Ve Hanefi Avcı gözaltına alındı! Hanefi Avcı polis nezaretinde Ankara'dan İstanbul'a getiriliyor. Avcı'nın Eskişehir'deki evinde arama yapılıyor... İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "Devrimci Karargah Örgütü" soruşturması kapsamında hakkında yakalama kararı çıkartılan Hanefi Avcı, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından Ankara’da gözaltına alındı. İstanbul’a götürüldüğü bildirilen Hanefi Avcı’nın savcı tarafından ifadesinin alınacağı bildirildi. Bu arada, Hanefi Avcı’nın Eskişehir’de bulunan evinde de arama yapıldığı öğrenildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının geçen hafta ifadeye çağırdığı Avcı, izinde olduğu gerekçesiyle savcılığa gitmemişti. Bunun üzerine savcılığın, "yakalama kararı" çıkarttığı bildirildi. AVCI GÖZALTI NEDENİNİ BİLMİYOR "Benim Devrimci Karargah davasıyla hiçbir ilgim yok" diyen Hanefi Avcı, "bunun kendiseni yönelik bir cemaat operasyonu" olduğunu iddia etti. Avcı, "Kimseye onurumu çiğnetmem. Devrimci Karargah örgütü ile bir bağlantım yok. Yasal davrandığına inanmadığım makamın sorularına cevap vermem. Niçin gözaltına alındığımı bilmiyorum" dedi. TELEFONU KULLANMIŞTI İstanbul'da "Devrimci Karagah" örgütü üyesi oldukları iddiasıyla gözaltına alınan 17 kişiden 13’ü tutuklanmıştı. Tutuklananlar arasında yer alan Necdet Kılıç’a ait telefonlardan birini Hanefi Avcı'nın kullandığı ortaya çıkmıştı. Avcı'nın Necdet Kılıç'ı Mersin'de görev yaptığı 1980'li yıllardan beri tanıdığı belirtiliyor. Öte yandan, Hanefi Avcı'nın, sözkonusu operasyonla ilgili olarak bu hafta bir basın toplantısı yapması bekleniyordu. HANEFİ AVCI'NIN EŞİ ŞENAY AVCI: "EŞİMİ SUSTURAMAYACAKLAR" Eskişehir Emniyet Müdürlüğü'ne ait lojmanda kalan Hanefi Avcı'nın eşi Şenay Avcı, mahkeme kararı ile polislerin eve geldiğini ve arama yaptığını söyleyerek, “Bir şey yok evi arıyorlar. Arasınlar bir şey yok. Burası polis evidir. Ben polis eşiyim." dedi. Eşinin Ankara'da gözaltına alınarak İstanbul'a götürüldüğünü söyleyen Şenay Avcı, eşine bu sözlerle arka çıktı: "Ben dağ gibi bir adamın eşiyim. Benim eşim devletine çalışmaktan başka bir şey yapmadı. Benim eşim yüzünün akı ile duruyor. Yine kitabını yazacak kimse susturamayacak. Kimse susturamaz. Aile olarak kale gibi arkasındayız" ATALAY: YARGININ TALEBİ Konuya ilişkin bir açıklama da İçişleri Bakanı Beşir Atalay'dan geldi. Atalay, "Yargının talebi olmuştur" dedi. Hanefi Avcı, gözaltına alınmadan önce basına yazılı bir açıklama geçti ve kendini bu satırlarla savundu: KİTAPTAN SONRA NE OLDU? Kitap ile ilgili olarak hakkımda 8 ayrı soruşturma yapılıyor ( 6 sı kitap içeriğini suç kabul eden, ikisi izinsiz basına açıklama yapma soruşturması.) Yapılan soruşturma içerikleri ile ilgili olarak şahsıma yöneltilen sorular... 1- ‘Adli yargı mercilerine ve görevli bazı yargı mensuplarına haksız olarak suç isnadında bulunduğunuz, adil yargılamayı ve yargı görevi yapanları etkilemeye çalıştığınız, kamuoyu nezdinde Yargı Mensuplarını küçük düşürdüğünüz ‘ 2- ‘Başbakanı, İçişleri Bakanını, Emniyet Genel Müdürünü, Emniyet Teşkilatının bazı birimlerini ve mensuplarını, Türk Silahlı Kuvvetlerini, Jandarma Teşkilatını suç işlemek ve görevlerini kötüye kullanmak/ihmal etmekle itham ettiğiniz, polislik mesleğinin onur ve saygınlığını zedelediğiniz, amir yada üstlerinizin eylem ve işlemlerini haksız ve mesnetsiz olarak eleştirdiğiniz, meslektaşlarınız hakkında eleştiri sınırlarını aşarak onurlarını kırdığınız ve devletin askeri ve emniyet teşkilatını alenen aşağıladığınız’ 3- ‘Bu suretle, (Çok Gizli) gizlilik dereceli yönetmelikle belirlenen Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nın idari işleyiş ve teamülleri ifşa ettiğiniz, mevzuata aykırı olarak muhbirlerle temasınızı devam ettirdiğiniz, istihbarat faaliyetleri ile ilgili örtülü ödenek harcamalarını ve gizli kalması gereken bilgileri ifşa ettiğiniz, göreviniz gereği muttali olduğunuz ve gizli kalması gereken isim, bilgi, ve belgeleri deşifre ettiğiniz, mesai arkadaşlarınızın kimlik bilgilerini açıklayarak can güvenliklerini riske attığınız, devletin güvenliği veya iç dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıkladığınız, 4- ‘ Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümetini, devletin kurum ve organlarını aşağıladığınız, insanlarımızı küçümsediğiniz, üstlerinizi ve devletin yöneticilerinin eylem ve işlemlerini çarpıtarak eleştirdiğiniz, buna karşılık terör örgütü ve mensuplarını övdüğünüz,’ 5- ‘ bu suretle, adli yargı mercilerine ve görevli bazı yargı mensuplarına haksız olarak suç isnadında bulunduğunuz, adli yargılama ve yargı görevi yapanları etkilemeye çalıştığınız, kamuoyu nezdinde yargı Mensuplarını küçük düşürdüğünüz. 6- ‘ Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ile İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü personelinin telkominikasyon yolu ile iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması konularında mevzuata aykırı hareket ederek keyfi davrandıkları, 7- ‘ İzin almaksızın 26 Agustos 2010 günü saat 11.15’te NTV televizyon kanalında Mirgün CABAS ve Ruşen ÇAKIR’ın sunduğu ‘’ Yazı İşleri – özel’’ programına katıldığınız, yetkiniz olmadığı halde görevinizle ilgili konularda açıklamalarda bulunduğunuz, bilgi ve demeç verdiğiniz’ 8- ‘Taraf Gazetesi Muhabiri Mehmet Baransu’ya 30 Ağustos 2010 günü saat 09.30 da ilgili yetkili olmadığım halde görevimle ilgili konuda açıklama yaparak demeç verdiğim ve bu demecimde Emniyet Teşkilatını aşağıladığım, mesleğin onur ve saygınlığını zedelediğim iddiası ile savunmam istenmektedir.’ Görüldüğü üzere benim şikayetlerim, iddialarım değil hala ben soruşturulmaktayım. Bazı basın organlarının kitapla ilgili yapılan haberleri görmezden geldiği hatta hazırlanmış haberleri geri çektiği, bazı yazarlarına rica ederek yazmamalarını istedikleri, bazı programların planlanmasına rağmen yayından kaldırdıklarının sebeplerini soruşturulduğunda tahmin edildiği gibi öyle idarenin baskısı, vergi cezası vs değil patronlarının her an bazı davaların numaralı sanığı yapılıp hukuk adına hukuksuzluğa muhatap olma kaygusu olduğu, insanlara numarayı da cemaatin adliye ve polis içerisindeki unusurlarının verdiğini bilmelerinden kaynaklandığını öğrendim. Bazı basın organları bu ülkede üç kuvvet var diye yazdılarher halde cemaatin bu gücünün farkına vardılar kanaatindeyim. Kanunsuz dinlememeler konusunda yazılı müracaatlarıma rağmen denetim yapılmadı, soruşturma açılmadı ancak kitabım yayınlanınca adalet müfettişlerinin yaptığı kısa araştırmada 9 ay sonunda da olsa iddialarıma uygun olarak hukuka aykırı olarak İMEİ numarası üzerinde yapılan dinleme ile ilgili olarak İstanbul İstihbarat Şubesince İstanbul özel yetkili mahkeme hakiminden alınma 2009/1860 sayılı kararla dinleme yaptıkları tesbit edilmiştir. Benim iddiam yalnız benim veya bir iki değil binlerce telefon bu veya benzeri şekilde kanunsuz şekilde dinlendiğidir. Kitabımda bu şekilde dinlenen örnek numara ve isimleri de verdim. Bu şekilde suçları sabitlenen cemaat yapısı suçlarını öretmek yapılan dinlemeleri sanki hukuka uygun yapılıyormuş gibi göstermek için arayışa girmiş ve Son yapılan tahkikatta devrimci karargah örgütü ile olayla irtibatlandırmaya çalışmaktadırlar. Bu suretle hukuksuz yaptıkları dinlemeleri sanki kanuni bir sebep varmış gibi göstererek gizlemeye çalışmaktadırlar, hukuk adına hukuksuzluk, adalet adına adaletsizlik, polis ve savcı tarafından suçluları saklamaya davacı ve tanıkları mahkum etmeye yönelik bir davranıştır. Bu mantıkla herkes, her davayla ilişkilendirilebilir, bu mantık davacıyı sanık, beyazı siyah, minareyi kuyu yapmaktan daha garip, daha anormaldir. Kanunsuzlukları gizlemek, sanıkları saklamak adına yapılan bu işlemden dolayı olayın c. Savcısı Kadir ALTINIŞIK’ı ve yaptığı işlemleri yazılı olarak adalet bakanlığına, HSYK'na, İstanbul Baş savcılığına şikayet ettim, şimdide sözlü olarak şikayetimi tekrarlıyorum, benim bu davayla hiçbir alakam yoktur, benimle ilgili hiçbir delil emare yoktur, sadece kitap dan dolayı ve asıl sanıkları gizlemek için bu davayla ilişkilendirilmek isteniyorum, tarafsız her kim incelerse incelesin bu davayla alakamın olmadığı alenen görülecektir. Bu örgütle alakalı olarak yakalanan Necdet Kılıç 12 Eylül öncesi örgüt mensubu olup mersinde görev yaparken tanıdığım hatta yakaladığım ama şimdi demokrat hiçbir illegal faaliyeti olmadığını bildiğim arkadaşımdır. Yakalanmasından birkaç gün önce takip edildiğini söyledi git savcılığa dilekçe ver dedim. Benin hiçbir kimse ile suç içerecek, davranışım, konuşmam, ilişkim olamaz, Kitabı yazarken söyledim, bana her şeyi yapmayı deneyeceklerdir … ama bu kadarını da beklemiyordum hiç olmaz ise alakam, olan bir konu ile ilişkilendirilmem lazımdı, bu kadar alakasız tam zıddı olduğum bir olayla ilişkilendirilmek istenmem işin ne kadar çığrından çıktığını, cemaatin neler yapabildiğini göstermektedir. 20 Eylül günü Adliye içerisindeki cemaate yakın savcı hakimlerle ilgili araştırma için görevlendirilen bir adalet bakanlığı yetkilisi hakim ile görüştüm ifade verdim, ona yakında karargah evleri veya devrimci karargah … diye tahkikata başlayacaklar hatta Necdet Kılıç’ıda gözaltına alacaklar dedim .. söylediklerimi emin misiz diyerek masasının üzerine kayıt etti şuan orada kayıtlıdır Nerden biliyorum; emniyetteki cemaatçi yapı kendilerine yakın bazı basın mensuplarını çağırıp operasyonu ne yapacaklarını, içeriğini vs her şeyi anlatıp … onları yönlendirdiler istedikleri doğrultuda yazmaları konusunda bilgiler verdiler …. Gerçeği saklamak için taraftarı ve etkiledikleri tüm basını yalan ve yanlış bilgilerle yönlendirerek kamuoyunu yanlış yönlendirmek ve suçlarının gizlenmesini sağlamaya çalışıyorlar. Cemaat nedir her taşın altında cemaat arama .. diyorlar taşın altında değil artık her taşın üstündeler … İnternet siteleri, basın organları, polisleri, savcıları ile iki günde kırk yıldır devlet güvenliği diye sol gruplara karşı görev yapmış, sol örgütlere karşı yaptığım görevler nedeniyle eleştirilen beni bir günde solcu devrimci karargah örgütü ile ilişkili yaptılar, bu gruptan haklarında işlem yapılan Necdet Kılıç haricinde kimseyi tanımam o da benden dolayı bu örgüte dahil edilmiştir. Kanunsuz dinleme yapanlar bunu insanlara şantaj malzemesi olarak kullananlar …. Denetlenmeyip, hesap sorulmayınca bu defa o kadar cesaret buldular ki hukuksuz dinlemelerini haklı göstermek adına Necdet kılıç ı bu örgüte monte ettiler onun üzerinde banan saldırmaya başladılar. Tüm haberler cemaat siteleri ve onların paralelindeki basın organlarından … söyleniyor, … deniyor diye uydurma iddialarla yalan sahte bilgilerle kamu oyunu yönlendirmeye başladılar. Elerlinde olan hiçbir delil hiçbir suç değil normal kabul edilmeyecek bir konuşmam yoktur zaten kelime olsa hepsini basına servis ederler. Hiçbir kişi ile bir tek suç içerecek değil etik olarak makul gözükmeyecek bir davranışım yoktur olamaz, bir tek kelimelik dahi görevimi suistimal ettiğime dair konuşmamı bulamazlar … benim alnım açık .. veremeyeceğim hiçbir hesabım yoktur tabii adalete. Adalet gibi gözüken cemaatte değil. Ellerinde kullanabilecekleri bir şey olsa her şeyi servis edeceklerdir, Benim kullandığım telefonlarımı bilerek dinlemeye kalktılar ben şikayet edince yanlış olmuş aşk konuşması imiş deyip çıkmışlar bunun hepsi yalan, dinleme kararı 07.11.2009 da aldılar, ben dinlemeyi tahmini 14 kasım 2009 tarihinde öğrendim, bu günden sonra bir iki ay belki bir araştırma yapılır suçüstü yakalarmıyız diyerek kasıtlı olarak onların umdukları doğrultuda telefonu kullanmaya devam ettim, baktım ki hiç kimse bir şey yapmıyor o zaman kapattım, onların baktık gönül ilişkisi 15 gün sonra kapattık dedikleri kocaman yalan benim şikayetlerimden haber alınca kapattılar, zaten o zaman kadar da gördükleri mesaj vs benim … bilerek kurguladığım şeylerdi. Belli cemaat medyasının verdiği bilgilere göre Benim telefonum Necdet Kılıçın evinin orda sinyal verdiği için dinlemişler diyorlar … bu kuyruklu yalandır. 1-Necdet’in evi istiklal caddesinde Galatasaray lisesi yanındadır orada binlerce insan gelip geçer görüşür, … on binlerce telefon burada görülür, böyle bir şeyi ayıklayamazlar. 2-Ben o telefonu Edirne de yine cemaate yakın o telefonu ve arkadaşım Necdet’i bilen personelden aldıklarına eminim … ayrıca dinleme kararı aldıkları tarihlerde gazetecilere Hanefi AVCI’nın toplum içerisinde prestijini sarsacağız diye anlatmaları niye … 3- Telefon bir evde sinyal veriyor diye tesbit yapmak mümkün değildir, bu yalandır, sadece baz istasyonun bulunduğu yere göre en azında 100 veya 200 metre yarı çapında bir bölgede olduğu tahmin edilebilir. Madem öyle iki telefon Necdetin evinin orda sinyal veriyor da diğer telefonu da niye dinlemeye almadılar. 1. Madem öyle sadece aynı yerde sinyal verdi diye telefon dinliyorlarsa o bölge en yoğun buluşma hareketin olduğu yer olduğundan veya benzeri yerlerde milyonlarca tel dinlemeleri lazım .. 2. Neden bu telefonun numarası üzerinde dinleme kararı almadılar, normali bu telefon numarasını yazmaları gerekirdi, IMEI numarasından dinlemeye aldılar, 3. Ayrıca bir bölgede sinyal verdi diye telefon dinlenebilirmi, bir araya gelen telefonlar var şüphelendin bir araya geldi demek dinleme için yeterlimi. 4. Öyle sahibini araştırmadan her sinyal veren telefon dinleniyor mu, Niye telefonun sahibini araştırmadılar. Ne söylerlerse söylesinler bunlar inandırıcı değildir. Peki diğer binlerce telefonu niye hukuksuz dinlemişlerdir. Kanunda denetleneceği belirtilmesine rağmen neden hala bu sistemler denetlenmemektedir. Tabii ki onlar haklılar resmi şikayete rağmen 10 aydır denetlenmez, incelenmez her şeyi yapmalarını fırsat verilirse, herkesi kanunsuz dinlemelerine meydan verilirse neden kendilerin açığını bulan onların ipliğini pazara çıkara birini boş bıraksınlar ki bu ülkede hukuk kanun vs uygulanmıyorsa haklı şahsıda haksızca içeri almaya çalışmasınlar ki.. Şimdi devrimci karargah davası ile ilgili olarak beni mevcutlu olarak İstanbul özel yetkili mahkemenin savcısı .. Kadir Altınışık’ın istediği bilgisini hem de Pazar günü aldım, o anda İzmir de idim ve uçağım kalkmak üzere idi, pazartesi ancak gelebilirim dedim. Daha önce Emniyet Genel Müdürlüğüne yapılan resmi tebligat üzerine Dün kitabımda ve basına intikal eden konular dolayısı ile genelkurmay askeri savcılığına tanık olarak ifade verdim. Yarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında ifade vereceğim. Benim İstanbul da yürütülen soruşturma ile hiçbir alakam yoktur, bu konuda hiçbir delil, hiçbir vaka, bağ olmamasına rağmen, yazdığım kitap dan dolayı bu olayla ilişkilendirilmeye çalışılıyorum. Ben cemaatin internet sitesi, basını, polisi savcısı … onların etkilediği çevrelerle üzerime geldiğini biliyorum bile bile buna da boyun eğmem ben bu ülkenin kanunlarına uyarım, daha önce Ankara Özel yetkili Savcılarına, sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ifade verdim yarında yine Akara cumhuriyet Başsavcılığına daha önceden yapılan tebligat gereği gidip ifade vereceğim ama cemaatin istekleri doğrultusunda yapılan işlemlere de boyun eğmem … bunu hukuki işlem … adli işlem vs gösterilmesi yalanına da uymam. Bundan dolayı bu karar boyun eğemeyeceğim. Hem bu işlemeleri cemaat bana yapıyor bileceğim hem de aman bana bir şey yapmasınlar diye boyun eğeceğim bunu yapmam bedeli ne olursa olsun. Cemaatin yaptığını bile bile devleti ve hukuk koruma makamında olmasına, yapılanlara muhalefet edip ses çıkarma makamında olmasına rağmen ses çıkarmayanları … sorumluluklarına sahip çıkmaya davet ediyorum. Ben cemaatin hukuku kullanmasına uymayacağım …… Zorla götürürüler ama asla kendi gönlümle gitmeyeceğim, cemaatin plan ve programı doğrultusun da hareket eden hiçbir kimse ve makamın önünde eğilmem, bu devletin yasalarına göre davrandığına inanmadığım adalet makamının hiçbir sorusuna da cevap vermem. Hiç kimseye onurumu çiğnetmem. Başında şikayetçi olduğum, kanunsuz dinleme ve izlememelerin sorumlusu kişilerin olduğu İstanbul istihbarat şubesinin hazırladığı ve zorla benimle ilişkilendirilmek istenen tahkikat senaryodur, cemaatle alakası olmayan kim incelerse incelesin böyle bir olayla şahsımı ilişkilendirmek mümkün değildir. Bu bir cemaat operasyonudur. Arz ederim |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder