22 Kasım 2013 Cuma

10-Sizin için yazdılar.



RAFET BALLI/ Öcalan, 'Kürdistan'a 'ikinci İsrail' diyordu..

Bir mektup.
Ocak 2005'te yazılmış.
Mektubun gönderildiği adres: Recep Tayyip Erdoğan.

Ortadoğu'daki tarihi süreci anlatıyor.

Birinci kırılma: İsrail.

Yaşanan "ikinci kırılma"ya dikkat çekiyor.

"Şimdi ikinci büyük kırılma olarak Kürdistan, Arap, Acem üçgeninde ortaya çıkan çatışmalı Kürt milliyetçiliği, kritik bir aşamayı yaşıyor."

Gelişmeler nereye?

"Kürt hâkim işbirlikçi tabaka, ABD, İngilizler ve hattâ Avrupa'ya da dayandırılarak devletleştiriliyor"

Amaç ne?

"Bu milliyetçiliği de Arap, İran ve Türk'e karşı savaştıracaklar"

İmza: Abdullah Öcalan.

(Bak: Öcalan'ın İmralı Günleri, Cengiz Kapmaz, İthaki Yayınları, s.305-306).

***

İtiraz edenler olabilir.

Mektup İmralı'dan, hapishaneden yazıldı.

Öcalan baskı altında..
İnanmadığı fikirleri dillendiriyor denebilir..

Gerçek öyle mi acaba?

Sizi 22 yıl öncesine götüreyim.

Öcalan'ın serbest olduğu..
İstediği gibi konuşabildiği günlere.

Yıl: 1991.Yer: Lübnan'ın Bekaa vadisi.

Gazeteci olarak PKK kampındayım.

Öcalan'la röportaj yapıyorum.

***

O dönemde gündem, bağımsızlık değil: Irak'ta "özerk Kürdistan"

Kürt milliyetçiliğine Batı'nın biçtiği rolü anlatıyor.

Bir bölümü olduğu gibi aktarıyorum:

"Soru: Irak Kürt önderliğine "ikinci İsrail" rolünü vermek istiyorlar mı demek istiyorsunuz?

Öcalan: Tabii, onlara biraz da buna benzer bir rol vermek istiyorlar.
Arap âlemini kuzeyden kemerleyecek, İsrail üzerindeki Arap tehlikesini hafifletecek bir rol niyetini sezmemek mümkün değildir.

Soru: Türkiye'nin tutumu ne olabilir?

Öcalan: Türkiye bunu desteklemek durumundadır...

Soru: Bunun Ankara'nın aleyhine olması lazım...

Öcalan: "Sistem bunu gerektiriyor.
Sistemin gücü Ankara'nın gücünden daha üstündür.
Kürt özerkliğini Türk devleti bu aşamada destekleyecektir.
Emperyalist mantık, dolayısıyla rejim de bu mantık içinde yer ettiğine göre, bunu böyle emrediyor.

Soru: Türkiye'ye bir şeyler vaadedilmiş olabilir mi?

Öcalan: Kürt bölgesi üzerinde, mesela petrol üzerinde, bunun ticaretinde Türkiye'ye vaadler verilmiş olabilir.."

***

Türk-Kürt federasyonu.

"Batı kaynaklı senaryo..
O zaman da gündemdeydi.

Onu da sordum."

Soru: "Irak'taki özerklik, Türk-Kürt federasyonunun başlangıcı olabilir mi?"

Öcalan: "Öyle demesek bile, Türkiye'nin gittikçe gelişen denetimi altında, Türkiye'nin nüfuz sahasında olabilir.
Batı'nın, Türkiye'nin nüfuz sahasını genişletme çabası biçiminde olabilir.

Soru: Saddam'a razı olmayan Batı, niye Türkiye'nin güçlenmesini istesin ki?

Öcalan: Fakat bir Kürt özerkliği de yaratır.
Türkiye'yi de zayıflatır bu, zayıflatmasını bilir.
Soru: Kürt özerkliği aynı zamanda Türkiye'yi de frenler mi demek istiyorsunuz?

Öcalan: Bana göre İsrail'in de bunda bir rolü olabilir.
Batı yanlısı bir Kürt özerk bölgesi, Batı için Türkiye'yi frenler.
Arapları frenler, İran'ı frenler.
Bu açıdan Batı, Kürtlerin özerkliğine sevdalanacak gibime geliyor.
Bu bölgeyi Türkiye'ye doğru, İran'a doğru yayacaklar.
Tabii bu, Batının isteğidir.."

(Bak: Kürt Dosyası, Rafet Ballı, Cem Yayınları, s.269-270).

O günün "özerkliğini" bugünün "bağımsızlığı" olarak okuyabilirsiniz.

***

Senaryo: Eski.

Sahibi: Batı ve İsrail.

Hedef: Bir Kürt devleti değil..
İkinci İsrail.

Amaç: Kürdü "tetikçi" olarak kullanmak..
Arapla, Farsla, Türkle savaştırmak.
Hepsini frenlemek, zayıf tutmak.

Eskiden: Bazı Kürt sözcüleri bunu söylüyordu.
Mesela Öcalan.

Şimdi: Batı senaryosunun aktörleri oldular.

Özet: "İkinci İsrail" senaryosu Türkiye'ye solculuk..
İlericilik..
Demokratlık diye pazarlanıyor.

0000

Mehmet Ayvalıtaş davasına biber gazlı saldırı!

Perşembe, 21 Kasım 2013 17:16

Gezi direnişinin ilk şehidi Mehmet Ayvalıtaş'ın Kartal Adliyesi'nde görülen davasında polis Ayvalıtaş'ın ailesine biber gazı ile müdahale etti.

11:14 Mahkeme salonunda neden silahli polis var sorusu soruldu, Hakim silahli polisler dişarı çıksın dedi

11:00 Hakim Mehmet Ayvalıtaş'ın ölümüne neden olan sanığa hep "oğlum" diye hitap ediyor

10:58 Sanık Mehmet Görkem Demirbaş'ın ifadesi tamamlandı.
Hakim sanığa soru yöneltecekleri 1 kişi ile sınırladı.

Foto: Zafer Cömert

10:54 Ayvalıtaş'ın annesine de biber gazı sıktılar

Foto: Pınar AYDINLAR

10:47 Hakim: Mehmet Ayvalıtaş nasıl öldü?
Sanık: Araç çarptı.
Herkesten özür diliyorum

10:37 Sanık Mehmet Görkem Demirbaş

10:33 Kartal Adliyesi'nin önünde buluşanlar duruşmaya girmek istedi..
İzin verilmeyince kapıyı kırarak içeri girdiler..

10:30 Mehmet Ayvalıtaş'ın üzerine araba sürerek katleden sanık Mehmet Görkem Demirbaş'ın, duruşma salonuna alındığı bilgisi ulaştı..

Ayrıntılar geliyor...

0000

Ana muhalefet Arslanlı Yol'da! 'Gezi ile Anıtkabir özdeşleşti'

Perşembe, 21 Kasım 2013 17:08

Anıtkabir ziyaretçileri bu 10 Kasım'da 1 milyonu aştı.
Son bir yıla bakınca, Atatürk'te buluşan büyük kitlesel hareketlerin özellikle son yılda arttığını görüyoruz.
19 Mayıs, 29 Ekim ve elbette Haziran direnişi ilk akla gelenler.
Peki, 12 yıllık AKP iktidarı döneminde neredeyse Türk bayraklarının suç unsuru gibi saklandığı günlerden bugünlere nasıl gelindi?
Anıtkabir'de 1 milyon insan nasıl buluştu?
Bir milyon ziyaretçi hangi gelişmelerin habercisi?
Mesajları neydi?
Sanatçılara, siyasetçilere, tarihçilere, gençlere sorduk, soruşturduk.
İşte yanıtlar ve geleceğe dair öngörüler.

'Halk, Meclis'ten, Ordu'dan, akademiden kovulan Kemalizm'e Anıtkabir'de sahip çıktı.
Atatürk artık samimiyetsiz törenler ve içi boşaltılmış sembollerle değil; inançlı nefeslerle anılıyor.
Ana muhalefet artık Aslanlı Yol'da toplananlardır!'

10 Kasım'da Anıtkabir Arslanlıyol'da yürüyen 1 milyon 89 bin 615 Ankaralının mesajını bugün Hürriyet'ten Yalçın Bayer, Yeniçağ'dan Yavuz Selim Demirağ ve Odatv'den Barış Terkoğlu değerlendirdi.

Yalçın Bayer:

Bu artarak devam edecek bir isyandır!

Cumhuriyet'in asli unsurları, Başbakan'ın dayatmacı, sert ve buyurgan tarzından bıktı...

Demokratlık değil, sultanlık özentisine yönelindi...

Önce tek bayrak tek millet denilip, ülke İslami ve benzeri bir yapıya dönüştürmek istendi...

İstanbul'un iki tarafının denizleri doldurulup, hafriyat pazarı kurulup, yandaşlara 500 milyon TL aktarıldı...

Okullar imam hatipleştirdi, bütün üniversiteler imamlaştırıldı...

Atatürk'ün Cumhuriyeti tahrip edilip, paslandırılıp, çürütülüp yeni bir rejim yaratılmaya çalışıldı...

Türkiye karpuz gibi ikiye bölünüp, yarısına dayalı bir ekonomi yaratıldı...

Fethullaçılar dahi artık sindirilmemeye başlandı...

İşte bütün bunlardan ötürü toplumun isyan duyguları kabardı, Antıkabir'e yığılma noktasına geldi.
Bu bir isyandır ve artarak devam edecektir.
Anıtkabir Gezi'ye dönüşmüştür.
Gezi'nin de ötesine geçecektir.
Gezi ile Antıkabir özdeşleşmiştir.
Bir milyon ziyaretçi, farklı kesimlerden oluşuyor.
Anıtkabir'de de her kesimi ve gençleri görebilirsiniz.
Onlar bu zulüm altında yaşamak istemeyen sade insanlardır.
Hani, balkon konuşmalarına ne oldu?
İktidar aklını başına almalıdır.

Barış Terkoğlu:

Ana muhalefet Arslanlı Yol'da toplananlardır

Anadolu'da "her şerde bir hayır vardır" derler.
AKP'nin 11 yıllık şerrinin de bir hayrı oldu.
Halk bugün Cumhuriyet devrimlerine ve elbette onun kurucusuna geçmişten daha büyük bir bağlılık gösteriyor.
Artık samimiyetsiz törenlerle, içi boşaltılmış sembollerle değil; inançlı nefeslerle anılıyor.
İfademi maruz görün ama AKP yıkıcılığı sayesinde artık "gökten Kemalizm yağıyor".

- Kalabalığın mesajı nedir?

Kalabalıklar bir, "Cumhuriyetin değerlerini yıkamazsın, karşınızda biz varız" dedi.
İki, "Cumhuriyetin gerçek sahibi iktidarın önünde eğilenler değil, biziz" dedi.
Üç, "Okyanus ötesinde planlanan ılımlı İslam projesini bize giydiremezsin" dedi.
Dördüncü ve bence en önemli mesajı da muhalefete verdi.

Anıtkabir'de toplanan milyonu aşkın kalabalık, çöküşten dirilişe götürecek kudretin gerçek kaynağını gösterdi.
Bundan sonra biri yok edilen Cumhuriyet'i yeniden ayağa kaldırmaktan söz ediyorsa, Anıtkabir'de toplanan kalabalığa baksın.
Çünkü Ana muhalefet artık Aslanlı Yol'da toplananlardır.

Yavuz Selim Demirağ:

Kan davalılar bile Atatürk'te birleşti

Anıtkabir'e protokol icabı çok gitmişliğim var.
Ancak son yıllarda daha farklı duygularla çekiyor beni.
Darbecilerin ve resmi tarihçilerin Mustafa Kemal'i ile onun yokluğunu iliklerine kadar hissedip, onu her zamankinden daha çok arayanların arasında olağanüstü farklılıklar var.
İnsanlarımızın Atatürkümüze daha gönülden bağlanmalarını sağlayan AKP iktidarına bir nevi teşekkür borçluyuz.
Evet, Cumhuriyetimizin değerlerini yok etmek için çalışıyorlar.
Bölünmenin eşiğine getirdiler.
Ama toplum olarak uyanmamızı da sağladılar.
Yaptıkları iyi şeylerden birisi de asla bir araya gelmeyecek insanları "Mustafa Kemal"de birleştirmeleridir.
Arslanlı Yol'da buluşturmalarıdır.

"Arslanlı Yol" deyince bir hakkı teslim etmek zorundayız"Arslanlı Yol"u ilk yazan Nihat Abidir.
Bugün literatüre girip bizlere yeni yol göstermesinin anlamını hatırlatmış olalım.
Arslanlı Yol'da buluşup, Mustafa Kemal'de birleşenler aslında oy vermek zorunda kaldıkları parti ve yönetimlerine "bizleri parti çatısı altında hapsedemezsiniz...

Lider dayatamazsınız...
Bize Mustafa Kemal yeter."
mesajı vermiştir.
Umarım bu mesaj hem partilerde hem de toplumun bütün kesimlerinde yerini bulmuştur.

0000

İşçiden kıdem tazminatı resti! Ankara'ya gelir hayatı durdururuz

Perşembe, 21 Kasım 2013 15:57

Hükümet, kıdem tazminatının fona devri konusunda önümüzdeki günlerde son kez biraraya geleceklerini açıkladı.
İşçi hükümete yanıtı sokaktan verdi.
İşçiler, "İşçilerin haklarına el uzatmaya kalkışırsanız, Ankara'ya geliriz, hayatı durdururuz, dünyayı başınıza yıkarız" dedi.
Türk-İş, DİSK, Hak-İş, TİSK, temsilcileriyle Bakanlık bürokratlarının katıldığı son teknik heyet toplantısından da eli boş dönen hükümet, önümüzdeki günlerde kıdem tazminatını konusunu görüşmek üzere tekrar bir araya geleceklerini duyurdu.

Yanıt sokaktan

Kıdem tazminatının fona devri gündeme getirildiği ilk gün "kıdem tazminatımıza dokunulmasını grev nedeni sayarız" diyen DİSK, toplantı öncesinde hükümete sokakta yanıt verdi.
DİSK'e bağlı işçiler Ankara'da hükümetin kıdeme ilişkin önerisini protesto etti"Kıdem tazminatımız iş güvencemizdir yok edilemez" diyen yüzlerce işçi DİSK/Genel-İş Şubeler binası önünde toplanarak Sakarya Caddesi'ne yürüdü.
İşçilere, CHP milletvekili Levent Gök, İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Koç, CHP İl Başkanı Zeki Alçın, Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Demir, Petrol-İş Sendikası yöneticileri de destek verdi.
Eyleme ayrıca Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nden işten atıldıkları için direniş başlatan taşeron işçiler ve İzelman- ve İz-enerji işçileri de katıldı.

'Kampanyayı büyütme günü'

Eylemde konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, kıdem tazminatını fona devredilmesi halinde, kıdem tazminatının güvence boyutunun ortadan kalkacağını ve patronlar için işçi çıkartmanın maliyetsiz hale geleceğini vurguladı.
Beko, bugüne kadar fon adı altında toplanan paraların akıbetinin belli olmadığına dikkat çekerek "Hep tekrar ettik, yine edelim: Biz kıdem tazminatlarını kurda/kuşa, açgözlülere yedirmeyeceğiz" diye konuştu.

Beko işçilere de şöyle seslendi: "Gün 'Köleliğe Karşı #Direnİşçi' kampanyasını büyütme günüdür.
Kent kent, işyeri işyeri, sokak sokak bu davayı işçilere, emekçilere anlatmaya devam edeceğiz.
Ve haklarımıza göz dikenler şunu hissedecek: İşçilerin haklarına el uzatmaya kalkışırsanız, Ankara'ya geliriz, hayatı durdururuz, dünyayı başınıza yıkarız"

0000

28 Şubat'a türban baskını

Çarşamba, 20 Kasım 2013 00:55

15 sanığın tahliye edilmesinin ardından devam eden 28 Şubat davasının dünkü duruşmasına otobüslerle getirilen türbanlılar adeta baskın yaptı.

Müşteki avukatı reddi hâkim talep etti

28 Şubat Davası'na, 15 sanığın tahliye edilmesinin ardından, verilen aradan sonra tekrar başlandı.
Otobüslerle getirilen türbanlılar duruşmaya adeta baskın yaptı.
Duruşmada söz alan müşteki avukatlarından Cüneyt Toraman, reddi hakim talebinde bulunurken, mahkeme heyeti için de "davaya vakıf olmamaları, suçun vasfı ve oluşumu konusunda da donanımsız oldukları" ifadelerini kullandı.

28 Şubat davasına dün Ankara 13.Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
Ankara 13.Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Kasım'da yapılan bir önceki duruşmada 15 kişinin tahliyesine karar vermiş, kararın ardından mahkemeye yönelik baskılar da artmıştı.
Çok sayıda türbanlı dün yine araçlarla Ankara Adliyesi önüne getirildi.
Toplu halde duruşma salonuna giren ekibin önceden mahkeme heyetine karşı örgütlediği belirlendi.

Duruşmada, müşteki avukatlarından Hüsnü Tuna ve Cüneyt Toroman reddi hâkim taleplerini sözlü olarak belirtmek istedi.
Cüneyt Toroman talebini iletirken, yargılamalar sonucunda 70 sanığın tahliye edildiğini hatırlattıktan sonra, mahkeme heyeti için "davaya vakıf olmamaları suçun vasfı ve oluşumu konusunda donanımsız olmaları" ifadelerini kullanması üzerine Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, Toraman'ı uyardı.
Yaşanan tartışmalardan sonra müşteki avukatlarının reddi hâkim talepleri mahkeme heyetince reddedildi.

'10 lira kaybeden 28 Şubat'ı suçladı'

28 Şubat davasında tutuklu sanıkların savunmalarının bitmesinin ardından tutuksuz yargılanan sanıkların savunmalarına geçildi.
Savunmasını yapan eski MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç, MGK'nın hiçbir zaman emir veremeyeceğini belirterek, "Cebindeki 10 lirayı kaybedenler, '28 Şubat yüzünden oldu' dediler" ifadelerini kullandı.

Hükümeti çalışamaz duruma getirmekle suçlandıklarını hatırlatan Kılıç, "Hükümeti çalıştırmamak ne?
Kardeş, kardeş çalıştık"
diye konuştu.

Olcay Kabaktepe

0000

'Donanma küresel güçleri rahatsız ettiği için hedef alındı'

Çarşamba, 20 Kasım 2013 00:53

Balyoz davası hükümlüsü Deniz Subayları, Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi'nin kuruluşunun 240.yıldönümü nedeniyle açıklama yaptı.
Açıklamada, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Donanması'nın kabiliyetleri ile küresel güçleri rahatsız edecek bir boyuta ulaştığı için işbirlikçilerin baskısına maruz kaldığı vurgulandı.

Hükümlü Deniz Subayları'nın mesajları şöyle:

Hükümlüler bir daha törenlere katılamayacak

"Bugün 18 Kasım 2013...
Bugün 18 Kasım 2013...

Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesinin Kuruluş Yıldönümü...
Ne yazık ki, bu sene de yüzlerce muvazzaf ve emekli Deniz Subayı cezaevlerinde esir olmaları nedeniyle kutlama törenlerine katılamadılar.
Balyoz davasından hüküm giyenler kurumsal kimlikleri alındığı için önümüzdeki yıllarda hiç katılamayacaklar.
Çünkü ülkemizin temyiz mahkemesi olan Yargıtay, 'Asrın İftirası' Balyoz davasında 134 Deniz Subayının; 41 Havacı, 38 Karacı, 24 Jandarma personeli ile birlikte darbe planladığını tescil etti!

Abdülhamit'in donanmaya düşmanlığı

Tarih; Osmanlı donanmasının Çeşme'de, Navarin'de ve Sinop'ta uğradığı kanlı baskınlar sonucu imparatorluğun Batılı devletlerin tam sömürgesine dönüştüğünü, II.
Abdülhamit'in donanmaya düşmanlığının ise büyük toprak kayıplarına, yüz binlerce vatan evladının şehit olmasına neden olduğunu ve nihayetinde Anadolu işgaline ortam hazırladığını yazar.

Cumhuriyet donanması küresel güçleri rahatsız etti

Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Donanması, imkân ve kabiliyetleri ile küresel güçleri rahatsız edecek bir boyuta ulaşmış; bu nedenle limanda veya denizde değil kendi topraklarında, hukuku siyasi emelleri için silah olarak kullanan işbirlikçi ve hainlerin baskınına maruz kalmıştır.
Tek arzumuz, bu dönemi anlatacak tarih sayfalarında 'tarihin tekerrür ettiğinin' yer almaması ve kayıpların bizlerle sınırlı kalmasıdır.
Bir Deniz Kuvvetinin gücü, sahip olduğu yetişmiş personeli, örf ve âdetlerine bağlılığı ile ölçülür.
Geleneklerimize göre bugün, genç bahriyelilere örnek olacağımız, değerlerimizi tekrar hatırlatacağımız, örf ve âdetlerimizi aktaracağımız bir gündür"

0000

Suriye muhalefetinden önemli çıkış! Tayyip'e terör davası

Perşembe, 21 Kasım 2013 17:48

Suriye'de muhalif Ulusal Koordinasyon Komitesi'nin yurtdışındaki Genel Koordinatörü Heysem El Menna, Tayyip Erdoğan hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne dava açtığını açıkladı.
ABD'nin Şikago eyaletinde Suriyeli gurbetçiler ile bir araya gelen El Menna, "Erdoğan'ı Suriye'ye terörist sokmakla itham ediyorum.
Elimde yeterli bilgi ve belgelerim mevcuttur"
diye konuştu.

Uzun yıllardır Batı ülkelerinde Suriye'deki öncü muhaliflerden kabul edilen Menna'nın bu şikayeti uluslararası düzlemde AKP Hükümeti'ni önemli ölçüde sıkıntıya yol açacak.

Suriye'de silahlı terör gruplarına destek veriyor

El Menna, konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi:

"Biz siyasi çözüm istemeyen kesimlerle kavga halindeyiz.
Amacımız Suriye'de silahlı terör gruplarına destek veren bölgesel devletlerin meşruiyetlerini sorgulamaktır.
BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden beklentimiz Suriye'deki silahlı terör gruplarının yok edilmesi için bizim siyasi projemize destek vermelerini sağlamaktır.
Daha önce de, El Nusra cephesinin terör listesine alınması için çok büyük uğraşılar veren bendim.
Seçimlerden önce (2011 haziran seçimi) Erdoğan Suriye konusunda sadece Suriye muhalefetinin yanında duruyordu.
Hükümetini kurduktan sonra terör gruplarına aleni destek vermeye başladı.
Bundan dolayı Türkiye'yi hiç ziyaret etmedim.
Avrupa Birliği misali bir bölgesel birlik yerine Erdoğan hükümeti bölgemiz için tahripkâr ve yayılmacı 'yeni Osmanlı' zihniyeti taşımaktadır"

Başvurunun zamanlaması dikkat çekici.
Suriye'nin AKP Hükümeti'ni "teröre destek veren ülke" olarak BM'ye şikayet etmesinin ardından Tayyip Erdoğan hakkında uluslararası düzlemde ikinci başvuru özelliği taşıyor.
Suriye'de hem birbirleriyle hem kendi içlerinde kavgalı halde olan El Kaide ile Katar ve AKP güdümündeki sözde muhalefet dışında Batı'da kabul gören Suriye muhalefeti konumunda bulunan Ulusal Koordinasyon Komitesi'nin bu başvurusu AKP'nin başını daha fazla ağrıtacak bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Zamanlama açısından ikinci önemli konu, Suriye'de siyasal çözümün ele alınacağı 2.Cenevre Konferansı konusundaki hazırlık döneminde bu başvurunun yapılıyor olması.

Suriye'den BM'ye başvuru

Suriye Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler'den (BM) "teröre destek verdiği" iddiasıyla Türkiye hakkında soruşturma açılmasını istemişti.
BBC'nin Şam muhabiri Hediye Levent'in Lübnan televizyonu El Manar'ı kaynak göstererek bildirdiğine göre, 7 Kasım'da Şam'dan Suriye'nin BM Daimi Temsilciliği'ne gönderilen yazıda, BM'nin terörle mücadeleden sorumlu birimlerine gerekli başvuruların yapılması talimatı verildi.
Teröre destekle suçlama BM'ye hitaben yazılan yazıda da "Suriye içinde muhalifler tarafından gerçekleştirilen kimyasal saldırılarda kullanılan malzemenin Türkiye'den temin edildiği ve Türkiye'nin bu kimyasal malzemenin Suriye'ye geçirilmesine göz yumduğu" iddia ediliyor.
Bu iddia çerçevesinde Türkiye, "teröre destek vermekle" suçlanıyor.

0000

Ve Gizem serbest

21.11.2013-13:52

Kıvanç El / Ankara

Rusya'da yargılanan Greenpeace üyesi Gizem Akhan kefaletle serbest bırakıldı.

GİZEM İLK KEZ KONUŞTU: "YAŞADIĞIM DÜNYAYI KORUDUM"

Rusya tarafından tutuklanan ve kefaletle serbest bırakılan Gizem Akhan ilk duygularını CHP milletvekilleri Veli Ağbaba, Melda Onur ve İlhan Cihaner ile görüştü.
CHP'liler Gizem'in ilk sözlerini VATAN ile paylaştı.
Akhan'ın ilk sözleri şöyle:

" Yaşadığım dünyayı koruma güdüsüyle bir eylem yaptım.
Şiddet kullanmadım.
Dünyayı kirletenlere karşı mücadele verdim.
Hiçbir suç işlemediğim için zaten hiç korkmadım.
Ceza almaktan da hiç endişe duymadım"

 

Gizem Akhan duruşmasına gelen CHP'lilere de teşekkür etti.

Rusya'da eylemciler neden tutuklandı?

Rusya sınır polisi, Greenpeace'in 28 eylemcisi ve 2 gazeteciyi 18 Eylül'de tutukladı.
Aralarında, staj için Greenpeace gemisinde bulunan Yeditepe Üniversitesi Gastronomi bölümü öğrencisi olan Gizem Akhan da var.
Eylemciler, Gazprom'a ait Prirazlomnaya platformuna tırmandıkları için "korsanlık"tan tutun "Kuzey Denizi'ne ve platforma zarar vermeye" 15 yıl hapisle sonuçlanabilecek pek çok suçlamayla karşı karşıya kaldı.



a45UyF587661-201307301451-10

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Kopruleri atma, ayni nehirden bir kac kez daha gecmek zorunda kalacagina sasiracaksin!

Anonim Nasihat
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder