2 Ekim 2018 Salı

Güncel makalelerden bir demet... 2018-10-2

TOKMAK: AF TİYATROSU!

Af elbette ki yüce bir duygudur ve affetmek büyüklüktür.

Fakat… Kimleri affedeceksin? Önemli olan bu!

Kader mahkûmlarına bir af olabilir ama başka kimleri affedeceksin?

Halk düşmanlarını mı? Devleti soyanları mı? Yetim hakkı yiyenleri mi? Kimleri?

Devlet Bahçeli durup dururken bir af teklifiyle ortaya atıldı. İktidar da eli mahkûm bunu kabul edecek!

AKP'lilerin gevelemelerine yan çizer gibi görünmelerine bakmayın. Bu danışıklı dövüş bile olabilir. Deneyimli bir siyasetçi olan Bahçeli Bey refüze edileceği bir teklifi gündeme getirir mi?

Peki kader kurbanlarından başka kimler affedilecek?

Ülkede ağır yolsuzluk ve ahbap-çavuş ilişkileriyle milleti soyanlar mı? Partizanlık yapanlar off-shore denilen para kaçırma yöntemiyle Katar'a Jersey'ye Malta'ya milyonlar kaçıranlar mı? Gençliği zehirleyen milletin kanını emen uyuşturucu satıcıları mı? Rüşvet alan rüşvet veren usulsüz kredi ve zimmet suçları işleyenler mi?

AKP Devlet Bahçeli'nin teklifine karşı stemem yan cebime koy" misali rol yapıyor.

Millet gerçekten millet ise bu affın hesabını mutlaka sorar!

ARSLAN BULUT: HAZIR KEMAL DERVİŞ KONUSU AÇILMIŞKEN...

Devlet Bahçeli CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak hakkında "Kemal Derviş ile ilişkisini kamuoyuyla paylaşırsa iyi olur" diye bir söz söyledi. Öztrak "Beni ülkemin Hazinesi'ne müsteşar olarak atayan kararnamenin altında Sayın Bahçeli'nin imzası vardır. Dolayısıyla kendi iradesi ve imzasıyla kurulan bu ilişkinin bakan bürokrat ilişkisinden başka bir şey olamayacağını da en iyi bilmesi gereken Sayın Bahçeli'nin kendisidir" diye cevap verdi ama şunları da ekledi:

"Bu değerlendirmesinden sonra Sayın Bahçeli kendisini Sayın Derviş'in kabineye dışarıdan bakan atanmasını kabul etme ve yine kendisini bu süreçte kendi Bakan arkadaşlarını dahi feda etme noktasına getiren ilişkinin ne olduğunu kamuoyuna açıklama borcu altına girmiştir. "

***

Kemal Derviş Türkiye ekonomisinin başına nasıl gelmişti?

Derviş'i Alan Makovsky'nin tavsiyesiyle Amerikan hükümeti Türkiye'ye Merkez Bankası Başkanı veya Hazine Müsteşarı olarak göndermişti. Kemal Derviş'in ekonominin başına geçmesi fikrinin Ecevit'e ait olduğu yazılmıştır ama bu da pek net değildir. Sonunda Derviş ekonominin başına getirilmiş Bahçeli de Başbakan Yardımcısı olarak buna itiraz etmemişti. O günlerde Bahçeli IMF'ye yazılan bir niyet mektubunu sadece üst yazısını görerek imzaladığını da itiraf etmişti!

IMF "15 gün içinde 15 yasa"nın geçmesini dayatıyor ve şeker yasası tütün yasası buğday yasası doğal gaz yasası petrol yasası gibi Türk üreticilerinin ve iş adamlarının önünü kapayan ve Türkiye ekonomisinin bütünüyle yabancı şirketlerin eline geçmesini sağlayan yasalar büyük bir hızla kabul ediliyordu.

Telekom'un özelleştirilmesine karşı çıkan Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz medya tarafından borsa krizinin sorumlusu gibi gösterilince Bahçeli tarafından istifaya zorlandı... Oysa yaratılan kriz Enis Öksüz'ün şahsında MHP'nin direnişini kırmak içindi... Zaten medya yabancı şirketlerin sözcüsü gibi yayınlar yapıyor Türk ekonomisinin gerilemesinin sorumluluğunu çiftçiye yüklüyordu...

Kemal Derviş daha sonra DSP'nin parçalanması ve 57'nci hükümetin yıkılması operasyonunda rol aldı. Zira ABD Irak'ı işgal edecekti ve Ecevit buna karşı çıkıyordu. ABD'nin Irak işgaline yardımcı olacak bir hükümet kurulması gerekiyordu! Kemal Derviş DSP'den istifa edenlerle kurdukları yeni partinin başarısız olacağı anlaşılınca istifa ederek CHP'ye geçti ve genel başkan yardımcısı oldu! Sonra da görevini tamamlamanın huzuruyla Türkiye'den ayrıldı! Zira artık AKP iktidar olmuştu!

***

Necmettin Erbakan 2004 yılında sorularımı cevaplandırırken Kemal Derviş ile ilgili olarak şunları söylemişti:

"Kemal Derviş'in 'Erken seçimin tarihi belli olmalıdır' diye bir söz ortaya atması tesadüfen ortaya atılmış bir söz olarak telakki edilmemelidir. Mutlaka dışarının etkisiyle söylenmiş bir söz idi. Bu etki neden yapılıyor derseniz? Dış güçler bir taraftan MHP'nin AB'ye karşı tavrını öbür taraftan da Ecevit'in Kıbrıs ve Irak konusundaki tavrını beğenmiyordu. Buralarda arzu ettiklerini kolayca elde edemeyeceklerini hissedince 'Türkiye'yi seçime götürelim çünkü Türkiye çok mühim bir ülke İsrail'in emniyeti için Orta Doğu'da yapacağımız çok iş var. Bu işlerin yapılmasında Türkiye bize yardımcı olmalıdır. Bize yardımcı olacak iktidarı iş başına getirelim' diyerek seçimleri normal zamanından önceye alınmasını gündeme getirdiler. "

"3 Kasım 2002" diye seçim tarihi veren Devlet Bahçeli idi.

Kemal Derviş ile ilişkili olmak açıklanmaya muhtaç ise hazır konu açılmışken AKP'yi iktidar yapan ve iktidarda tutan süreç hakkında da kamuoyunu bilgilendirmek gerekmez mi?

CAN ATAKLI: MADEM MASRAFTAN KURTULDUK BU KADAR MASRAFI NİYE YAPTIK?

Geçen hafta perşembe günü özellikle öğleden sonra yandaş kanalların durumu tam bir komediydi.

Hemen hepsi yurt dışına bağlanmıştı nefeslerini tutmuş UEFA'nın alacağı kararı bekliyorlardı.

UEFA 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın hangi ülkede yapılacağını açıklayacaktı.

İki aday ülke vardı. Biri Türkiye diğeri Almanya.

Bizim gazetecilerimiz ve spor otoritelerimiz çok umutluydular.

Bu turnuvayı biz alacaktık.

Futbol Federasyonu'nun çok başarılı! başkanı ve yöneticileri çok iyi bir hazırlık yapmıştı.

Almanya daha önce bu organizasyonu yapmıştı genel kanı bu kez bize verileceği idi.

Ama olmadı.

UEFA Başkanı zarfı açıp da içinden "Almanya" yazısı çıkınca müthiş bir hayal kırıklığı yaşandı.

Bu kez UEFA Başkanı aleyhine konuşmaya başladı herkes.

Organizasyonu yapmak bizim hakkımızdı kaybeden biz değildik UEFA idi falan filan.

Ama sonunda Erdoğan konuştu.

Dedi ki "Umurumuzda bile değil hem masraftan kurtulduk. "

Nasıl yani?

Bize anlatılan şuydu; Eğer organizasyonu biz yaparsak çok büyük para kazanacaktık. Ayrıca bu Türkiye'nin tanıtımı için çok iyi bir fırsattı. Türkiye'nin dostuna düşmanına ne kadar harika işler yapabileceğimizi gösterecektik.

Oysa Cumhurbaşkanı "masraftan kurtulduğumuzu" söylüyor.

Demek ki organizasyonu yapmamız halinde bir kazancımız olmayacak tam tersine masrafımız olacaktı.

O halde böyle bir ekonomik ortamda ne demeye bu organizasyona talip olduk ki?

Şimdi masraftan kurtulduğumuz için seviniyoruz ama şu ana kadar yaptığımız masraflar ne olacak?

Onca gidiş gelişler birbirinden kötü tanıtımlar Avrupa Kupası yapılacak zannıyla inşa edilen süper lüks stadlar neye mal oldu acaba?

Neyse iyi ki UEFA görevi Almanya'ya vermiş de biz de zararın bir yerindendönmüşüz.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

SARAY GAZETECİLERİ YİNE SORAMADI

Damat Berat Amerika'dayken açıklamıştı.

Türkiye "McKinsey" adlı şirketle anlaşmıştı.

Bu şirket 16 bakanlıkta (zaten tamamı bu kadar) denetimler yapacaktı.

Ekonomi konusu artık bu şirketin işiydi.

Muhalefet "dış güçler edebiyatı" yapılırken bu anlaşmanın ne demek olduğunu sorguladı.

Türkiye'nin ekonomisinin Amerika'ya teslim edildiği söylendi.

Bu anlaşmanın örtülü bir IMF programı olduğu da ileri sürüldü.

Bana göre de bu anlaşma son zamanların en önemli haberidir.

Ama ne gariptir ki Erdoğan'ın seçip uçağa aldığı hiçbir gazeteci bu konuyu sormadı.

Aralarında genel yayın müdürleri çok önem verilen köşe yazarları da var.

Buna karşı gazeteci yok orada.

Bu yüzden soru soramıyorlar.

Saray danışmanlarının dağıttığı soruları sorar gibi yapıp yine önceden hazırlanmış cevapları alıp yayınlıyorlar.

Oysa Erdoğan ekonomi ile ilgili konuşurken "IMF ile örtülü anlaşma"eleştirilerine değinerek "IMF ile hiçbir işimiz olamaz" diyor.

Oradaki sözde gazetecilerin yine aklına gelmiyor "McKinsey" konusunu sormak.

Hem canım sıkılıyor hem de acıyorum bu zevata.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

DURUP DURURKEN ATATÜRK'E SALDIRMAK İÇİN TEZGAHI BÖYLE KURUYORLAR

Havuz medyanın en irisi Sabah Lale Mansur'u yeniden ortaya sürerken "Atatürk aleyhine söz söyletmenin" yolunu da bulmuş.

Aslında röportaj sıradan bir sanatçı röportajı.

"Son zamanlarda neden ortada görünmüyorsunuz?" türü bir soru var örneğin.

Lale Mansur'un artık dizilerde niye oynamadığını da merak etmiş röportajı yapan.

Cem Yılmaz Şahan Gökbakar için ne düşündüğü de merak edilmiş.

Buraya "Atatürk düşmanlığı" nasıl sokuşturulacak?

Sıradan sorular soran röportajcı bir anda şöyle bir soru sormuş;

"Dedeniz Çanakkale'de Atatürk'ün silah arkadaşı Servet Paşa. Korgeneral olarak emekli olmuş babanız da kurtuluş mücadelesinin önemli isimlerinden Hüsrev Gerede'nin yeğeni. Ailenizde böyle Atatürk'ü yakından tanıyan kişiler olması sizin ona bakışınızı nasıl etkiler?"

Ne kadar entelektüel bilgi dolu bir soru değil mi?

Lale Mansur bu akla ziyan soru üzerine döktürmüş o lafları.

Yeni dönem gazetecilik işte böyle yapılıyor artık.

Propaganda Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı için bahane aramaya bile gerek duymuyorlar lafın ortasından girip saçma sapan bir soruyla algıyı yaratıyorlar.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

"YETMEZ AMA EVET"Çİ TAYFANIN YİNE BİTİ KANLANDI

Bilmem dikkatinizi çekiyor mu AKP'ye yaranmak için cemaatin peşine takılıp "Yetmez ama evet" diyen sözde demokrat liberal tayfa yine gündeme getiriliyor.

Bunların bazıları Erdoğan'ın yönetimi elinden kaçırdığını Ergenekoncuların her yerde hakim olmaya başladıklarını anlatıyorlar örneğin.

Yargıyı ele geçiriyormuş meğer daha önce tutuklanan ve mahkum edilen ama sonra salınan Ergenekoncular.

Cemaate zamanında inanılmaz övgüler düzen Engin Cinmen söylüyor bunu örneğin.

Cumhuriyetten uzaklaştırılan Ahmet İnsel Oya Baydar Aydın Engin gibi isimler de iktidarı bu açıdan uyarıyorlar hesapta.

Kervana şimdi de cemaatin en güçlü olduğu dönemlerde bir fikir ve sanat kadınıolarak lanse edilen tiyatro sanatçısı Lale Mansur katıldı.

Havuz medyasına konuşmuş Lale Mansur ve yine içindeki Atatürk düşmanlığınıçekinmeden sergilemiş.

Atatürk Türkiye için çok iyi şeyler yapmış ama ona "tapmak" ayrı şeymiş. Atatürkçüler dindar insanları aşağılamışlar kızların okula gitmeleri için kampanyalar açmışlar ama başörtülü kızlarımızın üniversitelere girmelerini yasaklamışlar.

Belli ki iktidar zorda.

Cemaatle anlaşmazlıkları nedeniyle operasyonlar yaparken mevzi kaybettiklerinidüşünüp zararsız gördükleri eski cemaat destekçilerinin bitini kanlandırıyorlar yine.

MURAT MURATOĞLU: DUBLE ZAM!

Nefes aldırmıyorlar yeminle… Hem doğalgaza zam geldi hem elektriğe… Yine… Duble yol alışkanlığından olsa gerek zamlar da duble…

Halkımız müsterih olsun; bunların hepsi manipülasyon… Kriz falan yok! Başkanlık sistemiyle şahlanıyor Türkiye… İstikrar diye ben buna derim işte…

Zam yapmak devlete serbest işletmeye yasak! Bizim haber ajansları mutluluk dağıtırken zam haberlerini yabancı Reuters'tan öğreniyoruz. Alın bakın yine dış mihrak!

★★★

3 ayda üç kere zam… Uyanık esnaf zihniyetiyle yönetilince ülke yüzde 10 değil de yüzde 9 zam yapılıyor her keresinde… Sonuç?Konutta sadece 3 ayda elektriğe yüzde 36 doğalgaza yüzde 30 zam geldi. Sorsan yıllık enflasyon yüzde 17'ydi! Sanayi ve ticarethaneleri hiç sormayın. Gelen zam oranını en az iki ile çarpın.

Peki bu zamlar halkımızı yıldırır mı? Sanmam! Ortamlarda ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu günlerde destek gerekiyor dersin geçersin. Kendini cihatta hissedersin.

★★★

Yapılan bu zamlar aslında devede kulak… Yapacağımız iş sizin yapacağınız işi deyip hikayeyi biraz başa sarmak…

Bir hesapladılar Türkiye hızlı büyüyecek fabrikalar kurulacak enerji açığımız daha büyük olacak. "Talep hazır" denildi. Devlet elinde elektrik adına ne varsa özelleştirdi… Yetmedi neredeyse her holding çiğ köfteci açar gibi elektrik santrali işine girdi.

★★★

Ceplerinden harcamadılar. Döviz bazında büyük krediler aldılar. Keza dağıtıcılar. Milyarlarca dolar verdikleri ihalelerin paralarını çıkartamadılar. Hepsi kredi borcunun altında kaldılar.

Şimdi bu batıklar bankaların portföylerinde yer alıyorlar. Lakin batık olarak görünmüyor şüpheli alacak olarak sayılıyor.

Enerji sektörü halen 55 milyar dolar civarındaki borcuyla imalat toptancılık ve inşaat sektörlerinden sonra en fazla risk taşıyan sektörlerden biri durumunda.

★★★

Haliyle bankalar; "Devlet bu şirketleri kamulaştırsın gerekirse tahvil çıkarsın paramızı kurtarsın" beklentisindeler.

Elektrik üreticisi şirketler bu işe girdiklerine imza attıkları kredilere bin pişmanlar. Devlet bu şirketleri kamulaştırsa gerekirse tahvil çıkarsa da paramızı kurtarsa beklentisindeler.

Hükümet ise zam yapsak da hiç değilse birkaçını kurtarsak derdinde… O zaman taktik maktik yok zam zam zam…

Bir anda kallavi zam yaparsa sanayi iyice durur. Kamulaştırırsa fatura komple devlete yük olur. Tahvil çıkartsa vadesi gelince ödemesi zor olur. Konu kilit!

★★★

Peki sektörün bu profilini kim çizmişti? Bu yapının mimarı kimdi? Yeni danışmanımız Amerikalı McKinsey'den başkası değildi.

Türkiye'de yaptığı en önemli icraatlarından biri enerji sektörünün "serbestleştirilmesi" süreciydi. Harika akıl verdi! Heyecanla bekliyoruz yeni projelerini…

BEKİR COŞKUN: TURKUAZ

TBMM açıldı…

Açılmasaydı da olurdu…

Çünkü kanunları KHK'ler adı altında Reis zaten yapıyor… Meclis kapalıyken daha çok kanun çıkıyor bu memlekette…

Böyle olunca tek adam dönemi ile birlikte Meclis'in kırmızı halılarını kaldırdılar…

Turkuaz döşendi…

19 bin 327 metrekare Ahmet Tan hesapladı…

Yani 20 dönüm

Reis cumhuriyetin rengini silip kendi rengini de getiriyor…

Böyle olunca kırmızı cumhuriyet renginin yerine saray rengi turkuazın milletvekillerinin ayaklarının altında olması korkuyu pekiştiriyor…

Halıyı bir çekse dökülecekler…

Eee kanun çıkartıp neyi düzenleyeceksin?. .

Sarayın yaptığı KHK'lerin geri dönüşü yok sıkıysa itiraz et…

Turkuaz bütünsel tıp döneminde kimi sinir hastalıklarının tedavisinde kullanılırdı… Özellikle ruh hastalıklarının tedavisinde… Bakınca rahatlık huzur gevşeklik vermesi bakımından…

Diyelim ki milletvekili olarak karşı olduğun kanunu saray yaptı…

Kızdın…

Gözün halıya takılınca otomatik olarak "Reis burada muhalefet nerede?" deyip oturuyorsun…

Oturduğun yere…

Nitekim Meclis'in açılışında resepsiyona falan lüzum görülmedi…

Sarayın ejder meyveli smoothie starex eşliğinde aloeverası yanında pilav üstü dönerin lafı mı olur şişko…

Meclis Başkanı "Bu kriz döneminde harcamalardan kısıtlama maksadıyla" dedi…

Halılar?. .

20 dönüm…

Turkuaz; denizlerimizin rengi falan filan diyorlar ama geçiniz… Fransızlardan geldi Venedikli tüccarların götürdükleri "Türk taşı" anlamında kullandıkları bir sözcüktü…

Bizim rengimiz kırmızıdır usta…

Bayrağımızdan cumhuriyetimize kadar…

Muhtaç olduğumuzda "damarlarımızdaki asil kanda mevcut olan" kudrettir…

Kessen…

Kırmızı akar…

YERLİ VE MİLLİ COMPANY !!!

YILMAZ ÖZDİL: DOĞALGAZ

Rize'ye doğalgaz getirilmesi üzerine Rize'de doğalgaz bayramı ilan edildi Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen törende belediye başkanı vali rektör ve garnizon komutanı kemençeyle horon tepti şehre doğalgaz verme düğmesine protokol hepbirlikte bastı Anadolu Ajansı ve TRT başta olmak üzere yalaka medyamız komple manşet yaptı.

Sakarya'da Gar Meydanı'nda doğalgaz etkinlikleri haftası düzenlendi vali ve şehrin ileri gelenleri tesisatçı firmaların stantlarını gezdi boruları inceledi.

Aydın Nazilli'de doğalgaz döşemesi şerefine mehter takımı eşliğinde belediye başkanı kaymakam müftü ve garnizon komutanı tarafından lokma dağıtıldı.

Tokat Erbaa'ya doğalgaz döşeme hatırası olarak Kültürpark'ta vali ve milletvekillerinin katılımıyla tiyatro gösterisi yapıldı.

İzmir Tire'ye doğalgaz döşenmesi pek romantikti havanın kararması beklendi ilçe protokolü hep beraber meşale yaktı.

Anadolu Ajansı ve TRT başta olmak üzere yalaka medyamız tüm bu haberleri anbean duyurdu.

Bursa'nın dağ köylerinde doğalgaz sevinci yaşanıyor.

Erzurum Oltu'da ilk doğalgaz yakma töreni düzenlendi.

Gümüşhane Kelkit doğalgaza kavuştu Milli Egemenlik Meydanı'nda havayi fişek fırlatıldı.

Mardin Artuklu'ya doğalgaz verildi belediye başkanı ve ilçe protokolü doğalgaz abonesi olan vatandaşın evine ziyarete gitti doğalgazlı ocakta pişirilen ilk kahve içildi.

Konya Beyşehir'e doğalgaz döşeneceğinin açıklanması üzerine Beyşehirliler sokağa döküldü ilçe merkezinde otomobilleriyle konvoy oluşturup tur attı.

Siirt'in evliyalar diyarı Tillo doğalgaza kavuştu ilk gaz verme töreni düzenlendi protokol meşale yakıp hatıra fotoğrafı çektirdi.

Kayseri Develi coşkulu bir törenle doğalgaza merhaba dedi Develi'ye doğalgaz verme töreni Cumhuriyet Meydanı'nda yoğun katılımla gerçekleştirildi.

Adıyaman Kahta doğalgazla buluştu.

Kırşehir Mucur'da ilk doğalgaz meşalesini vali yaktı.

Kastamonu Devrekani'nin doğalgazla ısınmaya başlaması şerefine düzenlenen törene vali kaymakam belediye başkanı il özel idaresi genel sekreteri milli eğitim müdürü daire amirleri sivil toplum kuruluşları katıldı.

Tokat Niksar'a doğalgaz döşenmesi vesilesiyle Karayolları müdürlüğü bahçesinde tören organize edildi saygı duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasının ardından halk oyunları gösterileri yapıldı.

Elazığ Harput'a doğalgaz döşenmesi törenine protokolün yanısıra Harput Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği de katıldı.

Uşak Banaz'a doğalgaz geldi törende konuşan belediye başkanı "Allaha çok şükür" dedi.

Memleketin kılcal damarlarındaki bu haberler Anadolu Ajansı ve TRT başta olmak üzere bütün yalaka medyamız tarafından "müjde" olarak duyuruldu.

Lütfen girin internete görün… Sırf bu sene içinde… Adana'da tarla sürülürken doğalgaz bulundu. Muş'ta su sondajı yapılırken doğalgaz bulundu. Sakarya'nın üç ilçesinde doğalgaz bulundu. Fışkırıyor mübarek… Hatay'da Samsun'da doğalgaz bulundu. Konya Niğde ve Aksaray'da doğalgaz bulundu. Karadeniz'de doğalgaz bulundu. Edirne'de Çorum'da doğalgaz bulundu. Siirt'te Lüleburgaz'da doğalgaz bulundu. Gökçeada'da doğalgaz bulundu deseler kimse yemeyecek avuçiçi kadar yer hani nerde bulundu diye soracaklar bu nedenle Gökçeada açıklarında doğalgaz bulundu.

Bulunma haberlerinin hepsini Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı açıkladı. Anadolu Ajansı ve TRT başta olmak üzere bütün yalaka medyamızdan detaylarıyla izledik okuduk.

Ve dün…

Doğalgaza son iki ayda üçüncü defa zam yapıldı.

Anadolu Ajansı ve TRT başta olmak üzere yalaka medyamızdan tık yok.

Elalemin haber ajansı Reuters duyurdu!

Elektriğe de geçirdiler.

Onu da Bloomberg duyurdu!

Gaz verirken en öndeydiler.

Gaz'etecilerimiz nerede?

Orhan Gökdemir

02/10/2018 Salı

AKP konkordato ilan eder mi?

Önceki gün petrole elektriğe doğal gaza okkalı bir zam yapıldı. Herkes biliyor bu daha başlangıç ve zamlar her yerde her şeyde hızını kesmeden sürecek. Yabancı ajanslardan öğrendi ülke bu okkalı zamları. Çünkü ülkede zam haberi verebilecek basın bırakmadılar. Sabah gözüm ilişti bir haber kanalı zam diyemediği için zam diyebilecek bir uzman çağırmıştı. Uzman kurban seçildiğinin farkındaydı kekeleyerek anlatmayı çalıştı durumu; "Zam demeyelim de fiyat ayarlaması yapıldı. Sonuç itibariyle bu zam şeklinde görünebiliyor ama görünüşe aldanmamak lazım" dedi. Hem zaten uzun zamandır Avrupa'dan çok daha ucuza doğal gaz ve elektrik kullanıyorduk. Oraya erişmemiz için daha epey kıvırma payı vardı.

"Peki bu durumda Avrupa'nın ücretler seviyesini de yakalamamız gerekmiyor mu?" diyemedi tabii sunucu. Nasıl desin? Yasak!

Doğruluk payı da var uzmanımızın sözlerinde üstelik hakkını teslim etmeli. Bir süredir Avrupa'nın en ucuz petrolünü kullanıyoruz. Çünkü döviz fırlayalı beri akaryakıta her gün zam yapılıyor ama bu zam tüketiciye yansıtılmıyor. Neye yansıtılıyor? ÖTV'ye. AKP durumu idare etmek için devletin akaryakıttan aldığı ÖTV'yi sıfırladı. Sınırların ötesinde yakıt 1.50 Avro. ÖTV koymadan çevirsen 11 lira. Koy üzerine ÖTV'yi yandı gülüm keten helva. Daha doğrusu helva çoktan yandı kokuyu duyanımız yok. Yerel seçime kadar idare ettiler ettiler sonrası kıyamet.

Şöyle anlatayım durumu; bir KHK çıkarıp iflası yasakladılar. İyi ama deniz bitiyor işte. Ne yapsın batık şirket iflas edemediği için konkordato ilan ediyor mecburen. Nedir konkordato? İflas anlaşması. Yani kontrollü iflas.

Şirketleri kontrollü biçimde iflas eden düzen de kontrollü bir biçimde çöküyor. Nereye? İşçinin emekçinin üzerine.

***

Önce ABD'ye gitti. Ekonomimizi çökertmek için komplo yapan civciv sarısı saçlı adamla karşılaşmak için kapıda bekledi. Mecburi tokalaşma fotoğrafını AKP'nin ABD ile ilişkilerinde büyük bir sıçrama diye müjdeledi kriz vesilesiyle antiemperyalizmde karar kılan besleme basını. O basının içindeki yobaz antisemitikler de bu vesileyle Yahudi kuruluşlarıyla basına kapalı yapılan pazarlık görüntülerini vermeyerek katıldılar kutlamalara. Artık ABD'yi İsrail'i hele Yahudileri canı gönülden seviyor görünüyorlar. Yobazın emperyalizm karşıtlığının ömrü yatsıya kadar!

Sonra koşa koşa Almanya'ya gittiler. Ne oldu ne bitti bilemiyoruz. Fakat sokaklardan bir nefret sağanağı geldi üzerlerine. Yapılan tek şey zaten bir yıldır ibadete açık olan DİTİB caminin yeniden ibadete açılmasından ibaret.

Açtı açmasına ama Alman polisi açılışın ancak içeride yapılmasına razı oldu. Köln DİTİB cami açılışı içeriden yapılmış tek bina olarak geçti tarihe. Bu arada Alman istihbaratı casusluk ve savaş kışkırtıcılığı yaptığı şüphesiyle DİTİB'i izliyor her yerde. Artık bir "dini organizasyon" olmaktan çok AKP'nin Almanya'daki kolu olarak kabul ediliyor. Yanlış mı? Değil.

Bu DİTİB 12 Eylül generalleri eliyle kuruldu. Harcını Genelkurmay'a bağlı Toplumla İlişkiler Başkanlığı döktü. Adındaki "Dİ" Diyanet İşleri "TİB" ise bir iddiaya göre Türk İslam Birlikleri'nin kısaltılması. Ama bizim kuşak Diyanetin TİB'iyle Genelkurmay'ın TİB'inin aynı şey olduğu biliyor. Çünkü Genelkurmay'ın TİB'i Avrupa'da Diyanet'in TİB'ini yaymaya çalışıyordu. Yarı askeri bir örgüttür DİTİB daha önce de defalarca Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından takip edilmişliği basılmışlığı vardır.

Peki nasıl oldu da ayakta kalabildi. Bunun sırrı da Alman Devleti'nin pragmatizminde. İşe yaradığı sürece tutarlar işe yaramadığında tekmeleyip atarlar.

Alman basını o günlerin çok da uzak olmadığını veciz bir biçimde ifade etti zaten. Köln'deki DİTİB camiinin açılış töreni AKP'nin Alman hayalinin sönüşü olmuştu. Artık DİTİB'in bu ülkede kontrolünde tuttuğu 900 caminin cemaati töhmet altında. Çünkü camilerini kontrol eden dernek bir tür gizli servis şubesi olarak kabul görüyor.

Suriye'yi anlatmaya bile gerek yok. "Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığı" hayali ile çıkılan yol İdlib'in arka sokaklarında birkaç cihatçı katilin hamisi olmaya dönüştü çoktan. Çöktüğünü gördüklerinden olacak geçtiğimiz gün şunlar döküldü dudaklarının arasından: "Suriye'de terör örgütlerine TIR ve kargo uçakları dolusu silah verenler gelecekte bunun bedelini ödeyecek. " Bundan daha derin bir öngörü olur mu? BOP Eş Başkanı oldun oldun yoksa ödenecek bütün bedelleri kucağında bulursun.

Özetle dış politikaları da kontrollü bir biçimde çöküyor. Nereye? Yoksul Türkiye halklarının üzerine.

***

İç siyasette durumu daha karmaşık. Uzun süredir MHP'nin elinde esir. Reis meis hikâye Devlet Bahçeli yönetiyor devleti. Af diyorsa af ittifak diyorsa ittifak referandum diyorsa referandum. Hatta işi o kadar ileri götürdüler ki AKP'nin yerel seçimde nerede aday çıkaracağını nerede çıkarmayacağını bile dikte ediyorlar artık. Bahçeli iktidara durumlarını şöyle özetledi geçtiğimiz günlerde; "Yerel seçimlerdeki başarısızlık başkanlık sistemini tartışmaya açar. Hemen o gece 'Recep Tayyip Erdoğan istifa etsin' demeye başlarlar. " Yani? MHP ne diyorsa yapacaksınız.

Çok şükür seçim sistemini 7 Haziran'da kaldırıp attılar da o sayede ayakta kalabiliyorlar. Artık seçim yok şaibeli devlet ajansı veriyor oy oranlarını. Herkes kararı öğrenmek için oy sayılarına değil VAR'a bakıyor. VAR hakemi de AKP'nin kendisi. Güneydoğu'da MHP nasıl oy patlaması yaptı sanıyorsunuz? VAR sayesinde. Öyle uygun gördü VAR hakemleri.

Seçim yoksa ne var peki? İttifaklar. Seçmen sıfırlandı MHP AKP'yi AKP CHP'yi CHP İYİP'i seçiyor. O sayede herkes Mecliste herkes mutlu. Ortalıkta bir meclis kalmadı ama kimin umurunda? 12 Eylül cuntası kapısına kilit vurup içeri girecekleri bizzat el yordamıyla seçmeye karar verdiğinden beri yoktu zaten. AKP geldi tüy dikti. Herkes görüyor pisliği etrafından dolaşmayı tercih ediyor. Yerel yönetimlerde durum daha berbat. Ülkenin yarısına kayyımlar aracılığıyla el koydular. Geri kalanı nazik yerlerinden kavradılar. 14 yıldır İzmir'i yöneten Aziz Kocaoğlu bu satırları yazarken aday olmayacağını açıkladı misal. Hiçbir önemi olmadığını herkes biliyor. Yerine yeni bir Binali sempatizanı gelmesi büyük ihtimaldir. Seçilmişlerdir ve seçim seçilmişleri onaylamaktan ibarettir.

Yani yeni kurduklarını iddia ettikleri rejim de parça parça çöküyor. Nereye? Oy verdiğini sanan kandırılmış seçmenin üzerine.

***

Krizle geldiler krizle bitiyor hikâyeleri. Meclise dayanarak geldiler Meclisi bitirdiler. Cumhuriyete yaslanıyorlardı çökerttiler. Laiklik zaten sizlere ömürdü uzun zamandır. Şimdi bütün bunlara razı etmek için yoksula verdikleri sadakalar için de kaynak tükendi. Biz öyle biliyoruz belki de gerek kalmadı. VAR sistemi karar veriyor nasıl olsa kimin kazandığına bütün golleri iktidara yazsa kime şikâyet edeceksiniz?

İçi boşaltılmış ama nüfusu arttırılmış Meclisin yeni yasama yılı açılışı vardı dün. Açılış konuşmasını devletin ordunun milletin AKP'nin Varlık Fonu'nun muhtarların bittabi Meclisin başkanı yaptı. Zavallı muhalefetin yapabileceği tek şey ayağa kalkmamaktan ibaretti. Oturdular mı kalktılar mı merak edip bakmadım. Konuşan ne dedi onu da bilmiyorum. Ama yeni yasama yılında kendini yasayacak sanan 600 kişiye yeni durumu veciz bir şekilde ifade etti: "Yürütmenin tek muhatabı" benim dedi.

Doğru! Hem ülkedeki neyin tek muhatabı değil ki?

Son sözüm AKP'ye sufle veren MHP ve reisine. AKP'li vekil Selçuk Özdağ "Devlet gece tecavüze uğrar sabah bakire olarak kalkar" diye özetledi mevcut durumu. Pratik bir şeyden mi yoksa teorik bir vargıdan mı söz ediyor bilinmez. Ama öyle bir hal ki yol açtıkları devlet olsan kaçıp kurtulamazsın ellerinden.

***

İflasın tartışılacak. saklanacak bir yanı yok ama düzen ilanını yasakladı kanun hükmünde kararnameyle. Peki AKP konkordato ilan eder mi? Sanmam.

Bize "peki ne olacak diye soruyorsanız" söyleyelim; Bu yoksul halkın makûs talihini yenecek tek güç işçi sınıfıdır artık. Onlar ağır ellerini toprağa basıp doğrulmadıkça ne söylesek boş.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/orhan-gokdemir/akp-konkordato-ilan-eder-mi-248507

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder