7 Ekim 2018 Pazar

Gündelik makalelerden bir demet2018-10-7 9

RIFAT SERDAROĞLU: SİZLER KİMSEYİ YARGILAYAMAZSINIZ

Sizler Anayasanın "Mahkemelerin Bağımsızlığı Md. 138" ve "Hakimlik Teminatı Md. 139" emrettiği şartlarda "Türk Milleti" adına Hakimlik ve Savcılık görevini yapan Sayın Adalet mensupları

Sizler en yüksek yargı organımız olan Anayasa Mahkemesinin kuruluş kanunu olan ve halen yürürlükteki 2949 sayılı kanunun 7. Maddesindeki (Türk Milleti tarafından demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını koruyacağıma görevimi doğruluk tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde sadece vicdanımın emrine uyarak yapacağıma namusum ve şerefim üzerine andiçerim) yemini ederek göreve başlayan Sayın Adalet Mensupları;

Sizler Türk Telekom ve 3. Havalimanı ihalesindeki yolsuzlukları çözmeden

Bilal Erdoğan'ın vakfına bir Arap tarafından Vakıfbank kanalıyla gönderilen

100 Milyon Dolar (YÜZ MİLYON DOLAR) tutarındaki bağışın hangi imar değişikliği karşılığında olduğunu soruşturmadan şüphelileri yargılamadan

Türk Milletinin peşkeş çekilen çalınan haklarını Türk Hazinesine teslim etmeden gerçek anlamda kimseyi yargılayamazsınız.

Yargılıyorum zannedersiniz belki ama yolsuzluklar karşılığındaki suskunluğunuzu ne kendi vicdanınıza ne de hukuk ahlakına anlatamazsınız…

Sizler; Danıştay Başkanının kızı ile ilgili tamamen yasa ve ahlak dışı atamaları sessizce kabullenirken aç olduğu için fırından ekmek çalan garibanı yargılayıp hapse attığınızda sadece kendinizi kandırırsınız ve Türk Milletini yaralarsınız!

Sizler Türk Milleti adına görev yapıyorsunuz!

Gelip geçici iktidarlar adına görev yapmıyorsunuz!

Yarın hesap vermekten kaçan ve bunun için her türlü yasal ve yasal olmayan yolları kullanan iktidar değiştiğinde Türk Milletinin gerçek temsilcileri yönetime geldiğinde ne çay toplamaya giden ne kendi kızına torpil yapan ne de şaibeli ilişkileri olduğu bilinen Yüksek Yargı mensupları sizleri korumaz!

Sayıştay denetimleri sonucu tüm bu yolsuzluklar raporlara yansımış bulunmaktadır. Yapmanız gereken bu resmi raporları istemek okumak ve gereğini yapmaktır.

"Efendim ben bunu yaparsam beni tayin ederler veya meslekten atarlar" diye korkunuz varsa ve böyle bir durumla karşılaşırsanız durumu Türk Milletine açıklayın!

Türk Milleti namuslu ve düzgün görev yapan insanını bağrına basar.

Size ofis de açar size göğsünüzü gere-gere yaşayacağınız iş de verir!

Yaşça ve deneyim olarak hepinizden büyük bir vatansever olarak lütfen aşağıda anlatacağım hikayedeki "Tavşan" gibi olmayın!

Ne kendinize ne ailenize ne de Türk Milletine lütfen bunu yapmayın.

Cesur olun korkunun ölüme çare olduğu nerede görülmüştür ki!

Bir ülkede Adalet susarsa sadece zalimlerin sesi duyulur…

Tavşan ve Ayı ormanda dolaşırken kakaları gelmiş ve yapmaya başlamışlar.

Ayı tavşana sormuş; "Sen kakanı yaparken tüylerine b.k bulaşsa aldırır mısın?"

Tavşan; "Niye aldırayım nasılsa ben görmüyorum ki?"

Ayı "iyi o zaman" deyip tavşanı yakalamış ve poposunu tavşanla silip yürüyüp gitmiş! Tavşan her tarafına b.k bulaşmış bir halde kalakalmış…

Türk Milleti bir tane cesur yürek arıyor! Var mı?

NURULLAH AYDINABD-NATO VE TÜRKİYE

01 Ekim 2018-ANKARA

Atatürk'ün bağımsızlık temeline dayalı stratejik dış politikasını tersyüz etmiş ve ABD ile askeri ve eğitim 1939 1947 anlaşmaları imzalanmıştı. Osmanlıyı parçalayan Balkanlarda Ortadoğu'da milyonlarca Türkü katleden yakıp yıkan işgal eden İngiltere ve Fransa ile anlaşmalar yapılmıştı.

1946 yılında 16 subay NATO eğitiminden geçirilmek üzere ABD ye gönderilmişti.

1950 yılında iktidara gelen Menderes ile de NATO ya girebilmek için orduda ABD karşıtı subaylar generaller tasfiye edilmiş ABD'ci komuta kademesi oluşturulmuştu.

Kore'ye asker gönderilerek yüzlerce askerin kaybı karşılığı NATO'ya girilmişti.

NATO Gladiosu oluşturulmuş Türkiye'deki Amerikan karşıtı unsurlara karşı gayrinizami savaş teknikleri ile operasyonlar düzenlenmişti.

İstihbarat örgütü MAH ABD ve İsrail istihbaratınca düzenlenmiş eğitilmiş ve iç içe geçen yapı oluşturulmuştu.

Menderes iktidarına karşı Ordu içinde huzursuzlukların artması üzerine ABD Gladio ile asker içi örgütlenme sağlanarak darbe yaptırılmıştı. Heyecanlı coşkulu bağımsızlıkçı subaylar da bu anaforun içine girmişti.

Türkiye Şubat 1952'de NATO'ya girdi. Sadece 7 ay sonra NATO üsler kurdu.

1962'de Küba krizinde ABD Türkiye'de nükleer başlıklı Jüpiter füzelerini yerleştirmişti.

NATO Güneydoğu Kara Kuvvetleri merkezi İzmir'e taşındı. İzmir'e NATO Hava üssü kuruldu. Libya katliamlarını yapan hava harekatı İzmir merkezli yürütüldü.

İzmir'de dağın içinde devasa büyüklükte bir NATO'nun Savaş Karargâhı üssü var. Karargâh dağın altında. İçi şehir gibi nükleer saldırıya dayanıklı birkaç yıl yetecek kadar yiyecek stoku var. Spor salonları atış poligonları var. Dağın içinde galerileri geniş asansörler ve kapılar sensörlü. İzin aldığında bile bazı bölmelere girilebiliyor. Fotoğraf-video yasak. Komuta merkezi uzay üssü gibi. Gökyüzünü tarayan radarları İzmir limanının derinliklerini akıntılarını gösteren zemin haritası var

1911 yılında Osmanlı-Türk toprağı olan Libya'nın işgali üzerine Mustafa Kemal dahil Türk askeri İtalyan işgaline karşı savaşa gittiler. Batı emperyalizmine karşı mücadele eden Türkiye yüzyıl sonra 2011 yılında bu kez haçlı-Batı emperyalistleriyle birlikte olup Libya'da katliamda ve kentlerin yakılıp yıkılmasında rol aldı.

Ecdadın tarihi çizgisine kimliğine yani mazlumun yanında yer alıp zalimle mücadele anlayışına zıt bu ihaneti tarihte affetmeyecek Türk Milleti de affetmeyecektir.

Bakın; Türkiye'de örtülü ABD işgal üsleri nerelerde:

* Ankara Karamürsel Sinop Hakkari Hatay Erzurum Kargapazarı; dinleme üsleri.

* Ankara Cevizlibağ Elmadağ İstanbul İzmir; dinleme ve harekat merkez üsleri.

* Adana-Hatay Toroslar; CIA Gladio eğitim üssü.

* Tekirdağ Çorlu Havaalanı; Lojistik destek üssü.

* Konya; AWACS erken uyarı uçakları bu üste.

* Gaziantep-Batman Havaalanı; Lojistik destek amaçlı havaalanları. Heronların üssü.

* Sabiha Gökçen Havaalanı; Lojistik destek havaalanı.

* Mersin Taşucu Limanı; Limanda liman ve helikopter pisti var.

* İskenderun Limanı; Türkiye'nin en geniş konteynır alanına sahip bulunuyor.

* Adana İncirlik; Nükleer bombaların yer aldığı ABD'nin bölgedeki tek harekat üssü.

* Diyarbakır; Hava üssü NATO askeri var.

* Şırnak-Silopi; Lojistik depolama yeri.

* Mardin; İncirlik Üssü'ne ve İskenderun'a gelen ABD asker ve teçhizatları için geçiş yeri.

* Şanlıurfa; yakıt ikmal üssü.

İşbirlikçiler için Batı-haçlı savaşlarını sürdürenlerin dostu derken boşuna mı diyoruz.

Bir de siz düşünün olmaz mı?

Günün Sözü: Kişinin söylediğine değil de icraatlarına bak kim olduğunu anlarsın.

RIFAT SERDAROĞLU: EL'İN FAİZİYLE

Temel on sene kadar Amerika'da inşaatlarda çalışmış epey para biriktirmiş ve memlekete dönmeye karar vermiş. Aksilik bu ya işi bırakacağı gün inşaattan düşmüş ve ağır yaralanmış. En feci yarayı da erkeklik organının kopmasıyla almış!

Organ naklinde çok usta olan Prof. Dr. Takaşi anında müdahale edip o gün vefat eden bir siyahi Amerikalının organını Temel'e takmış.

Temel ameliyattan bir ay sonra "içine tüküreyim bu ülkenin" diyerek Türkiye'ye dönmüş…

Bir yıl boyunca Temel'den haber alamayan Prof. Dr. Takaşi merakını yenemeyince Türkiye'ye gelmiş ve Temel'in kapısını çalmış!

Kapıyı Temel'in karısı açmış doktora kim olduğunu ve kocasını niçin aradığını sormuş. Doktor Takaşi;

"Ben Temel'i ameliyat edip onu hayata bağlayan adamım" deyince

Fadime "Tüh senin yüzüne bizi Trabzon'a rezil ettin. Temel geldiğinden beri pavyonlardan randevu evlerinden çıkmaz oldu adı "azgın zamparaya" çıktı yüzüne hasret kaldık kimsenin yüzüne bakamaz olduk" diye ağlamaya başlamış.

Doktor şaşkınlıkla; "Niye üzülüyorsunuz? Demek ki ameliyat başarılı geçmiş" deyince

Fadime; "Başarılısın ama Temel benim yanıma hiç yanaşmıyor ki!"

Doktor "niye" diye sorunca Fadime; El'in şeyiyle gerdeğe girilmezmiş..."

Erdoğan Millî Görüş kökenli bir siyasetçidir.

-"Biz Millî Görüş gömleğini çıkardık" demişti ama doğuştan faize karşı biridir.

-Faizi tüm kötülüklerin kaynağı olarak görür.

-Enflasyonun anası da babası da FAİZDİR der.

-Ekonomide her kötülüğün sebebi FAİZDİR der.

-Faiz fakiri daha fakir zengini daha zengin yapar der.

-Biz faiz lobisine mi çalışacağız?

-Bu şartlarda istihdam nasıl sağlanacak?

Bunları ve daha ağırlarını Erdoğan defalarca söyledi.

Söylemesine söyledi de sonuçta ne oldu?

Erdoğan'ın sözleri çöp oldu çöp! Faiz Erdoğan'ı tuş etti!

Türkiye dünyanın en yüksek faizinin verildiği üçüncü ülke oldu!

Resmi faiz sözüm ona %24 gerçek faiz ise %40'ın üzerinde…

%40 faiz ile bankadan kredi alacaksınız iş yapıp hem malınızı satacaksınız

hem de bankaya borcunuzu ödeyeceksiniz!

Bu yolla para kazanmak için hangi işleri yapmak gerekir takdirinize bırakıyorum.

Havuz müteahhidi iseniz hele işinizi hazine garantili döviz geliri ile yapıyorsanız sizdeki keyif Padişahta yok!

Emine Hanım'ın- Bilal Oğlanın- Sümeyye kızımızın olduğu gibi her türlü vergiden muaf devletle iş yapan herkesin mecburen bağışta bulunduğu vakıflarınız varsa sizi değil döviz top yıkamaz top.

Hele Reza Zarrab gibi "Vatansever bir Casus" bulup ta önüne yatabiliyorsanız bundan iyisi Şam'da kayısı benzetmesi gibidir.

Ha bunları yapamıyor musunuz?

İşte o zaman güzel bir şekilde öleceksiniz… (AKP'li bir sepet Bakan maden kazasında ölen işçilerimiz için böyle demişti!)

Gelelim yazının başlığına!

Elin parasını yüksek faiz karşılığı alır parayı da taşa toprağa gömerseniz uluslararası tefecileri döviz Baronlarını mutlu edersiniz ama kendi evinize hayrınız dokunmaz!

El'in faiziyle döviziyle caka satarsanız borçlarını ödeyemez hale gelirseniz boğazınıza basa basa size ödetirler. Ödetirler delikanlı ödetirler. Göreceksiniz!

RIFAT SERDAROĞLU: KASIMPAŞALI MAKKENZİ

AKP önderliği her şeyin yerli ve milli olanını sever!

Örneğin saray muhafızları tamamen yerlidir. O kadar yerlidir ki kökleri ilk Türk Boylarından olan "Duşakabinoğulları" aşiretine kadar gider.

Saraya ne zaman yabancı bir konuk gelse bu arkadaşlar miğferlerini takar kılıçlarını kuşanır siber saldırılara ve yapay zekaya karşı kalkanlarıyla Reis'i korumaya alırlar…

AKP önderliği paranın da yerli ve milli olanını biriktirir! Dövize karşıdır.

Döviz için "şeytanın parasıdır asla ellenmemelidir" der.

17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet operasyonu (adı sonradan darbe oldu) sırasındaki "Sıfırlama" çalışmalarında duyduğunuz "Babacığım 24 saattir çalışıyoruz geriye daha 30 Milyon Avro kaldı" ses kayıtları tamamen montaj-şantaj idi.

O paralar altı sıfırı atılmış taş gibi harbi TL idi!

Sarayda çalınan türkülerin en birincisi ise; "Bahçelerde kereviz biz döviz-möviz yemeyiz" türküsüdür.

Osmanlı'daki "Lale" devrinden sonra "Sülale Devrini" yaşayan aile fertleri de dövizi hiç sevmezler!

Misal; Reis yurtdışına mı gitti! Reis korumalarıyla adam döverken Hanım Sultan da alışverişe çıkar. Hanım Sultan kapattığı mağazada aldıklarının ödemesini yapması için özel sekreter taşır. Sekreter dövizleri taşır ve ödemeleri yapar. Sülale olarak onlar dövize ellerini asla sürmezler.

O kadar yerli ve millidirler yani…

AKP eğitimin de yerli ve millisini sever!

Tüm AKP'liler çocuklarını İmam Hatip Okullarına verip iyi birer Müslüman olarak yetiştirirler.

Öyle Amerika'da okuyan gavurlarla partilere giden içki içen bir tane AKP bebesi yoktur. Reis'in oğlu bile "Doktora Vermek" için İtalya'ya gitti ama hatasını anlayıp doktora vermeden oradan kaçtı…

Gelelim Kasımpaşalı Makkenzi 'ye!

Bazı art niyetli sabotajcılar Saray Damadı Berat Bey'in önünü kesmek için (sünnet değil engellemek anlamında) Hazine ve Maliyemizin kontrolünü emanet ettiğimiz ABD'li firma Makkenzi için yabancı dediler.

Hey gidi cahiller hey!

Bir kere Makkenzi'nin kurucusu öz be öz Kasımpaşalıdır!

Esas adı Remzi Keneci'dir. Lakabı "AK" tır. Kendisi albino 'dur. Beyaz kaş-beyaz kirpik ve beyaz saçlarıyla dolaştığından kendisine bu lakap takılmıştır.

Çok zeki olan Ak Remzi Keneci yıllar önce ABD'ye gitmiş ve tombalacılık

bul karayı al parayı torbacılık tırnakçılık derken işi ilerletmiştir.

Kasımpaşa bitirimhanelerinde hala onun barbut seansları konuşulur!

Parlak zekasıyla herkese akıl veren Ak Remzi Keneci ilk "Danışma" şirketini Pensilvanya'da kurmuştur.

Amerika'da akıl almak isteyen çok olunca şirketi büyümüş ve dünyaya açılmıştır.

Racona ters düştüğünden Ak'ı Mak Keneci'yi de Kenzi yaptırmıştır. Remzi ise göbek adı olarak kalmıştır.

Amerikalı Makkenzi bildiğiniz has Kasımpaşalıdır yani.

Yakında İzmir'deki "Atatürk Stadyumu" adı "Makkenzi Arena" diye değişirse hiç şaşırmayın!

Bir de Makkenzi'nin Kasımpaşalı olduğunu Ankara'daki bürosunun başına özüm Süreci" mucidi Aposever Beşir Atalay'ın damadını tayin etmesinden net olarak anlıyoruz…

Anladınız mı şimdi Makkenzi'nin kökünü?

Bundan böyle bilin-araştırın-öyle konuşun…

Değerli Okurlar;

Makkenzi dahil her şeyi anlarım da açlıktan kikiriği çıkmış garibanların hala AKP'ye oy vermelerini anlamış değilim. Soruyorum neden diye;

"Abi bizim beklentilerimiz var sıra bize de gelecek" diyorlar!

İki kardeş eşek yıllar sonra bir araya gelmişler. Biri şişmanlıktan neredeyse yürüyemeyecek halde diğeri ise kemikleri sayılıyor! Şişman eşek; nadı bırak benimle gel. Bizim orada otlak bol iş az" demiş!

Zayıf eşek "Gelemem benim beklentilerim var" deyince diğeri "Ne beklentin var senin" diye sormuş?

Zayıf eşek anlatmış; Benim sahibim karısıyla kavga edince her seferinde "bak beni kızdırma seni avludaki eşeğe şaaptırım" diyor. Beklentim budur.

Şişman eşek "hayal görüyorsun" demiş ve yoluna gitmiş.

Aradan yıllar geçmiş yine karşılaşmışlar. Zayıf eşek; "Aman beni kurtar beni de götür" diye yalvarınca diğeri sormuş; "Ne oldu senin beklentin?"

Zayıf eşek; Benim sahibim; "Bak hanım çok kilo aldın. Ya zayıflayacaksın ya da avludaki eşeği şaaparım ona göre" demeye başladı n'olur kurtar beni…

Eyy AKP'liler 17 senedir bekliyorsunuz! Dikkat edin bu kış başınıza öyle şeyler gelecek ki sizi kurtaracak kimseyi de bulamayacaksınız…

Not; Peşin peşin söylüyorum! AKP yakında İMF'ye baş vuracak. Sakın yine İMF yerli ve milli değil masalına baş vurmayın. Çünkü İMF de aynen Kasımpaşalı Makkenzi gibi yerli ve millidir. Biz zaten İMF'nin ortağıyız be ya!

Adını bile biz koyduk ama gavurlar utanmasın diye bugüne kadar açıklamadık.

İşte açıklıyoruz; İMF demek steyene Mangır Fonlarız" demektir. Yaaa!

Esas tehlike İMF'nin bir adım sonrasıdır. İnşallah oraya da baş vurmak zorunda kalmayız! Orası neresi mi? GBB (Galiba Boka Battık)

(Doğum günüm sebebiyle kutlamak zahmetinde bulunan tüm dostlarıma ve Frankfurt'ta bizi en mükemmel şekilde konuk eden Atatürkçü Düşünce Derneği üyelerine Toplum 24 TV'ye ve Sayın Hüseyin Adalı'ya teşekkürlerimi saygılarımı sunarım. )

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder