İSMAİL HAKKI PEKİN/ Ege'deki gelişmeler.
Geçtiğimiz hafta Yunanistan'ın Girit Adası'nda konuşlandırdığı S-300 füzelerini atışlı olarak denemesinin ardından, bu hafta da Ege'de eğitim uçuşu yapan Türk savaş uçaklarına, Patriot hava savunma füzeleri radarlarının kilitlenmesi ve müteakiben de Yunanistan savaş uçaklarının önleme yapması sorunu yaşanmıştır.
Ege hava sahasında iki ülkenin savaş uçaklarının karşılıklı önlemede bulunması ve dalaşması sıradan bir olay olarak ele alınabilir ama aynı zamanda uzun menzilli hava füze sistemleri radarlarının savaş uçaklarına kilitlenmesi bir ikaz olarak veya tehdit olarak algılanmalıdır.
Anadolu'yu hapsetme hedefi
Yunanistan, kuzeyden güneye uzanan Doğu Ege Adaları'nı, Anadolu'nun Ege'ye çıkışını kapatma amacıyla kullanmakta ve Ege Denizi'ni hava sahası da dahil bir Yunan denizi haline getirme konusundaki çalışmalarını sürdürmekte ve oldukca yol almış durumdadır.
Ege'deki karasuları,kıta sahanlığı ve bu alanların sınırlandırılmasını kapsayan deniz yetki alanlarının belirlenmesi, Doğu Ege Adaları'nın silahlandırılması, Ege'deki Coğrafi Formasyonlar'ın statüsü, hava sahası ve arama kurtarma sorumluluk sahalarının belirlenmesi vb.
sorunlar iki ülke arasında özellikle 1974 yılından beri süregelmekte ve çözüm beklemektedir.
Yunanistan'ın Ege Denizi'ni, deniz dibi zenginlikleri, deniz üstü ve hava sahası dahil her şeyi ile sahiplenme ve Anadolu'yu kendi içine hapsetme hedefini benimsediği ve bütün tezlerini bu hedefe göre geliştirdiği inkâr edilemez bir gerçek olarak duruyor karşımızda.
Son gelişmeler bu hedefe ne kadar yaklaştığını işaret ediyor.
Tabii Türkiye'nin son 10 yıllık dönemde Yunanistan'ın bu hedefine yaptığı katkı da ayrı bir vakıadır.
En azından Türkiye'nin pasif davranmasını ve gereken tedbirleri almamasını, Yunanistan'ın işini kolaylaştırıcı katkılar arasında sayabiliriz.
Caydırıcılığın aşılması
Türkiye, kendi tezlerini desteklemek ve Yunanistan'ın Ege Denizi ile ilgili ve onu sahiplenici oldubittilerini önlemek için Türk Dış Politikası'nın önemli bir enstümanı olarak hem Deniz Kuvvetleri'ni hem de Hava Kuvvetleri'ni Ege Denizi'nde ve hava sahasında fiilen kullanmıştır.
Deniz Kuvvetleri'mizin su üstü gemileri ve denizaltıları, tartışmalı alanlara girerek Ege Denizi'ndeki hak ve menfaatlerimizi korumuş, Hava Kuvvetleri'miz uluslararası hava sahasında uçarak -zaman zaman şehitler verme pahasına- Yunanistan'ın oldubittilerinin kabul edilmeyeceğini fiilen ortaya koymuş ve büyük bir caydırıcılık yaratmıştır.
Ancak bugünlerde bu caydırıcılığın önemli ölçüde aşındığını gözlemliyoruz.
'Ege adalarını silahlandırdı'
Önce Deniz Kuvvetleri unsurlarımızın Ege Denizi'ndeki çatışmalı ya da sorunlu alanlarda bayrak göstermesi, güven artırıcı önlemler kapsamında kaldırılmış ya da kısıtlanmış, aynı şekilde Türk savaş uçaklarının bu alanlarda uçuşları sınırlandırılmıştır.
Ege Denizi, üzerindeki hava sahasıyla adeta Yunanistan'a terk edilmiştir.
Türkiye'nin AB'ye girebilme ve "iyi komşuluk ilişkileri" adına yürüttüğü bu pasif dış politikasına karşın, Yunanistan egemenliği antlaşmalarla devredilmemiş ada, adacık ve kayalıkları (EGAYDAAK) iskâna açmayı, buralarda inşaatlar yapmayı hızlandırmış ve Doğu Ege adalarını silahlandırmaya devam etmiştir.
Özellikle Doğu Ege adaları başta olmak üzere Yunanistan anakarasına kadar olan adalarda, bütün Ege hava sahasını kapsayacak şekilde, radar kapsaması ve alçak, orta ve uzun menzilli hava savunma örtüsü sağlayabilecek bir imkân kabiliyet geliştirmiştir.
Böylesine bir hava savunma örtüsü, Yunanistan lehine stratejik bir gelişmedir ve Türkiye'nin caydırıcılığını önemli ölçüde azaltmaktadır.
Zira bu hava savunma örtüsüne karşı tedbir alamayan Türk Hava Kuvvetleri yalnız kendi caydırıcılığını değil, aynı zamanda harekât için Hava Kuvvetleri'ne bağımlı olan Deniz Kuvvetleri unsurlarımızın caydırıcılığını da büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır.
Böylesine bir gelişme, Yunanistan'ın hedeflerine ulaşması konusunda daha cesur ve tek taraflı adımlar atmasına neden olabilir.
Hem S-300 Hava Savunma füzesi atışlı tatbikatı hem de Patriot Hava Savunma Füze Radarlarının, Ege Uluslararası hava sahasında uçan Türk savaş uçakları'na kilitlenmesi, kazanılan imkân kabiliyet konusunda Türkiye'ye bir mesaj olduğu gibi, aynı zamanda Türk Hava Kuvvetleri'nin bu hava savunma örtüsünü delebilme yeteneğini test etme amacını taşıdığı aşikârdır.
'Politika yeniden yapılandırılmalı'
Türkiye caydırıcılığını tekrar sağlayabilmek için öncelikle Ege konusundaki politikasını yeniden yapılandırmalı, Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri'ni söz konusu hava savunma örtüsünü delecek imkân ve kabiliyetlere kavuşturmalıdır.
Yürüteceğiniz politikayı destekleyecek yetenekte silahlı gücünüz olmalı ve bu gücü dış politikanın aracı olarak kullanmalısınız.
Bayrak gösterme, gambot diplomasisi ve caydırıcılık hem savaşmanızı önler hem de çıkarlarınızın korunmasını sağlar.
Daha fazla gecikmeden bu değişimleri yapmak ve Türkiye'yi Anadolu'ya hapsedilme tehlikesinden kurtarmak zorundayız.
Bunu yapmanın yolu, milli unsurları iktidara getirmekten ve milli çıkarlarımıza uygun politikalar yürütmekten geçmektedir.
Büyük Türk Milleti bu iradeyi gösterecek milli benliğe sahiptir.
a45UyF587661-201307301451-10
Hayatta bir kez gittiginde asla geri donmeyen uc sey, zaman, sozcukler ve firsattir.
Visdomsord
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder