31 Ocak 2012 Salı

Fwd: Afife Jale


-------- Original Message --------
Subject:    Afife Jale
Date:     Tue, 31 Jan 2012 04:04:42 -0800 (PST)
From:     Pam <levbaba@yahoo.com>

K

eriman Halis Ece'nin olumunun ardindan baslatilan -bence- cok anlamsiz tartismalari okurken ilk kadin tiyatro oyuncumuz Afife Jale'yi hatirladim.

Sanatina her zaman hayranlik duydugum Mujde Ar, o kendine has guzelligi ile Afife Jale'yi ne kadar ustalikla canlandirmisti.
Bir kadinin, o donemin tum on-yargilarina ve ahlaksizlik suclamalarina ragmen tiyatroya duydugu aski, sahne sevgisini ve dramatik sonunu ne de guzel oynamisti.

Afife Jale, benim de nerdeyse tum hayatim boyunca icinde yasadigim Kadikoy'de dogdu.
Sene 1902.
O yillarda Istanbul'un sanat hayatinda agirlikli olarak gayri muslimler etkili ve hemen hepsi mesleklerinde duayen kabul edilmekte.
Turkler ise, cekine cekine bazi ilkleri basarmanin derdindeler.

Kucuklugunde icine tiyatro aski dusmustu Afife'nin.

Istanbul Kiz Sanayi Mektebinde okur.
1918'de Darulbedayi'ye (Sehir Tiyatrolari) alinmak uzere acilan sinava girer.
10 Kasim 1918'de bes kizimiz stajyer kadrosuna alinirlar: Behire, Memduha, Beyza, Refika ve Afife.

Refika ve Afife disinda diger kizlar, nasil olsa bizi sahnede oynatmazlar, diyerek ayrilirlar.
O yil icinde Refika tiyatronun suflor, Afife ise "mulazim artistlik" (stajyer oyuncu) kadrolarina gecis yaparlar.
Afife bir yil boyunca provalara katilir, kendini sahneye hazirlar ama bir turlu bekledigi firsat eline gecmez.
Refika ise, sahne gerisinde yer alan ilk Turk kadini unvanini alir.

Simdiki adi Reks sinemasi olan Kadikoy'deki Apollon Tiyatrosunda Huseyin Suat'in "yamalar" isimli oyunu sergilenmektedir.
Bu oyunda "Emel" isimli karakteri canlandiran Eliza Benemenciyan gruptan ayrilip yurt disina gidince, bu rolu oynayacak bir kiz aramaya baslarlar.
Iste Afife ilk defa "Jale" takma adi ile Apollon Tiyatrosunda sahne alir.
O unutulmaz geceyi yillar sonra bir soyleside soyle anlatacaktir:

"Hayatimda mesut oldugum ilk geceydi ...
Sanatin ruhuma verdigi guzel sarhosluk icindeydim.
Oyunda bir aglama sahnesi vardi.
Orda taskin bir saadetle agladim.
Her yerden alkislar, alkislar geliyordu.
Perde kapandi, sonra acildi, bana cicekler getirdiler.
Muharrir Huseyin Suat Bey kuliste bekliyormus.
Ben cikarken yanima geldi, alnimdan optu: Bizim sahnemize bir sanat fedaisi lazimdi, iste o fedai sensin, dedi."

Afife Jale'nin, her tiyatrocunun vurguladigi gibi o "sahne tozunu" bir kere cigerlerine cektikten sonra, artik o dunyadan ayrilabilmesi mumkun degildir.
"Tatli Sir" ve "Odalik" oyunlarinda polis baskinlari duzenlenir.
Icisleri bakanliginin gonderdigi bir genelge ile sahneye musluman kadinlarin cikmasi yasaklanmistir.
Ama tum baskilara ragmen Afife Jale bir yolunu bulup sahneye cikmakta ve kendisini izleyen diger kadinlara canli bir ornek sunmaktadir.
Diger kizlarimiz da tiyatro dunyasina adim atmaya baslarlar.
Burhanettin toplulugunda Seniye, Yeni Sahne'de Saziye (Moral), Munir (Neyire Neyyir), Bedia (Muvahhit); Milli Sahne'de Huriye, Hikmet ve Ruhat gibi genc yetenekler Afife'yi izlemektedirler.

Bir yanda tiyatro sevdasi Afife'ye yasam gucu verirken, diger yanda devlet, toplum ve aile baskilari onu bunaltmaya baslamistir.
Bir polis baskinindan sonra arkadaslari onu apar topar kulisten kacirirlar, fakat sokakta yakalanmaktan kurtulamazlar ve karakola goturulurler.

"Dinini, milliyetini unutan kadin sen misin ?" diyerek hirpalanir.
Aile icinde, babasi da tiyatroculuga karsidir.
Babasi Hidayet bey'in gozunde Afife artik "hafifmesrep" bir kadin olmustur.
Bir aile ici kavgada babasi: "Benim Afife diye bir kizim yok !" diyerek iliskiyi koparir.
Bunun uzerine Afife evden ayrilir.

Fakat felaketler zinciri daha yeni baslamistir.
1921'de Dahiliye Nezareti'nin bir buyrugu ile belediye, 204 sayili bildiriyi Darulbedayi yonetim kuruluna gonderir.
Bildiride, musluman kadinlarin kesinlikle sahneye cikmayacagi emredilmistir.
Bu emirden sonra Afife'nin Darulbedayi'deki ucretli gorevine son verilir.
Artik guvencesizdir, parasizdir ve korunmasizdir.
Sinirleri iyice zayiflamis, siddetli basagrilarindan kurtulmak icin haplara siginmaya baslamistir.
Suriye'li bir eczaci ile tanisir.
Eczaci gercekten vahim bir karar alarak morfinle tedavi yolunu secer.
Uyusturucu damarlarina bir kac kez zerkedildikten sonra, Afife artik bir morfinmandir.

Bir kac yil sonra Burhanettin Tepsi kumpanyasi ile Anadolu'da turneye cikar, sonra doner ve Kadikoy'de oynar, ardindan Fikret Sadi'nin Milli Sahne'sinde cesitli temsiller verir.
Sanat hayatinda bir rahatlama olmus ve ozgurce sanatini icra etme sansina kavusmustur.
Zira, o firtinali yillarin ardindan, devlet koltugunda bilimin ve sanatin degerini takdir eden gercek bir lider oturmaktadir: Mustafa Kemal Ataturk.
Yeni kazanilan bir zaferin ve binlerce siyasi entrikanin icinde bile Ataturk kadinlara ve sanatciya vakit ayirabilmis ve kadinlarimizin sahneye cikabilmeleri icin gereken emirleri vermistir.

Maalesef, tum bunlar Afife icin gec kalinmis onlemler olur.
Uyusturucu gunden gune sagligini bozunca Afife Jale tiyatro yasamini birakmak zorunda kalir.
Bu durum onun sinirlerini busbutun harab eder.

1928 yilinda bir arkadasi ile Kusdili cayirinda Hafiz Burhan'in bir konserine gider.
Orda Burhan'a eslik eden tambur ustasi Selahattin Pinar'la tanisir.
Selahattin Pinar ona cilginca asik olur, 1929 yilinda evlenirler.
Evliliklerinin baslangici, sanki 70'li yillara ait klasik bir Turk filmi senaryosu gibi yurur.
Her ikisinin de cocuklugu acilar icinde gecmistir.
Hayatin icinde kacirdiklari, yasayamadiklari her guzelligi yeniden kesfetmeye calisirlar.
Oyunlar oynarlar, bahcelerinde bitkiler yetistirirler, siirler yazarlar.
Selahattin Pinar bu ask yillarinda hala dillerden dusmeyen sarkilarini besteler:

"Nereden sevdim o zalim kadini."

"Ask gibi, sevda gibi, huysuz ve tatli kadin."

Elbetteki hayat bir masal degildir.
Pinar bir sure sonra esinin morfin bagimlilini anlar.
Ustelik Afife daha fazla morfin bulabilmek icin Suriye'li eczaci ile cinsel iliskiye girmistir.
Genelde, bir erkegin karisini oldurecegi namus davasidir bu.
Ama Pinar, onun durumunu anlar, esini bu illetten kurtarmak icin mucadele etmeye baslar.
Fakat zehir artik vucudundaki her damara ulasmistir.
Hatta -kimbilir belki de meraktan dolayi- morfin aldigi icin S.
Pinar'in kendisi dahi bu tuzaga dusecek gibi olur.
Afife vucudunu eriten morfini almadan duramaz, zira tiyatroyu birakmanin acisini baska hicbir sey hafifletemez olmustur.
Kocasina "birak beni !" diyerek yalvarir.
1935 yilinda bosanirlar.

Afife Jale icin artik sefalet yillari baslamistir.
Parklarda yatar, asevlerinde karnini doyurmaya calisir, nihayet sinir sistemi tamamen iflas eder ve Bakirkoy Akil ve Sinir Hastaliklari hastanesine kaldirilir.
24 Temmuz 1941 gunu, daha yalnizca 39 yasinda iken hayata veda eder.
Olumu gazetelerde bile yayinlanmaz ve cenazesine sadece 4 kisi katilir.
Mezar yeri kaybolur, fotograflari kimbilir hangi eskicilere, sahaflara satilir veya yirtilir.

Boylece unutulur.

Ama tiyatromuzda kadinlarin onu acilmistir artik.
Othello oyununda Desdemona rolunu Bedia Muvahhit, Emilia'yi ise Neyyire Neyir canlandirirlar.
Tiyatro okuluna basvuran ogrenciler arasinda kizlarin sayisi giderek artmaktadir.
Bu arada Darulbedayi'nin ismi "Istanbul Sehir Tiyatrolari" olarak degistirilir.

Neyse ki cumhuriyetimizin vefakar insanlari bu sanatciyi uzun yillar sonra yeniden kesfederler.
Yonetmenligini Sahin Kaygun'un yaptigi, basrollerini Mujde Ar ve Tarik Tarcan'in paylastigi "Afife Jale" sinema filmi ile bu acili hayat sinemaseverlere ulastirilir.
TRT kanalinda "unutulanlar" isimli bir proje icinde de Afife canlandirilir.

Fatih Sultan Mehmed, Hz Muhammed uzerine biyografiler de yazan kadin gazeteci Nezihe Araz, Afife Jale icin bir senaryo kaleme almis ve Afife'nin agzindan sunlari yazmistir:

"Beni aciyarak degil; dusunerek, severek, kucaklayarak hatirlayin.
Tiyatro varsa ben de varim."
Haldun Dormen'in onerisi ile 1977 yilindan sonra "Afife Jale" adina tiyatro odulleri duzenlenmistir.

***

Bir yola ilk defa cikanlar genelde aci bedeller oderler.
Tarihin bir cilvesidir bu.
Afife Jale de bu kaderden kurtulamamis, sanata olan askinin bedelini bence fazlasi ile odemistir.

Bu hanimin oykusunu okuyan ve kendilerini dindar zanneden bazi insan musvetteleri sunu da diyebilirler.
Iste, gordunuz mu kendi basina buyruk hareket eden kadinin sonunu.
Morfinman olmus, kocasini aldatmis, aklini kaybetmis ...
vesaire vesaire.

Bir sanata, bir ilme kendilerini adayip nice insana yol gosterenleri ve gelecek nesiller icin daha ozgurce bir ufuk acanlari ne yazik ki sirtlanlara ve cakallara anlatamayiz.
Onlar, hirildanarak, homurdanarak, bin tur garez, nefret ve kiskanclik icinde les yemeye devam edeceklerdir.

Afife Jale hanimi saygi ile anmayi bir borc biliyorum.

Huzur icinde yatsin ve ruhu sanatin en yucesi icinde pirildasin.

levent

 


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Ben tekkeye degil, dergaha gittim.  Tayyip ERDOGAN Buyuk Turk dusunuru, feylosof (22.1.1997 Gozcu)% Tutturmuslar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah askina?.. Bu ne menem sey?.. Cikiyor Icisleri Bakani, 'Devlet dine karisir' diyor. Eeee.. gerisini niye soylemiyorsun?.. Din devlete karisir demiyorsun!..   Tayyip ERDOGAN Buyuk Turk dusunuru, feylosof   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder