7 Ekim 2018 Pazar

Güncel makalelerden bir buket 2018-10-7 5


BEKİR COŞKUN: PARTİ TEŞKİLATIMIZA DUYURULUR

Arkadaşlar…

Rabbimizin nasip ettiği aziz milletimize hizmet aşkı ile 2023 nurlu ufuklara doğru iç ve dış mihrakların hain saldırılarına rağmen muasır medeniyetin dahi üstünde olacak şekilde partimiz yola devam etmektedir…

Ancak kimi kendini bilmez kökü dışarıda ihanet içindeki haddini bilmezler ekonomik kriz varmış gibi iftiralar atarak milletimizin zihnini bulandırmakta böylece netice alacaklarını zannetmekte bir kısım vatandaşlarımız da sanki ekonomik kriz varmış gibi hissetmektedirler…

Arkadaşlar…

Bu gibilere Cenabı Hak huzurunda hesap sorulacağı gibi bu dünyada da savcılıklarımızın gerekli dersi vereceklerinden kimsenin şüphesi yoktur…

Yine de parti teşkilatımız tedbir olarak:

a-Gıda maddelerine bilhassa dana kıymaya gelen zamları hatırlatmasına mahal vermemek bakımından toplantıları lokanta kebapçı köfteci gibi yerlere uzak yerlerde düzenlemeleri isabetli olacaktır…

b-Kimi haddini bilmezlerin muhtemel "Açız…" diye bağırmalarına mahal vermemek bakımından da toplantı öncesi "Acaba karnı aç olan var mı?" "Buyurun yemek yiyelim" gibi yaklaşımlar unutulmamalıdır…

c-Ayriyeten; "Açız" diye bağırma ihtimali gözüken kötü niyetli şahısların tespiti durumunda ellerine tutuşturulmak üzere hazır dürüm bulundurulması…

d-Konuşmacı arkadaşlarımızın bilhassa turp roka turşu gibi iştah açıcı ifadelerden katiyen bahis etmemeleri hanım kardeşlerimizin de mantı börek içliköfte yapacakmış gibi bir duruş içinde olmamaları…

e-Parti mensuplarımızın MYK üyelerinin garsonları dolayısıyla yemeği akla getirecek papyon fitilli pantolon beyaz ceket gibisinden kıyafetler giymemeleri rica olunur…

Arkadaşlar…

Bu vesile ile sayın liderimizin buyurduğu nsanı yaşat ki devlet yaşasın" düsturu ve ecdadımızın rahmeti ile mübarek vazifemizin devamını aynı şekilde milletimizi daha da güzel zemine oturtmamızı dualarla Mevla'dan niyaz eder………



SONER YALÇIN: KAFANIZ KARIŞMASIN

AKP iktidarı McKinsey&Company adlı ABD'nin strateji-danışmanlık şirketiyle anlaşmasının meali şudur:

-"Kredi- borç verecekler ya da yatırım yapacaklar bizim iktidara güvenmiyor!

-"Biz de küresel piyasaların inanacağı bir 'hakem' bulduk; tüm yaptıklarımızı onun gözetiminde yapacağız!

-"Keza onun yol göstericiliğine başvuracağız.

-"Bize olan güven sorununu McKinsey ile aşacağız!"

Bu aslında 16 yılın sonunda gelen itiraftır:

-"Biz beceremedik!"

-"Biz ülkeyi yönetemedik!"

-"Bize kimse güvenmiyor artık!"

2001 krizini anımsayınız:

-Hayat olağanüstü pahalanmıştı.

-Döviz olağanüstü artmıştı.

şsizlik rekor kırmıştı.

flaslar intiharlara sebep olmuştu.

Ve: Dünya Bankası'nın görevlendirdiği Kemal Derviş IMF ile masaya oturdu anlaştı. Sert ekonomik kararlar aldılar.

Bu zorlu yapısal reformların altına imza koyan DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti seçimde baraj altında kaldı.

İktidara gelen AKP "Derviş-IMF kararlarını" ilk yıllarda harfiyen uyguladı. Sonra…

"Yoldan" çıkıp "kayırma ekonomisi" bataklığına saplandı! Merkez Bankası gibi 2001'de özerkleştirilen kurumları pasifize etti. Keza demokrasiyi-hukuku rafa kaldırdı. Sonuçta:

-Yabancı sermaye kaçtı.

-Türkiye inşaat dışında üretemez oldu.

ktidar kamunun varını yoğunu satıp tüketime harcadı.

Bugün… Sıcak paraya bağımlı Türkiye 2001 krizinin benzerini yaşadı/yaşıyor.

Diyebilirsiniz ki:

2001 krizi IMF ile "halledildi. "

2018 krizi IMF ile değil de niçin McKinsey ile "çözülmeye" çalışılıyor?

Farkı ne?

Yazayım:

NE DEĞİŞTİ?

IMF konusunda kafa karışıklığı var.

Ülkeler IMF'den neden kredi almak ister; kredi faizleri düşük olduğu için mi? Hayır. Ki zaten IMF kredi miktarı bilinenin aksine çok azdır.

Mesele sadece IMF'nin para vermesi değildir!

Asıl mesele şudur:

IMF'nin bir ülkeye kredi vermesi demek küresel piyasaların o ülkeye kredi açması demektir! Amacı Erdoğan'la aynıdır; piyasa ekonomisine güvenin sürmesini sağlamak!

IMF "yeşil ışık" yakan kurumdur; güvenilirlik ölçüsüdür!

Bu nedenle -Türkiye'nin de içinde olduğu- 189 üyesi var. 80'e yakın ülkenin IMF'ye yaklaşık 50-60 milyar dolar borcu bulunuyor. Türkiye IMF ile 19 kez stand-by anlaşması yaptı. Sonuncusu 4 Şubat 2005'te oldu: AKP hükümeti 6.6 milyar dolar aldı. IMF Raporu bu paranın Türkiye'ye değil AKP'ye verildiğini açıkça yazdı: ç yıllık bir program… 2007 yılında yapılacak olan genel seçimler için bir çıpa sağlayacaktır. "

Peki…

AKP-IMF ilişkisi dün "kuzu sarması" iken bugün AKP çevreleri IMF'yi neden "düşman" gösteriyor? Üstelik IMF'nin sermayesinde en büyük paya sahip ilk on ülke arasında Çin Rusya Brezilya Hindistan gibi Türkiye'ye yakın ülkeler var! Keza… Çin'in oy oranı ve kota payı yüzde 3.8'den yüzde 6'ya yükseldi. Böylece Çin yüzde 16.7 kota payına sahip ABD ve yüzde 6.2 kota payına sahip Japonya'nın ardından üçüncü sıraya yükseldi.

O halde…

Küresel finans sistemin iki oyuncusundan; para alınacak IMF ile değil de para verilecek McKinsey ile çalışmanın tercih sebebi ne?

Bu soru Türk ekonomisinin bugün neden kriz yaşadığını ortaya koyuyor…

Şöyle:

YOLSUZLUK MESELESİ

Bu yılın nisan ayında IMF 61 sayfalık "Politika Belgesi"ni açıkladı:

"1 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla bizimle masaya oturmak isteyen ülkeleri/üyelerimizi öncelikle yolsuzluk açısından denetleyeceğiz!"

Dediler ki:

-Artık önceliğimiz yolsuzlukla mücadeledir.

Yolsuzluk ekonomik büyümeyi baltalıyor.

-Yolsuzlukla elde edilen paralar genellikle ülke dışında -çoğunlukla büyük başkentlerin- finans sektörlerinde saklanıyor. Vs.

IMF ne yapacağını (bu yılki Türkiye Raporu'nda belirttiği gibi) açıkladı:

-Kamu giderleri azaltılacak.

-Mali yönetim ve bütçeyle ilgili tüm kuruluşların kalitesine bakılacak.

-Merkez Bankası vb. kuruluşlar tekrar özerkliğe kavuşturulacak.

-Finans sektörü/bankacılık sağlamlaştırılacak.

-Hukukun üstünlüğü sağlanacak. Vs.

Yani…

IMF ile masaya oturmak kolay değil:

yle kamu gelirleriyle har vurup harman savuramazsınız.

yle istediğinize ihale veremezsiniz.

IMF işi sıkı tutar. Her icraatınızı gözetler. Ana Sözleşmesi (madde 4) gereği her yaptığınızı dünyaya rapor eder.

IMF McKinsey gibi sırdaşınız değil!

McKinsey aldığı paraya bakar! Danışmanlık yaptığı -yıllık cirosu 100 milyar doları aşan- dünya devi Enron Corporation'un batması umurunda bile olmadı! (Özellikle gençler -maaşı sebebiyle- McKinsey'e "kutsal mabet" gibi bakıyor çalışmaya can atıyor. Küresel şirketler imaj-algı yönetimini iyi yapıyor. Oysa. McKinsey'i 1994-2003 arasında yöneten Rajat Gupta'nın dolandırıcılıktan hapis yattığını kaç kişi bilir!)

McKinsey'in "ahbap çavuş icraatı" açısından AKP iktidarına sıkıntı vermeyeceği ortada!

IMF ile masaya oturmak için "alışkanlıklarınızdan" vazgeçmek zorundasınız. Fark budur…

CAN ATAKLI: OHA FALAN OLDUM YANİ

Neydi o televizyon dizisi Avrupa Yakası Gülse Birsel'in yazıp oynadığı dizi işte.

Orada şımarık zengin genç kızı oynayan çok başarılı bir sanatçı vardı.

Yeni yetme sosyetik kızımız çok şaşırdığı bir olay karşısında "Oha falan oldum yani" derdi.

Bir ara herkesin diline yapışmıştı bu söz sonunda RTÜK sözlerin argo olduğuna hükmederek yayıncı kanalı uyarınca herkesin ağzındaki "Oha falan olum yani"klişesinden vazgeçmişlerdi.

Yıllar sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun Cumhurbaşkanı Erdoğan geliyor diye köpeklerle aranmasını görünce ister istemez "Oha falan oldum yani" ben de.

Gerçekten bu manzara karşısında söyleyecek başka laf bulamadım.

Ya da bulduklarımı tekrarlamam aile terbiyem gereği mümkün değil.

Hesapta Türkiye'nin kalbi en önemli yeri demokrasinin beşiği en güvenli yer Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonu orası.

Ama tek adam Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan gelince bütün bu sıfatlar bir kenara bırakılabiliyor.

Köpekli polisler salona giriyor köşe bucak bomba araması yapılıyor.

Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olmak üzere tüm milletvekilleri bu korkunç manzarayı izliyor ağızlarını bile açmıyor.

Muhalefet liderleri uslu çocuklar gibi az önce köpeklerin bomba aradığı sıralarında oturuyor ve Erdoğan'ı ayakta karşılayarak alkışlıyor.

Demek ki artık hiçbir değerimiz kalmadı.

Parlamentonun ne onurunu ne gururunu ne de güvenliğini sağlayamıyoruz.

İşin garip tarafı "haber değeri de olan" bu görüntüler medyada da yer almıyor.

Muhalefet medyası bile bu olayı eleştirmiyor ve sanki sıradan bir olay gibi geçiştiriyor.

Ne diyeyim her ülke layık olduğu biçimde yönetilir.

Parlamentonun böylesine aşağılandığı bir ortamda kendilerine muhalefet diyen siyasi partiler düşünsün bana ne.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

HER GÜN HAKARET EDECEĞİNİZE HDP'Yİ KAPATIN GİTSİN

Seçimlerde 6 milyon oy aldı HDP.

Oy oranı yüzde 11.70 ile MHP'nin yüzde 11.10'luk oranından daha fazla.

Milletvekili sayısı 67.

Buna karşı AKP'nin peşine takılan MHP'nin ise 50 milletvekili var.

Ama fiilen böyle bir parti yok sayılıyor.

AKP Genel Başkanı Erdoğan barajı aşıp da AKP'nin Meclis'te yüzde 50'yigeçmesine engel olduğu için HDP'ye çok öfkeli.

Erdoğan "HDP yüzünden Meclis'te çoğunluğu kaçırdık" diyemiyor ama "Bu parti terörist" diyebiliyor.

O öyle deyince Meclis'te demokrasi ve hukukun bekçisi olması gereken Meclis Başkanı korkudan HDP'yi yok sayıyor.

İktidarın küçük payandası MHP zaten hırsından çatlamış durumda olduğu için HDP'nin terörist olarak nitelendirilmesini ellerini ovuşturarak izliyor.

MHP'den pek farkı olmayan İYİ Parti de aynı durumda.

CHP ise "elalem ne der?" diye korktuğundan ağzını açamıyor.

Sonra da ortaya hepimizin rol aldığı bir komedi filmi çıkıyor.

Böyle demokrasicilik oynamak yerine madem öyle HDP'yi kapatın gitsin de bari bu garabet ortadan kalksın.

BUNU YAZMAK GEREK

ÜSKÜDAR'IN TWEETÇİ BELEDİYESİNDEN HÂLÂ SES SEDA YOK

Mahallemizi işgal eden sokak köpeklerini yazmıştım. Sonra bunu yine mahallemizde oturan bir kişinin de paylaşmasından sonra Üsküdar Belediyesi'nin de tweet atarak "Gereken yapılacak" dediğini belirtmiştim.

Gerekenin yapıldığı yok tabii.

Üsküdar'ın tweetçi belediyesi laf olsun torba dolsun misali oturuyor oturduğu yerde.

Zaten başkanının da Erdoğan'ın hışmını çektiği ve bir daha aday yapılmayacağısöyleniyor.

Herhalde böyle bir ortamda çalışmanın gereksiz olduğuna inanıyor Üsküdar'ın başkanı ve durumu tweetlerle idare ediyor.

Ama şunu söyleyeyim;

Durum gerçekten vahim.

Yavrular da büyüdü onlarca köpek gece gündüz kâbus haline geldi.

Hayvanseverlerin tavsiyesi onları beslememiz yönünde.

Bu da yapılıyor ama yine de köpeklerin saldırganlığı sona ermiyor.

Artık sabahları karanlıkta evden çıkıyorum.

Mecburen elimde şemsiye var çünkü köpekler anında etrafımı sarıyor ve havlamaya başlıyor.

Yaklaşamıyorlar ama sabaha böyle başlamak da hiç hoş bir şey değil.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

KEMAL SUNAL'IN HER FİLMİ TV'LERDE YAYINLANIYOR BİRİ HARİÇ

Kemal Sunal filmleri televizyonların can simidi biliyorsunuz.

Sıkışınca bir Kemal Sunal filmi yayınlıyorlar. Bilmem kaçıncı tekrar olsa bile her filmde rating rekoru kırılıyor. Bir izleyicim mesaj atmış.

Hiç aklıma gelmemişti belki sizin de dikkatinizi çekmemiştir.

Diyor ki "Kemal Sunal'ın bütün filmleri defalarca yayınlanıyor ekranlarda. Ama nedense bir tanesi hiç yayınlanmıyor. "

İzleyicim çok haklı. Gerçekten o filmi çok uzun yıllar önce bir kanalda izlemiştim.

AKP döneminde hiç gösterilmedi galiba. Bu filmi yayınlamaya korkuyorlar belki de.

Kanal yöneticileri belki başlarının belaya gireceğini düşünüyordur.

Şimdi "Televizyonlarda yayınlanmayan bu Kemal Sunal filmi hangisi?" diye soracaksınız.

Her şeyi benden beklemeyin onu da siz bulun artık.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

BAHÇELİ DE HAFIZA KAYBINA UĞRUYOR ARTIK GALİBA

Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Faik Öztrak Türkiye'nin yönetiminin Amerikalı bir şirkete verilmesine tepki gösterince nedense Devlet Bahçeli kendini ortaya atarak "Faik Öztrak Kemal Derviş'le olan ilişkisine baksın önce" dedi.

Faik Öztrak'la Derviş'in ne ilgisi var ben bilmiyorum.

Ama Derviş bir dönem CHP'de milletvekilliği yapmıştı. Öztrak da Derviş gibi ekonomist olduğu için belki bir ara sık görüşmüşlerdir.

Ama sanıyorum Bahçeli Kemal Derviş'in CHP'liliğine vurgu yaparak IMF yönetimini hatırlatmak istedi.

Ancak belli ki hafıza kaybına uğramaya başlamış artık.

Çünkü ortağı olduğu hükümet ekonomiyi dibe vurdurmuştu. Çare olarak IMF kapısına gidilmişti. Amerika da IMF komiseri olarak Kemal Derviş'i göndermişti.

Bahçeli de o hükümetin Başbakan Yardımcısı olarak Derviş'in kurtarıcılığınasarılmıştı.

Kısacası Kemal Derviş'i bugün hatırlatmaya kalkması en tuhaf karşılanacak kişi Devlet Bahçeli'dir.

YILMAZ ÖZDİL: TÜRKİYE'NİN KURTULUŞ REÇETESİ MUSTAFA KEMAL'İN HAYAT HİKAYESİDİR

2008 yılıydı.

Tuhaf işler olmaya başlamıştı.

Peşpeşe Atatürk kitapları çıkarıyorlardı.

"İnsani yönlerini anlatıyoruz" sloganıyla güya kişisel özelliklerini yazıyorlardı ama aslında düpedüz karalama kitaplarıydı. Alkolik kalpsiz dinsiz megaloman hatta korkak gibi somut yalanlar vardı.

Atatürk'ün insani yönlerini tanımaya çalışan gençler zehirleniyordu.

Aynı dönemde "yeni Türkiye" sloganıyla CIA mensupları tarafından göbeği Brüksel'e bağlı yazarlar tarafından kaleme alınan kitaplar türemeye başlamıştı. Açık açık "Kemalizm'in sonu geldi" deniyordu.

Yine aynı dönemde "tarih" adı altında dergiler çıkmaya başlamıştı. Siyasi iklimden faydalanarak meydanı boş bulmuşlardı. Toplum henüz farkında değildi ama İstiklal Savaşı bile İngiliz penceresinden yazılıyordu Zübeyde hanımın namusuna bile dil uzatılıyordu.

Mustafa Kemal Atatürk'ü tarihten silmeye çalışan alternatif suni tarih yazmaya çalışan karşıdevrimcilerin sinsi çabalarıydı.

Konuşması gerekenler korkup sustuğu için yalan kurumsallaşıyordu.

"Mustafa Kemal"i yazmaya işte o 2008'de karar verdim.

Mustafa Kemal'e olan borcumuzun…

Boynumuzun borcu olarak gördüm.

10 yıl çalıştım.

İki bin civarında kitap dergi belgesel röportaj akademik tez rapor makale ve haber taradım.

Yedi bin sayfa özet çıkardım.

Peyderpey iki yılda yazdım.

İnanmayanların teyit edilebileceği kaynaklarla çarpıtmadan eğip bükmeden saklamadan gizlemeden otosansür uygulamadan olduğu gibi tüm gerçekliğiyle yazdım.

520 sayfalık kitap haline getirdim.

Bugün çıktı.

35 yıllık gazetecilik kariyerimi ortaya koyarak iddia ediyorum ki Mustafa Kemal'i hiç böyle okumadınız.

İddia ediyorum…

İlk kez tanışacaksınız.

Gözünüzün önünde üç boyutlu hologram olarak canlanacak.

Çağdaş Kuvayi Milliye'nin yayınevi Kırmızı Kedi tarafından basıldı.

Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş rekor baskısı olacak.

İlk etapta 1 milyon 700 bin adet planlıyoruz.

3 milyonu geçebileceğimize inanıyoruz.

Atatürk'e yaraşır vizyonda olması için gece gündüz çaba harcadık.

Sadece Türkçe'yle Türkiye'yle sınırlı kalmayacak.

İngilizce Almanca Azerice Çince Rusça basılacak.

Bu iddiayla yola çıktık… Dünya Mustafa Kemal'in orijinal biyografisini tarihte ilk kez bu kitaptan okuyacak.

Sadece yetişkinler için değil anaokulu versiyonu ilköğretim versiyonu olacak.

Üç yaşından itibaren 3-7 yaş grubu okul öncesi çocuklarımız için renkli çizgi karakterlerden oluşan 10 kitaplık set hazırlıyoruz.

Her bir kitap 32'şer sayfa olacak.

Yılbaşı gibi çıkacak.

mustafa-kemal

Mustafa Kemal Atatürk'ün doğa sevgisini hayvan sevgisini kitap sevgisini anne sevgisini çocukluğunu öğrenciliğini temizlik alışkanlıklarını yeme içme alışkanlıklarını sporla ilişkisini kültür sanatla ilişkisini "anaokulu seviyesi"nde anlatıyoruz… Çocuklarımız tarihte ilk kez Atatürk'le "arkadaş" olarak tanışacaklar.

8-14 yaş grubu çocuklarımız için onların rahat okuma ve kavrama seviyelerine indirgenmiş baskısı olacak… Sömestrde çıkacak.

Koleksiyon değeri taşıyan sadece 1881 adetle sınırlı tutacağımız numaralı çok özel versiyonu olacak. Olağanüstü talep var. Kimseye torpil yapmamak için başka çare bulamadık… Kırmızı Kedi internetten duyuru yapacak ilk başvuran 1881 kişiye vereceğiz.

Sadece kitap olarak bırakmayacağız.

2019'da belgesel filmi çıkacak.

150 Atatürkçü yurtsever tarafından seslendirilecek iki bin civarında fotoğraf ve görüntüden oluşacak. CD halinde saklayabileceksiniz.

Belgeselin de İngilizce versiyonunu planlıyoruz.

İnternet üzerinden uluslararası dolaşıma sokacağız.

Güney Afrikalı da izleyecek Yeni Zelandalı da.

Edirne'den Erzurum'a Çanakkale'den Artvin'e Aydın'dan Mersin'e Samsun'dan Malatya'ya Denizli'den Trabzon'a Ordu'dan Adana'ya 30'dan fazla şehrimizde imza günü planlıyoruz.

Almanya'dan İngiltere'ye Çin'den ABD'ye imza günü planlıyoruz.

Zübeyde hanımın vasiyeti gereği sosyal sorumluluk kapsamında Darüşşafaka öğrencilerine katkı sağlamayı planlıyoruz.

Kaderin cilvesi olsa gerek Mustafa Kemal kitabını yazmaya 2008'de karar verdim yayıncısı Kırmızı Kedi de 2008'de kuruldu.

Aslına bakarsanız Kırmızı Kedi'nin kuruluş amacı da aynıydı.

2008'den bu yana meydanı karşıdevrimcilere bırakmamak için mücadele ediyor.

Mustafa Kemal kitabı Kırmızı Kedi'nin 1000'inci kitabı.

Kırmızı Kedi'nin sahibi Haluk Hepkon'a tüm Atatürkçüler adına yürekten teşekkür ederim. Tarihte görülmemiş bir fedakarlıkla tarihte görülmemiş bir maliyeti göğüslüyor.

Mustafa Kemal kitabının Çin'den ABD'ye Azerbaycan'dan Almanya'ya İngiltere'ye kadar tüm dünyadaki kitabevlerinde yeralması için insanüstü gayret sarfediyor dünya çapında prestijli yayınevleriyle uluslararası angajmanlar yapıyor.

Haluk utanır ama ben söyleyeyim para kazanmayı boşver bu proje için harcanan parayla üç yayınevi daha kurulur!

Kırmızı Kedi'nin satış ve pazarlama direktörü Salih Yavuz'un şahsında editöründen grafikerine matbaa işçisinden şoförüne emeği geçen herkese yürekten teşekkür ederim.

Kendi özel yaşamlarını bile ihmal ederek çalıştılar memleketin en ücra köşelerine bile aynı gün aynı saatte ulaşabilmesi için kitap yayıncılığı tarihinde görülmemiş bir organizasyon ağı kurdular.

Bu proje…

Gençliğe Hitabe'den aldığımız görevle boynumuzun borcudur.

Mustafa Kemal düşüncesine her zamankinden fazla ihtiyacımız var.

Çocuklarımızı Mustafa Kemal'le tanıştırma yükümlülüğümüz var.

Çocuklarımıza Mustafa Kemal'in ideallerini öğretmeye anlatmaya her zamankinden fazla mecburiyetimiz var.

Mustafa Kemal aydınlanmasını bizden sonraki nesillere aktarma sorumluluğumuz var.

İstedikleri kadar unutturmaya silmeye çalışsınlar…

Bu toprakları vatan olarak benimsemiş her yurtsever ailenin kütüphanesine okuma yazmayı söken her öğrencimizin çantasına umudumuz olarak dünyaya gelen her bebeğimizin kundağına Mustafa Kemal'in kitabını bırakacağız.

Buna kararlıyız.

Çünkü Türkiye'nin kurtuluş reçetesi…

Mustafa Kemal'in hayat hikayesidir.



MURAT MURATOĞLU: TİK TAK TİK TAK YAZ SAATİ KALACAK!

Ülkenin yaşadığı karanlık günler yeterli gelmediyse demek; yaz saati denilen garabet yıl boyunca devam edecek. Belli ki yine gün yüzü göremeyeceğiz. 6 yaşındaki çocukları narkotiğin şafak operasyonları gibi karanlıkta okula göndereceğiz.

Millet yarasa gibi yaşıyor. Karanlıkta evden çıkıyor. Karanlıkta eve giriyor. Güneşsiz geçen günler sebebiyle "D" vitamini eksikliğinden muzdarip insan sayısı katlanıyor. Havalar sıcak gitsin kış geç gelsin de elektrik doğalgaz ödemeyelim diye dua ediyor.

★★★

Hadi bilimsel yaklaşalım. Türkiye'nin normal saati "kış saati" dediğimiz dilim. Güneş ışığından daha fazla faydalanmak enerji tasarrufu sağlamak için ileri ve geri saat uygulamasına geçildi. Biz ne yaptık? Dünyanın elektrik tasarrufu için geçtiği dönemlik "yaz saatinde" takılıp kaldık.

Neden? Tasarruf falan hikaye… Şu şansa bakın ki "yaz saati" uygulamasıyla Katarda bizimle aynı saat diliminde… Keza Mekke ile Medine…

★★★

Aynı boylamı kullanmanın getireceği sevap adına Türkiye'nin zaman dilimi değiştirildi. Söz konusu Arap hayranlığı olunca var mı daha önemlisi?

Saatleri en doğudaki Iğdır'a göre ayarladık. Yaklaşık 60 milyon kişinin yaşadığı işgücünün yüzde 75'inin barındığı batıyı Iğdır'a sığdırdık! Türkiye'den bile geçmeyen boylama göre saatleri ayarlamanın ülkeye elektrik ve doğalgaz faturası 500 milyon dolar!

Bakın; matematik dünyanın her yerinde aynı… Amerika'sı Almanya'sı Fransa'sı İngiltere'si hesaplıyor yaz-kış saati uygulamasının daha akıl kârı olduğuna karar veriyor.

Belli ki matematik bizde farklı çalışıyor! Dünya Ekonomik Forumu'nun açıkladığı 2017 verilerine göre Türkiye matematik ve fen eğitimi kalitesinde dünyadaki 137 ülke arasında 104'üncü sırada yer alıyor.

★★★

İlla duymuşsunuzdur. Avrupa da yaz-kış saati uygulamasını konuşuyor. İyi de onlar normal saatleri olan kış saatinde kalmayı tartışıyor. Bizim gibi yaz saatine geçmeyi değil! Fark iyice açılacak.

Türkiye'nin ekonomik ilişkileri ağırlıklı olarak kiminle? Avrupa… Keza kış saati sayesinde ucundan Amerika'yı da uyanık yakalıyoruz.

İspanya İngiltere'nin bile daha batısında olmasına rağmen kıta Avrupası ile aynı zaman dilimini kullanıyor. Neden? Mesai saatlerini bire bir Avrupa'ya uyarlamak için…

★★★

İhracatçılardan finans piyasasına kadar birçok kesim mesaisinin önemli bir bölümünde yurtdışındaki ortak ve müşterileri ile temas halinde… Şimdi uyanıp işe gitmelerini bekleyecek. Haliyle sabah mesaileri boş geçecek.

Nitekim saat farkı ülkemiz ekonomisi adına kritik önem taşıyor. Buralara kış günü yaz muamelesi yapılacak. Madem bize güvenmiyorlar danışman olarak atanan Amerikalı McKinsey'e sorsak. Tilki tilki saat kaç?

TOKMAK: İKİNCİ DÜYUNU UMUMİYE

Halimiz 137 yıl önce Düyunu Umumiye (Genel Borçlar) idaresine teslim olan Osmanlı Devleti'nin son yıllarına benzemeye başladı.

AKP yönetiminin bugün yere göğe sığdıramadığı "Ulu Hakan" diye övgüler yağdırdığı İkinci Abdülhamid 1881 yılında Düyunu Umumiye idaresini kurarak devletin gelirlerini yabancılara teslim etmişti. 7 kişilik heyetin 5 üyesi İngiliz Alman Fransız Avusturyalı ve İtalyan iki üyesi ise Türk idi.

Padişah Abdülhamid devletin en önemli gelir kaynaklarını dış borçlara karşılık bu idarenin yönetimine bırakmıştı. Yabancı idarenin onursuz denetimi 1923'te Lozan Antlaşması ile sona erdirildi.

Şimdi Türkiye'yi yönetenler "Kriz-mıriz yok" dediler ama sonra da "Ekonomik sıkıntıdayız biz yönetemiyoruz gelin siz yönetin" diyerek McKinsey adlı kuruluşa teslim oldular. Amerikan şirketi artık bütün bakanlıklarımızı (16 Bakanlığı) 3 ayda bir denetleyerek "Şunu yapın bunu yapmayın" diye talimatlar verecek buna göre raporlar hazırlayacak.

Dünya ülkeleri de parayla tutulan bu kiralık şirketin denetimine güvenip Türkiye'ye kredi yağdıracak öyle mi? Komedi gibi bir şey!

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder