17 Mart 2014 Pazartesi

Abdullah Bulca : Danışmanlar Ve Bir Şehir Efsanesi


Abdullah Bulca : Danışmanlar Ve Bir Şehir Efsanesi

Öncelikle başbakanın danışmanı olmak, özellikle AKP hükümetinde bakan olmaktan daha havalı hâle gelmiş.
Fazla göz önünde olmamasına rağmen bir telefonla bakana emirler veren kişi olmak herhalde pek çok insanın hayal kurduğu bir meslek olmalı.
Peki bir başdanışmanın yeri geldiğinde bir bakanı bile fırçaladığı yönetim biçimi hangi ülkelerde görülür diye bir soru sorsak eminim İleri demokrasi ülkelerinde diyecek bir tek kişi bile çıkmaz.

Bir başka dikkat çeken konu ise zamanında danışmanlık yapan kişilerin bir müddet sonra önce milletvekili daha sonra ise bakan olmaları.
Mesela Ö.Dinçer, Ö.Çelik, A.Davutoğlu, N.Avcı, E.Bağış, hatta milletvekili bile olmadan bakan koltuğuna oturan E.Ala gibi isimlerle de karşılaşıyoruz.

Bir de fazla göz önünde olmayan, halen danışmanlık yapan, yahut bir süre sonra yine devletin çok kritik yerlerine gelen isimler var.
Bir de hiçbir resmî sıfat taşımamasına rağmen tüm milletvekili ve bakanların tanıdığı aynı zamanda çekindiği isimler var.
Bunlardan bir tanesi Mücahit Aslan.
Asıl adı Ali İhsan Aslan olan bu kişi çeşitli haber kaynaklarında yazıldığına göre, başbakanın cezaevine girdiği yıllarda cezaevine girip yanında hizmet eden biri olarak biliniyor.
Başbakanın malî danışmanı olarak görevini yürütmekte.

Başbakanlıktaki tüm malî işlemler M.Aslan'ın onayı ile olmakta.
Örtülü ödenek yahut mutfak için meyve sebze alışverişi olsun hiç fark etmiyor.
Hepsinin onayı M.Aslan'dan geçiyor.
Normal şartlarda hiçbir resmî sıfat taşımamasına rağmen Başbakanlığa geldiğinde tüm personelin ayağa kalkıp ceketini iliklediği ve kendisini selamladığı bir saygınlığı var.
Başbakanın makam arabasına bile binebilen ender kişilerden biri.
Daha önce eski bir bakanın "Başbakanla görüşmek için iki aydır randevu bekliyorum" sözünü hatırlayıp ona göre Aslan'ın pozisyonuna bakabiliriz.

Bir diğer danışman ise Kemal Öztürk.
Koyu bir İran hayranı olan Öztürk, 2011 yılına kadar başbakanın basın danışmanı olarak görev yaptıktan sonra 2011 yılından itibaren Anadolu Ajansı genel müdürlüğü görevini ifa etmektedir.
Danışmanlık yaptığı dönemlerdeki İran sever yanı her zaman ön planda olduğu için sık sık eleştirilmesi bir yana şu anda da Anadolu Ajansındaki icraatları da sert bir biçimde eleştirilmektedir.

İbrahim Kalın ismini son günlerde oldukça fazla duymuşsunuzdur.
Özellikle 17 Aralık soruşturma dosyalarında bulunan ses kayıtlarının internete sızmasından sonra kızı için bir işadamından himmet isteyen kişi olarak tarihe geçmiştir.
ABD'de okurken bir İranlı olan Seyyid Hüseyn Nasr'ın öğrencisi.
Davutoğlu danışmanlıktan bakanlığa terfi ettikten sonra yerine geçmiş ve halen SETA kurumunda görevine devam etmektedir.

Hem eski hem de şu anda görevde olan danışmanlar için en çok yapılan eleştiri ise İran sevdaları olmuştur.
Mesela Ö.Dinçer'in hem danışmanlık yaptığı yıllarda hem de bakanlık yaptığı dönemde İran Üniversitesine açılma izini verilmesi, İranlı öğrencilerin Erasmus'a dâhil edilmesi ve bir anda verilen kırk yedi üniversite denklikleri çok tartışıldı.
Bunun yanında Ahmet Faruk Ünsal gibi eski milletvekillerinin şu anda Mazlumder başkanlığı yapması ve bu derneğin bizzat üyeleri tarafından İran sempatizanı olması sürekli eleştiri konusu olmuştur.
A.F.Ünsal'ın Mavi Marmara'da bulunması ve Gezi eylemlerinde arka planında aktif rol oynaması bu kişi üzerinden Mazlumder yoğun olarak eleştirildi.

Bu arada Mazlumderin hem AKP'ye hem de İran'a yakınlığı bilinirken başbakanın tabiriyle faiz lobisinin organize ettiği gezi olaylarında ne işi var diye sormak gerekir.
Bunu ayrı bir tartışma konusuna havale ediyoruz.

Ancak İran sevdası denilince hiç kimsenin B.Atalay'ın eline su dökemeyeceği de bir gerçek.
Babasının otuz beş yıl boyunca İran'ın Kum şehrinde bulunması, kendisinin on beş günde bir İran'a gitmesi İranlılarla sıkı dostlukları sürekli eleştiri konusu olmuş ve çeşitli spekülasyonları da beraberinde getirmiştir.
Bunun yanında devlet içinde kadrolaşma da, İran sempatizanı insanların göreve getirmesi de hakkında çok sık yapılan eleştirilerdendir.

Son olarak en medyatik ve en etkin isim olan Y.Akdoğan herkes tarafından biliniyor ancak son duyumlara göre üzeri çizildiği için Akdoğan'ın artık tarih sahnesinde yerini alacağı söyleniyor.
Bir zamanlar bakanlara fırça atan bir isim olduğu için oldukça popülerdi.

Şu anda aktif görevde bulunan isimler hakkında en çok tartışmaya sebep olanların başında M.Varank, A.Ünal, L.Göktaş, H.Doğan gibi isimler geliyor.
M.Varank ve A.Ünal'ın bazı ses kayıtları internete düştükten sonra haklarında ciddi suçlamalar ve eleştiriler gelmeye başladı.
Bunun yanında bazı danışmanların iş adamlarından rüşvet karşılığı başbakan ile görüşme ayarladığı haberleri de bu danışmanlar için adeta kâbus olmuş vaziyette.

AKP hükûmetine yönelik İrancı eleştiriler de esasen genelde danışmanların sevdalarından ileri gelmektedir.
Hem hükûmet içinde hem de danışman kadrosu içinde bu kadar çok İran sempatizanı insan olunca doğal olarak hem hükûmet söylemlerinde, hem de icraatlarında bunun yansıması olacaktır elbet.
Humus ve muta sözleri insanların dillerine boş yere pelesenk olmadı.
Havuz kurulması, muta ofislerinin açılması, rüşvetin adının humus olarak değiştirilmesi ve fetva alınması, Anadolu insanının gönlünde elbette yer edinemeyecektir.

Danışman kadroları sürekli doldu yahut boşaldı kimi daha aktif göreve giderken yerine bir başkası geldi.
Ancak derin ve dar dediğimiz zaman herkesin bildiği üç isim kalıyordu geriye.
Tarihin belki de en sıkıntılı dönemlerini yaşadığımız bugünlerde başbakanın sırlarını sadece Atalay, Ala ve Fidan'la paylaştığı haberleri yayılınca, dar oligarşik kadroyu gözlerimizle görmüş oluyoruz.
Ancak sorun şu ki çok güvenilen bu kadronun ikisi İran sempatizanı…

İran'ın, yüzyıllar boyunca Anadolu topraklarına egemen olma isteğinin hiçbir zaman bitmediğini biliyoruz.
Bugün yaşanan hadiselerde de esasen tarihin tekerrür ettiğini görüyoruz.
Osmanlı zamanında bazı paşaların İran adına faaliyet gösterdikleri, diğer paşaları rüşvet veya kadın yolu ile tuzağa düşürmeye çalıştıklarını tarih kitaplarından okuduk.
Ancak değişmeyen bir şey var ki o da İran'ın kullandığı metodların yüzyıllar geçmesine rağmen değişmediğidir.

Mesela Hamam sefaları İranlıların çok sevdiği ve Osmanlı zamanında aktif olarak kullandığı bir uygulama.
Tuzağa düşürülecek paşayı bir başka İran sever paşa arkadaşı hamama davet eder sofralar kurulur ve ikna sohbetleri başlarmış.
Önce kese kese altınlar devreye girer, o da yeterli gelmezse İran'dan özel olarak gelen Acem güzelleri devreye girermiş.

İşte bu İranın Osmanlı Devleti'nin kılcallarına kadar girme isteği zaman zaman gerçekleşmişti.
Bunları yine tarih sahnesinde bir Patrona Halil isyanı yahut bir Celali İsyanı olarak gördük.
Ancak şu son döneme baktığımızda ne Osmanlı'da ne de Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bugüne kadar hiç bu kadar güçlü ve aktif olduğuna şahit olmadık.

Bu yukarıdaki hamam anekdotunu yazmamım sebebi, bugünlerde Ankara'da müthiş bir şehir efsanesi dolaşmakta olduğudur.
Şehir efsanesine göre 17 Aralık operasyonları sonrası AKP içindeki gayri memnunların homurtusu artık iyice yükselmeye başlamış.
Bunun yanında AKP'nin artık düzlüğe çıkamayacağını anlayan bazı aktif kişiler artık düşüncede olan yeni bir partinin hayata geçme vaktinin geldiği kanaatine varmışlar.
Lider olarak da Paradan anlayan Odtü mezunu bakan öngörülmüş.
Tabii böyle bir haber gazetecilerin bile kulağına geldiyse derin kadronun kulağına gitmemesi beklenemezdi.
Derin kadro hemen bir plan yapmış ve Lider ile Bakanın beraber bir hamama giderek hem kafa dinlemek hem de dertleşme isteği bildirilmiş.
İkili hamama gittikten sonra göbek taşında dertleşirken Lidere telefon gelmiş ve Bakan içeride yalnız kalmış.
İşte o anda ne olduysa içeriye dört beş mayolu kadının girmesi ile flaşların patlaması bir olmuş.

Bu bir şehir efsanesi tabii ki.
Sadece kulağımıza geldiği için yazdık.
İlla gerçektir yahut doğrudur demiyoruz.
Bu efsaneyi yazmamın sebebi ise İranlıların Osmanlı paşalarını nasıl tuzağa çektiğini anlatmak içindir.
Yani bir İran sever, bir rakibini yok etmek isterse buna benzer bir plan kurar demek istiyoruz.

Abdullah Bulca

http://gundemdesifre.com/2014/03/15/danismanlar-ve-bir-sehir-efsanesi/


a45UyF587661-201307301451-{{SN}}

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Gereksiz seylerin pesinden kosan gerekli seyleri kacirir.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder