapisi size acilacak!
gibi. Hemen her
tur inancla bilimin
bulgulari harman
edilebilmektedir. Soyle
bir
siralarsam: Antik
Misirlilarin
dinleri, Hindu inanclari
ve karma
felsefeleri, uzaylilardan
mesaj
aldiklarini iddia eden
secilmis
kisilerin evrensel
duyurulari, Islam
inanclari ve Kur ana
dayali
cikarimlar, tasavvuf ve
vahdet-i vucut
goruslerinin fizige
uyarlanmasi,
cagdas Hristiyanlarin
Incil uzerine
gorusleri, Hz Isa nin
gercek kurtarici
oldugu seklindeki
inanislar, kayip
kitalar ve bazi esrarengiz
yildizlarla
ilgili senaryolar (ornegin
Immanuel
Velikovsky nin Carpisan
Dunyalar
isimli kitabi gibi), Dunya
daki hayati
uzaylilarin baslattigini
savunanlarin
gorusleri (Tanrilarin
Arabalari ve
Alternatif Dunya Tarihi
gibi),
dogaustu olaylar ve
parap$ikolojik
fenomenler (telepati,
telekinezi,
poltergeist, pirokinezi,
astral
bedenler, ESP kuramlari,
satanizm,
cesitli hayalet oykuleri)
... ilk
aklima gelenler.
Gercekten, bedenden
bagimsiz bir
ruhumuz var midir, yoksa
bu, insanin
olum gercegine karsi
gelistirdigi bir
hayal midir?
Elbette ki, bu kitaplarda
yazili
olanlar butunu ile sacma
degildirler.
Ayrica, zihnimizi esnek
tutmak ve yeni
fikirlere acik olmak son
derece
onemlidir. Fakat, temkinli
olmakta,
yazilan her seye hemen
inanmamakta
fayda vardir. Cogu insanin
unuttugu
nokta sudur ki, bir tez ,
hipotez veya
kuram gelistirmek oylece
kafadan
sallamak demek degildir.
Bunun hicbir
degeri yoktur. Her insan
sadece hayal
gucunu kullanarak akla
gelebilecek her
tur senaryoyu
gelistirebilir. Oysa
bilimsel kuramlar, daha
once var olan
bir bilimsel gelisim
tarihcesi ve
disiplini uzerine
kurulurlar. Ayrica,
kurami one suren kisi,
kuramini
bilimsel yontemler ile
desteklemek
zorundadir. Albert
Einstein, isigin
davranisindan hareketle
ozel ve genel
gorelilik kuramlarini
gelistirmistir
ama kuramlari Newton
fizigini
dislamamaktadir. Sadece,
onu daha uzun
mesafelerin ve i$ik
hizinin onem
kazandigi uzay-zaman
olceklerine
uyacak sekilde revize
etmistir. Konuyu
kapatip, bilimsel
determinizm
hakkindaki alintilara
devam ediyorum.
Insanlar evrende
yasadiklari ve onun
icindeki diger nesnelerle
etkilesim
icinde olduklarina gore,
bilimsel
determinizm insanlar icin
de
gecerlidir. Pek cok kisi
bilimsel
determinizmin fiziksel
surecleri
yonettigini kabul ederken,
insan
davranislarini bundan ayri
tutar,
cunku bizim ozgur irademiz
olduguna
inanirlar. Descartes,
ozgur irade
dusuncesini koruyabilmek
icin insan
zihninin fiziksel dunyadan
farkli
oldugunu ve onun
yasalarina tabi
olmadigini one surmustur.
Onun bakis
acisina gore, bir insan
iki unsurdan
olusur: Beden ve ruh.
Beden siradan
bir makineden baska bir
sey degildir
ama ruh bilimsel yasalarin
hukmu
disindadir. Descartes
anotomi ve
fizyoloji ile cok
ilgilendi; beynin
merkezinde bulunan ve
epifiz bezi
denen kucuk organi ruhun
bulundugu yer
olarak kabul etti. Onun
inanisina gore
epifiz bezi butun
dusuncelerimizin
olustugu yerdi ve ozgur
irademizin
kaynagiydi.
Insanlar ozgur iradeye
sahip midir?
Ozgur irademiz varsa,
evrim agacinin
neresinde ortaya
cikmistir? Mavi-yesil
alglerin veya bakterilerin
ozgur
iradeleri var midir, yoksa
hareketleri
otomatik olup bilimsel
yasalar
dahilinde midir? Yalnizca
cok hucreli
organizmalar mi ozgur
iradeye sahip,
yoksa yalnizca memeliler
mi? Bir
sempanzenin bir muzu hapir
hupur
yemesi veya bir kedinin
kanepenizi
tirmiklamasi durumunda,
ozgur
iradelerini
kullandiklarini
dusunebiliriz. Peki,
yalnizca 959
hucreden olusan ve adi
Caenorhabditis
Elegans olan ipliksi
solucan icin ne
diyebiliriz? Bu ipliksi
solucan bir
seyler yedikten sonra, bu
yedigim
acaip lezzetli bir
bakteriydi, buraya
tekrar geleyim diye
dusunmez; yine de
yiyecek konusunda onun da
belirli
tercihleri vardir. Tum
bunlar ozgur
irade anlamina mi
gelmektedir?
Boylece derin sulara
acilmis
bulunuyoruz. Dr Hawking in
sordugu
sorular son derece zordur
ve bilim
insanlari arasinda bu
konularda ciddi
gorus ayriliklarina
rastlanmaktadir.
Sorular bilimin,
felsefenin ve
teolojinin ortaklasa ilgi
alanina
girmektedir. Artik konular
sadece
felsefe ile ele alinamaz.
Fizik,
kimya, biyoloji, noroloji,
p$ikoloji,
sosyoloji, antropoloji ve
bu
bilimlerin alt alanlari
devreye
girmektedir. Kesinlikle
abartmiyorum;
cunku konular gercekten de
bu kadar
zorludur. Cok kisa
deginmem gerekirse,
insan davranislarinda
sinir sisteminin
ve beynin yeri
arastirilmaktadir.
Fakat, insanin sosyal bir
varlik
oldugunu da unutmamamiz
gerekir.
Insanlar sadece bedensel
mekanizmalarla
davranmamakta, kendi
atalarindan ve
kulturlerinden
devraldiklari inanclar,
adetler, yasam
bicimlerine uygun olarak
da hukumler
vermektedirler. Protestan
bir
Hollandali ile Sunni
Musluman bir
Misirlinin fizyonomileri
ortaktir.
Birine kalp ameliyati
yapilabiliyorsa,
digerine de yapilabilir.
Ama bu iki
insanin inanclari,
davranis bicimleri,
olaylara verdikleri
tepkiler taban
tabana zit olabilir. Bu
durumun tersi
de gecerlidir. Ayni
cografyada, ayni
dinsel davranis
bicimlerinin, ayni
kulturun oldugu bir
toplumda yasayan
iki insan arasinda buyuk
karakter
farkliliklari olabilir.
Birisi
geleneksel ataerkil
degerlere bagli,
muhafazakar, dindar bir
kisilik
sergilerken; digeri
escinsel,
tanritanimaz veya reform
yanlisi
olabilir.
Devam ediyorum.
Yapmak istedigimiz seyi
secebilecegimizi dusunuyor
olsak da,
molekuler biyolojiden
anladigimiza
gore biyolojik surecler
fizik ve kimya
yasalari tarafindan
yonetiliyor ve bu
yuzden gezegenlerin
yorungeleri kadar
belirlenmis surecler.
Norolojik
bilimlerde yapilan son
arastirmalar,
eylemlerimizin fizik
yasalarina riayet
eden beynimiz tarafindan
belirlendigi
gorusunu destekliyor; bu
yasalardan
bagimsiz bir unsur
tarafindan
degil.Ornegin, uyanik
hastalara
yapilan beyin
ameliyatlarina iliskin
bir arastirma, beynin bazi
bolgeleri
elektriksel olarak
uyarildiginda
hastada elini, kolunu,
ayagini
oynatma, dudaklarini
kimildatma, ve
konusma arzusu
uyandirilabildigini
ortaya cikardi. Eger
davranislarimiz
fiziksel yasalar
tarafindan
belirleniyorsa ozgur
iradenin nasil is
gorebildigini anlamak
oldukca zor.
Oyle gorunuyor ki biz
yalnizca
biyolojik makineleriz ve
ozgur irade
bir yanilsamadan
ibaret.
Dr Hawking gibi bir
insanin
yazdiklarina itiraz
getirmeye
calismami ukalalik olarak
kabul
edebilirsiniz. Kesinlikle
iddiali
olmadan, yukarda
yazdiklari
konusundaki bazi
cekincelerimi yazmak
isterim. Burda, kilit
kelime davranis
kelimesi. Iyi ama hangi
davranis?
Insan davranislarinin bir
bolumunun
belli doga yasalarina
bagli ve
otomatik davranislar
oldugu aslinda
17. yuzyildan bu yana
bilinmekte.
(Hatta cok daha
onceden...) Sinir
sistemine veya beyne
yapilan
elektriksel uyarilarin
sadece
insanlarda degil, mesela
kurbagalarda
da oto refleksler
dogurdugu deneylerle
goruldu.
Hatta, fizyolojik
davranislarimizin
buyuk bir bolumunun istem
disi
hareketler oldugu da cok
iyi
bilinmekte. Kalbin atisi,
midenin
sindirim sureci,
bobreklerin calismasi
ve daha pek cok yasamsal
faaliyetlerimiz istem
disidir. Ayrica
vucudumuzda olusacak
herhangi bir
hastalik bizi tamamen
yataga mahkum
edebilir ve
davranislarimizi
kisitlayabilir. Alzheimer
gibi
hastaliklar dogrudan
beynimizi
etkileyebilir. Bu durumda,
bedenden
bagimsiz bir ruh inanci
ile ilgili
tartismalar dogmaktadir.
Diger yandan,
insan davranislari sadece
bu tur
hareketlerden ibaret
degildir.
Insanlar cok farkli
kisilik
ozellikleri sergilerler.
Bazilari
depresif, bazilari
agresif, bazilari
hayalci vb olabilir.
Sanirim, yakin
zamanlarda cok buyuk onem
kazanmaya
baslayan sanal zeka,
noro-bilisim gibi
calismalara goz atmakta
fayda var.
Zaten Dr Hawkin de bu
durumun
farkinda, bu yuzden
sunlari da
eklemis.
Insan davranisinin
gercekte doga
yasalari tarafindan
belirlendigi
dusuncesine teslim
oldugumuzda,
sonuclarin karma$ik bir
yolla ve cok
fazla degiskenle
belirlenmesinin,
onlari ongormeyi pratikte
olanaksiz
kildigi yargisina varmak
da akla uygun
olacaktir. Bu nedenle, bir
ongorude
bulunabilmek icin insan
bedenindeki
trilyonlarca molekulun
herbirinin
baslangic kosullarinin
bilinmesi ve
bir o kadar denklemin
cozulmesi
gerekirdi. Bu da birkac
milyar yil
alirdi ki karsimizdaki
kisinin atacagi
yumruktan kacmak icin epey
gec
kalabilirdik!
Aslinda insanlar ve
hayvanlar, her an
her saniye karma$ik
denklemleri istem
disi olarak cozerler.
Meyve yarasalari
dillerini bir saniye
icinde onlarca
defa saklatararak sonar
dalgalari
uretirler. Sonra
kendilerine geri
gelen dalgalar, bir dizi
karma$ik
karsilastirma ve
navigasyon isleminden
gecirilip yarasanin
zihninde o an
nerde olduguna dair bir
algi olusur.
Insanlar ise, gorme sureci
icinde buna
benzer islemleri yaparlar.
Gozun olu
bolgesi tarafindan
karanlikta kalan
noktaya ait bilgiler, bir
tur
tamamlama yontemi ile
birlestirilir ve
boylece butune dair bir
goruntu
algilariz. Hareket sureci
icinde ise
goz ile beyin arasinda
karma$ik bir
sinyalizasyon sureci
devreye girer.
Bilgisayar dilinde goreli
adresleme
(relative addressing)
denen surece
uygun bicimde, nesnelerin
hareketleri
biz onlarin bilincine
varmadan once
hesaplanir ve buna gore
navigasyon
olusturulur. Aslinda
surecler burda
ozetledigimden cok daha
karma$iktir.
Konuya ilgi duyanlar goz
ve beyin
iliskilerini inceleyen
calismalara
muracat edebilirler.
Insan davranisini ongormek
icin fizik
yasalarini kullanmak
pratikte mumkun
olmadigi icin etkin kuram
dedigimiz
bir yol gelistirdik.
Fizikte bir etkin
kuram, gozlemlenmis
belirli bir
fenomeni, altta yatan tum
surecleri
ayrintili olarak
tanimlamadan
modellemek icin yaratilmis
bir
cercevedir. Ornegin, bir
insanin
bedenindeki her atomla
yeryuzundeki
her atom arasindaki
cekimsel
etkilesimi yoneten
denklemleri tam
olarak cozmemiz mumkun
degildir. Ancak
tum pratik nedenlerden
oturu, bir
insanla yeryuzu arasindaki
cekimsel
gucu, insanin toplam
kutlesi gibi
birkac sayi ile
tanimlayabiliriz. Ayni
sekilde, karma$ik atom ve
molekullerin
hareketlerini yoneten
denklemleri
cozemiyoruz; ama adina
kimya denen
etkin bir bilim
gelistirdik ve
etkilesimlerin tum
ayrintilarina
aciklama getirmeden
kimyasal
tepkimelerde atomlarin ve
molekullerin
nasil hareket ettigini
uygun bir
sekilde ortaya
koyabiliyoruz. insanlar
soz konusu oldugunda,
davranislarimizi
belirleyen denklemleri
cozemedigimiz
icin, ozgur iradeyi etkin
bir kuram
olarak kullaniyoruz.
Ekonomide ozgur
irade dusuncesi,
insanlarin olasi
eylem rotalarini
degerlendirip en
iyisini sectikleri
varsayimina dayanan
etkin bir kuramdir. Bu
etkin kuram
davranis ongorusunde
sadece kismen
basarili, cunku hepimizin
bildigi
gibi, verilen kararlar
genellikle
akilci degil ya da
secimlerin
sonuclarina iliskin
kusurlu
cozumlemelere
dayaniyorlar. Dunyanin
boyle bir karmasa icinde
olmasinin
sebebi budur.
Bu noktada Dr.Hawking e ve
L.Mlodinow
a katiliyorum. Insan
davranislarinin
buyuk bir cogunlugu
rasyonel degildir.
Hatta, insanlar,
kararlarini
cogunlukla cinsel,
duygusal, ekonomik,
dinsel, kulturel,
ideolojik pek cok
faktorun etkisi ile
alirlar ve daha
sonra bu davranislari akla
uydururlar;
yani rasyonalize ederler .
Fizik
yasalari soz konusu
oldugunda,
trilyonlarca partikulun
tek tek tum
davranislari kestirilemese
de butune
yonelik akilci ve dogru
tahminler
gelistirmek mumkundur ve
zaten bu
yapilmaktadir. Kuantum
teorisi bir
parcacigin yonunu ve
hizini tam olarak
bilmenin neden mumkun
olamadigini
aciklar. Buna ragmen o
parcaciklar
fizikte, elektronikte
kesin sonuclar
verebilecek sekilde
kullanilmaktadirlar. Ama
insan
davranislari tam olarak
akilci
temeller uzerine kurulmaz,
dahasi
akilci davranisin ne
olmasi gerektigi
konusunda insanlar
arasinda gorus
ayriliklari ortaya
cikmaktadir.
Gelenekci bir dindara
gore, akilci bir
davranis Tanri nin emrine
uygun olarak
yasamaktir. Boylece
korkunc bir
cezadan kurtulmak veya
Tanri katinda
yukselmek mumkundur. Diger
yandan
ateist dusunceli bir insan
icin ise
dinsel davranis tamamen
bir zaman
kaybi olabilir.
Gercekte, farkinda bile
olmadigimiz
yasalarin birbirleri ile
karma$ik
iliskisinden dogan bir
sistem icinde
yuvarlanan canlilar miyiz,
yoksa,
derinlerde bir yerde
kendimize ait bir
seyler bulabilmemiz mumkun
mu?
Hawking in yasalar
hakkinda ucuncu
sorusu Sadece bir dizi
olasi yasa mi
vardir? seklindeydi. Bunu
acmis:
Hem Aristotales hem de
Platon,
Descartes ve daha sonra
Einstein
gibileri doganin
ilkelerinin ihtiyac
nedeniyle varolduklarina
inanmislardi;
cunku sadece bu kurallarin
mantiki bir
anlami vardi. Doga
yasalarinin
kaynaginin mantigin icinde
olduguna
inanan Aristotales ve
takipcileri, bu
yasalarin doganin gercekte
nasil
isledigini cok dikkate
almadan
turetilebilecegini
dusunuyorlardi. Bu
dusunce ve yasalarin ne
oldugu yerine
nesnelerin neden yasalari
izledigi
konusuna odaklanmasi,
Aristotales i
cogunlukla nitel, $iklikla
yanlis ve
pek de kullanisli olmayan
yasalara
yoneltti ve bu yasalar
bilimsel
dusunceye asirlarca
hukmetti. Epeyce
sonra Galileo gibi
insanlar
Aristotales in otoritesine
karsi cikma
cesaretini gosterdiler ve
saf aklin
olmasi gerektigini
soyledigi seyleri
izlemek yerine, doganin
gercekte nasil
isledigini gozlemeye
basladilar.
Cok dogru ve yerinde
tesbitler bunlar.
Aristotales yuzyillar
boyunca
Hristiyan, Yahudi ve Islam
alimlerinin
bir kismini derinden
etkilemistir.
Onun adina cilt cilt
kitaplar
yazilmis, sayisiz yorumlar
yapilmistir. Bu uzun tarih
sureci
icinde, bence bir baska
dusunurun
hakki yenmistir:
Demokritos.
(Yak.M.O.460-370) Sokrates
oncesinin
doga filozofu olan
Demokritos evrende
tum yasalari tureten ustun
bir akil
aramak yerine, atom
dusuncesini
maddenin temeline getirmis
ve hareket
yasalarinin burdan
dogdugunu
savunmustur. Elbette,
Demokritos un o
zamanlar atomdan anladigi
sey ile,
cagdas bilimin atom
anlayisi artik
ayni degildir; ama yine de
milattan
once yasamis bir insanin
bu ongoruleri
takdire deger. Nesnelerin
nasil degil
de neden o sekilde hareket
ettiklerine
odaklanildiginda, ortaya
bir suru
soyut, anlasilmasi zor
inanclarin
cikmasi kacinilmazdir.
Ayrica, dogadan
butunu ile bagimsiz bir
saf aklin olup
olmadigi ise ayri bir
tartisma
konusudur.
Bu kitap, bilimsel
determinizmi temel
alir. Yasalarin nasil
ortaya ciktigina
ve onlardan baska yasa
olup olmadigi
konularina ayrintilariyla
deginecegiz.
Ancak oncelikle, doga
yasalarinin neyi
acikladigini gorecegiz.
Cogu bilim
insani yasalarin,
kendisini
gozlemleyenden bagimsiz
olarak varolan
dissal gercekligin
matematik
yansimalari olduklarini
soyleyecektir.
Bu konulari tartisirken
tosladigimiz
bir baska soru daha var:
Nesnel bir
gercekligin varolduguna
inanmak icin
gercekten bir nedenimiz
var mi?
Evet, ontolojik felsefenin
ve yakin
zamanlarda bilinci
inceleyen bilimin
en zor konularindan birine
geldik.
Gerceklik nedir?
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordp
ress.com/
Grup eposta
komutlari ve
adresleri
:
Gruba mesaj
gondermek icin
: ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin
:
ozgur_gundem-subscribe@yahoogr
oups.com
Gruptan ayrilmak
icin
: ozgur_gundem-unsubscribe@yahoo
groups.com
Grup kurucusuna
yazmak icin
: ozgur_gundem-owner@yahoogroups
.com
Grup Sayfamiz
: http://groups.yahoo.com/group/
Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz
bloguma da goz
atabilirsiniz
:
http://orajpoyraz.blogspot.com
/
BitCoin
URL:
16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jd
A9xoLiteCoin
URL:
LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66ea
kPtU
NameCoin
URL :
N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1 Phs4
FeatherCoin
URL :
6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4 wpDs
TerraCoin
URL :
1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy 2mBD
PeerCoin
URL :
PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mz en8q6Twg
--
Casus belli
Savas nedeni (savasi tetikleyecek
durum)
Latin Atasozu
Nurculukta nedense
tarikat sozcugu kullanilmaz.
Nurcular kendi topluluklarina cemaat
derler.
***
Islam inanclarina gore bu dini secen
topluluga
CEMAAT denir.
peygamberin cevresinde toplanan, Kuran a
baglanan
kimselerin birligi cemaattir.
Said-i Nursi de yeni bir din kurdugunu
ileri
surdugunden ona bagli topluluga cemaat
demistir
DOGA YASALARI UZERINE
DUSUNCELER -6-
Hepimizin icinde yasadigi dunyada, bir
yonu ile
gerceklik gozlerimizin onundedir. Onu
goruruz,
hissederiz, dokunuruz, tadariz ve
cesitli algi
organlarimizla bazen keyfini cikarir,
bazen verdigi
acilara katlanmak zorunda kaliriz. Peki,
organlarimizla hissettigimiz dunya
gercek midir?
Neden sadece kendimizi one cikarir ve
gercekligi
kendi algimiza gore tarif etmeye
calisiriz? Bir
yarasa, bir balina veya bir bakterinin
gerceklik
algisi bizimkinden daha dogru olamaz mi?
Duyu
organlarimizin otesine gecerek,
gerceklik hakkinda
farkli yontemlerle yorumlar getiremez
miyiz?
Yuvarlak bir fanus icinde yasayan bir
japon
baliginin gerceklik goruntusu
bizimkinden farklidir.
Peki, biz gercekligin dogru ve
bozulmamis resmine
bakip bakmadigimiz nasil bilecegiz? Biz
de
gorusumuzu bozan dev bir akvaryumun
icinde olabilir
miyiz? Japon baliginin gerceklik algisi
bizimkinden
farklidir ama bizimkinin daha gercek
oldugundan emin
miyiz?
Japon baligi kendince gozlemlere yaparak
akvaryumun
disindaki nesnelerin devinimlerini
yoneten bilimsel
yasalari formule edebilir. Ornegin,
bizim duz bir
cizgide ozgurce devindigini gordugumuz
nesne,
bozunum nedeniyle balik tarafindan egik
bir cizgide
hareket ediyormus gibi gozlemlenebilir.
Buna ragmen
Japon baliginin bozulmus referans
cercevesinde
formule ettigi yasalar dogru olacaktir
ve akvaryumun
disindaki nesnelerin gelecekteki
hareketlerini
ongormesini olanakli kilacaktir. Onun
yasalari,
bizim cercevemiz icindeki yasalardan
daha karma$ik
olabilir, ama basitlik bir tercih
meselesidir. Eger
Japon baligi boyle bir kuram formule
ederse, onun
bakis acisini gercekligin resmi olarak
kabul etmemiz
gerekir.
Algilarimizin bize cok guvenilir gibi
gorunmesine
ragmen onlarin yetersizligi ve
goreceligi acikca
meydanda. Bu durum felsefede Platon un
meshur magara
benzetmesi ile ifade edilmistir:
Bazi insanlar karanlik bir magarada,
dogduklari
gunden beri magaranin kapisina arkalari
donuk olarak
oturmaya mahkumdurlar. Baslarini da
arkaya
ceviremeyen bu insanlar, magaranin
kapisindan iceri
giren isigin aydinlattigi karsi duvarda,
kapinin
onunden gecen baska insanlarin ve
tasidiklari
seylerin golgelerini izlemektedirler.
Iclerinden
biri kurtulur ve disari cikip golgelerin
asil
kaynagini gorur ve tekrar iceri girip
gorduklerini
anlatmaya baslar ama icerdekileri,
duvarda
gorduklerinin zahiri olduguna ve
gercegin magaranin
disinda cereyan etmekte olduguna
inandirmasi
imkansizdir.
Hadi magaradan cikalim ... ama nasil?
Bir magaradan
kurtulmak nisbeten kolay olabilir, ama
surekli
devinen, degisen bir evrendeki gerceklik
maceramiz
icin neye guvenebiliriz? Insanlar
cesitli
yontemlerle evrensel gercekligin
resimlerini cekmeye
calistilar. Batlamyus a gore evren
kocaman bir kure
gibiydi ve Dunya onu merkezinde
duruyordu. Gerci,
merkeze Gunes i koyan modeller de vardi
ama Avrupa
dusuncesinde, dinsel inanclarin da
etkisiyle
yuzyillarca Batlamyus ve Aristotales in
gorusleri
hakim oldu. Kopernik merkeze yeniden
Gunes i getirdi
ve onun fikirlerini Galileo gelistirdi.
Dunya mi
Gunes mi derken, ikisinin de merkezde
olmadiginin
anlasildigi gunumuze kadar geldik.
Bilimkurgu filmi Matrix de farkli bir
gerceklik
secenegi sunulur. Insan irki akilli
bilgisayarlar
tarafindan yaratilmis sanal bir
gercekligin icinde
oldugunu bilmeden yasarken,
bilgisayarlar onlarin
biyoelektrik enerjilerini (bu her ne
demek ise?)
emerler. Belki de bu cok zorlama bir
senaryo
degildir. Bir tur bilgisayar tarafindan
yaratilmis
bir pembe dizinin karakterlerinden biri
olmadigimizi
nasil bilecegiz? Eger bazi uzaylilar
bizi bu tur bir
sanal gerceklik icinde yasatsalar ve
kendi icinde
tutarli yasalar uygulasalardi, bizim
sanal olanin
otesinde bir baska gerceklik oldugunu
anlamamizin
hicbir yolu olamazdi. Uzaylilar distan
bakarak neyin
gercek, neyin sanal oldugunu
bilebilirdi. Ancak
sanal dunyanin icinde yasayan varliklar,
tipki
bizler gibi, kendi dunyalarini disardan
goremiyorlarsa, gerceklik resimlerinden
kuskulanmalari icin bir sebep yoktur.
Bu, her
birimizin bir baskasinin ruyasina ait
birer hayal
oldugunu soyleyen dusuncenin cagdas
uyarlamasidir.
Belki de bu yuzden Buddha, her insanin
gercekligi
kendisinin deneyimlemesi gerektigini
tavsiye
etmistir. Toltek yerlileri gibi
kulturlerde dunyasal
varolusun bir ruya oldugu savunulur.
Hatta bazilari
bilgiye karsi cikar ve bilgi nin her tur
supheden
arinmis hakikat algilamasini bozdugunu
iddia
ederler. Bu durum sanki Matrix filminde,
arkadaslarina ihanet eden adamin durumu
gibidir.
Adam, kendisinin bir sanal dunyada
yasatildigini
anlamistir. Ama sanal dunya gercek
dunyadan daha
guzel oldugundan, orda yasamayi tercih
eder ve
konusur: Bunca yildan sonra sunu anlamis
bulunuyorum: cehalet mutluluktur!
Gercek ve sanal dunya tartismalari beni
farkli bir
sonuca goturuyor: Gorunenden veya
kuramdan bagimsiz
bir gerceklik kavrami yoktur.
Cok iddiali bir cumle gibi gorunmekte
ama sanirim Dr
Hawking sunu anlatmak istiyor. Ister
gercek diyelim,
ister sanal olarak kabul edelim;
gordugumuz,
algiladigimiz ve kuramlarini
gelistirdigimiz seyler
kendi gercekligimizin bir parcasidir.
Devam edelim.
realizm
Gercek bir resim gibi gorunuyor, degil
mi? Oysa bu
hiper gerceklik denen sanat akimina
uygun olarak,
kursun kalem ile cizilen bir resim.
Biz, modele dayali gerceklik dedigimiz
bir gorusu
kabul edecegiz. Buna gore, bir fizik
kurami
-genellikle matematiksel dogasi olan-
bir modeldir
ve ayni zamanda modelin unsurlarini
gozlemle
bagdastiran bir kurallar dizisidir. Bu
gorus bize
cagdas bilimi yorumlayabilecegimiz bir
cerceve
saglar. Felsefeciler, Platon dan bu yana
yillar
boyunca gercekligin dogasi uzerine
tartistilar.
Kla$ik bilim, ozellikleri belirli gercek
bir dis
dunyanin varoldugu ve bu ozelliklerin
gozlemleyenin
algisindan bagimsiz oldugu inancina
dayanir. Kla$ik
bilime gore, belirli nesneler vardir;
bunlar hiz ve
kutle gibi, degerleri iyi tanimlanmis
fiziksel
ozelliklere sahiptir. Bu bakis acisina
gore,
kuramlarimiz bu nesneleri ve
ozelliklerini aciklama
girisimidir; olcumlerimiz ve algilarimiz
da onlara
karsilik gelir. Hem gozlemci hem de
gozlenen, nesnel
bir varligi olan bir dunyanin parcasidir
ve onlarin
arasindaki ayrim ozel bir onem tasimaz.
Bir baska
deyisle, park alanindaki bir yer icin
kavga eden
insanlar gordugunuzde, orda gercekten
park yeri icin
kavga eden insanlar var demektir. Bunu
izleyen butun
gozlemciler ayni niteliklerin
olcumlerini yapacaktir
ve kendilerini gozlemleyen olsun ya da
olmasin,
kavga eden insanlar bu niteliklere sahip
olacaktir.
Felsefede bu inanca gercekcilik
denir.
Basit fakat onemli dusunceler bunlar.
Oncelikle, dis
dunyanin yorumlanmasina gorelilik
kuramlarini ve
kuantum fizigini katmadan, kla$ik
fizigin olculeri
icinde baktigimda, dis dunya nesnel bir
gercekliktir. Birileri sinemanin onunde
kavga
ediyorsa, kavga ediyorlardir ve ben o
anda olay
gozlem ufkundayimdir. Uzerime dogru
gelen bir kamyon
goruyorsam kacmam gerekir. Bu kadar
basit.
Daha genele uyarladigimda, insanlar
Pluton cuce
gezegeninin varligini kesfetmeden once
de Pluton
ordaydi ve en buyuk uydusu Charon ve
digerleri ile
birlikte devinimini surduruyordu. Insan
turu ortaya
cikmadan on milyonlarca yil once
dinozorlar
dunyamizda yasadilar ve izlerini
biraktilar.
Varolmak, av pesinde kosmak icin bizim
onlari
gozlemlememize muhtac degillerdi.
Sanirim buraya
kadar bir sorun yok. Fakat kuantum
fizigine girince
her sey degismeye basliyor.
Gercekcilik cekici bir bakis acisi
olarak gorunse
de, cagdas fizik hakkinda bildiklerimiz
bu gorusu
savunmamizi oldukca guclestiriyor.
Ornegin, doganin farkli bir
tanimlamasini veren
kuantum fiziginin ilkelerine gore, bir
parcacigin
nicelikleri bir gozlemci tarafindan
olculunceye
kadar ne belirli bir konumu vardir ne de
belirli bir
hizi. Bu nedenle yapilan olcumlerin
kesin bir sonuc
verecegini soylemek dogru degildir,
cunku olculmus
olan nicelik, sadece olcum anindaki
degeri gosterir.
Aslinda bazi durumlarda nesnelerin kendi
baslarina
bir varliklari dahi yoktur, yalnizca bir
toplulugun
parcasi olarak vardirlar. Ve eger
holografik ilke
dedigimiz kuram dogruysa, biz ve bizim
dort boyutlu
dunyamiz cok daha buyuk, bes boyutlu
uzay-zamanin
sinirinda bir golge olabilir. Bu durumda
bizim
evrendeki konumumuz fanus icindeki Japon
baliginin
konumu ile benzerdir.
Kati gercekcilere gore, gercekligi
temsil eden
bilimsel kuramlarin kaniti onlarin
basarilarinda
gizlidir.
Evet, bu saptamayi fizikci Richard
Feynman da
yapmistir. Bilimin en buyuk kaniti onun
basarisidir.
Gerceklik uzerine binlerce tartismaya
girisebiliriz
ama bilimsel kuramlarin dogru oldugu
sirasinda atom
bombasi ile, sirasinda rontgen cihazi
ile ve
sirasinda Mars yuzeyine gozlem araci
indirilerek
reel bir sekilde kanitlanmistir. Su an,
miniklerin
dunyasi ile, bizim uzay-zamanimizin ve
makro
kozmosun kuramlari kuramlari arasinda
ciddi yorum
farkliliklari olsa da, bu durum zamanla
asilabilir
ve gercekligin daha farkli bir tanimi
yapilabilir.
Ancak farkli kuramlar ayni fenomeni
bambaska
kavramsal cerceveler kullanarak
basariyla
tanimlayabilir. Aslinda, basarili oldugu
kanitlanmis
pek cok kuram, yerlerini gercekligin
tumuyle yeni
kavramlarini temel alan ayni olcude
basarili baska
kuramlara birakmistir.
Yaygin olarak, gercekciligi kabul
etmeyenlere
gercekcilik karsiti denilmistir.
Gercekcilik
karsitlari deneysel bilgi ile kuramsal
bilgi
arasinda ayrim oldugunu varsayarlar.
Tipik olarak
gozlem ve deneyim anlamli oldugunu,
ancak kuramlarin
yararli araclardan baska bir sey
olmadigini ve
gozlemlenen fenomene dair derin bir
hakikati temsil
etmedigini savunurlar. Hatta gercekcilik
karsitlari
bilimin gozlemlenebilir seylerle
sinirlanmasini
istemislerdir.
Bunun bir adim otesi ise, tum seylerin
aslinda
sadece zihnimizde varoldugunu one
surmekle
sonuclanir ki, dogrusu, kendi adima ben
asla boyle
bir seyi kabul etmem. Yorumlari her ne
kadar farkli
olsa dahi dis dunyanin nesnel
gercekligine inanirim
ve onu kismen benimle iliskili, ama
buyuk oranda
bana hic muhtac olmayan bir iliskiler
butunu olarak
kabul ederim. Herhangi bir kaya parcasi
benim
zihnimin eseri olamaz. Ben onu bilsem de
bilmesem de
toplam gercekligin bir parcasidir ve
benden bagimsiz
olarak vardir. Kendimi bu ekole daha
yakin buldugumu
soyleyebilirim. Peki, bu gercek
tartismalarinda
farkli bir yaklasim sergilenemez mi?
Seyler var
midir yok mudur diye tartismak yerine,
daha elastik
bir goruse ulasamaz miyiz? Dr Hawking
bir cozum yolu
oneriyor.
Modele dayali gercekcilik dusuncenin
gercekci ve
gerceklik karsiti ekolleri arasindaki
butun bu
tartismalari devre disi birakabilir.
Modele dayali
gercekcilige gore, modelin gercek olup
olmadigini
sorgulamak anlamsizdir. Sadece gozlemle
uyusup
uyusmadigi onem tasir. Gozlemle uyusan
iki modelimiz
varsa; Japon baliginin gordugu goruntu
ve bizim
gordugumuz goruntu gibi, birinin
digerinden daha
gercek oldugu soylenemez. Incelenmekte
olan duruma
daha uygun olan hangisi ise o
kullanilir. Ornegin,
akvaryumun icindeki biri icin Japon
baliginin
gordugu resim kullanisli olabilir. Ama
akvaryumun
disindakiler icin yeryuzundeki bir
akvaryumun
cercevesi ile uzaktaki bir galakside
olanlari
tanimlamak cok $ikintili olurdu;
ozellikle de Dunya
Gunes in ve kendi ekseninin etrafinda
donerken
akvaryum da onunla devinecegi icin.
Bilim icin modeller yaptigimiz gibi,
gundelik
hayatlarimizda da modeller yapariz.
Modele dayali
gercekcilik sadece bilimsel modellere
degil,
hepimizin gundelik hayati anlayabilmek
ve
yorumlayabilmek icin yarattigi zihinsel
bilinc ve
bilincalti modellere de uygulanir.
Gozlemciyi -bizi-
duyusal sureclerimiz ile dusunme ve
idrak
bicimlerimiz tarafindan yaratilan dunya
algimizdan
ayri tutmanin hicbir yolu yoktur.
Algimiz -ve
dolayisiyla kuramlarimizin dayanagi olan
gozlemlerimiz- dogrudan degildir. Daha
ziyade, bir
tur mercek tarafindan, insan beyninin
yorumlayici
yapisi tarafindan sekillendirilir.
Iste bunlar, kesinlikle katildigim
dusunceler.
Herhangi bir seye baktigimizda asla onun
gercekligini goremeyiz, sadece duyu
organlarimiz
araciligi ile beynimizde olusan bir
modeli goruruz.
Hatta daha ileri giderek sunu
savunacagim; belki
-bizler de dahil olmak uzere- hicbir
seyin algidan
bagimsiz saf bir gercekligi yoktur.
(Platon bunu
duysa beni dovebilirdi.) Bu anlamda,
dogada tum
algilardan bagimsiz bir gerceklik aramak
bosuna
olabilir. Sadece algi organlarimiz ile
olusturdugumuz model gercektir,
demiyorum.
Gercekligin tek ve degismez bir dogasi
olmadigini,
farkli yasam formlarinin algi
seviyelerine gore
algilanan goruntuleri oldugunu
savunuyorum. Dr
Hawkin, gorme uzerine sunlari yazmis:
Modele dayali gerceklik, bizim nesneleri
algilayis
bicimimizle uyumludur. Gorme surecinde
beynimiz
optik sinirlerden bir dizi sinyal alir.
Bu sinyaller
televizyonda gorduklerimize benzer
goruntulerden
olusmazlar. Optik sinirin retinaya
baglandigi yerde
kor bir nokta vardir ve gormenin
gerceklestigi yer,
retinanin merkezinde 1 derecelik bir
gorus acisina
ve kolunuzu uzatip baktiginizda
basparmaginizin eni
kadar bir genislige sahip, daracik bir
alandir. Yani
beyne gonderilen ham veriler , ortasinda
bir delik
bulunan bulanik bir resme benzer. Neyse
ki beynimiz
her iki gozden gelen girdileri
birlestirir, cevrenin
gorsel ozelliklerini ekleyerek
olusturdugu
varsayimla bosluklari doldurur. Dahasi,
retinadan
gelen iki boyutlu veriler dizisini okur
ve bundan uc
boyutlu bir uzay izlenimi yaratir. Bir
baska deyisle
beyin zihinsel bir resim veya model
yaratir. Birisi
bir sandalye goruyorum dediginde bu
sadece, o
kisinin sandalyenin yaydigi isigi
zihinsel bir
goruntu veya model olusturmak icin
kullandigi
anlamina gelir.
Yeterince acik. Asla gercek bir sandalye
goruntusune
sahip olamayiz ama bu bizim bir sandalye
uretmemize
engel olmaz. Cunku, sandalye yapimi icin
kullanacagimiz civi, tahta, keser, cekic
vs nesneler
de ayni modelleme yolu ile
olusturulduklarindan
birbirlerine uyum saglarlar ve boylece
yuzlerce
sandalye uretebiliriz. Onlari
uretebilmek icin
dogalarinin tam olarak ne oldugunu
bilmemize gerek
yok. Eger buna gereksinimimiz olsaydi ne
bir TV ne
de bir araba uretebilirdik. Bir anlamda,
bizler de
baska seylerin modelleriyiz. Biz nasil
bir leoparin
zihnimizde modelini olustuyorsak, o da
ayni sekilde
kendi zihninde bizim bir modelimizi
olusturur.
Sansimiz varsa bize dokunmaz ve yoluna
devam eder.
Peki, seyler var olmak icin bizim
algilamamiza
muhtac midirlar? (Soruyu Newton fizigi
baglaminda
soruyorum.)
Modele dayali gercekciligin cozdugu veya
en azindan
savusturdugu bir baska sorun, varolusun
anlamidir.
Odadaki masanin ben disari ciktigimda ve
onu
goremedigimde hala orada olup olmadigini
nasil
bilebilirim? Odayi terk ettigimizde
masanin
kayboldugu ve geri dondugumuzde ayni
konumda yeniden
belirdigi bir model olusturulabilir.
Ancak bu tuhaf
bir model olacaktir. Biz odada yokken
bir sey olsa,
ornegin tavan cokse ne olur? Odadan
ciktigimda
masanin kayboldugunu soyleyen modeli
temel alirsam,
odaya geri dondugumde tavanin yikintisi
altinda
tekrar beliren masayi nasil
aciklayabilirim? Masanin
biz odadan ciktigimizda da yerinde
kaldigi model
daha yalindir ve gozlemlerimizle uyusur.
Istenilebilecek olan da budur.
Soyle bir sorgulama yapmak da mumkun.
Eger masa
benim gozlemime gore varlik bulan bir
seyse ve ben
odadan ciktigimda, odaya bir baskasi
girerse, masa
bana gore yok olmak, ama giren kisiye
gore var olmak
zorundadir. Boylesine zorlamali
yorumlara
sapmaktansa, masanin ben orda yokken de
sessizce
bekledigine inanmak sanirim dogaya daha
uygundur.
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
Grup
eposta komutlari ve adresleri
:
Gruba
mesaj gondermek icin
: ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba
uye olmak icin :
ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan
ayrilmak icin :
ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup
kurucusuna yazmak icin
: ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup
Sayfamiz :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu
ederseniz bloguma da goz
atabilirsiniz
:
http://orajpoyraz.blogspot.com/
BitCoin URL:
16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo
LiteCoin
URL:
LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU
NameCoin
URL :
N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin
URL :
6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin
URL :
1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD
PeerCoin
URL :
PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg
--
Baskalarina sana
davranilmasini istedigin gibi davran.
Domingo de Banez
Zariyat-56 Ben cinleri de insanlari da ancak bana
kulluk
etsinler diye yarattim.
A raf-179 Andolsun ki, biz cinlerin ve insanlarin
cogunu
cehennem icin yarattik. Onlarin kalpleri vardir ama,
anlamazlar.
Gozleri vardir ama o gozlerle gormezler...
Hayat, her hangi bir tabiat harici etkenin
mudahalesi olmaksizin
dunya uzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik
seyri
neticesidir
Mustafa Kemal ATATURK
(Afet Inan Ataturk Hakkinda 1930)
Grup
eposta
komutlari
ve adresleri :
Gruba mesaj
gondermek
icin :
ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye
olmak
icin :
ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan
ayrilmak
icin :
ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup
kurucusuna
yazmak
icin :
ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup
Sayfamiz :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu
ederseniz
bloguma
da goz atabilirsiniz
:
http://orajpoyraz.blogspot.com/
BitCoin URL:
16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xoLiteCoin URL:
LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU
NameCoin
URL
:
N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL
:
6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL
:
1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD
PeerCoin
URL
:
PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg
#yiv0478121315 #yiv0478121315 --
#yiv0478121315ygrp-mkp {
border:1px solid #d8d8d8;font-family:Arial;margin:10px
0;padding:0 10px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mkp hr {
border:1px solid #d8d8d8;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mkp #yiv0478121315hd {
color:#628c2a;font-size:85%;font-weight:700;line-height:122%;margin:10px
0;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mkp #yiv0478121315ads {
margin-bottom:10px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mkp .yiv0478121315ad {
padding:0 0;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mkp .yiv0478121315ad p {
margin:0;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mkp .yiv0478121315ad a {
color:#0000ff;text-decoration:none;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-sponsor
#yiv0478121315ygrp-lc {
font-family:Arial;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-sponsor
#yiv0478121315ygrp-lc #yiv0478121315hd {
margin:10px
0px;font-weight:700;font-size:78%;line-height:122%;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-sponsor
#yiv0478121315ygrp-lc .yiv0478121315ad {
margin-bottom:10px;padding:0 0;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315actions {
font-family:Verdana;font-size:11px;padding:10px 0;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315activity {
background-color:#e0ecee;float:left;font-family:Verdana;font-size:10px;padding:10px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315activity span {
font-weight:700;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315activity span:first-child {
text-transform:uppercase;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315activity span a {
color:#5085b6;text-decoration:none;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315activity span span {
color:#ff7900;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315activity span
.yiv0478121315underline {
text-decoration:underline;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315attach {
clear:both;display:table;font-family:Arial;font-size:12px;padding:10px
0;width:400px;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315attach div a {
text-decoration:none;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315attach img {
border:none;padding-right:5px;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315attach label {
display:block;margin-bottom:5px;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315attach label a {
text-decoration:none;}
#yiv0478121315 blockquote {
margin:0 0 0 4px;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315bold {
font-family:Arial;font-size:13px;font-weight:700;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315bold a {
text-decoration:none;}
#yiv0478121315 dd.yiv0478121315last p a {
font-family:Verdana;font-weight:700;}
#yiv0478121315 dd.yiv0478121315last p span {
margin-right:10px;font-family:Verdana;font-weight:700;}
#yiv0478121315 dd.yiv0478121315last p
span.yiv0478121315yshortcuts {
margin-right:0;}
#yiv0478121315 div.yiv0478121315attach-table div div a {
text-decoration:none;}
#yiv0478121315 div.yiv0478121315attach-table {
width:400px;}
#yiv0478121315 div.yiv0478121315file-title a, #yiv0478121315
div.yiv0478121315file-title a:active, #yiv0478121315
div.yiv0478121315file-title a:hover, #yiv0478121315
div.yiv0478121315file-title a:visited {
text-decoration:none;}
#yiv0478121315 div.yiv0478121315photo-title a,
#yiv0478121315 div.yiv0478121315photo-title a:active,
#yiv0478121315 div.yiv0478121315photo-title a:hover,
#yiv0478121315 div.yiv0478121315photo-title a:visited {
text-decoration:none;}
#yiv0478121315 div#yiv0478121315ygrp-mlmsg
#yiv0478121315ygrp-msg p a span.yiv0478121315yshortcuts {
font-family:Verdana;font-size:10px;font-weight:normal;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315green {
color:#628c2a;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315MsoNormal {
margin:0 0 0 0;}
#yiv0478121315 o {
font-size:0;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315photos div {
float:left;width:72px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315photos div div {
border:1px solid
#666666;height:62px;overflow:hidden;width:62px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315photos div label {
color:#666666;font-size:10px;overflow:hidden;text-align:center;white-space:nowrap;width:64px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315reco-category {
font-size:77%;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315reco-desc {
font-size:77%;}
#yiv0478121315 .yiv0478121315replbq {
margin:4px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-actbar div a:first-child {
margin-right:2px;padding-right:5px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mlmsg {
font-size:13px;font-family:Arial, helvetica, clean,
sans-serif;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mlmsg table {
font-size:inherit;font:100%;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mlmsg select,
#yiv0478121315 input, #yiv0478121315 textarea {
font:99% Arial, Helvetica, clean, sans-serif;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mlmsg pre, #yiv0478121315
code {
font:115% monospace;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mlmsg * {
line-height:1.22em;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-mlmsg #yiv0478121315logo {
padding-bottom:10px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-msg p a {
font-family:Verdana;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-msg
p#yiv0478121315attach-count span {
color:#1E66AE;font-weight:700;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-reco
#yiv0478121315reco-head {
color:#ff7900;font-weight:700;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-reco {
margin-bottom:20px;padding:0px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-sponsor #yiv0478121315ov
li a {
font-size:130%;text-decoration:none;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-sponsor #yiv0478121315ov
li {
font-size:77%;list-style-type:square;padding:6px 0;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-sponsor #yiv0478121315ov
ul {
margin:0;padding:0 0 0 8px;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-text {
font-family:Georgia;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-text p {
margin:0 0 1em 0;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-text tt {
font-size:120%;}
#yiv0478121315 #yiv0478121315ygrp-vital ul li:last-child {
border-right:none !important;
}
#yiv0478121315
__._,_.___
Reply via web post • Reply to sender • Reply to group • Start a New Topic • Messages in this topic (20)
Have you tried the highest rated email app?With 4.5 stars in iTunes, the Yahoo Mail app is the highest rated email app on the market. What are you waiting for? Now you can access all your inboxes (Gmail, Outlook, AOL and more) in one place. Never delete an email again with 1000GB of free cloud storage.
.
__,_._,___
Olctugunuz zaman tastamam olcun ve dogru terazi ile tartin.
Kuran-i Kerim, Isra:35;
Suara:181-182.
Anadolu daki Milliyetci hareketi yok etmek, millet icin var olma meselesidir... O alcaklara karsi cikanlar, Islama, halifeye, padisahimiza unutulmaz hizmette bulunmus olacaklardir.
Yazar Refi Cevat Ulunay - 04.04.1920
Kendi Kendisi ile Yetinme
Krallar hicbir seyimi almazlarsa bana cok sey vermis olurlar hicbir kotuluk etmezlerse yeterince iyilik etmis sayilirlar bana. Butun istedigim budur onlardan. Ama nasil sukrediyorum tanriya, varimi yogumu bana aracisiz vermis, beni yalniz kendisine borclu kilmis oldugu icin! Nasil yalvariyorum ona gece gunduz beni hicbir zaman, kimseye karsi agir bir minnet altina sokmasin diye! Ne mutlu bir ozgurlukle bunca zaman yasadim: Onunla bitsin omrum!
Butun cabam kimseye muhtac olmadan yasamak. Butun umudum kendimde.
Bunu basarmak herkesin elindedir; ama olmeyecek kadar yiyecek icecegi olanlar daha kolay basarabilirler elbet bunu. Bir baskasina bagli yasamak yurekler acisi ve belali bir seydir. Kendimiz ki en iyi, en emin siginagimiz odur; kendimiz bile guvenilir degiliz yeterince.
Kendimi hem yurekce asil is yurekli olmakta cunku, hem varlikca oyle hazirliyorum ki, baska her seyimi yitirdigim zaman kendimle yetinmesini bileyim. Hippias gereginde her seyden sevine sevine elini cekip Musalarla bas basa kalabilmek icin kendini bilime vermekle kalmadi; ruhunun kendi kendiyle yetinmesi, disaridan gelecek rahatliklardan yigitce vazgecebilmesi icin filozof olmakla da kalmadi; buyuk bir merakla yemek pisirmesini, tiras olmasini, giysilerini, ayakkabilarini, ote berisini kendi yapmasini da ogrendi ki, kendi yukunu tasiyabildigi kadar kendi tasisin ve kimsenin yardimina muhtac olmasin... Vermede nasil bir ustun olma niteligi varsa, almada da bir boyun egme niteligi vardir. Onun icindir ki Beyazit I, Timurlenk in gonderdigi hediyeleri kufurler ederek geri cevirmis. Sultan Suleyman in bir Hint Imparatoruna yolladigi hediyeler de oyle kizdirmis ki adami, kabaca reddederek bizim adetimiz almak degil vermektir, demekle kalmamis, hediyeleri getiren elcileri zindana attirmis.
Michel de Montaigne : Denemeler
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo | LiteCoin URL: LTtsCJ2mLUXLLs8v5US8w5zQeq66eakPtU |
NameCoin URL : N7wbJyxqoueznDHu9tnu56y1V7B9P1Phs4
FeatherCoin URL : 6rHGzeMefFvzqmBM5VNqmUziCxtga4wpDs
TerraCoin URL : 1GQFs8GpaTXxoeTAsGmo56WNfYSZRy2mBD
PeerCoin URL : PMeBpz6X9RRLQxdFs5Jws5JwFec3Mzen8q6Twg
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder