20 Ocak 2012 Cuma

Re: [SiyasetMeydani] Re: [Ozgur_Gundem] Re: [Sansursuz-Siyaset] Erkeklik adım adım bitiriliyor mu?

Velev ki (bak ben de başbakan gibi yaptım), o dediğin tevatürleri özellikle de teğmenlere ilişkin olanları doğru kabul edelim, ama yine de biz bu konuda sizlerin eline su dökemeyiz.
Bizim cennahta en çok karısını aldatan evliler yani sizin tabirinizle zina yapanlar, ya da bekarlar yani fuhuş yapanlar bulursunuz.
Karı koca aynı şeyh tarafından badelenmek(!), tabii kılınmak(!), Adnan Hoca tarikatındaki kısa süreli nikahlar, anal seks önerileri, seks şantajları, müritleriyle kocasını bilgisi dahilinde sevişen peygamber kadınlar.
Oooo ooooooooo bunlar aşmışlar, bizim hayalimiz bile bunlara yetmez.
Daha çocuk gelinlere, mutta nikahlarına, çok eşliliklere hiç girmeyelim.
Aslında bir çok sufii tarikatta müritlerin imtahan için ahlaken, bedenen çok zor işlere zorlandıklarını ve bu işler arasında anal seks, oral seks, aile efradının şeyhe ikramı gibi bir sürü şey olduğunu bir sürü kanaldan da duymuşluğum vardır.
Hatta bu konuda fıkralar bile vardır.
Doğrusu böyle bir tarikata da girmediğimden birebir şahit olmadım.
Bilenler söylesin.

Necip Fazıldan bir fıkradır:

-Bak, sana bir hikaye anlatayım...

Bilirsin, tekke şeyhlerinin bir çok müritleri olur.

Bu müritler, hizmet ederek şeyhin gözüne girerler, sonra da şeyh, onlara bir kerametini göstererek, el sunar; onlar da böylece şeyh olup başka bir yerde tekke kurarlar.

Yine böyle bir şeyhin müridi varmış...

Bir has mürit…Tekkeye ve şeyhe yıllarca sadâkatle hizmet etmiş...

Artık onun da el alıp bir başka yere göçmesi gerek…

Ama şeyh hiç oralı değil..

En sonra mürit dayanamamış:

-Ya şeyh, kerâmet buyur!...demiş.

Şeyh: 'sırası var' deyip savuşturmuş.

Fakat bu sıra bir türlü gelmeyince müridin sabrı tükenmiş ve yine şeyhin önüne çıkıp'Ya şeyh kerâmet' demiş…Şeyh bakmış ki müridin vazgeçeceği yok…'Bu akşam bana karını gönder...' deyip yürümüş.

Mürit buna bir mânâ verememiş ama, şeyh bu!...elbette bir bildiği olacak.

'Var bu işte bir kerâmet' deyip akşam üstü karısını göndermiş ve beklemeye başlamış.

Karısı, sabah ezanları okunurken eve dönmüş…Fakat başı yerde, kocasının yüzüne bakamıyor…Mürit sormuş: 'Ne oldu hanım?'

Hanım,' Böyle, böyle…' diye anlatmış her şeyi.

Dinledikleri müridin kanına dokunmuş ama, sesini çıkarmamış!...

' Mademki şeyh böyle münasip görmüş, vardır bir hikmeti' deyip geçmiş ve yeniden günleri saymaya başlamış...

Ancak, günler gelip geçtiği halde şeyh oralı değilmiş.

Dayanamayıp yine çıkmış huzuruna: 'Ya şeyh, kerâmet!...'

Şeyh bakmış, mürit direniyor; geçen olaydan hiç gözü açılmamış…

Bu sefer: 'Bu akşam kızını gönder' deyip, kesmiş…

Ne yapsın mürit? 'Madem şeyh böyle söyledi, vardır bir hikmeti,' diye düşünerek akşam eve gidince:

-Kızım bu akşam şeyhin evine gideceksin…Ferman böyle!...demiş.

Kızın annesi ağlamaklı olup kocasını uyaracak olmuş ama, mürit şeyhin kerametine öyle bel bağlamış ki, işitip dinleyesi yok…

Kız da gitmiş şeyhin evine ve sabaha karşı ağlamaklı dönmüş.

Mürit olanları dinlemiş, söyleyecek söz bulamamış…'Madem şeyh böyle yaptı, olacak bir hikmeti' diye içinden geçirip beklemeye başlamış.

Günler, haftalar, aylar geçip de ses çıkmayınca yine çökmüş şeyhin önüne: 'Ya şeyh, kerâmet!...'

Şeyh, kaynayan gözlerle bakmış bir süre müridine…

Ama nafile.

Mürit aşkla, şevkle kerâmet bekliyor!

-Bu akşam oğlunu gönder!...demiş.

Mürit, edeple çekilmiş şeyhin karşısından ama, karısı ile kızının başına gelenleri bildiği için çok bozulmuş.

Direnecek olmuş, fakat yine de el almak için bunların yaman imtihanlar olduğunu düşünerek 'Vardır bir hikmeti bunun da,' demiş ve oğlunu da göndermiş.

Oğlan, çok kötü dönmüş şeyhin evinden…

Babasına da diklenmiş iyice…'Böyle maskaralık olmaz! Ben başımı alıp gidiyorum' demiş.

Zavallı mürit, çökmüş iyice.

Nedir bu başına gelenler?...

'Ya şeyh, kerâ'et' dedikçe, başına felâketler yağıyor!...

O öfke içinde fırlamış evinden, gitmiş bulmuş şeyhi, tutup yakasından sallamaya başlamış:

-Kerâmet dedim ya şeyh, kerâmet!...

Artık sabrım kalmadı…

Göster kerâmetini de gidip bir bucağa yerleşeyim…

Şeyh, yakasını müridin elinden çekip kaşlarını çatmış:

-Ne kalın kafalı insanmışsın, be! demiş

-Bunca günahımla ayakta duruyorum da halâ mı benden, başka kerâmet bekliyorsun!...


On 20.01.2012 15:11, Suat Emiroglu wrote:
 

CEV'in CYDD'nin, Kemalist Ataturkcu Genc tegmenlere eskort servisi vermesi, sauna cetesinden yakalanan bazi kemalist Laikperest ilericilerimizin don paca goruntuleri kasetleri Kemalist elit insanlarimizin seks hususunda gelmis oldugu dibi gostermez mi? :)
 

From: cimcime@neomailbox.net
Date: Fri, 20 Jan 2012 14:25:39 +0200
Subject: [SiyasetMeydani] Re: [Ozgur_Gundem] Re: [Sansursuz-Siyaset] Erkeklik adım adım bitiriliyor mu?



Sayın Şimşek,
Bir miktar gırgır geçtiğim doğru.
Ama, cinsel sapkınlıkları olan tarikatlara ilişkin haberler doğrudur.
Sahte kadın peygamber seks hastası çıktı

Müritleriyle sevişen sahte kadın peygamberin görüntüleri ortaya çıktı!!!
Badeleme, nur çeşmesi, sırlar odası => http://www.haberturk.com/yasam/haber/649419-cennet-vaadiyle-sekse-341-yil-hapis
Kütahyadaki vakaa => http://www.pressturk.com/kadin/haber/5964/sahte-kadin-peygamber-seks-hastasi-cikti.html
Arzu ederseniz Adnan Hoca'nın tarikatına hiç girmeyeyim.
Saygılar.

On 20.01.2012 11:05, ahmet dogan Simsek wrote:
 
Sayın Cimcime
Bende sizi bilimsel konularda daha ciddi davranır diye düşünüyordum.
Ama ben sizin gibi gırgırına değil gerçekten sükutu hayale uğradım.
Sokaklar eşcinsel dolu ve İslami tarikatlardan çok nadirende olsa belki kişiçıkma ihtimali olması muhtemeldir ama ama asla sizin dediğiniz gibi veya verdiğiniz haber gibi bir grup çıkmayacağını gayet iyi bildiğiniz halde kendi kendinize gene bizimkiler ibnelerden bir tarikat görünümlü hücreyi başarı ile oluşturup şu müslümanlara olan kin ve nefretten taşmak üzere olan gönüllerimize su serptiler anlamında bu kadar uçta iddialar ve iftiralar ile ortalığa atılabileceğinizi de ummazdım.
Siz kendi seviyenizi belirlediğinizinde farkında değilsiniz galiba.
Sağlıcakla kalınız ve keyfinizce davranınız bu dünyaya bir defa gelinir. Gidince heybesi böyle iftiralar ile dolu olanlara fazlaiti bar edilmez.
Ben yetmiş dört yaşındayım. Çok şükür bedenim ve ruhum artık o tür baskılara karşı direnmek zorunda değil. Huzurlu bir ihtiyar olarak köşesinde oturuyor.
Sizde ben yaşlarda olduğunuza göre hala nefsinizin kölesi olmaya devam ediyorsunuz anlamımı çıkarmam gerekiyor. Yoksa sizd doktor doktor geziyor musunuz?
Sağlıcakla kalınız.
A.D.Şimşek

20 Ocak 2012 10:18 tarihinde Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net> yazdı:
 
Evet çok haklısınız,

Ben de kafasını dinle, imanla bozmuş insanlarda genel olarak bir cinsellik sorunu yaşandığını düşünür dururum.
Bursa'daki müritlerin birbirini badelediği, sırlar odasında kadın erkek dinlemeden, tabii(!) kıldığı, Eskişehir'de ha keza ayin sırasında, sonrasında şeyhin mürit hanımlarını arkadaki ayrı bir odada kutsadığı olguları düşününce, akla ilk gelen bu.
Zaten, çeşitli TV kanallarında efemine bir sürü zat-ı muhterem de aynı kanaati oluşturuyor.
Dahası Afganistan'da görülen aşna olayı, ülkemizde Doğu ve Güneydoğu Anadolunun kapalı çevrelerinde görülen çocuk gelinler, gizli homoseksüelte vakıaları, hatta T9'du galiba Adnan Hoca'nın kendi kanalında sergilenen bol cinsellik soslu dinsel yayınlar.
Say say bitmez.
Bir sorun olduğu kesin.
Belli ki, mütedeyyin kesimin kendisi de ortada bir erkeklik sorunu olduğunu fark etmiş.
Sorunu fark ettikten sonra çare çok.
Ya içlerindeki kadınla barışacaklar, o zaman aleni homoseksüel olacaklar, ya da cinsel terapi kürlerine girip tedavi olmaya çalışacaklar, hatta hormon replasmanları da bu konuda yardımcı olacaktır.
Ahmet Bey sizin işiniz daha zor.
Sizde ek olarak yaşlılıktan kaynaklanan başka sorunlar da var.
İyi bir nörolog bulun, çok istifade edersiniz.

Allah kolaylık versin.

Bunca yıldır gördüğüm, din, para, seks üçlüsü neredeyse ayrılmaz bir bütün.
Kim de para çoksa cinselliğin dibini çıkarıyor, kim dinsel iddialara sahipse cinselliğin dibini çıkarıyor, özetle bu kutsal üçlünün ikili ve üçlü çeşitlemelerini her yerde görüyoruz.
Çok renkli, çok günahkar, çok çeşitli, ve hala daha yeni çeşitlemelerin peşinde.

Solculara bak onlarda sanki aseksüel. Tatsız tuzsuz.
Parasal konulardaysa zaten neredeyse fukaralığı yüceltecekler. Sıkıcı.



On 19.01.2012 21:42, ahmet dogan Simsek wrote:
 
Bu haberi sadece bilgi amaçlı gönderiyorum.
Haber çok düşündürücü ve ciddiyetle irdelenmesi gereken yönleri var.
Kadın ve erkeğin doğası bazı modern çağ Fravun'ları tarafından bilinçli olarak mı doğasından uzaklaştırılıyor.
Erkeğin doğası bozulunca kadının doğası da bozulup kadın nesli erkekleşirken ve erkek nesli de kadınlaşırsa doğal insan dengesi sun-i bir yapay insana dönüşmez mi.
İnsanlık mutluluğu sadece eskilerin masallarımı zannetmeye başlayacaklar. Tıpkı Leyla ile Mecnun aşklarının günümüzde yok oluşu ve aşkın sadece şehvani ilişkilerden ibaret sanılması gibi insanı insan yapan değerler ve duygular dünyası ortadan kalkarsa 
insanlar biyonik yarı insansı makinelere dönüşmez mi. Herkesin sakalına bıyığına karışmak ve insanlığı teslime zorlamak
zaten insanlığı ortadan yeteri kadar kaldırırken birde GDO lu ürünler vs. ile biyolojik varlığı da sakatlanan insanlara bu gibi şeyler hangi merkezden telkin edilerek insanlara insan oldukları unutturulmaya çalışılmaktadır.
Bence üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.
A.D.Şimşek
http://habervaktim.com/haber/220950/erkeklik_adim_adim_bitiriliyor_mu.html 
Erkeklik adım adım bitiriliyor mu?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'e tekrar sesleniyorum: Bize gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini göstererek, kanun çıkaramazsınız.
Batıyı takip eden batı hayranları; batıdaki gelişmeleri adam gibi güncel takip etseler, belki batının doğrularından faydalanacaklar. Yok bizimkiler, batının nerde İslam'a ters bir yanı varsa onun peşindeler. Batı yeni bilimsel araştırmalarla İslam'a doğru gidiyor. Bilim Kur'an-ı tasdik ediyor. Fakat bizim batı hayranları, adamların; vazgeçtiklerinin, attıklarının, yanlışlarının, çerinin, çöpünün peşinde giderek, batının pisliğini takip etme merakındalar.

Biz feminizm hayranlığıyla kadınları kışkırtırken, batı aile kurumunun çöktüğünü görünce yaptığı yanlışı fark etti; kadın ve erkeğin yaratılışına uygun olan geleneksel rollerine dönmesi üzerine toplantılar düzenliyor. Her geçen gün açıklanan yeni araştırma sonuçları kadın ve erkeğin yaratılış farklılıklarının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekiyor. Fakat bizim bazı üniversite hocalarımız bile çıkıp, kadın ve erkek arasında çok da önemli farklılıklar olmadığını iddia edebiliyor. Cehalet üniversite hocası olmakla da bitmiyor demek ki.

Amerika, kadın kışkırtmacılığının zararlarını ve erkekleri nasıl tükettiğini fark etti; bu konularla ilgili çalışmalar yapıyor. Konu ile ilgi bir kaç kitap adı ve içinden kısa notlar:

Susan Faludi, "Sertleşmiş Amerikan Erkeğinin İhaneti" adlı kitabında "Erkeğin çıkmazda olma duygusuna değiniyor." Faludi'nin Amerikalı erkekler hakkındaki çalışmasının temelinde şu soru soruluyor: "Eğer erkekler sıkça söylendiği gibi hükmeden cins iseler, neden bu kadar çok erkek, kendilerine hükmedildiği ve hayat tarafından ezildiklerini hissediyor?"

Susan Faludi "Kendimi hadım edilmiş hissediyorum." diyen erkeklerin erkek stresi, utancı, depresyonu ve şiddetinin, erkeklerin şahsi birer sorunu olmayıp, uğradıkları sosyal ihanetin bir ürünü olduğu sonucuna varıyor.

Erkek Olmanın Tehlikeleri: "Erkek Olma Ayrıcalığı Masalına Rağmen Hayatta Kalmak" kitabının yazarı psikolog Herb Goldberg "Amerikalı erkekler nesli tükenme tehlikesi olan bir tür müdür? diye soruyor. Cevabı "Kesinlikle evet! Erkekler kendilerini fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak imha etmekteler."

"Erkek Çocuk Mucizesi" adlı kitabın yazarı psikolog Michael Gurian "Kızların yaşadıkları, erkeklerden daha kötüdür, demek olaya at gözlüğü ile bakmaktır." diyor.

Dünya Sağlık Örgütünde danışman olan Dr Devra Lee Davis kitabının "Erkekleri Kurtarın" adlı bölümünde, erkeklerin baba olmakta giderek daha çok zorlandığını ve erkeklerin gerçek bir gerileme içinde olduğunu vurguluyor. "Erkekler toplumdaki önemli rollerini kaybettikçe, fiziksel olmasa bile psikolojik olarak tükenmiş olacaklardır." diyor.

"Babasız Amerika" adlı kitabın yazarı David Blankenhorn "ABD gittikçe babasız bir toplum haline geliyor. Bir önceki nesilde Amerikalı bir çocuğun, babası ile birlikte büyüyeceğini düşünmesi normaldi. Bugün ise bunun tersini beklemesi, oldukça mantıklı görünüyor. Erkekler kocalık ve babalık rollerinden koptukça, ekmek parası kazanmak, koruyuculuk, bakıp büyütmek, öğretmenlik, kılavuzluk gibi rolleri yerine getirmek için gerekli dürtüyü de kaybediyorlar. "

Dr. Helen Fisher "Birinci Cinsiyet" adlı kitabında "Kız çocuklar sevilmek, erkek çocuklar saygı duyulmak isterler. Saygı ihtiyacı erkekliğin temelinde vardır." diyor. Dr. Fisher' in "Kadın dernekleri; kızların başarısı için okullara para akıtarak, eğitimi kızların lehine çevirdiler ve bu da erkeklerin okul başarısını düşürdü. Kızlar lehine yapılan değişiklikler, erkek çocuklara karşı olumsuz ayrımcılıktır." diyor.

ABD Eğitim Bakanlığı ve dünyanın değişik yerlerindeki birçok üniversitede yapılan çalışmalardan elde edilen veriler, erkeklerin eğitimde geri kaldıklarını gösteriyor.

Kur'an-ı Kerîm de Hz. Musa peygamberin kıssasını anlatılır. Firavun iktidarını kaybetmemek için her doğan erkek çocuğunu öldürmeye başlar; fakat muvaffak olamaz. Kur'an-ı Kerim bir tarih kitabı değildir, kıyamete kadar yaşanacak pek çok olaya işaret vardır.

Günümüzde erkekleri, o zamanki gibi öldürülmüyor; fakat insan haklarına uygun olsun diye(!) psikolojik olarak erkeklik bitirilmeye çalışılıyor. Modernlik adı altında erkekleri, psikolojik olarak hadım ediyorlar.

Bunun için işe; erkekleri görüntü olarak kadınlara benzetmeye çalışarak başladılar: Önce erkeklerin sakallarını, sonra bıyıklarını aldılar. Sakalsız ve bıyıksız erkek, daha modernmiş gibi gösterildi. Pek çok erkek de oltaya geldi.

Sonra "kadın hakları, kadın hakları" diye diye kadınların haklı olduğuna toplumu inandırdılar: "Kadınlar eziliyor" diye çığırtkanlık yaparak, erkekler üzerinde suçluluk psikolojisi oluşturulmaya çalışıldı. Bu suçluluk psikolojisi ile erkekler haksız da olsa kadınların yanında yer almaya başladılar. Dünyanın öteki ucunda bir kadın öldürülse, erkekler utandılar.

Sonra erkekleri kibarlaştırma çalışmaları başladı: "Şöyle romantik olacaksın, böyle romantik olacaksın, kadını mutlu etmek senin görevin" deyip erkeklerin kendilerini, kadınları mutlu edemeyen odunlar, olarak hissetmelerini sağladılar. Suçluluk psikolojisi oluşturuldu.

Sonra eşitlik davası var bir de: "Kadın-erkek eşittir; buna inanmayan erkek; yobazdır, gericidir." diye medya baskısına maruz kalındı. "Modern erkek, kadın- erkek eşitliğine inanır." diye inandı erkekler. Modern olmak uğruna pek çok erkek, yaratılışına inat, eşitliği savundu. Kadın- erkek insan olarak elbette eşittir; ama erkeğin evinde "evin reisi" olarak bir söz hakkı üstünlüğü, yani iktidarı olmalıdır; eşitlik davası ile erkeğin elinden reisliğini de aldılar.

Tabi bu kadar baskıya hormonlar dayanamadı

. Erkeği erkek yapan hormon testosterondur. Testosteron sadece bir cinsiyet hormonu değildir; erkeğe taşıdığı cinsiyetin özellikleri de bu hormonla yüklenmiştir. Erkeğin cinselliği, sakalı, bıyığı, kası, gücü, saldırganlığı, cesareti, neşesi, özgüveni, düşünce ve duygularla ilgili erkeksi bakış açısı bu hormonun denetimindedir.

Testosteron ile ilgili en önemli bilgi; testosteron seviyesi davranışı etkiliyor; davranış da testosteron seviyesini etkiliyor. Testosteronu düşen erkeklerin cinsel arzuları azalıyor; bunun yanında yorgun, sabırsız, alıngan, gergin, öz güvenleri az, depresyona meyilli oluyorlar, kolay baş eğiyorlar.

Testosteronu en çok etkileyen şey erkeğin evdeki ya da toplumdaki statüsünün özgüvenine yansıması: Erkek değer görmediğinde testosteronu düşüyor, değer gördüğünde yükseliyor. Kazanınca yükseliyor, kaybedince düşüyor. Öncelikle de erkeğin evdeki statüsü testosteronu çok etkiliyor. Karısı ve çocukları tarafından değer gören, saygı duyulan erkeğin özgüveni yerinde oluyor, bu da erkeklik hormonunu artırıyor. Erkeğin iş hayatındaki kazancı ve başarısı da testosteronu artırıyor; fakat erkek toplumda saygınlığı olmayan bir iş bile yapıyor olsa, ailesi tarafından takdir görüyorsa; erkeklik hormonu gayet düzgün çalışıyor. Testosteronu normal seviyelerde olan erkek; ailesine karşı korumacı, neşeli, cesaretli ve kontrollü oluyor.

Eşi ve çocukları tarafından değer görmeyen erkeğin özgüveni azalıyor ve testosteronu düşüyor. Testosteron aynı zamanda "cesaret hormonu" olduğu için karısından korkan, çekinen bir erkeğin testosteron seviyesi çok düşüyor. Kendini erkek hissetmediği için karısı ile de cinsel birliktelik arzusu duymuyor. Yani bir yerde iki iktidar olmuyor. Evde kadın iktidarsa, erkek iktidarını kaybediyor.

Aldatmaların çoğunda, değerli olma duygusu, yatıyor. Evde karısı tarafından değer görmeyen, eleştirilen erkekler, dışarıda bir kadın tarafından değer gördüğünde, düşen hormonları yükselmeye başlıyor ve çok çabuk eşini aldatabiliyor.

Erkekliğini kaybetmemek için kadın iktidarına girmek istemeyen erkekler, evlilikten kaçıyorlar. Fakat sevgili hayatı ile de olsa toplumda erkeği hor gören, küçümseyen kadınlarla muhatap oldukça azalan erkekliğini cinsel küfürlerle kapatmaya çalışıyor, bazı erkekler.

Erkeklerde az miktarda "kadınlık hormonu östrojen" kadınlarda da az miktarda "erkeklik hormonu testosteron" vardır. Testosteron aynı zamanda "cinsel istek hormonu" olduğu için kadında olunca, erkeğe karşı cinsel istek duymasını sağlıyor. Az bir testosteron kadına güzel bir cinsel hayat için yeterli oluyor.

Kadınlar feminizm tuzağı ile erkekleşirken hormonları da değişiyor.Kadın erkekleştikçe vücudunda testosteron artıyor, cinsel isteği normalin üstüne çıkıyor. İşin kötüsü; saygı görmeyen, cesareti kırılmış, karısından çekinen erkeğin vücudunda da kadınlık hormonları artıyor.

Bu durumda dengeler tersine dönüyor. Cinsel olarak kadın, çok istekli, erkek isteksiz oluyor. Günümüzde bu durum o kadar yaygın ki. İstekli kadınlar ve isteksiz kocalar. Kadınların en büyük şikayeti. Ev içindeki iktidarı elinden alınan erkek, otomatik olarak yatak iktidarından da vazgeçmiş oluyor.

Allah (c.c) öyle bir sistem kurmuş ki neresinden delinirse, oradan insanın üstünde patlıyor. "Erkekler kadınlar üzerinde kavvamdır. (yönetici ve koruyucudurlar) ve "Saliha kadınlar kocalarına gönülden saygı duyarlar." ayet-i kerîmesinin evliliklerin temelinde, yatağında, huzurunda, neşesinde ne kadar etkili olduğunu bilim de tasdik ediyor.

Şimdi artık kadın erkek el ele, birbirimizi suçlamadan, herkes kendi üzerine düşen hatayı kabul ederek bu tuzaktan çıkma zamanı.

Batı hangi niyetle kurmuştu bu tuzağı bilmiyorum; ama kendi kurduğu tuzağa düştü, şimdi çıkmaya çalışıyor. Amerika "Erkek olmak büyük imkansız" "Günümüzde erkek olmak kolay değil." "Oğullarımıza ne yaptık" diye konuşurken, bizimkiler gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine bakarak, bir kaç kadın cinayetini delil olarak gösterip, erkekliğin bitirilmesine yardımcı olmaya çalışıyorlar.

Bir yandan kanunlar, bir yandan hormonlu besinlerle erkeklerin aldığı östrojen etkisi yapan gıdalar ve bir yandan kadın iktidarı, erkekliği bitirmek için uğraşıyor.

Bu vesile ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin' e tekrar sesleniyorum

: Bize gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini göstererek, kanun çıkaramazsınız. Bir yıl içinde toplam kaç cinayet işlendi, kaçında kadın öldürüldü, kadınlar kaç cinayet işledi ve en önemlisi kaç cinayette kadınlar azmettirici olarak kayıtlara geçti. Çünkü kadınlar fiziki güçleri zayıf olduğu için öldürmezler; fakat öldürecek bir erkeği kolayca kandırabilirler. Bunlar açıklansın topluma. Ve lütfen batıyı model alıyorsanız son gelişmelerini model alın, çöpe atmaya çalıştıklarını değil.

Sema Maraşlı - Haber 7




--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Non omnia possumus omnes Herkes herseyi yapamaz.  Latin Atasozu   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder