1912/13 – 2013 BALKAN SAVAŞLARININ 100.YILI anısına
BALKAN SAVAŞLARI ve RUMELİ'de BIRAKTIKLARIMIZ PANEL
(Sağlık, sosyolojik ve kültürel değerlendirme. Başka Bir Cephe Olarak Sağlık ve Sosyal Hizmetler)
26 ARALIK 2013
Op.Dr. Mehmet Erkan BALKAN
Balkan Savaşlarında Sağlık Hizmetleri
Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Biz Türkler'in son iki yüzyılda bütün Doğu Dünyası'nda ve Balkanlar'da kat ettiği "tarihi yolculuk" dikkatle gözden geçirilmesi gereken büyük bir olgudur.
Sonuçta bu yolculuk Dünya Tarihi'nin önemli bir parçasıdır ve özenle üzerinde durulup irdelenmelidir.
Çünkü, "tarihsel süreçlere" devrini tamamlamış olarak bakamayız.
Geçmişle günümüz arasındaki birbirini etkileyen bağlantıları görebilmek ileri günlere de ışık tutacaktır.
Bu kavram, tarihe ve özellikle de "ulusal tarihimize" yalnız entelektüel bir yaklaşımla ilgi duymaktan öte, bugünü ve geleceği daha gerçekçi yönleriyle anlamak ve kavramak açısından önemlidir.
Tarih süreklilik gösterir, kopukluk yoktur.
Kesintiye uğramış gibi görünse de akışına devam eder.
Tarihimiz bir bütündür ve onu anlamak için"kopuş-süreklilik bağlantısını" sürdürmek durumundayız.
Dünyanın tarihsel koşullarıyla bizim tarihimizin paralel okunmasının eşzamanlı olarak yapılması gerekmektedir.
Bunlar, bizim için gereken"geleceği kurma bilgi ve yönteminin" anahtarlarıdır "Balkan Savaşı ve Dersler 1912-1913" başlıklı yazısına Mehmet Kafkas şöyle başlıyor: "Tarihimiz birçok zaferle doludur.
Yeteri kadar önem verilmemesine karşın, bunların birçoğu hepimizin belleğinde silinmeyecek izler bırakmıştır.
Ancak bu zaferlerin nedenleri, sonuçları, kahramanları, bu kahramanların hayatları, kısaca "dersler" bizim için pek bilinmezdir.
Zaferlerimizi bilmeyen bizler, elbette okuması da, dinlemesi de, anlaması da zor ve üzücü olan mağlubiyetlerimiz üzerinde belki de hiç durmayız.
Buna karşın, sağlayacağı deneyim, vereceği ders açısından mağlubiyetler, zaferlerden pek de aşağı değildir.
İşte Balkan Savaşı bunlardan birisidir.
"Balkan Savaşı, savaş tarihimizin en acı sayfasıdır ve belleklerden silinmek istenen bir olaydır."
Bu olayın sağlık hizmetleri yönünü içeren çalışmaların azlığı da dikkat çekicidir.
Sonuçta Türkiye'nin bugünkü bazı sorunlarının en çok "1911-1922 savaşlarının" sonuçlarıyla ilgili olduğu düşünülmelidir.
Nüfus, sosyal yapımız ve siyasi geleneklerimizde, bu kaotik dönemin çok derin ve silinmesi olanaksız gibi görünen izleri vardır.
Bu nedenle de felaketlerin hazırlık dönemi, aşamaları ve gelişmesini bilmek zorundayız.
Osmanlı Ordusu'nda, bir süredir sağlık hizmetleri yapılanmasında belirli iyileştirme çalışmaları yürütülmesine karşın, yine de Balkan Savaşı başladığında savaşa yönelik herhangi bir sağlık hizmet planı bulunmamaktadır.
Ordu sağlık hizmetlerinin yürütülmesi için gerekli olan personel ve temel sağlık malzemelerinde de büyük oranda eksiklik vardı.
Eğitimleri sırasında hekimler, hasta ve yaralılara bakmak üzere kıt'a tabibi olarak yetiştirilmiş, savaş koşullarında uygulanacak yeni tıbbi yöntemler konusunda yeterli eğitim verilmemiştir.
Avrupalı asker hekimler 1830 yılından itibaren savaş cerrahisinde anestezi ve analjezik ilaçlar ile antiseptik malzemeleri kullanırken, Osmanlı Ordusu'nun asker hekimleri bu uygulamaların çoğundan haberdar değildir.
Cephede ve cephe geri-sinde yapılan ameliyatların çoğu ilkel yöntemlerle yapılmaktadır.
Yardımcı sağlık personeli konusunda da hem sayı hem de eğitim düzeyi açısından büyük eksiklikler dikkat çekicidir.
Az sayıdaki hemşirelerin tamamı, tüm çalışmalara karşın, yerli ve yabancı gayrimüslim hanımlardan oluşmaktadır.
Seferberlik sırasında diğer alanlarda olduğu gibi ordunun sıhhiye teşkilatında da acil ikmal plânları gerektiği şekilde yürütülemedi.
En önemlisi, Osmanlı Harbiye Nezareti, sağlık hizmetlerinin kurulması ve lojistik desteğin sağlanabilmesi için gerekli ödenekleri de ayırmamıştı.
Savaşın resmen başladığı 18.Ekim. 1912 tarihine kadar kolorduların sıhhiye bölükleriyle, cephe hattında kurulması düşünülen hastanelerin tesis ve teşkiline yararlı olacak hiçbir tıbbi malzeme ile buna benzer araç-gereç ve personel gönderilememiştir.
Osmanlı Ordusu, kısa sürede savaşı kaybetmiş geri çekilirken ölen ve öldürülen binlerce insanını Rumeli'de bırakırken, yaralılar zamanında cephe gerisine alınamadığı, sargı yerlerine ulaştırılamadığı ve zamanında gerekli girişim yapılamadığı için kan kaybı, bulaşıcı hastalık, açlık ve soğuk hava nedeni ile can kayıpları beklenenden fazla olmuştur.
Yaralı askerler cepheye erzak ve cephane getirip dönen arabalarla kaba bir biçimde ancak tren istasyonlarına taşınmış veya yürüyebilenler büyük zorlukla istasyonlara ulaşmaya çalışmış, ama zamanında gelmeyen veya hareket edemeyen trenler nedeni ile hastanelere yetiştirilememiştir.
Binlerce asker ve sivil, hasta (kolera, dizanteri, tifo, tifüs, çiçek ve sıtma), sakat ve perişan durumda "göçer" olarak İstanbul ve Anadolu'ya hatta Orta-Doğu'ya sürüklenmiştir.
Balkan Savaşları sırasında savaş alanında yaralılara ve cephe gerisinde salgın hastalıklara yakalanan askerler için yapılacak sağlık hizmetleri, gerek personel, gerek hastane ve gerek malzeme yönünden belirgin şekilde ortaya çıkan eksiklikler ve uygulama boşluğu nedeni ile aksamış ve Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin (Kızılay) aktif çalışmaları ve düzenleyici uygulamalarına bırakılmıştır.
Göçmenlerin diğer şehirlere nakilleri sırasında sağlık kontrollerinin yapılması toplum sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
Özellikle bulaşıcı hastalıkların Anadolu'ya da yayılmaması içinkişisel dezenfeksiyon ve karantina işlemlerinin yapılması ilk kez ciddi şekilde uygulamaya konmuştur.
Bunun için yurt dışından uzman doktorlar ve tıbbi malzeme getirtilerek bakteriyoloji laboratuarı genişletilmiş ve etüv merkezleri kurulmuştur.
Kolera tanısı konusunda ortaya çıkan tartışmalar laboratuvar incelemeleri ile çözümlenmiştir.
Salgın%50'yi aşan ölüm oranı ile 1913 Ocak ayına kadar sürmüştür.
Kolera 1913 Ağustos'unda Türk askerleri arasında yeniden belirmiştir.
Savunma konumundaki birliklerin Edirne'ye doğru hareketi ile askerlerin enfekte alanlara girmesi salgını yeniden başlatmıştır.
Bulaş kaynağı olarak doğrudan kişisel temas ve enfekte olmuş nesneler ile karasineklerin başlıca etmenler olduğu vurgulanmaktadır.
Bakteriyolojihane-i Osmani'de kolerayla ilgili laboratuvar çalışmaları 1911'den 1913'e kadar üç yıl aralıksız sürdürülmüştür.
İlk kez Dr.Tevfik Salim (Sağlam) ve Dr.Şekip Habip (Uslu) tarafından laboratuvar destekli olarak"tifüs" tanısı konarak tifodan klinik ve etyolojik olarak ayrımı yapılmıştır.
Tifo aşısı ilk olarak1912'de Gülhane Asker Hastanesi'nde Dr.Reşit Rıza (Kor) ve Dr.Mustafa (Sağun) tarafından hazırlanmış ve uygulanmıştır.
Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti İstanbul'da yapılan bu düzenlemeler yanında Doğu ve Batı Ordusu'nun gereksinimlerini göz önünde bulundurarak, İstanbul'da 400, Selanik ve Edirne'de 250,Üsküp ve Lüleburgaz'da 150, İşkodra, Yanya, Manastır ve Alasonya'da 100, Gelibolu'da 50 ve Çanakkale'de 20 yataklı hastaneler kurulmasını planlamıştır.
Bu hastanelerin tüm personel kadroları tamamlanmış ve gerekli tıbbi araç-gereç alımı yapılmıştır.
Edirne, Selanik ve Üsküp hastaneleri yerinden sağlanan olanaklarla açılmış, ancak Lüleburgaz ve Çanakkale hastanelerinin personel ve tıbbi malzemeleri kısmen sağlanabilmiş, ulaşımın kesintiye uğraması sonucu eşyalar vagonlarda kalmış, personel gidememiş; Yanya, Manastır ve İşkodra hastaneleri personeli ve eşyaları nakliye sırasında yerlerine ulaşamadan buralar işgal edilmiştir.
Malzemelerin büyük bölümü Yunan, Sırp ve Karadağ orduları tarafından ele geçirilmiş; cephede yaralı ve hasta durumunda olan Türk askerleri ve sivillere"1906 tarihli Cenevre Sözleşmesi"nde imzaları olmasına karşın işgalci güçler tarafından her hangi bir tıbbi ve insani yardım yapılmamıştır.
Balkan Savaşı başlayınca Dr.Besim Ömer Paşa'nın öncülüğünde İstanbul Kadırga Hastanesi'nde ve Bursa'da 6 ay süreli hastabakıcılık kursları düzenlenir.
Kurslara genellikle İstanbul'un zengin ve kültürlü ailelerine mensup kadınlar gönüllü olarak katılırlar.
Böylece 1912 yılı Balkan Savaşı ile birlikte "Türk Hemşireciliği"nin de başlangıcı sayılır.
Yurt dışından gönüllü hemşirelik yapmak üzere Türk asıllı (Rukiye Yunusova, Ümmü Gülsüm Kemalova, Meryem Yakupova, Meryem Pataşova) ve gayri müslim birçok hanım gelmiştir.
Safiye Hüseyin Elbi'yi başarılı çalışmalarından ötürü anmamız gerekir.
Müslüman ülkeler (Mısır, Hindistan, Pakistan) kendi Hilal-i Ahmer dernekleri ve Cenevre Sözleşmesi doğrultusunda birçok ülke Salib-i Ahmer dernekleri (Romanya, Almanya, Avusturya, Macaristan, Amerika Birleşik Devletleri, Belçika, Fransa ve Rusya) kanalıyla sağlık ve sosyal yardım çalışmaları ile Osmanlı Hilal-i Ahmer Derneği'ne destek olmuşlardır.
Bu bağlamda Balkan Savaşı ilk kez Hilal-i Ahmer ve Salib-i Ahmer derneklerinin Cenevre Sözleşmesi'nin bir anlamda zorlayıcı maddelerine uyularak, gerek asker gerek sivil savaş mağdurlarına sağlık ve sosyal hizmetler açısından "ortak hareket" edilen bir savaş olarak kayıtlara geçmiştir.
Balkan Savaşları sırasında ve hemen arkasında özellikle İstanbul'a göç eden büyük göçmen kitlelerinin yerleştirilmesi, iş alanları yaratılması, beslenmeleri ve çocuklarının eğitimi dönemin hükümeti için büyük bir sorun olarak ortaya çıkmıştır.
Tek başına sivil inisiyatiflerin baş edemeyeceği çapta bir "savaş yetimleri, kimsesizler ve korunmaya muhtaç çocuklar" kitlesi ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle dönemin iktidarı olan İttihat ve Terakki Yönetimi, bütçesini doğrudan devletin karşıladığı ve yönetimini devlet adına partiye bağlı bir genel müdürlük şeklinde düzenlediği yaygın "yetim-haneler (darüleytamlar)" örgütlenmesine girişmek durumunda ve zorunda kalmıştır.
Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin savaş sırasında ilgilenmek durumunda kaldığı önemli bir konu da,kendilerinden haber alınamayan, kayıp veya esir askerlerin durumu idi.
Ordunun bu konuda da iç düzenlemesini yapamamış olması, asker yakınlarının tüm beklentilerini Hilal-i Ahmer'e yönlendirmeleri sonucunu getirmiştir.
Oturum Yöneticisi:
Prof.Dr.İ.Hamit HANCI
Prof.Dr.Mustafa KAHRAMANYOL
Balkanlarda Türkler
Op.Dr.Mehmet Erkan BALKAN
Balkan Savaşlarında Sağlık Hizmetleri
Prof.Dr.Mehmet Zeki İBRAHİMGİL
Balkanlarda TİKA'nın Çalışmaları
a45UyF587661-201307301451-10
Finis coronat opus.
* * *
Bitirmek isi taclandirir.
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder