28 Aralık 2013 Cumartesi

10-Mustafa Mutlu: Vıcık vıcık!

Cıvık işler...
Ve pess kardeşim.
Yazının başı sonu budur.

Ey Anadolu halkları...
Türk falan demekten korkar oldum.
Millet falan değil, bir insan kalabalığı,
Kültürsüz, zevksiz, estetik anlayışı, idraki, kişiliği olmayan...

Hiç utanmayın, erinmeyin.
Biz, yanlış olmasın biz derken, aslında siz hep beraber yedik bu b.ku...
Bir değil, iki değil, üç seçim oldu...
Ve hep oy verdiniz, onayladınız.
Hiç şaşırmış gibi yapmayın.
Aptalsınız işte.
Kandırdılar sizi.
Kolayca inandırdılar.

Hala daha kıvırtanlar var.
Hala daha küçültmeye, önemsizmiş gibi göstermeye kalkanlar var.
Hala daha bahane bulanlar var.

Aptalsınız işte.
Hiç kıvırtmayın.
Neresinden tutarsanız tutun, nasıl bakarsanız bakın.
Gerçek gözünüze batıyor, kafana çivi gibi çakılıyor.
Ve hala daha özeleştiri yok.

Kimse bizi kandırdılar demiyor.
Kimse bizde de kabahat var demiyor.
Adamlar daha ne yapsın, nasıl anlatsın.
Safsınız, tembelsiniz, idrakiniz, muhakemeniz bozuk.
Hem cahil, hem de ukalasınız.
Bilenlere kulak vermiyor, bilmeyenleri klavuz seçiyorsunuz.
Gönlünüzü okşayanların peşinde geziyor.
Aferin poh poh edenleri, sizi okkalayanları makbul sayıyorsunuz.
Türkçesi aptalsınız işte.


Neymiş efendim, ülkede aydınlar halktan kopukmuş.
Nasıl kopuk olmasın, nasıl bir arada olsun.
Akılsızlıkta mı, idraksizlikte mi, muhakeme bozukluğunda mı bir arada olsun.

Hayır efendim, tam tersi ülkemizde halk aydınlardan kopuktur.
Bunu böyle küt küt kafanıza çakmak gerek.
Kıvırtmanın, gerçeğe takla attırmanı hiç yeri ve zamanı değil.
Zaman acı gerçekle yüzleşmenin zamanıdır.

Hiç hoplamayın, hiç zıplamayın.
Vay bize hakaret edildi falan diye asabiyet yapmayın.
Siz yediğiniz kazığa, nasıl kandırıldığınıza bakın.
Din, iman neymiş iyi görün, öğrenin, anlayın.
Dersinizi alın, bari bundan sonra aynı hataları tekrar edip durmayın.

Normal bir insan bir kere aldanır, iki kere aldanır.
Ama üç kere aldanana aptal denir.

Ve siz göre göre üçlediniz.
Her türlü ikaz, ihtara, nasihata rağmen üçlediniz.
Kimseleri dinlemediniz, üçlediniz.

Ya akıllanırsınız, ya da bu böyle devam eder gider.
Kucaktan kucağa dolanır durursunuz.
Bu kadar basit.

Oraj POYRAZ


Mustafa Mutlu: Vıcık vıcık!

Günlerdir kızılca kıyamet kopuyor…
Ülkedeki gündem o kadar hızla değişiyor ki; Twitter gençliği şakasını yaparak bunu da çok güzel anlatıyor:

"Eyvah, metroya bindim.
15 dakikada çıktığımda bambaşka bir ülkeyle karşılaşacağım!"

Bunca olay arasında benim en çok ilgimi çeken ne bakanların istifası, ne Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın "Yaptığım her işte onun talimatı var.
Asıl Başbakan istifa etmeli"
demesi, ne de Bakanlar Kurulu'ndaki on ismin değiştirilmesi…

Ben en çok Başbakan'ın, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz için söylediği sözlere takılmış haldeyim.
Gazete haberlerine göre Erdoğan geçen cuma gecesi partisinin milletvekilleriyle bir yemekte buluşmuş ve aynen şunları söylemiş:

***

"Bir operasyon başlatılıyor.
İlk günde bakanlarımız hedefe konuluyor.
Burada bir art niyet var.
14 ay takip yapmışsın.
Niye operasyon yapmadın o zaman?
Maksat farklı.
Bu adamın (kastettiği kişi Savcı Zekeriya Öz) bizden talepleri oldu.
Ergenekon'la mücadeledeki çabası nedeniyle iki kez terfi ettirdik ama memnun kalmadı.
Bizden bölgeyi istedi.
Vermedik.
Şimdi, 'O zaman siz görürsünüz' diyor"

***

İşin vahimi her şeyi yalanlayan Başbakan, kendisine atfen yayınlanan bu sözleri yalanlamadı.

İyi de Başbakan'la bir savcının böylesine "vıcık vıcık" yakınlaştığı…

Birlikte operasyon yürüttüğü…

Yargı mensubu bir savcının "başarılarını", bizzat yürütme organının başı Başbakan'ın hem de iki kez ödüllendirdiği…

Sonrasında ise beklediğini bulamayan savcının, Başbakan'ı tehdit ettiği…

Bir ilişki modeli; gerçek hukuk devletlerinde ve demokrasilerde olabilir mi?

Bu, kelimenin tam anlamıyla "rezalet" değilse nedir?

***

Savcı Zekeriya Öz, Ergenekon davasında çok sayıda hukuksuzluğa yol açtı ve masumiyet karinesini umursamayarak masum insanların damgalanmasına neden oldu!

En azından Ahmet Şık'ın basılmamış kitabını suç delili diye toplattı; ölmek üzere olan Türkan Saylan'ın evini bastırttı…

Daha da önemlisi; beş parasız olduğu öldüğünde ortaya çıkan Kuddusi Okkır gibi bir insanı, "Ergenekon'un kasası" ilan etti.

Sadece kendisinin bilebileceği çok gizli hazırlık soruşturması bilgileri, her nasılsa (!) yandaş medyaya düzenli olarak sızdırıldı.
O da buna seyirci kaldı.

Sonuçta "Özel olarak korunması gerekiyor" denilerek Başbakan'ın zırhlı arabası kendisine tahsis edildi.
Ayrıca İstanbul'daki adalet teşkilatının iki numaralı koltuğuna tayin edildi.

***

Başbakan'ın bir savcıyla doğrudan ilgilenmesinin, ona kendisine ait aracını tahsis ettirmesinin "yargıya müdahale" sayılacağını o günlerde de yazdık ama sesimizi kimseye duyuramadık…

Gelin görün ki bunu şimdi bizzat Başbakan'ın kendisi itiraf ediyor!

***

Her şey açık:

Yürütme; yargıyı "terfi"yle satın almaya çalışmış…

Yargı "tehditle" yürütmeden daha fazla şey "yürütmeye" çalışmış…

Eğer Başbakan'ın bu iddiaları doğruysa…

Savcı Zekeriya Öz yargı erkini ve yetkisini siyasete alet etmekten…

Başbakan da yargıya müdahale etmekten yargılanmalıdır!

MÜDAHALE!

Önceki günkü bomba haberlerden biri de İstanbul'daki Yolsuzluk Operasyonu'nun ikinci dalgasının başladığına ilişkin olandı:
İddialara göre Savcı Muammer Akkaş'ın başlattığı bu operasyon, 100 milyar dolara ulaşan yolsuzlukları aydınlatmaya yönelikti.

Gözaltına alınacaklar listesinde de Başbakan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın da aralarında olduğu yaklaşık 30 ünlü isim vardı.

Ancak; Başbakan'ın apar topar İstanbul'a atadığı yeni Emniyet Müdürü, bu operasyonu yapmayı reddetti.

Dün de Savcı Muammer Akkaş, o soruşturmadan alındı!

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı beyefendi:

Görevinizi siyasetçiler ya da emniyet müdürleri yapacaksa, siz neden o koltukta oturuyorsunuz?

GÜNÜN SORUSU

Sorularım Başbakan Erdoğan'a:

Hakkında gözaltı kararı olduğu söylenen oğlunuz Bilal Erdoğan şu anda nerede?
Yurtdışına çıktığı iddiası doğru mu?
Eğer doğruysa, gitmesini siz mi istediniz?
Ana muhalefet lideri olsaydınız; oğlu yüz kızartıcı bir suçtan aranan Başbakan'ın istifa etmemesini nasıl değerlendirirdiniz?

Pisliği pislikle örtmek!

Başbakan, Pakistan'dan dönüş yolunda CHP'yi açıkça tehdit etmiş ve CHP'nin İstanbul Adayı Mustafa Sarıgül'ü kastederek aynen şunları söylemiş:

"O klasörler bu seçim sürecinde çıkabilir.
Yenileri de olabilir!"

Bir başbakan şantaj yapar mı?
Siyasi rakiplerini tehdit eder mi?

Başka bir başbakan yapar mı bilmem ama bizimki işlerini genellikle böyle hallediyor!

İyi de madem Sarıgül hakkında elinizde dosyalar vardı; bunları bunca zamandır neden tuttunuz da şimdi kendi paçanız tutuşmuşken ortaya çıkarmaktan söz ediyorsunuz?

Pisliği, pislikle örtmenin çözüm olacağını mı sanıyorsunuz?

Günün İsyanı!

Türkiye'yi sarsan yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının göbeğindeki Halkbank, dün Çağlayan Adliyesi'ndeki hâkimlere ve savcılara çok sayıda yılbaşı hediyesi göndermiş.
İsyanım bu paketleri reddetmeyen sözüm ona yargıç ve savcılara:

Pes be kardeşim!


a45UyF587661-201307301451-10

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Nehrin denize dogru akmasi kaynagina saygisindandir.

Anonim Nasihat
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder