OSMANLI DEVLETİ'NDE KAPİTÜLASYONLAR ZARARLARI VE KALDIRILMASINA İLİŞKİN GİRİŞİMLER
Giriş
Osmanlı Devleti için kapitülasyonların başlangıcı kuruluş yıllarına kadar uzanır. Osmanlı Devleti; kuruluşunu gerçekleştirdiği topraklardaki selefi Bizans İmparatorluğu ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin diğer devletlere vermiş olduğu imtiyazları devam ettirmiştir. 16. yy ile beraber bu imtiyazlar daha geniş kapsama bürünmüş ve ihsan üzere verilen haklar olarak uygulama alanında yer bulmuştur. Bu haklar zamanla daha da genişletilmiş suistimallere maruz bırakılmış ve tarafların elinde bulundurduğu gücün el değiştirmesiyle kapitülasyonlar artık Osmanlı Devleti için işin içinden çıkılmaz bir hal alarak egemenliğini tehdit edecek boyutlara kadar ulaşmıştır.
Makalemizde kısaca kapitülasyon ilk dönem kapitülasyon uygulamaları konularına yer vermekle beraber esas üzerinde duracağımız ve makalemizin ekseri bölümünü teşkil eden konular; son dönemde uygulanan kapitülasyonlar Osmanlı Devleti'ne zararları ve kapitülasyonları kaldırma girişimleri olacaktır.
Kapitülasyon
Kapitülasyon dilimize Fransızca'dan "Capitülation" kelimesi ile geçmiştir İngilizce de aynen "Capitülation" dir. İtalyanca'da "Capitolazione" şeklinde kullanılmıştır. "Geçici veya sürekli olarak tanınmış hak ve imtiyazlar" olarak tanımlanmıştır. (Türkmen 1995 s.326) Daha geniş kapsamlı olarak tanımlayacak olursak; "Avrupalı devletlerin kendi ülkeleri dışında sürekli ya da geçici olarak bulunan yurttaşlarının ülkesinde bulundukları devletin yetkilerine değil de kendi devletinin yetkilerine tabi olmak biçiminde elde ettikleri ayrıcalıklar düzeni" şeklinde bir tanım getirebiliriz. (Pamir 2002 s.80) Osmanlı cephesinden bakacak olursak kapitülasyonu "Osmanlı İmparatorluğu memleketlerinde daimi surette yahut geçici olarak oturan Hristiyan devlet tebaasna bahşolunan müsaadeler ve imtiyazları ihtiva eden ve Osmanlı Devletinin en şevketli ve kudretli bir zamanda Babıali'nin rıza ve muvafakatı ile akdolunan muahadeler" şeklinde açıklayabiliriz. (Türkmen 1995 s.327) Türkçede kapitülasyon için ahidname imtiyâzât gibi kelimeler kullanılmıştır.
Kapitülasyonların ilk dönemlerdeki uygulanışı
İlk olarak kapitülasyonların "Sınırlı Ayrıcalıklar Dönemi" ve "Geniş Kapsamlı Kapitülasyonlar Dönemi" şeklinde tabir edilen ( Pamir 2002 s.86) dönemlerinden bahsedeceğiz. Bu dönem Osmanlı Devleti'nin güçlü olduğu ve kapitülasyonlardan karşılıklı fayda sağlandığı dönemdir. Osmanlı Devleti; dini politik ekonomik ve askeri amaçlı olarak yabancı devletlere imtiyazlar tanımıştır. Hz. Peygambere dayanan aman sistemi ile ( Cengiz Kallek 2000 s.242) Osmanlı Devleti kendisi ile barış ve dost olmayı kabul ettiğini belirten yabancı devletlere vatandaşlarının mal ve can güvenliğini sağlayan ve ticari imtiyazlar içeren kapitülasyonlar vermiştir. ( Pamir 2002 s.85) Osmanlı Devleti'nin güçlü olduğu bu dönemde yabancılara vermiş olduğu kapitülasyonlar keremen verilen imtiyaz niteliği taşımaktadır. (Türkmen 1995 s.340)
Osmanlı Devleti kurulmadan önce sahip olduğu topraklarda kapitülasyon sistemi uygulanmaktaydı. Bizans İmparatorluğu Anadolu Selçuklu Devleti ve Memlûk Devleti'nin yabancı devletlere sağlamış olduğu imtiyazlar Osmanlı Devleti tarafından devam ettirilmiştir. (Acartürk ve Kılıç 2011 s.3)
Osmanlı Devleti olarak verilen ilk kapitülasyon 1352'de Cenovalılara verilen kapitülasyondur. I. Murat ve Yıldırım Beyazıt dönemlerinde Cenova ile birlikte Venedik'e de kapitülasyon verilmiştir. Süleyman Çelebi tarafından Bizans Venedik Cenova ve Rodos Şövalyeleri'ne verilen imtiyazlar aynen kabul edilerek Musa Çelebi tarafından da bu imtiyazlar verilmiştir. Fatih Sultan Mehmet döneminde de Venediklilere imtiyazlar devam etmiştir. Yavuz Sultan Selim tarafından Suriye ve Mısır'ın fethetmesiyle varlığını sonlandırdığı Memluk Devleti'nin Venedik Katalan ve Fransa'ya verdiği kapitülasyonlar aynen kabul edilerek Osmanlı Devleti olarak da verilmiştir. (İnalcık 2003 s.66-67)
Kanuni Sultan Süleyman ile beraber kapitülasyonların daha da genişletilmiş haliyle yabancı ülkelere verildiğini görüyoruz. Bu yeni dönemin ilk kapitülasyonu Fransızlara verilen kapitülasyon ile başlar. Kanuni Sultan Süleyman sonrası padişahların onayı ile bu kapitülasyonlar daha da genişletilerek İngiltere Hollanda Rusya Prusya Avusturya İspanya Abd ve Belçika ülkelerine verilmiştir. (Pamir 2002 s.87-89)
Kapitülasyonların son dönemi zararları ve kaldırma girişimleri
1740 yılında Fransa'ya verilen ve 1838 yılında İngiltere ile yapılan ticaret sözleşmesi ile beraber "sürekli kapitülasyonlar" olarak anılan dönem de başlamıştır. (Pamir 2002 s.89) Osmanlı Devleti'nin gerileme döneminde ve daha önceki dönemlerde vermiş olduğu kapitülasyonlar yargı idari ve ticari alanlarda getirdiği yönetimsel kısıtlamalar ile artık ülkeyi idare edemez hale gelmiştir. Kapitülasyonların suistimal edilmesi ile beraber vermiş olduğu zararlar daha da hissedilir hale gelmiştir.
. Beratlı yabancı tüccarlar yerli tüccara nazaran daha fazla hak ve ayrıcalıklara sahipti. Bu durumdan faydalanmak isteyen zımmiler konsolosluklara rüşvet vererek berat edindiler. Yapılan tetkiklerde 1793'te Halep'te 1500 tercüman beratı edinmiş zımmi tüccardan sadece 6 tanesinin gerçek olduğu anlaşılmıştır. (Türkmen 1995 s.336) Yunanistan 1829'da bağımsızlığını ilan etmesiyle beraber Rumların Yunan vatandaşlığına geçtiği ve yabancı vatandaş statüsünden faydalanma taleplerinin olduğu görülmektedir. O dönemde Avusturya'nın Eflak'ta 60 bin Boğdan'da 200 bin İngilizlerin ise 1 milyon civarında kişiye berat sağlanması verilen hakları kötüye kullanmanın yani suistimalin ne seviyeye ulaştığını ortaya koymaktadır. (Pamir 2002 s.106-107) Belirtilen bu suistimallerin daha da vahimi; yerli tüccarların kapitülasyonlardan doğan yabancı tüccarların sağladığı imtiyazlarından faydalanmak adına Fransız İngiliz ve Rus vatandaşlığına geçmeleri olmuştur. (Acartürk ve Kılıç 2011 s.9)
Osmanlı Devleti sanayi devrimini gerçekleştiren batılı devletlere karşı sanayisinin yıkılmaması için bir aşamaya kadar direnç gösterebildi fakat 1838'de İngilizlerle yapılan ticari anlaşma ve peşinden gelen diğer anlaşmalar ile beraber bu direnç gösteremez hale geldi. Osmanlı Devleti artık İngiltere ve diğer batılı devletler için pazar durumundaydı. Bunun sonucunda da sanayi sıkıntılı bir sürecin içine girmiş oldu. (Durhan 2002 s.90) Tüm bu zor şartlara rağmen sanayileşme atılımları son bulmadı. Girişimler sonucu Filibe'de pamuk fabrikası İstanbul İzmir Adana Sivas'ta kumaş fabrikaları Kastamonu ve İzmir'de ip ve halat İstanbul İzmir Suriye Ve Afyon'da şeker fabrikaları ve yine İstanbul'da kauçuk çivi cıvata fabrikaları kurulmuş fakat bu girişimler de sonuç olarak kapitülasyonlara direnememiş ve kapatılmak zorunda kalınmıştır. (Acartürk ve Kılıç 2011 s.14) Osmanlı'da sanayinin basit hali olan tezgah sanayide kötü akıbetten nasibini almıştır. Batılı devletlerin elde ettiği imtiyazlar karşısında direnemeyen tezgah sanayi Üsküdar'da kumaş tezgahları 2750 den 25 adete kemahçı tezgahı 350'den 4 adete ve çatma yastıkçı tezgah adetleri 60'dan 8 e kadar gerilemiştir. (Acartürk ve Kılıç 2011 s.15)
Yabancı devletler kapitülasyon imtiyazlarını kullanmakta sınır tanımamışlardır. Kendi bünyesinde mevcut şirketlerin şubelerini Osmanlı Devletinde rahat bir şekilde hiçbir prosedüre takılmadan resmi kurumlara müracaatta bulunmadan açma hakkına sahiplerdi. Bu haklarını özellikle postane kurumları üzerinde kullandılar ve Osmanlı topraklarında şubeler açmaya başladılar. Avusturya ile başlayan bu akım diğer devletler tarafından takip edildi. Avusturya 78 Fransa 45 Rusya 27 Mısır 17 Yunanistan 12 İtalya 10 Almanya 5 İngiltere 4 postane kurumu kurdurlar. Yabancı devletlerin kurmuş olduğu bu postaneler Osmanlı postanesine ciddi kayıplar verdirdi. 1909 yılında Kudüs'te Osmanlı Postanesi 20 bin franklık pul satışı gerçekleştirmiş buna mukabil yabancı postaneler 445 bin franklık bir satış gerçekleştirmiştir. Bu örnek durumun ne boyutta olduğunu göstermektedir. (Pamir 2002 s.96-97) Durum bununla sınırlı olmayıp banka denizyolları demiryolları gaz elektrik liman tesisleri maden telefon gibi kamu hizmetleri de artık yabancı şirketlerin tasarrufuna geçmiştir. (İnalcık 2003 s.75)
Kapitülasyonlardan doğan haklarla Osmanlı Devleti'nde hizmet vermeye başlayan batılı şirketler özellikle acentesi olamadığı halde ismini kullanan sigorta şirketleri Osmanlı vatandaşlarını ciddi zararlara uğrattılar. Sigorta primleri alan bu şirketler sigortalının mağduriyeti durumunda geri ödeme yapmıyor ve sorunun giderilmesi için; Paris Londra Viyana gibi adreslere yönlendiriyorlardı. (Dersaadet Ticaret Odası 1882-1923 2009 s.26)
Osmanlı Devleti'nin kabotaj hakkı yoktu. Osmanlı topraklarına ait limanlarda ve karasularında yolcu ve eşya taşıma işleri yabancı şirketler tarafından yapılmaktaydı. (Pamir 2002 s.93)
Demiryolları alanında yabancılara verilen imtiyazlardan büyük kayıplar olmuştur. İngiliz şirketlerine İzmir- Aydın Varna-Ruscuk Avrupa ve Ortadoğu'da verilen demir yolları projeleri ve Alman şirketlerine verilen İstanbul-Bağdat demiryolu projeleri ile Osmanlı Devleti büyük zararlar görmüştür. (Pamir 2002 s.95)
Yabancılar Osmanlı Devleti madenlerinde zaman geçtikçe daha fazla imtiyazlara sahip hale gelmişlerdir. 1903'te %51'i üzerinde olan hak 1911 yılında %76 seviyelerine kadar gelmiştir. (Pamir 2002 s.95)
Kapitülasyonların tanıdığı en etkin imtiyazlardan bazıları eğitim kurumları üzerinden olmuştur. Amerikalılar 465 İngilizler 83 Fransızlar 72 İtalyanlar 24 Almanlar 7 ve Avusturyalılar 7 okul açmışlardır. ABD'nin okullar marifetiyle Osmanlı Devleti üzerindeki siyasi yaklaşımı izah noktasında ABD Harput Konsolosu Davit J. Jill'in sözlerini iyi okumak gerekmektedir. Jill raporunda; "Şu anda Amerika'dan Osmanlı Ülkesine getirilen en önemli şey kolejin bütün sınıflarında Amerikan ticaret yaşantısı konfor ve serveti hakkında bilgi verilmiş olmasıdır. Daha da önemlisi Amerikanvari yaşama idealini iş ahlakını zaman kavramını ve benzeri bütün konularda modern bilimdeki gelişmeleri Asya'nın bu doğal bahçesine ekmektir. Bu Kolej Amerikan düşünce metotlarını ve hayat kazanma biçimini geniş ölçüde bütün sınıflarında canlandırıp öğretmektedir. " sözlerine yer vermektedir. (Pamir 2002 s.97)
1700'lü yılların başıyla beraber Osmanlı Devleti; ilk dönemde kazanç olarak gördüğü ve ihsan kabilinden verdiği kapitülasyonların artık zarar verdiğini hissetmeye başlamış ve kaldırılmak istemiştir. Bununla alakalı ilk girişim Sadrazam Damat/Şehit Ali Paşa tarafından gerçekleştirilmiştir. Kapitülasyonların kaldırılması ve Katolik misyonerlerinin çalışmalarını durdurmaya yönelik girişimlerde bulunmuştır. Bu durumdan rahatsız olan Fransız Elçisi Marki de Bonnac 1718 yılında "Sadrazam Ali Paşa görevde biraz daha kalsaydı kapitülasyonlar da kalkardı" şeklinde ülkesine rapor sunmuştur. (Elmacı 2001 s.20)
Konsoloslarca suistimal neticesinde zımmi vergisini vermesi gereken gayrimüslimler dahil olmak üzere verilen beratlar ile alakalı 1722 yılı III. Ahmet döneminde hak edenler dışında verilen beratlar gündeme getirilmiş ve ülkenin bu noktada zarar ettiği yabancı yetkililere aktarılmıştır. Fakat başarılı bir netice elde edilememiştir. Beratların suistimalinin önlenmesi ile alakalı girişimler I. Abdulhamit dönemimde de gerçekleştirilmiştir. 1786 yılında Reisülküttap Seyyid Feyzullah Efendi Elçilere nota vermesine karşın bu menfaatin son bulmamasını isteyen elçiler Babıali'ye hak vermekle beraber bunu kabul etmemiş ve bu girişim de olumlu bir netice vermemiştir. ( Elmacı 2001 s.20)
III. Selim'in de gündeminde kapitülasyonlar vardı. III. Selim'in kapitülasyonlara yaklaşımı ortadan tamamen kaldırma değil suistimallerin önlenmesi yönündeydi. ( Elmacı 2001 s.21) III. Selim'in Gayrimüslim tebaasının korunması ile alakalı suistimallerin önüne geçmek adına beratlı olmak için müracaat eden gayrimüslim ile konsolosluk aynı ikamete sahip olması kuralını devreye sokmuştur. (Tulasoğlu 2015 s.257) Çünkü bu kişiler İstanbul veya ticari açıdan önem arz eden illerde ticaretle meşgul olduğu halde konsoloslara verilen rüşvet ile uzak bölgelere tercüman olarak atanmış gibi gösterilmekteydiler daha da trajikomik durum beratı alan kişilerin kendi beratlarını okumaktan bile aciz halde olmalarıydı. (Bağış 1983 s.29) 1806 yılında başlayan bu kurala İngiltere ve Fransa icabet etmiş ve gayrimüslim esnaf konsolosluk beratlı tercüman statüsünden çıkıp yeni statüye geçince devlet gelir yönünden artışa geçmiştir. (Elmacı 2001 s.22)
1850 yılında Osmanlı Devleti'nin gayrimüslim vatandaşlarından yabancı devlet korumasına geçip artık o yabancı ülkenin vatandaşı olduğunu iddia edenlerin 3 gün içinde Osmanlı topraklarından çıkmaları ve mallarını satmaları yönünde bir müzekkere hazırlanmıştır. (Pamir 2002 s.107)
Tanzimat dönemi yöneticileri kapitülasyonların zararının farkında ve kaldırılması gerektiğini bunu gerçekleştiremeseler de hiç olmazsa imtiyazların asgari düzeye inmesi için çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmaları hukuk alanında yapmaya gayret göstermişlerdir. Gayrimüslim tebaa ile Müslümanlar arasında eşit şartlarda hukuk işlemesi yönünde çalışmalar ortaya koymuşlardır. İmtiyazları elinde tutan yabancı ülkeler buna pek fırsat tanımamışlardır (Elmacı 2001 s.22-24)
Bu döneme kadar kapitülasyonlar üzerindeki suistimallerin kaldırılması veya kısmi kaldırılma ile alakalı girişimler gerçekleşmekteydi fakat tümden kaldırılması ile alakalı ilk girişim Ali Paşa tarafından yapılmıştır (Elmacı 2001 s.24) Kırım Savaşı sonrası 1856 Paris Konferansı'nda Ali Paşa Rusya'nın Ortodokslar üzerindeki hak iddiasına karşı Avrupa Devletlerinden destek almayı başarmış ve kapitülasyonların kaldırılmasına dair isteği daha sonraki İstanbul görüşmelerine ötelenmiştir. Babıali tarafından çok önemsenen bu durum toplantının gerçekleşmemesi ile beraber hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır. (İnalcık 2003 s.74)
Ali Paşa Paris Konferansı sonrası süreçte yabancı devletlerin kolay kolay kapitülasyonlardan vazgeçmeyeceği kanaatine varmış ve "her fırsatta yabancıların imparatorluktaki ayrıcalıklarının azar azar kemirilmesi" anlayışını tatbik etmeye başlamıştır. Bu fikir doğrultusunda 1865 yılında Osmanlı Devleti memurları ve mahkemelerinin kabul edilmesi şartına bağlanarak yayın serbestisi verileceğine dair basın kanunu çıkarılmıştır. ( Elmacı 2001 s.24)
Sonradan vatandaşlıktan çıkanlar için 1867'de kanun çıkarılarak gayrimenkul satın almasının önüne geçilmiş; yabancıların gayrimenkul alma serbestisi getirilmiş ve sonradan vatandaşlıktan çıkanlar bundan ayrı tutulmuştur. (Pamir 2002 s.107)
Babıali kapitülasyonların kaldırılması ile alakalı girişimleri sürekli yabancı devletler tarafından karşı çıkılmakta ve uygulama sahası bulmaması için uğraş verilmektedir. Bu çabalarında da birkaç küçük imtiyaz dışında başarılı oldukları görülmektedir. Bu girişimlerden bir tanesi de mahkemelerde tercüman gerekliliğini sonlandıran tezkeredir. Yabancı devletlerin bu tezkereye itirazları ile beraber iptal edilerek bu girişimde Osmanlı Devleti açısından başarısızlıkla sonuçlanmıştır. (Elmacı 2001 s.30) I. Abdulhamit döneminde Osmanlı Devleti için başarılı sayılabilecek girişimler olmuştur. Bağımsızlığını kazanan Karadağ ve Sırbistan vatandaşları için 1878 Berlin Antlaşması ile kapitülasyon uygulanmamış ve uluslararası hukuk kuralları işletilmiştir. Ahmet Cevdet Paşa Şer'i mahkemelerin kararların tamamının fiiliyat bulmasını başarmış böylece patrikhane imtiyazlarının önüne geçerek patriklerin miras vasiyet bağış gibi belgelerini hükümsüz kılınmıştır. Sait Paşa döneminde adli kapitülasyonların önüne geçmek adına çalışmalar yapılmış fakat elçilerin itirazları ile başarı elde edilememiştir. (Elmacı 2001 s.31)
Osmanlı Devleti ile Almanya arasında 1891 yılında Osmanlı Devleti için başarı sayılabilecek bir ticaret antlaşma yapılmış fakat büyük devletlerin müdahalesi ile beraber uygulama alanı bulamamıştır. Ve yine başarısızlıkla sonuçlanan bir başka girişimde 1897 yılında Yunanistan ile savaş sonrasında kapitülasyonlardan doğan imtiyazların son bulması ile alakalı çalışmalar gerçekleşmiş fakat büyük devletlerin müdahalesi ile beraber bu girişimden de başarı sağlanamamıştır (Elmacı 2001 s.32)
İttihad ve Terakki dönemine geldiğimizde bu dönemde de kapitülasyonlara karşı bir duruşun olduğunu görmekteyiz. İTC (İttihat ve Terakki Cemiyeti) kapitülasyonlara karşı olduğunu 1911'de hazırladığı İzahname'nin 12. Maddesinde atıfta bulunarak ifade etmiştir. 1909-1914 arasında anlaşma yapılan Bulgaristan Brezilya Şili Meksika Arjantin ve Venezuela ile herhangi bir kapitülasyona dair maddesi bulunmayan mütekabiliyet esasına göre anlaşmalar yapılmıştır. İngiltere ile kapitülasyonlar üzerine görüşmeler yapılmış ama İngiltere pek taraftar olmadığı için başarılı bir sonuç elde edilememiştir. İTC yöneticileri tarafından kapitülasyonların kaldırılması ile alakalı gayret gösterip başarı elde edemediği girişimler arasında büyük devletler ile gizli görüşmeler gerçekleştirdiğini de ekleyebiliriz. (Arslan 263-264)
Kapitülasyonların kaldırılması ile ilgili çeşitli girişimlerin sonuçsuz kalması sonucu 2 Eylül 1914'te muhtıra kararı alınmıştır. 8 Eylül'de nota hazırlanmış 1 Ekim 1914 tarihinden itibaren kapitülasyonların kaldırılacağına dair muhtıra hükümet ve padişah tarafından onaylanarak elçilere sunulmuştur. Büyük güçler olarak anılan Almanya İngiltere İtalya Fransa Rusya ve ABD elçileri ortak bir tavra girerek karara çok sert yanıt vermişlerdir. Böyle bir kararı Osmanlı Devleti'nin tek taraflı olarak alamayacağını iddia etmişlerdir. Fakat tüm bu itirazlara rağmen Osmanlı Devleti vilayetlere verdiği talimatname ile süreci fiilen başlatmıştır. (Arslan 265-276) Osmanlı Devleti tek taraflı olarak süreci başlatmış olsa da 24 Temmuz 1923 tarihi bu karışıklığın son bulduğu ve kapitülasyonların tamamen kalktığı tarih olmuştur. İsmet Paşa liderliğindeki komisyonun göstermiş olduğu üstün gayretler sonucunda 1923 Lozan Antlaşması imzalanarak şartsız bir şekilde kapitülasyonların kaldırılması sağlanmıştır.
Sonuç
Osmanlı Devleti'nin ilk dönemde vermiş olduğu kapitülasyonların ihsan kabilinden verildiği ve fayda sağlandığı bir dönem olarak görmekteyiz. Osmanlı Devleti'nin duraklama ve gerileme dönemlerine geldiğimizde ise kapitülasyonların daha fazla genişletildiğine ve daha sonrasında da suistimallere maruz bırakıldığına şahitlik etmekteyiz. Osmanlı Devleti'nin kapitülasyonların kendisi için artık zarara dönüştüğünü fark etmesiyle beraber 1700'lü yıllarda kapitülasyonların kaldırılması ve suistimallerin giderilerek adaletli bir şekilde uygulanması gündeme getirilmeye başlanmıştır. Kapitülasyonların temelli olarak tamamen kaldırılması ile ilgili ilk teşebbüs sahibi Ali Paşa'dır. Bu amaca belki ulaşamadı fakat "kaldırılması için meşaleyi yakan kişidir" yorumunu yapabiliriz. 1914 yılına kadar birçok girişimde bulunulmuş fakat pek azında başarı sağlanmıştır. Bulunulan girişimlere yabancı devletler tarafından baskıcı ve sert bir tavırla itiraz edilmesi neticesinde geri adım atılmak zorunda kalınmıştır. 1914 yılı Osmanlı Devleti tarafından tek taraflı kapitülasyonların kaldırıldığı yıl olmuştur. Yabancı devletlerin itirazlarıyla süren yıllar sonunda 1923'te Lozan Antlaşması'yla tartışmasız bir şekilde kapitülasyonlara tamamen son verilmiştir.
(*) Serdar Taşar | İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Tarih ve Medeniyet Araştırmaları Yüksek Lisans Öğrencisi
Kaynaklar
1 – Arslan O. (2008). I. Dünya Savaşı başında kapitülasyonların İttihad ve Terakki yönetimi tarafından kaldırılması ve bu gelişme karşısında Büyük Güçlerin tepkileri Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi 1 261-278.
2 – Pamir A. (2002). Kapitülasyon kavramı ve Osmanlı Devleti'ne etkileri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2 79-119.
3 – Durhan İ. (2002). 1938 Tarihli Osmanlı-İngiliz Ticaret Sözleşmesi ve sonuçları Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi 1-4 77-104.
4 – Acartürk E ve Kılıç R. (2011). Osmanlı Devleti'nde kapitülasyonların iktisadi ve siyasi perspektiften analizi Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 2 1-21.
5 – Tulasoğlu G. (2015 Aralık). Tarihin tarihsizleştirilmesine örnek olarak kapitülasyonlar Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 2 249-263.
6 – Türkmen Z. (1995). Osmanlı Devleti'nde kapitülasyonların uygulanışına toplu bir bakış Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Dergisi 6 325-341.
7 – İnalcık H. (2003). Osmanlı'nın Avrupa ile barışıklığı: kapitülasyonlar ve ticaret Doğu Batı Dergisi 24 55-81.
8 – Elmacı M. E. (2001). II. Meşrutiyet'ten Lozan'a Kapitülasyonlar. Yayımlanmamış Doktora Tezi Türkiye Cumhuriyeti Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü İzmir
9 – Kallek C. (2000). İmtiyazat. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (ss.242-245). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
10 – Dersaadet Ticaret Odası'nın kurulduğu yıllarında Osmanlı Devleti – Ekonomik Ortam (2009). İstanbul: Dersaadet Ticaret Odası 1882-1923 – İstanbul Ticaret Odası
11- Bağış A. İ. (1983). Osmanlı ticaretinde gayrimüslimler. Ankara: Turhan Kitabevi
http://serdartasar.com/kapitulasyonlar/
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder