14 Şubat 2017 Salı

Nihat Gençİslamcılığın ‘silikon vadisi’ Cübbeli hocalar

 


Nihat Gençİslamcılığın 'silikon vadisi' Cübbeli hocalar

18.01.2017 11:43



BİR

Nihayet 'yobazlık' devlet oldu, evrim teorisini müfredattan çıkartmışlar, fesupanallah, kendi dinini bilmeyen bir cehalet. Hristiyanların noeline karşılar ama Hristiyan ve yahudilerin evrim düşmanlığını benimsiyorlar.

Darwin türlerin gelişimi mutasyonla yani biyolojik formlarla uğraştı, Darwin'i rahat bırakın, Darwin 'bilinçle' uğraşmadı, hayvanla insan arasındaki boşluk 'bilinçtir'. Büyük soru, 'bilincin', yani akıl eden muhakeme eden düşünen bekleyen sabreden hesap edebilen sorumluluk alabilen 'insanın' ortaya çıkışıdır.

Akıl baliğ olmayan kişiliğinden yaptıklarından dinden sorumlu değildir.

Ancak aklı baliğ olmayan insanlar Milli Eğitim Bakanı hatta devlet olabiliyor.

Yobazlarınızı şu münazara sorusuyla ikna edebilirsiniz, mutasyona inanmıyorsanız şeyhinizin meleğe mesihe dönüştüğüne nasıl inanıyorsunuz?

Yobazlarınız sürüdür gerçekte onları hiç takmazsınız ama Suudlar'ı bu saatten sonra ikna etmeniz mümkün değil.

Bütün bu vahşi insanlık ve dindışı düzenlemelerin emrini Suudlar'dan alıyorsunuz. 'Dolar' aşkına daha ne kadar insanlıktan ve dinden çıkıp dünyaya rezil olacaksınız.

İKİ

Gücün verdiği yılışıklıkla ekrana çıkan AKP'li vekil 'açık oy kullandım kapalı kullandım sana ne' diyebiliyor.

Olağanüstü hassas günlerden geçiyoruz, küçük bir seçim hilesi usulsüzlüğü bir iç savaşı tetikleyebilir, herkes sorumluluğunu bilsin. Ben yaptım oldu diyerek bir ülkenin rejimini kökünden değiştireceğini sananlar, bu sorumsuz cümlelerini unutmasın.

Artık açığa çıkmıştır bunlar devleti ve hukuku hiç tanımayan köylü politikacılardır.

Asıl şaşılacak şey, mizah sanatı Recep İvedik mütefekkiri Cübbeli olan bir ülkenin bunca zaman halifesiz kalmış olmasıdır.

Bir yandan mesih bir yanda Halife tam yüz yıl pusuda beklemiş. Bizimki de ne saflıkmış Mesihi ve Halifesi yüzyıl pusuda beklerken vakit bulup Mozart dahi dinledik.

ÜÇ

Ülkemiz daha önce hiç tahayyül dahi edilmemiş inanılması çok güç bir saldırı altında. Halifeliğe sessiz kalan yandaşlar 'bu işin sonu nereye varır' diye korkudan patlıyor.

Diğer tarafta 'korku patlıyor'. Korkunun patlaması sosyal bir olaydır. Halifelikle toplumu bu kadar tahrik edenler, yarın ne bahane bulacaklar, üst aklı mı faiz lobisini mi?

DÖRT

Frankeştaynla halifelik arasında ne fark var, ikisi de 'çakma'.

Merak işte, acaba halifenin asası olur mu?

Acaba Cuma namazında padişahlara söylenen bir gelenek: 'gururlanma padişahım senden büyük Allah var' diyebilecek yüreklikte bir İslamcı var mı?

Ayrıca 'halifemizin' halefi kim olacak?

Halifeliğin hileyi şeriyeyle Suudlara satılmayacağının bir garantisi var mı?

Ne kadar gururlansan azdır Türkiyem, on yılda bir mesih bir halife yetiştirdin. Cumhuriyet'te bir Türk cihana bedeldi, şimdi, 'kainata' bedeliz.

Bari ilk fıkrayı ben uydurayım, birgün Temel, Eınsteın, Mesih ve Halife aynı uçağa binmişler. Hostes 'ne alırsınız' demiş. Temel, Eınsteın kardeşle bana bir satranç getir, oynarız, demiş. Mesih ve Halifeyi gösterip, arkadaşlara da, marulu dolar gibi ince iki peynirli 'melek', içecek olarak da Devlet Bahçeli.

BEŞ

Bir millet haykırıyor: 'Yatacak yerin var mı Devlet Bahçeli!'

Halkımıza ve birbirimize son nefesimize kadar mücadele etmekten ve güvenmekten başka şansımız yok.

Halifeliğe biat etmeyen ekran güzeli yandaş kalmadı.

Tamı tamına uzun bir yirmi yıl boyunca bu ekran güzelleri bir de aynı ekranlarda demokrasi, insan hakları, özgürlük, diye yırtınıp durmuşlardı.

Meğerse istisnasız hepsi önünde el pençe divan durup el etek öpüp eğilecekleri birini arıyorlarmış.

Bizimkisi de ne kerizlikmiş.

ALTI

Hastadır sağlık durumu çok kötüdür asla demiyorum.

Ancak yeni anayasada bütün gücü eline alacak olan da nihayetinde insandır, yeni anayasa o tek gücün sağlık raporlarının düzenli şekilde halka açıklanıp-açıklanmayacağını bir maddesine yazıversin.

Ülkenin mutlak gücünü eline alacak kişinin şifacıların elinde oyuncak olduğunu söyleyebilirim.

Şifacılar o gücü 'pilli bebeğe' dönüştürdüler.

Konuşacağı ayağa kalkacağı zaman ağzına enerji tıkıyorlar.

Enerjisi bittiğinde tekrar un gibi bembeyaz suratıyla etrafındakileri ürkütecek 'ruh gibi' haline geri dönüyor.

Beyler, bilimsel sağlık raporu, bu anayasa tartışmasında en büyük sorundur?

Tek kişinin sağlığı vatanın hatta İslam aleminin kaderi!

Bari halifeliğin ilanını sıcak bir güne denk getirin de cülus töreni yıldönümlerinde sarayın kapısında kar soğuk fırtına engeline takılmayalım.

Halifeliği sevmeyenlere duyuru: halifelikte keramet vardır.

Melih Gökçek en son havai fişeklerini Avrupa Birliği'ne girerken patlatmıştı, şimdi havai fişekleri cülus töreni için hazırlanıyor, neye niyet neye kısmet?

YEDİ

İslamcı fantezilerin dip yaptığı günler yaşıyoruz. Vahdettin'i savunmalar, Atatürk heykeli kaldırmalar, müfredattan Kurtarıcı kahramanların isimlerini çıkartmalar, anayasa mahkemesi üyesinden 'kul hakkı' diye şerh düşmeler, zincirlerini kırmış tımarhane delileri gibiler.

Kanal A haber, bu ne utanmazlık demeyin, galaksimiz utanç duvarlarını çoktan aştı, geçen hafta bir haber programında Vahdettin'i temize çıkartan savunan bir program yapıyor.

Oysa Vahdettin'i ne kendisi ne kendiyle birlikte yurtdışına gönderilen herhangi bir saraylı savunamadı. Vahdettin'i sadece İngiliz ajanı hocalar savundu.

Şimdi Kanal A haber İngiliz ajanı vatan haini hocaların ağzıyla yayın yapıyor, oh maşallah.

Yaşadığımız günlere bakın, İstiklal Savaşı'nın büyük kurtarıcı komutanı İsmet Paşa'yı müfredattan kovun, Vahdettin'i yerleştirin. Hiç şaşırmadık, şeytani karakterinize ve İslamcı vahşi kimliğinize çok yakıştı.

Vahdettin'i övdükleri programın sonuna bari modacı İvana Sert'i çıkartsaydınız, cumhuriyete ve demokrasiye ve yurttaşlığa ve hukuka 'bızden dığılsınız' deseydi, tam olsaydı.

SEKİZ

Demiryolu, radyo, elektrik, telgrafın icadı ve kullanımı komünizmi ve kapitalizmi doğurdu, twitin ve facebook'un icadı İslamcılığı…

Teknoloji yaratamayanların yok olacağı bir dünyada yaşıyoruz, depresyon hastalarına kalp pili bir alet takılıp beyin kimyası düzenleniyor.

Yani beynin olumsuz negatif sinyalleri bu alet sayesinde anında defediliyor.

Henüz çok yeni bir test, uzaktan kumandalı bir lazerle deney farelerinin beyinlerine emirler gönderiliyor, merdivenleri çık, çıkıyorlar, saldır, saldırıyorlar, uyu, uyuyorlar.

Dünyada bunlar olurken.

İslamcılığın 'silikon vadisi' de: cübbeli hocalar.

Yandaş hocalara ise emir talimat vermeye gerek yok onlar her an her yere saldırıyorlar.

Bilim adamlarına sesleniyorum, bir insandan aklı mantığı sorumluluğu insanlık görevlerini çıkartın ve geride sadece 'cesaret' kalsın.

Akılsız cesaretle halkına dine bilime Şam'a her yere saldırırsınız, akılsız cesaretle Mesih Halife her şey olabilirsiniz.

DOKUZ

Entel dantel yorumlarımıza başlayalım artık.

Köyden gelen kitlelerin şehri ve modernizmi anlayıp-benimseme-kabullenme yani içselleştirmesi mümkün olmadı, sebep, İslamcı ideoloji.

Köyden gelen becerisiz insanlar modern kimliklere ve modern mesleklere ısınamadan İslamcı siyasetin kucağına itildiler.

Soğuk Savaş yıllarında kapalı ve dikta rejimlere karşı batılı liberallerin büyük bir özgürlükçülük savaşı vardı, Sovyetlerin yıkılması gibi.

Ancak aynı liberaller ülkemizde, şeyhinin sümüğünü yalayan bu becerisiz ve kimliksiz insanların büyük umudu oldular.

Bu sahte hain liberallerin ilk yaptıkları iş, kapalı Sovyet rejimiyle Türk hukuk sistemini aynı düşman kategorisine koydular, sonuç, sahte liberaller hapiste, önünü açtıkları İslamcılar bugün Sovyetler'den daha kapalı bir rejim inşa ediyorlar.

ON

Becerisiz ve modern kimliksiz bu yığınlar için artık 'diktatörlük' sığınılacak son kale.

Kendilerini bu kadar usulsüzlük hayasızlık ve hırsızlıktan koruyacak diktatörlükten başka yol kalmadı.

Bu kitleler, modern bir toplumda yaşamanın, sosyal görevlerin, sorumluluğun, ne olduğunu henüz anlayamadan, kendilerini, dünyaya meydan okuyan, çok vahşi bir İslamcı siyasetin içinde buldular.

Mesela yurttaşlığı ve hukuku hazmedemediler.

Geriye İslamcı olmayanın hukukunu varlığını kabul etmeyen bir diktatörlük kaldı ellerinde.

Bundan yirmi otuz yıl önce İslamcılar izole edilmiş Müslüman siteler inşa ediyorlardı.

Bugün devlet aygını ele geçirip, bir sara nöbetine tutulup, tüm ülkeyi dünyadan izole eden bütün Türkiye'yi müfredatıyla sokağıyla İslami Site haline dönüştürme gayreti içindeler.

ON BİR

Neden?

Çünkü İslamcı hareket köylü bir harekettir, tıpkısı Talibani hareketi gibi.

Müslüman kültür ve medeniyetiyle uzaktan yakından ilişkisi yoktur.

İslamcılık uzun bir iktidar dönemine rağmen şehirleşemedi, vahşi yobazlarını uzun bir iktidar döneminin sosyal imkanlarına rağmen ehlileştiremedi, aksine kuduz mikrobunu yanlarına kattıkları sağ merkezden şehirli vekillere dahi sirayet ettirdiler.

Ve bir 'aşirete' dönüştüler.

Feodal toplumda ağanın hırsız katil olması sorun değildir, sadece ağanın bir şekilde güçlü olması, aşiretin hem gururu hem güvencesidir.

Silik kişiliksiz köylülerin ağaya laf söylemesi feodal toplumda düşünülemez.

Feodal toplumda ağanın vatansever ve hakkaniyetçi olması değil, ağanın başka ağalarla sofra kurup zeki ve pazarlıkçı ve gaddar olmasıyla övünülür.

Köydeki yaşam biçimlerini kaybeden ve şehirde kendine yeni bir yaşam biçimi uyduramayan köylülerin tek bir hayalleri vardır: Ambar.

Bağış, yardım, İslamcı dernekler, dini vaazlar, fetihçilik hepsi 'ambar' işlevi görür.

Devlet, hukuk, parti, her şeyin tek amacı vardır: ambarı doldurmak.

Şu anda saray külliyesinin bir köy camiinden farkı yoktur.

Saraydaki güya çok yüksek devlet kadroları dahi kariyer, bilgi, liyakat, teknik, fizik, plan, proje değil, köy camiindeki gibi, düzenli namazlarını külliyede kıldıkları sürece devletin kalkınacağını inanmışlar.

Bu kör inanç Osmanlı'nın yükseliş değil çöküş çürüyüş döneminin özetidir.

Külliyedeki her bir asker ve bürokrat beş vakit namazla imanlarını kurtarırlarsa ülkeyi de ekonomik ve askeri olarak kurtaracaklarını sanıyorlar.

Bu kör inançlılara şu münazara sorusuyla cevap vermek lazım, Katolik kilisesi de sonunda Roma'da bir mahalle kadar küçüldü, oysa, Katolik kilisesi yirmidört saat aralıksız ibadet ediyor.

Ancak Katolik kilisesiyle Külliye arasında büyük benzerlikler var, Katolik kilisesinin bankaları ve dolarları sizler gibi şahane, ve çok akıllıca yatırımlar.

Dua, dolar ve saraydan ölümden sonraki hayata yatırım.

ON İKİ

Hindistan köylüleri ne Rus ne Çin köylülerine benzer, Hint köylüleri için bilim adamları 'omurgasız organizma' tabirini kullanır.

Fetöcü cemaat de tam bir köylü ayaklanmasıydı, AKP de.

Hem Fetönün hem AKP'nin kitleleri omurgasızdır, rüzgara göre biçimlenen çöl kumlarıdır.

Ancak, tarihte bütün köylü ayaklanmaları ve isyanlarının sonuçları ülkemizden daha korkunç olmuştur.

Yolu Mesihliğe halifeliğe ve sonunda mutlakiyetçiliğe giden bu yolun bir köylü ayaklanması olduğu gerçeğini unutmayalım.

Karşımızda yetmiş yılın sağ muhafazakar partilerinin ihmal edip ötelediği devasa şehirleşme gibi sosyal bir sorun olduğu gerçeğini asla unutmayalım.

Şehrin sosyalleştiremediği bu İslamcı kitlelerin en büyük başarısı şehirlilere kendilerini 'müslüman' gibi göstermeyi inandırmayı bir şekilde yutturdular.

Bu yığınların kıt kanaat geçinecek sabırları yoktu, gelenekle dinle hiç ilişkileri yoktu, yaşam biçimleri bozulmuştu, sağ muhafazakar partilerin görmezden gelmesi ve ihmaliyle ve devletin imkanlarıyla palazlandılar.

Rusya ve Çin sanayileşme çağında büyük karışıklıklar yaşadı, Rusya ve Çin'de köklü ve çok sert köylü ayaklanmaları yaşandı.

Ülkemiz çok geç kalmış modernlik öncesi köylü savaşını şimdi yaşıyor.

Şehre yaşam biçimi ve bilinç olarak intikal edememiş kitleler, modernizmi ve batı hukukunu kökünden red eden bir vahşi ideolojiye elitlerin ihmali ve hatta gazıyla inatla tutundular. Birkaç şiir ve eziklik hikayesiyle kendilerine mesleksiz becerisiz kısa bir yol buldular.

Köylü tabiri şüphesiz tam oturmuyor, bir zaman önce varoş gecekondu tabiri de tam oturmuyordu, ancak bu geçiş 'bu ara dönem' için elimizde kullanabileceğimiz bir sosyal kavram da yok.

Köylülerin şehre intikali ve şehri içselleştiremeyip, kapalı cemaatler, hemşehri dernekleri ve bağnaz tutucu çevrelerde sosyal bir mutasyona uğramadan yaşamlarını bu denli uzun sürdürmelerinin örneğini bulmak mümkün değil.

Çünkü İslamcı ideoloji, darbeler ve devlet marifetiyle, kitlelerini şehrin sosyal değirmeninde zırnık ufalanmadan ve değişmeden bir büyük koruyucu duvar ve baraj kurup, yobazlık ve vahşilik içinde tutmayı başardı.

İslamcı ideoloji olmasaydı köylüler şehirde bağnaz tutucu ve yobazlıklarını hiç eritmeden bu denli uzun süre tutamazlardı.

Bu tutuculuk Menderes Demirel iktidarlarının işine geldi ve bu tutucu oylarla Özal ve Tayyip sultanlık kurdu.

Demokrasiyi tanımıyor oluşları, demokratik kurumları sürekli suiistimal ediyor oluşları ve oy ve sandık hesabıyla yepyeni bir faşizm rüzgarıyla baş başa kaldık.

İktidara gelmeden demokrasiyi ve insan haklarını övmeleri iktidar olduktan sonra demokrasiyle dalga geçip tekme tokat dövmeleri.

Bir ulusun en hayati organlarını hiçbir hukuk ve gelenek ve ahlaki kaygı taşımadan terörize edişleri.

Parlamentoyu, yargıyı, denetim kurumlarını, hiç acı çekmeden ve hiç sorumluluk duymadan devre dışı bırakıp yok saymaları, sosyoloji ve tarihte arayıp bulmak lazım.

Şaşırmayın, 1930'ların Almanya ve İspanya faşizminin tabanında da aynı kitleler vardı.

Kralcılara karşı önce İngiliz İç Savaşı'nda yine kralcılara karşı Fransız ihtilalinde de toprağını kaybetmiş başıboş asalak kalmış bu köylü kitleler vardı.

Ancak, Rusya ve Çin, köylülerini organize edecek büyük bir okumuş elit ve önder kadrosu buldu ve devrimlerinde kullandı.

Rus, Çin, İngiliz ve Fransız tarihinde başıboş köylülerini yönetecek kanalize edecek büyük siyasiler ve komutanlar ve aydın kadroları çıktı.

Ülkemiz özelinde, AKP, bu köylü şiddeti, din ve geleneği iptal edip, İslamcılık ideolojisine dönüştürerek buldu.

Hukuk'u Kemalist diktatörlük diye kodladı, modern değerleri din düşmanlığı kafirlikle kodladı.

Mesela Menderes ve Demirel dönemlerinde, bir köylü sorunu vardı, topraksız köylü, bir tarım sorunu ve tarımda makineleşme sorunu vardı, orman köylüsü sorunu vardı, kendine yetemeyen toprağı bölünen bir köylü sorunu, bütün kalkınma planlarında başrollerdeydi.

Bu tarım-köylü sorunlarının hepsi 1990'lı yıllara geldiğimizde şehirde toplanıp 'İslamcılık' sorunu haline nasıl geliverdi?

Menderes ve Demirel dönemlerinde sosyal eşitsizlik, bölgelerarası eşitsizlik, feodalite vs. gibi görünen sorunların varlığı aynı dönemlerde oy potansiyeli olarak Menderes ve Demirel'i ihya ediyor, köylülerden tulum oy çıkartıyorlardı.

Ertelenen bu sorunlar ve sonra bu tulum oylar, 2000'li yılların başında merkez sağın dağılmasıyla AKP'ye transfer oldu.

Ve şehir ve sosyal dengesizlik sorunları ihmal edilen bu köylüler kendilerine bir ideoloji uydurup devlet aygıtını kurnazlıkla hileyle hukuksuzlukla denetimsizlikle ele geçirdiler.

Unutmayalım, köylülerin maddi sıkıntısı, köylülerin şehre göçleri, tarihin her döneminde büyük siyasi patlamalara sebep olmuştur, ancak her dönemde şehirli elit bir yönetici grup bu büyük kitleleri ihtilaller karışıklıklar içinde dahi tahammül edilebilir bir hasarla ülkeyi kaosa sürüklemeden yönetebilmeyi başarmıştır.

İddiam odur ki, Rusya, Çin, Fransız, vs. köylü ayaklanmaları tarihinde göremediğimiz bir şey bu, başıboş köylülerin başına, ilk defa 'köylü' politikacıların geçip dizginleri ele aldı.

Bir ulusun beka sorunu ve zıvanadan çıkılan yer burasıdır.

Medyanın akademinin sağ ve sol merkez partilerin ve aydınların tam anlamıyla mutlak bir yenilgisidir bu.

Tarihin ipinin koptuğu yer burasıdır.

Şehre inen çaresiz köylülerimiz 2000'li yıllardan sonra ipini kopartıp şehirli sağcı muhafazakar ya da elitlerin siyasetinden çıktı.

Ve derme çatma tutucu bağnaz dünyaya meydan okuyan zavallı bürokratsız denetimsiz hukuksuz kendi köylü düzenlerini kendi köylü politikacılarıyla kurmaya başladılar.

Kendi ordusuna kendi halkına kendi Müslüman kardeşlerine ve hukuka ve yasalara amansız ve sorumsuz bir savaş açtılar.

Köylülerin ipini ele geçiren köylü siyasetçiler, ülkenin düşmanlarını değiştirdiler. Medyasını değiştirdiler. Elit kadrosunu değiştirdiler. Kurucu değerlerini değiştirdiler. Hukuku parlamentoyu ilga ediyorlar. Zenginlikleri yağma talan ve hukuksuzluklarla değiştirdiler.

Modern dünyanın kuruluşunda 'burjuva devrimi'nin rolünü ezberledik.

Peki modern hukuk ve yurttaşlık hakları inşa edilemeyip Fransız İhtilali benzeri kurumlar kurulmasaydı, ne olacaktı?

Şu olacaktı, köylü isyanları kendi bağnaz yobaz mezhepçi etnik ve feodal iç savaşlarını sürdürecekti. Ve bu vahşi güçler içinde bir feodal siyasi gücü ele geçirecekti, Suud gibi.

İşte ülkemizde olan bu.

Menderes ve Demirel'in yetmiş yıl feodal toprak ağalarıyla uzlaşıp köylüleri uzun bir süre denetim altında tuttuklarını ancak aynı kitleleri eğitim kültür olarak sosyalleştiremediklerini hiç unutmayalım.

Tarıma dayalı endüstriyeleşme, toprak reformu, toprağın bölünmesi, orantısız şehre göç, vs. gibi sorunlar bir çöp dağı gibi birikip 'İslamcılık'a dönüşüp bugün dünyayı ve sokaklarımızı patlattığını unutmayalım.

Menderes ve Demirel'le ittifak kuran hemşehri dernekleri, cemaatleri ve dini yapılar sosyalleşmedi, bir zaman sonra ittifak kurdukları yapıları sağ muhafazakar elitleri siyasetçileri ve devlet eliyle ele geçirip, feodalizm çözülmedi, İslamcılığa evrildi.

İslamcılığın 80'li yıllardan beri devlet eliyle örgütlenip şehre yeni gelmiş tutunamayan büyük kitleleri din istismarıyla ağına nasıl çektiği başlı başına bir kitap konusudur.

İslamcılığın geleneksel Müslümanlığı dönüştürme çabaları ve geleneksel makul şehirli din adamlarını nasıl bertaraf ettiği ayrı bir kitap konusudur.

İslamcılığın sağ muhafazakar partileri ve aydınları nasıl ele geçirdiği ve sonra bertaraf ettiği ayrı bir kitap konusudur.

İslamcılığın sözde liberalleri ve medyayı nasıl ele geçirdiği süreçleri ayrı bir kitap konusudur.

İslamcılığın geleneksel Müslüman cemaat ve tarikatları devlet gücü ve imkanlarıyla nasıl ele geçirdiği ve çoğunu nasıl bertaraf ettiği ayrı bir kitap konusudur.

İslamcılık yani canavarın ağzı yuta yuta bugüne geldi, sonra demokrasiyi hukuku parlamentoyu yutmaya başladı.

Paraya ve servete egemen olma yolunda devleti bütün kurumlarıyla sinsi yöntemlerle ele geçirme hikayesidir bu.

Devleti ve yargıyı yağma ve talanlarına sonsuz bir sofra haline nasıl getirdiklerinin masal hikayesidir bu.

Unutmayın, diktatörlüklerin altında her zaman güçlü ve organize bir bürokratik ağ vardır.

Köylü tipi bu diktatör ise köylüden bozma zorba bir feodal ağayı (senyörü) hatırlatıyor, etrafında bürokrasi değil sıyırmış üç beş adamı olan.

Bilim adamlarının tabiriyle köylüleri 'insan yiyen koyunlar' haline getiren bir sosyal süreçtir bu, insan yiyen koyunlar şimdi hukuk yiyor, ülke yiyor, insanlığı ve huzuru yiyerek şişiyor.

Türkiye'nin aydın, akademi, siyaset, bürokrasi, denetim, vs. büyük bir gücü olabilseydi ya da direnebilseydi bugün bu ülke 'insan yiyen koyunların' kurbanı olmazdı.

Türkiye'nin gerçekten akademisi aydını medyası olabilseydi, şehre yeni gelmiş bu becerisiz ve modern kimliksiz kitleleri insanlık ve sosyal eşitlik içinde kontrol edebilirdi.

Türkiye'nin gerçekten aydınları olabilseydi mutlakiyetçilik'e bağnazlığa yobazlığa ve faşizme dönüşen bu korkunç kontrolsüz gücü bu felaket noktasına gelmeden sosyal olarak içine alıp, sosyal ve siyasi olarak ve gücü yettiğince eşitçe kanalize edebilirdi.

Tam aksine ülkenin aydın ve akademi gücü on yıl boyunca bu vahşi İslamcılıkla etnik mezhep deyip güya yalandan AB deyip pazarlığa kucak kucağa oturdular, hatta hukuku Kemalist diye kodlayıp, cumhuriyeti yıkmanın masalarını ekranlarını kurdular.

Tam tersine şehre gelen kitleler sağ iktidarlar ve devlet eliyle başıboş bırakılıp demokrasiyi hukuku parlamentoyu ele geçirmelerine ve modern değerleri ve kurumları sıfırlayıp korkunç son mutlakiyetçilik kalesi inşa etmelerinin yolunu açtılar.

Köylünün dini hiçbir dine benzemez, köylünün dini Müslümanlığa hiç benzemez.

Şehre yeni gelmiş eski yaşam biçimlerini kaybetmiş kitlelerin ellerine tutuşturulan bu İslamcı ideoloji döktüğü kan ve modern dünyaya açtığı akılsız savaşla, tarihte hiçbir şeye benzemiyor.

Keşke, şehre intibakta zorlanan kitleler sadece 'tutucu' 'yobaz' kalabilseydi, şehre ve dünyaya radikal nefretleri keşke kısmi düzeyde kalabilseydi, keşke sadece siyasetin içinde kalabilseydi.

Keşke 'hukukun' içinde kalabilseydiler.

Modern değerlerden ve dünyadan habersiz, devlet ve yurttaş sorumluluğundan habersiz, gelenekten çok uzakta inşa edilen bu yobazlık, artık büyük bir faşizm rüzgarına ve kalıcı bir diktatörlüğe dönüş çanları çalıyor.

Ve bugün siyasi endişelerin korkunç büyüklüğü her insanımızın kafasında kaos ve belirsizlik ve umutsuzluk olarak bir yol bulamıyor.

Korku her an her yerde patlamak üzere.

Ve asıl korku, bu büyük panik karşısında kitleler gerçekten aydınsız akademisyensiz partisiz öncüsüz yani kaosun kıvamına uygun kontrolsüz bir yerdeler.

Bakalım, bu toprağın okumuş kültürlü her insanı, tek başına aydın tek başına akademi tek başına medya gibi her insanı, hayati sorumluluklarını böyle günlerde yerine getirip, öncü lider aydın kadrolarını çıkartabilecek mi?

Bakalım, sağ ve sol merkez bütün birikimiyle şehirli kitleler biraraya gelip mutlakiyetçiliğe ve kaosa geçit vermeyecek sorumlu muhalif kadrolarını inşa edebilecek mi?

Lafın buradan sonrası, görülmüyor.

Nihat Genç

Odatv.com

http://odatv.com/islamciligin-silikon-vadisi-cubbeli-hocalar-1801171200.html

 
a45UyF587661-170214213711 Oraj Poyraz oraj_poyraz@alpinaasia.com
2017/02/15  10:37 2  65  alelma@yahoogroups.com


 



--

Ad kalendas graecas
Grek Kalendasta. (Kalendaslar Romalidir, bu yuzden bu deyim var olmayan bir tarihi belirtir: cikmaz ayin son

Latin Atasozu

...Bir millet, kendini bozmadikca, Allah onlarin hallerini degistirmez..

(Rad, 13/11)
Lutfen bundan sonra Muslumanlardan eza, cefa ceken, basina bir musibet gelenler aglayip, zirlamasin.
Cunku baslarina gelen her turlu olumsuzluk onlarin Allahin sevgili kullarindan oldugunu gosteriyor.
Ben demiyorum, hadisler, ayetler boyle soyluyor.

Insani yaratmak mi Tanrinin buyuk hatasi;
tanriyi yaratmak mi insanin buyuk hatasi?

Friedrich Nietzs


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/










BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder