14 Ocak 2020 Salı

GERÇEKTEN BİR GECEDE CAHİL Mİ BIRAKILDIK?




================================

GERÇEKTEN BİR GECEDE CAHİL Mİ BIRAKILDIK?

30.10.2019 01:04

Osmanlıcanın zor olması basitçe okur-yazar olmayı bile engelliyordu. Cumhuriyet kurulduğunda 12 milyonluk ülke nüfusunun ancak yüzde 10'u okur-yazardı. Bu oran kadınlarda yüzde 2'ye kadar geriliyordu. Dahası modern dünyaya ait terimlerin Osmanlıca karşılığı üretilemediği için birçok yabancı sözcük dilin bir parçası haline geliyordu.



NEJLA DOĞAN*

Bugünlerde yine 1 Kasım Harf Devrimi'nin yıldönümü nedeniyle "bir gecede cahil kaldık" "atalarımızın mezar taşını okuyamıyoruz" vb. söylemlerle karşılaşacağız... Öncelikle "cahil" sözcüğünün anlamına bakalım: F. Devellioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Sözlüğü'nde "bilimsiz bilgisiz" olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla sorun mezar taşı okumaksa bunun cehaletle ilgisi yok. Ama sorun cahil kalındığı iddiası ise; bu iddianın tarihsel gerçekliğine bakmak gerekiyor. Gerçekten bir gecede "bilimsiz bilgisiz" mi kaldık yoksa yüzyıllar süren ve kökleşen bir cehaleti temsil eden dilin kaldırılması mı asıl sorun?

Bilgi ve bilimin üretilmesi dinamik bir süreçtir. İçinde yaşanılan çağın ekonomik toplumsal koşulları ile birbirini besler karşılıklı bir etkiye ve dönüşüme neden olurlar. Bu dönüşüme kapalı olan toplumlar tarihsel sürecin belli bir aşamasında dışa bağımlı hale gelirler. Tıpkı Osmanlı'da olduğu gibi… Osmanlı'nın çöküşünün temelinde yeni dünyanın ürettiği bilgi sistemlerine yabancı oluşu vardı. Bu yabancılık başta eğitim ekonomi ve teknolojide; ardından toplumsal yaşamın hemen her alanında Batı'ya karşı zincirleme bir bağımlılık ilişkisi yarattı.



MEDRESELERDE CEHALET KURUMSALLAŞTI

Batı'da Rönesans'la başlayıp Aydınlanma ile devam eden düşünsel gelişim ve Sanayi Devrimi'yle somutlaşan ekonomik dönüşüm yaşanırken Osmanlı'nın başat eğitim kurumu olan medreseler ne yapıyordu? Yanıt önemli; çünkü Batı'daki değişimin Osmanlı coğrafyasına kadar nüfuz etmesi karşısında çözüm üretecek temel kurum bilginin tekelini elinde tutan medreselerdi. Ancak Osmanlı ulema sınıfı dönüşüme karşı dini bir reddiye içindeydi. Mevcut dönüşümü Avrupa'ya has bir özgünlük olarak kabul ediyor bunu Osmanlının dinsel-geleneksel yapısına karşı bir tehdit olarak görüyor ve uzak durulması gerektiğini düşünüyorlardı.

Dolayısıyla medrese skolastiği zorunluluktan kaynaklanan yenileşme arayışlarına bile yanıt veremiyordu. Buna rağmen kendisini hâlâ ümmetin koruyucusu sayıyor tüm bilgi ve görüşler ancak ulemanın onayıyla halkla buluşabiliyordu. Cehalet kurumsallaşmış toplum koyu bir dogmatizme hapsedilmişti. Bu dogmatizmin dili ise; büyük halk kitlelerinin yabancı olduğu Osmanlıcaydı.

ARİSTOKRASİNİN DİLİ KALDIRILDI!

Osmanlıca dinsel ve yönetsel elitin üst dili olarak ortaya çıkmış saray ve medrese çevresinde gelişmişti. Toplumdan kopuktu ve Anadolu'daki halk diliyle arasında uçurumlar vardı. Yazı dili olarak Arap alfabesini konuşma dili olarak Arapça-Farsça-Türkçe karışımını içeren bu yapay dili ancak iyi bir medrese eğitimi almış ayrıcalıklı kesimler öğrenebiliyordu. Ama bu ayrıcalıklı kesimin çağdaş bilgiyle ilişkisi sınırlıydı ürettikleri bilgi de genel olarak geçmişin tekrar edilmesine dayanıyordu. Niyazi Berkes'in ifadesiyle 1800'lerin sonlarına gelindiğinde bile "Osmanlıca olarak basılmış kitaplar bir duvardaki kitap rafını dolduramayacak kadar azdı. "

Diğer yandan dilin zor olması basitçe okur-yazar olmayı bile engelliyordu. Cumhuriyet kurulduğunda 12 milyonluk ülke nüfusunun ancak yüzde 10'u okur-yazardı. Bu oran kadınlarda yüzde 2'ye kadar geriliyordu. Osmanlıcanın kaldırılıp yeni harf sistemine geçilmesi okur-yazarlığı kısa sürede artırmayı amaçlıyor bunun yanı sıra Anadolu halkının konuşma diline uygun bir alfabenin geliştirilmesi ihtiyacına işaret ediyordu. Kaldı ki Latin alfabesi dönüşüm kaçınılmaz hale geldiğinde günü kurtarma telaşı içinde olan Osmanlı'da zaten kullanılmaya başlanmıştı. Bilgi ve teknolojide dışa bağımlı olan Osmanlı yükseköğretimde askeri ve teknik okullarda Avrupa kökenli bilimsel yayınlar okutuyor; bu nedenle zorunlu olarak Latin alfabesini kullanıyordu. Dahası modern dünyaya ait bilim felsefe siyaset ekonomi ve hukuk alanındaki terimlerin Osmanlıca karşılığı üretilemediği için birçok yabancı sözcük dilin bir parçası haline geliyordu.

BUGÜN OSMANLICA DERSLERİ İLGİ GÖRMÜYOR

Kısacası Osmanlıca; yapay halktan uzak ve dilin çağdaşlaşması konusunda engel oluşturan bir dildi. Kendini kutsallık zırhına bürümüş gücünü anlaşılmazlık üzerine kuran ve egemene hizmet eden bir dildi. Tam da bu nedenle bugün yeni-Osmanlıcılık hayaliyle açılan Osmanlıca kursları ilgi görmüyor seçmeli dersler seçilmiyor. Çünkü bu dil halkı değil bir saray ideolojisini temsil ediyor.

https://www.birgun.net/haber/gercekten-bir-gecede-cahil-mi-birakildik-274366

================================

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Muallimler!
Yeni nesli Cumhuriyetin fedakr ogretmen ve egiticileri sizler yetistireceksiniz yeni nesil sizin eseriniz olacaktir.
Eserin kiymeti sizin maharetiniz ve fedakrliginiz derecesiyle mutenasip bulunacaktir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

181. ALLAHSIZLIGIN TOPLUMUN BUTUN BAGLARINI PARCALADIGI DOGRU DEGILDIR

Bize diyorlar ki; "Ateizm, toplumun butun baglarini koparir. Bir Allah'in varligina inanmaksizin anlasma ve sozlesmelerinin kutsalligi ne olur. Tanrisalliga ciddi olarak tanik olamayan bir Ateist nasil baglanir? "

Ancak, anlasma ve sozlesmeler, insanin sorumluluklari yerine getirme zorunluluguna daha cok kuvvet mi verir? Yalan soyleyecek kadar kustah olan bir kimsenin yeminini bozmasi icin daha cok mu kustah olmasi gerekir? Sozunde durmayacak kadar alcak olan ya da insanlarin saygisini kaybetmeyi hice sayarak sozunde durmayacak kadar haksiz olan kimse, anlasma ve sozlesmelerini yaparken ilahlari tanik gosterdi diye, sozune ve anlasmalarina daha cok sadik olmaz. Insanlarin verecegi hukmu hice sayan hukumdarlar, insanlarin en kolay yemin edenleri ve sozlesmelerine en kolay muhalefet edenleri degil midir?

- - - - - - - - - - - - -
Agir kosullarda calismaktan, bogaz kavgasindan, komsularla didismekten, sinema, futbol, bira ve en onemlisi de kumar yuzunden kafalarini calistirmaya firsat bulamiyorlardi.
Onlari denetim altinda tutmak hic de zor degildi.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Bir vatandas olarak ahlakli bir kisi olmam icin "A", "B", "C" ve "D"ye inanmam gerektigini soyleyen, bu ulkedeki siyasi vaizlerden gercek anlamda bunaldim ve sikildim.

Hayir, kim saniyorlar kendilerini?
Ve ahlaki inanclarini bana dayatma hakkini nereden aliyorlar?
Ayrica, Senato'daki sayimlarda beni, Tanri tarafindan kendilerine verildigini iddia ettikleri yetkiyle kontrol edebilecegini dusunen butun dinsel gruplarin tehditlerine direnmek zorunda olan bir yasa koyucu olarak cok daha kizginim.
Onlari uyariyorum Kendi ahlaki kararlarini "muhafazakrlik" yaftasiyla butun Amerikalilara dayatmak isteyenlerle sonuna kadar savasacagim.
GOLDWATER , BARRY (1909-1998) ADB'li siyasetci.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder