21 Mart 2013 Perşembe

15-Muş'lu Mehmet Resul Anlatıyor ( 1894 doğumlu )

 

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

 

 

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927

Açıklama: http://www.ataturkungencligehitabesi.com/ata_imza.gif

 

Atatürk'ün Bursa Nutku

"Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.
Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.
Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, 'Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.' demeyecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla;nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır.
Genç, 'Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.' diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır.
Mahkeme onu yargılayacaktır.
Yine düşünecek, 'Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.' diyecek.

Onu hapse atacaklar.
Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.
Diyecek ki, 'Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım.
Araya girişimde ve eylemimde haklıyım.
Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.'

İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!"

*Mustafa Kemal Atatürk'ün, 5 Şubat 1933 günü Bursa'da yaptığı nutuktur

 


Muş'lu Mehmet Resul Anlatıyor ( 1894 doğumlu )

"Ben asker olarak harpte bulunuyordum.
Aldığım yaradan ötürü Bitlis'e doğru çekilen birliği takip edemediğim gibi, yaralı ve sakat üç erle birlikte geri kaldık.
Az sonra Rus Kazaklarının öncüleri olan Ermeniler yanımıza geldiler.
Arkadaşlarımızdan Harputlu Hüseyin adındaki erin gözlerini çıkararak, 'Kalk bak, Türk askeri geliyor mu?'dediler.
Sonra zavallıyı kurşunlayarak şehid ettiler.
Diğer erin sağ yanından derisinin bir kısmını yüzerek çanta şekline koydular.
Bu zavallıya da, 'Elini sok, bu çantada padişahınızın parası var mı?
'
diye işkenceye başladılar, sonra şehid ettiler.

Üçüncü arkadaşımızı yere yatırıp tenâsül aletini kestiler;
sonra ağzına koyarak, 'Bu boruyu çal, size Osmanlı askerinden yardıma gelsin!
'
yollu hakaretlerden sonra, onu da şehid ettiler.

Artık sıra bana gelmişti.
Bu alçaklıkları yapanlar bana yabancı gelmiyorlardı.
Yüzlerine baktım, içlerinden üçünü tanıdım.
Bunlardan birisi Muş Ermenilerinden ve Çıkar Mahallesinden Keşiş oğlu Aram.
İkincisi yine Muş'un Yaş Mahallesinden Bağdasar Körük oğlu Alkesam, üçüncüsü yine aynı mahalleden avukat Herant Efendi oğlu Herant idi.

Bunlar beni bir dereye götürdüler.
Yaktıkları ateşte tüfeklerini, şişlerini güzelce kızdırdıktan sonra yirmi dört yerimden dağladılar.

Yalvarmalarıma, bağırıp çağırmalarıma, sızlanmalarıma asla kulak vermiyorlardı.
O sırada birkaç Rus askeri yetişti.
Bunlardan birisi beni ölümden kurtardı.
Bu asker gizlice kulağıma Rusya'daki Müslümanlardan olduğunu söyledi.

Artık Rus, Kazak ve Ermeni çeteleriyle birlikte Bitlis'e doğru yola çıktık.
Yolda kaçak kafilelerine, ordunun arkasından göçen zavallılara rastladık.
Ermeniler, bu müdafaasız kadın ve çocuklarla, zavallı ihtiyarlara şiddetle saldırıyor, yürekler parçalayıcı, insanlık dışı vahşilikle zavallıları katlediyorlardı.

İçlerinden Muş'un Ziyaret Köyü ahalisinden olduğunu tanıdığım bir Ermeni ile altı arkadaşı, altı Müslüman kızını getirdiler.
Bunları rükû'a varacak şekilde çırılçıplak durdurdular, sonra iffetlerini kirletmeye başladılar.
Bir taraftan bu çirkin ve insanlık dışı işi yapıyorlar, bir taraftan da, 'Bundan sonra Müslümanlara böyle namaz kıldıracağız!' diyorlardı.

Biz oradan ayrıldık, Til Köyüne vardık.
Orada üç gün kaldık.
Bu üç günde evvelce beni kurtarmış Tatar Abdulmelik ekmek verdi.
Üçüncü gün, artık yardım edemeyeceğini, zira bir Müslümanı himaye ettiği anlaşılırsa şiddetli ceza göreceğini söyledi.
Bu sebeple başımın çaresine bakmam lâzım geldiğini anlattı.

Gecenin karanlığından faydalanarak oradan kaçtım.
Şafak sökerken Muş'un Korkut ilçesinin Kızanan Köyünün karşısındaki tepeye yetiştim.
Köyden feryad ve figanlar işitiliyordu.
Ermeni çeteleri bir taraftan bu köyü ateşe vermişler, diğer taraftan katliâma girişmişlerdi.
Oradan da kaçtım.
Bir çok tehlikeler atlattıktan sonra muhacirlerle birlikte geri çekildik."

a45UyF587661-201303211428-15
^^^^^ - vvvvv

https://groups.google.com/forum/#!msg/adzo/KiLEiGhYvJA/k2FnwkCSGIMJ
--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Dil yirticidir; yulari birakildi mi salar, parcalar.

Hz.Ali

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

Ben,Manevi Miras olarak,
Hicbir Ayet, hicbir Dogma,
Hicbir Donmus ve kaliplasmis Kural birakmiyorum.
Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...

K.Ataturk


Daha gun o gun degil, derlenip durulmesin bayraklar.
Dinleyin, duydugunuz cakallarin ulumasidir.
Saflari siklastirin cocuklar,
Bu kavga fasizme karsi, bu kavga hurriyet kavgasidir.

Nazim Hikmet Ran

"Tanri kotulukten ve acidan korumak istiyor mu?
Fakat bunu yapmaya gucu mu yok?
Eger yoksa, O gucsuz, ya da kesinlikle her seye gucu yeten degildir.
Her seye gucu yeten fakat istemeyen mi?
Eger oyle ise , O kotudur, ya da kesinlikle tum iyilik degildir.
O, ne gucu yetiyor, ne de istemiyor mu?
O zaman. O'nu Tanri diye cagirmak sacma olur.
O, hem gucu yetiyor hem de istiyor mu?
O zaman kotuluk nereden geliyor?"

(Istencin Ozgur Secimi Uzerine. Giris.)
EPICURE

Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com

Ayrilmak isterseniz de:
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder